Nisan – Mayıs – Haziran 2021 döneminde görülen 68 davada en az 222 gazetecinin “örgüt propagandası” ve “örgüt üyeliği” başta olmak üzere 19 farklı suç isnadıyla yargılanmasına devam edildi.
Suudi gazeteci Cemal Kaçıkçı’nın 2 Ekim 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülmesiyle açılan 26 sanıklı dava, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanıkların yokluğunda tanıkların dinlenmesiyle sürüyor.
Gazeteci Hrant Dink’in İstanbul Şişli’de 2007’de öldürülmesiyle ilgili 26 Mart’ta verilen mahkumiyetler Dink ailesi ve avukatlarını tatmin etmedi. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne yapılan itirazda, birçok devlet içi sorumlunun kovuşturma dışı bırakılması temel sorunlardan biri olarak sıralandı.
Gazeteci Musa Anter’in 20 Eylül 1992’de öldürülmesi ve 90’larda JİTEM’in işlediği cinayetlerle ilgili 7 Temmuz’daki 18 sanıklı dava yakında sonuçlanmazsa zamanaşımına uğrayacak.
Bursa’da yerel bir radyoda program yapan Hazım Özsu’nun (46) 9 Mart akşamı Osmangazi ilçesindeki evinde öldürülmesiyle ilgili soruşturma da sürüyor.
Nisan – Mayıs – Haziran 2021 döneminde “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla ve toplam 84 yıl hapis istemiyle haklarında işlem yapılan gazetecilerin sayısı 18 oldu. Raporda, 14 gazeteci (Hakkı Boltan, Mustafa Sönmez, Hüseyin Aykol, Reyhan Çapan, Hasan Başak, Kemal Yakut, Deniz Yücel, Cem Bahtiyar, Engin Korkmaz, Rüstem Batum, Cem Şimşek, Atilla Taş, Ahmet Sever ve Erk Acarer) ve dört karikatüristin (Charlie Hebdo dergisinden Julien Serignac, Gerard Biard, Laurent Sorurisseau ve Alice Petti) adları geçiyor. Bu kişilerden Hakkı Boltan’a AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’na hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıl 17 gün hapis cezası verilirken, Mustafa Sönmez ve Cem Bahtiyar ise beraat etti. Deniz Yücel’e açılan dava ise yeniydi.
Son üç ayda Kocaeli, Samsun, Gaziantep, Osmaniye ve İstanbul’da en az dokuz gazeteci fiziksel saldırılarla karşı karşıya kaldı. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 27 Nisan’da yurttaşların polis müdahalelerine görüntülemelerine yasak getiren genelge, İstanbul’da özellikle 1 Mayıs eylemleri ve 26 Haziran’daki Onur Yürüyüşü sırasında görev yapan habercilere karşı yaygın bir polis şiddetini getirdi. Birçok gazeteci meslek örgütü, AFP foto muhabiri Bülent Kılıç’ın elleri arkadan kelepçeli halde boğazı ve sırtına basılarak gözaltına alınmasından sonra artan polis şiddetini ve cezasızlığı İstanbul, Ankara ve İzmir’de “Nefes Alamıyoruz” sloganıyla kitlesel eylemlerle protesto etti.
Söz konusu dönem, haksız şekilde tutuklanan, darp edilen gazetecilerin haksızlığa karşı yoğun mücadeleleriyle geçti: Altı yıl önce bianet sitesi eski muhabiri Beyza Kural’a şiddet uygulayan üç güvenlik şube polisine ancak Anayasa Mahkemesi mahkumiyeti sonrası dava açılması, 2019 Yerel Seçimleri’nden sonra Yeni Çağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’a sokak ortasında saldıranlara üç yıl sonra dava açılması, Türkiye’de hak aramanın zorluklarına ve engellerine işaret ediyor. Son olarak da, İstanbul Taksim’de 19. Onur Yürüyüşü’nü izlemek isteyen AFP foto muhabiri Bülent Kılıç, sırtına ve boğazına basılarak, ters kelepçeyle gözaltına alındığı için sorumlu polis hakkında suç duyurusunda bulundu.
“Kaşıkçı” mahkemesi ABD raporunu istemedi: İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın daha sonra açıklanan cinayetiyle ilgili 26 Suudi görevliyi ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargıladığı davayı ele almaya 8 Temmuz’da devam etti. Mahkeme, cinayete iştirak eden 20 sanık ile cinayet mahallinde delilleri yok etmekle suçlanan altı sanığı gıyabında yargılıyor. Mahkemenin, üç kişiyi tanık sıfatıyla dinlediği davada, Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz’in ABD İstihbaratı’nın yayımladığı raporun Adalet Bakanlığı Uluslararası Daire Başkanlığı’nca istenilmesine ve adı geçenler hakkında ihbarda bulunulmasına ilişkin talebi reddedildi. Mahkeme başkanı, Cengiz ve avukatı Ali Ceylan’a “Bu konuda doğrudan savcılıktan talep edebilirsiniz” dedi. Sanıkların yakalanması için Interpol’den yanıt bekleyen mahkeme, aralarında Türk Arap Medya Derneği (TAM Derneği) Başkanı Turan Kışlakçı’nın da olduğu beş tanıkla ilgili zorla getirme kararı verdi.
Anter Davası’nda zamanaşımına 15 ay kaldı: Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, aydın ve gazeteci Musa Anter’in 20 Eylül 1992’de öldürülmesi ve 90’larda JİTEM’in işlediği cinayetlerle ilgili 18 sanıklı davada, ne “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ı bulabildi ne de İsveç’te bulunan PKK itirafçısı ve eski MİT elemanı Abdülkadir Aygan’ın (Aziz Turan) yedi yıldır ifadesini alabildi. Anter’in avukatı Selim Okçuoğlu, Musa Anter davasında zamanaşımına 15 aylık gibi bir süreç kaldığına dikkat çekti. “Biz dosyanın birleşen sair dosyalardan ayrıldıktan sonra bu hususun üzerine gidilmesini ve dosyanın sonuçlandırılmasını talep ediyoruz” diyen Okçuoğlu, yurt dışında bulunan Abdülkadir Aygan’ın (Aziz Turan) savunmasının saptanmamasında “Adalet Bakanlığı’nın mahkemeyle işbirliği içerisinde hareket etmemesinin rolünün büyük” olduğunu savundu. Mahkeme heyeti, İsveç’te bulunan Abdulkadir Aygan’ın ifadesinin alınması hususunda Adalet Bakanlığı’na tekrar yazı yazılmasına, sanıklar Abdülkadir Aygan, Mahmut Yıldırım, Muhsin Gül, Mehmet Zahir Karadeniz, Fethi Çetin hakkındaki yakalama emrine ilişkin kararın devamına, sanık Mahmut Yıldırım hakkındaki kırmızı bülten uygulamasının devamına karar verdi. Mahkeme heyeti, dosyaların tefrik edilmesi talebini reddederken, sanık Hamit Yıldırım hakkında adli kontrol şartının devamına karar verdi. Dava 7 Temmuz’da.
Radyocu cinayeti soruşturması: Bursa’da yerel bir radyoda program yapan Hazım Özsu’nun (46) 9 Mart akşamı Osmangazi ilçesi Altınova Mahallesi Yolgör Sokak’taki evinin önünde öldürülmesiyle ilgili soruşturma sürüyor. Cinayetle ilgili iddianame henüz yayınlanmadı. Olayla ilgili yakalanan ve 16 Mart’ta tutuklanan bir kişi (HN), radyocuyu “programlarını beğenmediği için” öldürüldüğünü açıklamıştı. Zanlı ifadesinde, “Hazım Özsu’nun arkadaşıyla birlikte yaptıkları radyo programını beğenmiyordum. Birkaç yanlış terimlerini duyunca radyoyu arayıp ikaz ettim. Ancak beni dikkate almayıp tekrarladılar. Daha sonra ev adresini öğrendim. Gözüm dönmüştü, Özsu aşağıya indiğinde, ‘Artık sesini kısıyorum’ diyerek, belimden çıkardığım tabancayla boğazına ateş ettim. Amacım ayağından vurmaktı, pişmanım’” demişti.
Dink davası İstinaf’a taşındı: İstanbul Şişli’de yönettiği Agos gazetesi önünde 19 Ocak 2007’de öldürülen gazeteci Hrant Dink’in aile avukatları, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26 Mart’ta verdiği kararlara itiraz etti. Kararın hatalı ve eksik olduğunu ifade eden Dink ailesi avukatları, itiraz dilekçelerini İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne sunulmak üzere 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne teslim etti. 1 Nisan 2021 tarihli dilekçede “İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 26 Mart 2021 tarihli duruşmada, cezalandırılmalarına karar verilmesi gereken sanıkların bir kısmının beraatine ve bir kısmı hakkındaki davanın zamanaşımı nedeni ile düşürülmesine ilişkin karar verilmesi, sanıkların bir kısmı hakkında düşük cezalara hükmedilmiş olması ve yanı sıra yargılama esnasında toplanmasını talep ettiğimiz delillerin tamamı toplanmadan karar verilmiş olması nedenleri ile İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi kararı hatalı ve hukuka aykırı olmuştur” denildi.
Nisan – Mayıs – Haziran döneminde bir yerel gazeteci, “soruşturmanın gizliliğini ihlal” gerekçesiyle verilen ceza nedeniyle hapse girdi; ertesi gün denetimli serbestlik altında tahliye edildi. Geçmişte sistemli şekilde tutuklanan gazeteciler, bazı durumlarda bu dönemde de olduğu gibi, adli kontrol altında serbest bırakıldı.
Aygül’e tutuklama ve tahliye: Bitlis’in Tatvan ilçesinde bir çocuğa yönelik cinsel istismar olayını Temmuz 2019’da haberleştiren Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Bitlis News gazetesi yayın yönetmeni Sinan Aygül, Tatvan 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin “soruşturmanın gizliliğini ihlal” iddiasıyla verdiği 10 aylık hapis cezasının İstinaf’ta beş aya indirilip onanması nedeniyle hapse girdi. Van Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi kararıyla 30 Haziran’da hapse giren Aygül, ertesi gün denetimli serbestlik hükümleri altında tahliye edilecekti (30 Haziran).
Tahliyeler
Nisan – Mayıs – Haziran 2021 döneminde,“örgüt üyeliği” ve “kışkırtıcı haber yapma” ile suçlanan bir gazeteci tutuklu yargılandığı davada, bir gazeteci “örgüt üyeliği”nden aldığı hapis cezasının infazının tamamlanmasıyla; bir gazeteci kendisine verilen hapis cezası sonunda hükmünün bozulmasıyla tahliye edildi. Van’da tutuklu yargılanan dört gazeteci de çıktıkları ilk duruşmanın ardından tahliye edildi.
Aslan’a ilk duruşmada tahliye: Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Mehmet Aslan, “örgüt üyeliği” ve “kışkırtıcı haber yapma” ile suçlandığı ve 9 Ocak’tan bu yana tutuklu olduğu davada, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nce ilk duruşmada tahliye edildi. Antalya L Tipi Kapalı Cezaevi’nden SEGBİS’le duruşmasına katılan Aslan, “Bu haberler Marmara bölgesinden yapılmış. Yaptığım görüşmede ‘sürgün’ kelimesi kullandığım için ‘örgüt üyeliği’ ile suçlanıyorum. Halk arasında bir tutuklunun başka bir cezaevine götürülmesi sürgün olarak tanımlanır. Bunu söylemekle nasıl ‘örgüt üyesi’ oluyorum, anlamıyorum. Bir diğer suçlama ise PKK Lideri Abdullah Öcalan demem. Bu ifadeyi başkası söylediğinde suç olmuyor ama biz kullanınca mı suç sayılıyor?” dedi (26 Mayıs).
Erdal’a tahliye: İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, darbe girişiminden sonra tutuklanan ve “örgüt üyeliği”nden 6 yıl 3 ay hapse mahkum edilen Zaman gazetesi adliye muhabiri Büşra Erdal, dört yıl sekiz ay süreyle hapiste tutulup cezasının infazı tamamlanmasıyla tahliye edildi. Anayasa Mahkemesi’nin Erdal’ın keyfi tutuklamaya dair başvurusunu kabul edilemez bulması Ağustos 2020’de gündeme gelmişti (15 Mayıs).
Altan’a tahliye: Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “FETÖ örgütüne yardım” iddiasıyla 10 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edilen gazeteci yazar Ahmet Altan ve daha önce tahliye edilen ve 8 yıl 9 ay hapisle cezalandırılan Nazlı Ilıcak hakkındaki hükmü bozdu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu dosyayla ilgili Türkiye’yi mahkum etmesinden bir gün sonra gelen bu kararın ardından Ahmet Altan tahliye edildi (14 Nisan).
Van’da dört haberciye tahliye: Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi, iki köylünün helikopterden atılması iddiasını gündeme getirilmesinden sonra 9 Ekim 2020’de tutuklanan ve altı aydır tutuklu kalan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen, Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi, gazeteci Nazan Sala ile tutuksuz yargılanan MA muhabiri Zeynep Durgut’ı “PKK üyeliği” iddiasıyla yargılama başladı. Mahkeme, ilk duruşma sonunda tutuklu dört gazeteciyi tahliye etti. Yargılama 2 Temmuz’a kaldı (2 Nisan).
Nisan – Mayıs – Haziran 2021 döneminde en az 5 gazeteci evlerine yapılan baskınlar ve haber takibi sırasında gözaltına alındı. Bir gazeteci de evi basılarak gözaltı girişimi yaşadı.
Bir gazeteci Taksim’de Onur Haftası Yürüyüşünde haber takibi yaptığı sırada polisin fiziksel saldırısıyla; bir gazeteci, hakkında yakalama kararı gerekçe gösterilerek, iki gazeteci HDP İstanbul İl Örgütü’nün Kobani Davası’na ilişkin 26 Nisan’da gerçekleştirdiği basın açıklamasını takip ederken, bir gazeteci de evi basılarak gözaltına alındı. Osmaniye Belediyesi’nde yaşanan usulsüzlük iddialarını gündeme getirdiği için bir gazetecinin evi basıldı.
Kılıç’a “boğaza basma”lı gözaltı: İstanbul Taksim’de 19. Onur Yürüyüşü’nü izlemek isteyen Agence France-Presse (AFP) foto muhabiri Bülent Kılıç, sırtına ve boğazına basılarak, ters kelepçe takılarak gözaltına alındı. Bir süre polis otobüsünde tutulan, ardından da karakola götürülen Kılıç’a resmi gözaltı işlemi yapılmadı. Polis, kırdığı fotoğraf makinesini tamire götürürken işleme ilişkin belge vermeye yanaşmadı. İlk bilgilere göre savcılığın, darptan ve cinayete teşebbüsten işleme yanaşmadığı polisle ilgili “görevi kötüye kullanmak”tan, Kılıç’a ilişkin de “polise mukavemet”ten işlem yapacağı ifade edildi. Kılıç, serbest bırakıldıktan sonra sosyal medyadan, “Canıma kast edilmeye çalışıldı, nefesim kesilmek istendi, bana bunu yapandan, Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları, her ne ise, bu dünyada hangi mahkemeyse hesap soracağım, yaşadığım sürece bunun mahkemede hesabı verilecek. Ulu Divan’a kalmayacak” şeklinde açıklama yaptı (26 Haziran).
Ünal’a gözaltı girişimi: Yeşil Gazete için görev yapan gazeteci Elif Ünal İstanbul Taksim’deki Onur Yürüyüşü’nde görev yaparken basın kartını göstermesine rağmen üç ke gözaltı girişimi yaşadı. Ünal, sosyal medyada, “Basın kartımı göstermeme rağmen beni üç kere gözaltına almaya çalışan polislerden bianet’ten Evrim Kepenek kurtardı” sözleriyle durumunu aktardı (26 Haziran).
Osmaniye’de Balcılar’a darplı gözaltı girişimi: Osmaniye’de yedi yıldır gazetecilik yapan Hasan Tolga Balcılar‘ın “Son Dakika Osmaniye” internet hesabından Osmaniye Belediyesi’nde yaşanan usulsüzlük iddialarını gündeme getirdiği için üç kez evi basıldı; darpla elleri arkadan kelepçelendi ve gözaltı girişimi yaşadı. Balcılar evinin, Osmaniye Belediye Başkanı Kadir Kara’nın talimatıyla basıldığını iddia etti. Daha sonra açıklama yapan Balcılar, “Gazeteciliği bırakıyorum, benim iki buçuk yaşında bir kızım var” dedi (27 Mayıs).
Özgül’e gözaltı: “Terör örgütüne üyelikten açılan bir dosya kapsamında hakkında yakalama kararı var” denilerek gözaltına alınan Pir Haber Ajansı (PİRHA) İzmir muhabiri Ersin Özgül, emniyetteki ifade işleminden sonra serbest bırakıldı (5 Mayıs).
Meyveci ve Sezgin’e gözaltı: HDP İstanbul İl Örgütü’nün Kobani Davası’na ilişkin 26 Nisan’da gerçekleştirdiği basın açıklamasını takip eden Artı TV kameramanı Bilal Meyveci ve Mezopotamya Ajansı muhabiri Muhammed Enes Sezgin gözaltına alındı. Ekipmanları zarar gören medya çalışanları Meyveci ve Sezgin, birkaç saat sonra serbest bırakıldı (26 Nisan).
Canözer’e gözaltı: Jinnews sitesi muhabiri Beritan Canözer, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesindeki evine yapılan baskınla gözaltına alındı. Baskın sırasında evdeki eşyaları dağıtan polis, birçok kitap ve dijital materyale el koydu. Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü’nde tutulan ve gözaltı gerekçesi öğrenilemeyen Canözer, savcılıkça tutuklanma istemiyle sevk edildiği hakimlikçe adli kontrolle serbest bırakıldı (4-8 Nisan).
Nisan – Mayıs – Haziran 2021 döneminde Kocaeli, Samsun, Gaziantep, Osmaniye ve İstanbul’da en az 9 gazeteci fiziksel saldırıyla karşı karşıya kaldı. Ankara’da iki medya temsilcisi trans kadınlara yönelik saldırılara ilişkin davayı izlerken polis engelleri ve müdahalesiyle karşılaştı.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 27 Nisan’da yurttaşların polis müdahalelerine görüntülemelerine yasak getiren genelgesini, İstanbul’da özellikle 1 Mayıs eylemleri ve 26 Haziran’daki Onur Yürüyüşü sırasında görev yapan habercilere karşı yaygın bir polis şiddeti izledi. Birçok gazeteci meslek örgütü, AFP foto muhabiri Bülent Kılıç’ın elleri arkadan kelepçeli halde boğazı ve sırtına basılarak gözaltına alınmasından sonra artan polis şiddetini ve cezasızlığı İstanbul, Ankara ve İzmir’de “Nefes Alamıyoruz” sloganı ve kitlesel eylemlerle protesto etti.
İsrail ile Filistin arasında başlayan çatışmaların ardından kendisini “İBDA-Siber Cephesi” olarak tanımlayan grup, Türkiye’de yayın yapan tek Musevi gazetesi Şalom’un internet sitesi hacklendi. İsrail’in Gazze’ye saldırısı ve Mescidi Aksa’ya yönelik müdahalesi sonrası yaşanan protestolar sürerken Avlaremoz sitesi editörü Nesi Altaras, Musevi olduğu için Twitter’da ırkçı ve antisemit saldırılara maruz kaldı.
Milliyet gazetesi yazarı ve Ibni Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Hakkı Öcal, gazeteci Nevşin Mengü’ye yönelik cinsiyetçi yorumda bulundu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, organize suç örgütü lideri olma suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in iddialarının gündeme geldiği dönemde, konuyla ilgili haber yayınlayan BBC Türkçe’yi hedefine aldı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Ulvi Yönter, gazetecilere yönelik sözlü saldırılarına devam etti. MHP Genel Sekreteri ve Bursa milletvekili İsmet Büyükataman, Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan’ı “FETÖ’cü olmak” ile itham etti.
Geçen yılın aynı döneminde, iki gazeteci fiziki saldırıların hedefi olurken yedisi de tehdit edildi. Bu dönemde, iki kadın gazeteci (Şirin Payzın ve Nevşin Mengü) cinsiyetçi hakaret ve cinsel taciz ile karşı karşıya kalırken, Yeniçağ gazetesi köşe yazarı Yavuz Selim Demirağ dahil iki gazeteci ölüm tehdidi aldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Saygı Öztürk’e sözlü saldırıda bulunurken bir kişinin fiziki saldırısına uğrayan İzmir Menemen merkezli Çağrı Haber gazetesi imtiyaz sahibi ve Çağrı Radyo Genel Yayın Yönetmeni Ulvi Tanrıverdi, hastaneye kaldırıldı.
19. Onur Yürüyüşü’nde iki gazeteciye saldırı, tehdit ve engellemeler: İstanbul Taksim’deki 19. Onur Yürüyüşü’ne müdahale eden polis, AFP foto muhabiri Bülent Kılıç’ıgözaltına alırken sırtına ve boğazına bastı; ellerini arkadan kelepçeledi. Gazeteci sorumlu polis hakkında suç duyurusunda bulundu. Polis, yürüyüşün başında gözaltına alınan bir yurttaşın görüntüsünü çeken sendika.org sitesi muhabiri Derya Saadet’e saldırdı. Dört kez biber gazlı ve bir kez de plastik mermili saldırıya maruz kaldığını aktaran gazetecinin yurttaşın görüntüsünü çekerken polis tarafından itilerek üzerine masa atıldığı belirtildi. Polis, Cumhuriyet gazetesi muhabiri Tuğba Özer, Evrensel gazetesi yazarı Ayşen Şahin, gazete muhabiri Meltem Akyol, Etkin Haber Ajansı muhabiri Pınar Gayıp’ın da aralarında olduğu çok sayıda medya temsilcisinin çekim yapmasını engelledi (26 Haziran).
