Ocak-Şubat- Mart 2021 döneminde, geçmiş dönemlerde olduğu gibi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) muhalefet partilerinden gelen soru önergeleri gündemdeydi. Medya alanında kangrenleşen gazetecilere yönelik şiddet, basın kartları ve Basın İlan Kurumu’nun (BİK) eleştirel medyaya kestiği resmi ilan cezalar gibi sorunlar önergelere konu oldu.
HDP Kocaeli Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi verdi. CHP İstanbul Milletvekili ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Sezgin Tanrıkulu, son yıllarda artan ve Levent Gültekin örneğiyle kendisini gösteren gazetecilere yönelik saldırılara ilişkin Meclis Araştırması Önergesi verdi. CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat’ın BİK cezalarının gazetelere göre dağılımına ilişkin önergesi üç ay sonra yüzeysel yanıt buldu.
Yılın ilk üç ayında ulusal ve uluslararası gazetecilik örgütleri, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, İnsan Hakları Eylem Planı ve Türkiye’deki gazeteci yargılamaları ve medyaya yönelik şiddet dolayısıyla yoğun bir dayanışma yürüttü. Açıklamalarda, kadın gazetecilere yönelik taciz ve saldırıların medya çeşitliliğini yansıtmada çok belirgin sonuçları olduğu, keyfi yargılama ve tutuklamalarının gazeteciler üzerinde yıldırıcı etki yaptığı, antidemokratik uygulamalarla İnsan Hakları Eylem Planı’nın açık çelişki gösterdiği vurgulandı.
31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nden beri gazetecilerin iktidar yetkililerinin suskunluğu altında sokak saldırılarının hedefi olması, Levent Gültekin örneğinde de büyük tepkilere yol açtı. Bu ortamda, Bursa’da bir radyocu, yorumlarını beğenmeyen bir dinleyicisi tarafından öldürüldü.
TIKLAYIN- BİA Medya Gözlem 2001-2020 tüm raporlar burada
TIKLAYIN- BİA MEDYA GÖZLEM / OCAK-ŞUBAT-MART 2021
TIKLAYIN- Gün gün üç aylık medya/ifade özgürlüğü ihlalleri-Tam metin
TIKLAYIN- “Haberin güvencesi hukuk ve gazeteciler olmalı”
Twitter da Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıları için çıkarılan ve Ekim 2020’de yürürlüğe giren düzenleme gereği Türkiye’de temsilci bulunduracağını açıkladı. Bu durumda, bir tek Pinterest platformu Türkiye’de temsilci belirlemedi.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye” mesajıyla 2 Mart’ta açıkladığı ve 2023’e kadar süreceği ifade edilen “İnsan Hakları Eylem Planı”, iktidarın 19 yılda temel haklar yönünde hedeflere varamadığını gösterdi ve eleştiri topladı.
Adalet Bakanlığı, Cumhuriyet Başsavcılıklarına yazdığı yazıyla “Cumhurbaşkanı’na hakaret” (TCK 299) ve “Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve devletin kurumlarını aşağılama” suçu (TCK 301) kapsamındaki dosyalarla ilgili ayrıntılı bilgi talep etti.
Twitter da temsilci atıyor: Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, 1 Ekim 2020 itibarıyla yürürlüğe giren sosyal medya platformlarına ilişkin düzenleme gereği, Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılardan Twitter’ın da Türkiye’de temsilci bulunduracağını açıkladı. Sayan, “İnternet trafiği bant genişliğinin daraltılması yaptırımı uygulanmadan Twitter’ın da 7253 sayılı Kanun’un getirdiği yükümlülükleri yerine getireceğini açıklaması sevindirici. Twitter tarafından bildirilen temsilci atama kararı ile Pinterest dışında ülkemizde temsilcisi olmayan sosyal ağ sağlayıcısı kalmadı. Temsilci atamaya yönelik Pinterest’in yaptığı çalışmaları da yakından takip ediyoruz” ifadesini kullandı (20 Mart).
İnsan Hakları Eylem Planı: AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye” mesajıyla 2 Mart’ta açıkladığı “İnsan Hakları Eylem Planı”nın amaçları arasında “Adli ve idari işleyiş, masumiyet karinesi, lekelenmeme özellikle bunun altını çiziyorum, lekelenmeme hakkı ve ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkelerini koruyan, gözeten ve güçlendiren bir yaklaşımı merkezine alır”, “Hiç kimse, başkalarının kişilik haklarına saygı göstermek suretiyle yaptığı eleştirileri veya düşünce açıklamaları nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılamaz”, “Hukuk devleti, hak ve özgürlükler ile adaletin teminatı olarak her alanda tahkim edilir” ve “Haklarının ihlal edildiğini iddia eden herkes, etkili kanun yollarına zahmetsiz şekilde erişebilir, adalete erişim, hak ve özgürlüklere saygının esasıdır” ifadeleri de yer alıyor. 11 ilke, dokuz amaç ve 300’den fazla faaliyetin yer alması öngörülen planın bir kısmının TBMM’ye sunulacak yeni bir yargı paketi yoluyla, diğer bir bölümünün de idari kararlarla hayata geçirilmesi planlanıyor. 18 yıllık AKP iktidarında bitmeyen temel hakların genişletmesine ilişkin düzenlemelerin 2023’e kadar süreceği belirtiliyor (2 Mart).
AYM’den Anadolu Ajansı kararı: Anayasa Mahkemesi (AYM), Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın Anadolu Ajansı’nın “faaliyet” ve “örgütlenme ve insan kaynakları yönetimi” üzerindeki denetim yetkisini anayasaya aykırı bularak iptal etti. Anayasaya göre Anadolu Ajansı’nın (AA) özerk ve yayınlarının tarafsız olduğuna dikkat çekilen kararda, “Ajansın faaliyetlerinin yürütmenin içinde yer alan ve Cumhurbaşkanlığına bağlı olan başkanlıkça denetlenmesi, ajansın özerkliğiyle bağdaşmadığı gibi yayınlarının tarafsızlığını da etkileme ihtimalini barındırmaktadır” denildi (24 Şubat).
WhatsApp’tan Facebook’a veri akışına durdurma: Rekabet Kurulu, Facebook’la veri paylaşmasının önünü açan Küresel WhatsApp haberleşme uygulamasına ait gizlilik sözleşmesine durdurma getirdi. Karara göre Facebook, Türkiye’deki kullanıcılar için WhatsApp kullanıcılarının verilerinin 8 Şubat 2021’den itibaren başka hizmetler için kullanılmasına yönelik getirdiği koşulları durduracak (15 Şubat).
Twitter, Periscope ve Pinterest’e reklam kesildi: Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, Türkiye’de milyonlarca kullanıcısı bulunduğu halde temsilci atamayan sosyal medya ağlarından Twitter, Periscope ve Pinterest’in Türkiye’den reklam alması durduruldu. Twitter hesabından açıklama yapan Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, “Dileriz ki hala temsilcisini bildirmeyen Twitter ve Pinterest de ivedilikle gerekli adımları atar” dedi (19 Ocak).
Facebook da Türkiye’de temsilci atayacak: Uluslararası sosyal medya platformlarından Facebook, Türkiye’de temsilci olarak bir tüzel kişilik atama sürecini başlatmaya karar verdiklerini açıkladı. Facebook, “Türkiye yetkilileri, kendi kullanım kurallarımıza uygun olan içeriklerin silinmesi için ısrarcı olursa temsilcimizi geri çekeriz” uyarısı da yaptı. Türkiye’de kısa süre önce yeniden düzenlenen ve sosyal medya platformları için yeni yükümlülükler getiren 5651 sayılı Kanun hakkındaki gelişmelerin ilk günden bu yana yakından takip edildiğini aktaran Facebook, aldıkları kararın Facebook Topluluk Standartları’nı ya da devlet kurumları tarafından yapılan içerik kaldırma taleplerinin incelenme süreçlerini değiştirmediğini, ilkelere uygun olmayacak şekilde hareket etmelerinin istenmesi halinde ise atadıkları temsilciyi geri çekeceklerini duyurdu (18 Ocak).
Bakanlık savcılıklardan 299 ve 301’i sordu: Adalet Bakanlığı, Cumhuriyet Başsavcılıklarına yazdığı yazıyla “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve devletin kurumlarını aşağılama” suçu kapsamındaki dosyalarla ilgili ayrıntılı bilgi talep etti. Yazıda kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmiş ise karara karşı itiraz olup olmadığı ve itirazın kesinleşip kesinleşmediğine dair bilgilerin de her bir dosya için ayrı ayrı bildirilmesi istendi (12 Ocak).
Rekabet Kurulu WhatsApp verilerini durdurdu: Rekabet Kurulu, Facebook ve WhatsApp hakkında resen soruşturma başlattı ve WhatsApp verilerinin paylaşılması zorunluluğunu durdurdu. Yapılan açıklamada “Facebook’un Türkiye’de, WhatsApp kullanıcılarının verilerinin 8 Şubat’tan itibaren başka hizmetler için kullanılmasına yönelik getirdiği koşulları durdurması ve bu koşulları kabul eden veya bilgilendirmeyi alarak kabul etmeyen tüm kullanıcılara Facebook’un veri paylaşımını içeren yeni koşulları durdurduğunu anılan tarihe kadar bildirmesi gerektiğine karar verilmiştir” denildi (11 Ocak).
Youtube’dan sonra Tik Tok da temsilci atıyor: Article 19 ve İfade Özgürlüğü Derneği, Youtube’dan sonra Tik Tok’un Türkiye’de yasal bir temsilci atayacağını bildirmesinin, uluslararası sosyal medya platformlarının ifade özgürlüğü bakımından denetim altında tutulması bakımından kötü bir örnek oluşturduğunu ortak açıklamayla bildirdi. Açıklamada, kararın sivil toplum örgütlerinin bunun ifade özgürlüğü açısından oluşturacağı sakıncalara değindikleri açıklamalara rağmen alındığını duyurdu. Youtube da Aralık 2020’de bu yönde bir karar aldığını bildirmişti (10 Ocak).
Ocak Şubat Mart 2021 döneminde, geçmiş dönemlerde olduğu gibi CHP ve HDP muhalefet partilerinden gelen soru önergeleri gündemdeydi. CHP gazetecilere yönelik saldırılara ilişkin araştırma önergesi verirken; partinin basın kartlarına dair önceki dönemde vermiş olduğu önerge yanıtlandı. CHP’den Sezgin Tanrıkulu BİK’in Evrensel, BirGün, Cumhuriyet ve Sözcü gibi gazetelere verdiği ilan kesme cezalarını TBMM gündemine taşırken; CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat’ın BİK cezalarının gazetelere göre dağılımına ilişkin önergesi üç ay sonra yüzeysel yanıt buldu.
HDP Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi verdi. Aynı dönem, Gergerlioğlu MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Karar gazetesi yazarlarını hedef göstermesine ilişkin TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi.
BİK önergesi yanıtsız: CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat’ın 11 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu yazılı soru önergesine yasal süre içinde cevap verilmedi. 15 gün içinde yanıtlanması gereken önergeye yaklaşık üç ay sonra yanıt geldi. Gelen yanıtı değerlendiren Karabat, “Önergemizde Basın İlan Kurumunun (BİK) uygulamaları ve özellikle muhalif basını hedef alan kararlarını sorduk. Sorularımız açık ve net. Cumhurbaşkanlığı’ndan da aynı açıklıkta cevaplar bekliyoruz. Bu, niyet değil yasal bir zorunluluk. O makamdaysanız sorumluluklarınızı yerine getirmek zorundasınız. BİK, bir yandan muhalif basını hedef alırken bir yandan da yandaş basını besliyor. Bize şeffaf bir yanıt verilseydi kamuoyu bunu açıkça görecekti. Sorulara yanıt vermemelerinin bir nedeni de bu” dedi (26 Mart).
