MEDYA GÖZLEM VERİTABANI
ENGLISH
BİA MEDYA GÖZLEM / TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2021
Düzenlemeler, tepkiler, dayanışma, işsizlik
2021 3. Çeyrek Medya Gözlem Raporu - Düzenlemeler, Tepkiler, Dayanışma, İşsizlik
Erol Önderoğlu - Bia Haber Merkezi 20/10/2021

Geçen yıl sosyal medya platformlarına yasal temsilci atamalarını ve içerikleriyle RTÜK tarafından denetlenmelerini öngören düzenlemeyi geçiren iktidar, “dezenformasyon” adına sosyal medya kullanıcılarına hapis cezaları getirmeye hazırlanıyor. Hak örgütleri ve muhalefet, Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde yapılan hazırlıkları ve son günlerde “Yabancı fonlardan yararlanan medya kuruluşları”na dönük yasaya dair iktidar blokundan yapılan açıklamaları, 2023 Seçimleri öncesi eleştirel habercilik ve sosyal medyayı kısıtlama girişimleri olarak değerlendiriyor.

Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde ulusal ve uluslararası gazetecilik ve ifade özgürlüğü örgütleri, Türkiye’de yargılanan birçok gazetecinin duruşmasını dayanışma olarak izledi. İzlenilen davalardan biri de, şiddet uygulayan üç polisi Anayasa Mahkemesi kararıyla yargılatmayı başaran bianet.org eski muhabiri Beyza Kural’ınkiydi. 20 Eylül 1992 tarihinde devlet ajanlarınca Diyarbakır’da öldürülen gazeteci Musa Anter anıldı. Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nün 13’üncüsü çevrimiçi bir törenle Canan Arın ve Filipinli gazeteci Maria Ressa’ya verildi.

TIKLAYIN – BİA Medya Gözlem Raporları

TIKLAYIN- Medya ve sosyal medyaya baskıda tam pres

TIKLAYIN- Gün gün üç aylık medya/ifade özgürlüğü ihlalleri/Tam metin

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, İfade Özgürlüğü Derneği’nin kurucularından Prof. Yaman Akdeniz’in ortaya çıkardığı, Diken sitesinde 9 Ağustos 2019’da çıkan bir haberin yayından kaldırılmasını isteyen “sahte” bir hakimlik kararını Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e soru önergesi yoluyla sordu.

Son üç ayda kamuoyu önünde veya etkinliklerde yaptıkları konuşmalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medyayı “bela”, TBMM Başkanı Mustafa Şentop da “dijital faşizm” olarak niteledi.

ÇGD; Nadire Mater, Aydın Engin, Kazım Güleçyüz gibi birçok gazetecinin yargıya taşıdığı Basın KartıYönetmeliği’ndeki ayrımcılığın iptali için mücadele veriyor. ÇGD Genel Başkanı Can Güleryüzlü, Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı ve özellikle de kurumun başkanı Fahrettin Altun’un tutumunu eleştirdi.

Habercilerin polis müdahalelerini görüntülemelerini yasaklayan Emniyet Genel Müdürlüğü Genelgesi ve polisin buna bağlı tutumu, İstanbul Taksim’de medya temsilcilerinin karşısına şiddet olarak çıktı.

RTÜK’ün orman yangınları nedeniyle, altı kanala ceza verilmesi, Muğla Milas’taki Kemerköy Termik Santrali’nde bakanların yapacağı basın açıklamasına Fox TV, Halk TV ve Reuters gibi yayın ekiplerinin izlemelerine izin verilmemesi, Muğla İçmeler’deki canlı yayın sırasında Halk TV ekibine saldırılmasına da tepki gösterildi.

Düzenlemeler

Danıştay “basın kartı” için Altun’dan savunma istedi: Danıştay 10. Daire, 14 Aralık 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni Basın Kartı Yönetmeliği’nin bir maddesinin tümden, beş maddesinin bazı bentlerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle ÇGD’nin açtığı davada, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan savunma istedi (20 Eylül).

Sosyal medya için “dezonformasyona önlem” hazırlığı: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ekim’de Meclis’in açılmasıyla birlikte gündeme geleceğini söylediği sosyal medya yasasıyla ilgili düzenlemede sona gelindi. Düzenleme ile sosyal medyada “yalan haber yapan, yayan ve hakaret eden” kişilere yönelik ceza tanımlaması, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yer alacak. Sosyal medya üzerinden bir kişiye hakaret edilmesi durumunda şüphelinin 3 aydan 2 yıla kadar hapisle yargılanması planlanıyor. Yalan haber yayan ve yapanların da 1 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor. Kanundaki artırım sebepleri sosyal medya aracılığıyla işlenen suçlar için de geçerli olacak. Düzenlemeyle yalan haber üreten ve yayanları denetleyecek “sosyal medya başkanlığı” türünden bir mekanizmanın kurulması da planlanıyor. Bu yapı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ya RTÜK içerisinde sosyal medyayı denetleme görevi yürütecek. (17 Ağustos).

AKP’li Özkaya düzenlemeyi savundu: TBMM’nin AKP’li Anayasa Komisyonu Başkanvekili Ali Özkaya, “Sosyal medyada dezenformasyon yapanlara 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve sosyal medyayı bir süre kullanamama gibi cezalar getirilmeli” dedi. Özkaya, benzer düzenlemelerin Avrupa ülkelerinde de bulunduğunu savunup “Pek çok AB ülkesi Türkiye ile aynı tehdidi yaşıyor. Toplumun geniş kitlelerini baskı altına alıyor, normal hayatta suç olan sosyal medyada da suç. Fakat sahte hesaplar nedeniyle suçla etkin mücadele yapılamıyor. Bu çözülmeli, herkesin kimliği bilinmeli. Ceza Kanunu’nda ifade özgürlüğünü sınırlamayan, kamuya açık sosyal paylaşım ve ifade özgürlüğü alanında bilginin doğru yayılmasını sağlayan bir düzenleme için çalışma yapabiliriz” dedi (26 Temmuz).

Soru ve araştırma önergeleri

Şimdi de sansür kararının sahtesi çıktı! CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, İfade Özgürlüğü Derneği’nin kurucularından Prof.Yaman Akdeniz’in ortaya çıkardığı, Diken sitesinde 9 Ağustos 2019’da çıkan bir haberin yayından kaldırılmasını isteyen “sahte” bir hakimlik kararını Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e soru önergesi yoluyla sordu.

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, basın kartı sahibi olup olmadığına bakılmaksızın, tüm gazetecilere yıpranma payı hakkı verilmesi talebini içeren soru önergesine, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’dan “basın kartı sahibi olmayan gazeteciler yıpranma payı hakkından faydalanamaz” şeklinde karşılık geldi. Gürer’in Basın İlan Kurumu ve İletişim Başkanlığınca uygulanan baskı ve cezalar ile sarı basın ayrımcılığına dair şikayetlerine ilişkin soru önergesini yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, “basın ahlak esaslarına” sığındı.

HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ise Gül’e, Musa Anter cinayet davasında Adalet Bakanlığı’nın neden İsveç’te yaşayan Eski PKK itirafçısı ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan’ın savunmasının altı yıldır neden alamadığını sordu.

Kamu bankalarının 2020 yılındaki ilan dağıtımına ilişkin tabloyu gündeme getiren CHP’li Çakırözer, “Halkbank, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve kamu katılım bankalarından 2020 yılında gazetelere toplam 300 bin sütun, santim; televizyon kanallarına 3 milyon 367 bin saniye ilan verilmiş. Ancak bu ilanlardan Fox, Tele1, KRT, Halk TV ile Cumhuriyet, Karar, Yeniçağ, Korkusuz, Millî Gazete, Birgün, Evrensel, Yeni Asya, Yeni Mesaj gibi gazetelere tek kuruş ilan yok” dedi.