İHA muhabiri Uslu’ya saldırı: İyi Parti Grup Başkanvekili ve Kocaeli milletvekili Lütfü Türkkan’ın Kocaeli’nin Dilovası ilçesindeki çiftliğinde yıkım çalışmalarını görüntüleyen İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiri Mustafa Uslu, çiftlik çalışanı olduğu iddia edilen 4 kişinin saldırısına uğradı. Ağır şekilde darp edilen Uslu, olay yerine gelen sağlık ekipleri tarafından hastaneye kaldırıldı. Uslu’nun kamerası ve ekipmanlarını da kıran 4 saldırgan gözaltına alındı. Türkkan sosyal medya hesabından üzüntüsünü bildirdi (22 Haziran).
Samsun’da Akkuş’a saldırı: Samsun’un 19 Mayıs ilçesinde inşa edilen devlet hastanesinin eksiklerini yazan Yeniçağ gazetesi muhabiri İbrahim Akkuş yüklenici firma çalışanlarınca belediye binasında sıkıştırılarak doğalgaz borularıyla darp edildi. Saldırganlar serbest bırakıldı (21 Haziran).
MHP’den Yeni Akit yazarı Yönter’e “Türk düşmanı”: HDP’ye yapılan kanlı saldırının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye “henüz kınama mesajı yayımlamadı” diyen Yeni Akit gazetesi yazarı Kenan Alpay’a MHP’li İzzet Ulvi Yönter tepki gösterdi. Alpay’ı, “Müptezel K.A, dönüp dolaşıp MHP’yi hedef alıyor! Başına ne geldiyse” sözleriyle hedef alan Yönter, “K.A azılı Türk düşmanıdır! Şeytana piyonluk yaptığından günah ve ihanet çukurunun dibindedir” şeklinde tepki gösterdi (18 Haziran).
Güzel’e Gaziantep’te saldırı: İhlas Haber Ajansı ve NRT muhabiri Hanifi Güzel, Gaziantep’in Nizip ilçesinde bir cami minaresinden intihar girişiminde bulunan bir kişinin yakını tarafından darp edildi. Yüzüne sert cisimle vurulan Güzel’in dişi kırıldı (12 Haziran).
Antep’te gazeteci Atmaca’ya saldırı: Gaziantep’te bir cinayet olayını haberleştirmek için Adli Tıp Kurumu morguna giden Demirören Haber Ajansı (DHA) muhabiri Ahmet Atmaca, saldırıya uğradı. Saldırı, Atmaca’nın öldürülen kişinin cenazesinin teslim alınışını görüntülediği sırada meydana geldi. Polislerin ve diğer gazetecilerin müdahalesiyle Atmaca saldırganların elinden kurtulurken failler kaçtı. Ahmet Atmaca daha sonra ambulansla Şehitkamil Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedaviye alındı. Gözaltına alınan dört zanlı, adliyeye sevk edilirken de gazetecileri tehdit etmeyi sürdürdü (10 Haziran).
Öcal’dan Mengü’ye “cinsiyetçi” saldırı: Milliyet gazetesi yazarı ve İbni Haldun Üniversitesi öğretim üyesi Hakkı Öcal, AKP milletvekili Kenan Sofuoğlu’nun “Üç ayda bir maaş alıyorum. İlk haftadan maaş bitiyor. Ona yardım. Buna yardım” sözleriyle ilgili “Lamborghini’nin benzin masrafına yetmez zamlardan sonra” şeklinde yorum yapan gazeteci Nevşin Mengü’ye, “Lamborghini alan adam benzinini düşünür! Başkasına girip çıkan ne Sn. @nevsinmengu” sözleriyle saldırdı. Sosyal medya kullanıcıları Öcal’a bu sözleri nedeniyle tepki gösterdi (2 Haziran).
Engel ve darba “Yönetmelik” kalkanı: Ankara Eryaman ve Esat’ta trans kadınlara yönelik saldırılara ilişkin davayı izleyen gazetecilerden Kaos GL sitesi editörlerinden Yıldız Tar, Artı Gerçek sitesinden Seda Taşkın, avukat ve gazeteci Büşra Taşkıran’ın da olduğu haberciler, kalabalığa yönelik müdahaleyi görüntülemek isterken polis engelleri ve müdahalesiyle karşıladı. Gazeteciler engellenirken, “Bu geçerli basın kartı değil” denilerek basın kartları geçersizleştirilmeye çalışıldı. Olaya ilişkin gazetecilere sundukları gerekçe ‘yeni basın kartı yönetmeliği’ olan polis, gazetecileri darp da etti (1 Haziran).
Şardan’ın telefon trafiği izleniyor: T24 sitesi yazarı Tolga Şardan, organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in video üzerinden yaptığı beyanlar kapsamında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya dair yazdığı bir yazıdan sonra telefon trafiğinin incelemeye alındığını duyurdu. Şardan, “Büyüteç’te kendisi hakkında yayımlanan her yazıdan sonra, bu satırların yazarının telefonlarına baktırması, HTS’lerini inceletmesi uygulamasından vazgeçmesini öneririm” diye yazdı (4 Haziran).
Osmaniye’de Balcılar’a darplı gözaltı girişimi: Osmaniye’de yedi yıldır gazetecilik yapan Hasan Tolga Balcılar, “Son Dakika Osmaniye” internet hesabından Osmaniye Belediyesi’nde yaşanan usulsüzlük iddialarını gündeme getirdiği için üç kez evi basıldı; darpla elleri arkadan kelepçelendi ve gözaltı girişimi yaşadı. Balcılar evinin, Osmaniye Belediye Başkanı Kadir Kara’nın talimatıyla basıldığını iddia etti. Daha sonra açıklama yapan Balcılar, “Gazeteciliği bırakıyorum, Benim iki buçuk yaşında bir kızım var” dedi (27 Mayıs).
Soylu sorulardan kaçtı, BBC’ye saldırdı: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in iddialarının gündeme geldiği süreçte AKP tarafından yalnız bırakıldığına dair yorumlar üzerinden BBC Türkçe‘de yayımlanan “Sedat Peker’in iddiaları hakkında hükümette neler konuşuluyor?” haberi hatırlatıldığında, “Sürdürülebilir dezenformasyon var. BBC Türkçe dezenformasyon kanalıdır, hem ekonomik hem siyasi dezenformasyon kanalıdır. Ben Çalışma Bakanlığı yaptım, oradan beri takip ediyorum. Bunun için dostum olan İngiltere İçişleri Bakanı’nı defalarca aramış bir kişiyim” dedi (24 Mayıs).
Şalom sitesine siber saldırı: İsrail ile Filistin arasında başlayan çatışmaların ardından kendisini “İBDA-Siber Cephesi” olarak tanımlayan grup Türkiye’de yayın yapan tek Musevi gazetesi Şalom’un internet sitesini hackledi. Siteye bir görsel yerleştiren saldırganlar “Filistin özgür ve bağımsız olana dek eylemlerimiz sürecek!” ifadelerine yer verdi. Saldırganlar ayrıca Necip Fazıl Kısakürek’in Bizim Şarkımız şiirindeki “Sapan taşlarının yanında füze, Başka alemlerle farkımız bizim!” dizelerini site üzerinden paylaştı. Saldırının ardından Şalom Twitter üzerinden “Türkiye’mizin en köklü gazetelerinden Şalom’un internet sitesi dün akşam siber saldırıya uğramıştır. Kabul edilemez saldırı Savcılığa bildirilmiştir. Suçluların bir an önce yakalanacağına inancımız tamdır. Bu süreçte devletimizin gösterdiği hassasiyete çok teşekkür ederiz” açıklaması yaptı (15 Mayıs).
Altaras’a “antisemit” saldırılar: İsrail’in Gazze’ye saldırısı ve Mescidi Aksa’ya yönelik müdahalesi sonrası yaşanan protestolar sürerken Avlaremoz sitesi editörü Nesi Altaras, Musevi olduğu için Twitter’da ırkçı ve antisemitist saldırılara maruz kaldı. İlk olarak İsrail’in politikalarına karşı açıklama yapması için sürekli tacize uğrayan Altaras, Twitter’da açıklama yaptıktan sonra bu sefer de nefret söylemleri ve şiddet içerikli mesajların hedefi oldu. Altaras, “Uyudum uyandım nefret odağı olmuşum. 100’den fazla böylesine blok attım. Bana birden beri mesaj atıp fikrimi sormak hakmış, ifade özgürlüğüymüş. Ben de cehennemlik faşistmişim. Öldürmediklerine şükredecekmişim” yazdı (12 Mayıs).
MHP’li Yönter’den Baki’ye sözlü saldırı: MHP Genel Başkan Yardımcısı Ulvi Yönter, Twitter üzerinden paylaştığı “Habertürk’te art niyetli Ebru Baki’ye konuk olan Kemal Öztürk, Pınar Kandemir Hacıbektaşoğlu ile Gülfem Saydam Sanver’in Genel Başkanımızın 100 maddelik anayasa önerisini karalama çabaları edepsizlik ve terbiyesizliktir. Ne o, kaldıramadınız mı? Kudurdunuz değil mi? Ebru Baki, her seferinde MHP’ye tahammülsüzlüğünü ifşa eden, alaycı gülümsemesiyle gerçekleri çarpıtan sözde bir gazetecidir…. Konuklarını MHP düşmanları arasından seçmesi tam bir kokuşmuşluktur… Bugünkü golü çıkaramayınca çirkefliği ve çirkinliğe tercih ettiler. Yuh olsun!” ifadeleriyle Habertürk TV ekonomi müdürü Ebru Baki’ye hakaret etti. Kanalın Ankara Temsilcisi Bülent Aydemir, “Bu ifadeleri aynen Ulvi Bey’e iade ediyorum” sözüyle Yönter’i kınadı (5 Mayıs).
1 Mayıs’ta polis saldırısı ve engeli: İstanbul’da 1 Mayıs eylemlerini izlemeye çalışan gazetecilerden Özge Uyanık’ın telefonu, polis müdahalesini kaydettiği gerekçesiyle kırılmak istendi. “Yol TV muhabiriyim. Telefonumu ezme” şeklinde tepki gösteren Uyanık’a, telefonu ayaklarıyla ezme girişiminde bulunan bir polis, “Sileceksin” sözüyle karşılık verdi. Engellenen DİSK Basın İş üyesi gazeteci Sultan Eylem Keleş‘in de “Gazeteciyiz, işimizi yapıyoruz’” itirazı üzerine polisler “Genelge talimatı var” dedi (1 Mayıs).
Savcıdan “sözde tespit”: Gazeteci Cihan Ölmez‘e 2012 yılına ait sosyal medya paylaşımları ve 2015-2016’da yaptığı haberler bahane edilerek açılan davanın iddianamesinde savcı, bianet, İnadına Haber ve Evrensel için “Sözde yayın organı” dedi (13 Nisan).
Soylu’dan Cumhuriyet ve yazarına sözlü saldırı: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş ile aralarında gerginlik olduğuna dair iddiayı içeren yazı nedeniyle Cumhuriyet gazetesi ve köşe yazarı Barış Pehlivan’ı hedef aldı. Twitter hesabı üzerinden “Bu habercilik hastalıklı” diyen Soylu, yazının sahibi Pehlivan’ı işaret ederek “Bu çocuklar hasta” dedi. Soylu, “Cumhuriyet gazetesinin işyeri hekimi vardır muhakkak. Bu habercilik hastalıklı. Çünkü bu çocuklar hasta. Tedaviye ihtiyaç var. Gecikmeyin” ifadesini kullandı (8 Nisan).
MHP’li Büyükataman’dan Ocaktan’a sözlü saldırı: MHP Genel Sekreteri ve Bursa milletvekili İsmet Büyükataman Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan’ı “FETÖ’cü olmak”la itham etti. Ocaktan, yazısında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır” ifadesini “vesayetin zirve noktası” olarak değerlendirmişti. Büyükataman, mesajında, “Sayın Genel Başkanımıza yönelik saldırılarının gerekçelerini 15 Temmuz’da püskürtülen hain emellerde aramak doğru olacaktır” dedi (5 Nisan).
Yılmaz ve Çilingir’e fiziksel müdahale: Boğaziçi Üniversitesi eylemlerine katıldıkları için tutuklu yargılanan arkadaşlarına destek için 1 Nisan 2021’de Kadıköy’de eylem yapmak isteyen öğrencilere polis müdahale etti. Eylemcilerden 35 kişiyi gözaltına alan polis, haber yapmak üzere olay yerinde bulunan Halk TV muhabiri Erdinç Yılmaz ve kameraman Umur Çilingir’e de iterek ve tekmeyle fiziksel müdahalede bulundu (1 Nisan).
Nisan – Mayıs – Haziran 2021 dönemi, haksız şekilde tutuklanan, darp edilen gazetecilerin haksızlığa karşı yoğun mücadeleleriyle geçti: Altı yıl önce bianet sitesi eski muhabiri Beyza Kural’a şiddet uygulayan üç güvenlik şube polisine ancak Anayasa Mahkemesi mahkumiyeti sonrası ve 2019 Yerel Seçimleri’nden sonra Yeni Çağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’a sokak ortasında saldıranlara üç yıl sonra dava açılması, Türkiye’de hak aramanın zorluklarına ve engellerine işaret ediyor. Son olarak da, İstanbul Taksim’de 19. Onur Yürüyüşü’nü izlemek isteyen AFP foto muhabiri Bülent Kılıç, sırtına ve boğazına basılarak, ters kelepçeyle gözaltına alındığı için sorumlu polis hakkında suç duyurusunda bulundu.
BİA Medya Gözlem Raporu İstanbul, Gaziantep, Nevşehir, Ankara ve Adana’da habercilerin veya gazeteci cemiyetlerinin yargı önünde verdikleri mücadeleler konusunda fikir veriyor. Bu dönemde, Ankara 12. İdare Mahkemesi, Kasım 2019’da başvuru yaptığını halde kaybettiği sürekli basın kartı yenilenmeyip geçiştirilen 32 yıldır sürekli basın kartı sahibi iktisatçı-gazeteci Mustafa Sönmez’e hak verdi. Sönmez gibi, kazanılmış hakları inkar edildiği gerekçesiyle Nadire Mater, Aydın Engin ve Kazım Güleçyüz gibi gazeteciler de Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı’na dava açtı.
Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla hakkında arama kararı olan Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker, Kuzey Kıbrıs’ta gazeteci Kutlu Adalı’nın 1996’da öldürülmesiyle ilgili İstanbul Kartal Anadolu Adliyesi’nde ifade verdikten sonra yurtdışına çıkış yasağıyla serbest bırakıldı. Sedat Peker, 9 Nisan’da grubuna yönelik düzenlenen operasyon sonrası yayımlamaya başladığı videolarının yedincisinde 1993’te Ankara’da bombalı saldırı sonucu yaşamını yitiren gazeteci Uğur Mumcu’ya ilişkin suikastta Mehmet Ağar’ın rolü olduğunu iddia etti.
Kılıç’tan polise suç duyurusu: İstanbul Taksim’de 19. Onur Yürüyüşü’nü izlemek isteyen AFP foto muhabiri Bülent Kılıç, sırtına ve boğazına basılarak, ters kelepçe takılarak gözaltına alındığı için sorumlu polis hakkında suç duyurusunda bulundu (27 Haziran).
Kural’a şiddete dava başladı: İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesi, “Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size” diyerek bianet sitesi eski muhabiri Beyza Kural’a şiddet uygulayan üç güvenlik şube polisini yargılamaya başladı. Polisler K.A., N.D. ve Y.Ş. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 117/1 ve 119/1-e maddeleri uyarınca “iş ve çalışma hürriyetinin ihlal” gerekçesiyle suçlanıyor. Kural’ın avukatı Meriç Eyüboğlu, sadece bu suçlamadan iddianame düzenlenmesini eleştirerek, soruşturmanın Anayasa Mahkemesi kararını kapsayacak şekilde “darp ve tehdit” suçlarıyla genişletilmesini talep etti. Eyüboğlu, Kural’ın “Ben basınım” dedikten sonra sanık Y.Ş.’nin dönüp, “Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size” ifadelerini sarf ettiğini söyledi. Sanık Y.Ş. duruşmada “Basın mensubu olduğunu bilmiyordum. Basın kartını görmedim” iddiasında bulundu. Yaşadığı saldırının kendisinde bıraktığı etkileri aktaran ve gazetecilere yönelik polis şiddetine örnekler veren Kural, “Polisler tarafından yere yatırılan bir öğrenciyi kayda alırken tekrar sivil giyimli birkaç polis tarafından şiddetle itilerek öğrencilerden uzaklaştırıldım. Gazeteci olduğumu belirterek kartımı gösterdim. Bu sırada kameram boynumda takılı kayıt almaya devam ediyordu” dedi. Soruşturmanın genişletilmesi talebini reddeden mahkeme, yargılamayı 24 Eylül’e bıraktı (23 Haziran).
Nevşehir’de “cemiyete saldırı” davası Ekim’e kaldı: Nevşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesi, Nevşehir Gazeteciler Cemiyeti’ne 25 Ağustos 2020’de düzenlenen molotof kokteylli saldırıda iki Suriyeli sanığı tutuksuz olarak yargılıyor. Ancak 18 Haziran’da olması beklenen duruşma, hakimin izinli olması nedeniyle 20 Ekim’e bırakıldı. Cemiyetin başkanı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Bayram Ekici’nin müşteki olduğu ve ilk duruşmasına da katıldığı davada, sanıkların telefon haberleşmesine ilişkin kayıtlar talep edildi (18 Haziran).
Güreş’e saldırı 6 yıldır cezasız: Dönemin Gaziantep Güncel gazetesi yayın yönetmeni Murat Güreş’in, Emniyet Müdürlüğü’ne yakın bir yerde kimliği belirsiz bir kişinin bıçaklı saldırısına uğramasının üzerinde tam altı yıl geçti. Çok sayıda kamera görüntüsü inceleyen polis, gazeteciyi bacağından üç kez bıçaklayan kişiyi tespit edemedi. Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gördükten sonra taburcu edilen gazeteci, kimseyle bir husumetinin olmadığını açıklamış, “Kim olduğunu bilmiyorum. Saldırganın ve arkasındaki güçlerin bir an önce yakalanarak adalet önüne çıkarılmasını istiyorum” demişti (13 Haziran).
Saldırıya nihayet dava: Yeni Çağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’ın 10 Mayıs 2019 gecesi Ankara’da saldırıya uğramasıyla ilgili olarak iki yıl sonra dava açıldı. Altı şüpheli, “tehdit”, “hakaret” ve “kasten yaralama” suçlarından 20 yıl 10’ar ay hapis istemiyle hakim karşısına çıkacak. Yargılama Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 12 Kasım’da başlayacak. Ankara Sulh Ceza Hakimliği, “hayati tehlike olmadığı” gerekçesiyle, altı şüpheliyi serbest bırakmıştı. Gazeteciyi beyzbol sopalarıyla darp edip hastanelik eden şüpheliler, saldırıya zemin olarak “Trafikte tartıştık, o nedenle saldırdık” ifadesine sarılmıştı (8 Haziran).
Adalı cinayetine soruşturma: Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker, Kuzey Kıbrıs’ta gazeteci Kutlu Adalı’nın 1996’da öldürülmesiyle ilgili İstanbul Kartal Anadolu Adliyesi’nde ifade verdikten sonra yurtdışına çıkış yasağı ile serbest bırakıldı. Atilla Peker’e ilişkin “tasarlayarak insan öldürmeye yardım” gerekçesiyle işlem yapıldı. Başsavcılık açıklamasında, KKTC adli makamlarından bilgi ve belgelerin, Türkiye’de bulunan muhtemel delillerin temini ile Peker’in beyanlarının alınması için çalışmaya başlandığı ifade edildi (2 Haziran).
Denizli, kendisine saldıranlara verilen cezalara itiraz edecek: Adana Asliye Ceza Mahkemesi, Seyhan ilçesinde gazeteci Hakan Denizli‘ye 24 Mayıs 2019’da silahlı saldırı düzenledikleri gerekçesiyle beş sanığı 1 yıldan 4 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezasına mahkum etti; ikisini de beraat ettirdi. Yeşilyurt Mahallesi’nde kızı ve torunuyla bindiği otomobilde gazeteciye silahlı saldırıda bulunduğu iddia edilen V.T.A. ile şüphelinin motosikletle kaçmasına yardım ettiği ileri sürülen sürücü S.Ö ve şüphelileri azmettirdiği öne sürülen V.C. ve E.E, polis operasyonuyla gözaltına alınmıştı. Zanlılardan V.T.A, sevk sırasında basın mensuplarına, Denizli’nin gazeteci olduğunu bilmediğini belirterek, “Hiçbir husumetim yok o şahısla” demişti. Gazeteci, 19 günde iki ameliyat geçirmesine ve 35 gün de fizik tedavi görmesine neden olanlarla ilgili verilen bu kararı temyiz edeceğini bildirdi (27 Mayıs).
Sönmez “kart” davasını kazandı: Ankara 12. İdare Mahkemesi, sürekli basın kartını kaybettikten sonra, Kasım 2019’da başvuru yaptığını halde 32 yıldır sürekli basın kartı sahibi olan iktisatçı-gazeteci Mustafa Sönmez’in basın kartını yenilemeyen, “değerlendirme aşamasında” diyerek başvurularını sonuçsuz bırakan Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı’nı haksız bularak gazeteciye ‘sürekli basın kartının’ teslim edilmesine hükmetti (27 Mayıs).