CHP “gazeteciye şiddet”e araştırma önergesi verdi: CHP İstanbul Milletvekili ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Sezgin Tanrıkulu, son yıllarda artan ve Levent Gültekin örneğiyle kendisini gösteren gazetecilere yönelik saldırılara ilişkin Meclis Araştırması Önergesi verdi. Türkiye’de gazetecilik mesleğinin günden güne “tehlikeli” bir hal aldığını ifade eden Tanrıkulu, gazetecilere yönelik saldırıların arttığını, son olarak Gültekin’in Halk TV’nin Bakırköy’deki merkez binası önünde yaklaşık 15 kişilik bir grubun saldırısına uğradığını hatırlattı. RSF’nin 2020 yılı Basın Özgürlüğü Endeksinde Türkiye’nin 180 ülke arasında 154. sırada yer aldığını hatırlatan Tanrıkulu, “Gazetecilerin ve siyasetçilerin hedef olarak seçilmesinin ardından İçişleri Bakanlığı tarafından önlem alınıp alınmadığına dair sorular gündeme gelmiştir. Son 18 yılda saldırıya uğrayan gazetecilerden ve siyasetçilerden kaçının faillerinin yakalandığı ve bahse konu failler hakkında ne tür yasal işlemler yapıldığı kamuoyuna açıklanmalıdır. Ayrıca yine son 18 yılda kaç gazetecinin öldürüldüğü ve faillerinin yakalanıp yakalanmadığı ve öldürülen gazetecilerden kaçının failinin meçhul kaldığı da izaha muhtaçtır” dedi (11 Mart).
CHP’li Sertel’e “basın kartları” yanıtı: CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel’in soru önergesini yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 2020 yılı sonu itibarıyla 15 bin 148 basın kartı sahibi basın mensubu olduğunu açıkladı. Bu rakam, sayının 15 bin 206 olarak açıklandığı iki yıl öncesine göre 58 kişilik bir eksilmeye işaret ediyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nda “tek adam keyfi yönetiminin yansıması”nın olduğunu savunan Sertel, “Gazetecilerin basın kartlarının basın meslek örgütleri tarafından verilmesine yönelik talebimiz sürmektedir. Basın kartları eskiden olduğu gibi Türkiye Gazeteciler Federasyonu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Ankara Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından verilmelidir (18 Şubat).
Tanrıkulu Oktay’a BİK’i sordu: CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu Basın İlan Kurumu’nun (BİK) Evrensel, BirGün, Cumhuriyet ve Sözcü gibi gazetelere verdiği ilan kesme cezalarını, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle sunduğu bir yazılı soru önergesi yoluyla TBMM gündemine taşıdı. Tanrıkulu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay tarafından yazılı olarak yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde “Basın İlan Kurumunun 1 yıl içinde 803 günlük ceza verdiği göz önüne alındığında, kanunda resmi ilan kesme cezasının limiti 60 gün olmasına rağmen ve 2000’li yıllarda verilen yıllık cezaların toplamı 100 günü geçmezken, özellikle BirGün, Sözcü, Cumhuriyet, Korkusuz ve Evrensel’e bir yılda verilen cezaların 803 güne ulaşmasının gerekçesi ve izahı nedir?” diye sordu. Tanrıkulu, 2002 – 2021 döneminde Birgün, Cumhuriyet, Evrensel, Sözcü, Korkusuz, Odatv, Yeni Asya, Yeni Akit, Sabah, Türkiye, Takvim, Yeni Şafak, Güneş, Akşam, Star ve Diriliş Postası’na verilen cezaların toplamını da sordu (12 Şubat).
Gergerlioğlu’dan TMK ve TCK için kanun teklifi: HDP Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi verdi. Gergerlioğlu, “Eğer bir suç tipinde fiil açıkça düzenlenmeyip hâkimin yorumuyla fiilin terör tanımına girip girmediği anlaşılıyorsa, bu “kanunilik ilkesine” aykırıdır. TMK’yi açıp okuduğumuzda hiçbir yerinde herhangi bir fiil açıkça suç olarak düzenlenmemiştir. TMK 4. maddesinin ifade özgürlüğü ile ilgisi doğruda bulunan TCK 213, 214, 215, 300, 318, 319. Maddeler yasadan çıkarılmalıdır. TMK 6/2 maddesi ifade özgürlüğüne aykırı ve belirli olmayıp, soyuttur. Bu sebeple kaldırılması gerekmektedir. TMK 7 maddesi ifade özgürlüğü başta olmak üzere hak ve hürriyetleri sınırlamakta ve kamu vicdanını yaralayan kararlara sebebiyet vermektedir. Bu sebeple kaldırılması özgür düşüncenin hakimiyeti için önemlidir” dedi. AİHM’in TMK eleştirilerine değinen Gergerlioğlu, son olarak Venedik Komisyonu TCK 314/2. maddeye kaynaklık eden 220. maddenin 6 ve 7. fıkralarının yürürlükten kaldırılmasını tavsiye ettiğini hatırlattı (12 Şubat).
HDP, Bahçeli’nin gazetecilere tehditlerini Soylu’ya sordu: HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Karar gazetesi yazarlarını hedef göstermesine ilişkin TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması için verilen önergede, Bahçeli’nin Twitter hesabından yaptığı “Karar Gazetesi’nin kiralık köşe yazarları, mesela Elif Çakır, mesela Yıldıray Oğur, mesela Taha Akyol ve diğer köşesiz sözde yazarlar MHP’yi hafife almasınlar, MHP’ye kara çalmasınlar. Çünkü kazdıkları kuyuya çoktan düşmüşler, kızarmayan yüzleriyle yakayı ele vermişlerdir” şeklindeki ifadelerine yer verildi (19 Ocak).
BİK “tarafgirliği” CHP önergesinde: CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, Basın İlan Kurumu’nun son yıllarda taraflı ve antidemokratik yaklaşımlarla tartışmalı birçok karara imza attığını belirterek Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması isteğiyle TBMM Başkanlığına bir soru önergesi sundu. Önergede, “BİK, 2020 yılı içinde toplamda kaç ilanın yayınlanmasına aracılık etmiştir? Bunların gazetelere göre dağılımı nasıldır?”, “Son beş yılda haberlerde yayın kaynağının kullanılmaması nedeniyle müeyyide uygulanan gazete sayısı kaçtır? Bu gazeteler hangileridir? Bunlara uygulanan cezalar nelerdir?” ve “Hukuki olarak suç olduğu tespit edilmemiş haberle ilgili işlem ve cezai yaptırım uygulanması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmakta mıdır?” soruları da yer aldı (11 Ocak).
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cuma namazı sonrası, Sözcü gazetesinin “2020’nin torbasından felaket ve gözyaşı çıktı” haberiyle ilgili bir gazetecinin sorduğu bir soruya, “Ben Sözcü gazetesini okumuyorum. Kimse de lüzumsuz yere buna para verip almasın” şeklinde karşılık verdi. Erdoğan, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla da “Türkiye olarak basın özgürlüğünden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimiz gibi, bu kavramın istismar edilmesine de, içeride ve dışarıda ülkemiz aleyhine kara propaganda için kullanılmasına da asla müsaade etmeyeceğiz” mesajı yayınladı. Cumhurbaşkanı’nın Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği 2019 Yılı Medya Oscar Ödülleri Töreni’ndeki mesajı, “Özgürlük kılıfı altında yalan haber, hakaret, tehdit, provokasyonların kol gezdiği bir iklime Türkiye’yi terk etmeyeceğiz. Kendilerini hukukun üstünde gören sosyal medya şirketlerinin baskılarına boyun eğmeyeceğiz” oldu.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, İnsan Hakları Eylem Planı’ndan “hukuk güvenliği” gördüğünü ifade etti. Diğer bir konuşmasında Gül, annesine söven bir sosyal medya kullanıcısının adli kontrolle serbest bırakılmasına tepki gösteren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya isim vermeden “kimse bizden tutuklama sipariş etmesin” sözleriyle tepki gösterdi.
MHP lideri Devlet Bahçeli ise, Cumhur İttifakı’nı eleştiren gazetecilere karşı sokak saldırılarının dinmediği bir dönemde, Twitter hesabından Karar gazetesinden Elif Çakır, Yıldıray Oğur ve Taha Akyol’u hedef yaptı.
Bakan Gül’den “Eylem Planı’ndaki niyet”: “Yatırımcı nereye gider? Yatırımcı hukuk güvenliğinin olduğu yere gider. Hukuk güvenliği varsa ekonomik sonuçlar orada alınır. Eğer hukuk istikrarı varsa ekonomik istikrar vardır… İnsan Hakları Eylem Planı’nda ne var, en önemli başlık sizin için ne, derseniz, ben ‘hukuk güvenliği’ derim. Hukuk güvenliği olunca insanların özgürlükleri, güvenlikleri, ekonomik yatırımlar, işi, aşı güvence altındadır. Sessiz devrimler yapıldı ama bu konuda daha fazlasını yapma irademiz var. Bu bir kanun metni değil, bu bir iyi niyet belgesi. Bizim Türkiye’de insan hakları anlamındaki tespitlerimiz budur…” (Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Anadolu Ajansı Editör Masası’nda, İnsan Hakları Eylem Planı’na dair gazetecilerin sorularını yanıtladı. 3 Mart).
Erdoğan, Gare’den sosyal medyayı sorumlu tuttu: “Terör örgütlerinin propaganda aygıtlarına dönüşen sosyal medya mecraları, hepiniz 13 silahsız masum insanın alçakça infazından sorumlusunuz. Hepsi bu 13 masum insanın alçakça infazından sorumlusunuz (Erdoğan, Rize Yenişehir Kapalı Spor Salonu’nda partisinin 7. Olağan İl Kongresi’ne katılarak Gare’de 13 rehin yurttaşın hayatını kaybetmesinde sosyal medyayı sorumlu tuttu. 15 Şubat).
Gül’den “adaletsizlik” ve “yargı reformu”: Yargının sosyal medya fenomeni olması kabul edilemez. Herkesin yargının bağımsızlığını içselleştirmesi lazım. Bırakın, müsaade edin de o cübbeyi giymiş hâkim, savcı o kararı versin. Tutuklanmadı, bu sanki beraat etti gibi anlaşılıyor. Oysa dava devam ediyor, mahkûmiyet alırsa o kişi cezaevine girecek davası devam ediyor. Sadece tutuklama tedbirini öngörmemiştir. Bu konuda eksiklik varsa da savcılık itiraz eder, taraflar itiraz eder, mahkeme bunu kaldırır. Diğer mahkeme itiraz olur. Dosyadaki içerik bilinmeden yapılan açıklamalar hukuka zarar verir. Mevzuattan kaynaklı sorunlar var. Basında çıkanların ihbar kabul edildiği durumlar da olabiliyor. Yargı hepimizin yargısı, Türk milleti adına karar veriyor. Türkiye bir hukuk sistemidir, bu sistemdeki yanlışlar da düzeltilir (Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, TRT Haber canlı yayınında yeni yargı reform paketi hazırlıkları hakkında konuştu. 12 Şubat).
Altun “sansürü”, Twitter Soylu ve Bahçeli’yi kısıtlayınca hatırladı: “Sosyal medya platformlarının her geçen gün siyaset kurumunun ve millet temsilcilerinin sesini kısarak toplumları kuşattığına şahit oluyoruz. Demokrasinin özü olan halk iradesinin ve halk temsilcilerinin böylesine fütursuzca bir sansüre maruz kalması asla kabul edilemez” (İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Twitter’ın nefret söylemi içerdiği gerekçesiyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin paylaşımlarına kısıtlama getirmesine tepki gösterdi; 6 Şubat).
