Türkiye iktidarı, yargının güvenlik ve politik argümanlarla verdiği tutuklama veya mahkumiyet kararları nedeniyle gazetecilerin ve hak savunucularının düzenli bir şekilde hapishaneye düştüğü imajını, TBMM’ye sunulan Yargı Reformu paketiyle çözmeyi düşünüyor. İnsan hakları savunucuları ve sorunu kabul eden hukukçular, yargı bağımsızlığı dış müdahalelere karşı gerçek anlamda tesis edilmedikçe ve özgürlükçü anlayış benimsenmedikçe “eleştiri suç teşkil etmez” türlü hatırlatmalar, düşünce suçlarına Yargıtay denetimi getirilmesi ve tutuklamalara süre sınırlaması getirilmesinin sorunu çözmeye yetmeyeceğini belirtiyor.
İstanbul’daki Arabistan Konsolosluğu’nda Washington Post gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim 2018’de öldürülmesiyle ilgili cinayet, BM üyesi bazı ülkelerin Suudi rejimine dönük çağrıları dışında esaslı bir girişim ve kararı beraberinde getirmedi. BM İnsan Hakları Konseyi, Yargısız İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard’ın “Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve rejim ileri gelenleriyle ilgili uluslararası soruşturma açılsın” tavsiyesini şimdiye kadar gözardı ederken Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Kaşıkçı’nın birinci ölüm yıldönümü yaklaştığı bir dönemde “Bu olay benim sorumluluğum altında oldu, tüm sorumluluğu üstleniyorum” dedi.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de İstanbul Şişli’deki gazetesi önünde öldürülmesine ilişkin 12 yıldır süren davada, 2004’Te Dink’i İstanbul Valiliği’ndeki görüşmeye çağıran MİT elemanlarının dinlenmesi bile mesele oldu. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, duruşma savcısının “dinlenmesinler” talebiyle ilgili kararını sonra verecek. Davanın 76 sanığı arasında, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski müdürlerinden Ramazan Akyürek, Sabri Uzun, Engin Dinç, Trabzon İl Alay Komutanı Ali Öz de bulunuyor. Dava 26-27-28 Kasım günlerine kaldı.
Aydın ve gazeteci Musa Anter’in 1992’de öldürülmesi ve 90’larda JİTEM’in işlediği cinayetlerle ilgili 18 sanıklı davada mahkeme, ne “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ı bulabildi, ne de İsveç’te bulunan PKK itirafçısı ve eski MİT elemanı Abdülkadir Aygan’ın dört yıldır ifadesini alabildi. Son duruşmada tanık sıfatıyla dinlenen dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan da JİTEM’i inkar etti. Mahkeme, 27 yıl önce işlenen cinayetle ilgili sanıklar Muhsin Gül, Mehmet Zahir Karadeniz, Fethi Çetin ve Mahmut Yıldırım’ın yakalanmasını bekliyor. Dava 25 Aralık’a kaldı.
Türkiye’de soruşturma, Riyad’da dava: İstanbul Başsavcılığı, Suudi Arabistan Krallığı İstanbul Başkonsolosluğu’nda 2 Ekim’de öldürüldüğü ortaya çıkan ancak cesedine şimdiye kadar ulaşılamayan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili soruşturmasını sürdürüyor. İnterpol Türkiye’nin başvurusuyla cinayette adı geçen 20 kişiyle ilgili Kırmızı Bülten çıkarırken, sorumluları Türkiye’ye iade etmeye yanaşmayan Suudi Arabistan “idam” talebiyle yargılama yürütüyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Yargısız İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard’ın BM İnsan Hakları Konseyi’ne Haziran’da sunduğu ve “Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve rejim ileri gelenleriyle ilgili uluslararası soruşturma açılsın” tavsiyesinde bulunduğu raporunu şimdiye kadar dikkate almadı (30 Eylül).
Prens Kaşıkçı cinayetini üstlendi: Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili cinayeti, “Bu olay benim sorumluluğum altında oldu, tüm sorumluluğu üstleniyorum” sözleriyle üstlendi. Prens Bin Selman’ın, Amerikan PBS televizyon kanalının “Frontline” haber programının yapımcısı Martin Smith’e, Aralık 2018’de Riyad’da bir elektrikli otomobil yarışı sırasında Kaşıkçı cinayetine ilişkin yaptığı açıklamalar, 1 Ekim’de yayımlanacak programın tanıtım fragmanında yer aldı (26 Eylül).
BM ülkelerinden Arabistan’a “Kaşıkçı” çağrısı: İsviçre’nin Cenevre kentinde toplanan Birleşmiş Milletler’e üye çoğu Batılı devlet temsilcileri, BM İnsan Hakları Konseyi’nin 42. oturumunun son haftasında, Suudi Arabistan’daki insan hakları ihlallerini ortak açıklamayla kınadı. Ortak açıklamada, Suudi Arabistan’daki gazeteciler, insan hakları aktivistleri ve muhaliflere yönelik işkence, yasa dışı gözaltılar ve adaletsiz yargılama iddialarından derin endişe duyulduğu vurgulandı. Açıklamada, Kaşıkçı cinayetinin açıklığa kavuşturulması ve cinayetin sorumlularının cezalandırılması için Suudi Arabistan’a çağrıda bulunuldu (23 Eylül).
Dink Davası’nda “MİT” dinlenemiyor: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Hrant Dink cinayeti davasından tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme, Dink Ailesi avukatlarının itirazda bulunduğu Cumhuriyet Savcısının MİT mensuplarının tanık olarak dinlenilmesinden vazgeçilmesine ilişkin talebinin ise daha sonra karara bağlayacağını açıkladı. 96. duruşmada söz alan avukat Hakan Bakırcıoğlu, 14 Mart’ta mahkemenin tanık olarak dinlenmesini istediği MİT personelinin 2004’de İstanbul Valiliği’nde Hrant Dink’le yapılan görüşmeyi organize eden ve katılan kişiler olduğunu hatırlattı; “MİT personelinin dinlenmesinden vazgeçilmesi kararı cinayeti bütün yönleriyle aydınlatılmasına engel bir karar olarak değerlendirilecektir. Bu davaya katılımımız cinayetin tüm yönleriyle açığa çıkartılması ve buna dönük delillerin toplanmasının gerçekleşecek olması ümidiyledir” dedi.
Yargılamaya 26-27-28 Kasım günlerine devam edilecek.
Duruşmada, tutuklu sanık gazeteci Ercan Gün hakkında “FETÖ üyeliği” iddiasıyla yeni bir iddianame düzenlendiği için suçlamalara ilişkin savunması alındı. Tahliyesini talep eden Gün ayrıca, kendisiyle ilgili hazır bulunan iki tanığın dinlenilmesini istedi. Mahkeme heyeti hazır bulunan iki tanığın beyanlarını aldı. Davanın 76 sanığı arasında, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski müdürlerinden Ramazan Akyürek, Sabri Uzun, Engin Dinç, Trabzon İl Alay Komutanı Ali Öz de bulunuyor (6 Eylül).
Güngör’ün “Dink” ifadesi: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör’ün ifadesini, Bursa Adliyesi’nden SEGBİS aracılığıyla aldı. Güngör, Hrant Dink, Sabiha Gökçen’le ilgili yaptığı haberin ardından 24 Şubat 2004’te İstanbul Valiliği’nde görüşmeye çağrıldığında görüşmeye katılanlar arasındaydı. Güngör, “Hrant Dink ile yaptığımız görüşme MİT Bölge Başkanlığının talebiyle yapıldı ve azınlıklardan sorumlu olduğum için benim odamda yapıldı…Ben haberin infial yarattığını söyledim, bazıları tarafından çarpıtılabileceğini, Ermeni kurumlarının hedef alınabileceğini söyledim. Ardından MİT’ten Özer bey benzer şeyleri söyledi. Görüşme sonunda Hrant Dink, elindeki evrakları bıraktı. Evrakları MİT görevlileri aldı. Nezaketli bir görüşmeydi. Kesinlikle tehdit, gözdağı verme gibi bir durum söz konusu değildi. Görüşmeden sonra Vali Güler’e gidip görüşmeyle ilgili bilgi verdim” dedi (4 Eylül).