Peker “Mumcu” cinayetinde Ağar’a işaret etti: Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker, 9 Nisan’da grubuna yönelik düzenlenen operasyon sonrası yayımlamaya başladığı videolarının yedincisinde 1993’te Ankara’da bombalı saldırı sonucu yaşamını yitiren gazeteci Uğur Mumcu’ya ilişkin suikastta Mehmet Ağar’ın rolü olduğunu iddia etti. Peker, Uğur Mumcu suikastının da Mehmet Ağar’ın uyuşturucu ve silah ticaretinden maddi çıkar elde eden kişilerle ilişkileri sonucu gerçekleştiğini savundu. Peker, “Uğur Mumcu neden öldürüldü? Öldürüldüğü zaman yazdığı yazılara bakın. ‘Terörden beslenen terör lordları’, bunun üzerine çalışma ve silah ticareti. Uğur Mumcu şehit ediliyor, yanına ilk gelen kim? Katil en önce gelir, Mehmet Ağar. Eşine diyor ki ‘Ben buradan bir tuğla çekersem devlet aşağı iner’. Terörden menfaat elde edenlere gelince adamı şehit ettiler” dedi. Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu da Twitter hesabından, “Senelerdir Uğur Mumcu cinayetinin aydınlatılması için kim ne biliyorsa anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun dedik. Bu görüşümüzü korumaya devam ediyoruz. Çekin tuğlaları yıkılsın duvar altında kim kalırsa kalsın” paylaşımı yaptı (24 Mayıs).
Kutlu Adalı cinayeti Peker mesajlarında: Organize suç örgütü lideri olma suçlamasıyla aranan Sedat Peker, 24 Mayıs’ta yayınladığı bir videoda, 1996’da Kuzey Kıbrıs’ta işlenen gazeteci Kutlu Adalı cinayetinde Mehmet Ağar ve Korkut Eken’i işaret etti. Eken ile görüştüğünü savunan Peker, “Bana dedi ki ‘Kıbrıs’ta bir adam var’, evet abi dedim. Dedi ‘Bu Kıbrıs’ı Rumlara satmak istiyor” dediğini, Eker’in Atilla Peker ile Kıbrıs’a keşif için gittiğini açıkladı ve ekledi: “Ancak yüce Allah o insanın kanını bize nasip etmedi. Yahu adam namuslu adam, bugünleri görmüş adam, bunun için çalışmış. Rumlara falan ülkeyi satacağı yok adamın… Aradan zaman geçti, döndüler 3-4 gün sonra, denk gelinemedi. Korkut abiyle konuştuk, dedi ‘Tekrardan gideceğiz’. Sonra orada bunlara bağlı olan başka bir ekip öldürmüş. Karşılaştık Korkut abiyle, ‘Halloldu o iş’ dedi” (24 Mayıs).
Mumcu davası Ekim’de: Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 24 Ocak 1993’te gazeteci Uğur Mumcu aracına bomba yerleştirerek ölümüne neden olan kişi olarak gösterilen ve İnterpol aracılığıyla arandığı iddia edilen Oğuz Demir’i gıyabında yargıladığı, Mumcu Ailesi’ne de duruşma günü tebliğ ettiği davayı 5 Ekim’e bıraktı. Umut Davası’nda beş sanık ise, Anayasa Mahkemesi kararıyla Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanmaya devam ediyor (21 Mayıs).
Tekin’in Cizre’de vurulmasına düşük tazminat: İstinaf Mahkemesi, 20 Ocak 2016 tarihinde Cizre’de ellerinde beyaz bayrakları olan grupta yer aldığı halde zırhlı araçlardan açılan ateşle bacağından yaralanan ve yüzde 10 engelli raporu alan İMC TV eski kameramanı Refik Tekin’ın tazminat talebini, yüzde 50 kusurlu olduğu öne sürerek, yalnızca 3 bin 844 TL olarak belirledi. Tekin’in yaralandığı olayda silah kullanan kolluk görevlilerinin hukuka uygun davrandığını savunan savcı, olayın faili şüpheliler için ise “faili meçhul” dedi. Tekin’in avukatlarının maddi ve manevi tazminat talebiyle açtığı davayı değerlendiren Mardin 1. İdare Mahkemesi, Tekin’in haber takibini “terör eylemi” olarak tanımlayarak tazminat talebini reddetmişti. Son olarak da İstinaf Mahkemesi, Tekin’in gazeteci olduğunu kabul etti ancak olayda yüzde 50 kusurlu olduğunu savundu; düşük bir tazminata hükmetti (12 Mayıs).
TGS ve Uyanık polis engelini yargıya taşıdı: TGS, 1 Mayıs’ta İstanbul’daki polis müdahaleleri sırasında yine polis engeliyle karşılaşan Yol TV muhabiri Özge Uyanık ile birlikte İstanbul Emniyet Müdürü Mehmet Aktaş ve suç teşkil eden emri yerine getiren polis memurları hakkında suç duyurusunda bulundu (5 Mayıs).
Gültekin’e saldıranlara tahliye: Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Levent Gültekin’in 8 Mart akşamı Bakırköy’deki Halk TV stüdyosu önünde bir grubun saldırısına uğramasıyla ilgili davada tutuklu iki sanığı tahliye etti. Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde görülen duruşmayla ilgili Halk TV’ye konuşan Gültekin’in avukatı Çağrı Metin, “Tutuklu sanıklar, sanki ortada görüntüler yokmuş gibi, Levent beyin kendilerine hakaret ettiğini, kitap almaya gittiklerine dair yine o çirkin savunmalarını yaptılar. Sanıkların avukatları da, Levent Beyin eline hiçbir şey olmadığını, kırık olmadığını, parmaklarını yayında oynatabildiğini söylediler, doktor raporuna rağmen. Sonuç olarak, beklediğimiz sonuç gerçekleşti. Sanıklar tahliye oldu, şaşırmadık” dedi. Dava Eylül’e bırakıldı (3 Mayıs).
Sönmez, Mater, Engin’den “sürekli basın kartı” davası: Cumhurbaşkanlık Hükümet Sistemi gereği oluşturulan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, 2018’den itibaren başvuru zorunluluğu getirdiği gazetecilere sürekli basın kartlarını vermediği veya başvurucuları yanıtsız bıraktığı için, on yıllarını meslekte geçiren gazeteci yazarlar Mustafa Sönmez, Nadire Mater ve Aydın Engin gibi gazetecilerce ayrı ayrı girişimler çerçevesinde dava edildi. Gazeteciler, kazanılmış haklarının tartışma konusu edilmeyeceğini vurguladı (1 Mayıs).
Güleçyüz’ten basın kartı için dava: Yeni Asya gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz, sürekli basın kartının yenilenmemesi üzerine Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na dava açtı. Gazete avukatı Mustafa Özbek’in Ankara İdare Mahkemesi’nde açtığı davanın gerekçesinde, basın kartının değiştirilerek yenisinin gönderilmesi için 21 Aralık 2020 tarihli dilekçeyle müracaat edilmesine rağmen, talebe bir cevap verilmeyerek talep zımnen reddedildiği belirtildi. Dilekçede, uygulamayla İdari Yargılama Usûlü Kanununun 27/2 maddesinde düzenlenen “idarî işlemin uygulanması halinde telâfisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması” nedeniyle yürütmenin durdurulması talep edildi (22 Nisan).
Özbey’e tehdide sadece ertelemeli para cezası: Muş 3. Asliye Ceza Mahkemesi, “Adamcılık Değil, Muş Kazanmalı” başlıklı yazısı nedeniyle Haber 49 gazetesi sahibi Emrullah Özbey’i tehdit ve hakaret ettiği gerekçesiyle Belediye Başkanı’nın yakını Erkan Asya’yı sadece “hakaret”ten mahkum etti. Gazeteciye yönelik “bundan sonra olacaklardan kendisinin sorumlu olacağı” şeklindeki sözler nedeniyle savcının tehditten de ceza istediği davada mahkeme, sadece sinkaflı sözleri dikkate aldı; türlü indirimlerle Asya’yı TCK 125. Maddeden bin TL’ye mahkum etti; cezayı taksitlendirdikten sonra da hükmü erteledi (16 Nisan).
Haksız tutukluluğa dava “daha bitmedi”: Bir “FETÖ şüphelisinin ifadesini yayımladığı” için 2017’de “soruşturmanın gizliliğini ihlal” şüphesiyle 14 gün süreyle tutuklanan gazeteci Murat Güreş, aklandığında “haksız tutuklama” gerekçesiyle başvurduğu Gaziantep 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 1,600 TL’lik tazminata hükmedilince dosyasını İstinaf Mahkemesi’ne taşıdı. Gazeteci, açtığı 70 bin TL’lik davanın çok altında bir tazminata hükmedilmesine, “Kazandığımıza sevinemedik. Paradan daha çok hukuksuzluğun giderilmesinde adaletin yerine gelmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz” sözleriyle tepki göstermişti (10 Nisan).
KHK ile kapatılan Hayatın Sesi TV hakkını arayacak: OHAL döneminde Başbakanlığa bağlı özel bir komisyon yoluyla kapatılan Hayatın Sesi Televizyonu’nun avukatı Devrim Avcı, daha önce “KHK ile değil komisyon yoluyla kapatıldınız” denilerek dava açamayacaklarının belirtildiğini, hatta Anayasa Mahkemesi’ne de bireysel başvuruda bulunduklarını hatırlattı; Anayasa Mahkemesi kararının iptal kararının ardından bu konuda ek girişimde bulunacaklarını bildirdi. Avcı, “Türksat’a frekans için başvuru yapılması, resen kapatılan şirketin yeniden açılması, her ne kadar tartışmalı olsa da el konulan malların iadesi için gerekli başvuruları yapacağız” dedi (9 Nisan).
TRT’ye “darbe baskını”na müebbet hapis: Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsünde görülen karar duruşmasında, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016’da TRT binasına yönelik işgali yöneten eski Albay Muhammet Tanju Poshor’u, iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’ndaki eylemlere ilişkin 497 sanığın yargılandığı davada karar açıklandı. Darbe bildirisini TRT’de okutan eski yarbay Ümit Gençer’e, “anayasal düzeni ihlal” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi (7 Nisan).
Nisan – Mayıs – Haziran 2021 döneminde görülen 68 davada en az 222 gazetecinin “örgüt propagandası” ve “örgüt üyeliği” başta olmak üzere 19 farklı suç isnadıyla yargılanmasına devam edildi.
Bir gazeteciye “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” suçlamasıyla, bir gazeteciye “Kişisel verileri hukuka aykırı bir şekilde ele geçirmek ve yaymak” şüphesiyle iki yeni soruşturma açıldı.
Bir gazeteci, “soruşturmanın gizliliğini ihlal” iddiasıyla aldığı 5 ayı onanan hapis cezası için cezaevine girdi. Bir gazeteci “terör propagandası” iddiası gerekçe gösterilerek 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Bir gazetecinin “örgüt propagandası”ndan almış olduğu hapis cezası İstinaf Mahkemesi tarafından bozulurken, bir gazetecinin de “örgüt üyeliği” iddiasıyla aldığı hapis cezası “örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın yardım” suçunu oluşturduğuna hükmedilerek yeniden yargılama için bozuldu. Aynı dönemde bir gazeteci-yazarın almış olduğu beraat kararına itiraz edildi. Bir gazetecinin “terör örgütüne yardım” suçundan almış olduğu cezanın hükmünün bozulmasıyla, gazeteci tahliye edildi.
İki gazeteci “terörle mücadelede görev alanları hedef göstermek” iddiasıyla yargılandığı davada, bir gazeteci “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılandığı davada; iki gazeteci de “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılandığı davalarda beraat etti. Aynı dönem iki gazeteci “askeri yasak bölgeye izinsiz geçiş yapmak” suçlamasıyla yargılandığı davada beraat etti.
KCK Basın davasının da dahil olduğu yargılamalarda en az 69 gazetecinin “örgüt üyeliği”, en az 18 gazetecinin “örgüt propagandası” yapmak, 8 gazetecinin “terörle mücadele görev alan kişileri hedef göstermek” suçlamasından; 4 gazetecinin “üye olmamakla birlikte örgüt adına suç yardım”; 1 gazetecinin “terör örgütü açıklamalarını basmak” suçlarından 1230 yıl hapis istemiyle yargılanmaları söz konusuydu.
Bir gazetecinin “hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevini yapmayı engellemeye teşebbüs”, Balyoz davasında yargılanan dört gazetecinin isnat edilen diğer suça ek olarak “gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri tahrip etmek, hileyle almak veya çalmak”, “gizli kalması gereken bilgileri temin” iddialarıyla 1 müebbet ve 208 yıl hapis istemiyle yargılamaları gündemdeydi.
1 gazeteci “suçu ve suçluyu övmek”, 7 gazetecinin “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” iddialarıyla toplam 16 yıl hapis istemiyle devam eden yargılamaları rapora yansıdı.
Aynı dönemde 22 gazeteci de “polise mukavemet” suçlamasından 66 yılla yargılanırken, 6 gazeteci de “gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet” iddiasıyla 18 yılla yargılanıyordu. 6 gazeteci Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet iddiasıyla toplam 30 yıl hapis istemiyle yargılandı. Kendilerine isnat edilen diğer suçlara ek olarak iki gazeteci “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun”a muhalefet iddiasıyla 20 yıl hapis istemiyle karşılaştı. Dört gazeteci isnat edilen diğer iddialara “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçundan da yargılanıyordu ve toplam 20 yıl hapis istemiyle karşı karşıyaydı. Bir gazetecinin “kişisel verileri hukuka aykırı şekilde yaymak” iddiasıyla 4 yıla kadar hapis kadar yargılanması gündemdeydi.
Tüm bu suçlamalardan 154 gazeteci için istenen cezaların toplamı 1 müebbet ve 1612 yıl hapis cezası oldu. Cezalara ilişkin bu hesaplamaya “hakaret” ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret”e dair yargılamalar dahil değil.
Geçen yılın aynı döneminde görülen 50 davada 82 gazetecinin, devlete veya MİT’e ait belgeleri ele geçirme, tahrip etme veya açıklama başta olmak üzere toplamda 22 farklı suçlama isnadıyla yargılanıyordu.
Kanbal’a soruşturma: Jandarma Genel Komutan Yardımcısı Musa Çitil’in şikayeti üzerine İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, gazeteciler Yağmur Kaya ile Ahmet Kanbal hakkında “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” suçlaması ile soruşturma açıldı (21 Haziran).
Ağca’ya “Kaharman” soruşturması: Gazeteci Baransel Ağca, Yeldana Kaharman’ın şüpheli ölümüne dair paylaştığı otopsi raporu nedeniyle hakkında “Kişisel verileri hukuka aykırı bir şekilde ele geçirmek ve yaymak” şüphesiyle Elazığ Başsavcılığı’nca soruşturma başlattığını duyurdu. Gizlilik kararı olmayan dosyada, iki yıldır şüphelerin kaynağı olan otopsi raporunu açıkladığı için yargı eliyle cezalandırmak istendiğini belirten Ağca, “Benimle uğraşmayı bırakın, görevinizi yapın. Yeldana’ya ne oldu?” diye sordu. Ağca, Yeldana Kaharman’ın ölümündeki soruşturma dosyası ve otopsi raporuna dair şüphelerini bir kez daha sıraladı (16 Haziran).
Dört gazeteciye “Kaçak” davası: İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesinde çıkan “Boğaz’da kaçak var” haberi nedeniyle gazetenin muhabiri Hazal Ocak, foto-muhabiri Vedat Arık ve yazı işleri müdürleri Olcay Büyüktaş ve İpek Özbey’i yargılamaya devam etti. Duruşma savcısı, dört gazetecinin “terörle mücadele eden bir kişiyi hedef göstermek” ve “özel yaşamın gizliliğini ihlal” iddialarıyla cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme, mütalaaya karşı son savunmalarını hazırlamaları için gazeteciler ve avukatlarına 1 Aralık’a kadar süre tanıdı (24 Haziran).
Dündar’ın “Gündem” davası: İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma amacıyla başlatılan Nöbetçi Genel Yayın Yönetmeni kampanyasına katıldığı için Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı “terör örgütü açıklamasını basmak” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme heyeti, hakkında çıkarılan yakalama emrinin henüz infaz edilemediğini belirttiği Dündar için yazılan yurtdışı talimatına gelecek yanıtını bekliyor. Dava 23 Aralık’a kaldı (24 Haziran).
“KCK Basın” davasında 46 sanık: İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 10 yıldır devam eden “KCK Basın” davasından 46 gazeteci ve medya çalışanını “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılamaya devam etti. 22. duruşmada savcı ve sanık avukatları dosyadaki eksik hususların giderilmesini talep etti. Mahkeme, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı 23 Kasım’a erteledi (22 Haziran).
Dört gazeteciye “TMK” davası: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem gazetesinin (KHK ile kapatıldı) 8 Eylül 2015 tarihli sayısında çıkan “Saray çıldırdı” başlıklı haber nedeniyle gazetenin Eş Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Reyhan Çapan ile yazar Hasan Başak ve Kemal Yakut’u “terör örgütü propagandası” gerekçesiyle yargılamaya devam etti. Gazetecilerin katılmadığı duruşmada, avukatları Özcan Kılıç hazır bulundu. Mahkeme heyeti, Başak ve Yakut hakkında çıkarılan yakalama kararlarının infazının beklenmesine karar verdi. Dava 3 Kasım’a kaldı (22 Haziran).
Candemir’e “propaganda” davası: Gazeteci Oktay Candemir, evine 5 Nisan 2019 tarihinde yapılan baskında el konulan dijital materyallerde bulunan video ve fotoğraflar ile sosyal medya hesabında 2014 ve 2015 yıllarında yaptığı bazı paylaşımlar suç delili olarak gösterilerek “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılanıyor. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) savunduğu Candemir ve avukatı Erhan Çiftçiler’in hazır bulunduğu 17 Haziran tarihli duruşmada, Candemir’in daha önce beraat ettiği davada suçlama konusu yapılan sosyal medya paylaşımlarının iddianameye dahil edilmesi eleştirildi. Paylaşımların propaganda amacı taşımadığını belirten Candemir, beraatini talep etti. Mahkeme yapılan savunmalarının ardından dosyanın esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması için savcılık makamına tevdi edilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 23 Eylül’de (17 Haziran).
“Kamu yararı’nı gözeten Önal’a “özel hayat” davası: Gazeteci Yakup Önal hakkında, CHP’li Şarköy Belediyesi Başkan yardımcısı Adnan Sevim’in konutunun bulunduğu sitenin önünün taşlarla döşenmesini Şarköy’ün Sesi gazetesine ait Facebook hesabından videoyla haberleştirdiği için “kişisel verileri hukuka aykırı şekilde yaymak” iddiasıyla dava açıldı. Savcılıkta ifadesi alınmadan sanık yapılan 32 yıllık gazeteci, “mevkii ve makam kullanılarak şahsi çıkar sağlandığı ve bu yolla kamunun zarara uğratıldığı”nı düşünerek yaptığı haber nedeniyle Şarköy Asliye Ceza Mahkemesi’nde Ceza Kanunu’nun 136 maddesi uyarınca dört yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak (16 Haziran).
Batum’un 301 davası: Gazeteci Rüstem Batum hakkında 10 Eylül 2015 tarihinde İMC TV’de yayınlanan “Ayşegül Doğan ile Gündem Müzakere” adlı programda askere, polise ve Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle “devletin askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağılama” (TCK 301) iddiasıyla açılan dava İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesinde görülüyor. 11 Haziran’da görülen duruşmada mahkeme, Batum hakkında çıkarılan yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 12 Kasım’da (11 Haziran).
Takva’ya “örgüt” davası: Van’da serbest gazetecilik yapan Ruşen Takva, kentte yapılmak istenen bir yürüyüşü izlediği gerekçesiyle “örgüt üyeliği” ve “toplantı ve gösteri yürüyüşlerine muhalefet” iddiasıyla Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. İddianamede hakkında 18 yıla kadar hapsi istenen gazeteci, “yürüyüşü düzenleyenlerden olmakla, uyarılara rağmen dağılmamak” ile suçlanıyor. Duruşmada tanık sıfatıyla dinlenen A.Ş. isimli polis memuru, “Kürt birliği konusuyla ilgili basın açıklaması yapılacaktı. Valilik uygun bulmayarak yasakladı. Ancak basın açıklamasını yapacaklarına dair haberler yapıldı. Biz de güvenlik amacıyla orada bulunuyorduk. Önce uyarı ve engelleme oldu, sonrasında müzakere yapıldı. Orada bir arkadaşımız yaralandı. Ruşen Takva da grubun içinde bulunuyordu ama yönlendirdiğine dair net bir şeyim yok. Müzakere aşamasında var mıydı, hatırlamıyorum” dedi. Dava, esas hakkında mütalaanın sunulması için 12 Ekim’e bırakıldı (10 Haziran).
Eser ve Topaloğlu’nun üyelik davası: İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Mezopotamya Ajansı muhabiri Sadiye Eser ve Sadık Topaloğlu‘nu “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılamaya devam etti. 8 Haziran’da görülen duruşmada Topaloğlu ve Eser’in avukatları Özgür Baran isimli tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmesini ve müvekkillerinin beraatlarını talep etti. Mahkeme, Özgür Baran’ın dinlenmesi için yeniden talimat yazılmasına karar verdi. Bir sonraki duruşma 21 Eylül’de (8 Haziran).
Dündar için kırmızı bülten: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, “MİT TIR’ları” haberinden gazeteci Can Dündar’a Aralık 2020’de verdiği 27 yıl 6 aylık hapis cezası varken, aynı yayınla ilgili oluşturduğu bir başka dosyada gazeteci için tutuklamaya yönelik yakalama kararı ve kırmızı bülten çıkarmak için karar aldı. Yargılama 6 Ekim’e bırakıldı (8 Haziran).