Karaismailoğlu’dan Twitter açıklaması: “Biz bir temsilci ve muhatap istiyorduk. Uygunsuz ve kişilik haklarına saldıran mesajların önlenmesine yönelik, ülke güvenliğiyle ilgili bir konuydu. Siber güvenlik de bunun bir parçası. Süreç devam ediyor. Yaptığımız çok doğru bir iş. Avrupa ve başka ülkeler de bizimle birlikte aynı senaryoları uygulamaya başladı. Konunun önemini anladılar. Twitter’ın kendi bileceği bir iş” (Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Türkiye’de yerel temsilci atamayı reddeden Twitter sosyal medya platformuna reklam yasağının başladığını ve peşinden bant daraltılması geleceğini açıkladı. 4 Şubat).
Bakan Gül’den “tutuklama siparişi” tepkisi: “Yargıyı kanunları uyguladığı için suçlamak, eleştirmek insaflıca değildir. Yargı kimsenin sıfatına bakmaz, kanun önünde herkes eşittir. Yüce Meclis kişiye, olaya özgü kanun çıkarmıyor. Hâkimin yerine bazen sosyal medya mahkemesi kuruluyor, hatta infaz bile ediliyor. Bu giderek postmodern bir toplumsal mühendisliği halini almış durumda. Bunların tartışılacağı, olgunlaştırılacağı yer yüce Meclis çatısıdır, sosyal medya mecrası değildir. Klavye başına geçip her gün sosyal medyada bana tutuklama siparişi ya da tahliye siparişi verenlere sesleniyorum. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Burada kanunlar işler, kurallar işler, usuller işler ve işlemeye de devam eder. Bu işleyişi beğenmeyen gider itiraz hakkını kullanır ama yargıya kimse parmak sallayamaz. Adalet Bakanının da bu işleyişe müdahale etmesini kimse bekleyemez. Adalet Bakanının hakim, savcı cübbesi yoktur, görevim süresince o cübbeyi giymedim ve hiç kimse kusura bakmasın o cübbeyi de görevim boyunca asla giymeyeceğim” (Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Ankara Hakimevinde düzenlenen “5. Yılında İstinaf Değerlendirme Toplantısı”nda yaptığı konuşmada, annesine söven bir sosyal medya kullanıcısının adli kontrolle serbest bırakılmasına tepki gösteren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya isim vermeden yanıt verdi. 21 Ocak).
Üç gazeteciye Bahçeli tehdidi: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Twitter hesabından Karar gazetesinin üç yazarını hedef yaptı. Bahçeli, “Karar Gazetesi’nin kiralık köşe yazarları, mesela Elif Çakır, mesela Yıldıray Oğur, mesela Taha Akyol ve diğer köşesiz sözde yazarlar MHP’yi hafife almasınlar, MHP’ye kara çalmasınlar. Çünkü kazdıkları kuyuya çoktan düşmüşler, kızarmayan yüzleriyle yakayı ele vermişlerdir” diye yazdı (19 Ocak).
Bakandan sosyal medyaya “temsilci” çağrısı: “1 Ekim 2020’de yürürlüğe giren yasanın 3. aşaması olan ‘Reklam Yasağı’, Resmî Gazete’de yayımlandı. 7253 sayılı yasa gereği Türkiye’ye resmi temsilci atamayan yurt dışı kaynaklı sosyal medya şirketleri, artık ülkemizden reklam alamayacak. Reklam yasağının uygulamasını; BTK, BDDK, TCMB, VDK ve ilgili tüm kamu kurumlarımız hassasiyetle denetleyecek. Ayrıca reklam veren şirketlere de ceza kesilecek. Reklam yasağı uygulanmadan Türkiye’ye temsilci atamayı ve yükümlülükleri yerine getirmeyi kabul eden sosyal ağ şirketlerine teşekkürlerimi sunuyorum. Hiçbir vatandaşımızın ülkemizde sağlanan hizmetlerden mahrum kalmasını istemiyoruz. Lakin milletimizin; verilerini, gizliliğini ve haklarını korumak için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıyız. Dijital faşizm ve kural tanımazlığın Türkiye’de hâkim olmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Dileriz ki hala temsilcisini bildirmeyen Twitter ve Pinterest de ivedilikle gerekli adımları atarlar. Yükümlülüğe uymamakta ısrar eden sosyal ağların bant genişliğinin daraltılması en son istediğimiz yol. Taciz, istismar, iftira ve hak ihlalleri bir özgürlük değil suçtur! Hiç kimsenin bu ve benzeri suçları özgürlük kisvesi altında işlemesine asla müsaade etmeyeceğiz. (Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, Türkiye’de milyonlarca kullanıcısı bulunan Twitter, Periscope ve Pinterest’e reklam yasağı getirilmesini değerlendirdi; 18 Ocak).
Gül’den “şiddet” mesajı: Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ile gazeteciler Orhan Uğuroğlu ve Afşin Hatipoğlu’na yönelik saldırılarla ilgili açıklama yaptı. Twitter’dan paylaştığı mesajda saldırıları kınadığını ifade eden Gül, “Failler hukuk önünde hesap verecektir” dedi (15 Ocak).
Erdoğan için sosyal medya “dijital diktatörlük”: “Geldiğimiz noktada dijital diktatörlüğe ve siber zorbalığa verdiğimiz hukuk mücadelesinin önemini daha iyi anlıyoruz. Devletin görevi, vatandaşlarının özgürlüğünü korumak, güvenlik, huzur, hak ve hukukunu temin etmektir. Genci, yaşlısıyla 83 milyonun tamamına karşı sorumluyuz. Ülkemiz sınırları içinde teröre izin vermiyorsak, sanal dünyada da terör propagandasına müsaade edemeyiz. İnsanların dolandırıldığı, tacize uğradığı, onurlarının çiğnendiği bir sanal dünyaya asla teslim olmayacağız. Özgürlük kılıfı altında yalan haber, hakaret, tehdit, provokasyonların kol gezdiği bir iklime Türkiye’yi terk etmeyeceğiz. Kendilerini hukukun üstünde gören sosyal medya şirketlerinin baskılarına boyun eğmeyeceğiz…. Verilerimizin korunmasında hassasiyetimizi gösteriyoruz. Geçen hafta yaşanan hadiselerden sonra inşallah bu çalışmaları daha da hızlandıracağız. Bazı uluslararası şirketlerin içinde yer aldığı skandallar bu konuda ne kadar dikkat etmemiz gerektiğini göstermiştir. Yabancı uygulamaların kişisel veriler konusundaki çifte standartları BİP gibi milli mesajlaşma kullanım alanı yaygınlaşıyor. İnşallah önümüzdeki dönemde bu alanda yerli ve milli altyapımızın gücünü arzu ettiğimiz seviyeye çıkartacağımıza inanıyorum. İnşallah yerlisini biz de kuracağız, zaman yakın. Darbe dönemlerinde Türk medyasının nasıl kötü bir görüntüye sürüklendiğini hepimiz gayet iyi anlıyoruz. Ayrıcalıklarını kaybedenler rahatsız olsalar da bugün daha renkli, demokratik ve çoğulcu medya yapısına sahibiz. Eksikliklerimiz elbette var. Bunları gidermenin yollarını arıyoruz.” (AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği 2019 Yılı Medya Oscar Ödülleri Töreni’nde konuştu. 14 Ocak).
Erdoğan’dan “10 Ocak” mesajı: “Kamuoyunun haber alma hakkının karşılanması ve doğru bilgilendirilmesi noktasında medya, demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olarak öne çıkmaktadır. Bu süreçte, demokratik ve ahlaki sorumluluk bilinciyle ilkeli şekilde çalışan gazeteciler toplum için önemli bir görevi yerine getirmektedir… Türkiye olarak basın özgürlüğünden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimiz gibi, bu kavramın istismar edilmesine de içeride ve dışarıda ülkemiz aleyhine kara propaganda için kullanılmasına da asla müsaade etmeyeceğiz. Hakkaniyet sahibi basınımızın ve gazetecilerimizin ülkemizde barış, huzur ve güven ortamının güçlenmesinde payları olduğunun idrakiyle, milletimizin hassasiyetlerini gözeterek, doğru bilgilendirme görevini yerine getireceklerine ve demokrasimize katkıda bulunmaya devam edeceklerine inancım tamdır. Günümüzün zorlu salgın koşullarında görevlerini ifa etmek için fedakârca bir gayret ortaya koyan basın mensuplarımıza, şahsım ve milletim adına bir kez daha takdirlerimi ve teşekkürlerimi iletiyorum. Tüm basın emekçilerinin Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyor, görev başında vefat eden gazetecilere Allah’tan rahmet diliyorum” (AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde mesaj yayınladı. 10 Ocak).
Erdoğan’dan “Sözcü almayın” çıkışı: “Ben Sözcü gazetesini okumuyorum. Kimse de lüzumsuz yere buna para verip almasın. Ayasofya 2020’nin adeta taçlı yıldızıdır” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, cuma namazı sonrası bir gazetecinin sorusu üzerine, Sözcü gazetesinin ‘2020’nin torbasından felaket ve gözyaşı çıktı’ haberinden Ayasofya’nın ibadete açılmasına değinilmesine tepki gösterdi. 1 Ocak).
Ocak Şubat Mart 2021 döneminde Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), AB-Türkiye ilişkilerinin ele alınacağı toplantıların öncesinde Avrupa Konseyi başkanına Türkiye’de basın özgürlüğü haklarının korunmasının ön koşul olarak yer almasına dair bir mektup gönderdi.
Rapor döneminde, İstanbul’da, Ankara’da, Bursa’da, Aydın’da gazetecilere yönelik fiziksel saldırılara dair ulusal ve uluslararası tepkiler ön plandaydı. RSF, IPI, TGS ve AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Teresa Ribeiro, radyocu Hazım Özsu’nun Bursa Osmangazi’de öldürülmesine tepki gösterdi. CHP, HDP, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi, Gelecek Partisi gibi muhalefet partileri ile İnsan Hakları Derneği (İHD) gibi hak örgütlerinin yanı sıra RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da Levent Gültekin’e yönelik saldırıyı kınadı. RSF, ÇGD, TGC ve TGS gibi çok sayıda gazetecilik kuruluşu ise Yeniçağ gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu’na evinin önünde düzenlenen saldırıyı kınadıklarını belirtti.
Geçtiğimiz üç aylık dönemde, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, DİSK Basın İş, CPJ Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu gazetecilere yönelik saldırıların cezasızlıkla sonuçlanmasına, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu cezaevi görevlisinin Barış Pehlivan’ı darp etmesi nedeniyle sadece “uyarı” cezası almasına, Mustafa Hoş’un Çorlu’daki tren kazası davasına bakan savcının açtığı davada 40 bin TL tazminata mahkum edilmesine tepki gösterdi.
173 gazeteci, Boğaziçi Üniversitesi’nde bir aydır süren eylemlerde öğrencilerin örgütlenme hakkına yanı sıra gazetecilerin görev yapmalarına karşı çıkarılan engelleri ortak bir metinle tepki gösterirken; TGC, TGS, DİSK Basın-İş ve RSF, İstanbul Kadıköy’de Boğaziçi Üniversitesi için yapılan eylemleri izleyen gazetecilere yönelik polis şiddetine karşı kınama açıklaması yayımladı.
TGS Berat Gonca’nın yaptığı bir haber gerekçe gösterilerek tutuklanmasını kınadı.
Adalet Bakanlığı’nın savcılıklardan “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “Devlet kurumlarını aşağılama”ya dair TCK 299. ve 301. maddelerinden yapılan yargılamalarının sonuçlarının bildirilmesinin istenmesine tepki gösterdi. Aralarında İFEX, RSF, IPI, IFJ, EFJ, FIDH, IMS, CPJ, Uluslararası PEN, Article 19, Index on Censorship, ECPMF’nin de olduğu 17 uluslararası basın veya ifade özgürlüğü örgütü RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve gazeteci Ahmet Nesin’e Özgür Gündem dayanışma davasından yöneltilen suçlamaların düşürülmesini talep etti.