Dava “Yeşil” ve Aygan’ı bekliyor: Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, aydın ve gazeteci Musa Anter’in 1992’de öldürülmesi ve 90’larda JİTEM’in işlediği cinayetlerle ilgili 18 sanıklı davada, ne “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ı bulabildi, ne de İsveç’te bulunan PKK itirafçısı ve eski MİT elemanı Abdülkadir Aygan’ın beş yıldır ifadesini alabildi. Anter Ailesi’nin avukatı Selim Okçuoğlu, Adalet Bakanlığı ve MİT’i yargı sürecinin önünü tıkamakla suçlamıştı. Okçuoğlu, Aygan’ın İsveç’ten ifadesinin istinabe yoluyla alınamamasını “işlemlerin Adalet Bakanlığında takılıp kalması”na bağlamıştı. Mahkeme heyeti, sanıklar Muhsin Gül, Mehmet Zahir Karadeniz, Fethi Çetin ve Mahmut Yıldırım hakkındaki yakalama emirlerinin infazını bekliyor. Son duruşmada Mahkeme, Tunceli’de kaçırılarak öldürülen Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk müşteki, gazeteci Nedret Ersanel ve dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan’ı tanık sıfatıyla dinledi. 84 yaşında olan Öztürk, kızının 27 Temmuz 1992 tarihinde ‘derin devlet’ tarafından kaçırılarak, işkence edilerek öldürüldüğünü, bunda Mahmut Yıldırım’ın rolü olduğunu, devletin yurttaşını koruyamadığını söyledi. SEGBİS aracılığıyla dinlenen gazeteci Ersanel de, Anter cinayeti için Diyarbakır’a gittiklerinde yerel üç gazeteci olarak önlerinin bir araçla çevrildiğini ve darp edildiklerini, Ankara’ya dönüşte, uçakta, dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan ile karşılaştığını, inişte kendisiyle röportaj yaptığını ifade etti. Ersanel, Ünal Erkan’ın kendisine, “Bu olayı kimin yaptığını biliyoruz, terör örgütü mensubunun kod adına kadar ismini biliyoruz” dediğini aktardı. JİTEM ile ilgili bilgi vermekten kaçınan Erkan ise, avukatların “Biliyor da söylemek istemiyor” demesi üzerine, “Bilip de söylemeyen haysiyetsizdir” karşılığını verdi. “JİTEM ile ilgili bilgi almak için yanlış kişiyi seçtiniz” diyen Erkan’ın, JİTEM için “İllegal demeyin, yargı karar versin” demesi dikkat çekti. Erkan, “JİTEM yasal mı?” sorusu üzerine de “Onu ben tayin edemem. Jandarma İstihbaratı var” ifadesini kullandı. Müşteki avukatlarının “Sizin döneminizde birçok faili meçhul cinayet oldu. Milletvekili Mehmet Sincar öldürüldü. Hiç merak etmediniz mi” sorusu üzerine “Bunları niye merak etmemeyim? Benden önce de vardı sonra da oldu. Bölge valisi olarak ne yapılması gerekiyorsa, yaptım” dedi. Anter ailesinin avukatı Selim Okçuoğlu, Erkan’ın sorulara “kaçamak” yanıtlar vermesi üzerine, “Buraya gelen herkes üç maymunu oynuyor” dedi. Erkan ise “Saklıyorsam Allah beni kahretsin” ifadesini kullandı. Çözülen faili meçhul cinayetleri kamuoyuna basın toplantısı ile açıkladığını ifade eden Erkan, MGK’ye de aylık bilgi verdiğini kaydetti. Mahkeme, diğer tanıkların beyanlarının ardından sanık ve müşteki avukatlarının taleplerin dinledi. Dava 25 Aralık’a kaldı (25 Eylül).
Türkiye iktidarı, yargının güvenlik ve politik argümanlarla verdiği tutuklama veya mahkumiyet kararları nedeniyle gazetecilerin ve hak savunucularının düzenli bir şekilde hapishaneye düştüğü imajını, henüz TBMM’ye sunulan Yargı Reformu paketiyle çözmeyi düşünüyor.
Medya temsilcilerinin “örgüt propagandası” suçlamasıyla baskı altında tutulmasına yol açan Terörle Mücadele Kanunu’na, “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” cümlesinin eklenmesi, “şiddeti yüceltme” şartından 10 yıl sonra karşımıza bir “güvence” olarak çıkıyor. Ayrıca, TCK’da “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik”, (madde 216), “Cumhurbaşkanına hakaret” (madde 299), “Türk Milletini aşağılama” (madde 301), “Silâhlı örgüt” (madde 314), “Halkı askerlikten soğutma” (madde 318) gibi 10’u aşkın suçlama için İstinaf Mahkemesi’nden sonra Yargıtay denetimi de getiriliyor.
Hak savunucuları, bununla birlikte soruşturma ve kovuşturma aşamalarına tutuklamaya sınırlama getirilmesi, iddianameye süre getirilmesinin, basın ve ifade özgürlüğünü tesis etmeye yetmeyeceğini bildiriyor; temel şart olarak, yargı bağımsızlığının tam anlamıyla sağlanmasını gösteriyor.
Cumhuriyet gazetesi eski çalışan ve yetkilileri Musa Kart, Güray Öz, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Emre İper, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Bursa Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ozan Kaplanoğlu ve Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’dan sonra son olarak da KHK ile kapatılan Özgür Gündem gazetesi eski Eş Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol hapishaneye gönderildi.
Türkiye’de çoğu “örgüt üyeliği”, “örgüt propagandası” suçlamalarından mahpus onlarca medya temsilcisinden sağlık sorunları ve temel ihtiyaçlar bu dönemin önemli şikayetleri arasında yer aldı: Kalp damar tıkanıklığı şikayetiyle hastaneye kaldırılan Zaman gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne, cezaevi koşullarında ameliyat sonrası bakımının zor olacağı gerekçesiyle ameliyat olmayı reddetti. Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nden D Tipi Cezaevi’ne nakledilen tutuklu gazeteci Kibriye Evren, gazetecilerin gönderdiği söyleşi sorularına el konulmasından ve cezaevi yemeklerinden (çok salçalı ve yağlı; fare dışkısı ve cam parçaları çıktığından hijyenik değil) ve kadın pedi sağlanmamasından şikayetçiydi. Evren, açlık grevi yaptığında 57 kilodan 44 kiloya kadar düştü. Sincan Cezaevi’nde bulunan Özgür Gündem gazetesinin eş yayın yönetmeni Hüseyin Aykol’a eşinin getirdiği bere, “Kantinde satılıyor” denilerek çok görüldü.
Tutulan Dicle Haber Ajansı (KHK ile kapatıldı) stajyer muhabiri Ziya Ataman’ın bağırsak iflası gibi ağır sağlık sorunu yaşadığını duyuran HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm de, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e, “Cezaevlerindeki hasta tutukluların sağlığa erişimi konusunda uğradıkları kısıtlayıcı uygulamaları önlemek adına Bakanlığınızın yürütmekte olduğu çalışmalar var mıdır?” diye sordu.
Aykol’a şapkası çok görüldü: Sincan Cezaevi’nde bulunan Özgür Gündem gazetesinin eş yayın yönetmeni Hüseyin Aykol’a (64) eşinin getirdiği bereye, “Kantinde satılıyor” denilerek izin verilmedi. Bunun üzerine eşi şapka vermek istedi ama o da cezaevinde bir hafta incelemeye alındı. Cezaevi kurulu şapkanın da cezaevine alınmasına izin vermeyerek, kantinde tek tip şapka satılmasına karar verdi. Aykol, Özgür Gündem gazetesinde “örgüt propagandası yapan içerikler yayımlandığı” gerekçesiyle verilen 3 yıl 9 aylık hapis cezası onanınca cezaevine girmişti (30 Eylül).
Evren kilo kaybetti; şikayetleri var: Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne nakledilen tutuklu gazeteci Kibriye Evren cezaevinde yaşanan sorunları TGS’den avukat Ülkü Şahin’e anlattı. Şahin’e göre, Evren’e BBC’den MA’dan gazetecilerin gönderdiği söyleşi sorularına el konuldu. Şahin, Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nin kapatıldığını ve üç ay önce tüm tutukluların D tipi içerisindeki kadın cezaevine nakledildiğini söyledi. Kibriye Evren, açlık grevinde 57 kilodan 44 kiloya kadar düştü. Şu an 45 kilo. İddiaya göre, yemekler çok salçalı ve yağlı olduğu ve hijyenik olmadığı için (fare dışkısı ve cam parçaları çıkmış) iyi beslenemiyor. Tuz vermiyorlar. Evren’e kadın cezaevinde olmasına karşın ped verilmemesi ya da çok eski tipte kalın olan pedlerden verilmesi, cezaevinde dile getirilen sorunlar arasında yer alıyor (18 Eylül).