Üç habercinin “Berkin” davası: İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi, 2013’teki Gezi eylemleri sürecinde polisin attığı gaz fişeğiyle öldürülen Berkin Elvan’a ilişkin soruşturmada adı geçen polislerden birinin kimliğinin açıkladıkları gerekçesiyle gazeteciler Canan Coşkun, Ali Açar ve BirGün’den Can Uğur’ı yargılamaya devam etti. Duruşma savcısı, sunduğu esas hakkındaki mütalaasında, polisi ölümle tehdit eden sol örgütlere hedef göstermek iddiasıyla habercilerin üç yıl hapis öngören TMK’nın 6. Maddesinden cezalandırılmalarını istedi. Dava esas hakkında savunmaların sunulması için 7 Ekim’e bırakıldı (8 Haziran).
Altı gazeteciye BDDK davası: İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesi, Bloomberg sitesinde 10 Ağustos 2018’te çıkan ve döviz kurlarının yol açtığı ekonomik krizi ele alan haber nedeniyle muhabirler Kerim Karakaya ve Fercan Yalınkılıç dahil 38 kişiyi “ekonomiye zarar vererek Sermaye Piyasaları Kanunu’nu ihlal etmek” suçlamasıyla yargılamaya devam etti. Sosyal medyada ekonomiye dair yorumlarda bulunan gazeteciler Mustafa Sönmez, Merdan Yanardağ, Sedef Kabaş ve serbest gazeteci Orhan Kalkan da diğer sanıklar gibi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) şikayetiyle beş yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Mahkemenin talebi üzerine rapor gönderen bilirkişi, sanıkların haber ve sosyal medya paylaşımlarından Serbest Piyasa Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca “menfaat sağladıkları yönünde herhangi bir bulguya rastlanmadığını” bildirdi. Son duruşma mahkeme iki Bloomberg muhabiri bakımından bu kez Bankacılık Kanunu’na muhalefet yönünde bilirkişi raporu istenmesine karar verdi. Ayrıca, BDDK vekiline ilk bilirkişi raporuna yanıt vermesi için süre tanınmasına ve beş sanıkla ilgili yakalamanın infazının beklenmesine karar verildi. Dava, 9 Temmuz’a kaldı (4 Haziran).
Gök’ün “örgüt” davası: Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, haber kaynaklarıyla telefon görüşmeleri, sosyal medya paylaşımları ve yaptığı haberler gerekçe göstererek Mezopotamya Ajansı muhabiri Abdurrahman Gök’ü “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılamaya ikinci duruşmayla devam etti. Gök, Diyarbakır’da 2017 Newroz kutlamaları sırasında Kemal Kurkut’u polisin silahla vurarak öldürdüğü anları fotoğraflamıştı. Dosyaya konan “Sabır” kod adlı gizli tanığın, Kemal Kurkut’un örgüt üyesi olduğu ve Gök’ün Kandil’den aldığı talimatla haber yazdığı, fotoğraf çektiği yönündeki iddiaları Gök’e soruldu. Gizli tanığın beyanlarını kabul etmeyen ve beyanlarının doğruluğunu “sıfır” olarak niteleyen Gök, “Gizli tanık beyanları doğru değildir, yalandır, kabul etmiyorum” dedi. Cumhuriyet Savcısı’nın mütalaasını hazırlamak için dosyanın kendisine gönderilmesi talebini kabul eden mahkeme, yargılamayı 30 Eylül’e bıraktı (3 Haziran).
“Balyoz”/“Egemen Planı” davası: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Taraf gazetesinde “Balyoz planı” ile kumpas kurdukları iddiasıyla gazetenin eski yayın yetkilileri Ahmet Altan, Yasemin Çongar ile Mehmet Baransu,Yıldıray Oğur ve Tuncay Opçin’i yargılamaya 2 Haziran’da devam etti. Duruşma savcısı sunduğu esas hakkındaki mütalaasında, Altan, Çongar ve Oğur’un “gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” gerekçesiyle cezalandırılmalarını talep etti. Savcı, ayrıca, Baransu’nun “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri tahrip etmek, hileyle almak veya çalmak”, “gizli kalması gereken bilgileri temin” ve “gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçlarından cezalandırılmasını ve Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt üyeliği”nden zaten 19 yıl 6 ay hapse mahkum edilmiş Baransu’ya yönelik suçlamanın reddedilmesini istedi. Savcı, Tuncay Opçin’in dosyasının da tefrik edilmesini istedi. 52’şer yıl hapisleri istenen sanıklara, “Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma çalma”, “Devletin güvenliğine dair gizli belgeleri temin etme”, “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “Terör örgütü propagandası yapmak” suçlamaları yöneltiliyor. Soruşturmanın genişletilmesi ve Baransu’nun tahliyesine ilişkin talepleri reddeden mahkeme, esas hakkında savunmaların sunulması için yargılamayı 18-19 Ekim’e bıraktı (2 Haziran).
Akın ve Sarısözen’e propaganda davası: Yeni Yaşam gazetesinin 8 Ekim 2018 tarihli nüshasındaki yazılar nedeniyle eski Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Osman Akın ve köşe yazarı Veysi Sarısözen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt propagandası” suçlamasıyla yargılanıyor. Davanın 2 Haziran’da görülen duruşması avukatlarının mazeret bildirmesi nedeniyle dosya üzerinden görülerek ileri bir tarihe ertelendi (2 Haziran).
Aslan’ın “örgüt üyeliği” davası: Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Büyükşehir Belediyesi binası çevresinde çekim yaptıkları gerekçesiyle gazeteciler Arif Aslan ve Selman Keleş’i “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılıyor. 25 Mayıs’ta görülen duruşmada, mahkeme heyeti Selman Keleş’in avukatı Barış Oflas’ın mazeretini kabul ederek duruşmayı erteledi. Bir sonraki duruşma 7 Eylül’de (25 Mayıs).
Can Dündar’ın “Gezi” davası: İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 2013 yazında yaşanan kitlesel Gezi Parkı eylemlerinde rolleri olduğu iddiasıyla gazeteci Can Dündar ve 16 hak savunucusunu yargılama devam etti. Yedi kişinin yargılandığı dava dosyası, Kasım 2017’den beri tutuklu olan sivil toplum destekçisi ve girişimci Osman Kavala’nın da dahil olduğu ana davasyla birleştirilmişti. Mahkeme, Dündar’ın da olduğu yurtdışında yaşayan bazı sanıklara ilişkin yakalama kararlarının infazını bekliyor. Son duruşmada hazır bulunan Şerafettin Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman daha önce beraat ettiklerini, davanın hukuka aykırı olduğunu savunarak yeniden beraat kararı verilmesini istedi. Yargılamaya 6 Ağustos’ta devam edilecek (21 Mayıs).
Kırkaya’ya TMK davası: Gazeteci Kenan Kırkaya’nın sosyal medya hesabından 2014-2015 yılları arasında paylaştığı haberlerde “örgüt propagandası yaptığı” suçlamasıyla yargılandığı davanın görülmesine Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Davanın 13. duruşmasında, mahkeme heyeti duruşmayı 28 Eylül’e erteledi (21 Mayıs)
Vice News ekibine “örgüte yardım” davası: Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi, 2015’te Diyarbakır’da tutuklandıktan sonra sınır dışı edilen Vice News muhabiri Jake Hanrahan ve kameramanı Philip Pendlebury hakkında açılan davada, halen gazetecilerin bulundukları Britanya’dan ifade vermelerini (istinabe) bekliyor. Haberciler, sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği Cizre, Silopi, Nusaybin ve Sur gibi yerleşimlerdeki gelişmeleri izlemek için geldikleri Diyarbakır’da 28 Ağustos 2015’te gözaltına alınıp bir süreliğine tutuklanmışlardı. Ardından, Hanrahan ve Pendlebury, tercüman Mohamed İsmael Rasool ve rehber Abdurrahman Direkçi hakkında “örgüte bilerek isteyerek yardımda bulunmak suretiyle üye olmak”, “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun’a muhalefet” ve “örgüt propagandası yapmak” iddialarıyla dava açılmıştı. Gazetecileri 15 yıldan 67 yıla kadar hapisle yargılayan mahkeme, istinabeye yanıtı beklediği için yargılamayı 23 Kasım’a bıraktı (20 Mayıs).
Deniz Yücel’e şimdi de 301 davası: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu, daha önce “Terör örgütü propagandası” iddiasıyla 2 yıl 9 ay 22 gün hapis cezası verilen Die Welt gazetesi Türkiye Temsilcisi Deniz Yücel hakkında, şimdi de “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılama” gerekçesiyle iki yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. İddianamede, İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Yücel hakkında, Die Welt’te 26 Ekim 2016’da “Kürt annesini göremeden ölmesi” söylemi ile 27 Ekim 2016’da yazdığı “Ermenilere yapılan soykırım ifadeleri” nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğu hatırlatıldı. Oysa ki Yücel, ifadesinde “ayrımcılık ve eşitsizliği eleştirdiğini, tarihi gerçeğin suç sayılamayacağını” ifade etmişti. İddianamede, Basın Kanunu’na göre 6 aylık sürede dava açılabileceği, ancak yazının savcılıkça öğrenilmesinden itibaren dava açma süresinin başladığı, mahkemenin 11 Eylül 2020’de suç duyurusu yapmasıyla savcılığın suçlamayı öğrendiği kaydedildi. Gazeteci, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya 1 Temmuz’da başlayacak (12 Mayıs).
Fincancı, Önderoğlu ve Nesin’in dosyası Eylül’de: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem nöbetçi yayın yönetmenliği davasından yargılanan ve 17 Temmuz 2019’da beraat ettikleri halde kararları istinaftan dönen Şebnem Korur-Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin’i yeniden yargılamaya devam ediyor. 3 Şubat’ta mahkeme, İstinaf’ın kararına uymaya ve İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Özgür Gündem ana davasıyla birleştirilmesini için yazı yazılmasına karar vermişti. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyadan Eren Keskin, Zana Kaya, İnan Kızılkaya ve Kemal Sancılı yargılanıyor. 6 Mayıs’a bırakılan yargılama, bu kez de koronavirüs önlemleri nedeniyle 30 Eylül’e bırakıldı (6 Mayıs).
Beş gazeteciye “direnme” davası: Beşi gazeteci sekiz kişi hakkında Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama” iddiasıyla dava açıldı. İçişleri Bakanlığı’nca Mardin Büyükşehir Belediyesine kayyum atanmasının ardından, 30 günlük “eylem ve etkinlik yasağı” altında, belediye binası önündeki protestoculara polis müdahale etmişti. Polisin şiddet uyguladığını görüntüleyen Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Ahmet Kanbal ve Mehmet Şah Oruç, Jinnews sitesi muhabiri Rojda Aydın, gazeteciler Halime Parlak ve Nurcan Yalçın dahil sekiz kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlar bir hafta tutulduktan sonra “Orada ne işiniz vardı?” diye sorularak serbest bırakılmıştı. Mardin Savcılığı’nın daha önce “terör örgütü üyesi olma” ve “terör örgütü propagandası” şüphesiyle yürüttüğü soruşturmada takipsizlik kararı verilmişti. Gazetecilere Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama” iddiasıyla dava açıldı. Yargılamanın 27 Nisan’da Mardin 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasında avukatlar açılan davanın kanuna aykırı bir dava olduğunu belirterek beraat kararı verilmesini istedi. Bir sonraki duruşma 13 Ekim’de (27 Nisan).
Çandar’a “suçluyu övme” davası: İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesi, 30 Mayıs 2017’de yaptığı Twitter paylaşımında Rakka’da öldürülen Ayşe Deniz Karacagil’i andığı ve bu yolla “suç ve suçluyu övdüğü” iddiasıyla gazeteci Cengiz Çandar’ı yargılamaya devam etti. Mahkeme, yurtdışında bulunan Çandar’a ilişkin yakalama kararını kaldırdı, ifadesinin de istinabe yoluyla alınmasına karar verdi. Yargılama 23 Eylül’e kaldı (15 Nisan).
Söğütlü için ek savunma: İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Mart 2019 tarihinde Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi avukatların yargılandığı davaya dair Gazete Yolculuk haber sitesinde yayımlanan bir haberi Twitter’da bir not ile paylaştığı gerekçesiyle Buse Söğütlü’yü “terörle mücadelede görev almış kişiyi hedef göstermek” suçlamasıyla yargılamaya devam etti. Dönemin 37. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Akın Gürlek, dosyada müşteki olarak bulunuyor. Gürlek, Sözcü gazetesi yazarlarına ceza vermesi, Atilla Taş ve Murat Aksoy’un tutuklanması, Can Dündar’ın mal varlığına el konulması gibi birçok dosyadan biliniyor. Buse Söğütlü ve avukatı Erman Öztürk’ün hazır bulunduğu duruşmada mahkeme, Covid-19 sebebiyle duruşmaya basın ve izleyici almadı. Mahkeme, bir sonraki celsede Buse Söğütlü’nün “kamu görevlisine hakaret” suçlamasına karşı ek savunma yapmasını istedi. Ancak bu suçlama iddianamede yöneltilmemişti. İddia makamına esas hakkında mütalaa için ek süre verildi. Dava 14 Eylül’e kaldı (14 Nisan).
Alpay, Türköne ve Bulaç’a yeniden yargılama: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, aldıkları cezalar Yargıtay tarafından bozulan Zaman gazetesinin eski yazarları Şahin Alpay, Mümtazer Türköne ve Ali Bulaç’ı yeniden yargılamaya başladı. Şahin Alpay, Mümtazer Türköne ve Ali Bulaç’ın, “FETÖ üyeliği” iddiasıyla aldıkları hapis cezalarının Yargıtay tarafından “eksik inceleme” gerekçesiyle bozulmasıyla yeniden başlayan davada, ilk yargılamada beraat eden Mehmet Özdemir hakkında ise yakalama emri çıkardı. Mahkeme, ayrıca Hüseyin Gülerce, Binnaz Toprak, Ümit Erol ve Zekeriya Tüzen’in tanık olarak dinlenmesine karar verdi. Dava 9 Eylül’e kaldı. İlk yargılamada, Türköne 10 yıl 6 ay hapis, Bulaç ve Alpay ise 8 yıl 9’ar ay hapse mahkum edilmişti. Türköne’nin tutuklu bulunduğu süre göz önüne alınarak tahliyesine karar verilirken, Yargıtay Mehmet Özdemir hakkında verilen beraat kararının “örgüt üyeliği” suçundan tutuklanması gerektiği gerekçesiyle bozmuştu (13 Nisan).
Van’da beş haberciye “örgüt” davası başladı: Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi, iki köylünün helikopterden atılması iddiasını gündeme getirilmesinden sonra 9 Ekim 2020’de tutuklanan ve altı aydır tutuklu olan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen, Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi, gazeteci Nazan Sala ile tutuksuz yargılanan MA muhabiri Zeynep Durgut’ı “PKK üyeliği” iddiasıyla yargılama başladı. Mahkeme, ilk duruşma sonunda tutuklu dört gazeteciyi tahliye etti. Yargılama 2 Temmuz’a kaldı (2 Nisan).
Gündem cezaları savcılığa yetmedi: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Özgür Gündem ana davasında gazetenin İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı, Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya ve nöbetçi yayın yönetmeni Eren Keskin’e ‘örgüt üyeliği’nden verilen 6 yıl 3 aylık hapis cezası ile Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya’ya ‘örgüt propagandası’ndan verilen 1 yıl 13 aylık hapis cezasına itiraz etti. Savcılık, Kızılkaya’ya “örgütü propagandası”, “suç işlemeye teşvik”, “suçu ve suçluyu övme”, “halkı kin düşmanlığa tahrik”, “terörle mücadelede görev alan kişileri hedef gösterme”, “terör örgütü yayınlarını basma ve yayınlama” suçlarından da işlem yapılmasını istedi. Kararda, Keskin hakkında “propaganda”, “suç işlemeye teşvik etme”, “suçu ve suçluyu övme” suçlarından, Sancılı hakkında da, “örgüt propagandası” gerekçesiyle de işlem yapılması talep edildi. Savcılık tüm sanıklar yönünden de “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma” iddiasından beraat kararı verilmesine de itiraz etti (1 Nisan).
Sekiz gazetecinin davası yeniden başladı: İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, kamuoyunda “FETÖ Medya yapılanması” olarak nitelendirilen davasında gazeteciler Ali Akkuş, Atilla Taş, Cemal Azmi Kalyoncu, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Ünal Tanık, Yakup Çetin ve Yetkin Yıldız’ı “örgüt üyeliği”nden yargılamaya devam etti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 26 sanıklı davada 17 kişinin cezalarını onamış, 8 kişinin ise hakkındaki hükümleri bozmuştu. Bozma kararında Atilla Taş dışındaki sanıklar hakkında “örgüt üyeliği” suçuna delil olarak öne sürülen eylemlerin örgüt üyesi olarak kabul edilmelerine yeterli olmadığı belirtilmişti. Atilla Taş’ın davaya konu olan eylemlerinin ise hüküm giydiği “örgüte yardım” suçunun değil, “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “devletin kurum ve organlarını alenen aşağılama” suçlarının unsurlarını içerdiği ifade edilmişti. Mahkeme, Atilla Taş’ın dosyanın ayrılması yönünden avukatının sunduğu talebi daha sonra değerlendirecek. Yargılama 26 Ekim’e kaldı (1 Nisan).
Oruç ve Çaksu’nun 301 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, KHK ile kapatılan Özgürlükçü Demokrasi gazetesinde 21 Ekim – 1 Kasım 2016 tarihleri arasında yayımlanan haber ve köşe yazılarında “Devleti, hükümetini, yargı organlarını, askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağıladıkları” iddiasıyla gazeteciler Aziz Oruç ile Ersin Çaksu’yu yargılamaya devam etti. Mahkeme, Ersin Çaksu hakkındaki yakalamanın infazının beklenmesine karar vererek yargılamayı 13 Temmuz’a bıraktı (1 Nisan).
Aykol, Kaya ve Kızılkaya’nın 301 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “Hükümeti, yargı organlarını veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama” ve “Türk milletini, Cumhuriyetini ve Meclisi alenen aşağılama” suçlamalarıyla KHK ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinin yönetmenleri Hüseyin Aykol, Zana Kaya ve sorumlu müdürü İnan Kızılkaya ile Kürt Siyasetçi Hatip Dicle’yi yargılamaya devam etti. Mahkeme, Dicle hakkında çıkartılan yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verdi. Dava 13 Temmuz’a kaldı (1 Nisan).
Kaya’nın davası Ekim’e kaldı: Ağrı 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Ağrı Dağı’nda 2014’de düzenlenen festivalde çektiği görüntüler gerekçesiyle DİHA ajansı (KHK ile kapatıldı) muhabiri Abdullah Kaya’yı “terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Avukatı mazeret bildiren Kaya, avukatı olmadığı için mahkemeye bir açıklama yapmayacağını bildirdi. Yargılama 1 Temmuz’a kaldı (1 Nisan).
Meşale Tolu’nun “üyelik” davası: İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi, ETHA Ajansı çevirmeni Meşale Tolu dahil 27 kişiyi “terör örgütü üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamalarıyla yargılamaya devam etti. Tolu, mahkkemeye yurt dışında bulunması sebebiyle katılmadı. Mahkeme, savunma avukatlarına bilirkişi raporuna karşı beyanlarını sunmaları için bir ay süre verdi. Bu beyanların mahkemeye sunulmasının ardından dosyanın esas hakkında mütalaasının hazırlanması için iddia makamına gönderilmesine hükmeden mahkeme, mütalaanın celse arasında hazırlanması durumunda sanıklar ve avukatlarına tebliğine karar verdi. Mahkeme ayrıca imajı alınmış dijital materyallerin sanıklara ya da yasal temsilcilerine iadesine hükmetti. Sanıkların esas hakkında mütalaaya ilişkin savunmalarının alınacağı 16-17 Eylül’deki duruşmada kararın açıklanması bekleniyor (1 Nisan).
Nisan – Mayıs – Haziran 2021 dönemine ait Medya Gözlem Raporu, TMK ve TCK kapsamında iki gazeteciye verilen hapis cezalarına, bir beraat kararının İstinaf kararıyla, bir cezaya verilen onama kararı ve bir mahkumiyet kararının Yargıtay kararlarıyla bozulmasına ve bir beraat kararına ise İstinaf kararıyla itiraz edilmesine dikkat çekiyor.
Rapor döneminde yedi gazeteci TMK ve TCK kapsamında yargılandıkları davalarda beraat etti.
Uludağ ve Akça’ya TMK beraati: İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi, Ankara’da görülen 10 Ekim Gar Katliamı davasında bazı dosyaların savcılık tarafından saklanmasını haberleştiren Cumhuriyet gazetesi eski muhabiri Alican Uludağ ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Olcay Büyüktaş Akça‘yı yargılamaya devam etti. Mahkeme, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nden gönderilen dosyayı inceledikten sonra duruşma savcısına esas hakkında mütalaasını sordu. Savcı, haberde yer verilen kişisel verilerin Ankara Gar katliamı dava dosyasında bulunduğundan zaten aleniyet kazandığını bildirdi ve gazetecilerin beraaatini istedi. Haklarında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası istenen Akça ve Uludağ, suç unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat etti (15 Haziran).
Kaplanoğlu’na “Barış” haberinden hapis: Bursa 10. Ağır Ceza Mahkemesi, savaş karşıtı örgütlerinin, 2018’deki Afrin Harekatı’na karşı yaptıkları basın açıklamasını haberleştiren BursaMuhalif.com Sorumlu Yazıişleri Müdürü Ozan Kaplanoğlu’nu “örgüt propagandası” iddiasıyla 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına mahkum etti. Haberde geçen “Savaşın değil barışın yanındayız” adlı bildiriyi okuyan ve aynı dosyada yargılanan Emek Partisi (EMEP) İl Başkanı Hasan Özaydın ise beraat etti. Yaptığı haber nedeniyle ceza alan Kaplanoğlu ise, “Ne barışı ne de halkın haber alma hakkını savunmak suç değildir. Biz onurlu gazeteciler olarak gerçekleri halka anlatmaya ve ezilenlerin sesi olmaya devam edeceğiz” diye konuştu (10 Haziran).