Sadece 26 gün yayın yapabilen Olay TV’nin yayın hayatına son verdirilmesi Basın Konseyi tarafından kınandı. DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren ve RSF temsilcisi Erol Önderoğlu Basın İlan Kurumu’nun (BİK) gazetelere verdiği ilan cezalarına tepki gösterirken; BirGün, Evrensel ve Cumhuriyet gazetesi yetkilileri bu cezaların yargıya taşınmasının reddedildiğini bildirdi. Ticaret Bakanlığı’nın Evrensel gazetesine verdiği idari para cezası da RSF, TGS ve DİSK Basın İş gibi basın meslek örgütlerinin gündemindeydi.
TGC, TGS, DİSK Basın İş, ÇGD, Basın Konseyi ve RSF gibi çok sayıda gazetecilik örgütleri 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü mesajlarında Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünden söz edilemeyeceğini dile getirdiler.
Bahçeli’ye RSF tepkisi: RSF Temsilcisi Erol Önderoğlu, sosyal medyada altı gazeteciyi “CHP destekçisi” diye hedef gösteren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye tepki gösterdi. Bahçeli’yi hedef göstermeye son vermeye çağıran Önderoğlu, “eleştiri sahiplerine yönelik kimilerince saldırı talimatı olarak algılanabilecek bir tutum ne siyasete ne de topluma fayda sağlar” dedi (31 Mart).
BİK cezasına tepkiler: TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, polis müdahalesini “saldırı” olarak nitelendirdiği için Evrensel gazetesine verilen ilan kesme cezasına tepki gösterdi. Durmuş, karara “Basın İlan Kurumu teamülleri yok sayarak, kendisini mahkeme yerine koyarak cezalar yağdırmaya devam ediyor. Özerkliğini, bağımsızlığını yitiren BİK iktidarın hoşuna gitmeyen, iktidarın politikalarının eleştirildiği her habere ilan kesme cezası verir duruma geldi” dedi. Önderoğlu da RSF Twitter hesabından, “Anayasa Mahkemesinin kararını tanımayan, ikide bir gazetelerin yayın çizgisine burnunu sokan bir Basın İlan Kurumu demokratik bir kurum olmaktan çıkmış demektir. BİK son yıllarda hukuk tanımadan eleştirel gazeteleri madden zayıflatma peşine düşmüştür. İşçi, çevre ve gösteri hakkına müdahalelere “saldırı” diyebilmek, devleti eleştirebilmek demokrasilerin en basit standartlarındandır. Türkiye’de her gün bu hakkı dahi tolere edememesinin örneklerini yaşıyoruz. Mahkemeden açık yıldırmaya dönük bu girişimleri reddetmeye çağırıyoruz” ifadelerine yer verdi (31 Mart).
IPI’dan Avrupa’ya Türkiye mektubu: Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), AB-Türkiye ilişkilerinin ele alınacağı 25 ve 26 Mart’taki toplantı öncesi Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’e Türkiye’de basın özgürlüğü ve temel hakların korunmasının ön koşul olarak konulmasını isteyen bir mektup gönderdi. Mektup ayrıca Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve toplantı öncesi liderlere AB-Türkiye ilişkileri üzerine bir rapor sunacak olan Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile paylaşıldı (24 Mart).
RSF cinayeti kınadı, “etkili soruşturma” istedi: RSF, IPI, TGS ve AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Teresa Ribeiro, radyocu Hazım Özsu’nun Bursa Osmangazi’de öldürülmesine tepki gösterdi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Twitter hesabından açıklama yapan Önderoğlu, “Gazetecilere karşı şiddet ve tahammülsüzlük Bursa Orhangazi’de en acı şekilde ortaya çıktı. Radyo programcısı Hazım Özsu yakalandığında ‘programını beğenmediği’ni söyleyen bir kişi (H.N.) tarafından öldürüldü. Bu ortamı cesaretlendirenleri kınıyoruz. Cinayetle ilgili tüm boyutların ortaya çıkarılmasını istiyoruz. İlk bulgular Özsu’nun mesleği nedeniyle öldürüldüğünü gösteriyor” dedi. TGS de “Bu cezasızlık politikası, yeni saldırıları teşvik etmektedir. Bu sistemli tavır, iktidarın suça ortak olduğunu göstermektedir…Ancak; bir korku iklimi yaratarak Türkiye’yi teslim almak, farklı görüşleri kin ve nefretle boğarak demokrasimize kastetmek isteyenler amacına ulaşamayacaktır. Gazetecilere saldırmak için sokak çeteleri oluşturanlara inat susmayacağız, biat etmeyeceğiz. Türkiye demokrasiden geri dönmeyecek!” şeklinde açıklama yaptı (16 Mart).
Gültekin’e saldırıya yoğun kınama: CHP, HDP, DEVA, Gelecek gibi muhalefet partileri, İHD gibi hak örgütlerinin yanı sıra, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da gazeteci Levent Gültekin’e İstanbul Bakırköy’deki Halk TV bürosu önünde bir grubun düzenlediği saldırıyı kınadı. Önderoğlu, “Şiddet yoluyla düşünceleri değiştirmeyi umanlar ve onlara zemin hazırlayanları kınıyoruz. Geçmiş olsun Levent Gültekin” dedi. TGC de, “İktidar tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı gündemdeyken gazetecilere yapılan saldırıların da insanlık suçu olduğunu hatırlatıyor ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’den bu saldırıları gerçekleştirenlere karşı ne zaman hukukun işletileceğini açıklamasını bekliyoruz” şeklinde tepki gösterdi (8 Mart).
Eylem Planına OHAL ve TMK eleştirileri: İnsan Hakları Eylem Planı’nı BBC Türkçe’ye değerlendiren İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Ankara Şube Müdürü Abdurrahman Ünlü, “En temel beklentimiz OHAL psikolojisinden ve uygulamalarından çıkılarak hukuka dönülmesidir. OHAL döneminde çıkarılan KHK’lar hukuka ve insan haklarına uygun bir bakış açısı ile tekrar gözden geçirilmelidir. Çok sayıda hukuksuz mağduriyet giderilmelidir” dedi. Uluslararası Af Örgütü Savunuculuk ve İnsan Hakları Eğitim Program Direktörü Ruhat Sena Akşener de “Yargı bağımsızlığının tam ve mutlak biçimde garanti altına alınması ve yürütmenin yargı üzerindeki etkisini ortadan kaldıracak anayasal ve yasal tüm değişikliklerin derhal yapılması gerekiyor” sözleriyle düzenlemeyi eleştirdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Türkiye Direktörü Emma Sinclair-Webb ise, Türkiye’nin en önemli insan hakları sorunlarından birisini, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki düzenlemelerin kötüye kullanılarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında koruma altında olan “eleştirel düşünceyi dile getirmek ve şiddet içermeyen eylemlere katılmak” gibi faaliyetlerde bulunan kişilerin tutuklanması ve yargılanması olduğunu vurguladı (1 Mart).
TGS’den polis şiddetine tepki: TGS Ankara Şubesi, Ankara’da gazetecilere yönelik polis şiddetini yargı taşırken kamuoyuna açıklama yaptı. Açıklamada, son birkaç aydır Covid-19 tedbirleri gerekçe gösterilerek Polis müdahaleleri için “yaygın ve sistematik” denilen açıklamada, “Gazeteciler haber takibi sırasında, Ankara Emniyetinde görevli kolluk personeli tarafından hukuka aykırı fiziksel müdahaleye maruz kalmakta ve şiddete uğramaktadır. Halkın haber alma hakkı için görev yapan gazetecilerin görüntü almaları pandemi tedbirleri gerekçesiyle engellenmektedir” denildi (25 Şubat).
Bilgin “caydırıcı ceza” istedi: Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, Ocak ayında Ankara’da ve diğer illerde gazetecileri hedef alan saldırıların cezasızlık sonucu teşvik edildiğini söyledi. Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük için Basın (ÖiB) programı kapsamında yayınlanan Ocak 2021 raporuna ilişkin yazılı açıklama yapan Bilgin, “Caydırıcı nitelikte cezalar verilmediği sürece benzeri olaylara zemin yaratılmaktadır. Gazetecilere ve dolayısıyla halkın haber alma hakkı için yürüttüğümüz gazetecilik mesleğine yönelik saldırılara karşı iktidarı ve muhalefetiyle siyaset kurumunca topyekün tepki verilmesini bekliyoruz. Mevcut ceza mevzuatı da saldırı fiilini işleyenlere karşı mutlaka tavizsiz şekilde uygulanmalıdır” dedi (23 Şubat).
Şiddete hoşgörüye tepki: RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, 6 Mart 2020’de cezaevine girerken Odatv sitesi genel yayın yönetmeni Barış Pehlivan’ı darp eden memur Muhammed B.’ye sadece “uyarı” cezası verilmesine tepki gösterdi. Önderoğlu, “Türkiye’de gazetecilere yönelik şiddetle ilgili yaygın bir cezasızlık var. Pehlivan örneğinde olduğu gibi bir darp vakasının basit bir uyarı veya kınamayla geçiştirilmesi kaygı verici. Ne yazık ki, şiddetin şikayet edildiği dosyaların Anayasa Mahkemesi veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gelinceye kadar ciddiye alınmadığını da görüyoruz. Savcılıklar harekete geçmek istemiyor, üstünkörü bir şekilde işlem yapıyor” dedi (17 Şubat).
Varanoğlu’na saldırıya kınama: Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı, Bursa’da gazeteci Ferruh Varanoğlu’na yönelik silahlı saldırıyı kınadı. Kolaylı açıklamasında, “Tarihin her döneminde gazetecilere yönelik çirkin saldırılar yaşanmaktadır. Bu saldırılara Bursa’mızda ne yazık ki bir yenisi eklenmiştir. Saldırganların ve arkalarındaki karanlık güçlerin bir an önce adalet önüne çıkarılmasını ve gereken cezayı almasını diliyoruz” dedi (17 Şubat).
TGS’den iktidara eleştiri: TGS, yeniden yapılanma süreci başarısızlıkla sonuçlanan Olay TV’de 180 gazetecinin işsiz bırakılmasına tepki gösterdi. TGS, iktidarın farklı seslere tahammül göstermediği ifade edilen açıklamada “Türkiye’de tarafsız ve herkese eşit mesafede yayın yapacağını açıklayan bir kanala yaşam hakkı tanınmaması sansürdür. İktidar bu süreçte hem yeni bir kanalın doğuşunu engelledi hem de 180 gazeteciyi işsiz bıraktı” denildi (16 Şubat).
ÇGD Bursa’dan, Kaplanoğlu’ya darplı gözaltıya kınama: ÇGD Bursa Yönetim Kurulu, Bursa Demokrasi Güçleri’nin Boğaziçi öğrencilerine destek için yapmak istediği yürüyüşü izlerken ÇGD Bursa Başkan Yardımcısı Ozan Kaplanoğlu’nun gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Açıklamada Kaplanoğlu’nun kamerası elindeyken polis saldırısına maruz bırakıldığı ifade edildi; “Meslektaşlarımızın maruz kaldığı bu hukuk ve insanlık dışı muameleyi şiddetle kınıyor ve derhal serbest bırakılmalarını istiyoruz” denildi (12 Şubat).