Tutuklu Türköne’nin sağlık sorunları: Zaman gazetesi çalışanlarına yönelik davadan “örgüt üyeliği” iddiasıyla 10 yıl 6 ay hapse mahkum edilen Zaman gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne, kalp damar tıkanıklığı şikayetiyle İstanbul Halkalı’daki Mehmet Akif Ersoy Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Birimi’nde tedaviye alındı. Medyascope’a konuşan kızı Sıla Türköne, beş gündür hastanede bulunan babasının durumuyla ilgili bilgilendirilmediklerini, görüşmede zorlandıklarını, savcılığın kendilerine en son cuma günü izin verdiğini sonrasında ise görüşme talebini reddettiğini söyledi: “Babam bizi her gördüğünde su istiyor. Hastabakıcıların su verdiğini söylüyorlar ama babamın bizi uzaktayken gördüğünde bile su istiyor olması bununla ilgili bir sıkıntı olduğunu düşündürtüyor” (27 Temmuz-2 Ağustos).
Ataman’ın sağlık sorunları: Van M Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Dicle Haber Ajansı (KHK ile kapatıldı) stajyer muhabiri Ziya Ataman’ın bağırsak iflası gibi ağır sağlık sorunları yaşadığı ifade edildi. 11 Nisan 2016’da tutuklanan Ataman’ın sağlığa erişiminin kısıtlandığını ifade eden HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e, “Cezaevlerindeki hasta tutukluların sağlığa erişimi konusunda uğradıkları kısıtlayıcı uygulamaları önlemek adına Bakanlığınızın yürütmekte olduğu çalışmalar var mıdır?” diye sordu (2 Ağustos).
Çakırözer Meclisi göreve çağırdı: CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Meclis’in tatile girmesi ile birlikte cezaevlerindeki gazetecileri, yazarları, avukatları, sanatçı ve siyasetçileri ziyaret etti. Kandıra Cezaevinde Cumhuriyet gazetesi eski çalışanları Musa Kart, Hakan Kara, Güray Öz, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör ve Emre İper’i de ziyaret eden Çakırözer, TBMM’nin keyfi tutuklulukları önüne geçmeyi amaçladığı ifade edilen Yargı Reformu için acilen toplanmasını talep etti. Gazeteci Eren Erdem’in 3 Ağustos’ta haksız tutukluluğunda 400. gününe gireceğini belirten Çakırözer, “Yargılama sürecinde gizli tanık ifadeleri onu aklamasına karşın siyasetin etkisi altındaki yargı tarafından hapse mahkum edildi. Şimdi istinaf yargılamasını bekliyor. Onun gazeteci olarak FETÖ ile mücadele ettiğini herkes biliyor. Ancak partili yargı onu hapiste tutmaya devam ediyor” dedi (28 Temmuz).
Aykol tutuklandı: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 21 Mayıs’ta, “örgüt propagandası”ndan 3 yıl 9 ay hapse mahkum ettiği kapatılan Özgür Gündem gazetesi genel yayın yönetmeni Hüseyin Aykol Ankara’da gözaltına alınarak Sincan Adliyesi’nde onanan hükmü yüzüne okunarak Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’ne konuldu (11 Temmuz).
Beş gazeteciye “Yargıtay” tahliyesi: Cumhuriyet gazetesinin eski çalışanları Musa Kart, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara ve Önder Çelik, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin “cezalarının infazının durdurulması ve salıverilmeleri” yönündeki kararı üzerine tahliye edildi (12 Eylül).
Çelebi’ye tahliye: Nisan 2018’den beri Silivri Cezaevi’nde tutulan, “Örgüte yardım” suçlamasıyla da 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan Kapatılan Özgürlükçü Demokrasi gazetesi editörlerinden Mehmet Ali Çelebi tahliye edildi (9 Temmuz).
Gündem’e tahliye: İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi, 21 yıl tutuklu kalan gazeteci yazar Mehmet Gündem’i “FETÖ üyeliği”nden 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına mahkum ederek yurtdışı yasağı karşılığında tahliye etti (9 Temmuz).
Parlak’a 15 ay sonra tahliye: Diyarbakır 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 15 aydır tutuklu bulunan kapatılan Silvan Mücadele gazetesinin genel yayın yönetmeni Ferhat Parlak’ı “örgütü üyeliği” suçlamasıyla yargıladığı davanın ilk duruşmasında gazeteciyi yurtdışı yasağı karşılığında tahliye etti (8 Temmuz).
Temmuz-Ağustos-Eylül 2019 döneminde en az 13 gazeteci ve medya çalışanı gözaltına alındı. Gazetecilerden 10’u “Kürt Sorunu” bağlantılı soruşturmalar çerçevesinde gözaltı yaşadı.
Geçen yılın aynı döneminde yedi gazeteci veya medya çalışanı gözaltına alınmıştı. Bu gazetecilerden beşi “Kürt Sorunu” bağlantılı soruşturmalar çerçevesinde gözaltı yaşamıştı.
2018 yılının tamamındaysa 47 haberci gözaltına alınmıştı; bunlardan 36’si Kürt Sorunu kapsamına giren gelişmeleri izlerken Emniyet Müdürlükleri veya Terörle Mücadele Şubeleri’nde gözetim altında tutulmuştu.
Saldırı ve kelepçeli gözaltı: İstanbul Gaziosmanpaşa’da beş kişinin yaralandığı özel halk otobüsü kazasını görüntülemek isteyen Demirören Haber Ajansı muhabiri Ümit Uzun, kazanın yaşandığı sokaktan çıkmadığı gerekçesiyle polislerce bir işyerinin önünde tartaklandı. Görevini yaptığını belirtmesine rağmen polisler, Uzun’u işyerinin içerisine soktu. Uzun’u arkadan kelepçe takarak gözaltına alan polisler, tartaklayarak polis aracına götürdü. Ümit Uzun bir süre polis aracında tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Uzun, hastaneden darp raporu alarak polisler hakkında şikayetçi oldu (30 Ağustos).
İnce’ye gözaltı: İzmir’de avukatların, Diyarbakır, Van ve Mardin Belediyelerine kayyım atanmasını protesto etmek için yapmak istediği açıklamaya polis izin vermedi. Polis müdahalesi sırasında, gelişmeleri aktarmaya çalışan Seyri Sokak Muhabiri Oktay İnce gözaltına alınarak İl Emniyet Müdürlüğü’nde tutuldu (22 Ağustos).
Öztaş ve Turhan’a gözaltı: Özgür Gelecek gazetesi muhabiri Taylan Özgür Öztaş, Kadıköy’de 20 Ağustos’ta düzenlenen kayyum protestosuna katıldığı gerekçesiyle İstanbul’daki evine gece saatlerinde yapılan polis baskınıyla gözaltına alındı. HDP Kadıköy İlçe Örgütü’nün yapmak istediği basın açıklamasını engelleyen polis, haber takibi yapan Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabiri Tunahan Turhan’ı gözaltına aldı. Kartal Adliyesi’ne sevk edilen gazeteciler Turhan ve Öztaş, savcılık ifadelerinin ardından adlî kontrol talebiyle sevk edildikleri mahkemece serbest bırakıldı (22-23 Ağustos).
Karahan’a gözaltı: Diyarbakır’da 19 Ağustos’taki kayyum atamalarıyla eş zamanlı olarak gözaltına alınan aralarında Mezopotamya Ajansı’nın (MA) Kürtçe servisi editörü Ziyan Karahan’ın da olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. Karahan’ın da aralarında bulunduğu 40 kişi, savcılık ifadelerinin alınması ardından hakimlikçe adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı (19-26 Ağustos).
Beş haberciye gözaltı: Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanması üzerine kentte 20 Ağustos’ta yapılan protesto eylemlerini takip ederken gözaltına alınan gazeteciler Ahmet Kanbal ve Mehmet Şah Oruç ile Jinnews sitesi muhabiri Rojda Aydın, gazeteciler Nurcan Yalçın ve Halime Parlak, Terörle Mücadele Şubesi’nde alınan ifadelerinin ardından yedi günlük gözaltı sonunda serbest bırakıldı. Kanbal, “Kayyum uygulamalarını deşifre etmemizin ve protestoları duyurmamızın önüne geçilmesi için gözaltına alındık. Herkes bilsin ki biz gazeteciyiz. Gazetecilik yapmaya da devam edeceğiz” dedi (26 Ağustos).
Çağlar’a gözaltı: Mersin’de “örgüt üyeliği” şüphesiyle 16 Ağustos’ta gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Ergin Çağlar, sevk edildiği Sulh Ceza Hakimliği’nce adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma dosyasına temel oluşturan bazı açık ve gizli tanıkların hakkındaki beyanlarının sorulduğu Çağlar’ın suçlamaları reddettiği medyaya yansıdı (20 Ağustos).