Aydın’a “üyelik” beraati: İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 2018’de cezaevlerinde başlatılan açlık grevleri, Kaz Dağları eylemleri ve kadınlara yönelik cinayetlere ilişkin haberleri nedeniyle “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılanan Jinnews sitesi muhabiri Melike Aydın’ı beraat ettirdi. Dava kapsamında dinlenen iki gizli tanık “Karayel” ve “Şimal’in gazeteciyi ilk kez gördüklerini beyan etmelerinin ardından Aydın’ın avukatları, “Poyraz” ve “Doğan” adlı gizli tanıkların dinlenilmesine gerek olmadığını kaydetti. Duruşma savcısı da tanık ifadelerinin, haber kaynaklarıyla yaptığı telefon görüşmelerinin ve evinde el konulan “Kürt Siyasetinin Mor Rengi” isimli kitap benzeri materyaller hakkında yapılan araştırmaların “örgüt üyesi olmak” suçlamasına yeterli delil sayılamayacağını belirterek, beraat kararı verilmesini istedi. Mahkeme bu görüşe iştirak ederek Aydın’ı beraat ettirdi (8 Haziran).
İstinaf Temizkan’a hapsi beraatle bozdu: İstanbul İstinaf Mahkemesi, İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 22 Ekim 2020’de gazeteci Sabiha Temizkan hakkında “örgüt propagandası” iddiasıyla verdiği 1 yıl 3 ay hapis cezasını beraatle bozdu. Temizkan, 2014’te Twitter’dan yaptığı “Mahmur kampı IŞİD’in eline geçti…” şeklindeki paylaşımı nedeniyle yargılanıyordu (8 Haziran).
Aygül’e hapis yolu: Van Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, Bitlis’in Tatvan ilçesinde bir çocuğa yönelik cinsel istismar olayını Temmuz 2019’da haberleştiren Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Bitlis News gazetesi yayın yönetmeni Sinan Aygül ile ilgili Tatvan 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin “soruşturmanın gizliliğini ihlal” iddiasıyla verdiği 10 aylık hapis cezasını beş aya indirerek onadı. Aygül hakkında verilen cezanın kesinleşmesiyle birlikte gazeteci gelecek günlerde hapse girecek (5 Haziran).
Alphan’a “terör” davasından beraat: İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi, Instagram’da 2015 Diyarbakır Newrozu fotoğrafını paylaşan Melis Alphan’ı “Terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla yargıladığı davanın ikinci duruşmasında, gazeteciyi beraat ettirdi. İlk duruşmada duruşma savcısı, gazetecinin cezalandırılması için mütaala sunmuştu. Gazeteci hakkında, Çözüm Süreci’nin hızlandığı 2015’teki Diyarbakır Newroz’undan paylaştığı fotoğraf nedeniyle 6 yıl sonra dava açılmıştı. Gazeteci, duruşmada verdiği ifadede, “Devletin TRT kanalı etkinliği naklen yayınlamış, NTV ve CNN Türk gibi kanallar da bunu haberleştirmişti. Neden ben yargılanıyorum?” diye sormuştu. Karar duruşmasında Alphan’ın avukatı Ali Deniz Ceylan, TMK’da şiddetin övülmesine dair son yasal değişikliklere işaret ederek, suçun maddi unsurlarının oluşmadığını belirterek müvekkilinin beraatını istedi. Avukat Tolgay Güvercin de, “Müvekkil bir fotoğraf paylaşmasından kaynaklı örgüt propagandasından yargılanacağını öngöremez. O dönem gazeteler söz konusu Newroz’u manşetlerden verdi. Aynı fotoğraflar var. Bir dava açıldı mı, açılmadı. Açılmaması da gerekir” dedi. Mahkeme de, suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle Alphan hakkında beraat kararı verdi (21 Mayıs).
Alkan’ın “örgüt üyeliği” cezası bozuldu: Yargıtay 16. Ceza Dairesi, kapatılan Zaman gazetesi eski köşe yazarı Ahmet Turan Alkan hakkında “örgüt üyeliği” iddiasıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği onama kararını bozdu. Alkan’ın eylemlerinin “örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın yardım” suçunu oluşturduğuna hükmederek bozan Daire, dosyayı yeniden yargılama için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Aynı Daire, temyiz incelemesini yaptığı 24 Eylül 2020’de, Alkan ile birlikte Mustafa Ünal ve İbrahim Karayeğen’e “örgüt üyeliği” suçlamasıyla verilen cezaları onamıştı. Alkan’ın avukatının itirazı üzerine onama kararını değerlendiren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Şubat 2021 tarihinde karar düzeltme talebiyle dosyayı Daire’ye gönderdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı düzeltme talepli yazısında; Alkan’ın “FETÖ silahlı terör örgütü” hakkında birçok eleştiri yazısı yazdığını, Zaman gazetesinde herhangi bir idari görevinin bulunmadığını ve kaleme aldığı yazılar dışında örgütün üyesi olduğu yönünde dosyada herhangi bir delil bulunmadığını belirterek sanığın eylemlerinin “hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım” suçunu oluşturacağını bildirdi (20 Mayıs).
Savcı Şık’a beraatı Yargıtay’a taşıdı: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) Savcılığı, Sağlık Bakanlığı’nın kanserojen kimyasallarla ilgili yaptığı, sonuçlarını kamuoyundan gizlediği araştırmanın sonuçlarını Cumhuriyet gazetesi için kaleme aldığı yazı dizisi nedeniyle 1 yıl 3 ay hapse mahkûm edilen akademisyen ve bianet yazarı Bülent Şık’a İstinaf Mahkemesi’nin verdiği beraat kararına itiraz etti. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Ersel Yıldız, gıda mühendisi Yrd. Doç. Dr. Şık’ın, “göreve ilişkin sırrı açıklamak” gerekçesiyle ve TCK’nın 258/1-4 maddesi temelinde suç işlediğini ileri sürdü; kararı Yargıtay’a taşıdı. İstanbul İstinaf Mahkemesi’nin, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin Eylül 2019’da Şık’a verdiği 15 aylık hapis cezasını beraatle bozduğu 28 Nisan’da gündeme gelmişti (29 Nisan).
Aydın’a “propaganda” beraati: Yeni Yaşam gazetesi Yazı İşleri Müdürü İnci Aydın, gazetenin 17 Temmuz 2020 tarihli sayısında “Yeni Saldırı Kapıda mı?” başlıklı bir haber gerekçesiyle “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Yargılamanın 20 Nisan’da görülen karar duruşmasında, avukatların savunmalarının ardından mahkeme heyeti, “suç unsurunun oluşmadığı” gerekçesiyle Aydın hakkında beraat kararı verdi (20 Nisan).
AİHM mahkum etti, Yargıtay bozdu, Altan tahliye edildi: Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “FETÖ örgütüne yardım” iddiasıyla 10 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edilen gazeteci yazar Ahmet Altan ve daha önce tahliye edilen ve 8 yıl 9 ay hapisle cezalandırılan Nazlı Ilıcak hakkındaki hükmü bozdu. Bozmada, Türk Ceza Kanunu’nun 220/7’nci maddesinde belirtilen indirimin uygulanmaması da etkili oldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu dosyayla ilgili Türkiye’yi mahkum etmesinden bir gün sonra gelen bu kararın ardından Ahmet Altan tahliye edildi. Altan, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanacak (14 Nisan).
Kaya ve Sayılğan’a “Askeri yasak bölgeden geçiş” beraati: Yunanistan’a geçmek için Edirne sınırına giden sığınmacıların haber takibini yapmak için bölgeye giden Mezopotamya Ajansı muhabirleri İdris Sayılğan ve Naci Kaya, “yasaklı bölgede çekim yapmak” gerekçesiyle 29 Şubat 2019’da gözaltına alınmıştı. Gazeteciler 8 Ekim’deki davanın üçüncü duruşmasında, “Askeri yasak bölgeye izinsiz geçiş yapmak” suçlamasından beraat ettiler. (14 Nisan).
Nisan – Mayıs – Haziran 2021 döneminde “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla ve toplam 84 yıl hapis istemiyle haklarında işlem yapılan gazetecilerin sayısı 18 oldu. Raporda, 14 gazeteci (Hakkı Boltan, Mustafa Sönmez, Hüseyin Aykol, Reyhan Çapan, Hasan Başak, Kemal Yakut, Deniz Yücel, Cem Bahtiyar, Engin Korkmaz, Rüstem Batum, Cem Şimşek, Atilla Taş, Ahmet Sever ve Erk Acarer) ve dört karikatüristin (Charlie Hebdo dergisinden Julien Serignac, Gerard Biard, Laurent Sorurisseau ve Alice Petti) adları geçiyor. Bu kişilerden Hakkı Boltan’a Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dönemin Başbakanı Davutoğlu’na hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıl 17 gün hapis cezası verilirken, Mustafa Sönmez ve Cem Bahtiyar beraat etti. Deniz Yücel’e açılan dava ise yeniydi.
Geçen yılın aynı döneminde altı gazeteci (Mustafa Hoş, Cem Şimşek, Özgür Paksoy, Ahmet Sever, Necla Demir ve Erk Acarer), Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin görüş ve eleştirileri nedeniyle “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla toplam 28 yıl hapis istemiyle yargılanıyordu.
Boltan’a “Erdoğan” cezası: Okuduğu bir basın açıklaması nedeniyle Özgür Gazeteciler İnisiyatifi Eş Sözcüsü Hakkı Boltan’ın “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla yargılanıyor. Diyarbakır 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 29 Haziran’da görülen karar duruşmasında mahkeme Boltan’a Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dönemin Başbakanı Davutoğlu’na hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıl 17 gün hapis cezası verdi (29 Haziran).
Sönmez’e 299’dan beraat: İstanbul Anadolu 26. Asliye Ceza Mahkemesi, Twitter hesabından Cumhurbaşkanı Erdoğan için “hırsızlık çetesinin reisi” ve “diktatör müsveddesi” ifadelerini kullandığı ve ABD’nin İran’a yönelik ambargosunu delme suçlamaları kapsamında 2016’da tutuklanan Rıza Zarrab’ın yargılanmasına değindiği suçlamasıyla yargılanan gazeteci ve iktisatçı Mustafa Sönmez’i beraat ettirdi. Duruşma savcısı, Sönmez’in cezalandırılması yönünde mütalaa sunarken mahkeme, suçun unsurları oluşmadığı kanaatiyle Sönmez’i akladı (23 Haziran).
Dört gazeteciye “Cumhurbaşkanı” davası: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem gazetesinin (KHK ile kapatıldı) 8 Eylül 2015 tarihli “Saray çıldırdı” başlıklı haberi nedeniyle gazetenin Eş Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Reyhan Çapan ile yazar Hasan Başak ve Kemal Yakut’u “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme heyeti, Başak ve Yakut hakkında çıkartılan yakalama kararlarının infazının beklenmesine karar verdi. Dava 3 Kasım’a kaldı (22 Haziran).
Yücel’e 299’dan yeni dava: İstanbul Başsavcılığı Basın Bürosu, Die Welt muhabiri Deniz Yücel hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla yeni bir dava açtı. 31 Mayıs’ta hazırlanan iddianamede, Yücel’in 6 Kasım 2016’te çıkan yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafı üzerine “darbeci” şeklinde başlık attığı gerekçesiyle “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan cezalandırılması isteniyor. Dava, gazetecinin “devleti alenen aşağılama” iddiasıyla açılan ve 1 Temmuz’da görülecek olacak dosyasıyla birleştirildi (15 Haziran).
Bahtiyar’a “Erdoğan” beraati: Sosyal medya paylaşımlarında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ettiği iddiasıyla yargılanan gazeteci Cem Bahtiyar, Bandırma 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nce beraat ettirildi. MLSA’nın savunduğu Bahtiyar, Erdoğan’ın “Tüm dünyaya sesleniyorum bedeli ne olursa olsun Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin güneyinde devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz” paylaşımına “Yav he he” yorumu yaptığı için 4 yıl 8 ay hapis istemiyle yargılanıyordu (15 Haziran).
Korkmaz’a “Cumhurbaşkanı’na hakaret” davası: Antalya 19. Asliye Ceza Mahkemesi, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Akdeniz Şube Başkanı Engin Korkmaz’ı bir ihbar sonucu “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla yargılamaya devam etti. 11 Haziran’da görülen duruşmada mahkeme başkanı müştekinin katılma talebinin kabulüne ve dosyanın karar verilmek üzere incelemeye alınması karar verdi. Dava 15 Aralık’a kaldı (11 Haziran).
Batum’un “Cumhurbaşkanı’na hakaret” davası: İstanbul 41. Asliye Ceza Mahkemesi, kanun hükmünde kararnameyle kapatılan İMC TV’de 10 Eylül 2015 tarihli “Ayşegül Doğan’la Gündem Müzakere” programındaki ifadeleri gerekçe göstererek gazeteci Rüstem Batum’u “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme, Batum’un yurtdışında ifadesinin alınması (istinabe) için gazetecinin adresinin bildirilmesini bekliyor. Batum hakkındaki yakalama kararının da infazı bekleniyor. Dava, 21 Ekim’e kaldı (8 Haziran).
Şimşek’e 299 davası: Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesi savcısı, “Alman karikatüristler Erdoğan’ı fena çizdi” başlıklı haber nedeniyle Evrensel gazetesi eski sorumlu müdürü Cem Şimşek’i “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret” iddiasıyla cezalandırılmasını talep etti. Adalet Bakanlığı, Şimşek için 11 Mart 2019’da kovuşturma izni vermişti. Gazeteci ve avukatına savcılık mütalaasına karşı son savunmalarını hazırlamaları için 8 Temmuz’a kadar süre verildi (15 Nisan).
Charlie Hebdo’ya “Cumhurbaşkanı” davası: Ankara Başsavcılığı, 28 Ekim 2020 tarihli bir karikatürde “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” gerekçesiyle Fransa merkezli haftalık Charlie Hebdo dergisinin dört temsilcisine dava açtı. Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davada, derginin genel direktörü Julien Serignac, yazı işleri müdürü Gerard Biard, genel yayın yönetmeni Laurent Sorurisseau ve karikatürist Alice Petti, 4 yıl 8 ay hapis istemiyle yargılanacak. Dava 18 Kasım’da başlayacak. Soruşturma kapsamında, şüphelilerin ifadelerinin alınması için Fransa makamlarına talepte bulunulduğu, “Buna karşın Fransız makamlarınca henüz bu talebe bir cevap vermediği” belirtildi (2 Nisan).
Atilla Taş’a 299’dan dava: İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, kamuoyunda “FETÖ Medya yapılanması” olarak nitelendirilen davasında “örgüte yardım” iddiasıyla aldığı hapis cezası Yargıtay’ca bozulan Atilla Taş’ı yedi sanıkla birlikte yeniden yargılamaya devam etti. Yargıtay, Taş’ın davaya konu olan eylemlerinin ise hüküm giydiği “örgüte yardım” suçunun değil, “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “devletin kurum ve organlarını alenen aşağılama” suçlarının unsurlarını içerdiğini karara bağlamıştı. Mahkeme, “Cumhurbaşkanına hakaret”ten de yargılanan Atilla Taş’ın dosyanın ayrılması yönünden avukatının sunduğu talebi daha sonra değerlendirecek. Dava 26 Ekim’e kaldı (1 Nisan)
Sever’in 299 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “İçimde Kalmasın/Tanıklığımdır” kitabında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” şüphesiyle T24 yazarı ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eski basın başdanışmanı Ahmet Sever’i 299’dan yargılamaya devam etti. Mahkeme, Sever’in yurtdışından ifadesinin alınması için istinabe talebine verilecek yanıtı bekliyor. Dava, 9 Eylül’e kaldı (1 Nisan).
Acarer’in “Cumhurbaşkanı’na hakaret” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Erk Acarer’i BirGün gazetesinde çıkan “Herkese var, Berkin’e yok” yazında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” iddiasıyla yargılıyor. Mahkeme, Almanya’da yaşayan gazeteciyle ilgili yakalama emrinin infazını bekliyor (1 Nisan).
Nisan-Mayıs-Haziran 2021 dönemi Medya Gözlem Raporu, en az 31 gazetecinin “kamu görevlisine hakaret” ve “iftira” suçlamasıyla açılan ceza davaları kapsamında toplam 64 yıl 3 ay hapis cezasıyla karşı karşıya olduğuna işaret ediyor.
Özgür Boğatekin “iftira” suçlamasıyla yargılandığı davada beraat ederken; Şarköy’ün Sesi gazetesi yetkilisi Yakup Önal hakkında “hakaret” ve “iftira” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Alican Uludağ ve Eren Tutel’e “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla yeni davalar açıldı.
Aynı dönemde, 6 gazeteci toplam 490.000 TL ve beş medya organı toplam 275 bin TL tazminat davasıyla karşı karşıyaydı.
Hazal Ocak ve Cumhuriyet gazetesi “Damat işi biliyor” başlıklı haber nedeniyle Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açtığı 200 bin TL’lik manevi tazminat davası kapsamında yargılanmaya devam etti.
Cumhuriyet gazetesi eski muhabiri Pelin Ünker ile dönemin Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç hakkında açılan 10 bin TL’lik tazminat davasının reddedilmesine ilişkin mahkeme kararı İstinafa taşındı. Demirören Medya Grubu’nun, beş haber sitesine ve Canan Kaya için açtığı toplam 275 bin TL’lik tazminat davasının tüm davalılar yönünden esastan reddine karar verildi.
Ceren Sözeri’nin 200 bin TL ve Çiğdem Toker’in 80 bin TL tazminatla yargılandığı davalar devam etti.
Geçen yıl aynı döneminde toplam 5 gazetecinin “hakaret” suçlamasıyla açılan ceza davaları kapsamında yargılandıkları duruşmalar 15 Haziran itibariyle devam etti. Bir gazeteci için yeni bir iddianame hazırlanırken, bir gazeteci “hakaret” suçuyla yargılandığı davada 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezasına mahkum edildi. Bir gazetecinin 1 yıl 5 günlük hapis cezası, 6 yıl sonra Yargıtay tarafından onandı. Aynı dönemde Cumhuriyet gazetesi muhabiri Hazal Ocak’ın bir haberine açılan 1 milyon TL’lik ve Cumhuriyet gazetesi yetkilisi Orhan Erinç ve gazeteci Pelin Ünker’e “Paradise Paper” yazı dizisi nedeniyle açılan 10 bin TL’lik tazminat davaları devam etti. Toplam beş gazeteci tazminat davaları kapsamında yargılanıyordu.
Altan’ın “hakaret” davası: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 16 Mart 2008 tarihli Taraf gazetesinde çıkan “Darbe hazırlığı ya da Kemalizmi kapatmak” başlıklı köşe yazısında dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya “görevinden dolayı hakaret ettiği” iddiasıyla gazeteci ve yazar Ahmet Altan’ı yeniden yargılanmaya devam etti. Mahkeme, dosyanın tekrar açılmasına gerekçe yapılan İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi kararına ilişkin Yargıtay incelemesini bekliyor. Dava 18 Kasım’a bırakıldı (8 Haziran).
Uludağ’a “hakaret” davası: İstanbul Başsavcılığı, gazeteciler Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Murat Ağırel’in tutukluluk incelemesinin avukatlarına haber verilmeden yapılmasını Twitter hesabında “kumpas” olarak nitelendiren gazeteci Alican Uludağ hakkında “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” iddiasıyla dava açtı. Uludağ, avukat Onur Cingil’in paylaşımı alıntılayarak, “Bir dönem Zekeriya Öz’ler Beşiktaş Adliyesi’nde kumpas kurmuştu. Yeni kumpasların adresi ise Çağlayan Adliyesi oldu. Aktörler değişse de hukuksuzluklar hep aynı” yazmıştı. Mahkeme, duruşma açmadan “hızlı yargılama” adına gazeteciden savunma istedi (3 Haziran).
Şarköy’de Önal’a soruşturma: İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerinin hazırladıkları rapordan hareketle Tekirdağ Şarköy Belediyesi’nin zarar uğratıldığını 10 Şubat 2021 tarihinde çıkan “500 bin lira ödeyecekler!” başlıklı haberle gündeme getiren Şarköy’ün Sesi gazetesi yetkilisi Yakup Önal hakkında “hakaret” ve “iftira” suçlamalarıyla soruşturma açıldı. Soruşturma, CHP’li Belediye Başkanı Alpay Var ile Başkan Yardımcısı Adnan Sevim’ın şikayeti üzerine açıldı. Nisan başında savcılığa ifade veren gazeteci, “37 sayfalık raporu talep ettiğinizde haberin gerçekle örtüştüğü görülecektir” dedi (1 Haziran).
“Wushu” haberinden Tutel’e “hakaret” davası: Türkiye Wushu Federasyonu (TWF) Başkanvekili Abdurrahman Akyüz ve kızı Elif Akyüz’ün şikâyetiyle BirGün gazetesinin spor editörü Eren Tutel’e “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla dava açıldı. Gazeteci, Abdurrahman Akyüz’ü sporculara namaza kılma zorunluluğu getirdiği ve bir kişiyi Alevi olduğu için ulusal takım kampından kovduğu iddiasıyla gündeme getirmişti. Haberci, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya 30 Eylül’de başlayacak (28 Nisan).