173 gazeteciden “Boğaziçi” metni: 173 gazeteci, Boğaziçi Üniversitesi’nde bir aydır süren eylemlerde öğrencilerin örgütlenme hakkına yanı sıra gazetecilerin görev yapmalarına karşı çıkarılan engelleri ortak bir metinle kınadı. “Boğaziçililer yalnız değildir!” başlıklı metinde, “Öğrencilerle basın mensupları arasından kurulan barikata itirazımız var… Sansür, baskı ve tehditlerle halkın haber alma hakkının önüne çıkartılan her türlü engellemelere itiraz ettiğimiz gibi, görevini yapmaya çalışan meslektaşlarımızı hedef alan polis şiddetine de karşıyız. Gazeteciler taraf değil tanıktır, işini yapan meslektaşlarımıza yönelik engelleme, yaralamaya varan ağır şiddet ve gözaltıların kabul edilemez olduğunu bir kez daha tekrarlıyoruz” denildi (10 Şubat).
TMK davasına RSF uyarısı: RSF Temsilcisi Erol Önderoğlu, BBC Türkçe ve Amerika’nın Sesi muhabiri Hatice Kamer’in Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nde beraat etmesinden memnun olduklarını bildirdi ancak ekledi: “Reformlara rağmen gazetecilerin terörle Mücadele Kanunu’ndan beraat ettikleri dosyaların sistematik şekilde temyiz edilmesi veya bozulması ciddi bir endişe kaynağıdır” (9 Şubat).
Hoş’a cezaya DİSK Basın İş ve RSF’den tepki: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Çorlu’daki tren kazası davasına bakan savcının açtığı davada 40 bin TL tazminata mahkûm edilmesini eleştirdi. Önderoğlu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Adalet Çorlu Tren Katliamı dahil tüm mağdurların yanından olduğu gün Mustafa Hoş gibi gazetecilerin de ağır eleştiri yapmalarına gerek kalmaz. Gazeteciliğin kamu yararına hizmet ettiğini unutanlar, Hoş’u sindirmeyi seçmiştir” dedi. DİSK Basın İş de “Gazetecilerle gerçekleri kamuoyuna açıkladığı için uğraşmayı bırakın, sorumluları yargılayın” şeklinde açıklama yaptı (6 Şubat).
Cezasızlığa kınama: DİSK Basın İş, Korkusuz Gazetesi köşe yazarı Ahmet Takan’a, Kasım 2019’da yapılan saldırıya ilişkin davada 2 bin TL’lik ceza çıkmasına tepki gösterdi. Sendika açıklamasında, “Mahkeme sanığa 2 bin TL para cezası verdi. Verilen para cezası 10 taksite bölündü. Gazetecileri hedef almayı açık hale getiren kararı kınıyoruz” denildi (6 Şubat).
Boğaziçi’de gazetecilere polis engeline kınama: Haberin Var mı? Girişimi, polis engeliyle basın mensuplarının Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyelerinin yaptığı açıklamaya alınmamasını kınadı. Girişim, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Basın mensuplarının alınmadığı Boğaziçi kampüsünde öğretim üyeleri açıklama yaptı. Halkın haber alma hakkını engelleyen bu tutuma karşı gazetecilerin görevi, sesi kısılanların haberini yapmaya ısrarla devam etmektir” dedi (5 Şubat).
RSF’den şiddete kınama: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, KRT TV Programcısı Osman Güdü’nün, İstanbul Kartal’daki ofisinden çıktığı sırada saldırıya uğramasını kınadı. Twitter mesajından, “Türkiye’de artık gazeteci güvenliği kalmadı. Maalesef saldırganlara karşı caydırıcı yaptırım için bugüne kadar dillendirdiğimiz taleplerin alıcısı çıkmadı” dedi (5 Şubat).
TGS’den tutuklanan Gonca’ya destek: TGS, “Samsun’da üst düzey yargı mensubu 1,5 milyon TL’lik yazlık yaptırdı?” yazısında Samsun’da “FETÖ borsası” olduğu iddialarını haberleştiren gazeteci Berat Gonca’nın, “basın yoluyla iftira” iddiasıyla verilen 2 yıl 6 aylık hapis cezası nedeniyle hapse gönderilmesine tepki gösterdi. Sendika açıklamasında, “Halkın gerçekleri öğrenmesi için bedel ödeyen tüm meslektaşlarımızın yanındayız. #GazetecilikSuçDeğildir” diyerek Gonca’ya destek verdi (4 Şubat).
Kadıköy’de polis şiddetine kınama: TGC, TGS, DİSK Basın-İş ve RSF, İstanbul Kadıköy’de Boğaziçi Üniversitesi için yapılan eylemleri izleyen gazetecilere yönelik polis şiddetini kınadı. DİSK Basın-İş’ten yapılan açıklamada, “Gazeteciler hedef tahtanız değildir. Dün Kadıköy’deki Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine destek amaçlı yapılan eylemde devletin gücü basın üzerinde sınandı” denirken TGS, “Plastik mermilerle, kamera kırarak, darp ederek uygulanan bu engelleme politikası bizi yıldırmaz. İnadına gazetecilik” şeklinde açıklama yaptı. TGC “Kamuoyunu etkileyen her olayın ardından gazetecilere yönelik yapılan saldırı, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına yönelik bir saldırıdır” diyerek gazetecilerin kamusal görevine yönelik saldırıya vurgu yaparken RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da şiddeti protesto ettiklerini bildirdi (3 Şubat).
17 örgütten davaya tepki: Aralarında IFEX, RSF, IPI, IFJ, EFJ, FIDH, IMS, CPJ, Uluslararası PEN, Article 19, Index on Censorship, ECPMF’nin de olduğu 17 uluslararası basın veya ifade özgürlüğü örgütü, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve gazeteci Ahmet Nesin’e Özgür Gündem dayanışma davasından yöneltilen suçlamaların düşürülmesini talep etti. Ortak açıklamada, “Tüm muhalif sesleri susturmak ve bağımsız gazetecilerin mesleğini yapmasını engellemek için gerçekleştirilen otokrat girişimler” denildi (2 Şubat).
RSF’den Önderoğlu’na destek: RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve gazeteci Ahmet Nesin’in Özgür Gündem dayanışma davasından yeniden yargılanacak olmalarına tepki gösterdi. Deloire, “Erol Önderoğlu Türkiye’nin onuru olmalı Onun yerine keyfi şekilde yargılanıyor. Hatta istismar ediliyor bile diyebiliriz. Hükümeti ve yargısı böyle insanlarla savaşan bir ülke demokrasi olamaz” dedi (2 Şubat).
Gazete yöneticilerinden BİK’e tepki: BirGün, Evrensel ve Cumhuriyet gazetesi yetkilileri Basın İlan Kurumu’nun (BİK) gazetelerine adeta ambargo uyguladığını savunarak buna karşılık yargıya yaptığı itiraflar sistematik şekilde reddedildiğini bildirdi. BirGün Yayın Koordinatörü Yaşar Aydın, “BİK elinde bulunduğu yetkiyle iki şey yapıyor: Birincisi muhalif gazeteleri maddi olarak zor duruma sokarak etkisizleştirmek. İkincisi de yandaş medyayı beslemek” dedi. Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Aykut Küçükkaya da cezaların basın özgürlüğüne darbe olduğunu söyledi. Küçükkaya “Belgeli haberlerimize karşılık verilen bu cezalar basın özgürlüğüne vurulan bir darbedir. Hukukçularımız itirazlarını ediyor. İtirazlarımız yargı tarafından benzer ya da aynı cümleler ile reddediliyor” derken Evrensel genel yayın yönetmeni Fatih Polat ise “BİK’in son zamanlarda mahkemelerin dava açmadığı haber ve yazılar için dahi bazı gazetelere cezalar vermeye başladı. BirGün, Cumhuriyet ve Evrensel bunların arasında” ifadelerini kullandı (26 Ocak).
Cezasızlığa CPJ, RSF ve DİSK Basın İş tepkisi: CPJ Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve DİSK Basın-İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş, yılın ilk 20 gününde beş gazeteciye saldırı düzenlemesini endişeyle karşıladıklarını açıkladı. 2020’de 18, son 5 yılda ise 139 gazeteci saldırıya uğradı (21 Ocak).
Sosyal medya düzenlemesine IPI eleştirisi: IPI Türkiye Program Koordinatörü Renan Akyavaş, sosyal medya platformlarına temsilci atama zorunluluğu getiren düzenlemenin geri çekilmesini talep etti. “Sosyal medya platformları Türkiye’deki bağımsız gazetecilik ve muhalif sesler için kalan son özgür alanlardan biri” diyen Akyavaş, “Yasa, basın özgürlüğüne büyük bir tehdit oluşturmanın yanı sıra dijital sansüre de ikan veriyor” diye belirtti (21 Ocak).
Bahçeli’ye RSF tepkisi: RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Karar gazete köşe yazarları Taha Akyol, Yıldıray Oğur ve Eli Çakır’ı hedef alan sözlerini “çok tehlikeli, ciddi bir sorumsuzluk” olarak değerlendirdi. Önderoğlu, Twitter hesabından “Son beş yılda Türkiye’de 139 haberciye saldırıldı, bu yetmez mi? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan sonra şimdi de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin gazetecilere şiddeti meşrulaştıran söylemlerini çok tehlikeli, ciddi bir sorumsuzluk olarak görüyoruz” ifadesini kullandı (19 Ocak).
Uğuroğlu’na saldırıya kınama: RSF, ÇGD, TGC ve TGS gibi çok sayıda gazetecilik kuruluşu, Yeniçağ gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu’na yönelik evinin önünde gelişen saldırıyı kınadı. TGS Ankara Şubesi, Twitter hesabından “Yargıdan, saldırganları en kısa sürede tespit etmesini ve bu olaya karşı etkili soruşturma yürütmesini bekliyoruz” derken RSF Temsilcisi Erol Önderoğlu, Twitter üzerinden, “Saldırıyı en ağır şekilde kınıyor, şiddeti körükleyen siyasete geç olmadan artık bir son verilmesini istiyoruz” şeklinde bir mesaj paylaştı. TGC’nin açıklamasında da “Bu saldırıyı azmettirenleri ve yapanları kınıyoruz. Gazetelerin ve gazetecilerin sürekli hedef gösterildiği bir ortamda toplumsal barış da sağlanamaz. Basına yönelik saldırılar direkt halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına yönelik saldırılardır. Demokrasi farklı görüşlere tahammül etme rejimidir” ifadeleri vardı (15 Ocak).
Aydın’daki saldırıya cemiyet kınaması: Ege Gazeteciler Federasyonu Genel Başkan Vekili ve Aydın Büyükşehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cem Ulucan, Aydın’da bazı kişilerin uyuşturucudan tutuklanmasını izleyen gazeteciler Murat Uçkaç ve Kıymet Sarıyıldız’ın tutuklu yakınlarınca darp edilmesini kınadı. Açıklamada, “Gazetecinin haber verme hakkının engellenmesinin yanı sıra olaya suskun kalan vatandaşlarımızın da haber alma hakkı kaba kuvvet kullanılarak engellenmek istenmiştir. Olayın ardından saldırganlardan şikâyetçi olan arkadaşlarımıza Cemiyet olarak gerekli hukuki desteği sağlayacağız” denildi (13 Ocak).
CHP’li Erkek’ten Adalet Bakanlığı’na tepki: CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, Adalet Bakanlığı’nın Türk Ceza Kanunu’nun 299 ve 301. maddeleri ile ilgili savcılıklardan yargılamalara ilişkin ayrıntılı bilgi talep etmesine tepki gösterdi. Takip uygulamasının zaten kaybolan yargı bağımsızlığını tamamen yok ettiğini kaydeden Erkek, “Normal bir işlem gibi görülse de bu yazıyı alan hâkim elindeki derdest dosyada ya da gelecekte bakacağı dosyalarda nasıl baskı altında kalmaz? Nasıl bağımsız karar verebilir?” diye konuştu (12 Ocak).
