Son üy ayda gazeteci cinayetlerine dair süreçlerde belirgin olumsuzluklar yaşandı: Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda üç yıl önce öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili İstanbul’da süren yargılamada, ABD İstihbaratı’nın yayımladığı ve Arabistan Veliaht Kralı Bin Salman’ı azmettirici olarak gösterdiği raporun Adalet Bakanlığı Uluslararası Daire Başkanlığı’nca istenilmesi ikinci kez reddedildi. Oysa rapor, Türkiye’deki yargılamadaki sanık yapısını değiştirebilirdi. Diğer yandan, aydın ve gazeteci Musa Anter’in 20 Eylül 1992’de öldürülmesini de kapsayan, Kürt Sorunu’nda barış sürecinin desteklenmesi için açılan dava, bir yıl içinde sonuçlandırılmazsa zamanaşımından düşecek. Beş yıldır süren davada ne “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ı bulabildi ne de İsveç’te bulunan PKK itirafçısı ve eski MİT elemanı Abdulkadir Aygan’ın (Aziz Turan) ifadesi alınabildi.
“Kaşıkçı” davasında ABD raporuna ikinci ret: İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın daha sonra açıklanan cinayetiyle ilgili 26 Suudi görevliyi ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılamaya devam etti. Mahkeme, cinayete iştirak eden 20 sanık ile cinayet mahallinde delilleri yok etmekle suçlanan altı sanığı gıyabında yargılıyor. Sanıkların yakalanması için Interpol’den yanıt bekleyen mahkeme, 8 Temmuz’daki duruşmada, Türk Arap Medya Derneği (TAM Derneği) Başkanı Turan Kışlakçı ve Arabistan Konsolosluğu’nda görevli şoförü Serhat Karataş’ı tanık olarak dinledi. Karataş, “Üç kişilerdi, otelden aldım, konsolosluğa getirdim. Suudi vatandaşlarıydı. Soruşturma aşamasında bana gösterilen fotoğraflardan bu şahısları teşhis ettim. Yine olay günü akşamı beni çağırdılar. Misafirleri havalimanına bırakmamı söylediler. Bu kişilerin otelden getirdiğim misafirler olup olmadığını bilmiyorum. Yine üç Suudi vatandaşıydı. Bu kişileri konsolosun konutundan aldım ve götürdüm. Bir anormallik yoktu. Özel uçakla gideceklerdi sanırım…” dedi.
Kışlakçı da, Kaşıkçı ile 10-15 yıllık dostlukları olduğunu, Kaşıkçı’nın aldığı ölüm tehditleri nedeniyle Amerika’da yaşamak istediğini, beş-altı ayını Türkiye’de, kalan kısmını ABD’de geçirmek istediğini açıkladı. “Olay günü Hatice Hanım ve bir arkadaşı beni aradı, ‘Cemal elçiliğe girdi, saatler oldu çıkmadı’ dediler. Ben Cemal’in Londra’da olduğunu sanıyordum. Hatice arayınca İstanbul’a geldiğini öğrendim. Birkaç yeri arayıp konuyla ilgili haber verdim” dedi. Konsolosluk önüne yaşananları aktaran Kışlakçı, “Kapıda Suudi bir görevli vardı. ‘Cemal nerede, niye çıkmıyor?’ dedik. ‘Cemal çıktı gitti, niye bütün medyayı buraya topluyorsunuz?’ dedi. Kuveytli bir generale durumu söylediğimizde, ‘3-4 gündür yoksa öldürülmüş olabilir’ dedi. Olaydan bir süre sonra Hikmet diye bir arkadaşımız konsolosluktan bir çalışanla görüşmüş. Bu çalışan, ‘Cemal bence öldürüldü. Olay günü bizi üst katta bir odaya koydular, aşağıdan sesler geliyordu. Bana göre Cemal elçilikte öldürüldü’ demiş” şeklinde konuştu. Mahkeme, Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz ve avukatının ABD İstihbaratı’nın yayımladığı ve Arabistan Veliaht Kralı Bin Salman’ı azmettirici olarak gösterdiği raporun Adalet Bakanlığı Uluslararası Daire Başkanlığı’nca istenilmesine ve adı geçenler hakkında ihbarda bulunulmasına ilişkin talebi bir kez daha reddetti. Davanın beşinci duruşması 23 Kasım’da görülecek (8 Temmuz).
Anter Davası’nda zamanaşımına bir yıl kaldı: Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, aydın ve gazeteci Musa Anter’in 20 Eylül 1992’de öldürülmesi ve 90’larda JİTEM’in işlediği cinayetlerle ilgili 18 sanıklı davada, ne “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ı bulabildi ne de İsveç’te bulunan PKK itirafçısı ve eski MİT elemanı Abdulkadir Aygan’ın (Aziz Turan) yedi yıldır ifadesini alabildi. Anter’in avukatı Selim Okçuoğlu, Musa Anter dosyasında 30 yıllık azami dava süresinin dolmasına yani zamanaşımına bir yıl kaldığına dikkat çekti. Yurtdışında yaşayan Aygan’ın ifadesinin alınmasının bu kadar güç olmaması gerektiğini ifade eden Okçuoğlu, “Bu dosya esası altında yürüyen üç dosyadan Anter dosyasının ayrılmasını talep etmiştik, reddedilmişti. Artık eksik hususların tamamlanıp karara gidilmesini istiyoruz” dedi. Duruşmada ifade vermesi beklenen dönemin Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya’nın hazır edilmediği görüldü. Okçuoğlu, sanık Hamit Yıldırım hakkında istenen adli kontrol taleplerinin kaldırılması yönündeki talebin reddedilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, Adalet Bakanlığı’na yazılan yazıların tekrar gönderilip öncelik talebinde bulunulmasına, sanık “Yeşil” kod isimli Mahmut Yıldırım hakkında kırmızı bültenle arama kararının devamına, dönemin Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya’nın tekrar dinlenmesini için yazı yazılmasına, sanık Savaş Gevrekçi’nin duruşmadan vareste tutulmasına, sanık Hamit Yıldırım’ın adli kontrol altında kalmasına karar verdi. Dosyada sanıklar Abdülkadir Aygan, Mahmut Yıldırım, Muhsin Gül, Mehmet Zahir Karadeniz, Fethi Çetin hakkında yakalama emri bulunuyor. Dava 24 Kasım’a kaldı (7 Temmuz).
Dink davasında gerekçeli karar: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 37 kişinin beraat ettiği, 26 kişinin hapis cezası aldığı ve 13 kişinin de dosyasının ayrıldığı Hrant Dink cinayeti davasının gerekçeli kararını açıkladı. Cinayetle ilgili tespit ve değerlendirmelerin yer aldığı 4 bin 532 sayfalık gerekçeli kararda cinayet FETÖ’ye bağlandı. Trabzon Emniyet Müdürü ve sonradan İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, sonradan İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan dönemin Emniyet İstihbarat C-5 Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı’nın FETÖ’nün çıkarlarını gözeterek birlikte hareket ettikleri, Akyürek ve Yılmazer’in cinayetin tasarlanmasından sorumlu oldukları, iki ismin örgüt kaynaklı gücünü kullanarak soruşturmaları akamete uğratıp sonuçsuz bırakmaya çalıştıkları ifade edildi. Kararda, “Konumları itibariyle gereken tedbirleri alıp müdahale etmek yerine cinayetin gerçekleşmesini, bunun öncesi ve sonrasında bilgi, kayıt ve belgelerin yok edilmesini sağladıkları ve tüm istihbarat ağının bulunduğu bilgi havuzuna ilgili verilerin kaydedilmesi gibi işlemleri yapmadıkları, yapılan kaydı ise cinayetin hemen sonrasında sildikleri anlaşılmıştır” denildi (14 Temmuz).
Tutuklamalar
Temmuz – Ağustos – Eylül döneminde mesleki faaliyetleriyle sınırlı bir suçlamayla tutuklanan bir gazeteci tespit edilemedi. Türkiye, son yıllarda tutuklama yerine, gazetecilerin seyahat özgürlüğüne sekte vuran, çalışma hayatına zarar veren ve otosansüre iten adli kontrol gibi uygulamalara başvuruyor.
Tahliyeler
Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde, HaberTürk TV eski haber koordinatörü Oğuz Usluer, “FETÖ üyeliği”nden verilen cezasını tamamladıktan sonra, Bitlis News sitesi yayın yönetmeni Sinan Aygül ise hüküm giydiği beş aylık hapis cezasını çekmek için girdiği cezaevinden ertesi gün denetimli serbestlik altında tahliye edildi.
Usluer’e tahliye: İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 8 Mart 2018’de “FETÖ üyeliği”nden 6 yıl 3 ay hapse mahkum ettiği HaberTürk TV eski haber koordinatörü Oğuz Usluer, 1709 gün hükümlülükten sonra cezaevinden tahliye edildi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 16 Mart 2020’de Usluer dahil, darbe girişiminden sonra tutuklanan 17 medya çalışanının cezalarını onamıştı (2 Eylül).
Aygül’e tahliye: 2019’da çocuğa yönelik cinsel istismar olayını haberleştirerek “soruşturmanın gizliliğini ihlal”den aldığı hapis cezası beş aya indirilse de onanan Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Bitlis News sitesi yayın yönetmeni Sinan Aygül, 30 Haziran’da girdiği cezaevinden denetimli serbestlik altında ertesi gün Tatvan Cezaevi’nden tahliye edildi. Van Bölge Adliye Mahkemesi, Tatvan 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce Aygül’e verilen 10 aylık hapis cezasını beş aya indirip onamıştı (1 Temmuz).
Gözaltılar
Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde en az 11 gazeteci gözaltına alındı. Gazetecilerden dördü, Kürt sorunu kapsamındaki gelişmeleri izlerken gözaltına alınırke iki Hollandalı gazeteci de Edirne’de mülteci hareketliliğini haberleştirmek isterken gözaltı yaşadı.
Hollandalı iki gazeteciye gözaltı: Edirne’de mülteci hareketliliğini haberleştirmek için haber takibi yapan RTL muhabiri Olaf Koens ile kameraman Pepijn Nagtzaam, “askeri yasak bölgeyi ihlal ettikleri” gerekçesiyle gözaltına alındı.12 saat gözaltında kalan iki haberci, ifade verdikten sonra serbest bırakıldı. Gazetecilerin avukatı Erselan Aktan, Koens ve Nagtzaam’ın gözaltına alındıkları noktada herhangi bir uyarı veya bilgilendirme tabelası olmadığını söyledi. Aktan, “Bütün bunlar Koens ve Nagtzaam’ın Türkiye’deki gazetecilik faaliyetlerini olumsuz etkileyecek. Dolayısıyla çalışma serbestisini de artık rahatça kullanamayacaklar” dedi (27 Eylül).
Gençel’e gözaltı: a3haber.com sitesi genel yayın yönetmeni, gazeteci Süleyman Gençel, İzmir’deki evine sabah saatlerinde gelen sivil polislerce gözaltına alındı. İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen Gençel, gözaltına alınışını Twitter hesabından duyurdu ve “Yine gözaltına alınıyorum. Evden. Konu belli değil. Bakalım” diye yazdı. Savcılıkça tutuklanması istenen Gençel, hakimlikçe tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Gazetecinin 14 Eylül 2021’de, Dokuz Eylül Üniversitesi’nin AKP’li rektörü Nükhet Hotar ile ilgili Twitter üzerinden yaptığı paylaşım gerekçe gösterilerek gözaltına alındığı bildirildi (23 Eylül).
Acıdere’ye gözaltı: Boğaziçi öğrencilerinin kayyım rektör atamasına karşı yaptığı basın açıklamasını takip ettiği sırada gazeteci Ozan Acıdere sekiz öğrenciyle birlikte gözaltına alındı. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ile suçlanan Acıdere, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı (23 Ağustos)
Canözer’e gözaltı: Diyarbakır’da 104 adrese yapılan polis baskınları sonucu gözaltına alınan 58 kişiden JinNews sitesi muhabiri Beritan Canözer dört günlük gözaltı sürecinin sonunda emniyette alınan ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Diyarbakır Başsavcılığı, gizlilik konan soruşturmayı, sosyal medya paylaşımlarında “terör örgütü propagandası yapılması” iddiasına dayandırmıştı (13-16 Ağustos).
Ödemiş’e gözaltı: TELE 1 televizyonu çalışanı Ömer Ödemiş, 6 Ağustos’ta Hatay’da gözaltına alındı. Twitter hesabından “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle açılmış davaya ilişkin kesinleşmiş hükmü olduğu ve savcılığın talimatıyla idari para cezası ödediğini belirten Ödemiş daha sonra serbest bırakıldı (7 Ağustos).
Şahin’e gözaltı: Birgün gazetesi haber müdürü Uğur Şahin, İstanbul Şişli’de gece kadına yönelik şiddeti görüntülemek isterken 27 Nisan 2021 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğü’nün genelgesi doğrultusunda “izinsiz çekim yapılamayacağı” gerekçesiyle gözaltına alındı. “Özel hayatın gizliliği” şüphesiyle gözaltına alınan gazeteci, Şişli Emniyet Müdürlüğü’nde nöbetçi savcılık ile yapılan görüşmenin ardından Kuştepe Polis Merkezi’nde yapılan işlemlerinin ardından serbest bırakıldı (3 Ağustos).
Ters kelepçeli gözaltılar: Konya’da Kürt bir ailenin öldürülmesini protesto eden kitleye izlerken İstanbul Kasımpaşa’da saldırıya uğrayan ve saatlerdir kendisine ulaşılamayan Mezopotamya Ajansı muhabiri Enes Sezgin‘in daha sonra gözaltına alındığı öğrenildi. Taksim İlk Yardım Hastanesi’ne götürülen Sezgin, burada ters kelepçe takılarak kendisine saldıran grupla birlikte uzun süre bekletildi. Özgür Gelecek gazetesi muhabiri Taylan Öztaş da darp raporu almaya geldiği Taksim İlk Yardım Hastanesi’nde ters kelepçeyle gözaltına alındı. Kasımpaşa Karakolu’na götürülen habercilerin neden gözaltına alındıklarına dair bir açıklama yapılmadı (31 Temmuz).
Fayık’a darplı gözaltı: HDP milletvekili Faruk Gergerlioğlu‘nun tahliye edilmesi için Sincan Cezaevi önünde Adalet Nöbeti tutan Salih Gergerlioğlu ve Artı TV kameramanı Nazım Fayık gözaltına alındı. Fayık geç saatlerde serbest bırakıldı (6 Temmuz).
Bursa’da Aydın’a gözaltı: Bursa Orhangazi merkezli Üçüncü Göz Gazetesi adlı haber sitesinin imtiyaz sahibi İrfan Aydın, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in videolarını yorumlarken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya hakaret ettiği gerekçesiyle gözaltına alındı. Aydın’ın, İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince, ihbar üzerine sosyal medya hesaplarını incelenerek işyerinden gözaltına alındığı ifade edildi (2 Temmuz).
Saldırı, tehdit, engelleme
Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde, en az 29 gazeteci, dava, haber ve basın açıklamaları takibi yaparken kolluk kuvvetlerinin ya da üçüncü kişilerin fiziksel saldırısına uğradı. Bir gazeteci de darp edilerek gözaltına alındı.
AKP’nin basın toplantısına alınmayan TV muhabirleri, haber takibi yapan gazetecilere akreditasyon engeli ve görüntülerinin kolluk kuvvetleri tarafından silinmesi de raporun gündemindeydi. Beş gazeteci sözlü saldırı veya tehditin hedefiyken sürgünde yaşayan altı gazeteci de tehdit edildi. Bir gazeteci kimliği belirsiz kişilerden sosyal medya ölüm tehdidi aldı. Bir kanala canlı yayında gerçekleşen saldırı ve bir matbaaya saldırı da rapora yansıdı.
Kırım Haber Ajansı Türkçe Yayın Yönetmeni gazeteci Aydın Taş’ın, ajansın Ankara Çankara’daki bürosunda ölü bulunması meslektaşlarınca ve gazetecilik meslek kuruluşlarınca şüpheli görüldü.
Geçen yılın aynı döneminde özellikle yerel gazetecilere yönelik fiziksel ve sözlü saldırılar gündemdeydi. Bu dönemde 11 gazeteci ve bir gazeteci cemiyeti fiziksel saldırıların hedefi oldu. Bu saldırılardan dokuzu Diyarbakır, Elazığ, İzmir, Antalya, Ordu, Bursa ve İstanbul’daki yerel habercilere yönelikti.
Coşkun’a polis tehdidi: İstanbul Esenyurt Polis Merkezi’nde polislerce 6 Haziran’da dövülerek öldürüldüğü iddia edilen Birol Yıldırım’ın ölümüne ilişkin görülen davayı izleyen gazeteci Canan Coşkun, bir polis tarafından tehdit edildiğini söyledi. Biri tutuklu komiser yardımcısı, 11’i polis memuru olmak üzere 12 kişinin yargılandığı davayı izleyen gazeteci Coşkun, “Koridorda salondan çıkarılan polisler tweetlerimi birbirlerine gösteriyordu. Polislerden biri ‘İnşallah sizin de başınıza gelir’ diyerek tehdit etti. Hâkime tehdit edildiğimizi söylediğimde ‘Savcılığa bildirin’ dedi” diye tepki gösterdi (20 Eylül).
Samsun’da gazetecilere sözlü saldırı: Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir, Belediye Meclis toplantısında sarf ettiği, “Dondurma şenliğinin 30 Ağustos’un ruhuna aykırılığı nereden geliyor? Kim ifade ediyor bunu? Böyle bir şey yok. Sayın Tekcan o gün bir sürü etkinliğimiz vardı. Bakın yerel basında bir kısım insanlar bunlar, Samsun’un duygu dünyası akıl dünyası olarak en alt kademede bu şehre zarar veren bir mikrop hükmünde insanlar. Bunların söylemlerini meclise taşımanızı doğru bulmuyorum” şeklindeki sözlerle gazetecilere saldırdı (11 Eylül).
Aydın’da Çetin’e tehdit ve saldırı: Aydın’da yerel yayın yapan Aydınpost gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erman Çetin ve kameramanı Didim’de kurulan Cumartesi pazarında esnaf ve vatandaşlarla sokak röportajı yaptığı sırada pazarda esnaflık yapan H.K. tarafından tehdit edildi ve saldırıya uğradı (5 Eylül).
Polis Nazlıer’ın görüntülerini silmeye çalıştı: İstanbul İl Emniyet müdür Yardımcısı, Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla Taksim Tünel’de gerçekleştirilecek basın açıklamasını izleyen Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer’in çektiği görüntülerin silinmesini istedi. Polis yetkilisi, “Şunun elindekini al” diyerek gazetecinin cep telefonunu işaret ediyor, 27 Nisan’da yayımlanan ve yurttaşlara polis müdahalelerini cep telefonlarıyla çekilmesini yasaklayan genelgeye dayanıyordu (5 Eylül).
Yayla’ya tehdit: Jiyan Haber gazetesi imtiyaz sahibi İdris Yayla, Yunanistan’a ait telefon koduyla aranıp, kimliği belirsiz kişilerce ölümle tehdit edildiğini açıkladı. Yayla, “Önce mesaj attılar. Daha sonra Whatsapp üzerinden aradılar. Aradıklarında ‘Eleştiriniz nedir?’ diye sordum ama kendilerini hakaret ve tehdit için hazırlamışlardı. Haberlere son vermemizi istediler. Sonrasında tehdit yağdırmaya başladılar. ‘Kulaklarını kesip seni öldüreceğiz, leşini de sokağa atacağız. Gazeteyi kapat, sıradan bir iş yap, otur oturduğun yerde’ diye tehdit ettiler” diyerek yaşananları anlattı. Yayla’ya göre, aynı gece evinin önünde havaya ateş açıldı (3 Eylül).
FOX TV muhabiri basın toplantısına alınmadı: FOX TV muhabiri Barış Kaya, AKP’nin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından açıklama yapan parti sözcüsü Ömer Çelik’in düzenlediği basın toplantısına alınmadı. Kaya’nın toplantıya “talimat var” diyerek alınmadığı iddia edildi. Bunun üzerine Ana Haber’e bağlanan Kaya, “Gündemdeki soruları sormak için orada bulunuyordum ama toplantıya alınmadım” dedi (2 Eylül).
Çelik’e saldırı: Haber Alternatif sitesi genel yayın yönetmeni gazeteci Celal Eren Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla yumruklu saldırıya uğradığını duyurdu. Çelik Twitter hesabından, “An itibariyle yumruklu saldırıya uğradım. Saldırganı yakalamak için arkasından koşan mekanın çalışanlarına silah çeken saldırganlar bir araçla uzaklaşmışlar… Durumum iyi… Yıkmak yok, sadece gerçekleri yazmaya devam edeceğiz…” dedi (2 Eylül).