Arslan’a gözaltı: Ankara Mamak’ta ki evinden sabah saatlerinde gözaltına alınan, dijital eşyalarına da el konulan PİRHA Haber Ajansı muhabiri Cebrail Arslan, Ankara Mamak’ta ki evinden sabah saatlerinde gözaltına alındı. Soruşturma kapsamında 2016 yılında “beyaz bayrak” eylemine katıldıkları gerekçesiyle sorgulandıkları ifade edilen Arslan, ertesi gün serbest bırakıldı (8-9 Ağustos).
Avcu’ya gözaltı: Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ali Avcu, bir toplantıya katılmak için gittiği Bolu’da “hakaret” iddiasıyla başlatılan bir soruşturma kapsamında ifadesi alınamadığı gerekçesiyle gözaltına alınarak Bolu Dağı Karakolu’na götürüldü. Savcılıkta ifade vermesinin ardından serbest bırakılan Avcu, “Tarafıma daha önceden tebliğ edilmiş bir durum olmamasına rağmen, ifade vermem gerektiğini Jandarma ekiplerinden öğrenmiş oldum. Bunun ne anlama geldiğini sanıyorum ben dahil bütün yurtsever, emekten yana, halkçı meslektaşlarım anlamışlardır. Bu tarz hamlelerle, gazetecilik yapmamız engellenmek istenmekte, gözdağı verilmek istenmektedir” dedi (30 Temmuz).
Temmuz-Ağustos-Eylül 2019 döneminde, ikisi silahlı saldırı biri de polis şiddeti kapsamında en az 3 gazeteci saldırıya uğradı; bir medya sözlü saldırıya uğradı, bir gazeteci de tehdit edildi. 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’ni izleyen süreçte daha ziyade Cumhur İttifakı ortakları AK Parti ve MHP’yi eleştiren gazetecilere yönelik gelişen şiddet iklimi başka gerekçelerle yerel habercileri (Balıkesir, Mersin) etkilemeye devam ediyor.
İstanbul Gaziosmanpaşa’da bir trafik kazasını görüntülemek isteyen Demirören Haber Ajansı muhabiri Ümit Uzun’u polisler önce bir işyerinin önünde tartakladı; ardından ellerini arkadan kelepçeli olarak gözaltına aldı.
SETA adlı Vakfın, Türkiye’de görevli onlarca uluslararası medya temsilcisini “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” diye hedef gösterilmesinden sonra, eski AK Pati milletvekili ve Anayasa Profesörü Burhan Kuzu’nun, kendisini Twitter üzerinden bilgisizlikle eleştiren gazeteci Kadri Gürsel’i “Bunca badire atlattın, hala akıllanmamışsınız” sözleriyle tehdit etmesi ve son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendisine Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası ile ilgili soru yönelten FOX TV Muhabirine, “FOX TV’yi bir yalan medya olmaktan bir defa çıkarın. Bir defa dürüst olun” diye azarlaması iktidar çevrelerinin eleştirel gazeteciliğe yönelik tacizine işaret ediyor.
Geçen yılın aynı döneminde 13 haberci saldırıya uğramış, ikisi de tehdit edilmişti. Özellikle Cumartesi Anneleri/İnsanları eylemlerinde dokuz haberciye yönelik müdahale polis şiddetini gündeme getirdi.
2018 yılının tamamındaysa en az 19 gazeteci ve 1 medya kuruluşu saldırıya uğramıştı. Ayrıca, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda da Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı öldürülmüştü. Diğer yandan, 70 gazeteci ve 4 medya kuruluşu da tehditle karşılaşmıştı.
Cumhurbaşkanı’ndan Fox TV’ye sözlü saldırı: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD’ye giderken yaptığı basın toplantısında Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası ile ilgili soru yönelten FOX TV Muhabiri Emre İskübarlas’a, “FOX TV’yi bir yalan medya olmaktan bir defa çıkarın. Bir defa dürüst olun” diye azarladı (21 Eylül).
Saldırı ve kelepçeli: İstanbul Gaziosmanpaşa’da beş kişinin yaralandığı özel halk otobüsü kazasını görüntülemek isteyen Demirören Haber Ajansı muhabiri Ümit Uzun, gözaltına alınmadan önce, kazanın yaşandığı sokaktan çıkmadığı gerekçesiyle polislerce bir işyerinin önünde tartaklandı; elleri arkadan kelepçeli olarak ve tartaklanarak polis aracına götürüldü. Uzun, hastaneden darp raporu alarak polisler hakkında şikayetçi oldu (30 Ağustos).
Uysal’a silahlı saldırı: Balıkesir’de kısa süre önce kapanan Yenigün Gazetesi’nin sahibi olan Levent Uysal, gece saat 1 sularında motosikletle kendisine yaklaşan iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. Bacağından yaralanan Uysal, yaşanan saldırı ile ilgili olarak, “Bu bir namus davası değil, bu miras kavgası değil. Yazdıklarımızdan ötürü böyle bir saldırıya uğradığımı düşünüyorum” dedi. Saldırının nedenini soruşturmanın ortaya koyması bekleniyor (29 Ağustos).
Harunlar’a saldırı: Mersin’de yayın yapan Barış gazetesinin sahibi Sami Harunlar, sabah saatlerinde Tarsus ilçesindeki evinin önünde silahlı saldırıya uğradı. Kimliği belirsiz iki kişinin sorumlu olduğu saldırıda yaralanan 58 yaşındaki Harunlar, olay yerine gelen sağlık ekiplerince hastaneye kaldırıldı. Harunlar’ın sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Polis, saldırganları yakalamak için çalışma başlattı (23 Ağustos).
Gürsel’e tehdit: Eski AK Pati milletvekili ve Anayasa Profesörü Burhan Kuzu, kendisini Twitter üzerinden bilgisizlikle eleştiren gazeteci Kadri Gürsel’i “Bunca badire atlattın, hala akıllanmamışsınız” sözleriyle tehdit etti (27 Temmuz).
SETA Raporu fişledi: Siyasi, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı’nın (SETA) “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlıklı, İsmail Çağlar, Kevser Hülya Akdemir, Seca Toker imzasıyla yayımlanan 202 sayfalık raporu, Voice of America (VOA) yanı sıra BBC, Deutche Welle, Euronews, Sputnik, CRJ ve The Independent’in Türkçe servislerinde Türkçe yayın yapan medya kuruluşlarının temsilcilerini fişledi. Raporda, söz konusu gazeteciler ve irtibatlı oldukları muhalif, eleştirel veya bağımsız medya temsilcileri, günlük sosyal medya paylaşımları ve irtibatları üzerinden hedef gösterildi. Raporda örneğin BBC Türkçe’nin, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne dair çok sayıda habere atıf yapmış olmasına rağmen ağırlıklı olarak bu darbe girişiminin ardından gerçekleşen gözaltılara ve işkence iddialarına dair haberlere yer vermesi taciz konusu edilirken her bir gazetecinin sosyal medya profili ve özgeçmişi hedef konusu yapılacak şekilde işleniyor. Raporda Evrensel, Birgün ve Yeni Yaşam’a dair paylaşımlar yapmak da bir sorun olarak kodlanmış (6 Temmuz).
Balıkesir’de henüz kapanan Yenigün gazetesinin sahibi Levent Uysal’a yönelik 29 Ağustos’ta girişilen saldırının zanlıları yakalandı. Ancak gazetecileri fiziki olarak hedef alanlar, Adana’da gazeteci Hakan Denizli’nin çocuğu ve torunun gözü önünde ayağından vurulması olayına karışanlar, ilk duruşmalarda tahliye edildi. Yeni Çağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’a yönelik saldırı örneğinde olduğu gibi gözaltına alınmış birçok şüpheli de, “hayati tehlike yok” kanaatiyle serbest bırakılıyor. İktidar, 31 Mart Yerel Seçimleri ve 23 Haziran’da yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sürecinde “yola gelmez” gazetecilere karşı yaşanan fiziki şiddete seyirci kalmıştı.
Ankara Başsavcılığı, Uluslararası medyanın Türkiye muhabirlerini fişleyen “Uluslararası Medya Kurulularının Türkiye Uzantıları” başlıklı Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (SETA) Raporu için “ifade özgürlüğü kapsamındadır” diyebildi.