RSF’den Adalet Bakanlığı’na tepki: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Adalet Bakanlığı’nın savcılıklardan “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “Devlet kurumlarını aşağılama”ya dair TCK 299 ve 301. Maddelerinden yapılan yargılamalarının sonuçlarının bildirilmesinin istenmesine tepki gösterdi. Ağustos 2014’den beri en az 63 gazetecinin “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten mahkûm edilmesinde Adalet Bakanlığı’nın sistematik onayı nedeniyle sorumluluğu bulunduğunu hatırlatan Önderoğlu, “Dileriz ki, eleştirinin hapisle bastırılmasında taraf olan Bakanlığın bu girişimi, yol açtığı vahim tabloyla yüzleşmek içindir. Aksi taktirde bu talimat yargıya açık müdahale olarak reform umudunun da sonudur” dedi (12 Ocak).
DİSK Basın İş, RSF ve IPI’dan ilan baskısına kınama: DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren ve RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Evrensel ve BirGün gazetelerine verilen üçer günlük ilan kesme cezalarına tepki gösterdi. Eren, “BİK, tamamen bir partinin kurumu haline bürünmüş. Daha önce Evrensel’e verilen cezalar da gösteriyor ki basın üzerindeki baskılar konusunda eşit atlamışlar. Bu durum her gün daha çok yaygınlaşıyor ama biz gazeteciler bu duruma alışmayacağız ve bu mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi. Önderoğlu da Fahrettin Altun’un “yıkılan kaçak yapı” haberi için hem Cumhuriyet Gazetesine açıklama yapmayıp yargılanmalarını, hem de suçlayıcı ifade içermeyen haber için Evrensel Gazetesine 3 gün ilan kesme cezası verilmesini sağladığını hatırlattı. Açıklamada, “BİK’i, eleştirel gazetelere karşı, basın özgürlüğü ve siyasi hoşgörü standartlarıyla bağdaşmayan bu yaklaşımına son vermeye çağırıyoruz” denildi. IPI Türkiye Temsilcisi Renan Akyavaş, aslen gazeteleri desteklemek ve medyada çok sesliliğin korunması için kurulan bir kamu kuruluşu olan Basın İlan Kurumunun (BİK) Evrensel’e ardı ardına uyguladığı ilan kesme cezalarının mantığa uygun herhangi bir açıklaması kalmadığını belirterek “Evrensel eylül 2019’dan bu yana, yaklaşık bir buçuk senedir ilan durdurma cezasına tabi iken 68 gün ilave ilan kesme cezasının verilmesi gazeteyi bilinçli ve kasten ekonomik olarak çökmeye zorlamanın açık bir göstergesi” dedi (12 Ocak).
“Unutulma hakkı sansür aracı oldu”: İfade Özgürlüğü Derneği’nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz, TGS Genel Sekreteri Sibel Güneş, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu ve TGS Başkanı Gökhan Durmuş, TBMM’de kabul edilen sosyal medya düzenlemesi kapsamındaki “unutulma hakkı” gerekçesinin, siyasilerin geçmişini temizlemenin ve eleştirel medyayı susturmanın aracına dönüştüğünü bildirdi. Akdeniz, “Erişim yasakları eskiden de vardı. Temmuz’da yapılan değişiklikle bunun yanına ikinci bir içerik çıkarma kategorisi eklendi. Üçüncü olarak da erişime engellenen içeriklerin arama motorları ile ilişkisinin kesilmesine karar verdiler” dedi (11 Ocak).
Konsey’den Olay TV tepkisi: Basın Konseyi, yayın hayatına 30 Kasım’da başlayan ve baskılar sonucu 25 Aralık’ta kapatılan Olay TV ile ilgili açıklamasında “Sadece 26 gün yayın yapabilen OLAY TV’nin, gördüğü baskı sonucu yayın hayatına son verdirilmesi, basın tarihimize bir kara leke düşürmüştür. Medyada ‘tek ses’ isteyen siyasi anlayışın gazabına uğrayarak, yayın hayatından çekilen Olay TV’nin kapanması, ifade ve basın özgürlüğüne ağır bir müdahaledir” dedi (10 Ocak).
Meslekten “10 Ocak” mesajları: TGC, TGS, DİSK Basın İş, ÇGD, Basın Konseyi ve RSF gibi çok sayıda gazetecilik örgütleri, Türkiye’de medya özgürlüğünün içinde bulunduğu ağır ihlaller varken 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün kutlanmasının mümkün olmadığını bildirdi. TGC, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde bu yıl da demokratikleşme, çok seslilik, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünden söz edemiyoruz” derken TGS de, “Günümüz Türkiyesi’nde 10 Ocak’ı sadece ‘Çalışan Gazeteciler’ günü olarak tanımlamak oldukça zor. Çünkü sektördeki işsizliğin ülke ortalamasının 2 katı olduğu, güvencesiz ve sendikasız çalışmanın yüzde 90’ı aştığı, 67 gazetecinin cezaevinde olduğu medya sektöründe 10 Ocak, kutlama değil mücadele gerektiriyor” şeklinde açıklama yaptı. Çalışma Bakanlığı’nın 2013 Ocak ayı istatistiklerine göre iş kolunda kayıtlı çalışan sayısının 104.141 olduğunu anımsatan TGS, bu rakamın Temmuz 2020 verilerine göre yüzde 16,94 bir istihdam daralmasına işaret ettiğini bildirdi. TGS, Temmuz 2020 verilerine göre “Basın, yayın ve gazetecilik” iş kolundaki toplam sendikalaşma oranının da yüzde 7,87 olduğunu bildirdi. ÇGD bildirisinde de, “İfade ve basın özgürlüğünü önceleyen kanunların görmezden gelindiği, diğer bir deyişle ‘askıya’ alındığı bu dönemde, yargının siyasallaştırılması sonucunda kanunların kamu yararına değil, siyasetin önceliklerine hizmet ettiğine tanıklık etmek zorunda kalıyoruz. Bütün bunların ise yasama-yürütme ve yargının tek elde toplandığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ‘doğal’ bir sonucu olarak karşımıza çıktığını biliyoruz” denildi. Basın Konseyi de, “10 Ocak’ların kutlandığı yılların özlemi içinde umudumuzu asla kaybetmeden mücadele etmeye devam edeceğimizi yineliyoruz” dedi (10 Ocak).
AYM’nin Mahalli kararına eleştiri: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, gazeteci Hüsnü Mahalli’nin 15 Aralık 2016’da tutuklanmasını Anayasa’nın ihlali olarak görmeyen Anayasa Mahkemesi’ni eleştirdi. Önderoğlu, RSF Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Karar sadece keyfi tutuklamalara değil “Cumhurbaşkanı’na hakaret ve ‘hakaret’e dair sorunlu anti-demokratik pratiğe de itibar kazandırdı” dedi (7 Ocak).
Gözaltılara TGS tepkisi: TGS Ankara Şubesi, Ankara Kadın Platformu’nun Gülistan Doku için yaptığı eylemi takip etmek isterken Jinnews muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer in gözaltına alınmasını kınadı. TGS açıklamasında, “Gazeteciler darp edilerek gözaltına alındı. Gazetecilere yönelik bu tavrı kınıyor, meslektaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz” denildi (5 Ocak).
Evrensel’e reklam cezasına tepkiler: RSF, TGS ve DİSK Basın İş gibi basın meslek örgütlerinin temsilcileri, Ticaret Bakanlığı’nın Evrensel gazetesine, Newroz mitinginde sarı kırmızı ve yeşil renkler bulunan bir şalı taşıyan çocuk fotoğrafının yer alan reklam filmi nedeniyle idari para cezası vermesini eleştirdi. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “AKP iktidarı artık muhalif medya kuruluşlarına ‘Ne bulsam da ceza verip sustursam’ diye bakıyor” derken DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren, “İktidar, kendisine biat etmeyen, kamuoyuna gerçekleri duyuran yayın organlarına elindeki her enstrümanla saldırmaya devam ediyor” şeklinde tepki gösterdi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da “Antidemokratik bir devlet yapılanması altında birçok kurum, eleştirel gazetelerin sesini kısmak için güç birliği yapıyor. Reformlarda şahlanmaya hazırlananlar, öncelikle Evrensel gazetesinin hiçbir zaman şiddeti özendiren bir yayın peşinde olmadığını öğrenmeliler (4 Ocak).
Ocak-Şubat-Mart 2021 döneminde saldırıya uğrayan Levent Gültekin için aralarında aydın, sanatçı, yazar, hukukçu ve politikacıların da olduğu 3 bin 388 kişi ortak bir metin yayınladı.
Müyesser Yıldız ve İsmail Zeki Dükel’in duruşması gazeteciler tarafından takip edilirken; Ahmet Altan’la dayanışmak için İsveç’teki gazeteci ve yazar örgütlerinden ortak bir açıklama yayınlandı.
Öldürülen Milliyet gazetesi genel yayın müdürü ve başyazarı Abdi İpekçi katledilişinin 42. yılında anıldı.
Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma gösterdikleri gerekçesiyle yeniden yargılanmaya başlayan RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve gazeteci yazar Ahmet Nesin’in duruşmasını ulusal ve uluslararası gazeteci örgütlerinden temsilciler, HDP’den milletvekilleri, sendika başkanlarını ve barış akademisyenleri takip etti.
Aracına yerleştirilen bombanın patlatılması sonucu yaşamını yitiren araştırmacı-gazeteci Uğur Mumcu için cinayetin 28.yıldönümünde ve dövülerek öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe için cinayetin 25. yılında anma gerçekleşti.
Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink için katledilişinin 14. yılında öldürüldüğü İstanbul Şişli’deki gazetesinin önünde anıldı. Dink cinayetinde kamu görevlilerinin yargılandığı davanın devam eden duruşmalarını RSF Temsilcisi Erol Önderoğlu ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu izledi.
Gültekin’e 3 bin 388 kişiden destek: Aralarında aydın, sanatçı, yazar, hukukçu ve politikacıların da olduğu 3 bin 388 kişi, gazeteci Levent Gültekin’in İstanbul’da Halk TV’nin merkez binası önünde yaklaşık 25 kişilik bir grubun saldırısına uğramasını kınayan ortak bir metin yayımladı. Açıklamada, “Yurttaşlar olarak, vicdanlara hitap eden sesini susturmak için yapılan saldırıyı kendimize yapılmış sayıyoruz. Bu tehditlerin gerçekleri örtmeye yöneldiğini, ona kaldırılan ellerin demokrasiye, barışa, huzura kaldırıldığını biliyoruz. Ülkeyi yönetenlere; bu saldırıyı ve bir süredir görülen benzer saldırıları azmettirenlere ve gerçekleştirenlere dur demenin zamanının çoktan geldiğini bir kez daha hatırlatıyoruz” denildi (11 Mart).
Yıldız ve Dükel’in yanındaydılar: Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, “devlete ilişkin gizli belgeleri temin edip açıkladığı” iddiasıyla Odatv sitesi Ankara haber müdürü Müyesser Yıldız ve TELE 1 Ankara Temsilcisi İsmail Zeki Dükel’i mahkûm ettiği duruşmayı, meslektaşları Rahmi Yıldırım, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Yavuz Selim Demirağ, RSF’den Erol Önderoğlu ve avukat Ercan İpekçi’nin de aralarında olduğu çok sayıda kişi izledi (9 Mart).
Altan için İsveç’ten kampanya: İsveç’te 17 gazeteci ve yazar örgütü, Temmuz 2016 darbe girişimine iştirak ettiği gerekçesiyle uzun süre tutuklu bırakılan, ardından “örgüte yardım” iddiasıyla 10 yıl 6 ay hapse mahkûm edilen gazeteci yazar Ahmet Altan’ın serbest bırakılması için ortak bir açıklama yaptı. Açıklama İsveç’in en yüksek tirajlı gazeteleri; Expressen, Dagens Nyheter ve Svenska Dagbladet gazetesinin yanı sıra İsveç Gazeteciler Federasyonu ve RSF İsveç Seksiyonu da destek verdi. Altan’ın “Dünyayı Bir Daha Göremeyeceğim” isimli kitabı yakın zamanda İsveççe olarak basılmıştı (24 Şubat).