22 habercinin “hakaret” ve direnme” davası: İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi, kapatılan Özgür Gündem’e yönelik polis baskını sırasında gözaltına alınan 22 kişiyi “kamu görevlisine hakaret” ve “kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek” iddiasıyla yargılamaya dokuzuncu duruşmayla devam etti. Gazetecilerin avukatı Özcan Kılıç, tüm ifadelerin alındığını ve delillerin toplandığını söyleyerek, 2016’dan bu yana devam eden davada karar verilmesini talep etti. Mahkeme, hakkındaki yakalama kararı infaz edilmeyen dört gazetecinin dosyasının ayrılmasına ve dosyanın esas hakkında mütalaa için Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verdi. Dava 1 Temmuz’a kaldı (22 Nisan).
Özgür Boğatekin’e “işkence” beraati: Adıyaman Gerger 1. Asliye Ceza Mahkemesi, Gerger Fırat gazetesi haber müdürü Özgür Boğatekin’i Mayıs 2011’de bir işkence iddiasını gündeme getirdiği “Jandarmada işkence iddiası” başlıklı bir haberde ismi geçen jandarma uzman çavuşun şikayetiyle “iftira” suçlamasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme, gazetecinin katılmadığı duruşmada Boğatekin’in beraatine hükmetti. Daha önce ifade veren gazeteci, “Ben bu davaya nasıl dahil oldum bilmiyorum. Aynı davada daha önce Hacı Boğatekin beraat etti. Daha önce sanık olanlar şimdi tanık durumunda. Olayın gerçekleştiği günlerde FETÖ mensubu kişiler gazetemizle uğraşıyordu. Bu dava da bundan kaynaklıdır” demişti (14 Nisan).
Sever’e “hakaret” davaları: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “İçimde Kalmasın/Tanıklığımdır” kitabında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” şüphesiyle T24 yazarı ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eski basın başdanışmanı Ahmet Sever’i Mustafa Şentop ve Mustafa Varank’a hakaret iddiasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme, Sever’in yurtdışından ifadesinin alınması için istinabe talebine verilecek yanıtı bekliyor. Dava, 9 Eylül’e kaldı (1 Nisan).
Dündar ve Kızılkaya’nın “hakaret” davası: Kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem ile dayanışmak için başlatılan Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına katılan gazeteci Can Dündar ile gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü İnan Kızılkaya’nın “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla yargılanmasına 16. duruşmayla İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Mahkeme, Dündar hakkındaki yakalama emrinin infazını ve savunmasının yurt dışından alınmasına yönelik uluslararası istinabe evrakına verilecek yanıtı bekliyor. Dava, 13 Temmuz’a kaldı (1 Nisan).
Taşpınar’a “hakaret” davası: İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesi, “Damat: Fethullahçıların AKP’li Kayınpederleri” kitabında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) eski Başkanı İsmail Kahraman ve AKP Ankara milletvekili Ali İhsan Arslan’a hakaret ettiği iddiasıyla Odatv sitesi editörü Caner Taşpınar’ı yargılamaya başladı. Savunma yapan Taşpınar, “12 yıllık gazeteciyim, birçok kez yargılandım. Ergenekon kumpası davasında da yargılandım ve beraat ettim. FETÖ’yü uzun yıllardır yazıyorum. Şikayetçilerle ilgili haberleri çalıştığım kurumlarda yazdım. Bu konuda hiç yargılanmadım, ceza almadım” diye konuştu. Bilgilerin çoğunu dava dosyalarından ve açık kaynaklardan aldığını ifade eden Taşpınar, “Müşteki İsmail Kahraman hakkında kitapta hiçbir şey yok. Neden şikayetçi olduğunu anlamadım. Damadı ile ilgili yer alan bilgileri açık kaynaklardan edindim. Kamuoyunu bilgilendirip gazetecilik görevimi yaptım. Delillendiremeyeceğim herhangi bir iddia yok” dedi. Taşpınar’ın avukatı Dide Şeniz Uğur da “Basın kamuoyunun bekçisidir, müvekkil de bu görevi yerine getirmiştir” diyerek beraat kararı verilmesini istedi. Mahkeme, müştekilerin suçtan zarar görme ihtimali nedeniyle davaya katılma talebini kabul etti ve esas hakkında mütalaanın hazırlanması için dosyanın iddia makamına gönderilmesine karar verdi. Dava 1 Temmuz’a kaldı (1 Nisan).
Yücel’in hakaret davası: Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel , Gezi Davası iddianamesinde imzası olan bir savcıya ilişkin 20 Şubat 2019’da paylaştığı bir tweetle “kamu görevlisine hakaret ettiği” iddiasıyla yargılanıyor. İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi, 13 Ekim’de görülen 3. duruşmada, Yücel’in Almanya’daki adresine talimat yazılarak savunmasının alınmasına karar vererek davayı 9 Eylül 2021’e erteledi (1 Nisan).
Ocak’a “Albayrak” davası: İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi, Kanal İstanbul güzergahında alınan araziye ilişkin “Damat işi biliyor” başlıklı haber nedeniyle Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açtığı 200 bin TL’lik manevi tazminat davası kapsamında haberde imzası olan Hazal Ocak ve Cumhuriyet gazetesini yargılamaya devam etti. Mahkeme, 27 Ekim 2020’de beraatle sonuçlanan İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne ait kararın İstinaf dönüşünü beklemeye karar verdi. Dava 14 Ekim’e kaldı (17 Haziran).
Ünker ve Erinç’in “Çalık” davası İstinafa gitti: Çalık Holding, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ve Berat ile Serhat Albayrak’ın Malta’daki off-shore hesaplarına da değinen 7 Kasım 2018 tarihli “Paradise Papers” yazı dizisi nedeniyle İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Cumhuriyet gazetesi eski muhabiri Pelin Ünker ile dönemin Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç hakkında açtığı 10 bin TL’lik tazminat davasının reddedilmesine ilişkin İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 22 Aralık 2020 tarihli kararını İstinafa taşıdı (2 Haziran).
Beş siteye Demirören Grubu’ndan 275 bin TL’lik dava: İstanbul Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi, Demirören Medya Grubu’nun şikayetiyle Medya Koridoru haber sitesi yayın yönetmeni Canan Kaya, Aykırı haber sitesi yayın yönetmeni Batuhan Çolak, İleri Haber sitesi ve Ajans Press haber siteleri ile Tele 1 sitesini toplam 275 bin TL tazminat talebiyle yargılamaya devam etti. 1 Nisan’daki duruşmada mahkeme, Demirören Medya’nın gazetecilere açtığı tazminat davasının tüm davalılar yönünden esastan reddine karar verdi (1 Nisan).
Toker’e T3’ten 80 bin TL’lik dava: İstanbul Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, 28 Ocak 2019 tarihli “İBB’den Vakıflara Hizmet Raporu” yazısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) hazırladığı “Sivil Toplum Kuruluşları – Okul – Yurt Faaliyet Raporu” başlıklı raporu paylaşan gazeteci Çiğdem Toker ve Sözcü gazetesini 80 bin TL tazminat talebiyle yargılıyor. 15 Ekim 2020’de gerçekleşen duruşmada davacı Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3) adına tanık olarak dinlenen kurucu müdür Ömer Kökçam, “Gerek protokolde gerek de İBB’nin herhangi bir yerinde vakfa bir bağış yapılmadığı açıkça görülebilir. Vakfın para aldığı gibi hususlar gerçek dışıdır” derken Toker de, “İBB raporunun gerçekliği zaten ortaya çıktı. Ancak şikayet konusu yazımda söz konusu vakfa maddi destek veya bağış yapıldığına dair herhangi bir ifade bulunmuyor” demişti. 18 Şubat için öngörülen duruşma, görülemeden 23 Eylül’e bırakıldı (1 Nisan).
Sözeri’ye tazminat davası: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, Evrensel gazetesi köşe yazarı Ceren Sözeri’yi 200 bin TL manevi tazminat talebiyle yargılamaya devam etti. Dava, Turkuaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak’ın Sözeri’nin 7 Nisan 2019 tarihli “AK Parti’ye kim oy kaybettirdi?” başlıklı yazısını şikayetiyle başlamıştı. Mahkeme, vefat eden Evrensel gazetesi imtiyaz sahibi Cemal Dursun’un mirasçılarının dosyaya kaydedilmesine, tarafların dilekçelerini içeren davetinin tebliğ edilerek davadan haberdar edilmelerine ve cevap hakkı tanınmasına karar verdi. Dava 14 Temmuz’a kaldı (1 Nisan).
İktidarın, ulusal medya kuruluşlarının yüzde 90’ını kontrol altında tutması yetmezmiş gibi, kamu bankalarının, 2020 yılında eleştirel yüzde 10’luk kısmı temsil eden Korkusuz, BirGün, Evrensel, Karar, Cumhuriyet, Millî Gazete, Sözcü, Yeniçağ, Yeni Asya ve Yeni Mesaj gazetelerine tek bir santim reklam vermediği ortaya çıktı.
Kamu bankalarından eleştirel basına reklam vermedi: Yazılı basında 2020 yılı reklam kullanım verilerine göre, kamu bankaları bazı gazeteleri reklama boğdu, bazılarına ise hiç reklam vermedi. Kamu bankaları 2020 yılında Korkusuz, BirGün, Evrensel, Karar, Cumhuriyet, Millî Gazete, Sözcü, Yeniçağ, Yeni Asya ve Yeni Mesaj gazetelerine tek bir santim reklam vermedi. Gazete Duvar’dan Kenan Şener’in “İktidar destekçisi medyaya akan kamu kaynağı-1: Yazılı basında kamu bankaları reklamları dağılımı” başlıklı yazısına göre, kamu bankalarının ilanları yandaş gazetelere aktı. En fazla ilan, MHP’ye yakın Türkgün gazetesine verildi. 2020’de toplamda 43 bin 102 santim ilan verilen Türkgün’ü Sabah, Akşam, Analiz ve Takvim gibi gazeteler takip etti (25 Haziran).
BİK “saldırı”dan ilan cezası kesti: Basın İlan Kurumu, köşe yazarı Ceren Sözeri’nin 14 Mart 2021’de yayımlanan “Vatan destan yazmış halk nefes alamıyor” başlıklı yazısında polislere yönelik kullandığı “saldırı” ifadesi nedeniyle Evrensel gazetesine beş gün süreyle resmi ilan kesme cezası verdi. Ceren Sözeri cezadan sonra, “Yasama, yürütme ve yargı BİK’in koruması altındaysa, bu üç erke yönelik eleştirileri bir yaptırım konusu yapacaksa gazetecilik nasıl yapılacak? İfade özgürlüğünü kim sağlayacak?” diye sordu (18 Mayıs).
Yasaklamalar, kapatmalar, toplatmalar
Nisan – Mayıs – Haziran 2021 döneminde Sulh Ceza Hakimlikleri, online gazetecilik mecralarında yayımlanan en az 24 haber ve gazeteci Erk Acarer’in birçok tweetine erişim engeli getirdi. Sansür, bu dönemde, erişim yasakları konusunda kamuoyunu bilgilendirmek için faaaliyet yürüten İfade Özgürlüğü Derneği’nin sitesi Engelli Web’in tweetlerini de hedef aldı.
Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in YouTube kanalı ve bazı videoları ile Twitter ve Instagram hesapları, “millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle erişime engellenirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a ilişkin 2014’ten beri yayınlanan çeşitli haberler; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eski başdanışmanı, emekli general Adnan Tanrıverdi’nin kurduğu SADAT Şirketi; Peker’in iddialarına da yansıyan İHH yardımları, Elazığ’da şüpheli şekilde ölen gazeteci Yeldana Kaharman ve AKP İstanbul İl Kadın Kolları yetkilisi Manolya Demirören Tekin’e ilişkin iddialar, kıyıların kirletilmesi ve iktidar çevresinden şirketlerin aldığı kamu ihalelerle ilgili haberler de erişim yasağı ile karşılaştı.
Peker’in sosyal medya hesapları ve paylaşımlarına erişim engeli kararı: Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in YouTube kanalı ve bazı videoları ile Twitter ve Instagram hesapları, “millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle erişime engellendi. Bilişim hukuku uzmanı ve İfade Özgürlüğü Derneği yetkililerinden Prof. Dr. Yaman Akdeniz, hakim kararının, ilgili platformların Türkiye’de temsilcilikleri olmasına rağmen henüz uygulanmadığını bildirdi. Peker, çevresine yönelik operasyon düzenlenip evinin basılmasının ardından, Mayıs başından bu yana başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere iktidarı hedef alan videolar yayınlıyor (25 Haziran).
Cumhuriyet haberine erişim engeli: İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eski başdanışmanı, emekli general Adnan Tanrıverdi’nin kurucusu olduğu askeri danışmanlık şirketi Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. (SADAT A.Ş.) hakkında verilen soru önergelerinin yanıtsız kaldığına dair, aralarında Cumhuriyet sitesinde de çıkan haberler için, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi (18 Haziran).
İHH haber ve tweetlere erişim engeli: İstanbul 9. ve 11. Sulh Ceza hakimlikleri, İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH) IŞİD kampına yardım gönderdiğine dair, organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in beyanlarına yansıyan iddialara ilişkin haberler, bununla ilgili tweetlere, “kişilik hakları ihlali” iddiasıyla erişim engeli getirdi. Engelli Web’e göre, karardan BirGün, Kaç Saat Oldu? gibi siteler de etkilendi (4-11-18 Haziran).
İki site haberlerine “ihale” engeli: İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği, AKP Ankara İl Yönetim Kurulu üyesi ve Teşkilat Başkan Yardımcısı Hakan Arol’un genel müdür yardımcılığını yaptığı Efor Etkileşim Merkezi Yönetim Sistemleri A.Ş’nin aldığı kamu ihaleleriyle ile ilgili haberlere, “kişilik haklarının ihlali” gerekçesiyle, erişim yasağı getirdi. Engelli Web, Cumhuriyet ve Artı Gerçek’i de etkilenenler siteler arasında gösterdi (17 Haziran).
Odatv’ye “Demirören” sansürü: Beykoz Sulh Ceza Hakimliği, Yıldırım Demirören’in yeğeni, AKP İstanbul İl Kadın Kolları Başkan Yardımcısı Ekonomi İşler Birim Başkanı ve Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı Manolya Demirören Tekin ile ilgili haberler ve içeriklere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim yasağı koydu. Kararda, Odatv sitesine de atıf yapıldı (16 Haziran).
Üç site haberine erişim yasağı: Geçen yılki Elazığ depreminin ardından, afetleri “zinanın yasal olmasına” ve “çocuk yaşta evliliklerin yasaklanmasına” bağlayan Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde görevli Prof. Dr. Bedri Gencer ile ilgili haberlere İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği’nin 9 Nisan 2021 tarihli kararıyla erişim engeli getirildi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre Erişim Sağlayıcıları Birliği, yasak kararını içeriklerin, 2021/2382 sayılı kararındaki içeriklerle benzer olduğu gerekçesiyle aldı. Kararda, Cumhuriyet, Halk TV ve BirGün sitelerine ait haberlere atıf var (4 Haziran).
Odatv ve Halk TV haberlerine engel: İstanbul Büyükçekmece 3. Sulh Ceza Hakimliği, Bodrum Yalıkavak Mahallesi Cumhuriyet Caddesi’nde bulunan Delta Hotel’in kıyı kesimine kimyasal madde olan borik asit dökmesiyle ilgili iddiaların yer aldığı haberleri “kişilik hakları ihlali” adına ve 2021/3706 sayılı kararı ile erişime engelledi. Kararda, Odatv ve Halk TV sitelerinde çıkan haberlere işaret edildi (4 Haziran).
Peker’in “Kaharman” paylaşımlarına erişim yasağı: Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliği, organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker‘in, YouTube kanalında yayınladığı 2. ve 3. bölüm videoları ile Elazığ’da şüpheli şekilde hayatını kaybeden gazeteci Yeldana Kaharman’a dair iddialara ilişkin Jandarma Genel Komutanlığı‘nın açıklamasına verdiği yanıtı içeren tweetlerini, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişime engelledi (1 Haziran).
Acarer’in twetlerine sansür: Gazeteci Erk Acarer’in, Metro Turizm’in sahibi Galip Öztürk, Mehmet Ağar ve Orgeneral Arif Çetin’in bağlantılarını açıkladığı tweetleri, “kişilik hakları” iddiasıyla Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2021/6042 sayılı kararıyla erişime engellendi (1 Haziran).
“Torpilli tahliye” haberlerine yasak: İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği ve Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği, 27 Mayıs ve 31 Mayıs tarihlerinde aldıkları kararlarla, Ağustos 2020’de tutuklanan girişimci Doğan Çelik’in soruşturma savcısının izinde olduğu bir dönemde Sulh Ceza Hâkimince serbest bırakılmasıyla ilgili çıkan haberleri, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişime kapattı. İfade Özgürlüğü Derneği, karardan etkilenen online mecralar arasında Odatv ve Deutsche Welle sitelerini saydı (31 Mayıs).
Bilal Erdoğan için erişim engeli: İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a ilişkin 2014’ten beri yayınlanan çeşitli haberlere, “kişilik hakları”nı gerekçe göstererek erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre, kararda Sözcü, Odatv ve T24 sitelerine ait haberlere de yer verildi. Haberlerde Bilal Erdoğan’ın bir arkadaşına ihale verilmesi ve Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Bilal Erdoğan’ın da malvarlığını açıklamasını istemesi konu ediliyordu (28 Mayıs).
“Yolsuzluk” haberine sansür: Aksaray 1. Sulh Ceza Hakimliği, Sarıyahşi ilçesinin Belediye Başkanı Fatih Ünsal’ın, belediyenin imkanlarını kendisi için kullandığı iddialarıyla ilgili haberlere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre karardan, Sözcü sitesi de etkilendi (25 Mayıs).
“Saygısızlığa dayak” haberlerine sansür: Van 3. Sulh Ceza Hakimliği, Van Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne bağlı Şerif Onat Sosyal Hizmet Merkezi’nde görevli çocuk gelişimci Agit Demirkan’ın İpekyolu İlçe Kaymakamı Sinan Aslan’ın karşısında ayağa kalkmadığı için korumalarca darp edilerek gözaltına alındığı iddiasıyla ilgili haberlere, “kişilik hakları”nı gerekçe göstererek erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği, kararda BirGün ve Artı Gerçek sitelerinde çıkan haberlere atıf yapıldığını bildirdi (26 Mayıs).
Albayraklar haberlerine erişim yasağı: İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın abisi Serhat Albayrak ve eşi Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hafize Şule Albayrak’ın avukatlarının talebiyle haklarında çıkan pek çok haberin online bağlantısına erişim yasağı getirdi. Hafize Şule Albayrak’ın Star gazetesindeki “Açık Görüş” başlıklı köşesinde yer alan yazısına ilişkin haberler de yasaklanan içerikler arasında yer alıyor. Serhat Albayrak’ın Cumhuriyet’e açtığı 200 bin liralık tazminat davası haberi, Paradise Papers haberleri nedeniyle hakkında dava açılan gazeteci Pelin Ülker’in duruşmasının ertelenmesine dair haber, Berat Albayrak’ın istifası sonrası medyanın durumunu eleştiren köşe yazarları haberi, TRT verilerini ücretsiz olarak Turkuvaz Medya Grubuna kullandırma talimatını soran haberler de erişime engellendi. Erişim yasağı a3haber sitesinin üç haberini de etkiledi (17 Nisan).
EngelliWeb haberlerine de sansür: İfade Özgürlüğü Derneği sözcüsü Prof. Dr. Yaman Akdeniz, erişim engelleme ve içerik çıkartma uygulamalarını kamuoyu ile paylaşmak ve arşiv tutmak için EngelliWeb projesini başlattıklarını, ancak EngelliWeb haberleri yoluyla kamuoyunun bilgilendirmelerinden hoşlanılmadığını, sansürü duyuran birçok haberlerine de yasak getirildiğini bildirdi (16 Nisan).
Sansürü duyuran habere erişim yasağı: İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliği, İfade Özgürlüğü Derneği’nin @ifadeorgtr sitesindeki bir içeriğe, 10 Şubat’ta “kişilik hakları” iddiasıyla erişim engeli getirdi (11 Nisan).
Mizahi dilli kitap cezaevinde yasak: Gazeteci-yazar Oktay Candemir’in mizahi anlatımla kaleme aldığı “Bölücü-Görücü Hikayeler” kitabı, “Kurumun güvenliğini tehlikeye düşürüp, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştırdığı” gerekçeleriyle Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde kalan tutuklulara verilmedi (10 Nisan).
“Paradise Paper” haberi davası haberlerine erişim engeli: “Paradise Papers” haberi davası haberlerinin erişime engellenmesiyle ilgili haber ve tweetler, kişilik hakları ihlali gerekçesiyle, İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 9 Nisan 2021 tarih ve 2021/2357 sayılı kararı ile erişime engellendi. Erişime engellenen haberlerin yayınlandığı web siteleri arasında diken.com.tr; engellenen tweetlerin ilişkili olduğu haber portalları arasında Deutsche Welle Türkçe, Evrensel ve Yurt gazetesi var (9 Nisan).
Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bir gazeteci aracılığıyla kendisine “Yeni video yayınlama, kapatalım bu işi” mesajı gönderdiği iddialarından sonra, aracılık iddialarına ilişkin “Böyle yapan şerefsizdir” diyen Hadi Özışık ile yaptığı görüşmenin video kaydını yayınladı. Özışık gibi Peker’in beyanlarında adı geçen Habertürk TV program sunucusu Veyis Ateş de TGC üyeliğinden çıkarıldı.
12 basın meslek örgütü, Sedat Peker’in yayınladığı videolarla birlikte bu dönemin en öne çıkan sorunu haline gelen “Medya – Siyaset – Mafya” ilişkileri konusunda kamuoyuna çağrı yaparak, “Kamu yararı için gazetecilik mücadelesini hep birlikte verelim. Gazeteciliği ve gazeteleri yeri gelince kalkan, yeri gelince silah gibi kullanmalarına hep birlikte engel olalım” mesajı gönderdi.