Gazeteciler Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın 90’lı yıllarda öldürülmesini de kapsayan Umut Davası, bombacı Oğuz Demir ile Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılama istediği beş sanıkla ilgili iki ayrı dosya halinde sürüyor. Araştırmacı gazeteci Ahmet Şık’ı “İmamın Ordusu” taslak kitabı nedeniyle Mart 2011’de komployla tutukladıkları gerekçesiyle yedi hakim ve savcıya Yargıtay’da açılan dava, altı aydır dosyayı görüşecek Yargıtay Dairesi’nin belirlenmesini bekliyor.
Fethullah Gülen’le ilgili eleştirel kitap yazacağını duyurduktan kısa süre sonra ortadan kaybolan ve cesedi 18 Haziran 2011’de Düzce Akçakoca kıyılarında bulunan gazeteci Haydar Meriç dahil 70 kişiyi usulsüz şekilde dinledikleri gerekçesiyle yargılanan, meslekten ihraç edilen polis memuru Abdül Köksal tahliye edildi.
Die Welt gazetesi İstanbul muhabiri olarak görev yaptığı Şubat 2017’de gözaltına alınarak tutuklanan ve bir yıl cezaevinde kalan gazeteci Deniz Yücel’in açtığı tazminat davası reddedildi. Aralarında “Danıştay” saldırısı ve Cumhuriyet gazetesi İstanbul Merkezi’ne yönelik el bombalı saldırının da yargılandığı davada, sanıklar ağır hapis cezalarına mahkum edildi.
Umut Davası’nda adalet yok: Gazeteciler Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın 90’lı yıllarda öldürülmesini de kapsayan Umut Davası, Kırmızı Bülten ile arandığı ve bombacı olduğu ifade edilen Oğuz Demir ile Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılama istediği beş sanık açısından devam ediyor. Oğuz Demir’in davası 31 Ekim’de sürecek. Beş sanığın yargılanmasına ise 8 Kasım’da devam edilecek (30 Eylül).
Uysal’a saldıranlar yakalandı: Balıkesir’de henüz kapanan Yenigün gazetesinin sahibi Levent Uysal’a yönelik 29 Ağustos’ta gelişen silahlı saldırıyla ilgili soruşturma kapsamında, kendisine motosikletle yaklaşıp ateş ettikleri gerekçesiyle iki kişi yakalandı. Olayla ilgili en az bir kişinin tutuklandığı öğrenildi (26 Eylül).
Denizli’ye saldıranlara tahliye: Adana’nın Seyhan İlçesi’nde kızı ve torunuyla otomobile binerken gazeteci Hakan Denizli’ye yönelik 24 Mayıs’ta silahlı saldırıya karıştıkları gerekçesiyle dördü tutuklu yedi kişinin yargılandığı davada, tutuklu sanıklar tahliye edildi. Denizli, 31 Mart 2019 Yerel Seçimler sonrasında iktidarı eleştiren medya temsilcilerine yönelik gelişen şiddet dalgası sırasında saldırıya uğramıştı. Yargılama Asliye Ceza Mahkemesi’nde 20 Kasım’da sürecek (25 Eylül).
“Gazeteci Meriç’i yasadışı dinleme”ye tahliye: Kırklareli 2. Ağır Ceza Mahkemesi, cesedi 18 Haziran 2011’de Düzce Akçakoca kıyılarında bulunan gazeteci Haydar Meriç dahil 70 kişiyi usulsüz şekilde dinledikleri gerekçesiyle yargılanan, meslekten ihraç edilen polis memuru Abdül Köksal’ın davasında, savcının görüşüne karşın sanığın tahliyesine karar verdi. Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesinden ihraç edilen eski polis memuru tutuklu sanık Köksal Köksal, “kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması”, “kişisel verilerin kaydedilmesi”, “konut dokunulmazlığını ihlal” ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamalarından 9 yıl 2 ay hapse mahkum edilmişti. Köksal ile ilgili dosya, ardından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nce bozulunca dosyası yeniden yerel mahkemeye gönderilmişti. “Nitelikli olarak konut dokunulmazlığı ihlal” ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlarından yeniden yargılama konusu olan dosya 27 Ocak 2020’e bırakıldı (18 Eylül).
Yücel’in tazminat talebine ret: İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi, Die Welt gazetesinin İstanbul muhabiri olarak görev yaptığı Şubat 2017’de gözaltına alınarak tutuklanan ve bir yıl cezaevinde kalan gazeteci Deniz Yücel’in açtığı tazminat davasını reddetti. 27 Şubat 2017-16 Şubat 2018 tarihleri arasında yaklaşık bir yıl Silivri Cezaevi’nde kalan Yücel, daha önce, İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davaya avukatı Veysel Ok aracılığıyla gönderdiği dilekçede, hukuka aykırı olarak tutuklu kaldığı süre için 2 milyon 980 bin TL talebi ile tazminat davası açmıştı. Gazeteci, Mayıs’ta Almanya makamları aracılığıyla verdiği ifadesinde cezaevinde işkence gördüğünü bildirmişti (13 Eylül).
Sansüre itiraza ret: İstanbul 12. Sulh Ceza Hakimliği, Medipol Üniversitesi’ne bina ve arazi tahsisine ilişkin 564 habere getirilen yasağı duyuran 168 haber linkine İstanbul 11. Sulh Ceza Hakimliği’nce yasak getirilmesine itirazı reddetti. İtirazı, 168 haber sitesinden biri olan Susma Platformu, bünyesinde bulunduğu P24 Bağımsız Gazetecilik Derneği yapmıştı. İtirazın reddine, “Kararın yerinde olduğu, değişiklik yapılmasını gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı” gerekçesi gösterildi. Susma Platformu ret kararını Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıyacağını bildirdi (26 Ağustos).
SETA Raporu düşünce özgürlüğüymüş: Ankara Başsavcılığı, Uluslararası medyanın Türkiye muhabirlerini fişleyen “Uluslararası Medya Kurulularının Türkiye Uzantıları” başlıklı Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (SETA) Raporu ile ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Kararda, raporun “düşünce özgürlüğünü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği” ileri sürüldü. Davacı Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş-Direktörü Veysel Ok, karara “İfade özgürlüğü kararı verilmesi çok ironik çünkü Türkiye’de mesleğini icra eden gazetecilerin faaliyetlerine sürekli dava açan, çeşitli terör suçları yönelten savcılıkların ifade özgürlüğünün yalnızca hükümet yanlısı kurum ve medya organlarına yaraşır bir hak olduğunu düşündüğünü gösteriyor. İtirazımızı yapacağız ve aynı şekilde yerel ve uluslararası tüm hukuk mekanizmalarını işleteceğiz” sözleriyle tepki gösterdi. Gazeteciler Fatih Polat, Bülent Mumay ve TGS de İsmail Çağlar, Kevser Hülya Akdemir ve Seca Toker’in sorumlu gösterildiği 202 sayfalık SETA raporu ile ilgili suç duyurusunda bulunmuştu (1 Ağustos).
Cumhuriyet’e bombaya müebbet: İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, aralarında “Danıştay” saldırısı ve Cumhuriyet gazetesi İstanbul Merkezi’ne yönelik el bombalı saldırının da yargılandığı davada, tutuklu sanık Alparslan Arslan’a ağırlaştırılmış müebbet, Osman Yıldırım, İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu’na müebbet hapis cezası verildi. “Ergenekon örgütünü kurma ve yönetme” suçundan ise tüm sanıklar beraat etti (1 Temmuz).
“Şık’a komploya” dava: Araştırmacı gazeteci Ahmet Şık’ı “İmamın Ordusu” taslak kitabı nedeniyle Mart 2011’de komployla tutukladıkları gerekçesiyle yedi hâkim ve savcı hakkında “görevi kötüye kullanmak” ve “hürriyeti kısıtlamak”tan dava açıldı. A.Alçık, A.E.Peksak, H.Şen, M. Ekinci, Ö. Diken. R. Çakır ve S. Mermerci ile ilgili yargılama 6 Mart’ta başlayacaktı. Ancak Yargıtay’da dosyayı görüşecek daire değişince yeni yargılama tarihi verilmesi bekleniyor (1 Temmuz).
Temmuz-Ağustos-Eylül 2019 döneminde 18 gazeteci veya medya temsilcisi, gazetecilik veya politik davalar kapsamında “Devletin birliğini bozmak” suçlamasıyla toplam 10 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. Sekizi de “Casusluk” veya “Devlete ait gizli belgeleri temin ve yayımlamak” iddiasıyla toplam 416 yıl hapis istemiyle yargılandı.