Dağüstün’e İstanbul’da darp: Opera sanatçısı ve BirGün gazetesi köşe yazarı Güvenç Dağüstün, İstanbul Kadıköy’deki Özgürlük Parkı’nda 30 Ağustos Zafer Bayramı’na özel konser verdikten sonra kimliği belirsiz iki kişinin fiziksel saldırısına uğradı. Saldırı sonrası yüzü, kolu ve bacağında morluklar oluşan ve hastaneye kaldırılan Dağüstün, avukatı aracılığıyla şikayetçi oldu. Gözaltına alınan iki zanlı, yurtdışına çıkış yasağı ve imza atma zorunluluğu karşılığında serbest bırakıldı. Saldırının Dağüstün’ün gazete yazılarıyla bağlantılı olup olmadığı henüz bilinmiyor (31 Ağustos).
Ataklı’ya MHP tehdidi: MHP’nin Medya, Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için “Afganistan’dan çekilmenin Anadolu’yu tehlikeye neden atacağını açıklamalı” diyen Korkusuz gazetesi köşe yazarı Can Ataklı’yı sosyal medyada hedef aldı. Ataklı’nın 15 Temmuz darbe girişimini ve FETÖ’yi inkar ettiğini ileri süren Özdemir, “Geçmişte “FETÖ terör örgütü değil, FETÖ diye bir örgüt yok, 15 Temmuz darbe marbe değil” diyebilecek kadar fütursuzlaşarak, karanlık ve hakiki suretini gözler önüne seren Can Ataklı gibi birinin kim olduğu, nereye hizmet etme amacı taşıdığı zaten bellidir” sözleriyle Ataklı’yı tehdit etti (19 Ağustos).
Üç haberciye bekçi şiddeti: DHA muhabiri Ahmet Yeşilmen ve Kubilay Özev ile İHA muhabiri Erdal Can İçelli, İstanbul Beylikdüzü’nde üç yaşındaki bir çocuğun bir apartmanda baygın bulunmasıyla ilgili gece olay yerinde görüntü alırken bekçilerin saldırısına uğradı. Saldırının Yeşilmen’in, olay yerinden hızlı haber geçmek için çıkardığı cep telefonuna vuran bekçiye tepki göstermesinden sonra yaşandığı ifade edildi (17 Ağustos).
Erciş’e silahlı saldırı: Bağımsız gazeteci Emre Erciş, İstanbul Kocamustafapaşa’da silahlı saldırıya uğrayarak ayaklarında yaralandı. Motosikletle yanına yaklaşan bir kişinin vurduğu Erçiş, Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Saldırının gazetecilik faaliyetleriyle bağlantılı olup olmadığı henüz bilinmiyor. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı (12 Ağustos).
Ankara Altındağ’da engel ve müdahale: Gazeteciler Seda Taşkın ve Büşra Taşkıran’ın Ankara’nın Altındağ ilçesinde 11 Ağustos 2021 tarihinde bölgede yaşayan Suriyeli ve Afgan göçmenlerin evleri ve işyerlerini hedef alan saldırı girişimlerini takip etmeleri polisçe engellendi. Twitter’dan paylaştığı mesajda Taşkın, olayları takip ettikleri sırada Taşkıran ile birlikte polis tarafından bir araca bindirilerek olay yerinden uzaklaştırıldıklarını ifade etti (11 Ağustos).
Ağırel’e sosyal medyada ölüm tehditi: Yeniçağ Gazetesi yazarı ve Halk TV programcısı Murat Ağırel, Suriye’de El Nusra saflarında savaşan AKP’nin Kapaklı İlçe Teşkilatı üyesi Emrah Çelik tarafından sosyal medyada tehdit edildi (11 Ağustos).
Taş’ın “şüpheli” intiharı: Kırım Haber Ajansı Türkçe Yayın Yönetmeni gazeteci Aydın Taş, Ajansın Ankara Çankara’daki bürosunda ölü halde bulundu. İlk olarak intihar olarak açıklanan olayla ilgili meslektaşları, yakın dönem için KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’dan randevu talebi, meslektaşlarıyla çeşitli projeleri ve Ukrayna için de seyahat planı bulunan Taş’ın intihar etmek için sebebi bulunmadığını ifade ediyor. CPJ ve RSF gibi kuruluşlar da, buna dayanarak ölümün tüm boyut ve olasılıklarıyla soruşturulmasını istedi (8 Ağustos).
Kemerköy’de akreditasyon engeli: Yangın tehdidi altında kalanMuğla Kemerköy Termik Santrali yakınında görüntü almak ve haber takibi yapmak isteyen gazeteciler Jandarma’nın engellemesiyle karşılaştı. Bölgede ‘akreditasyon’ uygulaması başlatıldığı bildirildi. Gazeteciler AFP’den Yasin Akgül ve Fox TV Ana Haber muhabiri Gülşah İnce, Kemerköy termik santralin olduğu bölgeye alınmadı (6 Ağustos).
Halk TV’ye saldırı: Halk TV’nin orman yangınlarının sürdüğü Muğla İçmeler’deki canlı yayını sırasında yayına girmeye çalışan bir grup, gazeteci Gökmen Karadağ, Murat Ağırel ve İsmail Saymaz’ın de yer aldığı yayın ekibine fiziki müdahalede bulundu. Ağırel, sosyal medya hesabından müdahalenin videosunu paylaşarak “Halk TV yayını bastılar ve ‘Yanlış şeyler konuştuğunda engelleriz’ diyerek yayın ekibine saldırdılar” derken Saymaz da “Burayı basanların yanan ormanlarını savunduğumuz için yayınımız basıldı. Yazıklar olsun” şeklinde tepki gösterdi; saldırganlardan birinin AKP bağlantısı olduğunu söyledi. Saldırının ertesi günü önce şüphelilerden dördü ifade işlemlerinin ardından serbest bırakıldı. Halk TV ekibine şişeyle saldırdığı açıklanan bir zanlı da savcılık ifadesinin ardından salıverildi (5-6 Ağustos).
Altı haberciye saldırı: Konya’da altı kişilik bir ailenin ırkçı nedenlerle öldürüldüğü düşünülen olayın İstanbul Taksim’deki Tünel Meydanı’nda protesto edilmek istendiği basın açıklamasını izleyen gazetecilere, oradan Kasımpaşa’ya yürüyen kitleyi takip ederken bir grup tarafından saldırıldı. Sendika.org sitesi muhabirleri Derya Saadet ve Ceylan Bulut ile Özgür Gelecek gazetesinden Taylan Öztaş, Mezopotamya Ajansı’ndan Enes Sezgin ve Rojin Altay ve Gazete Fersude’den Hayri Tunç saldırıya uğradı (31 Temmuz).
Zonguldak’ta matbaaya saldırı: Zonguldak’ta yayınlanan Pusula Gazetesi’nin Acılık Alparslan Sokak’taki matbaası 29 Temmuz gecesi kundaklandı. Çevredekilerin müdahalesi ile yangın büyümeden söndürüldü. Pusula Gazetesi İmtiyaz Sahibi gazeteci Ali Rıza Tığ, kundaklama girişiminin ardından durumu sabah saatlerinde polise bilirdi. Kundaklama girişiminde bulunan kişinin kimliğini tespit eden polis saldırganın bağlantılarını araştırıyor. Geçmiş dönemlerde de saldırılara maruz kalan gazeteci Tığ’ın ölüm tehditleri aldığı ve bu nedenle kendisine yaklaşık bir yıl önce polis koruması verildiği öğrenildi. Daha önce de aldığı ölüm tehditleri nedeniyle bir yıl önce polis koruması verilen Tığ, “31 yıllık meslek yaşantımda çok sayıda saldırıya uğradım. Bu hareketler bizi yıldıramaz. Bu çağda matbaa kundaklamak ne demek? Matbaayı yaksanız, internetten yazarız” dedi (29 Temmuz).
İki haberciye Şile’de şiddet: A Haber televizyonu muhabiri Çağdaş Evren Şenlik ile kameraman Ayhan Arıtürk, İstanbul Şile sahilinde haber takibi yaparken İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı cankurtaranlarca darp edildi. A Haber ekibine saldıran kişi olduğu ifade edilen bir kişi dahil iki şüpheli adliyeye sevk edildikten sonra serbest bırakıldı (25 Temmuz).
İdil’e sözlü saldırılar: İstanbul Kadıköy’de mültecilerin Caddebostan Sahili’nde deniz girmesini ırkçı tarzda işlenmesine tepki gösteren Duvar English sitesi gazetecisi Neşe İdil, sosyal medya üzerinden hakaret ve cinsiyetçi saldırılara maruz kaldı. İdil, yaşadıklarını bianet’e, “Mültecilere yönelik oldukça saldırgan bir tutumu olan siyasetçi Caddebostan’dan bir fotoğraf paylaştı ve ben de paylaştığı görüntünün çekildiği yere beş dakikalık mesafede oturduğumu, hedef gösterdiği kişilerin denize girmesinden rahatsız olmadığımı ifade ettim. ‘Sizin gibi ırkçılardan ise çok çok rahatsızım’ dedim. İlk anlarda tepki kısıtlıydı, fakat daha sonra hakaretler almaya başladım. Daha sonrasında ise organize olduğunu düşündüğüm bambaşka bir saldırı başladı…” sözleriyle aktardı (25 Temmuz).
En az 6 sürgün gazeteciye tehdit: Alman polisi Celal Başlangıç’ı aralarında Can Dündar, Fehim Işık, Ferhat Tunç, Ahmet Nesin, Arzu Yıldız ve Erk Acarer gibi isimlerin olduğu 55 kişilik infaz listesi konusunda uyararak can güvenliğinin tehlikede olduğunu söyledi. Polisler yakın zamanda gündem olan infaz listesinin varlığını doğruladı, listede yer alan isimleri basına sızdırdı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a muhalif 55 kişilik bir liste bulunduğunu ve bu listede adı geçen kişilere suikast yapılacağı uyarısında bulunan Alman polisler, can güvenliklerinin tehlikede olduğunu söyledi (21 Temmuz).
10 gazeteciye “Suruç” şiddeti: En az sekiz gazeteci, İstanbul Kadıköy’de Suruç Katliamı’nın altıncı yılında hayatını kaybedenleri anmak ve saldırıyı lanetlemek için düzenlenen anmayı izlerken polis saldırısına uğradı. Darplı, gazlı veya plastik mermili saldırıya uğrayanlar veya malzemeleri zarar görenler arasında European Pressphoto Agency (EPA) Foto Muhabiri Erdem Şahin, Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer, Dokuz8haber sitesi muhabiri Fatoş Erdoğan, AFP Ajansı stringer foto muhabiri Yasin Akgül, Cumhuriyet Gazetesi’nden Kübra Köklü, Ozan Acıdere, gazeteciler Hayri Tunç ve Zeynep Kuray da vardı. Gazeteci Emre Orman, “Ben TOMA aracının önüne sıkıştırıldım ve yüzüme yumruk atıldı” dedi. Telefonu yere fırlatılan Özgür Gelecek muhabiri Taylan Öztaş, eğilip telefonu almak istediği zaman ise dört polisin tekme ve yumruklarına maruz kaldı (20 Temmuz).
Acarer’e sürgünde saldırı: Almanya merkezli Artı TV programcısı gazeteci Erk Acarer, Berlin’de yaşadığı evin müşterek avlusunda üç kişinin yumruklu ve bıçaklı saldırısına uğradı. Kafasının bazı yerlerinde şişlikler olduğu için hastanede müşahede altına alınan Acarer, hastaneden çıktıktan sonra olayla ilgili paylaştığı videoda saldırganlardan birinin “Yazmayacaksın lan” diye bağırdığını söyledi. Olay sırasında çok fazla tanık olduğu için silah kullanamadıklarını belirten Acarer, “Bu İslamcı ve faşist AKP, MHP iktidarına karşı söylediğimiz ve yazdığımız her şeyin doğru olduğunun bir ispatıdır, sağlamasıdır” dedi; failler konusunda bilgisi ve fikrinin olduğunu, ancak güvenlik güçlerinin işlerinin zorlaşmaması için birkaç gün isim, grup ismi vermemesini istediğini ifade etti. 19 Temmuz akşamı da gazetecinin evinin bahçesine bir tehdit mektubu bırakıldı (7-19 Temmuz).
Diyarbakır’da iki haberciye saldırı: Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde iki grup arasında çıkan silahlı kavga haberini takip eden DHA kameramanı Nurettin Fidancan ile İHA muhabiri Sedat Irmak, kavgaya karışan bir grubun sözlü ve fiziki saldırısına uğradı. Saldırganlar DHA kameramanı Nurettin Fidancan’a tekme attı. Polisin müdahale ettiği saldırıda, şüpheliler gözaltına alınmadı (17 Temmuz).
Soylu’nun müşaviri Terkoğlu’nu hedef aldı: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun müşaviri Burak Gültekin, Cumhuriyet gazetesi için kaleme aldığı 12 Temmuz 2021 tarihli “Esenyurt kavgasının altında ne var?” başlıklı yazısından sonra gazeteci Barış Terkoğlu’nu, “Yazında iddia ettiğin gibi Sayın bakanımızın bu 2 firma ile bağlantısı iftiranı belgeleriyle ortaya koyman için 24 saat süren var” sözleriyle hedef aldı. Terkoğlu, yazısında, “Esenyurt modeli, İstanbul’da bir ilçe yaratıp betona boğarak holdingleşmenin, siyaseti ve siyasetçileri beslemenin açık modeli gibi” ifadelerine yer vermişti. Terkoğlu ise tehdide, “24 saatlik kum saatleri, hedef göstermeleri, tehdit etmeleri açıkçası umurumda da değil” sözleriyle yanıt verdi (13 Temmuz).
Fayık’a darplı gözaltı: HDP milletvekili Faruk Gergerlioğlu‘nun tahliye edilmesi için Sincan Cezaevi önünde Adalet Nöbeti tutan Salih Gergerlioğlu ve Artı TV kameramanı Nazım Fayık gözaltına alındı. Fayık geç saatlerde serbest bırakıldı (6 Temmuz).
Hak arama ve cezasızlık
BİA Medya Gözlem Raporu, Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde, Türkiye’de gazetecilere yönelik cinayet ve saldırıların kararlı bir şekilde kovuşturulmamasında gözlenen cezasızlık kültürünü bir kez daha örnekleriyle gözler önüne seriyor.
Silvan Mücadele gazetesi kurucu Yaşar Parlak’ın 17 yıl önce öldürülmesi hiçbir zaman kovuşturma konusu yapılmaması, gazeteci Uğur Mumcu’nun 28 yıl önce aracına bombayı yerleştirmekle suçlanan Oğuz Demir’in hala gıyabında yargılanıyor olması, NTV muhabiri Yağız Şenkal’ın İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde kurşunla ayağından yaralanması, Yeni Çağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’ın 10 Mayıs 2019 gecesi Ankara’da saldırıya uğramasıyla ilgili davanın ancak yoğun tepkiler üzerine açılmasına dair örnekler cezasızlığa götüren direnç kültürünü yansıtıyor.
“Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size” diyerek bianet sitesi eski muhabiri Beyza Kural’a şiddet uygulayan üç güvenlik şube polisinin Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararından sonra yargılanmaya devam etmesi, son yılların azımsanmayacak kazanımlarından birisini oluşturuyor.
Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığı, IPS İletişim Vakfı Başkanı ve bianet Proje Danışmanı Nadire Mater’in üç yıldan fazladır yenilenmeyen “sürekli basın kartı” için açtığı davada savunma yaptı.
Kural’a şiddet davasına sanıklar gelmedi: İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesi, “Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size” diyerek bianet sitesi eski muhabiri Beyza Kural’a şiddet uygulayan üç güvenlik şube polisini yargılamaya devam etti. Polisler K.A., N.D. ve Y.Ş., Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 117/1 ve 119/1-e maddeleri uyarınca “iş ve çalışma hürriyetinin ihlal” gerekçesiyle suçlanıyor. Kural’ın avukatı Meriç Eyüboğlu, sadece bu suçlamadan iddianame düzenlenmesini eleştirerek, soruşturmanın Anayasa Mahkemesi kararını kapsayacak şekilde “darp ve tehdit” suçlarıyla genişletilmesini talep etti. Eyüboğlu, Kural’ın “Ben basınım” dedikten sonra sanık Y.Ş.’nin dönüp, “Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size” ifadelerini sarf ettiğini söyledi. İlk duruşmada “Basın mensubu olduğunu bilmiyordum. Basın kartını görmedim” iddiasında bulunan sanık Y.Ş., avukatı aracılığıyla yurtdışında olduğunu bildirmesi üzerine duruşmalardan vareste tutuldu. Oysa, Kural’ın avukatı Oya Meriç Eyüboğlu, bu polisin yurtdışı görevinde olduğuna dair görevlendirme yazısının, yazılı halde mahkemeye iletilmesinin zorunluluk olduğunu bildirmişti. Sanık polis N.D.’nin ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmalara katılmasına hükmetti. Dava 10 Aralık’a bırakıldı (24 Eylül). |
Kılıç’a şiddet ve gözaltıya tazminat davası: Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Hukuk Birimi, 19. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nü takip ettiği sırada 26 Haziran’da polis şiddetine maruz kalan AFP foto muhabiri Bülent Kılıç adına tazminat davası açtı. Dava dilekçesinde Kılıç’ın, kolluk kuvvetlerince engellenmek istenen Onur Yürüyüşü’nü fotoğraflamak için Beyoğlu Mis Sokak’ta işkence ile gözaltına alındığı anlatılıyor; manevi tazminatın yanı sıra Kılıç’ın hasar gören kameraları ve bu hasar sebebiyle çalışamadığı günler için de maddi tazminat talep ediliyor. Kılıç’ın gözaltına alındığı sırada çekilen görüntüler akla, ABD’de öldürülen George Floyd’a uygulanan gözaltı işlemini getirmiş, birçok hak kuruluşu tepki göstermişti. Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürünün gözaltı işlemi için emniyete götürülen gazeteciden özür dileyerek kamerasını tamir ettirmek için girişimde bulunduğuna, ancak gazetecinin her iki kamerasını da kullanılamaz halde teslim aldığına değinildi (6 Eylül).
Mater’in basın kartı davasında “habersiz” iptal: Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığı, IPS İletişim Vakfı Başkanı ve bianet Proje Danışmanı Nadire Mater’in üç yıldan fazladır yenilenmeyen “sürekli basın kartı” için açtığı davada savunma yaptı. İletişim Başkanlığı’nın savunmada Mater’in basın kartının ‘kendisine tebliğ edilmeden’ iptal edildiği ortaya çıktı. Basın kartının gazetecilik yapmak için şart olmadığını öne süren Başkanlık “Bu gazetecilik faaliyetinin yürütülmesine engel teşkil etmemektedir” dedi. Açılan davayı yersiz ve dayanaksız bulan Başkanlık, “Basın kartı olmaksızın gazetecilik faaliyetini yürüten yüzlerce basın mensubu olduğu dikkate alındığında, basın kartının gazetecilik yapabilmek için olmazsa olmaz bir unsur olmadığı ortadadır” savunması yaparak iptal edilen basın kartının Mater’in iş hayatını olumsuz etkilemediğini savundu. Davanın reddini isteyen Başkanlık, Mater’in yenilenmeyen sürekli basın kartının iptal edilmesiyle ilgili Özgür Gündem gazetesinin Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği Kampanyası’na destek verdiği için Mart 2017’de verilen 1 yıl 3 aylık hapis cezasına atıf yaptı (20 Ağustos). |
Parlak cinayeti 17 yıldır cezasız: Silvan Mücadele gazetesi kurucu Yaşar Parlak’ın Silvan’da Selahaddin Eyyubi Camisi’nin avlusunda silahlı saldırı sonu öldürülmesinin üzerinden 17 yıl geçti. Parlak, 1991-2004 arasında Silvan’da yaşanan, Hizbullah ve JİTEM’in faili olduğu 250 cinayet, 45 yaralama, 111 işkence, 13 zorla kaybetme ve 316 zorunlu göç gibi insan hakları ihlallerini ayrıntılarıyla anlatıp kayıt altına aldığı kitabını yayımladıktan üç ay sonra 18 Ağustos 2004’te öldürüldü. Cinayet, Hizbullah’ın infaz yöntemine benzer bir şekilde, ensesine sıkılan tek kurşunla gerçekleşmişti (18 Ağustos).
Kasımpaşa’daki şiddete suç duyurusu: Gazetecilerin, Konya’da bir ailenin öldürülmesinin protesto edildiği eylem sonrasında İstanbul Kasımpaşa’da ırkçı bir grubun saldırısına uğramasıyla ilgili suç duyurusunda bulunuldu. Mezopotamya Ajansı muhabiri Muhammed Enes Sezgin ve Sendika.org sitesi muhabiri Ceylan Bulut dahil saldırıya uğramış bazı gazeteciler ve HDP milletvekili Musa Piroğlu, şikayetten sonra İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde “Gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyeceğiz” pankartıyla yaptıkları basın açıklamasıyla polis şiddeti ve şiddete dair cezasızlığa tepki gösterdi (5 Ağustos).