Nisan – Mayıs – Haziran 2021 döneminde, İstanbul’daki Taksim Camii’nin açılışı için iktidara yakın gazeteler aynı manşetleri attı. Hürriyet gazetesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Montrö Antlaşması’ndan çekilmesinin sakıncalarını ortak bildiri dile getiren 104 emekli amirale ilişkin duruma dair CHP’yi hedef göstermesini, amiraller arasında CHP’li üyelerin olduğuna işaret ettikleri bir haber yayınladı.
Ateş TGC’den atıldı: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, siyaset mafya ilişkileri içinde yer aldığı yönündeki iddialar nedeniyle açtığı disiplin soruşturmasını çerçevesinde, 10 Haziran’da istenen savunmasını da göndermeyen üyesi Veyis Ateş’i üyelikten çıkardı (26 Haziran).
Meslek örgütlerinden Peker’in açıklamalarına kamu yararı çağrısı: 12 basın meslek örgütünü, Sedat Peker’in yayınladığı videolarla birlikte ortaya çıkmaya başlayan gazetecilerin siyaset-mafya-iş insanı ilişkilerine dair bir açıklama yaptı. Meslek örgütleri kamuoyuna çağrıda bulunarak “Kamu yararı için gazetecilik mücadelesini hep birlikte verelim. Gazeteciliği ve gazeteleri yeri gelince kalkan, yeri gelince silah gibi kullanmalarına hep birlikte engel olalım” dedi (23 Haziran).
Dündar Özdil’i önce sildi, sonra “kardeşim” dedi: Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, ABD’den kara para aklama suçlamasıyla iadesini istediği Sezgin Baran Korkmaz ile ilgili iddianamede Korkmaz’ın Türkiye’de bir televizyon kanalı kurduğu ve bu TV kanalında bazı güvenilir gazetecilerin de bulunduğu ifadelerinin yer aldığını öne sürüp gazeteci Uğur Dündar’a da Twitter mesajında atıf yapınca Dündar’ın ağır tepkisiyle karşılaştı. Dündar, “Sakın cenazeme gelme. Yılmaz Özdil benim için bitmiştir. Sana yazıklar olsun. Hala ‘değerli ağabeyim’ diyor. Sakın bana değerli ağabeyim deme. Sen artık değersiz Yılmaz’sın. Karşıma çıkarsan çok fena olur. Daha fazla uzatırsa bir tane çarpar yollarım. Yine söylüyorum sakın cenazeme gelmesin. Benim için bitmiştir. Yazıklar olsun” dedi. Dündar, gerginliğin ardından katıldığı canlı yayında ise, “Ben anlıyorum ki bir yanlış anlaşılma var. Yanlış anlaşılma ortaya çıktıktan sonra benim onun üzerine söyleyecek hiçbir lafım olamaz. Yılmaz Özdil bundan sonra benim kardeşim olarak kalacak” açıklamasını yaptı (22 – 25 Haziran).
Saymaz’dan “Biz gazeteciler”: KRT TV’de yayınlanan Şimdiki Zaman programına son kez yorumcu olarak katılan gazeteci İsmail Saymaz, Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil ile Uğur Dündar arasında yaşanan tartışmaya değindi: “Biz gazeteciler olarak Sedat Peker’in ortaya attığı ciddi ithamları ve iddiaları, Kutlu Adalı ve Uğur Mumcu cinayetleri, Yeldana Kaharman’ın şüpheli ölümü, Yalıkavak Marina’ya çökme, Paramount Oteli olayı, Latin Amerika’dan Türkiye’ye gelen uyuşturucu hattı, Erkam Yıldırım olayı, bütün bu ciddi iddiaları unuttuk. Neyi tartışıyoruz peki? Cukkalı gazeteci, avantacı gazeteci meselesini tartışıyoruz. Bunu biraz da maalesef biz gazeteciler bu hale getirdik” dedi (22 Haziran).
Ateş, Şık’ı hedef yaptı: Kara para aklamaktan aranan SBK Holding’in sahibi Sezgin Baran Korkmaz’dan sorununu çözmek için 10 milyon avro istediği iddia edilen HaberTürk TV eski sunucusu Veyis Ateş, Korkmaz ile yaptığı ifade edilen telefon görüşmesinden bir kesit yayınlayan TİP milletvekili ve gazeteci Ahmet Şık’ı hedef aldı. Ateş, “Ahmet Sık; dokunulmazlık zırhına sığınıp, Sezgin Baran Korkmaz’ın omzundan bana ateş açma” diye yazdı. 10 yıldır tanıdığını açıkladığı Ateş’e sert yanıt veren Şık, “Hem meslek etiğini ayaklar altına alan hem de yasal olarak suç teşkil eden bir fiilin içinde olmasından dolayı üzgünüm. Ateş, bilmelisin ki bir sahibim olsaydı Sezgin Baran Korkmaz’dan istenilen 10 milyon Euro rüşvet için beni de aracı kılmak isterlerdi. Bir sahibim olsaydı ben de Silivri Hapishanesinde değil mafya yöntemleriyle gasp edilmiş Paramount otelde kalırdım. Ve bir sahibim varsa o kesinlikle kendimden daha fazla saygı duyduğum hakikatten başkası değildir…” diye yazdı (20 Haziran).
Ateş, ses kaydına “montaj” dedi: Gazeteci İsmail Saymaz, Sözcü gazetesinde yer alan “Ben ikna olmadım” başlıklı yazısında, Sezgin Baran Korkmaz’ın 7 Ocak’ta gerçekleştiğini belirttiği, gazeteci Veyis Ateş’in kendisinden sorununun çözülmesine karşılık rüşvet teklif ettiğini savunduğu telefon görüşmesinin iki dakikalık kısmını kendisine dinlettiğini yazdı. Saymaz, ilgili kısma ait dökümü yazısında paylaştı. Gazeteci ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili Ahmet Şık da, YouTube hesabından Saymaz’ın yazısında paylaştığı kısma ait ses kaydını yayınladı. Ateş ise, bunun ardından, Twitter üzerinden, “Bu ses kaydının montajlanma yöntemiyle oluşturulduğu açıktır” dedi (20 Haziran).
Saymaz, Ateş’i suçladı: HaberTürk TV eski program sunucusu Veyis Ateş, Sedat Peker’in yurtdışından yaptığı suçlamalara 10 gün sessiz kaldıktan sonra Halk TV’de İsmail Saymaz’ın sunduğu programa katıldı. Yayında Saymaz, Veyis Ateş’in kara para aklamaktan aranan SBK Holding’in sahibi Sezgin Baran Korkmaz’dan 10 milyon avro istediğini gösteren ses kaydını dinlediğini ifade etti; Ateş’e “Doğruyu söylemiyorsun, ben bu konuşmayı diledim” dediğinde ise bir itirazla karşılaşmadı. Ateş, 10 gün sessiz kalmasına dair “Üstüme ne yağacak bilmiyordum, ondan konuşmadım” dedi. Yayına iki kez bağlanan Korkmaz ise Veyis Ateş’in kendisini aradığını “Veyis Bey lobilerle görüştüğünü söyleyerek 10 milyon avro istedi, vermedim” dedi. Ateş ise “Pazartesi gelsin suç duyurusunda bulunsun” diye yanıt verdi (18 Haziran).
Ateş, Yılman’ı “şok” etti: HaberTürk sitesi yazarı Sevilay Yılman, firari Sezgin Baran Korkmaz‘ın kendisinden 10 milyon euro istediğini belirttiği HaberTürk TV sunucusu Veyis Ateş’le aralarında geçen konuşmanın kaydını yazdı. Ses kaydının 12 dakikadan oluştuğunu, kendisinin ise yalnızca 3 dakikasını dinlediğini belirten Yılman, “Şoka girdim, inanamadım” dedi. Ses kaydını dinledikten sonra derhal HaberTürk yönetimini aradığını söyleyen Yılman, “Duyduklarımı birebir paylaştım kendileri ile. Ama yine de dayanamayıp üstü örtülü olsa da 10 milyon euro şantajı ima eden bir tweet attım. Ki o tweet’im de çok yerde haberleştirildi!” diye yazdı (15 Haziran).
Ateş’e Peker’den yeni suçlama: Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in yurtdışından yaptığı video yayında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve TGC’nin hakkındaki mafya-siyaset ilişkileri nedeniyle savunmasını istediği HaberTürk TV program sunucusu Veyis Ateş’i hedef aldı. Peker, kayıtta, “Çıkıp açıklasana, süslü sülümanla Sezgin Baran Korkmaz’ın arasını bulmak için Sezgin Baran Korkmaz’dan avanta istemedim desene. Namusun yok mu senin? Süslü sülüman sana söz veriyorum, seni yüce divanda yargılatacağım. Seni rezil rüsva edeceğim. Anadolu adliyesinde ortak çalıştığın savcıları, o savcıların çocukları üzerinden yaptıkları serveti bir bir anlatacağım. Seni mahvedeceğim… Anadolu adliyesindeki sana bağlı savcılar ve İstanbul’daki istihbarattan sorumlu il emniyet müdür yardımcısıyla thodex operasyonunu nasıl yönlendirdiğinizi, yeğenin ve oğlun vasıtasıyla bu şahısla irtibat kurup yurt dışında bu paranın büyük kısmını nasıl aldığınızı da anlatacağım” diyor (14 Haziran).
TGC’den Ateş’e soruşturma: TGC Yönetim Kurulu, 10 Haziran’daki toplantıda hakkındaki şikayetleri değerlendirdiği gazeteci Veyis Ateş hakkında, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne aykırı davrandığı gerekçesiyle disiplin soruşturması açılmasına oybirliğiyle karar verdi. TGC, Ateş’ten siyaset-mafya ilişkileri içinde adının geçtiğine ve mesleğin itibarını sarsacak oluşumlar içinde bulunduğuna yönelik şikayetler nedeniyle savunmasını istedi (14 Haziran).
“Veyis Ateş zorunlu izne çıkarıldı”: HaberTürk sitesi yazarı Fatih Altaylı, organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in kendileriyle bağlantıları olduğuna ilişkin iddialarının ardından yıllık izne çıkan HaberTürk TV ana haber bülteni sunucusu Veyis Ateş ile kurumda yaşananları yazdı. HaberTürk yönetiminin Veyis Ateş’ten konu ile ilgili bilgi istediğini söyleyen Altaylı, “Veyis Ateş’in bir açıklama yapmaması üzerine kendisi zorunlu olarak izne çıkarıldı” dedi (10 Haziran).
Altaylı, Ateş’ten açıklama istedi: HaberTürk sitesi yazarı Fatih Altaylı, organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in kara para aklama suçundan hakkında tutuklama kararı bulunan ve yurtdışına kaçan Sezgin Baran Korkmaz’a ait Bodrum Paramount Otel’de kalan isimlerden gazeteci Veyis Ateş’in açıklama yapmasını istedi. Altaylı, “Aynı ekranı paylaştığım Veyis Ateş’ten beklentim bu vahim iddiaları net ve açık biçimde ‘yalanlaması'” dedi (7 Haziran).
Peker’in Ekşioğlu yayınına Kaplan tepkisi: Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeğeniyle evli olan Serdar Ekşioğlu ile telefon görüşmesini sosyal medya hesabından yayınladı. İkili arasında geçen görüşmede Ekşioğlu, hükümete yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan’ın eşi Süheyb Öğüt ile görüştüğünü söylediği Peker, “O benimle görüşmek istemiş zaten” diyor. Kayıta göre, “Ekşioğlu Peker’e “Reisim ben görüşeyim mi Süheyb’le” sözünden sonra, ikna etmek için de, “Ben Feyza’yla görüştüm Hilal’in yardımcısı” diyor. Peker’in bu paylaşımının ardından Kaplan, Twitter üzerinden, Ekşioğlu’na yanıt verdi: “Serdar Ekşi denen yalancı ile ‘alakamız’ şudur. Kendisi Taha Ün ile yakındır. O yüzden bu videoda hakkımızda söylediklerinin Taha Ün-Davutoğlu ekibi kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Eşimle cepten görüştüğü tarihi açıklasın; HTS kayıtlarını talep edeceğiz & iftiradan dava açacağız” (6 Haziran).
Peker’den Ateş iddiası: Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker, yayımladığı dokuzuncu videosunda kara para aklama suçundan hakkında tutuklama kararı bulunan ve yurtdışına kaçan Sezgin Baran Korkmaz’a ait Bodrum Paramount Otel’e el konulduğunu ve öncesinde ise aralarında hakim, emniyet müdürü ve bazı basın mensuplarının bulunduğu isimlerin bu otelde ücretsiz kaldığını iddia etti. Bu isimler arasında HaberTürk TV program sunucusu Veyis Ateş’in de olduğunu ileri sürdü (6 Haziran).
Peker, Doğan Medya’nın satışını hatırlattı: Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla arananSedat Peker, Demirören Medya’nın, Türkiye medyasının en büyük grubu olan Doğan Medya Grubu’nun 2018’deki satışında Ziraat Bankası’ndan aldığı 750 milyon dolarlık krediyi ödemediğini iddia etti. Peker, Demirören’lere satılan televizyon kanalları ve gazeteleri Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa eden Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak‘ın yönettiğini söyledi (6 Haziran).
Medya “Beyhude umut pompalama” peşinde: Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, kişisel internet sitesinde yayımladığı yazısında, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 26 Mayıs’ta ABD merkezli 26 küresel şirketin (Netflix, Google, Amazon, Coca-Cola, Boeing ve Microsoft vs) üst düzey yöneticisiyle yaptığı çevrimiçi toplantının iktidara yakın medyada bir hafta sonra işlenmesini ve toplantının ele alınış tarzını eleştirdi. Bildirici, “Anadolu Ajansı, aradan tam beş gün geçtikten sonra 31 Mayıs’ta bu toplantıyla ilgili yeni bir haber geçiyordu. Gazetecilikte beş gün önce yapılan bir toplantıyla ilgili haber yazılmaz diyemem. Ama yeni bir bilgi bulursanız, yeni bir gelişme olursa yazılır… Daha da önemlisi, yanıltıcı ve dayanakları olmayan bir başlıkla sunulmuştu. ABD’li şirket yöneticilerinin Türkiye’de yatırım yapacaklarına dair hiçbir bilgi verilmiyordu. Böyle bir haberi İletişim Fakültesi’nde bir öğrenci yazsa öğretim üyesinden kesinlikle geçer not alamazdı” diyen Bildirici, haberlerde “beyhude umut pompalama” yapıldığını söyledi (2 Haziran).
Aktay’dan gazeteciye “burun sokma dersi”: Yeni Şafak gazetesi yazarı ve eski AKP milletvekili Yasin Aktay, Suriye’ye giden MİT TIR’larına ilişkin olarak organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker‘in iddialarının ardından “MİT TIR’ları haberlerini yapan Enis Berberoğlu ve Can Dündar’ın Peker’in iddialarının kendilerini aklıyor olduğu zehabını yakalamaları anlaşılmaz bir durum değil. Ama sanırım bir sorun var. Bunlar yaptıkları işin mahiyetini, suçlandıkları konuyu tam anlamamışlar. Mevzuyu hala Suriye’ye giden ve MİT kontrolündeki TIR’larda ne olduğuna dair haberlerinin doğru olup olmaması meselesinden ibaret zannediyorlar. Oysa sorun en basitinden böyle bir şeye burunlarını sokmaları ve sokma tarzları. Bunu yaptıkları için Türkiye’ye yapmış oldukları ihanet” diye yazdı (2 Haziran).
İktidara yakın gazeteler “bir ağız”: İktidara yakın gazetelerden Akşam, Sabah, Yeni Akit ve Yeni Şafak gazeteleri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’daki Taksim Camii’nin açılışını aynı ifadeyle manşete taşıdı. Erdoğan’ın dün açılışta kullandığı, “Taksim Camii, yeniden ibadete açtığımız Ayasofya Cami-i Kebir’e bir selam, İstanbul’un fethinin 568. yıldönümüne hediyedir” cümlesini “Ayasofya’ya selam fethe hediye” başlığı ile manşete taşıdığı görüldü (29 Mayıs).
BİK’den DW’ye tepki: Basın İlan Kurumu (BİK), 2020’de 416 milyon 182 bin TL tutarındaki ilan ve reklamı dağıttığını, resmi ilanların yüzde 78’ini iktidar yanlısı basına aktardığını, gazetelere verilen cezaların yüzde 97’sinin de BirGün, Cumhuriyet, Evrensel, Korkusuz ve Sözcü gazetelerine kesildiğini duyuran Almanya merkezli Deutsche Welle sitesine tepki gösterdi. BİK açıklamasında, 60 yıldır aleni ve şeffaf bir devlet teşekkülü olan Basın İlan Kurumu’nun faaliyet raporlarını “gizlenen, saklanan raporlar” şeklinde servis ettiği ve basına verilen destekleri hiçe saydığı iddiasıyla DW’yi kınadı (28 Mayıs).
AA muhabirinden “Soylu” soruları: Anadolu Ajansı muhabiri Musab Turan, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye bir toplantı sırasında suç örgütü liderliği suçlamasıyla araran Sedat Peker’in yayımladığı videolar yoluyla İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hedef almasını sordu. Turan, “Son günlerde gündemi meşgul eden konular var. Burada narko bürokrasi ile ilgili iddialar ülkemizi uluslararası arenada zora soktu mu? Hükümetin buna ilişkin bir planı var mı? Ve de 19 yıllık bir toplum hareketi olarak başlayan milletin teveccühünü kazanan AK Parti ismi şaibelerle anılan Süleyman Soylu’dan daha mı küçük?” şeklinde soru yöneltti. Konuyu özel yaşamına getirmesi nedeniyle soru sorma tarzı nedeniyle meslektaşlarından da tepki alan Turan, “Sorumun sonunda duygusallaştığım için özür diliyorum ama bu soruyu sorduğum için özür dilemiyorum” şeklinde bir açıklama yaptı (23 Mayıs).
Cumhuriyet’in “Dündar”lı savunmasına tepki: Cumhuriyet gazetesi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, TRT canlı yayınında yönelttiği suçlamalarla ilgili, “Soylu, TRT Haber’deki programda, Cumhuriyet gazetesini suçlarken verdiği örneklerin çoğunluğu, Can Dündar’ın başında bulunduğu İkinci Cumhuriyetçi bir ekibin Cumhuriyet gazetesini yönettiği döneme denk gelmektedir” ifadeleriyle kendisini savundu. Gazeteci Can Dündar da “Bütün sorumluluk benim. Ve bunu gururla söylüyorum. Kimseyi suçlayıp ihbarcılık yapmadan… Soylu’nun gözüne girmeye çalışmadan; utanmadan…” diyerek yanıt vermişti. Cumhuriyet’in açıklaması sosyal medyada ve medyanın bir kesiminde tepkilere neden oldu. Cumhuriyet’in “savunma”sı, Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’nin de aralarında olduğu gazetecilerce eleştirildi (22 Mayıs).
Peker, Özışık’la görüşmesini yayınladı: Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bir gazeteci aracılığıyla kendisine “Yeni video yayınlama, kapatalım bu işi” mesajı gönderdiği iddialarından sonra, aracılık iddialarına ilişkin “Böyle yapan şerefsizdir” diyen Hadi Özışık ile yaptığı görüşmenin video kaydını yayınladı. Peker’in videoları yayımlamasının ardından, TGC üyeliğine son verilen Hadi Özışık, HaberTürk TV’de konuk olduğu programa katılmadı (18 Mayıs).
Altaylı’dan Selvi’ye “Peker” hatırlatması: HaberTürk sitesi yazarı Fatih Altaylı, “Kim kime duma duma” başlığıyla yayımlanan yazısında, 14 Mayıs 2021 tarihinde “Sedat Peker’i kim kullanıyor” sorusunu soran Hürriyet gazetesi köşe yazarı Abdulkadir Selvi’nin yazısına atfen “Biz Peker’in ölüm tehditlerini sineye çekmeyip, hakkımızı mahkemelerde ararken bugün Sedat Peker’e sallayanlar için o ‘Ünlü işadamı Sedat Bey’ idi. Şimdi amiral kayığının iktidara fazlasıyla yakın olduğunu her fırsatta vurgulayan yazarları soruyor, ‘Sedat Peker’i kim kullanıyor?’ diye” ifadelerini kullandı (16 Mayıs).
Bildirici’den “medyanın körlüğü”ne tepki: Okur temsilcisi ve gazeteci Faruk Bildirici, Urfa’da 2018 yılındaki genel seçimler öncesi AKP milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın yakınları ve korumalarının saldırısıyla başlayan ve üçü Şenyaşar ailesinden dört kişinin öldüğü olayla ilgili Şenyaşar ailesinin adalet talebinin medyada görmezden gelinmesine tepki gösterdi. Bildirici, kişisel web sitesinde, “Medyanın gözü adaletsizliğe nasıl bu kadar kör olur?” başlığıyla bir yazı kaleme aldı: “Akıtılan onca kanı görmezden gelen medyanın günahı büyük…” dedi (22 Nisan).
Sabah, Albayrak’ı görmedi: Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın 128 milyar dolar tartışmasında 19 Nisan’da ilk kez resmi olarak eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile dönemini işaret etmesi ve rezerv satma talimatını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vermediğini belirtmesine rağmen Sabah gazetesi birçok gazetecinin aksine konuşmanın Albayrak’a işaret eden bölümlerine değinmedi (20 Nisan).
A Haber, Kaftancıoğlu’nu hedef yaptı: İktidara yakın A Haber kanalı, koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Kemal Gülhan’ın cenazesine ilişkin haberinde, cenazeye katılan Canan Kaftancıoğlu’nu hedef yaptı. Kanal, cenaze görüntülerinde, Kaftancıoğlu’nun hareketlerini kırmızı okla gösterdi, “Canan Kaftancıoğludini değerleri hiçe saydı”, “Namaza niyet etmedi”, “Erkeklerin yanında saf tuttu”, “Kaftancıoğlu’yla birlikte ön safta bir başka kadının saf tutması dikkatlerden kaçmadı” gibi ifadelere yer verdi (11 Nisan).