87 gazeteci, “örgüt yöneticiliği”, “örgüt üyeliği”, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek”, “örgüte yardım” gibi suçlamalar nedeniyle toplam 1333 yıl hapisle yargılandı. Bu davalar sonunda üçü toplam 28 yıl 7 ay 15 gün hapse mahkum edildi. Üçüne açılan davalar yeniyken üç sanık ise yargılamalar sonucunda aklandı.
Üç ay içerisinde 36 gazeteci veya medya çalışanı “örgüt propagandası”, “örgüt açıklamalarına yer vermek” veya “terörle mücadele edenin kimliğini açıklayarak hedef göstermek” gerekçeleriyle toplam 234 yıl hapisle yargılandı; davalardan üçü yeniydi. Yargılamalar sonucunda dördü aklanırken beşi toplam 14 yıl 3 ay hapse (2 yıl 11 aylık kısmı ertelemeli olmak üzere) mahkum edildi.
Aynı dönemde altı gazeteci, “devlet kurumlarını aşağılamak” suçlamasıyla 12 yıl hapisle yargılandı; ikisi toplam 10 ay hapisle cezalandırıldı. Beş gazeteci “suç işlemeye tahrik”ten toplam 25 yıl hapis istemiyle yargılandı; üçü aklandı. “Suçu övmek” suçlamasıyla ve toplam dokuz yıl hapisle yargılanan üç gazeteci de beraat etti. İki haberci “soruşturmanın gizliliğini ihlal”den toplam altı yıl hapisle yargılanıyor. Bir gazeteci “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla toplam dört yıl altı ay hapisle yargılandı; biri hakkında aynı şüpheyle soruşturma açıldı.
Sağlık sektöründeki sorunları makale yoluyla kamuoyu gündemine taşıyan bir kişi (Bülent Şık), “yasaklanan bilgileri açıklamak” iddiasıyla beş yıl hapisle yargılanıp, sonuçta bir yıl üç ay hapse mahkum edildi.
Altı gazeteci Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet iddiasıyla toplam 30 yıl hapis istemiyle yargılanırken bir diğeri de “Bankalar Kanunu’na muhalefet”ten ertelemeli 10 ay hapse ve 16 bin 660 TL adli para cezasına mahkum edildi. Ayrıca, bir gazeteci de, “Atatürk’ü Koruma Kanunu’na muhalefet”ten dört yıl altı ay hapisle yargılanıp, neticede bir yıl altı ay hapse mahkum edildi.
Tüm bu suçlamalardan hepsinde 175 gazeteci için istenen cezaların toplamı 10 ağırlaştırılmış müebbet, 2 bin 82 yıl da hapis cezası oldu. Sanık sayısı ve cezalara ilişkin bu hesaplamaya “hakaret” ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret”e dair yargılamalar dahil değil.
Yılmaz’a bir “örgüt” davası daha: Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevinde bulunan ve daha önce yargılandığı davalardan dolayı yaklaşık 10 yıl kadar hapis cezası alan gazeteci İdris Yılmaz’ı “terör örgütü üyeliği” ve “terör örgütü propagandası” iddialarıyla yeni bir dava kapsamında yargılamaya başladı. Yılmaz, Ocak 2018’den beri tutuklu bulunduğu Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinden SEGBİS yoluyla mahkemeye bağlandığında, “Daha önce SEGBİS yoluyla verdiğim savunmam tutanaklara tam olarak yansımadı. Mahkemenin karşısına fiziken çıkmak istediğimi de talep ettim fakat bu talep yerine getirilmedi. Ben gazeteciyim, doğruları yazma görevim var. İstismar, yolsuzluk gibi birçok gerçeği ortaya çıkardım. Bu da bana karşı bir öfkeye neden oldu. Böylesi bir senaryo da bu öfkeden kaynaklanıyor. Dosyada pek çok çelişki var. Benim, yaşanan olayları şeffaf bir şekilde haberleştirmem örgüte yardım ettiğim veya üye olduğum anlamına mı geliyor?” dedi. Yılmaz’ın avukatı Savaş Avcı, “Birleşen dosyada sadece tanığın üç cümlesi üzerinden ceza vermek amaçlı sayfalarca dosya hazırlanmış. Beyanın mahkemece sabit ve delil görülmesini kabul etmiyoruz. 21 aydır tutuklu olan müvekkilimin tahliyesini istiyoruz” derken mahkeme, Yılmaz’ı tutuklu bırakmaya karar verdi. Dava 18 Ekim’e kaldı (28 Eylül).
Bülent Şık’a “gizlilik” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesinde 15 Nisan 2018’den itibaren dört gün boyunca yayımlanan “Türkiye’yi kanser eden ürünleri devlet gizledi, biz açıklıyoruz! İşte zehir listesi” başlıklı yazı dizisi nedeniyle Gıda Mühendisi Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık’ı, “göreve ilişkin sırrı açıklama” (TCK 336) suçlamasıyla ilgili 1 yıl 3 ay hapse mahkum etti. Sağlık Bakanlığı’nın yazı dizisinin ardından “Halkta infiale neden olduğu” ve “dış alımları etkilediği” gerekçeleriyle suç duyurusunda bulunduğu Şık’ın 12 yıla kadar hapsi isteniyordu. Akademisyen kanserojen maddelerin başta çocuklar olmak üzere toplum sağlığı üzerindeki etkileri konusunda görevini yaptığını ifade ettikten sonra ceza verilmesi halinde hükmün geri bırakılmasını kabul etmeyeceğini bildirdi. Dosya İstinaf Mahkemesi’ne taşındı (26 Eylül).
Akdemir’e “kin” soruşturması: Evrensel gazetesi İzmir Temsilcisi Özer Akdemir hakkında, sosyal medya paylaşımları ile ilgili “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” şüphesiyle soruşturma açıldı. İzmir Güvenlik Şube Müdürlüğü’nde ifadesi alınan gazeteci hakkındaki soruşturmanın, Urfa’nın Suruç ilçesinde 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında AK Parti Milletvekili Halil İbrahim Yıldız’ın silahlı kişilerle birlikte okulları gezerek oy topladığı iddiasına ilişkin görüntülere dair attığı bir tweet nedeniyle açıldığı ifade edildi. Bazı çevre örgüt temsilcileri, İzmir Bölgesi’nde çevresel mücadeleyle ilgili haberciliğiyle bilinen gazeteciye soruşturma açılmasını manidar bulduklarını açıkladı (25 Eylül).
Altı haberciye Red Hack davası: İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın Red Hack tarafından ele geçirilen kişisel e-posta hesabındaki bilgileri haberleştirdikleri gerekçesiyle altı gazeteciyi yargılamaya devam etti. İddianamede Diken Haber editörü Tunca Öğreten, “FETÖ ve DHKP-C’ye üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek”, ETHA haber müdürü Derya Okatan, Yolculuk gazetesi sorumlu müdürü Eray Sargın, DİHA muhabiri Metin Yoksu ve DİHA haber müdürü Ömer Çelik “örgüt propagandası”, BirGün Gazetesi çalışanı Mahir Kanaat ise ‘örgüt üyeliği’yle suçlanıyor. Mahkeme, sanıkların yurtdışına çıkış yasağının devam etmesine hükmederken, dijital materyallerle ilgili olarak “suç teşkil etmeyenler iade edilsin” şeklinde bir karar aldı; adli kontrollerin kaldırılmasını ise reddetti. Mahkeme, Mahir Kanaat dışındaki sanıklarla ilgili bilirkişiden gelen dijital raporu incelemeleri için avukatlara süre verdi. Duruşmada söz alan Öğreten, “Devlet sırrıyla alakası olmayan bir haber yaptım, üç yıldır devlet sırlarını ifşa etmekten yargılanıyorum, bir yıl hapis yattım, halen benim için örgüt aranıyor. Artık, bana ve aileme ait dijital malzemeler iade edilsin. Ben bir gazeteciyim, hiçbir yurtdışı etkinliğe katılamıyorum. Adli kontrolüm kaldırılsın” dedi. Ardından söz alan Kanaat ve Sargın da bu yönde taleplerini yinelediler. Yargılama, 6 Şubat 2020’ye kaldı (24 Eylül).
Zeyrek’e TMK beraati: Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Rojava’da IŞİD’e karşı savaşırken yaşamını yitiren YPG’li Şemdin Eye’nin taziyesini haberleştirdiği için “terör örgütü üyeliği ve propagandası”ndan yargılanan gazeteci Filiz Zeyrek ve taziyeye katılan 19 kişiyi “suçun maddi unsurları oluşmadığı” gerekçesiyle beraat ettirdi (24 Eylül).