CHP “sahte sansürü” Meclis’e taşıdı: CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Ekran karartmalar, basına ilan ambargoları yetmedi. Şimdi de gerçek haberleri engellemek için sahte mahkeme kararları çıktı. Bu yapılan hem usulsüzdür, hem de halkın haber alma hakkını engelleyen bir işlemdir. Bir yandan ‘dezenformasyonla mücadele edeceğiz’ diyorsunuz, peki bu sahte mahkeme kararları ne olacak? Soruşturma açılması için ne bekleniyor? Bu sahte erişim engeli kararlarının sorumluları hakkında derhal işlem yapılmalı ve caydırıcı cezalar verilmelidir” dedi. İfade Özgürlüğü Derneği’nin kurucularından Prof. Yaman Akdeniz’in ortaya çıkardığı, Diken’de 9 Ağustos 2019’da çıkan bir haberin yayından kaldırılmasını isteyen “sahte” bir hakimlik kararını da gündeme getiren Çakırözer, Bakan Gül’den kapsamlı bir soruşturma açılmasını ve bu sahte kararları düzenleyenler hakkında bir an önce caydırıcı yaptırım uygulaması talebinde bulundu (15 Eylül).

Gazetecinin “yıpranma hakkı”na ret: CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, basın kartı sahibi olup olmadığına bakılmaksızın, tüm gazetecilere yıpranma payı hakkı verilmesi talebini içeren soru önergesine, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’dan yanıt geldi. Oktay, basın mensuplarına yönelik fiili hizmet süresi zammı uygulamasıyla ilgili düzenlemenin 11 Kasım 2020’de yapıldığını hatırlatarak basın kartı sahibi olmayan gazetecilerin yıpranma payı hakkından faydalanması talebine olumsuz yanıt verdi. Oktay, önergede yer alan çok sayıda soruyu da yanıtsız bıraktı (19 Ağustos).

HDP’den Musa Anter için önerge: HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Adalet Bakanlığı’nın Musa Anter davasında mahkemenin taleplerini yanıtsız bırakmasını TBMM gündemine soru önergesiyle taşıdı. Kerestecioğlu, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde, Musa Anter davasının kilit önemdeki sanıklardan biri olan ve İsveç’te yaşayan Eski PKK itirafçısı ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan’ın savunmasının 6 yıldır neden alınamadığını sordu. Sorulardan biri, “Devlet gücünü kullanarak ağır insan hakları ihlallerine neden olmuş JİTEM örgütlenmesi içinde yer almış ve Musa Anter’in öldürülmesi başta olmak üzere pek çok siyasi cinayet hakkında bilgisi olduğunu kamuoyuyla paylaşmış kilit önemde bir sanığın, Abdülkadir Aygan’ın savunmasının 6 yıldır alınamamasının gerekçesi nedir?” oldu (29 Temmuz).

Oktay medyaya cezalar için “ahlak”a sığındı: CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in Basın İlan Kurumu ve İletişim Başkanlığı’nca uygulanan baskı ve cezalar ile sarı basın ayrımcılığına dair şikayetlerine ilişkin soru önergesini yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, basın ahlak esaslarına riayet etmeyen gazete ve dergiler hakkındaki ihbar ve şikayetlerin değerlendirilip karara bağlandığını belirtip “Bu doğrultuda basında çıkan haber, fotoğraf, köşe yazısı ve yorumları şikayet üzerine veya resen takip ederek sonuçlandırmaktadır” dedi. Oktay ayrıca, 29 Haziran 2021 tarihi itibariyle 15 bin 769 basın kartı sahibi basın mensubu bulunduğunu açıkladı. Gürer, Sözcü TV’ye bir yıldan fazla bir zamandır logo onayı verilmemesi, Odatv sitesinin kapatılması, muhalif yayın kuruluşlarında çalışan gazetecilere basın kartlarının verilmemesi ve resmi ilan cezası kesilmesi gibi konuları önergesinde gündeme getirmişti (16 Temmuz).

CHP ve HDP medyaya ilan ve reklamı sordu: Kamu bankalarının 2020 yılındaki ilan dağıtımına ilişkin tabloyu gündeme getiren CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Halkbank, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve kamu katılım bankalarından 2020 yılında gazetelere toplam 300 bin sütun, santim; televizyon kanallarına 3 milyon 367 bin saniye ilan verilmiş. Ancak bu ilanlardan Fox, Tele1, KRT, Halk TV’nin de aralarında bulunduğu televizyon kanalları ile Cumhuriyet, Karar, Yeniçağ, Korkusuz, Millî Gazete, Birgün, Evrensel, Yeni Asya, Yeni Mesaj gibi gazetelere tek kuruş ilan yok. Halkbank’ta Sözcü okurunun, Cumhuriyet okurunun hesabı yok mu? Vakıfbank mudileri arasında Fox, Halk TV izleyen yok mu? Kamu katılım bankalarının müşterileri arasında TV5 izleyicisi, Millî Gazete okuru yok mu? Ortada büyük bir hortumlama var. Bu santimler, bu saniyelerin toplamı hepimizin vergilerinden kesilen milyonlarca liradır. Bu bütçeler adil dağıtılmalıdır” dedi. Çakırözer ilan dağıtımındaki kriterleri de sordu. HDP de iktidar yanlısı basın kuruluşlarına kamu bankaları tarafından ilan-reklam kanalıyla aktarılan kamu kaynaklarının tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Meclis’te araştırma önergesi verdi. CHP ve İYİ Parti’nin de destek verdiği önerge AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi (9 Temmuz).

Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlıklardan

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül “Yargının her zaman ve her yerde mükemmel kararlar vermediğinin biz de farkındayız” sözleriyle özeleştiri yaparken Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’de CBS kanalına verdiği röportajda, gazetecilerin “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten yargılandıklarını inkar etti.

Son üç ayda kamuoyu önünde veya etkinliklerde yaptıkları konuşmalarda Erdoğan, sosyal medyayı “bela”, Meclis Başkanı Mustafa Şentop da “dijital faşizm” olarak niteledi.

Cumhurbaşkanı rakamlara inanmıyor: “Siz bunlara inanıyorsunuz yani. Sizin o uluslararası kurumlar dediklerinize ben güvenmiyorum. Benim hakkımda açılmış böyle davalar falan yok. Bakın sizi de aldatıyorlar, siz de bunlara inanıyorsunuz. Bunları kaynağında araştırıyor musunuz?” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir önceki hafta Birleşmiş Milletler’in (BM) zirvesi kapsamında gittiği ABD’de CBS kanalından gazeteci Margaret Brennan’a bir röportaj verdi; “İnsan hakları örgütleri, sadece size hakaret etmekten dolayı 100 bin vatandaşın soruşturulduğunu söylüyor” tespitine tepki gösterdi; 29 Eylül).

Bakan Gül yargı için “anlayış” istedi: “Doğru bilgiye dayanan yapıcı eleştiri yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına her zaman destek olur, güç verir. Ancak adalet duygusu gibi yüce bir değerin etkileşim ve spekülasyon unsuru olarak kullanılmasını ise yapıcı eleştiriden tefrik ediyoruz. Bu noktada ‘Yargıyı yargıya bırakın, işini yapsın’ diyoruz. Yargısız infaza herkes için karşı çıktığımız gibi yargının da yargısız infazını asla kabul etmiyoruz. Yargıyı yargıya bırakacak bir hukuk kültürünü medyasıyla, siyasetiyle, akademi ve sivil toplum kuruluşlarıyla hep beraber oluşturmamız gerekmektedir. Yargının kendi bağımsız ve tarafsız mecrasında işlemesi, hataların da o mecrada düzeltilmesi, temel kuraldır, vazgeçilmez ilkedir. Yargının her zaman ve her yerde mükemmel kararlar vermediğinin biz de farkındayız. Ancak eksik, hatalı karara karşı bir itiraz yolunun, bir düzeltme mekanizmasının olduğunu, hukuk düzeni içerisinde olduğumuzu da asla unutmamamız gerekmektedir” (Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Bursa Adalet Bölge Toplantısı’nda konuştu; 20 Eylül).

Erdoğan için sosyal medya “bela”: “Eğer garipsemezseniz inanın benim sosyal medyayla hiç işim yok. Ondan dolayı da çok rahatım. Benim tek derdim var; o günkü programıma, hemen sabahtan itibaren dersime çalışmak. Çünkü sosyal medya şu anda toplumumuzun en önemli tahrik unsurudur. Şu anda toplumda ciddi manada yaralarımız varsa bunun arkasında sosyal medya vardır. Getirisi olumlu değil ama götürüsü çok ağır. Derslerimize daha çok çalışalım ve bu sosyal medya belasından da mümkün olduğunca sıyrılalım.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mersin ziyareti sonrasında 81 ilden üniversite kazanan öğrencilerle gerçekleştirdiği Gençlerle Buluşma Programı’nın görüntüleri paylaşıldı; 18 Eylül).