“Görüntü” genelgesine şikayet işleme konulmadı: Ankara Başsavcılığı, toplumsal olaylarda cep telefonuyla görüntü alınmasını engelleyen 27 Nisan 2021 tarihli genelge nedeniyle avukat İsmail Sami Çakmak’ın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş hakkında yaptığı suç duyurusunda dilekçeyi itiraz yolunu da kapatarak işleme koymamaya karar verdi. Savcılığa göre kararda imzası bulunan Aktaş’ın genelgenin çıkarılmasında dahli yok. Yeniden inceleme talebinde bulunan avukat Çakmak, “İşleme konulmuş dilekçe için işleme koymama kararı veriyor. Savcılık bu kararla adeta emniyet müdürünü koruma altına almıştır. Böyle bir şey olmaz” dedi (30 Temmuz).
Tehdit edene ödül gibi ceza: Gaziantep 10. Asliye Ceza Mahkemesi, pandemi sürecinde Antep’te OBA Makarna işçilerinin ağır çalışma koşullarına ilişkin haber yapan Evrensel gazetesi muhabiri Umut Yeğin’e hakaret edip tehditler savurduğu gerekçesiyle yargıladığı OBA Makarna şirketi işvereni Musa Özgüçlü’yü hakaretten beraat ettirdi; tehditten de 720 TL’lik adli para cezasına çarptırdı. Mahkeme, para cezasıyla ilgili hükmü de erteledi (30 Temmuz).
Gazeteciye saldıranlar işten çıkarıldı: Samsun’un 19 Mayıs ilçesinde yapımı tamamlanan devlet hastanesinin eksiklerini haber yapan Yeniçağ Samsun gazetesi muhabiri İbrahim Akkuş’a saldırdığı gerekçesiyle yüklenici firma (Bayındırlar Yapı A.Ş) çalışanı Kadir S. ve İsmail Ş.’yi tazminatsız işten çıkartıldı. Savcılıkça incelemeye alınan kamera kayıtlarında Kadir S.’nin Akkuş’u boruyla darp ettiği, İsmail Ş.’nin de olay yerine araçla gelenler arasında olduğu öğrenildi (28 Temmuz).
Şenkal’a saldırıdan hapissiz ceza: İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Can Dündar’a 6 Mayıs 2016’da İstanbul Adliyesi önünde düzenlenen silahlı saldırıda bacağından yaralanan NTV muhabiri Yağız Şenkal’ın yaptığı itirazla yeniden görülen davada, saldırı sanığı Murat Şahin’ı, silahla tehdit, kasten yaralama ve ruhsatsız silah taşımaktan cezalandırdı. Şenkal’ı silahla yaralamaktan Şahin’e 3 yıl 15 gün hapis ve 500 TL de para cezası veren mahkeme, saldırgana “iyi hal” indirimi yaptı; cezayı 2 yıl 3 ay 15 güne indirdi ve hükmün açıklanmasının geri bıraktı. Bu durumda Şahin hapis yatmayacak (8 Temmuz).
Nevşehir’de “cemiyete saldırı” davası Ekim’e kaldı: Nevşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesi, Nevşehir Gazeteciler Cemiyeti’ne 25 Ağustos 2020’de düzenlenen molotof kokteylli saldırıda iki Suriyeli sanığı tutuksuz olarak yargılıyor. Ancak 18 Haziran’da sürmesi beklenen duruşma, hakimin izinli olması nedeniyle 20 Ekim’e bırakıldı. Cemiyetin başkanı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Bayram Ekici’nin müşteki olduğu ve ilk duruşmasına da katıldığı davada, sanıkların telefon haberleşmesine ilişkin kayıtlar talep edildi (1 Temmuz).
Saldırıya nihayet dava: Yeni Çağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’ın 10 Mayıs 2019 gecesi Ankara’da saldırıya uğramasıyla ilgili iki yıl sonra dava açıldı. Altı şüpheli, “tehdit”, “hakaret” ve “kasten yaralama” suçlarından 20 yıl 10’ar ay hapis istemiyle hakim karşısına çıkacak. Yargılama Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 12 Kasım’da başlayacak. Ankara Sulh Ceza Hakimliği, “hayati tehlike olmadığı” gerekçesiyle, altı şüpheliyi serbest bırakmıştı. Gazeteciyi beyzbol sopalarıyla darp eden ve hastanelik eden şüpheliler, saldırıya zemin olarak “Trafikte tartıştık, o nedenle saldırdık” ifadesine sarılmıştı (1 Temmuz).
Mumcu davası Ekim’de: Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 24 Ocak 1993’te gazeteci Uğur Mumcu aracına bomba yerleştirerek ölümüne neden olan kişi olarak gösterilen ve İnterpol aracılığıyla arandığı iddia edilen Oğuz Demir’i gıyabında yargıladığı, Mumcu Ailesi’ne de duruşma günü tebliğ ettiği davayı 5 Ekim’e bıraktı. Umut Davası’nda beş sanık ise, Anayasa Mahkemesi kararıyla Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanmaya devam ediyor (1 Temmuz).
Soruşturmalar, açılan / süren ceza davaları, kararlar
Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde görülen toplam 56 davada en az 205 gazetecinin“örgüt propagandası” ve “örgüt üyeliği” başta olmak üzere 21 farklı suç isnadıyla yargılanmasına devam edildi.
5 gazeteciye “kin ve düşmanlığa tahrik” şüphesiyle soruşturma açılırken, iddia edilen üç istinata karşı takipsizlik kararı verildi. Bir gazeteciye hem hakaret hem de özel hayatın gizliliğini ihlal” şüphesiyle; 3 gazeteciye “kişisel verileri ele geçirmek”; bir gazeteciye “Devletin ve Hükümetin manevi şahsiyetini aşağılama” şüphesiyle ve bir gazeteciye “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” şüphesiyle yeni soruşturmalar açıldı.
Bir gazeteci “FETÖ üyeliği”nden verilen cezasını tamamladıktan sonra, bir gazeteci ise hüküm giydiği 5 aylık hapis cezasını çekmek için girdiği cezaevinden ertesi gün denetimli serbestlikle tahliye edildi.
FETÖ Medya davasında yargılanan 5 gazeteci “FETÖ üyeliğinden” ceza alırken 5 gazeteci isnat edilen aynı suçtan beraat etti. “Örgüt propagandası” suçlamasından beraat alan bir gazetecinin beraat kararına itiraz edildi. Bir gazeteci de “basit yargılama usulü” ile yürütülen yargılamada, “hakaret” iddiasıyla 8 ay 22 gün hapis cezasına çarptırıldı ve hükmün açıklanması geri bırakıldı.
KCK Basın davasının da dahil olduğu yargılamalarda en az 70 gazetecinin “örgüt üyeliği”, en az 22 gazetecinin “örgüt propagandası” yapmak, 8 gazetecinin “terörle mücadele görev alan kişileri hedef göstermek” suçlamasından; 2 gazetecinin “üye olmamakla birlikte örgüt adına suç yardım”; 1 gazetecinin “terör örgütü açıklamalarını basmak” suçlarından 1235 yıl hapis istemiyle yargılanmaları söz konusuydu.
Balyoz davasında yargılanan dört gazetecinin isnat edilen diğer suça ek olarak “Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma çalma”, “Devletin güvenliğine dair gizli belgeleri temin etme”, “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama”; bir gazetecinin de “gizli kalması gereken bilgileri açıklama” iddiasıyla yargılandığı davalarda toplam 1 müebbet ve 208 yıl hapis istemi gündemdeydi.
4 gazeteci “suçu ve suçluyu övmek”, 3 gazetecinin “suçu işlemeye alenen tahrik” bir gazetecinin “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”, 7 gazetecinin “devletin kurum ve organlarını alenen aşağılama” iddialarıyla toplam 97 yıl hapis istemiyle devam eden yargılamaları rapora yansıdı.
Aynı dönemde 22 gazeteci de “polise mukavemet” suçlamasından 66 yılla yargılanırken, 8 gazeteci de “gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet” iddiasıyla 24 yılla yargılanıyordu. 6 gazeteci Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet iddiasıyla toplam 30 yıl hapis istemiyle yargılandı. Kendilerine isnat edilen diğer suçlara ek olarak iki gazeteci “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun”a muhalefet iddiasıyla 20 yıl hapis istemiyle karşılaştı. Dört gazeteci isnat edilen diğer iddialara “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçundan da yargılanıyordu ve toplam 20 yıl hapis istemiyle karşı karşıyaydı. Bir gazetecinin “kişisel verileri hukuka aykırı şekilde yaymak” iddiasıyla 4 yıla kadar hapisle yargılanması gündemdeydi.
Tüm bu suçlamalardan 154 gazeteci için istenen cezaların toplamı 1 müebbet ve 1753 yıl hapis cezası oldu. Cezalara ilişkin bu hesaplamaya “hakaret” ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret”e dair yargılamalar dahil değil.
Geçen yılın aynı döneminde görülen 53 davada en az 81 gazeteci, “örgüt propagandası” ve “örgüt üyeliği” başta olmak üzere 21 farklı suçlama isnadıyla yargılanıyordu.
Soruşturmalar
Arhan’a “kin” soruşturması: Gazeteci Faruk Arhan hakkında, Konya’da bir Kürt ailesinin öldürülmesinden sonra Temmuz 2021’de paylaştığı bir Twitter mesajında provokasyonlara dikkat çeken ve “Pelikancılar” diye ifade ettiği medya çevresinin yayınlarını eleştirdiği için “kin ve düşmanlığa tahrik” şüphesiyle soruşturma açıldı (15 Eylül).
Boğatekin’e “kin” takipsizliği: Gerger Başsavcılığı, Konya Meram’daki bir Kürt ailesinin öldürülmesini sosyal medya hesabından işleyen Gerger Fırat gazetesi yazı işleri müdürü Özgür Boğatekin hakkında 31 Temmuz’da başlattığı “halkı kin ve düşmanlığa sevk etme” şüphesine ilişkin soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Boğatekin’in “Geçen gün Konya’da Kürt aileye saldıran ve tutuklanarak hapishaneye gönderilen saldırganların tahliye edildikleri gün aynı aileye yeniden saldırı düzenlendi. Meydana gelen saldırıda aynı aileden 7 kişi hunharca katledildi. Aynı vicdansız katiller evi de ateşe vererek bölgeden uzaklaştı. Bir haftada iki defa saldırıya uğrayan Kürt ailenin güvenliğini sağlayamayan ve onlara koruma vermeyen devlet, saldırıyı düzenleyen böylesi katilleri yıllarca koruma hizmeti verdiğini hepimiz biliyoruz. Yazıklar olsun” şeklindeki paylaşımı soruşturmaya konu edilmişti. 9 Eylül’de savcılık, paylaşımda “kamu güvenliğini tehdit eden bir tehlikenin ve iddia edilen suçun yasal unsurlarının oluşmadığına kanaat” getirerek takipsizlik kararı verdi (9 Eylül).
Akdeniz ve Çelik’e 216 soruşturmasında takipsizlik: Mezopotamya Ajansı’nın (MA) Mart ayında “Ayrımcılık virüs dinlemedi: Camiler dezenfekte edildi, cemevi ve kiliseler edilmedi” başlıklı haberi gerekçe gösterilerek muhabir Lezgin Akdeniz ve MA Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ferhat Çelik hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada takipsizlik kararı verildi (7 Eylül).
Değer’e “kin” soruşturması: Mardin Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, Jinnews sitesi Ankara muhabiri Öznur Değer hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik, aşağılama” gerekçesiyle soruşturma başlattı. Değer, soruşturma kapsamında Kızıltepe’de ifade verdi. Değer’e, Konya’nın Meram ilçesinde 30 Temmuz’da Dedeoğulları fertlerinden 4’ü kadın 3’ü erkek 7 kişinin katledilmesine ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar soruldu. Değer’in olaya ilişkin yaptığı haberler ve “Bende Kürdüm”, “Husumet değil ‘ırkçı saldırı’, ‘öldürme’ değil katletme”, “Kürtlere Konya’da katliam yapılıyor”, “Elmadağ’da Kürt kadın ve çocuklarına ırkçı saldırı” ve “Nereye kadar bu ırkçılık” paylaşımları suçlama konusu yapıldı (2 Eylül).
Birgün gazetesi çalışanlarına soruşturma: BirGün gazetesinin internet sitesinde 4 Ekim’de, gazetede ise 6 Ekim’de çıkan “Kızılay Başkanı ile Genel Müdürü’ne kesilen para cezalarının belgelerine BirGün ulaştı” başlıklı haber nedeniyle, yayın koordinatörleri İbrahim Varlı ve Yaşar Aydın ile muhabir İsmail Arı hakkında, “Kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek ve yaymak” iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Soruşturma Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın şikayeti üzerine açıldı (13 Ağustos).
Kandal’a TMK soruşturması: Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Ahmet Kanbal hakkında 19 Kasım 2020’de “16 yaşındaki çocuğa 3 yılda 30 gözaltı: Anneye darp” başlığıyla yayımlanan haber nedeniyle Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldı. Soruşturmanın, “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” şüphesiyle yürütüleceği bildirildi. İfade vermek üzere Mardin İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şubeye giden Kanbal’a haberde ismi geçen polislerin kimlik bilgilerine nasıl ulaştığı ve haber kaynaklarının kim olduğu soruldu. Üzerine atılı suçlamayı kabul etmeyerek suç işleyen polislere dair bir haber yaptığını, savcılığın ilgili polisler hakkında başlattığı soruşturmanın da devam ettiğini kaydeden Kanbal, ifadesinin ardından emniyetten ayrıldı (25 Ağustos).
Yanardağ’a 301’den soruşturma: Birgün gazetesi yazarı Merdan Yanardağ hakkında, gazete için 23 Mayıs 2021’de yazdığı “Düzenin mafyalaşması!” yazısı nedeniyle soruşturma açıldı. Soruşturmanın “Devletin ve Hükümetin manevi şahsiyetini aşağılama” şüphesine dayandırıldığını ifade eden Yanardağ, yazısında, organize suç lideri olmak iddiasıyla aranan Sedat Peker’in uzun süredir Youtube üzerinde yaptığı ifşalara da değinerek, iktidarın güç kaybetmesi ve ülkeyi kırılgan hale getirmesine işaret ediyordu (18 Ağustos).
bianet editörü Kepenek’e soruşturma: 6 yaşındaki çocuğunu istismar ettiği için tutuklanan, daha sonra da adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Refik Y., haberi kamuoyuna duyuran bianet sitesi editörü Evrim Kepenek’ten şikayetçi oldu. Refik Y.’nin cezaevindeyken hakaret ve özel hayatın gizliliğini gerekçe göstererek şikayette bulunduğu öğrenildi. Kepenek, Rize Ardeşen Şehit Halis Karoğlu Polis Merkezi Amirliğine giderek ifade verdi (9 Ağustos).
Boğatekin’e “kin” soruşturması: Adıyaman Gerger Fırat gazetesi haber müdürü Özgür Boğatekin’in, Konya Meram’da aynı aileden yedi kişinin öldürülmesiyle ilgili yaptığı sosyal medya paylaşımına soruşturma başlatıldı. Boğatekin, Gerger Cumhuriyet Polis Merkezine giderek “kin ve düşmanlığa tahrik” şüphesiyle ifade verdi; amacının halkı kışkırtmak olmadığını söyledi. Gazeteci, “Sadece orada katliama uğrayan ailenin devlet tarafından mağdur edildiğini ve koruma olanaklarından faydalanamadıklarını dile getirmek, eleştirmek amacı ile paylaşımı yaptım” dedi (2 Ağustos).
Açılan ve süren davalar
Gök’ün “örgüt” davası: Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, haber kaynaklarıyla telefon görüşmeleri, sosyal medya paylaşımları ve yaptığı haberler gerekçe göstererek Mezopotamya Ajansı muhabiri Abdurrahman Gök’ü “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Gök, Diyarbakır’da 2017 Newroz kutlamaları sırasında Kemal Kurkut’u polisin silahla vurarak öldürdüğü anları fotoğraflamıştı. Dosyaya konan “Sabır” kod adlı gizli tanığın, Kemal Kurkut’un örgüt üyesi olduğu ve Gök’ün Kandil’den aldığı talimatla haber yazdığı, fotoğraf çektiği yönündeki iddiaları Gök’e soruldu. Gizli tanığın beyanlarını kabul etmeyen ve beyanlarının doğruluğunu “sıfır” olarak niteleyen Gök, “Gizli tanık beyanları doğru değildir, yalandır, kabul etmiyorum” demişti. Heyet değişikliğinin yaşandığı 30 Eylül’deki duruşmada mahkeme, Cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda, Gök’ün 2014’te Kobani’de, 2017’de ise Rakka’ya Uluslararası Koalisyon’un müdahalesi sırasında yaptığı iki haberde kullandığı fotoğraflarla ilgili suç duyurusunda bulundu. İddia makamı Gök’ün 18 Ocak 2017 ile 1 Kasım 2018’de sanal medya hesabından paylaştığı söz konusu fotoğraflarda örgüt propagandası yapıldığını ileri sürerek, mahkemenin paylaşımlar hakkında Diyarbakır Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmasını talep etti. Mahkeme, Gök’ün 2015’te yargılanıp beraat ettiği dosyasının incelenmek üzere Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenmesine karar vererek, duruşmayı 20 Ocak 2022’ye erteledi (30 Eylül).
Fincancı, Önderoğlu ve Nesin’in dosyası Eylül’de: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem nöbetçi yayın yönetmenliği davasından yargılanan ve 17 Temmuz 2019’da beraat ettikleri halde kararları istinaftan dönen Şebnem Korur-Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin’i yeniden yargılamaya devam etti. 3 Şubat’ta mahkeme, İstinafın kararına uymaya ve İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Özgür Gündem ana davasıyla birleştirilmesini için yazı yazılmasına karar vermişti. Ancak İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, Eren Keskin, Zana Kaya, İnan Kızılkaya ve Kemal Sancılı’yı yargıladığı dosyanın birleştirilmesini istemedi. Mahkeme, 6 Mayıs’ta koronavirüs nedeniyle görülemeyen ve 30 Eylül’de süren yargılamada, İnan Kızılkaya’nın tanık olarak dinlenilmesi için tebligat yapılması ve Nesin’in istinabe yoluyla Fransa’dan ifadesinin alınması için karar aldı. Yargılamaya 1 Şubat 2022’de devam edilecek (30 Eylül).
Turhan ve Öztaş’a “gösteri” davası: ETHA Ajansı muhabiri Tunahan Turhan ve Özgür Gelecek muhabiri Taylan Özgür Öztaş, bazı HDP’li belediyelere kayyum atanmasına karşı Kadıköy’de gerçekleştirilen protesto gösterisini haberleştirdiği için “Gösteri ve Yürüyüş Kanununa muhalefet”ten yargılanıyor. Davanın dördüncü duruşmasına Öztaş ile Turhan katılmadı. Mahkeme, ifadesi alınmayan sanıkların ifadelerinin alınması ve eksikliklerin giderilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 8 Mart’ta (30 Eylül).
Candemir’e “propaganda” davası: Gazeteci Oktay Candemir, evine 5 Nisan 2019 tarihinde yapılan baskında el konulan dijital materyallerde bulunan video ve fotoğraflar ile sosyal medya hesabında 2014 ve 2015’te yaptığı bazı paylaşımlar suç delili olarak gösterilerek “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılanıyor. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) savunduğu Candemir ve avukatı Erhan Çiftçiler’in hazır bulunduğu son duruşmada, dosya kapsamında yer alan sosyal medya paylaşımları ve Candemir’in sosyal medyada paylaştığı haberlerin içeriklerinin Emniyet Müdürlüğünden talep edilmesine karar verildi. Dava, dosyada eksikliklerin giderilmesi için 18 Kasım’a bırakıldı (23 Eylül).
Çandar’ın “suçluyu övme” davası: İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesi, 30 Mayıs 2017’de yaptığı Twitter paylaşımında Gezi eylemlerinden “Kırmızı fularlı kız” olarak da bilinen ve Rakka’da öldürülen Ayşe Deniz Karacagil’i andığı ve bu yolla “suç ve suçluyu övdüğü” iddiasıyla gazeteci Cengiz Çandar’ı yargılamaya devam etti. Mahkeme, yurtdışında bulunan Çandar’a ilişkin yakalama kararını kaldırdı, 23 Eylül’de istinabe yoluyla vereceği ifadesini beklemeye karar verdi. 30 Haziran 2020’de açılan davada Karacagil’in anılması suça gerekçe yapıldı. Yargılama 8 Şubat 2022’ye kaldı (23 Eylül).
Batum’a “kin” davası: İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi, 2017-2019 döneminde Twitter hesabından, Güneydoğu’daki hak ihlallerine tepki gösterdiği, ekonomik krizin yurttaş üzerinden etkileri ile “saldırgan” dış politikasından söz ettiği ve Katar’ın uçak verdiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirdiği için gazeteci Rüstem Batum’u hapis istemiyle yargılıyor. 17 Haziran 2019’da “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla açılan dava, Batum hakkında çıkarılan yakalama kararının infazını bekliyor. Gazeteci hakkında 19 Ekim 2018’de yakalama kararı çıkarılmıştı. Yargılama 20 Ocak 2022’ye kaldı (21 Eylül).