İpekçi öldürülüşünün 42. yılında anıldı: TGC, Basın Konseyi ve RSF gibi gazetecilik örgütleri, 1 Şubat 1979’da İstanbul Nişantaşı’ndaki evinin önünde Mehmet Ali Ağca’nın kurşunlarıyla öldürülen Milliyet gazetesi genel yayın müdürü ve başyazarı Abdi İpekçi’yi katledilişinin 42. Yılında “saygı ve özlemle” andı. TGC yönetimi, “Muhabirliğin önemini ortaya çıkarmış, devlete ilişik gazetecilik yapmak alışkanlığından basını kurtarmıştı. Dürüst habercilik yapan, yalan haberlere, iftiralara yer vermeyen, atlama pahasına da olsa doğrulatılamayan hiçbir haberi kullanmayan, siyasi partilere eşit uzaklıkta durmayı beceren bir Genel Yayın Yönetmeniydi” şeklinde açıklama yaparken Basın Konseyi’nden de “Aradan geçen bunca yıla karşın, bu alçakça suikastın asıl sorumluları maalesef tam olarak ortaya çıkarılamadı. Basınımızda onurlu ve ilkeli gazeteciliğin sembolü; demokrasinin, ifade ve basın özgürlüğünün yılmaz savunucusu Abdi İpekçi unutulmadı, asla unutulmayacak” açıklaması geldi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, RSF Twitter hesabından Musa Anter, Uğur Mumcu ve Hrant Dink davalarının onca yıldır sürmesi ve İpekçi dosyasında azmettiricilerin soruşturulmamasından hareketle, “yetkilileri, geleceği de karanlıkla örten bu ağır adaletsizlik mirasını sorgulamaya çağırıyoruz” dedi (1 Şubat).
Dayanışma davasına yoğun ilgi: RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve gazeteci yazar Ahmet Nesin’in Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmaktan yeniden yargılanmaya başladıkları duruşmayı Fransa Konsolosu Olivier Gauvin, İsveç Konsolos Yardımcısı Björn Jonsson, Almanya Konsolosluğu görevlisi Dr. Christian Krings ve İsviçre Konsolos Yardımcısı Beat Schmid de izledi. Çağlayan Adliyesi önündeki basın açıklamasında veya duruşma salonundaki gözlemciler arasında CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal, Turan Aydoğan, HDP Milletvekilleri Züleyha Gülüm, Hüda Kaya, Gülistan Kılıç Koçyiğit, Dilan Dirayet Taşdemiş, Oya Ersoy, Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Hafıza Merkezi’nden Murat Çelikkan, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Barış Akademisyenleri, TTB, TİHV, KESK yöneticiler, IPI Türkiye temsilcisi Emre Kızılkaya, DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren, TGS İstanbul Şube Başkanı Banu Tuna, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş de vardı (3 Şubat).
Çakırözer, Uludağ’ın davasındaydı: Gazeteci Alican Uludağ’ın HDP yetkilisi Selahattin Demirtaş’ı ikinci bir soruşturma yoluyla hapiste tutmakla eleştirdiği Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ın şikayetiyle yargılandığı davayı CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de izledi (3 Şubat).
Mumcu anıldı, cezasızlık kınandı: TGS, RSF, TGC ve ÇGD, 24 Ocak 1993’te Ankara’da aracının aracına yerleştirilen bombanın patlatılması sonucu yaşamını yitiren araştırmacı-gazeteci Uğur Mumcu’yu, cinayetin 28. yıldönümünde andı. Şişli Harbiye’deki Uğur Mumcu anıtı önünde anma gerçekleştiren TGS, Mumcu’nun fotoğraflarını taşıyan meslektaşlarıyla bir araya geldi. Pandemi ve sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle Valilik izniyle sınırlı katılımla gerçekleşen Ankara’daki anmaya, Mumcu ailesi, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, TGS, ÇGD, Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu katıldı. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “Uğur Mumcu’dan sonra da gazeteciler katledilmeye devam edildi. Basın özgürlüğü Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi. Medyada ciddi anlamda bir baskı söz konusu. 67 meslektaşımız cezaevinde. Bugün gazeteciler belki katledilmiyor ama adliye koridorlarında haberlerini savunmak durumunda bırakılıyor” diye konuştu. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Mumcu’yu anarken, “Cinayet davasını cezasızlıkla mücadele olarak devlet iradesinin kalmadığı, kaçak sanıkların 27 yıl sonra birdenbire aklandığı şaibeli bir dosya olarak görüyoruz” dedi. TGC, “Her yıl Ocak ayı geldiğinde polis şiddetine kurban giden Metin Göktepe’yi, ırkçı kurşunlara hedef olan Hrant Dink’i ve profesyonelce düzenlenmiş bombalı suikastle can veren Uğur Mumcu’yu anıyoruz. Abdi İpekçi’yi de 1 Şubat’ta anacağız… Halkın gerçekleri öğrenmesini, olup biteni sorgulamasını engellemek ve topluma korku salmak. Halkın vicdanı olan Uğur Mumcu bu saldırıları organize edenlerin karanlık ilişkilerini gazeteci olarak afişe etmiştir” şeklinde açıklama yaptı. ÇGD açıklamasında da “Mesleğimize yönelik saldırıları, Uğur Mumcu gibi inadına gazetecilik yaparak aşacağız” denildi (22-24 Ocak).
Dink davasını RSF de izledi: Hrant Dink cinayetinde kamu görevlilerinin yargılandığı davanın 125. Duruşmasını RSF Temsilcisi Erol Önderoğlu da izledi (22 Ocak).
TYB Ödülleri’nde “Muzır Kurulu” uyarısı: Türkiye Yayıncılar Birliği’nin, 1995’ten bu yana her yıl verdiği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri’nin 2020 yılındaki sahipleri belli oldu. Yayınevi kategorisinde ödüle, 11 Temmuz 2020’de muzır neşriyat kabul edilen ve müstehcenlik suçlamasıyla yayıncısı ve çevirmeni hapisle yargılanan “Bebekler Nereden Gelir?” kitabının yayınevi Mikado Yayınları değer görüldü. Açılış konuşmasını yapan Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, “Muzır Kurulu’nun kararları anayasaya aykırıdır” dedi (21 Ocak).
Hrant Dink suikastin 14. yılında anıldı: Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink, katledilişinin 14. yılında öldürüldüğü İstanbul Şişli’deki gazetesinin önünde, İzmir, Eskişehir ve Malatya gibi kentlerde ve Avrupa’nın birçok şehrinde anıldı. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Ahmet Şık, hak savunucuları Nimet Tanrıkulu ve Emel Kurma ile siyasetçi Ufuk Uras’ın da katıldığı İstanbul’daki anma törenlerinde “Faşizme inat kardeşimsin Hrant”, “Öldür diyenler yargılansın”, Biz bitti demeden bu dava bitmez”, “Yaşasın halkların kardeşliği” gibi sloganlar da atıldı. Gazete önünde düzenlenen sembolik anmaya ailesiyle birlikte katılan eşi Rakel Dink, 14 yıldır süren davada avukatlarının taleplerinin daima reddedilmesini eleştirdi; “14 yıldır bu ülkede nice ittifaklar kuruldu, bozuldu. Ona göre bizim dava da renk değiştirdi durdu. İnsan düşünmeden edemiyor: acaba bu defa hangi ittifaktaki kimlere dokunuyor? Basitçe söyleyelim, Hrant’ı FETÖ öldürdü demek, “ben yapmadım elim yaptı” demektir. Hrant’ı Erkenekon öldürmüş demek, “ben yapmadım ayağım yaptı” demektir. Yıllarca dilinle bağıra bağıra, ayağınla yürüyerek buraya geldin. Ve silahı iki eliyle tutup tetiği çektin. Çutağımı öldürdün. Sen ayağın, sen elin, sen dilin değilsen nesin? 14 yıldır görevini layıkıyla yaptığını kanıtlamaya çalışan onca inkarcının, sanıkların ve tanıkların arkasında bir garip devlet görüntüsü var. Katil olmadığını kanıtlamak için adeta aptal olduğunu kanıtlamaya çalışan bir devlet… Bırakın hangi duvar, hangi bina yıkılırsa yıkılsın. Bu halk bundan iyisini inşa edecektir. İnşa edemeyecekse zaten harabedir” dedi (19 Ocak).
Metin Göktepe anıldı: Polislerce gözaltına alınan ve yüzlerce kişiyle birlikte götürüldüğü İstanbul Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda 8 Ocak 1996’da dövülerek öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, cinayetin 25. yılında, İstanbul Esenler’de bulunan Kemer Mezarlığındaki mezarı başında anıldı. Anma etkinliğine Metin Göktepe’nin ailesi, Evrensel gazetesi genel yayın yönetmeni Fatih Polat, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros, TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Berkin Elvan’ın ailesi, CHP ve HDP milletvekilleri, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, HDP İstanbul İl Eş Başkanı Erdal Avcı ve çok sayıda gazeteci de katıldı (8 Ocak).
Dink davasını Tanrıkulu ve RSF de izledi: Gazeteci Hrant Dink cinayeti davasında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmaları almayı sürdürdüğü 117. Duruşmayı CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da izledi (6 Ocak).
Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) Türkiye’nin “en büyük gazeteci hapishanesi” olduğuna değindiğini 2020 yılı raporunu yayınladı. RSF de “Gazeteciliğe Karşı Cinsiyetçilik Engeli” raporunda, cinsiyetçi türlü saldırıların medya çoğulculuğuna etkilerini irdeledi.
TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu, 8 Mart dolayısıyla 100 kadın gazeteciyle görüşme yaptı Görüşmelerde cinsiyetçi yaklaşım, ücret, mobbing konularına dikkat çekildi. “TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu” ise Covid-19 salgını sürecinin gazeteci kadınların iş yaşamında karşılaştığı ayrımcılığı ortaya koyan bir anket yayımladı.
Freedom House tarafından yayınlanan 2020 raporuna göre Türkiye, son 10 yılda özgürlüklerde en büyük gerilemenin yaşandığı ülkeler arasında yer aldı. Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI), “Türkiye’de ‘Yeni Ana Akım’ Yükseliyor (Ve Desteğe İhtiyacı Var)” başlıklı raporunda Türkiye’de bağımsız medyanın dijital erişiminde büyük artış yaşandığına işaret edildi. Türkiye Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 86. sırada yer aldı.
TGS, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde yayınladığı raporda medya sektöründe yüzde 17 oranında istihdam daralması yaşandığına ve sendikasız çalışmanın yüzde 90’ı aştığın işaret etti. Susma Platformu’nun 2020 yılını kapsayan sansür raporunda ve Düşünce Suçuna Karşı Girişim’in “Düşünceye Özgürlük” başlığıyla yayımladığı 2020 raporunda BİK’in muhalif gazetelere kestiği ilan cezaları ve BTK’nin uyguladığı erişim engellerine dikkat çekti. Free Web Turkey projesi kapsamında yayınlanan “Haberin sonu: Türkiye’de internet sansürü” raporuna göre Kasım 2019- Ekim 2020 arasında en az 1910 URL engellendi.
IFJ’ye göre “Türkiye en büyük gazeteci hapishanesi”: Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (İFJ), 2020 raporunda, dünya çapında 65 gazetecinin görevini yaparken öldürüldüğünü, 229 gazetecinin cezaevinde bulunduğunu açıkladı. Rapora göre en az 67 gazetecinin cezaevinde bulunduğu Türkiye’yi, 23 gazeteciyle Çin, 20 gazeteciyle Mısır, 16 gazeteciyle Eritre ve 14 gazeteciyle Suudi Arabistan izledi (12 Mart).