Salona alınmayan Fox TV muhabiri Çelik’i düzeltti: AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Fox TV muhabiri Barış Kaya’nın AKP MYK toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısına alınmamasıyla ilgili açıklama yapıp “Bazılarının takıntılı şekilde ağır ifadeleri olsa da kişiselleştirmemeye çalışıyoruz. Bu şahsi bir problemdir. Bu kurumların kuralları var. Buradaki kurallara uyulmasını da isteriz. Kurumsal değil, muhabirin davranışlarına yönelik bir durumdur. Hiçbir şekilde kişiselleştirmemeye çalışıyoruz. Öylesine sıralı yalanlar söyleniyor ki yazık olan tarafsız gazetecilerin emeğine oluyor” diye savundu. Çelik’in bu açıklamasına yanıt veren Kaya, “Kişisel değil. Sorma dediği soruları sorduğum için almadı salona. ‘Ruhsar Pekcan sorusunu sorma’ demişti sordum.. Erdoğan Bayraktar sorusunu soracağımı da biliyordu. Salona almadı” dedi (13 Eylül).

Şentop, sosyal medyadan “dijital faşizm” çıkardı: “Günümüzde bazı sosyal medya platformları yalan haber, iftira, terör propagandası, darbe çağrısı, itibar suikastı, hedef gösterme, nefret söylemi ve ırkçılığın beşiği olmuş vaziyettedir. Bu bağlamda karşı karşıya bulunduğumuz en büyük tehditlerden biri dijital faşizmdir. Bunun tek çözüm yolu hukuk çerçevesinde mücadele etmek için en isabetli hukuki düzenlemeleri yapmak, uluslararası sözleşmeleri geliştirmektir. Nefret söyleminin ve dezenformasyonun yol açtığı zarar ile orantılı yaptırımların kararlılıkla uygulanması da sürecin bütünleyici ve olmazsa olmaz şartıdır. Uluslararası çok uluslu şirketler ulusal kanunları ve hukuk düzenini tanımamak, ayrı bir hukuk düzeni geliştirmek arzusundadır. Burada parlamentoların birlikte hareket etmesi gerektiği kanaatindeyim” dedi (Meclis Başkanı Mustafa Şentop, Avusturya’nın başkenti Viyana’daki Parlamentolar Arası Birlik (PAB) toplantısında sosyal medyayı dijital faşizme benzetti; 8 Eylül).

AKP’den şiddete tepkide çifte standart: Eleştirel gazeteciler polis veya üçüncü şahısların saldırısına maruz kaldığında sessiz kalmayı tercih eden iktidar çevreleri, aynı akıbetle A Haber gibi iktidara yakın medya kuruluşları karşılaştığında ses çıkarıyor. AKP sözcüsü Ömer Çelik, “A Haber ekibine yapılan saldırıyı kınıyoruz. Şiddet asla kabul edilemez. Şiddete başvurmak sadece acizliğin ifadesidir. Saldırı sonrası özür dilenmesi gerekirken, hedef göstermenin devam etmesi barbarlık ve suçtur” dedi. AKP İstanbul Milletvekili Hasan Turan, A Haber’in CHP ve İYİ Partililer tarafından hedef gösterildiğini savunup “Hedef gösterirseniz iktidara geldiğimiz gün A Haber’e el koyacağız derseniz. A Haberi hedef gösterenler masum değildir” ifadelerini kullandı. AKP İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy da saldırının talimatla yapılmış olabileceğini ileri sürdü (27 Temmuz).

Altun hedef AHaber olunca kınar: “Darp edilen kameraman Ayhan Arıtürk ve muhabir Çağdaş Evren Şenlik ile A Haber ailesine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Görevinin başındaki habercilere yönelik şiddet, asla kabul edilemez. Bu vandallık aynı zamanda medya özgürlüğüne de bir saldırıdır. Basın özgürlüğünü dilinden düşürmeyenlerin, bu saldırıya seslerini çıkarmamaları onlar adına bir utanç vesikası olarak kalacaktır” (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, A Haber muhabiri Çağdaş Evren Şenlik ile kameraman Ayhan Arıtürk’ün, İstanbul Şile sahilinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı cankurtaranlarca darp edilmesini kınadı; 25 Temmuz).

Erdoğan sosyal medyadan “yalan terörü” gördü: “Medya ve sosyal medyada yer alan yalan haberlerle ilgili ciddi cezai müeyyide öngören bir yasa çalışmanız var mı?” sorusu üzerine “Büyük Millet Meclisi’miz sosyal medya ile alakalı bir yasa geçirdi. Fakat bu yasanın devamında özellikle yalan terörü hususunda bir adım daha atılması gerekiyor. Bu konuda da yaptığımız bir çalışma var. Uluslararası alanda özellikle bu yalan teröründe ne tür adımlar atılıyor, ne tür düzenlemeler, ne tür müeyyideler getiriliyor, karşılaştırmalı bir çalışma yaptık. Ekim ayından itibaren bununla ilgili de Meclis’te bir çalışma yürütülecek” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, verdiği bir röportajda, sosyal medyaya yönelik yeni düzenlemenin ihtiyaç olduğunu savundu; 21 Temmuz).

AKP’li Ünal’dan sosyal medya düzenlemesi mesajı: “Dezenformasyonla mücadele, terörle mücadele kadar önemli. Çünkü biz terörü silahlı şiddete dayalı bir yapı olarak anlayamayız. Terörün ortak amacı kaos oluşturmak, ‘düzen’ fikrini ortadan kaldırmaktır. Dezenformasyon dediğimiz ve inşa edilmiş sahte gerçeklik üzerinden toplumlar üzerinde çok ciddi anlamda bir algı operasyonu yapılıyor. Sosyal medya yalanları, sosyal medyada oluşturulmak istenen sahte gerçeklikle ilgili ciddi düzenlemelere gidiyor. Bu bir ayağı işin. Bu tarafsız platformlarda paylaşılan yalan haberlerin de orada oluşturulan dezenformasyonun ortaya koyduğu bir terör biçimi var. Ve bununla bütün dünya mücadele ediyor” (AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, DHA’ya partisinin yeni bir sosyal medya düzenlemesi üzerinde çalıştığını söyledi; 17 Temmuz).

Bahçeli’den AYM’ye tehdit: “Bizim Anayasa Mahkemesi ile ilgili görüşümüz değişmemiştir. Bu mahkemenin yeni ve sivil nitelikli bir anayasa yazımıyla yeni baştan yapılandırılması millet vicdanının yegane arzu ve beklentisidir. Bu kervan böyle gitmez, bu devran bu şekilde süremez. Açılan bir şey zamanı geldiğinde kapatılır. Bu hesap da elbet bir gün muhataplarına sorulur. Hak zayi olmaz, heba olmaz, gecikse bile hakkın teslimi eninde sonunda tarafını ve yerini bulur. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na tavsiyem bu sözlerimi aklından çıkarmamasıdır.” (MHP lideri Devlet Bahçeli, tutuklanıp tahliye edilen HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu’na dört ay sonra milletvekilliğinin iade edilmesinden sonra Twitter paylaşımıyla Anayasa Mahkemesi’ni tehdit etti; 16 Temmuz).