Güleçyüz ve Özdabak’a “FETÖ” davası: İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi, Yeni Asya gazetesi genel yayın yönetmeni Kazım Güleçyüz ve karikatürist Halil İbrahim Özdabak’ı “zincirleme şekilde FETÖ propagandası yapmak” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Güleçyüz, verdiği ifadede, “Twitlerim bağlamından koparılmıştır. Hiçbir şekilde örgüt propagandası yapmadım” dedi. Avukatların esasa ilişkin savunma için ek süre verilmesi yönündeki talebi kabul eden mahkeme, yargılamaya 23 Ocak 2020’de devam edecek (24 Eylül).
Baransu ve Çoban’ın davası: Taraf gazetesinin 28 Kasım 2013 sayısında, “Gülen’i Bitirme Kararı 2004 MGK’da Alındı” manşetiyle ilgili olarak, muhabir Mehmet Baransu ile gazetenin eski sorumlu müdürü Murat Şevki Çoban’ın “Devletin güvenliğine dair belgeleri temin etme”, “Devletin güvenliği ve siyasal yararlarına ilişkin belgeleri açıklama” ve “MİT belgelerini ifşa etmek”ten yargılandığı davaya 10. Duruşmayla devam edildi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi savcısı, 52’şer yıl hapsin istendiği davada, suçun basın yoluyla işlendiğini belirterek dosyanın görevsizlikle İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini talep etti. Mahkeme, mütaalaya karşı beyanları için sanık ve avukatlarına ek süre tanıdı. Yargılama 24 Ekim’e kaldı (24 Eylül).
Ataman’a 14 yıl 3 ay hapis: Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesi, dokuzu tutuklu 19 kişiyi yargıladığı davada Van Cezaevi’nde bulunan KHK ile kapatılan DİHA ajansının stajiyer muhabiri Ziya Ataman’ı, “PKK üyeliği” iddiasıyla 14 yıl 3 y hapse mahkum etti. 11 Nisan 2016’dan beri tutuklu olan ve SEGBİS ile duruşmaya katılıp son savunmasını Kürtçe yapan Ataman ve diğer sanıklar, “Devletin Birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak”, “Tasarlayarak kamu görevlisini görevinden dolayı kasten öldürme”, “Tasarlayarak kamu görevlisini görevinden dolayı kasten öldürmeye teşebbüs”, “Tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs”, “Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mallara patlayıcı madde kullanmak suretiyle kasten zarar verme”, “Patlayıcı madde kullanmak suretiyle kasten mala zarar verme”, “6136 Sayılı Kanuna Muhalefet”, “Bir örgütün faaliyeti çerçevesinde tehlikeli maddenin izinsiz olarak bulundurulması” iddialarıyla yargılanıyor. Bazı tutuklular aleyhine daha önce verdiği ifadeleri geri çeken ve bir başka dosyadan tutuklu bulunan Kadir Ataman ise, gözaltı sürecinde hazırlanmış ifadelerin kendisine baskı altında imzalattırıldığını savunmuştu. MLSA’nın savunmanlığını üstlendiği Ataman için karara itiraz edilecek (24 Eylül).
Evren’in “örgüt” davası: Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Diyarbakır merkezli 9 ilde “KCK/Türkiye Masası” adıyla yürütülen soruşturma kapsamında 9 Ekim 2018’de gazeteci ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu 142 kişiyle birlikte gözaltına alınarak tutuklanan gazeteci Kibriye Evren’i yargılamaya devam etti. Mahkeme, 11 aydır tutuklu olan, “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamasıyla 20 yıla kadar hapsi istenen Evren’i tahliye etmeyi reddetti. Yargılama 12 Kasım’da sürecek (24 Eylül).
Altı gazeteciye BDDK davası: Bloomberg sitesinde 10 Ağustos 2018’te çıkan ve döviz kurlarının yol açtığı ekonomik krizi ele alan haber nedeniyle muhabirler Kerim Karakaya ve Fercan Yalınkılıç dahil 38 kişi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) şikayetiyle Sermaye Piyasaları Kanunu’nu uyarınca beş yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaya başladı. İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesi, ekonomiyi sosyal medya hesaplarında yorumlayan Mustafa Sönmez, Merdan Yanardağ, Sedef Kabaş ve serbest gazeteci Orhan Kalkan’ı da diğer sanıklar gibi, “bankacılık ve finans sisteminin acz içinde olduğu izlenimini vermeye çalışan gerçeğe aykırı ve maksatlı ifadeler” kullanmakla suçlanıyor. İfadesi alınan Karakaya, “Suçlama konusu haberi yaptığımız 10 Ağustos 2018 günü döviz yüzde 20 yükselmişti. Yaşananları okuyucularımıza ileterek işimizi yaptık. 15 yıldır ekonomi haberciliği yapıyorum ancak ilk kez hâkim karşısına çıkıyorum. Döviz kuru, para piyasası aracıdır, sermaye piyasası aracı değildir. Dolayısıyla suçlamanın buradan kurulması yanlıştır” dedi; Avukatı Köksal Bayraktar ise, müvekkilinin yaptığının gazetecilik faaliyeti olduğunu, piyasa dolandırıcılığının söz konusu olmadığını belirterek müvekkilinin beraatını talep etti. Yalınkılıç ise yedi yıllık ekonomi gazetecisi olduğunu ifade etti, “Haberlerimde gazetecilik etiğinden şaşmadım, haberi de gözlemlerimize dayanarak ve banka yetkilileriyle konuşarak yaptık. BDDK’den açıklama gelince karşı tarafın görüşünü haberleştirdik. İddianamede haberimizin güncel hali ve BDDK açıklaması yok, ilk hali var. Hayatım boyunca hiçbir şirketin sermaye piyasası ürününden bir kuruş menfaatim olmamıştır” dedi. Yanardağ ise, “Gazeteci olarak anayasa ile güvence altına alınmış ifade ve basın özgürlüğümü kullanıyor, görevimi yapıyorum. Ekonomi piyasasındaki durumun sorumlusu olarak gazeteciler ve sıradan vatandaşlar yargılanıyor. Ekonomik krizin nedenlerini gizleme çabasında olan BDDK ve SPK hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Bu komik, gayriciddi dava düşürülmeli” diye konuştu. Sönmez de, “30 yıldır yaptığım gibi ifade özgürlüğü hakkımı kullanmaya devam edeceğim. BDDK ve SPK araç olarak kullanılarak muhalif sesler korkutulup susturulmak istenmiştir. BDDK ve SPK hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Bu iddianame bir hukuk ayıbıdır. Bu dava ekonomik değil politik bir davadır” diye konuştu. 25 yıldır gazetecilik yaptığını belirten Sedef Kabaş da, “İddianamedeki tweetler güncel ve gerçek verilere dayanmaktadır. Piyasayı etkileyecek bir pozisyonum bulunmamaktadır. Tweetlerde yatırım tavsiyesi ve yönlendirme yok. Gazeteci ve yurttaş olarak güncel konulara ilişkin eleştirilerimi dile getirdim. Eleştirilerim ifade özgürlüğü kapsamındadır” dedi. Mahkeme, savunmaların ardından yargılamayı 17 Ocak 2020’ye bıraktı (20 Eylül).
Yargıtay hakkı teslim etti: Yargıtay 16. Ceza Dairesi, eski Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerinin “FETÖ’ye yardım” iddiasıyla hapis cezasına çarptırıldıkları davaya ilişkin bozma kararının gerekçesini tamamladı. Gerekçeli kararda, yardım suçunun oluşabilmesi için, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olmasının gerektiği belirtildi; “Bir hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeni olup, sınırları içinde kullanılan basın özgürlüğü de bu haklardandır. Nitekim basın yasasında, ‘Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir’ şeklinde ifade edilmiştir. AİHM’e göre, basının ‘kamuoyunun bekçi köpeği’ rolü demokrasinin siyasi işleyişi için yaşamsal önemdedir… Muhalif kimliği ile bilinen Cumhuriyet gazetesindeki iktidara yönelik eleştiri ve yorumlarının, çoğulcu, özgürlükçü, hoşgörülü, demokratik toplumlarda, düşünceyi açıklama özgürlüğü, sadece genel kabul gören ve zararsız yahut önemsiz addedilen düşünceler yönündeki değil, aynı zamanda halkın bir kısmı tarafından benimsenmeyen kural dışı, hatta endişe verici düşünceler için de geçerlidir” değerlendirmesi yaptı (18 Eylül).