RSF’den “Gazeteciliğe Karşı Cinsiyetçilik Engeli” raporu: RSF, dünyada 112 kadın gazetecinin katıldığı bir araştırmanın sonuçlarına değinen “Gazeteciliğe Karşı Cinsiyetçilik Engeli” raporunu yayımladı. RSF, cinsiyetçi türlü saldırıların medya çoğulculuğuna etkilerini de irdeledi. Rapora göre, kadın gazetecilere yönelik taciz genellikle internet ortamında, gazetecilik faaliyetinde bulunulan yerlerde veya çalışılan kurum içinde yaşanıyor (8 Mart).
TGC’den 100 kadın gazeteciyle görüşme: TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu, 8 Mart dolayısıyla 100 kadın gazeteciyle konuştu. Kadınlar gazeteciler medyada eşitsizlikten şikayetçi olurken cinsiyetçi yaklaşım, ücret, mobbing konusunda da dikkat çeken yanıtlar verdi. Görüşmede, “Kadın gazetecilerin en sık karşılaştıkları sorunları önceliğine göre sıralayın” sorusuna 100 gazetecinin 67’si ilk sırada kariyer hedeflerine ulaşmadaki zorluk yanıtını verdi. Bunu sırasıyla cinsiyetçi yaklaşım, ücret, mobbing, aile ve toplumsal kimlik yanıtları takip etti. “Çalışma yaşamınızda cinsel tacize uğradınız mı?” sorusuna 57 kişiden “hayır uğramadım” yanıtı alındı. Bu soruya 17 kişi “bir kez uğradım” 14 kişi “birden çok kez maruz kaldım” ve 12 kişi’ de “arkadaşım uğradı” yanıtı verdi (8 Mart).
TGS’den “Covid-19 etkisindeki kadın gazeteci” raporu: “TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu Covid-19 salgını sürecinin gazeteci kadınların iş yaşamında karşılaştığı ayrımcılığı ortaya koyan bir anket yayımladı. Evden çalışan 80 kadın gazeteciye yöneltilen sorulara verilen yanıtlar esnek çalışmanın kadınlar üzerindeki etkisini ortaya koymakla beraber evde çalışmanın olumlu ve olumsuz yönlerine dair önemli veriler sundu. Yaklaşık yüzde 75’i pandemiyle beraber evden çalışmaya başlayan kadınların verdiği cevaplar, günlük yaşamla iç içe geçen ev içi kadın emeğine artık ücretli kadın emeğinin de eklenmiş olduğunu gösteriyor (8 Mart).
Freedom House raporunda Türkiye: Merkezi Washington’da bulunan Freedom House (Özgürlük Evi) pandeminin de damga vurduğu 2020 raporunda dünya genelinde demokrasideki düşüşün hızlandığını, otoriter liderlerin de daha da cesaretlendiğini bildirdi. “Demokrasi Kuşatma Altında” başlıklı raporda Türkiye, son 10 yılda özgürlüklerde en büyük gerilemenin yaşandığı ülkeler arasında yer aldı (4 Mart).
Susma Platformu’ndan 2020 sansür raporu: Susma Platformu Proje Koordinatörü Sumru Tamer, 2020 raporunu değerlendirirken, “Basın İlan Kurumu (BİK), muhalif gazetelere sürekli ilan cezası keserek gazeteleri önemli gelir kaynaklarından mahrum bıraktı diyebiliriz. İnternet alanında derinleşen denetim mekanizması da gazetecilik alanında yaşanan ifade özgürlüğü engellerini arttırdı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) haber sitelerindeki içerikleri ve bazı haber sitelerinin tamamını erişime engelledi. Ayrıca, RTÜK ‘ün yönetmeliğinde yapılan bir değişiklikle, RTÜK dijital platformlardan yayın yapan radyoları da denetlemeye başladı” dedi (3 Mart).
IPI’dan “Yeni Ana Akım” raporu: Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI), “Türkiye’de ‘Yeni Ana Akım’ Yükseliyor (Ve Desteğe İhtiyacı Var)” başlıklı raporu, Türkiye’de bağımsız medyanın dijital erişiminde büyük artış yaşandığını ortaya koydu. IPI Türkiye Ulusal Komitesi Başkan Yardımcısı Emre Kızılkaya ve Gazeteci Burak Ütücü’nün kaleme aldığı ve 28 yaygın ve yerel medya kuruluşunun dijital varlıklarının incelendiği raporda, “Türkiye’de bağımsız medyanın dijital erişimi (33,5 milyon aylık kullanıcı), iktidar yanlısı medyanınki (47,8 milyon kullanıcı) ile kıyaslanabilir bir hacme ulaşmış durumda. İktidar yanlısı medyanın erişimi son dönemde yerinde sayarken bağımsız yayıncılar erişimlerini hızla artırmayı sürdürüyor” denildi (3 Mart).
Şeffaflık Örgütü raporunda Türkiye: Türkiye, yolsuzlukla mücadele eden ve 100’ü aşkın ülkede faaliyet gösteren Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 86. sırada yer aldı. Türkiye, son sekiz yıl içinde en çok gerileyen beş ülke arasındaki yerini değiştirmedi (28 Ocak).
Girişim’den 2020 raporu: Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim, “Düşünceye Özgürlük” başlığıyla yayınladığı 2020 raporunda, “Gazeteciler 2020’de de düşünceleri ve haberleri nedeniyle hedefteydi; işten atıldılar, gözaltına alındılar ve tutuklandılar. Soruşturmalar, davalar ve yayın yasakları hiç eksik olmadı. RTÜK, Basın İlan Kurumu ve BTK’nin iktidarın yeni sansür araçları olarak işlev gördüğü ifade edilen raporda “İnternette binlerce habere erişim engeli getirildi. Medya sektörünün yüzde 95’inin iktidarın kontrolünde olduğu Türkiye’de, Erdoğan ise hala ‘medyanın sesini yansıtmadığından’ şikayetçi” denildi (26 Ocak).
Free Web Turkey’den sansür raporu: Free Web Turkey projesi kapsamında yayınlanan “Haberin sonu: Türkiye’de internet sansürü” raporuna göre Kasım 2019-Ekim 2020 arasında en az 1910 URL engellendi. Engellenen URL’lerin 870’ini haber içeriği oluştururken, 26 haber sitesi erişime engellendi. Engellenen haberlerin yüzde 42’si doğrudan AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ailesi, partinin belediye başkanları veya yöneticileriyle ilgili oldu (20 Ocak).
Yüzde 17 istihdam daralması, yüzde 7,87 sendikalaşma: TGS, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde sunduğu rapora göre, medya sektöründeki işsizliğin ülke ortalamasının 2 katı olduğu, güvencesiz ve sendikasız çalışmanın yüzde 90’ı aştığını bildirdi. Çalışma Bakanlığı’nın 2013 Ocak ayı istatistiklerine göre iş kolunda kayıtlı çalışan sayısının 104.141 olduğunu anımsatan TGS, bu rakamın Temmuz 2020 verilerine göre yüzde 16,94 bir istihdam daralmasına işaret ettiğini bildirdi. TGS, Temmuz 2020 verilerine göre “Basın, yayın ve gazetecilik” iş kolundaki toplam sendikalaşma oranının da yüzde 7,87 olduğunu bildirdi (10 Ocak).
2021 yılının ilk üç ayında, en az dokuz gazeteci işten çıkarıldı ya da yayın kuruluşunun yayın çizgisinden doğan anlaşmazlıklar çerçevesinde işi bırakmak zorunda kaldı. Ayrıca, DİSK Basın İş, Artı Tv ve Artı Gerçek sitesi yönetimi ile imzaladığı protokolden sonra sendika temsilcisi Cenk Kolçak’ın ücretsiz izne çıkarılmasına tepki gösterdi. İşyerinde çok sayıda medya çalışanının işsiz kalmasından endişe ediliyor. Nitekim, Aralık 2020’de yayın hayatına son veren Olay TV’de 180 medya çalışanı kapanma kararının ardından işsiz kaldı.
Geçen yılın aynı döneminde iki gazetecinin işine son verilmişti
DİSK Basın İş’ten “Artı” tepkisi: Artı TV ve Artı Gerçek sitesi yönetimi ile DİSK Basın İş arasında imzalanan protokol sonrasında DİSK Basın İş, İşyeri Temsilcisi Cenk Kolçak’ın ücretsiz izne çıkarılması üzerine sendika açıklama yaptı. DİSK Basın İş Yönetim Kurulu açıklamasında, “İmza atılmasını yönetimin ‘iyi niyeti’ olarak okuduk. Meğer büyük bir yanılgıymış! ‘Hak’ arayışında öne çıkanlar teker teker işten çıkarılmaya başlandı çeşitli bahanelerle… Daha protokolün ruhu Artı’da dolaşmaya başlamamıştı bile… Son olarak da DİSK-Basın İş işyeri temsilcisi arkadaşımız Cenk Kolçak ‘hiyerarşiyi gözetmeme’ bahanesiyle ücretsiz izne çıkarıldı” denildi (23 Mart).
Cumhuriyet ile Aysever’in yolları ayrıldı: Gazeteci yazar Twitter hesabından yaptığı duyuruda Cumhuriyet gazetesindeki yazarlık sürecinin sonlandırıldığını belirtti. Aysever, paylaşımında “Değerli dostlar; az önce Cumhuriyet gazetesi Yayın Yönetmeni dostum Aykut Küçükkaya aradı, gazetedeki yazarlık sürecimin sonlandığını söyledi. Bu dönemde verdiği desteğe teşekkür ederim. Gazetenin emekçilerine yollarında başarı dilerim” ifadelerini kullandı (26 Mart).
Pehlivan ve Terkoğlu Odatv’den ayrıldı: Soner Yalçın’ın imtiyaz sahibi olduğu Odatv sitesinde genel yayın yönetmeni Barış Pehlivan ile haber müdürü Barış Terkoğlu kurum ile yollarını ayırdı. Pehlivan 2007’den, Terkoğlu ise 2008’den bu yana site için görev yapıyordu (26 Şubat).
Olay TV’de “180 işsiz” kesinleşti: Açıldıktan 26 gün sonra kurucusu Cavit Çağlar’ın 26 Aralık 2020’de yayınına son verdiği Olay TV’de yaklaşık 180 gazeteci ve çalışan, kapanma ve tasfiye kararının bildirildiği bir toplantıdan sonra işsiz kaldı. Çağlar’ın, “Bu yayın politikası beni aştı, ismimi de frekansımı da çekiyorum” restinden sonra yeni bir kanal arayışına çıkan Olay TV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hüseyin Köksal sonuç alamayınca çalışanlara kapatma kararını tebliğ etti (15 Şubat).
ABC gazetesinde üç gazeteci işsiz: Gazeteci Merdan Yanardağ’dan girişimci Gürhan Solakoğlu’ya devredilen ABD Gazetesi sitesi editörleri Büşra İlaslan, Doğukan Devrim İpek ve Serhat Yılmaz ekonomik krizin en ağır şekilde etkilediği COVID-19 döneminde işten çıkarıldı. İlaslan, “Neden işten çıkarıldığımı bilmiyorum” derken küçük bir çocuğu olan bir gazetecinin güvencesiz şekilde işten çıkarıldığı açıklandı (6 Şubat).
Sabah’ta dört gazeteci işsiz: Sabah gazetesinde polis-adliye muhabirleri Ali Oktay ve Barış Sözal, magazin servisinden Özlem Avcı ve Günaydın ekinden Güler Işık Üzen’in işine son verildi (15 Ocak).