Soylu’nun “gazetecilik dersi”: “Ne olursunuz siyasete alet olmayın ya. Sizden bir istirhamım var. Bakınız, siyasete alet olmayın. Bir tek söyleyeceğim bu…Siyasete alet olmayın. Siz basın mensuplarısınız, bir siyasi partinin mensubu değilsiniz. Bir ideolojinin taraftarı değilsiniz. Yapmanız gereken önemli şeylerden bir tanesi fotoğraf çekmek, olayı ortaya koymaktır. Anlatabildim mi? Sadece bu iş için söylemiyorum, siyasete alet olmayın. Kime cevap hakkı doğdu? Bana yönelik o kadar itham var ki! Ben dünyanın en kötü adamıyım. Haydi görüşürüz.” (İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘132 bin ailenin bayramda yüzlerinin gülmesini istemeyen bir kişi var, o da İçişleri Bakanı’ sözleri sorulan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, cevap hakkı gereği yanıt almayan çalışan bir gazeteciye gazetecilik dersi vermeyi tercih etti; 2 Temmuz)

Tepkiler

Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde birçok yerel ve uluslararası gazetecilik kuruluşu, “dezenformasyon” adına sosyal medyada hapis öngören düzenleme getirme girişimlerine ortak ve kurumsal tepki gösterdi.

ÇGD; Nadire Mater, Aydın Engin, Kazım Güleçyüz gibi birçok gazetecinin yargıya taşıdığı Basın Kartı ayrımcılığıyla ilgili Yönetmeliğin iptali için mücadele veriyor. ÇGD Genel Başkanı Can Güleryüzlü, Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı ve özellikle de başkanı Fahrettin Altun’un tutumunu eleştirdi.

Habercilerin polis müdahalelerini görüntülemelerini yasaklayan Emniyet Genel Müdürlüğü Genelgesi ve polisin buna bağlı tutumu, İstanbul Taksim’de medya temsilcilerinin karşısına şiddet olarak çıktı.

RTÜK’ün orman yangınları nedeniyle, altı kanala ceza verilmesi, Muğla Milas’taki Kemerköy Termik Santrali’nde bakanların yapacağı basın açıklamasına Fox TV, Halk TV ve Reuters gibi yayın ekiplerinin izlemelerine izin verilmemesi, Muğla İçmeler’deki canlı yayın sırasında Halk TV ekibine saldırılmasına da tepki gösterildi. 

Cezasızlık Musa Anter davası kapsamında birçok gazetecilik örgütünün tepkisine neden oldu. Gazeteci Süleyman Gençel’in gözaltına alınması, Fox TV muhabiri Barış Kaya’nın AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in basın toplantısına alınmaması; BirGün gazetesi köşe yazarı Güvenç Dağüstün, DHA muhabiri Ahmet Yeşilmen, Kubilay Özev ile İHA muhabiri Erdal Can İçelli gibi çok sayıda gazetecinin fiziki olarak hedef alınması da gazetecilik hak örgütlerinin kınamasına konu oldu.

Beş örgütten “sosyal medya tasarısı”na tepki: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB), PEN Yazarlar Derneği ve Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) İstanbul Temsilciliği, iktidarın bugüne kadar kamuoyuna açıklamadığı, meslek örgütlerinden ve STK’lerden görüş almadığı ve “dezenformasyon”a karşı Ekim ayında TBMM’ye getirilmesi beklenen sosyal medya yasa tasarısına ortak tepki gösterdi. Beş meslek örgütünün düzenlediği “Haberin serbest dolaşımını engelleyecek yeni düzenlemelerin yaratacağı sorunlar” adlı toplantıda bilgilendirme yapıldı; ifade özgürlüğünü kısıtlanması endişeleri dile getirildi (27 Eylül).

Gençel’e gözaltıya tepki: DİSK Basın İş, İzmir’deki evinden gözaltına alınan a3haber.com sitesi genel yayın yönetmeni, gazeteci Süleyman Gençel’in bir an önce serbest bırakılmasını istedi (23 Eylül).

ÇGD’den Altun’a eleştiri: ÇGD Genel Başkanı Can Güleryüzlü, iptali için yargıya taşıdıkları Basın Kartı Yönetmeliği’ne ilişkin dosyada Danıştay 10. Daire’nin, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan savunma istemesiyle ilgili bir açıklama yaptı. Güleryüzlü, “Bu işin bu kadar uzamasının tek nedeni, basın özgürlüğünü adeta hasım gören Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dur. Basın kartlarını gazetecileri tehdit aracı haline dönüştürmek için yönetmeliği, ‘yenileme’ adı altında hukuka aykırı şekilde keyfi hükümlerle dolduran; Danıştay’da açtığımız davada haksız olduğu ortaya çıkan Fahrettin Altun, Mayıs’ta hukuku adeta arkadan dolanarak, diğer bir ifadeyle hile yaparak yönetmelikte yürütmesi durdurulan maddeleri tekrardan değiştirme yoluna gitmişti” dedi (20 Eylül).

Anter davasında cezasızlığa RSF eleştirisi: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, 20 Eylül 1992 tarihinde devlet ajanlarınca Diyarbakır’da öldürülen gazeteci Musa Anter ile ilgili Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren yargılamada zamanaşımı tehlikesine değindi. Twitter mesajında cezasızlığı eleştiren Önderoğlu, “Yeşil yakalansın, İsveç’teki Abdülkadir Aygan’ın itirafları kayda geçsin istenmedi. Oysa ki devlet, Susurluk Raporu’nda Anter’in devlet ajanlarınca öldürüldüğünü itiraz etmişti. Ape Musa’yı ölümünün 29. yılında saygı ve sevgiyle anıyoruz” dedi (20 Eylül).

ÇGD’den “mikrop” sözüne tepki: Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Samsun Temsilcisi Mehmet Rebii Özdemir, yerel gazetecilere “mikrop hükmünde” diyen Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir’e tepki gösterdi. Özdemir, “Tekrar ifade ediyoruz bize aba altından sopa göstermeyin. Biz mikrop ifadesine alınmayız ve görevimizi yapmaya halkı bilgilendirmeye yine devam ederiz. Hatta sizin haberlerinizi de yapmaya yine devam ederiz. Gerekirse, eleştiri iyi yaptığınızı iyi yaptı diye kamuoyuyla paylaşırız. Sizin gibi ‘mikrop’ diyerek Meclis salonlarında çığırtkanlık yapmayız” dedi (11 Eylül).

RSF ve CFWIJ’ten polise tepki: RSF ve Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ), Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla Taksim Tünel’de gerçekleştirilecek basın açıklamasını izlerken Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer’in çektiği görüntülerin polis müdahalesiyle silinmesinin istenmesine tepki gösterdi. Kuruluşlar, müdahaleyi hukukdışı olarak niteledi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, “Özel hayata yoğrulmayacak, polisin anti demokratik pratiğine ışık tutabilecek görüntülerin zorla silinmek istenmesi ve bu yolla medya temsilcilerine hayatın her hafta zehir edilmesi kabul edilemez!” dedi (6 Eylül).

Fox TV’nin dışlanmasına RSF ve Konsey tepkisi: RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Fox TV muhabiri Barış Kaya’nın AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in basın toplantısına alınmamasına tepki gösterdi. Önderoğlu “Fox Haber muhabiri Barış Kaya’nın AKP Sözcüsü Ömer Çelik’ten geldiği ifade edilen talimatla Parti Genel Merkezi’ndeki toplantıya alınmadığını üzüntüyle öğrendik. Keyfiyeti kınıyor, sansürle asıl saygısızlığın kamuoyuna yapıldığına inanıyoruz” dedi. Basın Konseyi’nden yapılan açıklamada da “Anayasa güvencesinde olan ifade ve basın özgürlüğünü bir türlü içselleştiremeyen; medya mensupları arasında ayrımcılık yapan iktidar partisi AKP, yeni bir skandala imza atmıştır” denildi (2 Eylül).

RSF’den şiddete tepki: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, BirGün gazetesi yazarı ve sanatçı Güvenç Dağüstün’e yönelik İstanbul Kadıköy’deki Özgürlük Parkı çıkışında girişilen saldırıyı kınadı. RSF Türkçe’nin Twitter adresiden yapılan açıklamada, “Sorumlular yakalanmalı, basına sistematik saldırıları besleyenlerin işi olup olmadığı belirlenmelidir” denildi (31 Ağustos).