Belediye ihaleyle partizan basını besledi: İstanbul Pendik Belediyesi, iktidar medyasını vergilerle besledi. Bir yılda belediye tarafından ihaleyle 40 bine yakın Sabah gazetesi nüshası, 15 binden fazla Yeni Şafak nüshası alındı. Belediye, Sabah ve Yeni Şafak dışında Daily Sabah, Akşam, Akit, Türkiye, Takvim, Milliyet, Hürriyet, Posta ve Dünya gazetelerini aldı. Ayrıca belediye bütçesinden Albayrak Grubuna ait Derin Tarih, Z Raporu, Gerçek Hayat ve Bilge Minik dergileri alınırken, listede tek bir yerel gazete dahi yer almadı. İktidar medyasının alımını ihale eden belediyenin verdiği işi ‘Donuts Rüyası’ isimli tatlıcı dükkanının alması ise dikkat çekti (9 Nisan).
Erdoğan istedi, Hürriyet yaptı: Hürriyet gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu işin merkezinde CHP var, yakında medyada göreceksiniz” sözlerinden sonra Montrö Antlaşması’ndan çekilmesinin sakıncalarını ortak bildiri dile getiren 104 emekli amirale ilişkin, “Darbe bildirisini imzalayan emekli amirallerden 4’ü CHP üyesi çıktı” haberini servis etti. Ombudsman Faruk Bildirici’nin tepkisine neden olan habere ilişkin GYY Ahmet Hakan, “İnternet haberciliğinin kendine özgü hızının yol açtığı bir hız kazasıydı bu haber. Fark eder etmez derhal yayından çektik” dedi. Haberin geri çekilmesinden Yeni Akit, Hakan’ı hedef aldı (5-6 Nisan).
Dilipak’tan “kadın düşmanlığı”: Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, İstanbul Sözleşmesi’nin ardından bu kez de şiddet gören kadının devletten sığınak talep etmesini sağlayan 6284 sayılı kanunu hedef gösterdi. Dilipak, 4 Nisan 2021 tarihli köşesinde “Zaten 6284 sayılı kanun aslında sözleşmenin tekrarı gibi. Hatta daha kapsamlı ve zaten yakınmaların çoğu bu yasaya dayalı verilen kararlarla ilgili. 6284 değişmezse aslında bir şey değişmemiş olur, o zaman da yakınmalar devam eder” dedi (5 Nisan).
Anayasa Mahkemesi (AYM), Nisan – Mayıs – Haziran 2021 döneminde gazeteci Hayko Bağdat’ın başvurusunda idareyi 9 bin 150 TL manevi tazminat ödemeye mahkum etti. Bu dönemde AYM, OHAL döneminde aralarında Hayatın Sesi TV ve İMC TV’nin de bulunduğu pek çok televizyonun beş yıl önce KHK ile kapatılmasına temel oluşturan maddeyi iptal etti.
Ancak AYM, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın tüm kamu kurum ve kuruluşlarından tüm vatandaşların ilgili tüm bilgilerine ulaşma yetkisine onay verdi. AYM, bu kararla, kötüye kullanılması durumunda gazetecilerin güvenliği üzerinde risk oluşturabilecek bir zemin yaratmış oldu.
Geçen yılın aynı döneminde Anayasa Mahkemesi (AYM) bir gazetecinin ikinci kez tutuklanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlâl ettiğine hükmetti; devleti 30 bin TL tazminat ödemeye mahkum etti. Ayrıca AYM, sendika.org sitesine erişimin tümüyle engellenmesiyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine hükmetti; idareyi 6 bin TL tazminat ödemeye mahkum etti. Bu dönem AYM bir gazetecinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik yaptığı bireysel başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğuna hükmetti.
AYM, Bağdat’a hak verdi: Anayasa Mahkemesi (AYM), gazeteci Hayko Bağdat’ın eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e hakaret ettiği gerekçesiyle tazminat ödemeye mahkum edilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verdi. Bağdat, 2015 yılında Ermenistan’daki Soykırım Anıtı’na çelenk bırakan Alman Yeşiller Partisi’nin eski Eş Başkanı Cem Özdemir’e Melih Gökçek’in “Lütfen cevap ver. Senin kökenin Ermeni mi?” şeklinde karşılık vermesine tepki göstermişti. Gökçek’in mesajına tepki gösteren Bağdat ise, “Cevap ver Cem Özdemir?”, “#melihgokcekermeniymiş Bağrıma taş basıp deyiverdim”, “Sana resmen Ermeni dedim. Dava aç bence? @06melihgokcek”, “Başkenti resmen Ermeni’ye vermişler Yazıklar olsun…” diye paylaşım yapmıştı. AYM, Bağdat’a dair mahkumiyet kararının kaldırılmasına ve 9 bin 150 TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi Karar, AYM üyesi Selahaddin Menteş’in karşı oyuyla alındı (17 Haziran).
AYM “tüm özel verileri” İletişim Başkanlığı’na verdi: Anayasa Mahkemesi (AYM), Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın tüm kamu kurum ve kuruluşlarından tüm vatandaşların ilgili tüm bilgilerine ulaşma yetkisine onay verdi. AYM, İletişim Başkanlığı’nın “gerekli gördüğü tüm bilgileri” kamu kurum ve kuruluşlar ile tüzel kişilerden isteme yetkisinin Anayasaya aykırı olmadığına hükmetti. AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın da arasında bulunduğu 5 üye ise bu karara muhalefet ederek, kişisel verilerin İletişim Başkanlığı’nın eline geçeceği ve bu verilerin korumasız kalacağı uyarısında bulundu. 24 Temmuz 2018’de çıkarılan 14 No’lu İletişim Başkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 17. maddesinde, İletişim Başkanlığına tüm kurumlardan istediği bilgileri alma yetkisi verilmişti (16 Haziran).
AYM’den OHAL KHK’sine iptal: Anayasa Mahkemesi (AYM), OHAL döneminde aralarında Hayatın Sesi TV ve İMC TV’nin de bulunduğu pek çok televizyonun KHK ile kapatılmasına ilişkin maddeyi iptal etti. 6755 sayılı KHK ile değiştirilen kanunun birçok maddesine karşı yapılan başvuruyu değerlendiren AYM, “Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu” gerekçesiyle medya kuruluşlarının ilgili bakanın onayıyla kapatılması ve mallarına el konulmasını öngören kuralı iptal etti. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) 2016 ve 2017 yıllarında “Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine iltisaklı, ilişkili ve destek olduğu” iddiasıyla 54 medya hizmet sağlayıcı kuruluşa ait 37 radyo ve 33 televizyon olmak üzere 70 radyo ve televizyonun kapatıldığını açıklamıştı. AYM’ye başvuru, CHP milletvekillerince yapılmıştı (8 Nisan).
Son üç ayda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), beş gazetecinin 2016 darbe girişimini izleyen süreçte tutuklanmasına yönelik başvurularda ve 7-25 Aralık 2013 sürecinde dört bakana yönelik TBMM’de başlatılan “yolsuzluk” soruşturmasına ilişkin haberlere yayın yasağı getirilmesiyle ilgili bir başka gazetecinin başvurusu kapsamında Türkiye’yi, toplam 82 bin 990 avro (792 bin 250 TL) tazminata mahkum etti.
AİHM Ahmet Altan, Murat Aksoy, Tunca Öğreten, Mahir Kanaat ve Ali Bulaç’ın darbe girişimi sonrası tutuklanmalarına ilişkin başvurularda, Türkiye’yi “keyfi tutuklama” ve “ifade özgürlüğünün ihlali” gerekçeleriyle toplam 81 bin 490 avro (yaklaşık 777 bin 400 TL) tazminata mahkum ederken yolsuzluk haberlerine yayın yasağını AİHM’e taşıyan gazeteci Banu Güven için de bin 500 avro (14 bin 850 TL) tazminata hükmetti.
Geçen yılın aynı döneminde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), basın ve ifade özgürlüğü başvuruları kapsamında Nisan – Mayıs – Haziran dönemini boş geçti.
Bulaç AİHM’de kazandı: AİHM, darbe girişimden hemen sonra, 30 Temmuz 2016’dan 11 Mayıs 2018‘e kadar tutuklu kalan, ardından “FETÖ üyeliği” iddiasıyla da 8 yıl 9 ay hapisle cezalandırılan gazeteci Ali Bulaç’ın ifade özgürlüğü ve güvenlik haklarının ihlal edildiğine hükmetti. AİHM, Türkiye’nin Bulaç’a 12 bin 240 avro (yaklaşık 122 bin 400 TL) tazminat ödemesine karar verdi (8 Haziran).
Öğreten ve Kanaat AİHM’de kazandı: AİHM, dönemin Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın RedHack Grubu’nca sabote edilen e-mail hesabından haber yaptıkları için 2017’de bir süre tutuklu kalan BirGün gazetesi muhabiri Mahir Kanaat ve gazeteci Tunca Öğreten’in yaptığı başvuruda Türkiye’yi güvenlik hakkı ve ifade özgürlüğünü ihlal etmekten toplam 38 bin 250 avro (yaklaşık 367 bin TL) tazminat ödemeye mahkum etti (18 Mayıs).
Yayın yasağı, AİHM’de mahkum: AİHM, 17-25 Aralık 2013 sürecinde eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar’a yönelik TBMM’de başlatılan “yolsuzluk” soruşturmasına ilişkin haberlere Sulh Ceza Hakimliği’nce yayın yasağı getirilmesine dair gazeteci Banu Güven, Yaman Akdeniz ve Kerem Altıparmak’ın yaptığı başvuruyu karara bağladı. AİHM, işi bu konuları haber yapmak ve kamuoyuna duyurmak olan gazeteci Banu Güven’in ‘ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine’ karar verirken Yaman Akdeniz ve Kerem Altıparmak’ın gazeteci değil akademisyen olduğunu belirterek iki isim hakkında ‘hak ihlali’ kararı vermedi. Türkiye’nin Banu Güven’e giderler karşılığında 1500 Euro (yaklaşık 14 bin 850 TL) ödemesine karar verdi. Üye hakim Egidijus Kūris diğer başvurucular Yaman Akdeniz ve Kerem Altıparmak’ın da ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini belirten karara şerh düştü. Anayasa Mahkemesi de 2019’da dört bakan hakkında yolsuzluk iddiaları için kurulan Araştırma Komisyonu haberlerine yayın yasağı getirilmesinin ifade ve basın özgürlüğünün ihlali olduğuna hükmetmişti (4 Mayıs).
AİHM’den Altan ve Aksoy mahkumiyetleri: AİHM, “FETÖ’ye yardım” iddiasıyla 10 yıl 6 ay hapse mahkum edilen ve darbe girişiminden bu yana 4,5 yıldır hapiste olan gazeteci yazar Ahmet Altan ve aynı dönemde tutuklanıp 16 ay tutuklu kalan gazeteci Murat Aksoy’un “ifade özgürlüğü” ile “özgürlük ve güvenlik hakları”nın ihlal edildiğine karar verdi. Türkiye, Altan’a 16 bin avro (154 bin TL), Aksoy’a da yaklaşık 15 bin avro (144 bin TL) manevi tazminat ödeyecek (13 Nisan).
Nisan-Mayıs-Haziran 2021 döneminde, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin RTÜK cezalarının muhalif medyayı hedef almadığını savundu. Şahin televizyon kanalı yöneticilerine verdiği yeni bir talimatla, televizyon kanallarından boş cadde ve sokak görüntülerini kullanmalarını istedi.
TBMM Genel Kurulu, RTÜK’ün boş kalan üç üyeliği için, AKP kontenjanından eski AKP Çanakkale milletvekili Mehmet Daniş, Türkgün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Orhan Karataş ile MHP kontenjanından ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Basın Başdanışmanı Deniz Güçer’i seçti. RTÜK yayınlarından dolayı KRT TV ve TELE 1 TV’ye idari para cezası vermeye devam etti.
RTÜK’e yeni üç üye: TBMM Genel Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nda (RTÜK) boşalan üç üyelik için, AKP kontenjanından eski AKP Çanakkale milletvekili Mehmet Daniş, Türkgün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Orhan Karataş ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Basın Başdanışmanı Deniz Güçer’i seçti (29 Haziran).
RTÜK “şiddeti” görmedi: RTÜK, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İyi Parti lideri Meral Akşener’e yönelik “Daha dur, bunlar daha iyi günler” sözlerinin kadına şiddet anlamına gelmediği gerekçesiyle, gazeteci Şirin Payzın’ın eleştirilerinden dolayı Halk TV’ye oyçokluğuyla yüzde 2 oranında idari para cezası verdi (2 Haziran).
Şahin kabul etmedi: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, kurulun muhalif medyayı hedef almadığını savunarak, “Verilen cezalar sadece belli medya kuruluşlarına yönelikmiş gibi bir algı oluşturmak, halkı yanlış yönlendirmek, RTÜK’ü iktidarın savunucusu ilan etmek en kibar tabirle aymazlıktır… Haberlerde iddia edildiği gibi RTÜK iktidara muhalefet eden içerikleri yayınlayan medyayı susturmak için haksız ve hukuksuz cezalar vermemektedir. Kaldı ki, Üst Kurulumuzun vermiş olduğu tüm müeyyidelerin sonuna kadar arkasındayım” dedi (17 Mayıs).
RTÜK’ten “caddeleri boş göster” talimatı: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin televizyon kanalı yöneticilerine verdiği yeni bir talimatla, televizyon kanallarından boş cadde ve sokak görüntülerini kullanmalarını istedi. RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen üyesi İlhan Taşçı, “RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, bugün televizyon kanallarının yöneticilerine özel hattan bir ‘talimat’ gönderdi. Televizyonların lebalep görüntüleri kullanmamaları; bunun yerine ‘boş cadde ve sokak görüntülerinin kullanılmasını’ istendi! Statlar, kongreler gösterilmeyecek” dedi. Türkiye 29 Nisan akşamından itibaren “tam kapanma”ya girerken RTÜK Başkanının bu talebi, yoğun ve mesafeyi göz ardı eden AKP kongrelerinin düzenlenmesi ve dün de oynanan bazı futbol müsabakalarında tribünlerin dolmasına yurttaşların yoğun tepki göstermesinin ardından geldi (2 Mayıs).
KRT TV, Tele 1 ve Kanal D’ye cezalar: RTÜK, CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay’ın katıldığı “Şimdiki Zaman” programında Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan söz ederken Adnan Menderes’e atıf yapan açıklamalarını gerekçe göstererek KRT TV’ye idari para cezası uygulamaya karar verdi. RTÜK, programda kullanılan bazı ifadelerin, “kurum ve kişileri eleştirmenin ötesinde küçük düşürücü ve itibarsızlaştırıcı nitelikte olduğuna” kanaat getirdi. Ayrıca, Tele 1 kanalındaki “Ankara Rüzgarı” programına konuk olarak katılan Rifat Serdaroğlu’nun ifadeleriyle ilgili olarak da kanala idari para cezası uygulanmasına karar verildi. Üst Kurul, “Camdaki Kız” isimli dizide, “manevi değerlere, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine” aykırılık tespit edildiği ve kadınlara yönelik baskıları teşvik eder ve kadını istismar eder” nitelikte unsurlara rastlandığı gerekçesiyle de Kanal D’ye idari para cezası vereceğini bildirdi (28 Nisan).
KRT’ye ceza: RTÜK, CHP milletvekili Engin Özkoç’un Gürkan Hacır’ın sunduğu “Şimdiki Zaman” programında sarf ettiği “Türkiye Cumhuriyeti’nde bir tek darbeci var. Adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Tüm diktatörlerin başına gelen onun da başına gelecektir” şeklindeki sözünü yayın ilkelerine aykırı bularak KRT TV’ye en üst sınırdan idari para cezası verdi. Karara tepki gösteren RTÜK üyesi İlhan Taşcı, “RTÜK, muhalefetle iktidar arasındaki siyasi tartışmalarda taraf olmayı alışkanlık edindi” dedi (21 Nisan).
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Nisan – Mayıs – Haziran 2021 döneminde haber ve program yayınlarından dolayı TV kuruluşlarına toplam 46 para cezası ve 20 gün yayın durdurma cezası verirken radyo kuruluşlarına 1 idari para cezası verdi.
Kurul, televizyon kanallarına toplam 11.300.617 TL veradyo kuruluşlarına 6.732 TL idari para cezası verdi (Reklam ve ticari yayınların değerlendirme dışı bırakıldığı “RTÜK cezaları” bölümü, RTÜK’ün 3 Şubat – 7 Nisan 2021 tarihleri arasında gerçekleştirdiği 9 toplantının kayıtları incelenerek hazırlandı).
RTÜK, TV kanallarına “milli manevi değerler”e ilişkin ilkenin ihlali nedeniyle 3 kez, “hukukun üstünlüğü”nü ihlalden 1 kez, “haksız çıkar” konusuna ilişkin ilkenin ihlali nedeniyle 2 kez, “toplumsal cinsiyet eşitliği”ne ilişkin ilkenin ihlali nedeniyle 2 kez, “Türkçenin kullanıma” ilişkin ilkenin ihlali nedeniyle 2 kez, “kişileri fal veya batıl inançlar yoluyla istismar edemez” ilkesinin ihlali nedeniyle 22 kez, “çocuk ve gençlerin gelişimine ilişkin” ilkenin ihlalinden 3 kez, “İnsan onuru” ilkesini ihlalden 5 kez ve “tarafsızlık” ilkesini ihlalden 5 kez idari para cezası verdi.
Aynı dönem, RTÜK bir radyoya “Türkçenin kullanıma” ilişkin ilkenin ihlali nedeniyle 1 kez idari para cezası verdi.
RTÜK, geçen yılın aynı döneminde haber ve program yayınlarından dolayı TV kuruluşlarına 48 para cezası, 4 uyarı cezası ve 29 program durdurma cezası verirken radyo kuruluşlarına 4 para cezası ve 3 kez yayın durdurma cezası verdi. Kurul, TV’lere toplam 5.906.326 TL ve radyolara 25.035 TL idari para cezası verdi.
Milli ve manevi değerler: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan “Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz” ilkesini ihlalden Fox TV’ye (Sen Çal Kapımı) 1.478.977,00 TL; Halk TV’ye (Medya Mahallesi) 28.238 TL ve TELE 1 TV’ye (18 Dakika) 28.238 TL olmak üzere toplam 1.535.453 TL idari para cezası verdi.
Hukukun üstünlüğü: RTÜK 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan, “Hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı olamaz” ilkesinin ihlali nedeniyle, TV 100’e (Haber Bülteni) 49.115,00 TL idari para cezası verdi.
Haksız çıkar: RTÜK 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde yer alan, “Haksız çıkarlara hizmet eden ve haksız rekabete yol açan unsurlar içeremez” ilkesinin ihlali nedeniyle, FUL TV’ye 56.476 TL idari para cezası verdi.
Toplumsal cinsiyet: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (s) bendinde yer alan “Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez” ilkesinin ihlali nedeniyle, FOX TV’ye (Bajar) 1.478.977,00 TL ve Star TV’ye (Sefirin Kızı) 786.237,00 TL olmak üzere toplam 2.265.214 TL idari para cezası verdi.
Türkçe’nin kullanımı: RTÜK 6112 sayılı Kanun’un “Türkçenin, özellikleri ve kuralları bozulmadan doğru, güzel ve anlaşılır şekilde kullanılmasını sağlamak zorundadır; dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer verilemez” ilkesine aykırılıktan TELE 1’e (Zamanın Ruhu) 25.881 TL, Kanal Z’ye 28.328 TL, Show TV’ye (Arıza) 1.136.625,00 TL olmak üzere TV’lere 1.190.834 TL, Radyo Spor’a 6.732 TL olmak üzere toplam 1.197.566 TL idari para cezası verdi.
Batıl inanç: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (r) bendinde yer alan “Yayın hizmetleri… kişileri fal veya batıl inançlar yoluyla istismar edemez” ilkesinin ihlali nedeniyle, FUL TV’ye toplam 621.236 TL idari para cezası ve toplam 4 kez 5 gün yayın durdurma cezası verdi.
Çocuk ve gençlerin gelişimi: RTÜK, 6112 sayılı Kanunun 8. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılmadan yayınlanamaz” ilkesini ihlalden Show TV’ye (Çukur) 843.683,00 TL, TV 8’e (Kırmızı Oda) 1.614.493,00 TL ve Kanal D’ye (Hekimoğlu) 1.195.993,00 TL olmak üzere toplam 3.654.169 TL idari para cezası verdi.
İnsan onuru ve özel hayatın gizliliği: RTÜK 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesindeki “insan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez” ilkesinin ihlali nedeniyle KRT TV’ye (Akşam Haberleri) 28.238 TL, Halk TV’ye (Kayda Geçsin) 28.238 TL, TELE 1 TV’ye (Anında Manşet) 28.238 TL, HaberTürk’e (Enine Boyuna) 145.979 TL ve HALK TV’ye (İki Yorum) 28.238 TL olmak üzere toplam 258.931 TL idari para cezası verdi.
Tarafsızlık ilkesi: RTÜK 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan “Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır” ilkesinin ihlali nedeniyle Halk TV’ye (Özlem Gürses ile 20. Saat ve Özlem Gürses’le Kayda Geçsin) 28.238 TL, FOX TV’ye (FOX Ana Haber) 1.478.977,00 TL, TV 100’e 98.766,00 TL, TELE 1 TV’ye (18 Dakika) 28.238 TL olmak üzere toplam 1.662.457 TL idari para cezası verdi.