Eser ve Topaloğlu’nun üyelik davası: İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Mezopotamya Ajansı muhabiri Sadiye Eser ve Sadık Topaloğlu‘nu “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılamaya devam etti. 21 Eylül’de görülen duruşmada Topaloğlu ve Eser’in avukatları bir kez daha Özgür Baran isimli tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmesini ve müvekkillerinin beraatlarını talep etti. Mahkeme,Özgür Baran’ın dinlenmesi için yeniden talimat yazılmasına karar verdi (21 Eylül).
Tolu’nun “üyelik” davası: İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi, ETHA Ajansı çevirmeni Meşale Tolu dahil 27 kişiyi “terör örgütü üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamalarıyla yargılamaya devam etti. Tolu, yurtdışında bulunması sebebiyle duruşmaya katılmadı. Son duruşmada savcı, 27 sanık için de “örğüt üyeliği”nden beraat isterken 13’ü için “örgüt propagandası”ndan ceza talep etti. Sanık avukatları, esas hakkında mütalaaya karşı savunmalarını hazırlamak için süre talebinde bulundu. Mahkeme de bu gerekçeyle yargılamayı 24 Aralık’a bıraktı (16 Eylül).
Söğütlü için TMK’dan ceza istendi: İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Mart 2019 tarihinde Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi avukatların yargılandığı davaya dair Gazete Yolculuk haber sitesinde yayımlanan bir haberi Twitter’da bir not ile paylaştığı gerekçesiyle Buse Söğütlü’yü “terörle mücadelede görev almış kişiyi hedef göstermek” suçlamasıyla yargılamaya devam etti. Dönemin 37. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Akın Gürlek, dosyada müşteki olarak bulunuyor. Gürlek, Sözcü gazetesi yazarlarına ceza vermesi, Atilla Taş ve Murat Aksoy’un tutuklanması, Can Dündar’ın mal varlığına el konulması gibi birçok dosyadan biliniyor. Söğütlü ve avukatı Erman Öztürk’ün hazır bulunduğu duruşmada mahkeme, Covid-19 pandemisi nedeniyle duruşmaya basın ve izleyici almadı. Söğütlü’nün “kamu görevlisine hakaret” suçlamasından ek savunma verdiği son duruşmada savcı, Terörle Mücadele Kanunu’nun 6-1 maddesinden üç yıl hapisle cezalandırma talep etti. Dava, son savunmaların yapılması için 27 Ocak 2022’ye bırakıldı (14 Eylül).
Alpay, Türköne, Bulaç ve Özdemir’e yeniden yargılama: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, aldıkları cezalar Yargıtay tarafından bozulan Zaman gazetesinin eski yazarları Şahin Alpay, Mümtazer Türköne ve Ali Bulaç ile yazı işleri müdürü Mehmet Özdemir’i yeniden yargılamaya başladı. Alpay, Türköne, Bulaç ve Özdemir’in, “FETÖ üyeliği” iddiasıyla aldıkları hapis cezalarının Yargıtay tarafından “eksik inceleme” gerekçesiyle bozulmasıyla yeniden başlayan davada, ilk yargılamada beraat eden Mehmet Özdemir’in yakalanmasını bekliyor. Duruşmada akademisyen Binnaz Toprak’ı dinleyen mahkeme, Türköne hakkındaki yurtdışı yasağını kaldırmayı reddetti. Mahkeme, Alpay adına bir tanıkla birlikte, eski Zaman gazetesi yetkilisi Hüseyin Gülerce’nin dinlenmesine karar verdi. Ayrıca, Adalet Bakanlığı’ndan, Ali Bulaç hakkında AİHM’in Haziran’da verdiği ihlal kararının Türkçe çevirisi de istendi. Dava 11 Ocak 2022’e kaldı. İlk yargılamada, Türköne 10 yıl 6 ay hapis, Bulaç ve Alpay ise 8 yıl 9’ar ay hapse mahkum edilmişti. Türköne tutuklu bulunduğu süre göz önüne alınarak tahliyesine karar verilirken Yargıtay, Mehmet Özdemir hakkında verilen beraat kararının “örgüt üyeliği” suçundan tutuklanması gerektiği gerekçesiyle bozmuştu (9 Eylül).
Aslan’ın “örgüt üyeliği” davası: Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Büyükşehir Belediyesi binası çevresinde çekim yaptıkları gerekçesiyle gazeteciler Arif Aslan ve Selman Keleş’i “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılıyor. 7 Eylül’de görülen duruşmada, mahkeme heyeti Selman Keleş’in avukatı Barış Oflas’ın mazeretini kabul ederek duruşmayı erteledi. Bir sonraki duruşma 11 Ocak’ta (7 Eylül).
Can Dündar’ın “Gezi” davası: İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 2013 yazında yaşanan kitlesel Gezi Parkı eylemlerinde rolleri olduğu iddiasıyla gazeteci Can Dündar ve 16 hak savunucusunu yargılama devam etti. Yedi kişinin yargılandığı dava dosyası, Kasım 2017’den beri tutuklu olan sivil toplum destekçisi ve girişimci Osman Kavala’nın da dahil olduğu ana davasyla birleştirilmişti. Mahkeme, Dündar’ın da olduğu yurtdışında yaşayan bazı sanıklara ilişkin yakalama kararlarının infazını bekliyor. Son duruşmada mahkeme duruşma açarak Çarşı davası ve Gezi davasının davanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde birleşmesine ve Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi. Sonraki duruşma 8 Ekim’de (3 Ağustos)
Oruç ve Çaksu’nun 301 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, KHK ile kapatılan Özgürlükçü Demokrasi gazetesinde 21 Ekim – 1 Kasım 2016 arasında yayımlanan haber ve köşe yazılarında “Devleti, hükümetini, yargı organlarını, askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağıladıkları” iddiasıyla gazeteciler Aziz Oruç ile Ersin Çaksu’yu yargılamaya devam etti. Mahkeme, Ersin Çaksu hakkındaki yakalamanın infazının beklenmesine karar vererek yargılamayı 30 Kasım’a erteledi (13 Temmuz).
Aykol, Kaya ve Kızılkaya’nın 301 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “Hükümeti, yargı organlarını veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama” ve “Türk milletini, Cumhuriyetini ve Meclisi alenen aşağılama” suçlamalarıyla KHK ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinin Yönetmenleri Hüseyin Aykol, Zana Kaya ve sorumlu müdürü İnan Kızılkaya ile Kürt siyasetçi Hatip Dicle’yi yargılamaya devam etti. Mahkeme, Dicle hakkında çıkartılan yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verdi. Dava 2 Kasım’a kaldı (13 Temmuz).
“Kamu yararı’nı gözeten Önal’a “özel hayat” davası: Gazeteci Yakup Önal hakkında, CHP’li Şarköy Belediyesi Başkan yardımcısı Adnan Sevim’in konutunun bulunduğu sitenin önünün taşlarla döşenmesini Şarköy’ün Sesi gazetesine ait Facebook hesabından videoyla haberleştirdiği için “kişisel verileri hukuka aykırı şekilde yaymak” iddiasıyla dava açıldı. Savcılıkta ifadesi alınmadan sanık yapılan 32 yıllık gazeteci, “mevkii ve makam kullanılarak şahsi çıkar sağlandığı ve bu yolla kamunun zarara uğratıldığı”nı düşünerek yaptığı haber nedeniyle 18 Kasım’da Şarköy Asliye Ceza Mahkemesi’nde Ceza Kanunu’nun 136 maddesi uyarınca dört yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak (12 Temmuz).
Altı haberciye RedHack davası: İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın RedHack tarafından ele geçirilen kişisel e-posta hesabındaki bilgileri haberleştirdikleri gerekçesiyle altı gazeteciyi yargılamaya devam etti. İddianamede Diken haber editörü Tunca Öğreten, “FETÖ ve DHKP-C’ye üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek”, ETHA haber müdürü Derya Okatan, Yolculuk gazetesi sorumlu müdürü Eray Sargın, DİHA muhabiri Metin Yoksu ve DİHA haber müdürü Ömer Çelik “örgüt propagandası”, Birgün gazetesi çalışanı Mahir Kanaat ise “örgüt üyeliği”yle suçlanıyor. Mahkemenin adli kontrollerin devamına karar verdiği davada soruşturmanın genişletilmesi için, İstanbul Başsavcılığı’na RedHack kapsamında başka yargılama bulunup bulunmadığı da sorulacak. Yargılama 9 Aralık’a bırakıldı (9 Temmuz).
Altı gazeteciye BDDK davası: İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesi, Bloomberg sitesinde 10 Ağustos 2018’te çıkan ve döviz kurlarının yol açtığı ekonomik krizi ele alan haber nedeniyle muhabirler Kerim Karakaya ve Fercan Yalınkılıç dahil 38 kişiyi “ekonomiye zarar vererek Sermaye Piyasaları Kanunu’nu ihlal etmek” suçlamasıyla yargılamaya devam etti. Sosyal medyada ekonomiye dair yorumlarda bulunan gazeteciler Mustafa Sönmez, Merdan Yanardağ, Sedef Kabaş ve serbest gazeteci Orhan Kalkan da diğer sanıklar gibi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) şikayetiyle beş yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Mahkemenin talebi üzerine rapor gönderen bilirkişi, sanıkların haber ve sosyal medya paylaşımlarından Serbest Piyasa Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca “menfaat sağladıkları yönünde herhangi bir bulguya rastlanmadığını bildirmişti. Mahkeme, aynı duruşmada, iki Bloomberg muhabiri bakımından bu kez Bankacılık Kanunu’na muhalefet yönünde bilirkişi raporu istenmesine karar vermişti. Ayrıca, BDDK vekiline ilk bilirkişi raporuna yanıt vermesi için süre tanınmasına ve beş sanıkla ilgili yakalamanın beklenmesine karar verilmişti. Dava, 18 Kasım’a kaldı (9 Temmuz).
Van’daki dört gazetecinin “örgüt” davası: Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi, iki yurttaşın helikopterden atıldığı iddiasının gündeme getirilmesinden sonra 9 Ekim 2020 tarihinde tutuklanıp ilk duruşmalarında tahliye edilen Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri AdnanBilen, Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi, gazeteci Nazan Sala ile tutuksuz yargılanan MA muhabiri Zeynep Durgut’u “örgüt üyeliği”nden yargılamaya ikinci duruşmayla devam etti. Mahkeme heyeti, Durgut hakkındaki haftada üç gün imza atma şartını ayda bire indirdi. Mahkeme, “örgüt propagandası” gerekçesiyle de cezalandırılması istenen Sala hakkında Ankara’da yürütülen soruşturma hakkında bilgi edinilmesi ve eksik hususların giderilmesi için yargılamayı 21 Ekim’e bıraktı (2 Temmuz). |
Dört gazeteciye “Kaçak” davası: İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesinde çıkan “Boğaz’da kaçak var” haberi nedeniyle gazetenin muhabiri Hazal Ocak, foto-muhabiri Vedat Arık ve yazı işleri müdürleri Olcay Büyüktaş ve İpek Özbey’i yargılamaya devam etti. Duruşma savcısı, dört gazetecinin “terörle mücadele eden bir kişiyi hedef göstermek” ve “özel yaşamın gizliliğini ihlal” iddialarıyla cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme, mütalaaya karşı son savunmalarını hazırlamaları için gazeteciler ve avukatlarına 1 Aralık’a kadar süre tanıdı (1 Temmuz).
Dündar’ın “Gündem” davası: İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma amacıyla başlatılan Nöbetçi Genel Yayın Yönetmeni kampanyasına katıldığı için Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı “terör örgütü açıklamasını basmak” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme heyeti, hakkında çıkarılan yakalama emrinin henüz infaz edilemediğini belirttiği Dündar için yazılan yurtdışı talimatına gelecek yanıtını bekliyor. Dava 23 Aralık’a kaldı (1 Temmuz).
“KCK Basın” davasında 46 sanık: İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 10 yıldır devam eden “KCK Basın” davasından 46 gazeteci ve medya çalışanını “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılamaya devam etti. 22. duruşmada savcı ve sanık avukatları dosyadaki eksik hususların giderilmesini talep etti. Mahkeme, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı 23 Kasım’a erteledi (1 Temmuz).
Dört gazeteciye “TMK” davası: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem gazetesinin (KHK ile kapatıldı) 8 Eylül 2015 tarihli sayısında çıkan “Saray çıldırdı” başlıklı haber nedeniyle gazetenin Eş Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Reyhan Çapan ile yazar Hasan Başak ve Kemal Yakut’u “terör örgütü propagandası” gerekçesiyle yargılamaya devam etti. Gazetecilerin katılmadığı duruşmada, avukatları Özcan Kılıç hazır bulundu. Mahkeme heyeti, Başak ve Yakut hakkında çıkarılan yakalama kararlarının infazının beklenmesine karar verdi. Dava 3 Kasım’a kaldı (1 Temmuz).
Batum’un 301 davası: Gazeteci Rüstem Batum hakkında 10 Eylül 2015’te İMC TV’de yayınlanan “Ayşegül Doğan ile Gündem Müzakere” adlı programda askere, polise ve Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle “devletin askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağılama” (TCK 301) iddiasıyla açılan dava İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesinde görülüyor. 11 Haziran’da görülen duruşmada mahkeme, Batum hakkında çıkarılan yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 12 Kasım’da (1 Temmuz).
Takva’ya “örgüt” davası: Van’da serbest gazetecilik yapan Ruşen Takva, kentte yapılmak istenen bir yürüyüşü izlediği gerekçesiyle “örgüt üyeliği” ve “Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine muhalefet” iddiasıyla Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. İddianamede hakkında 18 yıla kadar hapsi istenen gazeteci, “yürüyüşü düzenleyenlerden olmakla, uyarılara rağmen dağılmamak” ile suçlanıyor. Duruşmada tanık sıfatıyla dinlenen A.Ş. isimli polis memuru, “Kürt birliği konusuyla ilgili basın açıklaması yapılacaktı. Valilik uygun bulmayarak yasakladı. Ancak basın açıklamasını yapacaklarına dair haberler yapıldı. Biz de güvenlik amacıyla orada bulunuyorduk. Önce uyarı ve engelleme oldu, sonrasında müzakere yapıldı. Orada bir arkadaşımız yaralandı. Ruşen Takva da grubun içinde bulunuyordu ama yönlendirdiğine dair net bir şeyim yok. Müzakere aşamasında var mıydı, hatırlamıyorum” dedi. Dava, esas hakkında mütalaanın sunulması için 12 Ekim’e bırakıldı (1 Temmuz).
Dündar için kırmızı bülten: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, “MİT TIR’ları” haberinden gazeteci Can Dündar’a Aralık 2020’de verdiği 27 yıl 6 aylık hapis cezası varken, aynı yayınla ilgili oluşturduğu bir başka dosyada gazeteci için tutuklamaya yönelik yakalama kararı ve kırmızı bülten çıkarmak için karar aldı. Yargılama 6 Ekim’e bırakıldı (1 Temmuz).
Üç habercinin “Berkin” davası: İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi, 2013’teki Gezi eylemleri sürecinde polisin attığı gaz fişeğiyle öldürülen Berkin Elvan’a ilişkin soruşturmada adı geçen polislerden birinin kimliğinin açıkladıkları gerekçesiyle gazeteciler Canan Coşkun, Ali Açar ve BirGün’den Can Uğur’ı yargılamaya devam etti. Duruşma savcısı, sunduğu esas hakkındaki mütalaasında, polisi ölümle tehdit eden sol örgütlere hedef göstermek iddiasıyla habercilerin üç yıl hapis öngören TMK’nın 6. Maddesinden cezalandırılmalarını istedi. Dava esas hakkında savunmaların sunulması için 7 Ekim’e bırakıldı (1 Temmuz).
Deniz Yücel’e şimdi de 301 davası: İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı “Terör örgütü propagandası” davasından 2 yıl 9 ay 22 gün hapis cezası aldığı gün mahkemenin suç duyurusunda bulunduğu Die Welt gazetesi Türkiye Temsilcisi Deniz Yücel şimdi de “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılama” gerekçesiyle iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. İddianamede, Yücel hakkında, Die Welt’te 26 Ekim 2016’da “Kürdün annesini göremeden ölmesi” söylemi ile 27 Ekim 2016’da yazdığı “Ermenilere yapılan soykırım ifadeleri” nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğu hatırlatıldı. Oysa ki Yücel, ifadesinde “ayrımcılık ve eşitsizliği eleştirdiğini, tarihi gerçeğin suç sayılamayacağını” ifade etmişti. İddianamede, Basın Kanunu’na göre 6 aylık sürede dava açılabileceği, ancak yazının savcılıkça öğrenilmesinden itibaren dava açma süresinin başladığı, mahkemenin 11 Eylül 2020’de suç duyurusu yapmasıyla savcılığın suçlamayı öğrendiği kaydedildi. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 1 Temmuz’da başlayamayan yargılama 25 Kasım’a bırakıldı (1 Temmuz).
“Balyoz”/“Egemen Planı” davası: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Taraf gazetesinde “Balyoz planı” ile kumpas kurdukları iddiasıyla gazetenin eski yayın yetkilileri Ahmet Altan, Yasemin Çongar ile Mehmet Baransu, Yıldıray Oğur ve Tuncay Opçin’i yargılamaya 2 Haziran’da devam etti. Duruşma savcısı sunduğu esas hakkındaki mütalaasında, Altan, Çongar ve Oğur’un “gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” gerekçesiyle cezalandırılmalarını talep etti. Savcı, ayrıca, Baransu’nun “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri tahrip etmek, hileyle almak veya çalmak”, “gizli kalması gereken bilgileri temin” ve “gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçlarından cezalandırılmasını ve Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt üyeliği”nden zaten 19 yıl 6 ay hapse mahkum edilmiş Baransu’ya yönelik suçlamanın reddedilmesini istedi. Savcı, Tuncay Opçin’in dosyasının da tefrik edilmesini istedi. 52’şer yıl hapisleri istenen sanıklara, “Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma çalma”, “Devletin güvenliğine dair gizli belgeleri temin etme”, “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “Terör örgütü propagandası yapmak” suçlamaları yöneltiliyor. Soruşturmanın genişletilmesi ve Baransu’nun tahliyesine ilişkin talepleri reddeden mahkeme, esas hakkında savunmaların sunulması için yargılamayı 18-19 Ekim’e bıraktı (1 Temmuz).
Vice News ekibine “örgüte yardım” davası: Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi, 2015’te Diyarbakır’da tutuklandıktan sonra sınır dışı edilen Vice News muhabiri Jake Hanrahan ve kameramanı Philip Pendlebury hakkında açılan davada, halen gazetecilerin bulundukları Britanya’dan ifade vermelerini (istinabe) bekliyor. Haberciler, sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği Cizre, Silopi, Nusaybin ve Sur gibi yerleşimlerdeki gelişmeleri izlemek için geldikleri Diyarbakır’da 28 Ağustos 2015’te gözaltına alınıp bir süreliğine tutuklanmışlardı. Ardından, Hanrahan ve Pendlebury, tercüman Mohamed İsmael Rasool ve rehber Abdurrahman Direkçi hakkında “örgüte bilerek isteyerek yardımda bulunmak suretiyle üye olmak”, “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun’a muhalefet” ve “örgüt propagandası yapmak” iddialarıyla dava açılmıştı. Gazetecileri 15 yıldan 67 yıla kadar hapisle yargılayan mahkeme, istinabeye yanıt beklediği için yargılamayı 23 Kasım’a bıraktı (1 Temmuz).
Beş gazeteciye “direnme” davası: Beşi gazeteci sekiz kişi hakkında Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama” iddiasıyla dava açıldı. İçişleri Bakanlığı’nca Mardin Büyükşehir Belediyesine kayyum atanmasının ardından, 30 günlük “eylem ve etkinlik yasağı” altında, belediye binası önündeki protestoculara polis müdahale etmişti. Polisin şiddet uyguladığını görüntüleyen Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Ahmet Kanbal ve Mehmet Şah Oruç, Jinnews sitesi muhabiri Rojda Aydın, gazeteciler Halime Parlak ve Nurcan Yalçın dahil sekiz kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlar bir hafta tutulduktan sonra “Orada ne işiniz vardı?” sorusu sorularak serbest bırakılmıştı. Mardin Savcılığı’nın daha önce “terör örgütü üyesi olma” ve “terör örgütü propagandası” şüphesiyle yürüttüğü soruşturmada takipsizlik kararı verilmişti. Gazetecilere Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama” iddiasıyla dava açıldı. Yargılamanın 27 Nisan’da Mardin 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasında avukatlar açılan davanın kanuna aykırı bir dava olduğunu belirterek beraat kararı verilmesini istedi. Bir sonraki duruşma 13 Ekim’de (1 Temmuz).