Taş’ın “intiharı” için kapsamlı soruşturma istendi: CPJ ve RSF kuruluşları, Türkçe Yayın Yönetmeni olduğu Ankara Çankaya’daki Kırım Haber Ajansı’nda 8 Ağustos’ta ölü bulunan gazeteci Aydın Taş’ın intihar olduğu ifade edilen ölümünün tüm boyut ve olasılıklarıyla soruşturulmasını istedi. Kuruluşlar, yakın dönem için KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’dan randevu talebi, meslektaşlarıyla çeşitli projeleri ve Ukrayna için de seyahat planı bulunan Taş’ın intihar etmek için sebebi bulunmadığını meslektaş tanıklıklarına dayanarak bildirdi. Türkiye Ukrayna Romanya Kırım Sanayici İş İnsanları Derneği (TURKSİD) Ukrayna Başkanı İsmet Yüksel ise Taş’ın ölümüne ilişkin yaptığı paylaşımda “Geçen hafta kaybolan Kırım’da Ayder Cumaladdinov asılarak ölü bulundu. Yine bugün Kırım’da Osman Acıosmanov asılar ölü bulundu. Bu kadar tesadüf olabilir mi? Neler oluyor?” diyerek cinayet şüphesine dikkat çekti (8 Ağustos).

ÇGD’den Bekçi şiddetine kınama: ÇGD, İstanbul Beylikdüzü’nde DHA muhabiri Ahmet Yeşilmen ve Kubilay Özev ile İHA muhabiri Erdal Can İçelli’nin karşı karşıya kaldığı bekçi şiddetini kınadı; “bekçilik” anlayışının güvenliği sağlamanın değil şiddetin kaynağını oluşturduğunu bildirdi (17 Ağustos).

Yangın yayınlarına cezalara tepkiler: TGS, TGC ve Basın Konseyi, RTÜK’ün orman yangıları nedeniyle, altı kanala toplam 17 dosyadan oy çokluğuyla verdiği cezaya tepki gösterdi. TGS açıklamasında, “Bir sansür kurumuna dönüştürülen RTÜK, yangınları haberleştiren kanallara ceza yağdırdı. Halkın gerçekleri öğrenmesine engel olan, yangını söndürmek yerine sansürlemeye çalışan zihniyet kaybedecek, gazetecilik kazanacak. Basın hürdür sansür edilemez!” dedi. TGC de, kararlara, “RTÜK bu cezalarla halkın haber alma, bilgilenme, gerçekleri öğrenme hakkını engellemekte ve Anayasa’yı yok saymaktadır” sözleriyle tepki gösterildi. Basın Konseyi de yaptığı açıklamada, “RTÜK’ü, muhalefet partileri kontenjanından gelen üyelerine saygılı olmaya, hem de basın özgürlüğüne bağlı kalarak halkın haber alma hakkına sahip çıkmaya bir daha davet ediyoruz” denildi (11 Ağustos).

İhlallere Tunceli Gazeteciler Derneği’nden tepki: Tunceli Gazeteciler Derneği, RTÜK’ün medyaya yönelik yanlı müdahaleleri, gazetecilere dönük saldırılar ve akreditasyon ayrımcılığına tepki gösteren bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Biz, halkın haber alma hakkını savunan gazeteciler olarak; asıl haberciliğin engellenmesi halinde dezenformasyonun artacağını ve asıl o zaman provokasyon için uygun ortamın oluşacağını biliyoruz!” denildi (6 Ağustos).

Akreditasyona kınama: Basın Konseyi, Fox TV, Halk TV ve Reuters Ajansı gibi yayın ekiplerine uygulanan akreditasyon nedeniyle, Muğla Milas’taki Kemerköy Termik Santrali’nde bakanların yangınla ilgili yapacağı açıklamayı izleyememelerine tepki gösterdi. Konsey’den yapılan açıklamada, “Haber peşinde koşan gazeteciler, diğer meslektaşlarının girdiği yere İçişleri Bakanlığı’nın emriyle jandarma tarafından sokulmamıştır. Bu her şeyden önce kaba sansürdür. Kamu gücünü kullananların, benzerine hiçbir demokratik ülkede rastlanmayacak keyfi uygulamasıdır” denildi. TGC Başkanı Turgay Olcayto da akreditasyon uygulamasına son verilmesini talep edip “İktidar yine gazeteciliğe doğrudan müdahale etmiş, eleştirel yayın yapan kuruluşların habere ulaşmasını ve halkın haber alma hakkını engellemiştir” dedi (6 Ağustos).

TGS, TGC ve RSF’den “yayına müdahale” tepkisi: TGS, TGC ve RSF gibi birçok gazetecilik örgütü, Muğla İçmeler’deki canlı yayın sırasında Halk TV ekibine yönelik bir grubun fiziki müdahalesine tepki gösterdi. TGS, tepkisini, “Sahada fiilî engelleme, merkezde RTÜK tehdidi işe yaramayınca fiziki saldırıya geçtiler. Halk TV’nin Muğla’dan yaptığı yayın, organize bir grup tarafından basıldı. Bizi kaba kuvvetle de sindiremeyeceksiniz. Saraydan icazetli gazeteci olmayacağız” sözleriyle gösterdi. TGC açıklamasında da “Üyelerimiz Gökmen Karadağ, Murat Ağırel ve İsmail Saymaz’a yapılan saldırı halkın haber alma hakkının engellenmesidir. Gazetecilik suç değildir. İktidar tarafından yönlendirilen gruplarla eleştirel medyaya bedel ödetilme eylemlerinden vazgeçilmelidir. Saldırganlar cezasızlıkla ödüllendirilip cesaretlendirilmemelidir” denildi (6 Ağustos).

Gözaltına ve genelgeye TGC tepkisi: TGC, Birgün gazetesi haber müdürü Uğur Şahin’in İstanbul Şişli’de kadına yönelik şiddeti görüntülemek isterken “izinsiz çekim yapılamayacağı” gerekçesiyle gözaltına alınmasını eleştirdi. Cemiyet açıklamasında, “Son günlerde haber yapan gazetecilere yönelik olarak söz konusu genelgenin ileri sürülmesi basın özgürlüğünün açıkça ihlal edilmesidir… Gazetecilere yönelik haksız gözaltı işlemlerinin devam etmemesi için İçişleri Bakanlığı tarafından ‘Genelgenin gazetecileri kapsamadığına’ yönelik ivedilikle kamuoyuna açıklama yapılmasını’ ve genelgenin yürürlükten kaldırılmasını istiyoruz” denildi (4 Ağustos).

Diyarbakır’dan ortak ses: Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP), DİSK Basın-İş ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) gazetecilere yönelik polis şiddetine ve ajanlık dayatmalarına karşı İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nde basın açıklaması yaptı (2 Ağustos).

Zonguldak’ta Cemiyeti ve KGD’den saldırıya tepki: Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Derya Akbıyık, Pusula Gazetesi’nin matbaasının kundaklanmasından sonra Pusula Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ali Rıza Tığ’ı ziyaret etti. Akbıyık, “Saldırıyı yapanları kınıyorum. Basını bu şekilde kimse susturamaz. Ali Rıza Tığ’ın yanındayız. Başta Ali Rıza Tığ olmak üzere tüm çalışanlara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz” dedi. Karaelmas Gazeteciler Derneği (KGD) de “Bu tür olayların faillerinin yakalanmasının, bu tür olaylarla halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlama hefeslilerinin cesaretini kıracağını belirtmek isteriz” sözleriyle saldırıyı kınadı (30 Temmuz).

Almanya’da Türkiye’ye güvenlik çağrısı: Alman Gazeteciler Sendikası (DJV), Başkanı Frank Überall, hafta sonu Türkiyeli muhaliflerden oluşan ve aralarında gazetecilerin de bulunduğu 55 kişilik bir infaz listesi bulunduğunu kaydederek gazetecilerin korunması çağrısı yaptı. DJV Sözcüsü Hendrik Zörner, infaz listesinden ilk olarak dijital bir yayın sayesinde haberdar olduklarını söylerken, “Gazeteciler hayatlarından endişe ediyor. Türk makamlarından basın özgürlüğüne, eleştirel ve bağımsız gazetecilere karşı verdikleri mücadeleyi, uyguladıkları baskıyı durdurmalarını talep ediyoruz” dedi (26 Temmuz).

Basın Bayramı Türkiye’de bayram değil: TGC, TGS, DİSK Basın İş, Basın Konseyi ve RSF gibi birçok örgüt, basında sansürün kaldırılışının 113 yıldönümünde 24 Temmuz’un Basın Bayramı olarak kutlanamayacağını, medya özgürlüğünün ağır ihlallerle yüz yüze olduğunu açıkladı. TGS “Gazetecilerin özgürce haber yapması, toplumun özgürce haber alması engellenirken Basın Bayramı kutlayacak halimiz yok. Bayramımızı yeniden kazanana kadar her günümüz mücadele günü. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!” dedi. ÇGD, “Bu anlamlı günü bayram yapacak olan basın özgürlüğü mücadelemiz ve örgütlü gücümüzdür. Gazeteciler nasıl kamu yararı için ilkelerine bağlı kalmak zorundaysa yine aynı fayda için, ve aynı kamusal sorumlulukla bir araya gelecek, daha güçlü mücadele verecek, özgür bir medya düzeni kurulacaktır” açıklaması yaptı. Basın Konseyi açıklamasında “Medyanın, siyasetin emrine girmesi ve özgürlüğünü kaybetmesi kabul edilemez, edilmemelidir. Halkın haber alma hakkı, ifade ve basın özgürlüğü asla engellenemez, engellenmemelidir. Türkiye’de demokrasi varsa bu süreç böyle devam edemez, etmemelidir” denildi. RSF “Gazetecinin polis şiddeti ve idari baskılara alıştırıldığı, temel meselelerin yaygın sansürle toplum dikkatinden kaçırıldığı Türkiye’de ‘Sansürün kaldırılması günü’ nasıl kutlanır? Haberciliği yaygın mücadele ayakta tutacak” ifadelerini kullandı. TGC, “Ülke özgür habere ulaşmanın suç olmadığı günlere kavuştuğunda elbette gazeteciler yeniden ‘Basın Bayramı’nı kutlayabileceklerdir” şeklinde bildiri yayımladı (24 Temmuz).

İktidar duyuruları endişelendiriyor: 23 yerel ve uluslararası basın ve ifade özgürlüğü kuruluşu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un “sosyal medya düzenlemesi” ve “yabancı fonlu medya” ifadelerini kullanarak yaptıkları ve bağımsız medyayı hedef aldıkları açıklamaları hakkında endişelerini bildirmek için ortak bildiri yayımladı. Bildiride, “Yetkililerin birçok eleştirel ve bağımsız medya kurumunu yurtdışından fon aldıkları gerekçesiyle hedef göstermesi, Türkiye’de özgür medyayı daha da boğmak ve haber içeriğini kontrol altına almak adına atılan açık bir adımdır. Türkiye’deki yasama merciilerini, yeni yapılacak herhangi bir düzenlemenin Türkiye’nin ulusal ve uluslararası hukuk standartlarına uygun, ifade hürriyeti ve medyada çoğulculuğu gözetmesine özen göstermeye davet ediyoruz” denildi. Bildiride Ankara Gazeteciler Cemiyeti, ARTICLE 19, Articolo21, Association of European Journalists (AEJ), Committee to Protect Journalists (CPJ), Danish PEN, DİSK Basın-İş, English PEN, European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF), Free Press Unlimited (FPU), IFEX, IFoX Initiative for Freedom of Expression, IPS İletişim Vakfı, International Press Institute (IPI), Media Research Association (MEDAR), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), OBC Transeuropa (OBCT), PEN International, PEN Netherlands, PEN Vlaanderen, South East Europe Media Organisation (SEEMO), Swedish PEN ve TGS’nin imzası vardı (24 Temmuz).

Örgütler polis şiddetini kınadı: TGC, DİSK Basın İş ve RSF gibi birçok gazetecilik örgütü, İstanbul Kadıköy’de 20 Temmuz’da Suruç Katliamı’na tepki gösterilen eylemleri izleyen gazetecilere karşı uygulanan polis şiddetini kınadı. TGC, “Türkiye’de basının demokrasinin vazgeçilmez bir parçası olduğunu anlayamayan kişi ve kurumlar, halkın haber alma hakkını engellemek için gazetecilere yönelik sözlü ve fiziksel şiddeti tetiklemektedir” derken, DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren ise “Tek derdi gazetecilik olan, tek silahı kalemi olan insanlar çok kolay hedef haline getiriliyor. Gazeteciler ellerinden geleni yapıyorlar. Halkın kendi haber alma hakkına ve gazetecilere sahip çıkması gerekiyor” sözleriyle tepki gösterdi. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş da “Bu kamusal görevi yaparken gazetecileri engelleyen kolluk kuvvetleri hakkında soruşturma başlatılmalı ve cezalandırılmalıdır” dedi. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, “Güvenlik kuvvetleri, gazetecilerin görevini engellemeyi kamusal görev sayamaz, bunu reddediyoruz! Ne yazık ki bu politika, polisin medya temsilcilerine karşı düşmansı bir bakışı kalıcı hale getiriyor” şeklinde tepki gösterdi (22 Temmuz).

GGC’den şiddete kınama: Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC), iki grup arasında çıkan silahlı kavga haberini takip eden DHA kameramanı Nurettin Fidancan ile İHA muhabiri Sedat Irmak’a yönelik sözlü ve fiziki saldırıyı kınadı. GGC, yazılı açıklamada, “saldırıyı şiddetle kınıyor, saldırganların yakalanarak hukuk önünde hesap vermesinin sağlanmasını bekliyoruz” dedi (17 Temmuz).

IPI’dan TRT atamaları için uyarı: IPI, TRT’ye yapılan yeni atamaların kurumun tarafsızlığını daha da zedeleme riski taşıdığını ve kamu yayıncısı kurumun tam bir devlet propagandası kaynağı haline getirilmesine hizmet ettiğini savundu. IPI Türkiye Programı Koordinatörü Renan Akyavaş’ın yaptığı açıklamada, TRT’nin yapısında değişikliğe gidilerek eski yönetmelikte bir kişide toplanan TRT Genel Müdürlüğü ile TRT Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerinin ayrıldığına ve üye sayısının yediden dokuza yükseltildiğine dikkat çekti; aralarında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in oğlu ile Daily Sabah yazarı Hilal Kaplan’ın da bulunduğu yeni atamaların çoğunun hükümet ve AKP ile yakın ilişkileri bulunduğunu bildirdi. Açıklamada, Hilal Kaplan’ın yazılarının, gazeteciler de dahil hükümeti eleştirenlere karşı bilgi çarpıttığı ve yanıltıcı bilgi yaydığı ifade edilerek, yeni atamaların üyelerin kamuoyunda tepki uyandırdığı kaydedildi (16 Temmuz).

Konsey’den RTÜK’e tepki: Basın Konseyi, Hilmi Yarayıcı’nın Cemo’yu seslendirdiği program nedeniyle Halk TV’ye para ve program durdurma cezası vermesini, “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun kuruluşlarına yağdırdığı hukuk dışı program yasaklama ve idari para cezalarının, siyasi baskılarla alındığı ortadadır” ifadeleriyle eleştirdi (8 Temmuz).

Yerel medyadan “tasarruf” olmaz: TGS, Cumhurbaşkanlığı’nın “Kamu kurum ve kuruluşlarının basını izleme ile ilgili birimleri ve kütüphane dokümantasyon merkezleri hariç hiçbir şekilde günlük gazete alımı yapılmayacak” ibaresinin yer aldığı Tasarruf Genelgesi’ni eleştirdi. Genelgedeki bazı maddeleri, “yerel medya için ölüm fermanı” olarak nitelendiren TGS İstanbul Şube Başkanı Banu Tuna, bu genelge ile kamu kuruluşlarının abonelikleri ve ilanlardan başka bir geliri olmayan yerel gazetelerin kapanması ve yerel basında çalışan binlerce gazetecinin işsiz kalacağı anlamına geleceğine dikkat çekiyor (7 Temmuz).

Hekimlere “medya” engeline RSF eleştirisi: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, aile hekimlerine izinsiz şekilde basına demeç verme ve sosyal medyada paylaşım yapma kısıtlaması getiren yönetmeliği eleştirdi. Önderoğlu, “Toplumdaki sorunların gazetecilere taşınmasına hiçbir biçimde yasak getirilemez. Bu yöndeki hiçbir girişim iyi niyetli görülemez. Tersine tanıklık edenlere açık bir yasal koruma getirilmelidir” diyerek Whistleblowers haklarına işaret etti (3 Temmuz).