Sekiz gazetecinin davası yeniden başladı: İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, kamuoyunda kamuoyunda “FETÖ Medya yapılanması” olarak nitelendirilen davasında gazeteciler Ali Akkuş, Atilla Taş, Cemal Azmi Kalyoncu, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Ünal Tanık, Yakup Çetin ve Yetkin Yıldız’ı “örgüt üyeliği”nden yargılamaya devam etti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 26 sanıklı davada 17 kişinin cezalarını onamış, 8 kişinin ise hakkındaki hükümleri bozmuştu. Bozma kararında Atilla Taş dışındaki sanıklar hakkında “örgüt üyeliği” suçuna delil olarak öne sürülen eylemlerin örgüt üyesi olarak kabul edilmelerine yeterli olmadığı belirtilmişti. Atilla Taş’ın davaya konu olan eylemlerinin ise hüküm giydiği “örgüte yardım” suçunun değil, “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “devletin kurum ve organlarını alenen aşağılama” suçlarının unsurlarını içerdiği ifade edilmişti. Mahkeme, Atilla Taş’ın dosyanın ayrılması yönünden avukatının sunduğu talebi daha sonra değerlendirecek. Yargılama 26 Ekim’e kaldı (1 Temmuz).
22 gazeteci için ceza talebi: İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi Savcısı, Özgür Gündem gazetesine Ağustos 2016’da yapılan baskınla gözaltına alınan 22 gazeteci hakkında sunduğu mütalaasında, gözaltı işlemine engel olmaya çalıştıklarını savunduğu gazetecilerin “polislere mukavemet etmek” ve “hakaret” iddiasıyla cezalandırılmasını istedi. Yargılamaya 23 Kasım’da devam edilecek (1 Temmuz).
Kaya’nın davası Ekim’e kaldı: Ağrı 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Ağrı Dağı’nda 2014’de düzenlenen festivalde çektiği görüntüler gerekçesiyle DİHA ajansı (KHK ile kapatıldı) muhabiri Abdullah Kaya’yı “terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Avukatı mazeret bildiren Kaya, avukatı olmadığı için mahkemeye bir açıklama yapmayacağını bildirdi. 1 Temmuz’daki duruşma mahkeme heyetinin koronavirüse yakalanması nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi (1 Temmuz).
Kararlar
Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde FETÖ Medya davasında yargılanan 5 gazeteci “FETÖ üyeliğinden” ceza alırken 5 gazeteci isnat edilen aynı suçtan beraat etti. “Örgüt propagandası” suçlamasından beraat alan bir gazetecinin beraat kararına itiraz edildi. Bir gazeteci de “basit yargılama usulü” ile yürütülen yargılamada, “hakaret” iddiasıyla 8 ay 22 gün hapis cezasına çarptırıldı ve hükmün açıklanması geri bırakıldı.
Antalya FETÖ Medya davasında 5 ceza, 5 beraat: Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ örgütü ile bağlantıları olduğu iddiasıyla dokuz medya temsilcisinin “FETÖ üyeliği” veya “örgüte bilerek yardım” gerekçesiyle yargılandığı davada, Zaman gazetesi ve Cihan Haber Ajansı muhabirleri Cihat Ünal, Ömer Özdemir ve Serhat Şefkatlı’yı “örgüt üyeliği” gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapse; Bizim Antalya sitesi sahibi Olgun Matur ve Osman Yakut’u ise 3 yıl 1 ay 15 gün hapse mahkum etti. Antalya gazetesi sahibi Ali Orhan ve yazı işleri müdürü Hasan Yavaşlar, Zaman gazetesi muhabiri Özkan Mayda, Cihan Haber Ajansı muhabiri Kenan Baş ve Onur Fazıl Soydal ise beraat etti (21 Eylül).
Tunç’a “hakaret” cezası: Van Muradiye Asliye Ceza Mahkemesi, “basit yargılama usulü” ile yürüttüğü yargılamada, JinNews sitesi muhabiri olan Hikmet Tunç’u “hakaret” iddiasıyla 8 ay 22 gün hapis cezasına çarptırarak, “hükmün açıklanmasını da geri” bıraktı. Tunç, 13 Mayıs 2019’da çıkan “4 milyon 500 bin TL karşılığında peşkeş çektiği Muradiye Şelalesi kaderine terk edildi” başlıklı haberi nedeniyle Muradiye Belediyesi’ne atanan kayyum Erkan Savar’ın “asılsız haber yaptığı” iddiasıyla yaptığı şikayet üzerine yargılanmaya başlamıştı (13 Ağustos).
Alphan’a TMK’dan beraata itiraz: İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı, Instagram’da 2015 Diyarbakır Newrozu fotoğrafını paylaşan Melis Alphan hakkında “Terör örgütü propagandası” suçlamasından 21 Mayıs’ta verilen beraat kararına itiraz etti. İlk duruşmada duruşma savcısı, Çözüm Süreci’nin hızlandığı 2015’teki Diyarbakır Newroz’undan paylaştığı fotoğraf nedeniyle gazetecinin cezalandırılması için mütalaa sunmuştu. Paylaşımdan altı yıl sonra yargılanan gazeteci, duruşmada, “Devletin TRT kanalı etkinliği naklen yayınlamış, NTV ve CNN Türk gibi kanallar da bunu haberleştirmişti. Neden ben yargılanıyorum?” diye sormuştu (8 Temmuz).
Cumhurbaşkanına hakaret davaları
Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla açılan davalarda adı geçen, toplam 84 yıl hapis tehdidiyle karşı karşıya kalan gazeteci ve karikatürist sayısı 17 oldu. Raporda, gazeteci olarak Rüstem Batum, Ahmet Sever, Baransel Ağca, Oktay Candemir, Cem Şimşek, Hüseyin Aykol, Reyhan Çapan, Hasan Başak, Kemal Yakut, Engin Korkmaz, Erk Acarer, Deniz Yücel ve Atilla Taş’ın, karikatürist olarak da Charlie Hebdo dergisinden Julien Serignac, Gerard Biard, Laurent Sorurisseau ve Alice Petti’nin adları geçiyor.
Bu kişilerden Evrensel gazetesinden Cem Şimşek’e “Cumhurbaşkanı Erdoğan” iddiasıyla 11 ay 20 gün hapis cezası verilirken Oktay Candemir hakkında verilen beraat kararına ilişkin dosya duruşma savcısının itirazı nedeniyle kesinleşemeden İstinafa taşındı. Gazeteci Baransel Ağca ve dört karikatüristle yönelik ceza davalarının görülmesine gelecek süreçte başlanacak.
Geçen yılın aynı döneminde 8 gazeteci (Mustafa Hoş, Ahmet Sever, Engin Korkmaz, Mustafa Sönmez, Oktay Candemir, Cem Şimşek, Erk Acarer ve Necla Demir) Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin görüş ve eleştirileri nedeniyle “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla toplam 37 yıl 4 ay hapis istemiyle karşı karşıyaydı.
Batum’a “Erdoğan” davası: İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi, 2017-2019 döneminde Twitter hesabından, Güneydoğu’daki hak ihlallerine tepki gösterdiği, ekonomik krizin yurttaş üzerinden etkileri ile “saldırgan” dış politikasından söz ettiği ve Katar’ın uçak verdiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirdiği için gazeteci Rüstem Batum’u 4 yıl 8 ay hapis istemiyle yargılıyor. 17 Haziran 2019’da “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten açılan dava, Batum hakkında çıkarılan yakalama kararının infazını bekliyor. Gazeteci hakkında 19 Ekim 2018’de yakalama kararı çıkarılmıştı. Yargılama 20 Ocak 2022’ye kaldı (21 Eylül).
Sever’in 299 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “İçimde Kalmasın/Tanıklığımdır” kitabında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” şüphesiyle T24 yazarı ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eski basın başdanışmanı Ahmet Sever’i Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 299’dan yargılamaya devam etti. Mahkeme, Sever’in yurtdışından ifadesinin alınması için istinabe talebine verilecek yanıtı bekliyor. Dava, 23 Aralık’a kaldı (9 Eylül).
Ağca’ya 299 davası: Gazeteci Baransel Ağca hakkında 2016 yılına ait bir sosyal medya paylaşımında “Cumhurbaşkanına hakaret” ettiği iddiasıyla dava açıldı. Ağca, 2 Eylül’de kabul edilen bir iddianame çerçevesinde İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi gelecek aylarda yargılanacak (2 Eylül).
Candemir’e 299’dan beraate itiraz: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatları, gazeteci Oktay Candemir’in “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla yargıladığı davada Van 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 4 Mart’ta verdiği beraat kararını temyiz etti. Dosya böylece kesinleşemeden İstinaf Mahkemesi’ne taşınmış oldu. Candemir 5 Eylül 2019’da attığı bir tweetinde, “Belediyelere kayyum atayan Erdoğan, böylelikle hangi siyasal yapının nerede durduğunu da tespit etmiş oldu ve kartları buna göre dağıtacak. Hasılı bir doğum olacak bu kesin. Bunu bilen Erdoğan, çocuğun sakat doğması için her şeyi yapıyor. Tam bir böl-parçala-yönet politikası” dediği için yargılanıyordu (17 Temmuz).
Şimşek’e “Erdoğan” cezası: İstanbul Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesi, “Alman karikatüristler Erdoğan’ı fena çizdi” başlıklı haber nedeniyle Evrensel gazetesi eski sorumlu müdürü Cem Şimşek’i “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret” iddiasıyla 11 ay 20 gün hapse mahkum etti. Adalet Bakanlığı’nın, Şimşek için 11 Mart 2019’da kovuşturma izni vermesinden sonra duruşma savcısı da habercinin cezalandırılması yönünde mütalaa sunmuştu. Yayından altı yıl sonra ceza verilmesini eleştiren gazete avukatı Devrim Avcı, “Günlük yayın yapan gazetenin her gün savcılıkta incelenmesine rağmen ‘biz haberi internette gördük hemen suç duyurusunda bulunduk’ gibi bir uygulama söz konusu maalesef” dedi (8 Temmuz).
Dört gazeteciye “Cumhurbaşkanı” davası: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem gazetesinin (KHK ile kapatıldı) 8 Eylül 2015 tarihli “Saray çıldırdı” başlıklı haberi nedeniyle gazetenin Eş Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Reyhan Çapan ile yazar Hasan Başak ve Kemal Yakut’u “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme heyeti, Başak ve Yakut hakkında çıkartılan yakalama kararlarının infazının beklenmesine karar verdi. Dava 3 Kasım’a kaldı (1 Temmuz).
Korkmaz’a “Cumhurbaşkanı’na hakaret” davası: Antalya 19. Asliye Ceza Mahkemesi, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Akdeniz Şube Başkanı Engin Korkmaz’ı bir ihbar sonucu “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla yargılamaya devam etti. 11 Haziran’da görülen duruşmada mahkeme başkanı müştekinin katılma talebinin kabulüne ve dosyanın karar verilmek üzere incelemeye alınması karar verdi. Dava 15 Aralık’a kaldı (1 Temmuz).
Batum’un “Cumhurbaşkanı” davası: İstanbul 41. Asliye Ceza Mahkemesi, kanun hükmünde kararnameyle kapatılan İMC TV’de 10 Eylül 2015 tarihli “Ayşegül Doğan’la Gündem Müzakere” programındaki ifadeleri gerekçe göstererek gazeteci Rüstem Batum’u “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme, Batum’un yurtdışında ifadesinin alınması (istinabe) için gazetecinin adresinin bildirilmesini bekliyor. Batum hakkındaki yakalama kararının da infazı bekleniyor. Dava, 21 Ekim’e kaldı (1 Temmuz).
Charlie Hebdo’ya “Cumhurbaşkanı” davası: Ankara Başsavcılığı, 28 Ekim 2020 tarihli bir karikatürde “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” gerekçesiyle Fransa merkezli haftalık Charlie Hebdo dergisinin dört temsilcisine dava açtı. Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davada, derginin genel direktörü Julien Serignac, yazı işleri müdürü Gerard Biard, genel yayın yönetmeni Laurent Sorurisseau ve karikatürist Alice Petti 4 yıl 8 ay hapis istemiyle yargılanacak. Dava 18 Kasım’da başlayacak. Soruşturma kapsamında, şüphelilerin ifadelerinin alınması için Fransa makamlarına talepte bulunulduğu, “Buna karşın Fransız makamlarınca henüz bu talebe ilişkin bir cevap vermediği” belirtildi (1 Temmuz).
Atilla Taş’a 299’dan dava: İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, kamuoyunda “FETÖ Medya yapılanması” olarak nitelendirilen davasında “örgüte yardım” iddiasıyla aldığı hapis cezası Yargıtay’ca bozulan Atilla Taş’ı yedi sanıkla birlikte yeniden yargılamaya devam etti. Yargıtay, Taş’ın davaya konu olan eylemlerinin ise hüküm giydiği “örgüte yardım” suçunun değil, “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “devletin kurum ve organlarını alenen aşağılama” suçlarının unsurlarını içerdiğini karara bağlamıştı. Mahkeme, böylece “Cumhurbaşkanına hakaret”ten de yargılanan Atilla Taş’ın dosyanın ayrılması yönünden avukatının sunduğu talebi daha sonra değerlendirecek. Dava 26 Ekim’e kaldı (1 Temmuz).
Acarer’in “Cumhurbaşkanı” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Erk Acarer’i BirGün gazetesinde çıkan “Herkese var, Berkin’e yok” yazında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” iddiasıyla yargılıyor. Mahkeme, Almanya’da yaşayan gazeteciyle ilgili yakalama emrinin infazını bekliyor (1 Temmuz).
Yücel’e 299’dan dava: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla açılan dava, hakim izinli olduğu için görülemedi. Gazeteci dava kapsamında “devleti alenen aşağılama” iddiasıyla da yargılanıyor. Yargılamanın ne zamana kaldığı daha sonra duyurulacak. 31 Mayıs’ta hazırlanan iddianamede, Yücel’in 6 Kasım 2016’te çıkan yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafı üzerine “darbeci” şeklinde başlık attığı gerekçesiyle “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan cezalandırılması isteniyor (1 Temmuz).
Hakaret ve tazminat davaları
Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde, en az 34 gazetecinin adı “kamu görevlisine hakaret” ve “hakaret” suçlamasıyla açılan ceza davalarında geçti. Toplam 78 yıl 3 ay hapis cezasına atıf yapılan davalardan BirGün’den Eren Tutel, Alican Uludağ ve Caner Taşpınar’a açılanlar yeniyken, Özgür Boğatekin iki dosyadan beraat etti. Gazeteci İsmail Saymaz, üç yazısı nedeniyle “hakaret” suçlamasıyla soruşturma geçiriyor.
Gazetecileri “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla yargılatanlar arasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Adalet Bakan Yardımcısı Hasan Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mustafa Varank, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, TBMM eski Başkanı İsmail Kahraman ve AKP Ankara milletvekili Ali İhsan Arslan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hacı Hasan Bölükbaşı, İstanbul Adliyesi eski Sulh Ceza Hakimi Bekir Altun ve Türkiye Wushu Federasyonu (TWF) Başkanvekili Abdurrahman Akyüz da var.
Temmuz – Ağustos – Eylül döneminde üç gazeteci ve üç günlük gazete, çeşitli finans girişimcisi ve siyasetçinin açtığı toplam 1 milyon 780 bin TL tutarındaki tazminat davalarına konu oldu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Cumhuriyet gazetesine açtığı 1 milyon TL’lik dava ile Sağlık Bakan Yardımcısı Sabahattin Aydın’ın Evrensel, BirGün ve Cumhuriyet gazetelerine açtığı 100’er bin TL’lik manevi tazminat davaları yeniydi.
Geçen yılın aynı döneminde en az 12 gazeteci “iftira” ve “hakaret” suçlamasıyla açılan ceza davaları kapsamında toplam 28 yıl 3 ay hapis cezasıyla yargılandı. Ayna Haber imtiyaz sahibi gazeteci Ayhan Çimendağ ve T24 sitesi yazarı Mehmet Y. Yılmaz yargılandıkları hakaret davalarda beraat etti.
Ceza davaları
“Wushu” haberinden Tutel’e “hakaret” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Türkiye Wushu Federasyonu (TWF) Başkanvekili Abdurrahman Akyüz ve kızı Elif Akyüz’ün şikâyetiyle BirGün gazetesinin spor editörü Eren Tutel’i “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla yargılamaya başladı. Gazeteci, Abdurrahman Akyüz’ü sporculara namaz kılma zorunluluğu getirdiği ve bir kişiyi Alevi olduğu için ulusal takım kampından kovduğu iddiasıyla gündeme getirmişti. Basın mensuplarının pandemi gerekçesiyle salona alınmadığı duruşmada Tutel, haberleri kamuyu aydınlatmak amacıyla yaptığını belirtti. TWF’deki usulsüzlükleri belgeleriyle haberleştiren ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından Yılın Spor Haberi Ödülü’ne layık görülen Tutel, duruşmada, “Konuştuğum sporcular milli takımda yer alan sporculardır ve kendilerinin Abdurrahman Akyüz tarafından mobbing uygulandığını söylemişlerdir. Federasyonun sporculardan uluslararası turnuvalara katılmak için 6 bin lira gibi bir meblağ talep ettiği ve sporcuların masraflarının buradan karşılandığı sporculara açıklanmıştır” dedi. Mahkeme heyeti, suçtan zarar gördükleri gerekçesiyle Abdurrahman Akyüz ve Elif Akyüz’ün davaya katılma taleplerini kabul ederek, yargılamayı 1 Şubat 2022’ye bıraktı (30 Eylül).
Yücel’in “hakaret” davası: İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi, dönemin İstanbul Başsavcı Vekili olan, Adalet Bakan Yardımcısı Hasan Yılmaz ile ilgili 20 Şubat 2019’da paylaştığı bir tweet yoluyla “kamu görevlisine hakaret” ettiği iddiasıyla Almanya’da yaşayan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’i gıyabından yargılamaya devam etti. Dava 30 Kasım’a kaldı (9 Eylül). |
Sever’e “hakaret” davaları: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “İçimde Kalmasın/Tanıklığımdır” kitabında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” şüphesiyle T24 yazarı ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eski basın başdanışmanı Ahmet Sever’i Mustafa Şentop ve Mustafa Varank’a hakaret iddiasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme, Sever’in yurtdışından ifadesinin alınması için istinabe talebine verilecek yanıtı bekliyor. Dava, 23 Aralık’a kaldı (9 Eylül).
Öncü’ye Soylu davası: Küçükçekmece 22. Asliye Ceza Mahkemesi, Özgürüz sitesi programcısı gazeteci Onur Öncü’yü, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “kamu görevinden dolayı hakaret ettiği” iddiasıyla yargılıyor. Basit yargılama usulüyle görülen davada Öncü’nün savunmanlığını MLSA avukatları üstleniyor. Özgürüz’ün Youtube kanalında yayınlanan 3 Mayıs 2021 tarihli “Ülkenin başsına Hortum Süleyman kesilmek isteyen bir İçişleri Bakanı var!” başlıklı yayın nedeniyle Öncü’nün, TCK’nın 125. Maddesi uyarınca hapsi isteniyor. Söz konusu yayın başlığında kullanılan ifade Öncü’ye değil, konuğuna ait. Öncü ve avukatları önümüzdeki 15 gün içerisinde savunmalarını yazılı olarak mahkemeye sunacak (9 Eylül).
Saymaz’a “hakaret” soruşturmaları: Gazeteci İsmail Saymaz, üç yazısından dolayı şikayet üzerine açılan soruşturmalar kapsamında İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde ifade verdi. Avukatları Aslı Kazan ve Serdar Laçin eşliğinde “hakaret” suçlamaları karşısında ifade veren Saymaz, sosyal medya üzerinden şikayetçilerin, “Tekkede bir erkek müridini alıkoyan şeyh B.Ö., voleybolcuların galibiyetine sevinemeyen İhsan Şenocak ve IŞİD’çi Merve D.” olduğunu duyurdu (8 Eylül).
Dündar ve Kızılkaya’nın “hakaret” davası: Kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem ile dayanışmak için başlatılan Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına katılan gazeteci Can Dündar ile gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü İnan Kızılkaya, İstanbul Adliyesi eski 1 Sulh Ceza Hakimi Bekir Altun’a yönelik ifadeler nedeniyle “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla yargılanmaya devam etti. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 17. duruşmada, Dündar hakkındaki yakalama emrinin infazını ve savunmasının yurtdışından alınmasına yönelik uluslararası istinabe evrakına verilecek yanıtı bekliyor. Dava, 2 Kasım’a kaldı (13 Temmuz).
Özgür Boğatekin’e hakaretten çifte beraat : Adıyaman Gerger Fırat gazetesi yetkilisi Özgür Boğatekin, Adıyaman Eğitim Bir Sen Şube Başkanı Ali Deniz şikayetiyle Adıyaman 2 ve 3. Asliye Ceza Mahkemeleri’nde yargılandığı davalardan beraat etti. Davalardan birinde, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’ye yönelik sert söyleme verilen cezaya ilişkin AİHM’in aldığı Eon & Fransa kararına da atıf yapan mahkeme, Facebook hesabından Deniz’i ilçede çocuk tacizi sorumlularına arka çıkmakla suçladığı gerekçesiyle Boğatekin’i “hakaret” iddiasıyla ve 2 yıl 4 ay hapis istemiyle yargıladığı davada “suçun unsurlarının oluşmadığına” hükmetti (2 Temmuz).