RSF’den “basın kartı keyfiyeti”ne eleştiri: RSF, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı’na bağlı İletişim Başkanlığı’nı elindeki basın kartı yetkilerini medya üzerinde baskı kurmak için araçsallaştırmakla eleştirdi. Kazanılmış hakları “kart yenileme” gerekçesiyle hiçe sayılan, sürekli basın kart başvurularına yanıt alamayan Nadire Mater, Aydın Engin, Mustafa Sönmez ve Kazım Güleçyüz’ün hukuk mücadelesine de değinen RSF, basın bildirisinde “Dört gazetecinin açtığı davalar İletişim Başkanlığı’nın keyfi uygulamalarına ışık tutuyor” dedi (1 Temmuz).

Dayanışma

Temmuz – Ağustos – Eylül 2021 döneminde ulusal ve uluslararası gazetecilik ve ifade özgürlüğü örgütleri, Türkiye’de yargılanan birçok gazetecinin duruşmasını dayanışma olarak izledi. İzlenilen davalardan biri de, şiddet uygulayan üç polisi Anayasaya Mahkemesi kararıyla yargılatmayı başaran bianet.org eski muhabiri Beyza Kural’ınki idi. 20 Eylül 1992 tarihinde devlet ajanlarınca Diyarbakır’da öldürülen gazeteci Musa Anter anıldı. Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nün 13 yıl ödülü bu yıl, çevrimiçi yayınlanan bir törenle Canan Arın ve Filipinli gazeteci Maria Ressa’ya verildi.

RSF ve EFJ “Kural’a saldırı” davasında: Gazeteci ve bianet.org eski muhabiri Beyza Kural’a şiddet uygulayan üç güvenlik şube polisinin yargılandığı davanın ikinci duruşmasını RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) temsilcileri ve TGS ve EFJ temsilcisi Mustafa Kuleli de dayanışma için izledi (24 Eylül).

Ape Musa anıldı: 20 Eylül 1992 tarihinde devlet ajanlarınca Diyarbakır’da öldürülen gazeteci Musa Anter ile ilgili Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren yargılamada bir yıl içerisinde karar çıkmazsa dosya zamanaşımından düşecek. Dava kapsamında ne “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım onca süredir yakalanıp yargıya teslim edilmedi, ne de İsveç’te bulunan sanık Abdülkadir Aygan’ın ifadesi sekiz yıldır dosyaya getirtilemedi. Apê Musa olarak da bilinen gazeteci, cinayetin 29. Yılında anıldı (20 Eylül).

Canan Arın ve Maria Ressa’ya Dink Ödülü: Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nün 13’üncüsül, çevrimiçi bir törenle Canan Arın ve Filipinli gazeteci Maria Ressa’ya verildi. Ödüle Arın, Türkiye’de kadına yönelik şiddet alanındaki mücadelesini ısrarla, tarafsız, siyasi kutuplaşmalardan bağımsız, bilimsel çalışmalara ve verilere dayanarak, hukuk çerçevesinde sürdürdüğü için; Ressa da, Filipinlerde zorlu siyasi koşullar ve yüksek kişisel riskler altında yılmadan basın özgürlüğünü savunduğu için değer bulundu (15 Eylül).

RSF ve IPI iki davayı izledi: Gazeteci Deniz Yücel’in “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla yargılandığı davayı ve Zaman gazetesinin eski yazarları Şahin Alpay, Mümtazer Türköne ve Ali Bulaç ile yazı işleri müdürü Mehmet Özdemir’in İstinaf’ın bozma kararı sonrası yeniden yargılandığı duruşmayı, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu ve IPI temsilcisi Onur Sazak da izledi (9 Eylül).

Kadın haberciye karşı artan şiddete karşı kampanya: Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ), Türkiye’deki kadın gazetecilere yönelik artan şiddete karşı bir imza kampanyası balattı. Kuruluş, duyuru bildirisinde, “Gazeteciler mesleklerini icra ederken kendilerini hiçbir tehdit altında hissetmemelidir. Tüm bu müdahalelere yönelik yargı, devlet ve polis eliyle yalnızlaştırılmaya çalışılan kadın gazetecilerin yanında olmak için sizi imza kampanyamıza davet ediyoruz. Kadın gazetecilerin alanda özgürce ve güvende olmasını talep ederken #GüvendeDeğiliz etiketiyle herkesi kadın gazetecileri desteklemeye, toplumsal farkındalık yaratmak için imza atmaya çağırıyoruz” dedi (27 Temmuz).

TGC Ödülleri Şardan ve Kılıç’a: TGC’nin basın özgürlüğünün önemini vurgulamak için 1989 yılından bu yana verdiği Basın Özgürlüğü Ödülleri, bu yıl kişi dalında T24 haber sitesi yazarı Tolga Şardan ve AFP Ajansı foto muhabiri Bülent Kılıç’a verildi. Şardan Ödül Seçici Kurulu tarafından “İktidarın karartma uygulamaya çalıştığı adliye haberciliği alanında okuru haberle buluşturma çabası nedeniyle” ödüle değer görüldü. Kılıç da “Binbir güçlükle, can güvenliğinin ihlal edilmesi pahasına, tüm engellemelere rağmen gazetecilik görevini yapmaya devam eden muhabirler, foto muhabirleri ve kameramanlar adına” ödüllendirildi (26 Temmuz).

bianet SEENPM – IFEX panelindeydi: Medyanın Profesyonelleştirilmesi için Güney Doğu Avrupa Ağı (SEENPM) ve İfade Özgürlüğü Ağı IFEX, “Nefret Hedefi Olarak Gazeteciler” isimli ortak bir çevrimiçi panel gerçekleştirdi. Bosna Hersek’ten Mediacentar Sarajevo’nın ev sahipliğinde yapılan etkinlikte Türkiye, Bosna, Hırvatistan, Slovenya, Birleşik Krallık, Kuzey Makedonya ve Sırbistan’dan gazeteciler, akademisyenler, avukatlar ve sivil toplum profesyonelleri konuştu. bianet’in de partneri olduğu “Direnç: Batı Balkanlar ve Türkiye’de nefret propagandası ve bilgi kirliliğinin önlenmesi, medya özgürlüğünün yeniden tesisi için sivil toplum hareketi” isimli bölgesel projenin sonuçlarının açıklandı. Panelde, Türkiye’den bianet.org Genel Yayın Yönetmeni Nazan Özcan ve Sırbistan’dan N1 TV’den Nataša Kovačev de nefret yayıncılığının gazeteciliğe verdiği zararları aktardı (2 Temmuz).

Raporlar

Medya Araştırmaları Derneği, “Sosyal Medya Yasası’nın Basın Özgürlüğü Üzerinde etkileri izleme araştırması” başlıklı raporunda, Ekim 2020 ile Nisan 2021 döneminde 35 yayın kuruluşundan 658 habere erişim engeli getirildiğini bildirdi. Kaldırılması talep edilen haberlerin tematik dağılımında, “yolsuzluk ve usulsüzlük” konularında 336 içeriğin, “görevin kötüye kullanılması” ile ilgili 308 içeriğin kaldırıldığı belirtildi.

İFÖD, 2020 Engelli Web raporuna göre, son 14 yılda Türkiye’den 467 bin 11 web sitesi 764 farklı kurum (mahkemeler ve idari kurumlar) tarafından verilen 408 bin 808 farklı kararla erişime engellendi.

RSF, son beş yıl içinde dünyada hükümetleri rahatsız ettiği için kapanan veya kapatılan gazetecilere ilişkin “Son beş yılda en az 22 gazete öldürüldü” başlıklı bir rapor yayımladı. 2021 Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’yi 180 ülke içerisinde 153. sırada gösteren RSF, bu yıl, dünyadaki 37 devlet ve hükümet başkanının yer aldığı Basın Özgürlüğü Düşmanları listesinde, yargıya yönelik müdahaleler ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret” düzenlemesinin yaygın kullanımı nedeniyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da yer verdi.

Yaygın “içerik çıkartma” raporu: Medya Araştırmaları Derneği, Gürkan Özturan’ın Proje Direktörlüğünü yürüttüğü “Sosyal Medya Yasası’nın Basın Özgürlüğü Üzerinde etkileri izleme araştırması” başlıklı bir rapor hazırladı. Raporda, Ekim 2020 ile Nisan 2021 tarihleri arasında alınan içerik kaldırma emirleri kapsamında 35 yayın mecrasında 658 haber incelendi. Rapora göre, en çok içerik kaldırmaya uğrayan mecralar Cumhuriyet (80), BirGün (68), Odatv (52) oldu. Diğer mecralar ve kaldırılan haber sayıları ise şöyle: T24 (47 içerik), Sözcü (39 içerik), dokuz8haber (36 içerik), Gerçek Gündem (36 içerik), soL (34 içerik), Tele1 (32 içerik), Yeniçağ (31 içerik), Evrensel (26 içerik), İleri Haber (23 içerik), ABC Gazetesi (18 içerik), Gazete Manifesto (18 içerik), Artı Gerçek (17 içerik), Duvar (15 içerik), Halk TV (14 içerik), Yurt gazetesi (12 içerik), Sputnik Türkiye (12 içerik), Karar gazetesi (11 içerik), Gazete Yolculuk (6 içerik), Tükenmez Haber (5 içerik), Gazete Kolektif (5 içerik), bianet (3 içerik), sendika.org (3 içerik), Umut gazetesi (2 içerik), DW Türkçe (2 içerik), Yeni Yaşam (2 içerik), Gazete Fersude (2 içerik), P24 (2 içerik), BBC Türkçe (1 içerik), Yeni1Mecra (1 içerik), 140Journos (1 içerik), Fox TV (1 içerik), Medyascope (1 içerik). Kaldırılması talep edilen haberlerin tematik dağılımında “yolsuzluk ve usulsüzlük” konularında 336 içeriğin, “görevin kötüye kullanılması” ile ilgili 308 içeriğin kaldırıldığı belirtildi (9 Eylül).

İFÖD Raporu’nda yaygın “online” sansür: İfade Özgürlüğü Derneği, 2018 ve 2019 EngelliWeb raporlarının devamı niteliğindeki 2020 EngelliWeb raporunu yayımladı. Bu seneki raporun başlığı Ray Bradbury’nin 1951’de yayımlanan, kitapların yakıldığı, baskıcı, otoriter ve distopik bir toplumun anlatıldığı bilimkurgu romanı Fahrenheit 451’e atfen Fahrenheit 5651: Sansürün Yakıcı Etkisi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve Uzman Araştırmacı Ozan Güven’in hazırladığı rapora göre son 14 yılda Türkiye’den 467 bin 11 web sitesi 764 farklı kurum (mahkemeler ve idari kurumlar) tarafından verilen 408 bin 808 farklı kararla erişime engellendi. Sadece 2020’de erişime engellenen web sitesi sayısı 58 bin 809. 2020 sonunda genel toplamda “en çok erişime engellenen haberi kaldıran haber sitesi” kategorisinde de erişime engellenen 2 bin 251 haberden bin 936 haberi (yüzde 86) kaldıran Hürriyet birinci sıradaydı. Çalışmada bin 376 haber ile Sabah ikinci sırada, 986 haber ile Cumhuriyet üçüncü sırada, 918 haberle Sözcü dördüncü sırada yer aldı. Raporda, “5651 sayılı Kanun’da Temmuz 2020’de yapılan değişiklikler sonrasında ise içeriklerin yayından kaldırma yüzdelerinde artış tespit edilmiş, 2019 içerik kaldırma ortalaması yüzde 76 civarında iken 2020 ortalaması yüzde 81’e çıkmıştır. 2021’de bu oranların daha da artması beklenmektedir” deniyor (16 Ağustos).

RSF’den “öldürülen gazeteler” raporu: RSF, son beş yıl içinde dünyada hükümetleri rahatsız ettiği için kapanan veya kapatılan gazetecilere ilişkin “Son beş yılda en az 22 gazete öldürüldü” başlıklı bir rapor yayımladı. Listede Türkiye’den de Özgür Gündem, Zaman ve Taraf gazeteleri de yer aldı. RSF; Çin hükümetini hala eleştiren birkaç Çince medya kuruluşundan biri olan Apple Daily’in adli taciz veya ekonomik boğma yoluyla kasten “öldürülen” bir gazetenin en son örneği olduğunu belirtti (9 Temmuz).

Erdoğan RSF listesinde: RSF, 2016 yılından sonra ilk kez basın üzerinde baskı oluşturan liderlere yer verdiği Basın Özgürlüğü Düşmanları listesini açıkladı. Dünyadaki 37 devlet ve hükümet başkanının yer aldığı listede, yargıya yönelik müdahaleler ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret” düzenlemesinin yaygın kullanımı nedeniyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da yer verildi (5 Temmuz).

İşten çıkarmalar/ayrılmalar

Temmuz – Eylül 2021 döneminde en az sekiz gazeteci işinden oldu. Cumhuriyet gazetesi, Kübra Köklü ve Esra Alus dahil yedi gazetecinin işine son verirken TRT de, bir Twitter paylaşımı nedeniyle 22 yıllık şef montajcısı Deniz Salmanlı’yı işinden etti.

Cumhuriyet’te yedi gazeteci işsiz: Cumhuriyet Vakfı’na bağlı olarak yayın yapan Cumhuriyet gazetesi, yedi gazetecinin işine son verdi. İşten çıkarılan yedi gazeteci arasında, kadın haberleri yapan Kübra Köklü, daha önce internet servisinde görev yapan ardından son dört aydır ise ekonomi servisinde çalışan Esra Alus, internet servisi çalışanı Altan Yağcı, İlker Güneş Doğan ve Dilek Kılıç da bulunuyor. Sosyal medyadan duruma tepki gösteren Alus, “2017 Ocak ayından bu yana çalıştığım Cumhuriyet’ten ekonomik nedenlerle çıkarıldım. Son iki gündür manşette haberimin olması gururunu yaşıyorum. Haberim için bana destek olan herkese buradan çok teşekkür ederim” dedi. Köklü de “Cumhuriyet’te İŞÇİ KIYIMI Başladı. Bugün işime son verildi. Gerekçe ise YOK” ifadelerini paylaştı (30 Eylül).

TRT “Çayan” anmasından Salmanlı’yı işten attı: KESK’e bağlı Haber-Sen üyelerinin 1 Nisan’da Twitter’da etiket açarak TRT’nin 27 Mart’ta 1260 kişinin katıldığı kurum içi düzenlediği “haremlik-selamlık” sınavı protesto etmelerinden sonra TRT, Haber-Sen’in yöneticisi olan ve TRT’de 22 yıldır çalışan şef montajcı Deniz Salmanlı hakkında idari soruşturma açtı. Salmanlı’nın Mahir Çayan ve dokuz arkadaşının 50. ölüm yıl dönümü olan 30 Mart’taki tweetinin de gündeme geldiği soruşturma sonunda haberci 9 Nisan’da açığa alındı. Salmanlı, savunmasında “Çayan ve adı geçenlerin Kızıldere’de öldürülmesini, gencecik insanların bir hiç uğruna ölmelerini anmak için paylaştım” dedi. Salmanlı, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) “terör örgütlerine veya milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenler kamu görevinden çıkarılır” hükmü gereğince 9 Ağustos’ta işten çıkarıldı (20 Ağustos).

Küçükkaya’dan istifa ve geri dönüş: Cumhuriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun’un TGS ile toplu sözleşme öncesi editörlerin sendikadan istifa etmesini istediğini belirterek istifa etti. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Küçükkaya, Coşkun’un kendisini “sendika üyesi gazetecileri istifa etmeye zorlaması” yönünde istekte bulunduğunu yazdı. Küçükkaya, “Gelinen noktada ‘ya çalışma arkadaşların istifa edecekler ya da sen genel yayın yönetmenliğini bırakacaksın’ çizgisine geldi” ifadelerini kullandı. Dört gün sonra görevinin başında olduğunu açıklayan Küçükkaya, sıkıntıları aşmada Coşkun’un büyük katkısının olduğunu söyledi (30 Temmuz).

 

Sayfa Başı