Taşpınar’a “hakaret” davası: İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesi, “Damat: Fethullahçıların AKP’li Kayınpederleri” kitabında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) eski Başkanı İsmail Kahraman ve AKP Ankara milletvekili Ali İhsan Arslan’a hakaret ettiği iddiasıyla Odatv sitesi editörü Caner Taşpınar’ı yargılamaya başladı. Savunma yapan Taşpınar, “12 yıllık gazeteciyim, birçok kez yargılandım. Ergenekon kumpası davasında da yargılandım ve beraat ettim. FETÖ’yü uzun yıllardır yazıyorum. Şikayetçilerle ilgili haberleri çalıştığım kurumlarda yazdım. Bu konuda hiç yargılanmadım, ceza almadım” diye konuştu. Bilgilerin çoğunu dava dosyalarından ve açık kaynaklardan aldığını ifade eden Taşpınar, “Müşteki İsmail Kahraman hakkında kitapta hiçbir şey yok. Neden şikayetçi olduğunu anlamadım. Damadı ile ilgili yer alan bilgileri açık kaynaklardan edindim. Kamuoyunu bilgilendirip gazetecilik görevimi yaptım. Delillendiremeyeceğim herhangi bir iddia yok” dedi. Taşpınar’ın avukatı Dide Şeniz Uğur da “Basın kamuoyunun bekçisidir, müvekkil de bu görevi yerine getirmiştir” diyerek beraat kararı verilmesini istedi. Mahkeme, müştekilerin suçtan zarar görme ihtimali nedeniyle davaya katılma talebini kabul etti ve esas hakkında mütalaanın hazırlanması için dosyanın iddia makamına gönderilmesine karar verdi. Dava 27 Ekim’e kaldı (1 Temmuz).
Dündar’a “kitap okuma cezası”na bozma: Yargıtay, AKP İzmir milletvekili Binali Yıldırım’a hakaret ettiği iddiasıyla gazeteci Uğur Dündar’a beş ay 25 gün süreyle verilen haftada iki saat ‘kitap okuma’ cezasını bozdu. Ayrıca, Yıldırım’ın da iki hafta önce avukatları vasıtasıyla mahkemeye verdiği bir dilekçeyle Dündar hakkındaki şikâyetinden vazgeçtiği öğrenildi (2 Temmuz).
Altan’ın “hakaret” davası: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 16 Mart 2008 tarihli Taraf gazetesinde çıkan “Darbe hazırlığı ya da Kemalizmi kapatmak” başlıklı köşe yazısında dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya “görevinden dolayı hakaret ettiği” iddiasıyla tutuklu gazeteci ve yazar Ahmet Altan’ı yeniden yargılanmaya devam etti. Mahkeme, dosyanın tekrar açılmasına gerekçe yapılan İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi kararına ilişkin Yargıtay incelemesini bekliyor. Dava 18 Kasım’a bırakıldı (1 Temmuz).
Uludağ’a “hakaret” davası: İstanbul Başsavcılığı, gazeteciler Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Murat Ağırel’in tutukluluk incelemesinin avukatlarına haber verilmeden yapılmasını Twitter hesabında “kumpas” olarak nitelendiren gazeteci Alican Uludağ hakkında “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” iddiasıyla dava açtı. Uludağ, avukat Onur Cingil’in paylaşımı alıntılayarak, “Bir dönem Zekeriya Öz’ler Beşiktaş Adliyesi’nde kumpas kurmuştu. Yeni kumpasların adresi ise Çağlayan Adliyesi oldu. Aktörler değişse de hukuksuzluklar hep aynı” yazmıştı. Mahkeme, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hacı Hasan Bölükbaşı şikayetiyle açılan davada, duruşma açmadan “hızlı yargılama” adına gazeteciden savunma istedi (1 Temmuz).
22 habercinin “hakaret” ve direnme” davası: İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi, kapatılan Özgür Gündem’e yönelik polis baskını sırasında gözaltına alınan 22 kişiyi “kamu görevlisine hakaret” ve “kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek” iddiasıyla yargılamaya 10. duruşmayla devam etti. 1 Temmuz’da görülen duruşmada mütalaa verildi. Savcı, gazeteciler için “görevi yaptırmamak için direnme” (TCK 265) ve “hakaret” (TCK 125) suçlarından ceza talep etti. Dava, mütalaaya karşı beyanlar için ertelendi. Bir sonraki duruşma 23 Kasım’da (1 Temmuz).
Hukuk davaları
Toker’e T3’ten 80 bin TL’lik dava: İstanbul Küçükçekmece 10. Asliye Hukuk Mahkemesi, 28 Ocak 2019 tarihli “İBB’den Vakıflara Hizmet Raporu” yazısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) hazırladığı “Sivil Toplum Kuruluşları – Okul – Yurt Faaliyet Raporu” başlıklı raporu paylaşan gazeteci Çiğdem Toker ve Sözcü gazetesini 80 bin TL tazminat talebiyle yargılıyor. 15 Ekim 2020’de gerçekleşen duruşmada davacı Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3) adına tanık olarak dinlenen kurucu müdürü Ömer Kökçam, “Gerek protokolde gerek de İBB’nin herhangi bir yerinde vakfa bir bağış yapılmadığı açıkça görülebilir. Vakfın para aldığı gibi hususlar gerçek dışıdır” derken Toker de, İBB raporunun gerçekliği zaten ortaya çıktı. Ancak şikayet konusu yazımda söz konusu vakfa maddi destek veya bağış yapıldığına dair herhangi bir ifade bulunmuyor” demişti. 23 Eylül’de mahkeme tanık dinlenilmesi için yargılamayı 1 Şubat 2022’ye bıraktı (23 Eylül).
Üç gazeteye 100’er bin TL’lik dava: Sağlık Bakan Yardımcısı Sabahattin Aydın, eşi tarafından kurulan ve e-nabız işini yapan firmanın bakanlıktan aldığı ihalelere ilişkin bir haber nedeniyle Evrensel, BirGün ve Cumhuriyet gazetelerine 100’er bin TL’lik manevi tazminat davası açtı. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Aydın ailesinin ilişkili olduğu firmanın bakanlıktan davet usulüyle ihaleler almasını Meclis gündemine getirmişti. Aydın, firmanın eşi tarafından kurulduğunu ve oğlunun bir dönem firmanın ortağı olduğunu kabul etmesine rağmen önce tekzip gönderdi, ardından Cumhuriyet, BirGün ve Evrensel gazetelerine açtığı davayla onuru ve itibarının zedelendiğini savundu (20 Eylül).
Soylu’dan Cumhuriyet’e 1 milyonluk dava: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, hakkında 52 günde 254’ü doğrudan olmak üzere 313 haber ve köşe yazısı yayımlayan Cumhuriyet gazetesine Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 1 milyon TL’lik manevi tazminat davası açtı. Soylu’nun avukatı Uğur Kızılca, yaptığı açıklamada, yayınlar yoluyla müvekkilinin kişilik haklarının hedef alındığını öne sürdü (5 Temmuz).
Sözeri’ye tazminat davası: İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesi, 7 Nisan 2019 tarihli “AK Parti’ye kim oy kaybettirdi?” başlıklı yazı nedeniyle Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak’in şikayetiyle Evrensel gazetesi köşe yazarı Ceren Sözeri’yi 200 bin TL manevi tazminat talebiyle yargılamaya devam etti. Davaya 24 Kasım’da devam edilecek (14 Temmuz).
Ocak’a “Albayrak” davası: İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi, Kanal İstanbul güzergahında alınan araziye ilişkin “Damat işi biliyor” başlıklı haber nedeniyle Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açtığı 200 bin TL’lik manevi tazminat davası kapsamında haberde imzası olan Hazal Ocak ve Cumhuriyet gazetesini yargılamaya devam etti. Mahkeme, 27 Ekim 2020’de beraatle sonuçlanan İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne ait kararın İstinaf dönüşünü beklemeye karar verdi. Dava 14 Ekim’e kaldı (1 Temmuz).
Yeni baskı araçları: İlan kesme ve müfettiş cezaları
Temmuz – Ağustos – Eylül döneminde Basın İlan Kurumu (BİK) kaynaklı ilan kesme cezaları etkisini sürdürürken bağımsız ve eleştirel gazetelerin varlığını tehdit eden iki yeni ayrımcı faktör ortaya çıktı: Birisi, Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) reklam bütçesini iktidarı destekleyen medya kuruluşlarına ayırması, bir diğeri de “tasarruf” adına çıkarıldığı savunulan bir genelgenin, eleştirel medyanın satış ile ilan/reklam gelirlerinin düşmesine yol açması.
İktisadi baskı oluşturan bir şartlar altında iktidarın bir de ulusal medya kuruluşlarının yüzde 90’ını kontrol altında tuttuğu bir medya düzeni, kamuoyunun çoklu ve bağımsız kanaldan bilgilenmesinde önemli bir tehdit oluşturuyor.
Cumhuriyet’e BİK darbesi: Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Aykut Küçükkaya Cumhuriyet’e 74 günlük resmi ilan cezası verildiğini duyurdu. Basın İlan Kurumu ise yaptığı açıklamada cezanın 74 gün değil 35 gün olduğunu iddia etti. Ancak Aykut Küçükkaya kesinleşmiş toplam cezaların, BİK’in 35 gün cezasıyla beraber, başka bir haberle ilgili mahkemeye yaptıkları itiraz da kabul edilmediği için toplam 74 gün olduğunu aktardı (28 Eylül).
BİK’ten Sözcü’ye ceza: BİK, Sözcü gazetesine, Saygı Öztürk geçen yıl 17 ve 18 Haziran’da iki ayrı yazı ile AKP Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun eşi Ali Ayvazoğlu ve eski yardımcısı Emine Altuntaş’ın kamudaki dikkat çeken yükselişini anlattığı haber nedeniyle 4 günlük ilan kesme cezası verdi (28 Eylül).
BİK’ten Evrensel ve Birgün’e ilan cezaları: BİK, 2019’da BirGün gazetesine “Bazı haberlerde yayın kaynağının kullanılmaması”, Evrensel gazetesine de “haber başlıkları” gerekçe gösterilerek toplam 49 günlük ilan kesme cezaları vermişti. Cezalar Eylül 2021’de uygulamaya kondu. Birgün gazetesinin Eylül’de 22 gün resmi ilanı kesildi. Evrensel gazetesinin resmi ilan yayınlama hakkı 2019’dan bu yana durdurulmuş durumda (28 Eylül).
TOKİ reklamda ayrımcı: CHP İzmir milletvekili ve Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) Komisyonu üyesi Atila Sertel, 2019 ve 2020 yıllarına ait verilerin, Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) reklam bütçesini iktidarı destekleyen medya kuruluşlarına ayırdığını gösterdiğini bildirdi. Sertel’e göre, TOKİ reklam ve tanıtım giderlerine 2019’da 8 milyon 622 bin TL, 2020’de ise 9.2 milyon TL para harcadı. TOKİ 2019 yılında gazete ve televizyonlara 2 milyon liralık, ertesi yıl ise 1 milyon 200 bin liralık reklam verdi. Sertel, “Reklam verdiği kuruluşlar arasında Sözcü yok, Yeniçağ Gazetesi, Cumhuriyet, BirGün, Korkusuz, Evrensel ve Karar gazeteleri yok. Televizyon kanallarında ise FOX TV yok, Halk TV, TELE 1, KRT, TV 5 gibi kanallar yok. Bu kanallar en çok izlenen kanallar olmasına rağmen TOKİ’den bir kuruşluk dahi reklam alamamış. Bu kanallara zaten RTÜK tarafından ceza yağdırılıyor. Yandaşa ise oluk oluk para akıtılıyor. Bu kanallar devletten sadece ceza görürken yandaş kanallar ise ‘Yağma Hasan’ın Böreği’ gibi para sağlıyor” dedi (7 Ağustos).
Beş medya kuruluşuna akreditasyon engeli: Evrensel gazetesi, FOX TV, Halk TV, Reuters ve AFP muhabirleri, Muğla Milas’taki Kemerköy Termik Santrali’nde bakanların yangınla ilgili yapacağı açıklamayı akreditasyon uygulandığı ve bölgeye alınmadıkları için izleyemedi. FOX Ana Haber canlı yayınında açıklama yapan FOX muhabiri Gülşah İnce, “Günlerdir Kemerköy termik santralinin hemen yanından anbean yaklaşan alevleri sizlere aktarmayı sürdürmüştük. Ama şu an neredeyse 2 km dışındayız. Çünkü bugün anlamakta zorlandığımız bir akreditasyon engeliyle karşılaştık jandarma kontrol noktalarında. Aslında sadece ben değil, bir liste var jandarmanın elinde ve o listede adı olmayan kurumlar içeriye alınmadı” dedi. AFP Foto muhabiri Yasin Akgül “Yanan Kemerköy Termik Santralinin sabah son durumunu ve çevresini haber yapmak için gittiğimiz de jandarma ‘Elimizde liste var, o listede olmadığınız için giremezsiniz’ dedi (6 Ağustos).
Bildirici’den “tasarruf genelgesi” ve “kamu ilanları” uyarısı: Medya ombudsmanı ve gazeteci Faruk Bildirici tasarruf genelgesiyle kamu ilanlarının yasaklanmasına dair kendi sitesinde bir yazı yazdı. Gazetelerden tasarruf gibi gözüken genelgenin de asıl hedefinin, bağımsız ve eleştirel medyanın satış ile ilan/reklam gelirlerini düşürmek olduğunun altını çizen Bildirici, “Kamu için zaruri bir ihtiyaç olan gazete alımı ve resmi ilan/reklamların dağıtımı, son yıllarda eşit, adil ve şeffaf olarak yürütülmüyordu. Şimdi gazete alımı ve resmi ilan ve reklamlar iyiden iyiye bir engelleme aracına dönüştürülüyor” dedi. Bildirici ayrıca “Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan kesme cezaları, sulh ceza hakimliklerinin erişim engellemeleri ve üstü örtülü ilan/reklam ambargoları ile gelir kaynakları cendereye sokulan bağımsız ve eleştirel medya bir de bu yolla tehdit altına alınıyor” diye yazdı (23 Temmuz).
Ziraat Bankası’ndan eleştirel medyaya reklam yok: CHP İzmir milletvekili ve KİT Komisyonu üyesi Atila Sertel, kamu bankalarının 2020 yılındaki hangi gazete ve televizyonlara ne kadar reklam verdiğini açıklamasının ardından Ziraat Bankası’nın 2020’deki reklam harcamasını da açıkladı. Sertel’in açıklamasına göre Ziraat Bankası’nın son üç yıllık ilan ve reklam harcaması 171 milyon 945 bin TL olurken, bu paranın hepsi hükümete yakın medya kuruluşlarına gitti. Sertel, “Ziraat Bankası 2020 yılında 42 milyon 55 bin TL televizyonlara, 11 milyon 149 bin TL de gazete ve dergilere olmak üzere toplamda 53 milyon 204 bin liralık reklam vermiş. Ama bu bütçenin tamamı AKP iktidarına ve onun küçük ortağı MHP’ye yakın gazete ve televizyonlara ayrılmış. Bir kamu bankası olan Ziraat Bankası’nın bu devasa bütçesinden gerçek anlamda gazetecilik yapan gazete ve televizyonlar yararlandırılmamış” dedi. Sertel, 2018’de 65 milyon 337 bin, 2019’de 53 milyon 404 bin ve 2020’de 53 milyon 204 bin TL olmak üzere Ziraat Bankası’nın son üç yıllık reklam harcamasının 171 milyon 945 bin TL olduğunu açıkladı (11 Temmuz).
Yasaklamalar, kapatmalar, toplatmalar
Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde Sulh Ceza Hakimlikleri ve Erişim Sağlayıcıları Birliği, “kişilik haklarını ihlal” veya “unutulma hakkı” gibi gerekçelerle internet haber sitelerinde çıkmış toplam 107 habere erişim engeli getirdi.
Bu dönemde, bianet sitesinin çeşitli tarihlerde çıkmış 141 haberine Sulh Ceza Hâkimliklerince erişim engeli getirildi. Yasaklanan haberler arasında, bianet’in ‘Erkek şiddeti çetelesi’ ve erkek şiddeti haberleri, gazeteci yargılamalarını konu alan haberler, 14-25 Aralık Operasyonları ve Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergahında aldığı araziyi konu alan haberler, şehir hastaneleri haberleri ve işçi-emek haberleri yer alıyor.
Kaftancıoğlu’nu tehdit haberlerine yasak: Silivri Sulh Ceza Hakimliği, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu tehdit eden Eski Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu (MİSK) Genel Başkanı Ömer Faruk Akıncı’nın oğlu Mustafa Bigehan Akıncı’nın cinayet ve işkenceden ceza aldığının iddia edildiği haberlere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre 2021/4039 sayılı karar Artı Gerçek, Duruş Haber ve Pencere Haber sitelerini de etkiledi (30 Eylül).
Altı site haberine erişim yasağı: İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hakimliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin AKP’li Meclis Üyesi, Hukuk Komisyonu üyesi, avukat Ömer Faruk‘un birçok AKP’li belediye ile kamu kurumundan ihale aldığının iddia edildiği haberlere “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre 2021/5476 sayılı karar Cumhuriyet, Tele1TV ve Gazete Duvar sitelerini de kapsadı. Aynı kararla, AKP’li Pendik ve Başakşehir Belediyelerine dair yolsuzluk iddialarına ilişkin Cumhuriyet, Sözcü ve BirGün sitelerindeki haberlere aynı gerekçeyle yasak getirildi (28 Eylül).
İki habere “kaçak” yasağı: Mersin 2. Sulh Ceza Hakimliği, AKP Mersin İl Başkanı Cesim Ercik’in kaçak elektrik, babasının kaçak su kullandığı iddiası ve kardeşinin de kaçak kazı yaptığı iddiasıyla ilgili haberlere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre, 2021/6280 sayılı kararda BirGün ve Cumhuriyet sitelerine ilişkin haberler kapsama alındı (24 Eylül).
Üç site haberine engel: Batman’ın Gercüş Sulh Ceza Hakimliği, AKP Gercüş Belediye Başkanı Gündüz Günaydın’ın parke taşı ihalesini 2002’de boru hattından kaçak petrol çektikleri iddiasıyla birlikte yargılandıkları cezaevi arkadaşının oğluna verdiği iddialarıyla ilgili haberlere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre Cumhuriyet, İleri ve Evrensel sitelerini de kapsayan 2021/205 sayılı karar “kişilik haklarının ihlali”ne dayandırıldı (24 Eylül).
Üç site haberine yasak: İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hakimliği, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) arazisine yapılacak inşaatın ihalesini Bilal Erdoğan’ın arkadaşının almasına ilişkin haberlerin 11 Ağustos 2020’de erişime engellenmesine haberlerin de 2 Eylül 2020’de engellenmesiyle ilgili haberlerin de 31 Aralık 2020’de engellenmesiyle ilgili haberleri erişime engelledi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre, Cumhuriyet, Halk TV ve Diken sitelerini hedef alan karar, “kişilik hakları ihlali” gerekçesine dayandırıldı (24 Eylül).
Üç site haberine erişim engeli: İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği, Sarıyer’de yapılan ev baskınında 25 yaşındaki Dilek Doğan’ın ölümüne yol açan polislerle ilgili haberlere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre Diken, Hürriyet, Sendika.org, 23 Eylül 2021 tarih ve 2021/6075 sayılı kararı ile erişime engellendi (23 Eylül).
İki site haberine engel: İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği, Eski Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Eyüp Gümüş‘ün, Alzheimer teşhisi konan babasına “sağlıklı” raporu alıp sonrasında da babasının evini kendi üzerine geçirdiği iddiaları ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca‘nın Eyüp Gümüş hakkındaki şikâyetlere ‘soruşturma izni’ vermemesi ile ilgili haberlere erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre “kişilik hakları”na dayandırılan karar, Cumhuriyet ve T24 sitesini etkileyecek (23 Eylül).
İki site haberine “Vogue” engeli: Bakırköy 1. Sulh Ceza Hakimliği, Bodrum, Torba Usuluk Koyu’nda bulunan “Vogue Hotel”in mülk sahibi ve işletmecisi Turan Avcı ile ilgili haberler ve içerikleri, “unutulma hakkı” kapsamında değerlendirerek erişime engelledi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre, 2021/5698 sayılı karar soL ve Odatv sitelerini de hedef aldı (22 Eylül).
Üç habere “hakaret” engeli: Mudurnu Sulh Ceza Hakimliği, Altınbaş Üniversitesi’nin kurucuları, iş insanları Ali Altınbaş ve Sofu Altınbaş’ın gözaltına alındığı ile ilgili haberlere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre, 2021/161 sayılı karar Halk TV, Duvar ve Gerçek Gündem sitelerini etkileyecek (16 Eylül).
“Palalı” haberine sansür: İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği, Gezi eylemlerinde göstericilere palayla saldıran Sabri Çelebi hakkında Cumhuriyet sitesinde çıkan “Gezi’nin palalı saldırganı Dubai’de” başlıklı haberi, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişime engelledi (13 Eylül).
İki site haberine “Fidan” yasağı: Beykoz Sulh Ceza Hakimliği, CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, TELE1 TV’de Zeynel Lüle’nin konuğu olarak katıldığı, firari iş insanı Sezgin Baran Korkmaz‘ın telefonundan 31 Aralık 2020 tarihinde şu anda Anayasa Mahkemesi üyesi görevini yürüten İrfan Fidan ile mesajlaşıp mesajlaşmadığını sorduğu programın YouTube kaydı ve konuyla ilgili yapılan haberlere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. 2021/1792 sayılı karar, Tele1 Ve T24 sitelerini etkiliyor (10 Eylül).
Üç site haberine erişim engeli: Milas Sulh Ceza Hakimliği,Temmuz 2007’de Bodrum Güvercinlik’te yanan orman arazisine yapıldığı iddia edilen Titanic Deluxe Bodrum otelinin Temmuz 2021’de çıkan orman yangını sebebiyle tahliye edilmesi ile ilgili haberlere erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre, Sözcü, BirGün ve Yeniçağ sitelerini hedef alan karar “kişilik hakları ihlali” gerekçesine dayandırıldı (6 Eylül).
Üç site haberine “kişilik hakları” yasağı: İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hakimliği, İran uyruklu Naci Şerifi Zindaşti ile aralarında polislerin de yer aldığı toplam 20 sanığın yargılandığı organize suç örgütüne ilişkin davayla ilgili dönemin şube müdürü Gaffar Demir’in adının geçtiği haberlere “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre, “kişilik hakları”na dayandırılan 2021/5116 sayılı karar, Diken, BirGün ve Cumhuriyet sitelerini de etkiledi (1 Eylül).
Üç site haberine erişim yasağı: İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği, Ajansspor yazarı Atilla Türker’in, TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu (UÇK) Başkanı Celal Candan’ın aynı zamanda Halkbank‘ta Kredi, Risk, Tasfiye ve Hukuk İşleri Genel Müdür Yardımcısı olduğunu söylediği ve Çaykur Rizespor’la Galatasaray arasındaki Oğulcan Çağlayan dosyasını yorumladığı yazısı ve konuyla ilgili diğer haberlere erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre, “kişilik hakları”na dayandırılan 2021/4423 sayılı karar, ABC Gazete, T24 ve Ajansspor sitelerini etkiledi (25 Ağustos).
Üç site haberine “benzerlik” yasağı: Erişim Sağlayıcıları Birliği, EZE İnşaat AŞ‘nin Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan aldığı “Kocaeli Şehir Hastanesi tramvay hattı yapım işi” ihalesinin 29 Aralık 2020 tarihinde mahkemece oybirliğiyle iptal edilmesine dair haberlere, hakimlik kararıyla daha önce engellenen haberlerle benzer içerikte olduğu gerekçesiyle erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’ne göre, karardan Milli Gazete, Artı Gerçek ve ABC Gazete siteleri etkilendi (17 Ağustos).
İFÖD içeriğine de sansür: İfade Özgürlüğü Derneği’nin (İFÖD) sitesindeki bir içerik, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle, Büyükçekmece 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2021/5552 sayılı kararıyla silindi (17 Ağustos).
61 habere daha Tamince sansürü: Erişim Sağlayıcıları Birliği, Antalya 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 12 Temmuz’da erişime kapattığı haber içerikleriyle benzerlik gösterdiği gerekçesiyle, girişimci Fettah Tamince ile ilgili Cumhuriyet, Halk TV ve Duvar gibi haber sitelerinde çıkan 61 kadar online haberi, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişime engelleme kararı aldı. Haberde Tamince’nin “FETÖ’nün siyasi ayağı” olduğu ve buna rağmen ihaleler anlamında çeşitli imtiyazlardan yararlandırıldığı iddia ediliyordu (12 Ağustos).
bianet’in 141 haberine erişim engeli: bianet’in 141 haberine Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından erişim engeli getirildi. Erişim engeli getirilen haberler arasında, bianet’in ‘Erkek şiddeti çetelesi’ ve erkek şiddeti haberleri, gazeteci yargılamalarını konu alan haberler, 14-25 Aralık Operasyonları ve Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergahında aldığı araziyi konu alan haberler, şehir hastaneleri haberleri ve işçi-emek haberleri yer alıyor (4 Ağustos). |
Üç site haberine erişim engeli: Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği, kara para aklama suçlamasıyla aranan, ABD’nin talebi üzerine Avusturya’da tutuklanan firari girişimci Sezgin Baran Korkmaz’ın Yargıtay üyesi Tekman Savaş Nemli ile aynı masada yemek yediğine dair fotoğrafın sosyal medyada paylaşılmasıyla ilgili haberlere, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli getirdi. Engelli Web’e göre, 2021/7867 sayılı karardan Aykırı, Halk TV ve soL haber portalları etkilendi (1 Temmuz).
Habercilik
Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde, iktidara yakın bazı medya organları, iktidarı eleştirel yaklaşan medya kuruluşlarını hedef almayı sürdürdü: Yeni Akit gazetesi yazı işleri müdürü ve yazarı Ali Karahasanoğlu, önce yaygın orman yangınlarıyla ilgili muhalefet milletvekillerinin “TBMM acilen toplantıya çağrılmalı” çağrısına yer veren Yeni Asya gazetesini, ardından da yer verdiği Taliban karikatürü üzerinden Yeniçağ imtiyaz sahibi ve İyi Parti İstanbul milletvekili Ahmet Çelik’i hedef aldı. Yeni Akit, 2013 Gezi direnişi sırasında İstanbul Kabataş’ta bir kadına saldırıldığı yönündeki iddiaları gündeme getiren Karar gazetesi yazarı Elif Çakır’ı başörtüsünü çıkartmasından sonra “Evrim geçirdi; Kabataş’tan sonra başörtüsü de yalan oldu!” sözleriyle hedef aldı.
Yeni Şafak gazetesi yayın yönetmenliği görevinden ayrılan İbrahim Karagül, Türkiye’deki yangınlardan CHP’yi sorumlu tuttu ve CHP’yi PKK işbirlikçiliği ile suçladı. Karagül sosyal medya hesabından “CHP; orman yangınlarında PKK ile birlikte hareket etti. PKK ormanları yaktı, onlar işi başka yerlere çekip hedef şaşırttı. Çok kirli bir ittifak bu. Kılıçdaroğlu bir milli güvenlik meselesidir. Marmaris’i böyle yaktılar!” ifadelerini kullandıktan sonra; tepkiler üzerine twitini sildi. Beyaz TV de, sosyal medyada “#helpturkey” etiketi altında orman yangınlarına karşı yardım talebinde bulunulmasını “işgal çağrısı” olarak saptırdı.
Bu dönemde medya ombudsmanı Faruk Bildirici, gazetecilerin sosyal medyada yer verilen içeriklerin araştırılmadan, haber unsurları tamamlanmadan haber yapılmasını eleştirdi.
Bildirici’den “araştırmayan medya”ya eleştiri: Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, medyada yer bulan Şırnak’ta bir çalışanın parasını alamayınca dozerleri parçaladığı haberi ile AKP İstanbul milletvekili Ravza Kavakçı’nın 500 liraya tost satan dükkândaki görüntüsüyle ilgili haberleri eleştirerek, gazetecilik mesleğine sosyal medya uyarısında bulundu. Bildirici, “Her ikisinde de yanlış, sosyal medyadaki görüntülerin, araştırmadan, hatta haberin temel unsurlarını bile oluşturmadan ‘haber’ yapılmasından kaynaklanıyor” dedi (18 Eylül).
A Haber RTÜK’e taşındı: CHP milletvekili Mahmut Tanal, sefer sırasını bekleyen park halindeki İETT yolcu otobüslerini “bozuk” diyerek haber yapan A Haber’i RTÜK’e şikayet etti. Tanal, şikayet dilekçesinde, AKP iktidarına yakınlığıyla bilinen A Haber’in “tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini ihlal ettiğini” savundu (2 Eylül).
Bir kısmı medya ekonomiyi göklere çıkardı: Sabah, Yeni Şafak ve Türkiye gibi iktidara yakın gazeteler, Türkiye’nin ikinci çeyrekte yüzde 21.7 büyümesini göklere çıkarırken sokaktaki yurttaşın karşı karşıya olduğu ekonomik krize değinmedi. Sabah gazetesi sürmanşetten “Büyümede tarihi rekor” başlığını kullandı. Haberde Türkiye’nin ekonomik büyümede “adeta tarih” yazdığı iddia edilirken, “Dünyaya parmak ısırtan bu performansla, kişi başına gelir 9 bin 150 dolara yükseldi” denildi. Yeni Şafak ise “Üretimle yüzde 21.7 büyüdük” manşetiyle çıktı. Habere Covid-19 kısıtlamalarına rağmen Türkiye’nin “güçlü bir performans” sergilediği yazılırken, “Türkiye büyüme performansıyla dünyada da listenin ilk sıralarında yer aldı” denildi (2 Eylül).
“Kusurlu otelin adı neden yazılmıyor?” Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, nesli tehlike altındaki Caretta Carettaların Akdeniz’deki en büyük yaşam alanlarından Antalya Belek’te, yumurtadan çıkan 60 yavru deniz kaplumbağasının ahşap yürüme bandı altında sıkışıp ölmesiyle ilgili haberlerde, sorumlu otelin isminin açık bir şekilde yazılmamasını eleştirdi. Bildirici, “Bu yanlış habercilik! Belek’te kumsala ahşap yürüme bandı koyup caretta yavrularının ölümüne neden olan otelin adı haberde olmalıydı… Maalesef gazeteciler olumlu olduğunda oteli, şirketi göklere çıkarmaya, olumsuzluklarda isim gizlemeye alıştı” dedi. Bildirici, “AA, DHA, Akşam, Cumhuriyet, Hürriyet, Karar, Milliyet, Sözcü adını yazmadı, oteli korudu. Diken’e göre, otelin adı Port Nature Luxury” diye yazdı (28 Ağustos).
Yeniçağ Yeni Akit’in hedefinde: Yeni Akit gazetesi yazı işleri müdürü Ali Karahasanoğlu, Yeniçağ gazetesinin 20 Ağustos 2021 sayısının ilk sayfasında yer alan Taliban karikatürü üzerinden Yeniçağ imtiyaz sahibi ve İyi Parti İstanbul milletvekili Ahmet Çelik’i hedef aldı. Karahasanoğlu, “Eli kanlı terörist tiplemesini en çok kim hak ediyor, biliyor musun, Yeniçağ’ın patronu Ahmet Çelik” diye yazdı (21 Ağustos).
Süleyman Özışık mesleği bırakmış: Organize suç örgütü lideri olma suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in ifşaatları sonrası gündeme gelen İnternethaber sitesinin kurucusu Hadi Özışık, yayınladığı video mesajında, kardeşi Süleyman Özışık’ın mesleği bıraktığını duyurdu. Peker, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile kendisi arasında Süleyman Özışık’ın arabuluculuk yaptığını ifade etmişti (20 Ağustos).
“Kabataş Yalanı” yargıya taşındı: Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), 2013 yazında Gezi eylemcilerini suçlamak için başvurulan “Kabataş yalanını savundukları” iddiasıyla AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil toplam 25 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet edilenler arasında gazeteciler Elif Çakır, İsmet Berkan, Ardan Zentürk, Halime Kökçe, Murat Çiçek, Saadet Oruç, Ersoy Dede, Kenan Alpay, Fuat Uğur, Mahmut Övür, Kemal Öztürk, Merve Şebnem Oruç, Yasin Aktay, Abdülkadir Selvi, Cemile Bayraktar, Abdülhamit Güler, Ahmet Kekeç, dönemin Star, Yeni Akit, Türkiye, Sabah, Yeni Şafak gazeteleri ve A Haber’in genel yayın yönetmenleri de bulunuyor. Dilekçede, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama”, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “yalan tanıklık” gibi suçlamalar yöneltildi (9 Ağustos).
Ege’de Sonses’de “ırkçı ve cinsiyetçi söylem” ve protesto: İzmir merkezli Ege’de Sonses internet sitesinin sahibi Murat Karakaş ve Bakırçay gazetesi sahibi Rıdvan Karapehlivan, yayın esnasında kadınlar ve mülteci kadınlara ilişkin ırkçı ve cinsiyetçi söylemlerde bulundu. İki gazeteciye sosyal medyada sert tepki gösterildi. Yayını RTÜK İzmir Temsilciği binası önünde protesto eden İzmir Kadın Platformu (İKP), “Kadın düşmanlığına da mülteci düşmanlığına da izin vermeyeceğiz” pankartıyla bir basın açıklaması düzenledi. İKP adına konuşan Ayşenur Kizaroğlu, “Ayrımcılığın ve cinsel şiddetin en ağırına maruz kalan mülteci ve göçmen kadınlara yönelik cinsel sömürü, şiddet, taciz, ayrımcılığı teşvik etmekte, kadına ve insanlığa yönelik suç işlemektedir” dedi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin çağrısı üzerine iki gazeteci kamuoyundan özür diledi (7 Ağustos).
Yeni Asya Karahasanoğlu’nun hedefinde: Yeni Akit gazetesi yazı işleri müdürü ve yazarı Ali Karahasanoğlu, yaygın orman yangınlarıyla ilgili muhalefet milletvekillerinin “TBMM acilen toplantıya çağrılmalı” çağrısına yer veren Yeni Asya gazetesini eleştirdi. Karahasanoğlu, gazete için “Said Nursi talebesi olduğunu söyleyenler, yeni yangınlar çıkartmakla meşgul” dedi. Karahasanoğlu, “Bir alkış(!) Yeni Asya’ya.. “Üstadımız” dediği insana kök söktüren partinin bir adamına, Ayasofya’yı açtıran bir Müslümana hakaret ettirmekiçin sayfalarını açtıkları için” sözleriyle gazeteyi hedef aldı (6 Ağustos).
Karagül’den provokasyon, CHP’den dava: Yeni Şafak gazetesi yayın yönetmenliği görevinden ayrılan İbrahim Karagül, Türkiye’deki yangınlardan CHP’yi sorumlu tuttu ve CHP’yi PKK işbirlikçiliğiyle suçladı. Karagül sosyal medya hesabından “CHP; orman yangınlarında PKK ile birlikte hareket etti. PKK ormanları yaktı, onlar işi başka yerlere çekip hedef şaşırttı. Çok kirli bir ittifak bu. Kılıçdaroğlu bir milli güvenlik meselesidir. Marmaris’i böyle yaktılar!” ifadelerini kullandı; tepkiler üzerine twitini sildi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Karagül hakkında iftira ve hakaretten 100 bin TL’lik tazminat davası açtı (2 Ağustos).
Beyaz TV’den dezenformasyon: AKP’ye yakınlığıyla bilinen Beyaz TV’de, günlerce devam eden orman yangınlarının söndürülememesi nedeniyle sosyal medyada “#helpturkey” etiketi altında yardım talebinde bulunulması “işgal çağrısı” olarak nitelendirildi. Kanalda yayınlanan Beyaz Magazin isimli programın sunucusu Bilal Özcan, bu etiketi kullanan sosyal medya kullanıcılarına “Bunlardan uzak durun, bunlar dış mihrakların oyunu” diye seslenip şu ifadeleri kullandı (2 Ağustos).
Başörtüsünü çıkartan Çakır’a Yeni Akit saldırısı: AKP’ye yakınlığıyla bilinen Yeni Akit gazetesi, 2013 Gezi direnişi sırasında İstanbul Kabataş’ta bir kadına saldırıldığı yönündeki iddiaları gündeme getiren Karar gazetesi yazarı Elif Çakır’ı başörtüsünü çıkartmasından sonra “Evrim geçirdi; Kabataş’tan sonra başörtüsü de yalan oldu!” sözleriyle hedef aldı. Yeni Akit, Çakır’ı hedef alırken Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kendi yazarı Ali Karahasanoğlu’na da ters düşmüş oldu (29 Temmuz).
Konsey’den Aysever’e kınama: Basın Konseyi, 22 Haziran 2021’de Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kişilik haklarına saldırarak basın meslek ilkelerini ihlal ettiği gerekçesiyle gazeteci- yazar ve televizyon programcısı Enver Aysever hakkında oy çokluğuyla kınama kararı verdi (27 Temmuz).
Yeni Şafak sayfasında baroları hedef: AKP iktidarına yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak, Kürtlere yönelik ırkçı saldırılara karşı ortak açıklama yapan 15 baroyu “Kandil’in baronları” manşetiyle hedef aldı, saldırıların “sıradan anlaşmazlıklar” olduğunu iddia etti. “Gazete, “Yaşanan bu saldırılar münferit ve adli olaylar olarak görülmemelidir. Telafisi olmayan olaylardır” diyen baroları “etnik provokasyon” yapmakla suçladı (23 Temmuz).
Erdoğan görüntülerinden AA ve HaberTürk’e tepki: Habertürk sitesi yazarı Fatih Altaylı, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yayınlanan bayramlaşma videosunda Erdoğan’ın gözlerinin kapalı gösterilmesini bir rezalet olarak nitelendirdi. Altaylı, “Bu görüntülerin yayınlaması gerçek anlamda bir rezalettir. Bu bir canlı yayın olsa anlarım. Yapacak bir şey yoktur. Ama çekilmiş, montajlanmış ve servis edilmiş bir bantta böyle bir durumun gösteriliyor olması çok ama çok fenadır. Açık biçimde, çok yakınında birilerinin Cumhurbaşkanı’nı zor duruma düşürmek istediğine, zayıf göstermeye çalıştığına işaret eder” dedi. Altaylı’ya göre görüntü Anadolu Ajansı ve TRT’ye Beştepe’den servis edilerek kurumları da zor duruma düşürdü. Anadolu Ajansı genel yayın yönetmeni Yusuf Özhan ile görüştüğünü belirten Altaylı, yazısında “Özhan, dünden beri bu görüntülerin nasıl olup da AA tarafından servis edildiğine ilişkin sorulara muhatap olduğunu ve burada bir düzeltme yapması gerektiğini belirtti” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sosyal medyada yaptığı açıklamada Habertürk’e, “Yalan haber, karalama ve dezenformasyon ile mücadelemiz sürüyor. Habertürk, karalama, dezenformasyon ve yalan haberden bir türlü vazgeçmiyor” sözleriyle tepki gösterdi. Bunun üzerine Habertürk TV sunucusu Mehmet Akif Ersoy Altun’a “Sayın Fahrettin Altun’un bu paylaşımını kınıyorum” ifadeleriyle karşılık verdi (22 Temmuz).
Anayasa Mahkemesi kararları
Anayasa Mahkemesi (AYM), Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde dört gazetecinin başvurusunda, ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği gerekçesiyle toplam 21 bin 180 TL tazminat ödenmesine karar verdi.
AYM’nin ihlal kararı verdiği Şaban Sevinç, Seray Şahiner Özkan, Halit Basık’ın dosyalarında ifade özgürüğünün “hakaret” iddiasıyla ve hapis tehdidiyle kısıtlanması için zemin oluşturan Ceza Kanunu’nun 125. maddesi öne çıkıyordu.
Geçen yılın aynı döneminde AYM, sadece bir karara imza atmış, sendika.org haber sitesinin ve ardıl sitelerin 62 kez erişime engellenmesiyle ilgili ikinci bir ihlal kararı almıştı.
AYM Sevinç’e hak verdi: Anayasa Mahkemesi, 1 Kasım 2015 Genel Seçimler öncesi bir televizyon programında, Cumhurbaşkanı’na yönelik olarak “yani yolsuzluk tapeleri olan, ses kayıtları olan, oğluyla rüşvet konuşması olan Cumhurbaşkanlığına aday bile olamaz diye düşünülmüş” dediği için 11 ay 20 gün hapse mahkum edilen gazeteci Şaban Sevinç’in başvurusunda, yargılamayla ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti. Sevinç, Ankara 36. Asliye Ceza Mahkemesi’nin bu mahkumiyet kararına itiraz edip dosyayı 9 Kasım 2016’da Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşıdıysa da bir sonuç alamamıştı. 19 Aralık 2016’ya dosyanın taşındığı AYM, Sevinç’e mahkeme gideri olarak 3 bin 840 TL ödenmesine ve yeniden yargılama için dosyanın Ankara 36. Asliye Ceza Mahkemesi’ne geri gönderilmesine karar verdi. Karara, İrfan Fidan ve Selahaddin Menteş şerh koydu. 26 Mayıs’ta alınan karar kamuoyuna 20 Eylül’de yansıdı (20 Eylül).
AYM Şahiner’e hak verdi: Anayasa Mahkemesi, 7 Ağustos 2014 tarihli ve “Buraları eskiden hep düz liseydi” başlıklı köşe yazısında AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a “üstün zekalı” dediği için para cezasına çarptırılan BirGün gazetesi yazarı Seray Şahiner Özkan’in basın ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti. Mahkeme gideri olarak 3 bin 840 TL ödenmesine hükmedilen Şahiner Özkan, yazısındaki “Üstün zekasına daha önceki tapelerden şahit olduğumuz Bilal Erdoğan” ifadesi gerekçe yapılarak mahkum edilmişti. “Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini” belirten Yüksek Mahkeme, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir örneğinin Şahiner’e Şubat 2016’da 2 bin 610 TL para cezasına ceza veren İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini istedi (18 Eylül).
AYM’den “Gündem” gerekçesi: Anayasa Mahkemesi, Özgür Gündem gazetesinin KHK ile kapatılmasına dair “ihlal” verdiği kararının gerekçesini açıkladı. AYM, gerekçede “Süreli yayınların ancak ‘geçici olarak’ kapatılabileceği yönündeki emredici hükme rağmen kapatma tedbirinin geçici olarak uygulanmamasının” anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Kararda, KHK’lerin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) kapsamında çıktığını hatırlatılarak, gazetenin kapatılmasının OHAL’in ilanını gerektiren nedenle alakalı olmadığı belirtildi; “Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa’nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir” denildi (18 Eylül).
AYM Biçici’ye hak verdi: Anayasa Mahkemesi, 2013 yazında yaygınlaşan Gezi eylemlerini izlerken polisçe şiddet eşliğinde gözaltına alınan gazeteci Gökhan Biçici’nin “kötü muamele gördüğü” ve “ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiği”ne hükmetti. Başvuruda tutar bildirilmediği gerekçesiyle herhangi bir tazminata hükmetmeyen AYM, kararının bir örneğini, “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı ile ifade ve basın özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için soruşturmanın ihlal kararı doğrultusunda etkili bir şekilde yürütülmesi” amacıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Biçici’nin polisten şikayetçi olması üzerine açılan soruşturma, “yeterli delil olmadığı” ve “faillerin tespit edilemediği” gerekçesiyle davaya dönüşmemiş; Biçici’nin İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği’ne yaptığı itiraz da reddedilmişti. Polisler hakkında açılan disiplin soruşturması da aynı gerekçelerle kadük bırakılmıştı (3 Eylül).
AYM Basık’ı haklı buldu: Anayasa Mahkemesi (AYM), Hatay Onuncu Köy gazetesi köşe yazarı gazeteci Halit Basık’a iki ayrı haberde “hakaret” barındırıldığı gerekçesiyle toplamda verilen 2 yıl 5 ay hapis cezası 1 yıl 9 ay ve 7 aylık hapis cezasının Anayasa’nın 26. ve 28. maddeleri ile korunan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlali olduğuna hükmetti. AYM, Basık’a 13 bin 500 TL tazminat ödenmesine karar verdi. Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği cezalar Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nce onanınca gazeteci AYM’ye başvurmuştu (26 Ağustos).
AİHM kararları
Son üç ayda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) ses çıkmadı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), geçen yılın aynı döneminde, gazeteci ve yazar Ragıp Zarakolu’nun güvenlik ve özgürlük hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vererek, Türkiye’nin Zarakolu’na 6 bin 500 euro (yaklaşık 60 bin TL) manevi tazminat ödemesine hükmetti.
RTÜK’ten haberler
Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde, RTÜK, özellikle Başkanı Ebubekir Şahin üzerinden, tarafgirlik suçlamalarıyla karşılaştı. Önce RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen üyesi İlhan Taşçı, ardından Tele1 kanalı Şahin’nin “ihsası rey” tutumunu ağır şekilde eleştirdi. Hatta Tele1, “Can Ataklı’nın ayrımcılık içeren ifadelerini kabul edemeyiz” sözleri nedeniyle görevini kötüye kullanmakla suçladığı Şahin hakkında suç duyurusunda bulundu.
Diğer yandan AKP ve MHP ağırlıklı üyelerin bulunduğu RTÜK Kurulu, Halk TV ve Tele1 gibi muhalefet kanallarına ağır idari para cezaları vermeyi sürdürdü. RTÜK, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un bazı medya kuruluşlarının ABD’den fon aldığı iddiasını dillendirmesinin ardından “yerli ve milli medya” öven bir açıklama da yayımladı. RTÜK’ten yana tek olumlu haber, Sözcü Grubu’nun “SRT Sivas” isimli televizyon kanalının logosu “SZC” şeklinde değiştirilmesi yönelik talebi, Ankara 15. İdare Mahkemesi kararı zoruyla da olsa kabul etmesi oldu.
Halk TV ve Tele 1’e RTÜK cezaları: RTÜK, Halk TV’de yayınlanan “Perdenin Önü Arkası” isimli programda, konuk İsmail Saymaz’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na tepki gösteren bir kadın hakkında sarf ettiği sözleri gerekçe yaparak Halk TV’ye idari para cezası verdi. Kurul, yayın konuğu Merdan Yanardağ’ın RTÜK üyeleri hakkındaki sözlerinin eleştiri sınırlarını aştığı iddiasıyla Tele 1’e idari para cezası vermeyi de kararlaştırdı. RTÜK’ün Tele 1’de yayınlanan aynı programın başka bir bölümünde Yanardağ’ın sözlerinin “Yayın hizmetleri ırk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, engellilik, siyasi ve felsefi düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez” hükmünü ihlal ettiğine kanaat getirilmesi üzerinekanala bir ceza daha verdi. “4 Soru 4 Cevap” programına konuk olan Yanardağ’ın “hükümete, spor camiasına ve TRT’ye hakaret içeren sözlerinden” dolayı yayıncı kuruluşa idari para cezası yaptırımı uygulandı (7 Eylül).
TELE1’den RTÜK Başkanı’na suç duyurusu: TELE1, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin hakkında görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Kanalın avukatları Doç. Dr. Hasan Bıyıklı, Şahin Mengü, Mutluhan Karagözoğlu, Ahmet Çörtoğlu, Şükrü Evrim İnali, Elif Tığlı Özcihan, Sıtkı Burak Yağız Çörtoğlu, Semih Ecer ve Ayşenur Şimşek’in kaleme aldığı suç duyurusunda, Şahin’in, 23 Mart 2020’de gazeteci Can Ataklı ile ilgili paylaştığı “Can Ataklı’nın ayrımcılık içeren ifadelerini kabul edemeyiz. Bu nedenle 6112 sayılı yasaya göre Tele1 hakkında inceleme başlattık. Başkan olarak tavrım, ilk Üst Kurul toplantısında gündeme alınması ve en üst limitten ceza verilmesidir” şeklindeki sözlerine de yer verilerek eklendi: “Tarafsız ve bağımsız olması gereken bir Kurul, şüphelinin yönetim tercihleri sebebiyle tarafsız ve bağımsız olma özelliğini yitirmiştir” (3 Eylül).
RTÜK Başkanı’na “İhsas-ı rey” suçlaması: RTÜK üyesi İlhan Taşcı, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in gazeteci İsmail Saymaz ile ilgili sosyal medya paylaşımını eleştirdi. Daha önce RTÜK Başkanı’nın “İhsas-ı rey” (oyunuzu/tarafınızı belli ettiniz) iddiasıyla yangın haberlerini yapan televizyonlara verilecek cezaların konuşulacağı kurul toplantısından çıkarılmasına neden olduğu Taşcı, Şahin’e “İhsas-ı rey yaptınız, toplantıya katılamazsınız” dedi. Taşçı, Şahin’in, gazeteci İsmail Saymaz’ın Halk TV yayınında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “Haydi yürü yürü” diye seslenen kadına dair kullandığı ifadelerle ilgili sosyal medyada “Bir anneye hakaret edildi, program hakkında inceleme başlatıldı” şeklinde ifadeler kullanmasına tepki gösterdi; bunun bir “İhsas-ı rey” örneği olduğunu bildirdi. Taşçı, “Dosyanın görüşüleceği RTÜK toplantısına ihsas-ı rey nedeniyle katılamazsınız. Katılırsanız salondan çıkarılmanızı Üst Kurula teklif edeceğimi şimdiden ilan ediyorum” dedi (30 Ağustos).
RTÜK “fonculuk”tan vazgeçti: Medya kuruluşlarının yurtdışından fon almasını “milli güvenlik sorunu” olarak gördüğünü açıklayan RTÜK’ün, “Kolluk kuvvetleri, yargı mensupları, basın çalışanları ve sivil topluma Avrupa Konseyi standartları ve araçları konusunda eğitimler verilerek yaratılacak farkındalık ile ifade ve medya özgürlüğünün geliştirilmesi” amacıyla Avrupa Konseyi’nden 3.6 milyon euro (yaklaşık 36 milyon TL) alacağı açıklandı. Haberinde gündeme gelmesinden RTÜK, “Bahse konu proje, AB’nin karşılanmaz talepleri sebebiyle AB Başkanlığı ile görüşülerek bir süre önce tarafımızdan askıya alınmıştır” açıklaması yaptı (20 Ağustos).
RTÜK Başkanı “ihsas-ı rey”e sığındı: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, RTÜK üyesi İlhan Taşçı’nın yangın haberlerini yapan televizyonlara verilecek cezaların konuşulacağı RTÜK toplantısından çıkarılmasından sonra açıklama yaptı. Daha önce birçok toplumsal olaya dair TV yayınlarına RTÜK’te görülmeden tutumunu ortaya koyan Şahin, yaptığı açıklamada Taşçı’ya “ihsas-ı rey” suçlaması getirdi: “Üst Kurul toplantısı öncesinde yaptığı sosyal medya paylaşımlarıyla ihsas-ı rey yapan üyemiz İlhan Taşçı’nın sadece ilgili dosyaların görüşülmesi sırasında toplantıdan çıkarılmasını müzakere ettik. İlgili mevzuat çerçevesinde Üst Kurul’da yapılan oylama sonucunda RTÜK Üyesi Sn. Taşçı’nın sadece bahse konu dosyaların müzakerelerine katılmaması kararı alınmıştır” (11 Ağustos).
Taşçı’sız RTÜK toplantısında “yangın” cezaları: RTÜK’ün CHP’li üyesi Okan Konuralp, Twitter hesabından, muhabirinin “O kadar hızlı geliyor ki alevler, kabus gibi…” ifadesini kullandığı yangınlara ilişkin yayından Fox TV’ye ceza verilmesine karar verdiğini duyurdu. RTÜK, gazeteci Fatih Altaylı’nın aşı karşıtlarını eleştirdiği sözlerini gerekçe göstererek HaberTürk TV’ye ceza verdi. Konuralp, RTÜK Başkanı Şahin’in “Yangın haberlerine sansür” talimatına yönelik aralarında CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Ağır sansür altındayız” tepkisinin de olduğu açıklamaları, yorumlarıyla haberleştiren kanalları da cezalandırdığını duyurdu. Ağırlıklı olarak yangın haberlerinden Halk TV, KRT, Tele 1 ve TR 35 kanallarına toplam 17 dosyadan oy çokluğuyla cezaların verildiği RTÜK toplantısından CHP’li üyesi İlhan Taşçı çıkarıldı (11 Ağustos).
RTÜK’ten kınama yerine “ders”: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Muğla’nın Marmaris ilçesi İçmeler Mahallesi’nde canlı yayın sırasında Halk TV ekibine yönelik yapılan saldırıyı kınamak yerine, Ülke TV muhabirine bir CHP milletvekilinin yaptığını iddia ettiği bir saldırıdan bahsederek “ders” verdi. Şahin, “Bazılarının yaptığı gibi bizim için medyanın ötekileştirilmesi asla söz konusu değildir” ifadelerini kullandı. Açıklamada, “Dün Ülke TV muhabirine hem de kadın bir gazeteciye yapılan, belli zihniyetin acı bir şekilde görmezden gelebildiği şiddeti kınadığımız gibi Halk TV’ye yapılan saldırıyı da kabul etmiyoruz. Bazılarının yaptığı gibi bizim için medyanın ötekileştirilmesi asla söz konusu değildir” denildi (6 Ağustos).
RTÜK’ten “yangın” ayarı: RTÜK, Türkiye’nin güney bölgelerinde görülen orman yangınlarına ilişkin yayınlarda, resmi yetkililer dışındaki açıklamalara ve kulaktan dolma bilgilere riayet edilmemesi gerektiğini bildirdi. RTÜK, “Bilhassa çocukların ekran başında olabileceği saatlerde korku ve endişe uyandırıcı görüntülerin servis edilmemesi son derece önemlidir… Bu minvalde yayıncı kuruluşlarımızdan bu ve bunun gibi afet durumlarında özel itina beklediğimizin altını çizerek, aksi durumun çeşitli yaptırımları doğuracağını hatırlatırız” dedi (29 Temmuz).
Tele1 ve Bloomberg HT’ye ağır cezalar: RTÜK, yeni üyeler Mehmet Daniş, Orhan Karadaş ve Deniz Güçer’in katılımıyla gerçekleşen haftalık olağan toplantısı sonunda, Tele1 televizyonunda yayımlanan “5. Boyut” programına konuk olarak katılan Ahmet Saltık’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlık durumuna ilişkin, “çeşitli hastalıklarının bulunduğu ve TBMM Başkanı’nın kendisinden sağlık raporu istemesi gerektiği” yönündeki “gerçeğe aykırı” olarak nitelendirilen ifadeleri nedeniyle kanala üst sınırdan idari para cezası verdi. RTÜK, Fatih Altaylı ve Emin Çağlar arasında geçen Türkiye Futbol Federasyonu’na yönelik kullanılan ifadelere “Spor Saati” programında yer veren Bloomberg HT televizyonuna da “eleştiri sınırları aşıldığı” gerekçesiyle üst sınırdan idari para cezası verilmesi kararlaştırıldı (28 Temmuz).
RTÜK bağımsız medyadan “ihanet” gördü: RTÜK, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un bazı medya kuruluşlarının ABD’den fon aldığı iddiasını dillendirmesinin ardından “yerli ve milli medya”yğ öven bir açıklama yayımladı. RTÜK açıklamasında, Altun’un açıklamasına paralel ifadeler kullanılarak “Yabancı kurum ve kuruluşların fonlarıyla Türkiye’de faaliyet gösteren medyanın olası milli güvenlik sorunlarına yol açabileceği gerçeğiyle hareket ederek Üst Kurul olarak gerekli tüm düzenleme ve denetleme faaliyetlerini titizlikle ele almaktayız. Yerli ve milli medyamız yalnız ve sahipsiz değildir…Son örneğini 15 Temmuz’da gördüğümüz üzere dış bağlantıları bulunan hain girişimler tezgâhlanmakta yetmezse huzur ve güven ortamını zedeleyebilmek için bambaşka formüller devreye sokulmaktadır. Türkiye’yi dışarıdan dizayn etme çabasında olanların kullandığı en önemli argümanların başında da maalesef medya gelmektedir. Basın özgürlüğü adı ve görüntüsü altında Türkiye düşmanlığı şifreleri üretilmekte ve algı operasyonlarıyla negatif propagandalar topluma pompalanmaktadır” denildi (23 Temmuz).
RTÜK nihayet Sözcü’ye lisans verdi: RTÜK, Sözcü Grubu’nun “SRT Sivas” isimli televizyon kanalının logosu “SZC” şeklinde değiştirilmesi yönelik talebini, Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin Mayıs’ta RTÜK’ün buna yönelik talebi reddetmesine ilişkin işlemi iptal etmesinin ardından onayladı. Sözcü TV, 21 Şubat 2020’de uydudan ulusal yayın yapan SRT isimli kanalı, sahibi olan Mega Ajans Reklamcılık Ticaret Şirketi’nden satın aldı. Kanalın “Sivas SRT” olan logosunu “SZC” olarak değiştirmek için 27 Şubat 2020’de RTÜK’e başvurmuştu (7 Temmuz).
RTÜK’ten Halk TV’ye “Cemo” cezası: RTÜK’ün CHP’li üyesi Okan Konuralp, eski CHP milletvekili ve müzisyen Hilmi Yarayıcı’nın 27 Haziran’da katıldığı “Görkemli Hatıralar” programında “Cemo” şarkısını seslendirmesini “terör örgütü propagandası” olarak gören RTÜK’ün, oy çokluğuyla Halk TV’ye para ve program durdurma cezası verdiğini duyurdu (7 Temmuz).
RTÜK Cezaları
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde haber ve program yayınlarından dolayı TV kuruluşlarına toplam 26 idari para cezası ve 3 kez yayın durdurma cezası verdi. Radyo kuruluşlarına bu dönemde herhangi bir işlem yapılmadı.
Kurul, TV kuruluşlarına toplam 7 milyon 761 bin 375 TL idari para cezası verdi (Reklam ve ticari yayınların değerlendirme dışı bırakıldığı “RTÜK cezaları” bölümü, RTÜK’ün 14 Nisan – 7 Temmuz 2021 tarihleri arasında gerçekleştirdiği 13 toplantının kayıtları incelenerek hazırlandı).
RTÜK, TV kanallarına “milli manevi değerler”e ilişkin ilkenin ihlali nedeniyle 2 kez, “toplumsal cinsiyet eşitliği”ne ilişkin ilkenin ihlali nedeniyle 2 kez, “kişileri fal veya batıl inançlar yoluyla istismar edemez” ilkesinin ihlali nedeniyle 2 kez, “insan onuru” ilkesini ihlalden 10 kez ve “tarafsızlık” ilkesini ihlalden 5 kez idari para cezası verdi. RTÜK, aynı dönem TV kuruşlarına “şiddete özendirme” gerekçesiyle 2 kez, teröre özendirme gerekçesiyle 1 kez, “masumiyet karinesi”ne ilişkin ilkesini ihlalden 1 kez ve “ayrımcılık” ilkesini ihlalden 1 kez idari para cezası verdi.
RTÜK, geçen yılın aynı döneminde haber ve program yayınlarından dolayı TV kuruluşlarına 46 para cezası ve toplam 15 kez yayın durdurma cezası verirken bu dönemde radyo kuruluşlarına herhangi bir işlem yapılmadı Kurul, televizyon kanallarına toplam 1 milyon 190 bin 026 TL idari para cezası vermişti.
Milli ve manevi değerler: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan “Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz” ilkesini ihlalden Fox TV’ye Yasak Elma ve Baraj dizileri için toplam 2.024.670 TL idari para cezası verdi
Toplumsal cinsiyet: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (s) bendinde yer alan “Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez” ilkesinin ihlali nedeniyle, Kanal D’ye (Camdaki Kız) 1.095.148 TL ve FOX TV’ye (Masumiyet) 1.012.335 TL olmak üzere toplam 2.107.483 TL idari para cezası verdi. |
Batıl inanç: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (r) bendinde yer alan “Yayın hizmetleri… kişileri fal veya batıl inançlar yoluyla istismar edemez” ilkesinin ihlali nedeniyle, TV 19’a 2 kez toplam 56.476 TL idari para cezası verdi
Tarafsızlık ilkesi: RTÜK 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan “Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır” ilkesinin ihlali nedeniyle Halk TV’ye İrfan Değirmenci ile Ana Haber ve “Şirin Payzın ile Sözüm Var” programları için iki kez 28.238 TL, FOX TV’ye (FOX Ana Haber) için 1.493.315 TL, TELE 1 TV’ye (Gün Başlıyor) ve TV 100’e (Şimdi Konuşalım) 30.415 TL olmak üzere toplam 1.608.444 TL idari para cezası verdi.
Ayrımcılık: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan “Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, engellilik, siyasî ve felsefî düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez” ilkesinin ihlali gerekçesiyle TELE 1 TV’ye 28.238 TL idari para cezası verdi.
Terör: RTÜK, “terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, … özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz” ilkesinin ihlali nedeniyle Halk TV’ye (Görkemli Hatıralar) 3 kez yayın durdurma ve 65.477 TL idari para cezası verdi.
İnsan onuru ve özel hayatın gizliliği: RTÜK 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesindeki “insan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez” ilkesinin ihlali nedeniyle Kanal D’ye (Arka Sokaklar) 776.977,00 TL, KRT’ye (Şimdiki Zaman, Söz Meclisi ve Haber Aktif) toplam 4 kez 28.238 TL Halk TV’ye (Haber Masası ve İki Yorum) 87.312 TL ve Tele 1 TV’ye (Ankara Rüzgarı; Gün Ortası ve 5. Boyut) toplam 84.714 TL olmak üzere toplam 1.064.859 TL idari para cezası verdi.
Şiddete özendirme: RTÜK 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinde yer alan, “Şiddeti özendirici ve kanıksatıcı olamaz.” ilkesinin ihlali nedeniyle, SHOW TV’ye (Survivor ve Çukur) toplam 1.775.223 TL idari para cezası verdi.
Masumiyet karinesi: RTÜK 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (i) bendi, “Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilân edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz” ilkesini ihlalden TV 100’E (Var Odası) 30.415 TL idari para cezası verdi.