Özkaya’ya “örgüt” cezası: Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi, “FETÖ’ye üye olmak” suçlamasıyla yargılandığı Taraf gazetesi eski muhabiri Hüseyin Özkaya’yı, 7 yıl 6 ay hapisle cezalandırdı. İddianamede bir süre Taraf gazetesinin Ankara bürosunda muhabirlik yapan Özkaya’nın, ByLock kullanıcısı olduğu, ‘FETÖ’nün çağrısıyla Bank Asya’daki bakiyesini artırdığı” iddiaları yer alıyordu (17 Eylül).
Ok ve Acar’a 301 cezası: Özgür Düşünce gazetesi muhabiri Cihan Acar, gazeteci Deniz Yücel’in avukatı Veysel Ok ile 2015 yılında yaptığı, Ok’un “Türk mahkemelerinin bağımsız olmadığı”nı ifade ettiği bir röportaj nedeniyle İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “Devletin yargı organlarını alenen aşağılamak” iddiasıyla beş ay hapisle cezalandırıldı. Mahkeme, ikişer yıl hapisle yargılanan Acar ve Ok’a verilen hapis cezasına dair hükmün açıklanmasını geriye bıraktı. Acar ve Ok’un beş yıllık süre içerisinde aynı nitelikte bir “suç” işlememesi gerekiyor (13 Eylül).
Cumhuriyet Davası kararları bozuldu: Yargıtay 16. Ceza Dairesi, eski Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına “Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım” iddiasıyla hapis cezası veren İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi kararını bozdu. Yargıtay Başsavcılığı’nın tebliğnamesine uyan Daire, temyiz isteminde bulunan Akın Atalay, Orhan Erinç, Murat Sabuncu, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya ile Ahmet Şık hakkındaki mahkumiyet hükümlerini bozdu; bozma kararının aynı suçtan yargılanan ancak mahkumiyet hükümleri İstinaf Mahkemesi’nde kesinleşen Önder Çelik, Bülent Utku, Güray Tekin Öz, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Ahmet Kadri Gürsel’i de Ceza Muhakemesi Kanununun “Hükmün bozulmasının temyiz isteminde bulunmamış diğer sanıklara da uygulanacağı”nı düzenleyen 306. Maddesinden yararlandırdı. Kararda, mahkumiyet hükmünün kesinleşip infaza başlanmış olması nedeniyle ileride bir hak kaybına sebebiyet vermemek açısından bu kişilerin cezalarının infazının durdurulmasına hükmedildiği belirtildi. Karar üzerine, Musa Kart, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara ve Önder Çelik tahliye edildi. Ancak kararda sadece Ahmet Şık’ın “örgüte yardım”dan değil, “terör örgütü propagandası” suçundan cezalandırılması istendi. Dosya yeninden İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gidecek. Tahliye edilen beş kişiyle birlikte 25 Nisan’da cezaevine giren gazetenin muhasebe servisi çalışanı Emre İper, Yargıtay’ın cezasının onanmasına karar verdiği için hâlâ cezaevinde. İper’in Aralık başında tahliye olması bekleniyor (12 Eylül).
Mahalli’ye 301’den ceza: Gazeteci Hüsnü Mahalli, sosyal medya paylaşımında, son olarak, Suriye politikalarını eleştiren bir yazısı nedeniyle “Türkiye Cumhuriyetini aşağılama” iddiasıyla beş ay hapis cezasına mahkum edildiğini bildirdi. Mahalli paylaşımında, “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten 2 yıl 5 ay 5 gün hapis, “Kurul Halinde Kamu Görevlilerine hakaret”ten 1 yıl 8 ay 25 gün hapis cezası almıştım. Bugün de “Türkiye Cumhuriyeti’ni aşağılama”dan 5 ay hapis aldım. Suç aynı: Suriye politikasını eleştirmek. Peki dünyada eleştirmeyen var mı?” dedi (12 Eylül).
Zirngast’a “örgüt” davası: Ankara Ağır Ceza Mahkemesi, 21 Eylül 2018’de Ankara’da tutuklanan ve 26 Aralık’ta adli kontrol şartıyla tahliye edilen Avusturyalı akademisyen ve re:volt, Jacobin ve Toplumsal Özgürlük Dergisi gibi sol dergilerin yazarı Max Zirngast’ı “TKP/Kıvılcım örgütüne üyelik” iddiasıyla yargıladığı davada “delil yetersizliğinden” beraat ettirdi. (11 Eylül).
Karataş’ın “örgüt” davası: Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Evrensel gazetesi yazarı Yusuf Karataş’ı “örgüt kurma ve yönetme” iddiasıyla yargılamaya devam ettiği davada, Karataş hakkındaki yurt dışı yasağını kaldırmayı bir kez daha reddetti. Emek Partisi (EMEP) MYK üyesi de olan Karataş’ın 22 yıl 6 ay hapsinin istendiği yargılama 25 Aralık’a kaldı (11 Eylül).
Doğan’a “örgüt” davası: Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi, kapatılan IMC TV Program Koordinatörü Ayşegül Doğan’ı “PKK örgütü yöneticiliği” iddiasıyla 22 yıl 6 ay hapis istemiyle yargılamaya devam etti. Mahkeme heyeti ise Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılarak sanığın hangi tarihte soruşturma dosyasına şüpheli olarak kaydedildiğini sorulmasına karar verdi. Bununla birlikte mahkeme ses kayıtları ile ilgili karşılaştırmalı analiz için Ayşegül Doğan’ın İstanbul’daki Adli Tıp Kurumu’na başvurmasını hükmetti. Yargılamaya 25 Aralık’ta devam edilmesine karar verildi (11 Eylül).
TV10 davası: İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi, TV10 çalışanları Kemal Demir ile Kemal Karagöz’ü “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargıladığı davada, Karagöz üzerindeki yurtdışı yasağı ve imza yükümlülüğünün kaldırılmasını istedi. Karagöz’e ilişkin sadece imza yükümlülüğü kaldıran mahkeme, Demir’in yurt dışı yasağını da kaldırmayı bir kez daha reddetti. Mahkeme, tanıklar Mustafa Karataş ve Serkan Apaydın’ı dinledikten sonra bir sonraki duruşmada da tanık Şükrü Yıldız’ın dinlenmesine karar verdi. Tutuksuz sanıkların yurtdışına çıkma yasağının kaldırılması talebini de reddeden mahkeme heyeti, duruşmayı 14 Kasım’a bıraktı (10 Eylül).
Başkaya’ya TMK davası: Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı, 7 Kasım 2016 tarihinde ozguruniversite.org sitesinde yayınlanan “Asıl Terör Devlet Terörüdür” başlıklı yazısı ve ev aramasında bulunan fotoğraflar ile köşe yazıları delil göstererek Fikret Başkaya’nın “terör örgütü propagandası” iddiasıyla cezalandırılmasını talep etti; yazısında “Devlet kurumlarını aşağıladığı” gerekçesiyle de Ankara Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Avukatları, Özgür Üniversite’nin bağlı olduğu Türkiye ve Ortadoğu Forumu Vakfı Başkanı ve kurucusu, yazar Fikret Başkaya’nın yedi yıl altı ay hapis istemiyle yargılandığı davada, mütaalaya karşı savunmalarını hazırlamaları için süre istedi. Mahkeme, talebi kabul ederek, yargılamaya 22 Kasım’da devam edileceğini açıkladı (10 Eylül).
Beraate temyiz: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi savcısı, Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmak amacıyla başlatılan “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katıldıkları için “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla yargılanan RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, gazeteci yazar Ahmet Nesin ve TİHV Başkanı ve Evrensel gazetesi yazarı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya ilişkin 17 Temmuz’da verilen beraat kararını temyiz etti. Dosya, Bölge İstinaf Mahkemesi’ne taşındı (10 Eylül).
Aydın’a TMK’dan ertelemeli hapis: İzmir Bayraklı 20. Ağır Ceza Mahkemesi, 2006 yılına ait sosyal medya paylaşımları yoluyla “terör örgütü propagandası” iddiasıyla yargıladığı Jinnews sitesi muhabiri Melike Aydın’ı 1 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum etti. Melike Aydın, Aydın’dan dönerken sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek Şubat’ta gözaltına alınmıştı. Avukatları, Aydın’ın mesleği gereği internetten yayın yapan haber sitelerinin suç unsuru oluşturmayan haberlerini paylaştığı için yargılandığını savunurken mahkeme, muhabiri mahkum ederek hükmün açıklanmasını geriye bıraktı (9 Eylül).
“Üyelik”ten beraat, TMK’dan ceza: İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi, Kadıköy’de MİT sosyal tesislerinin fotoğrafını çektiği gerekçesiyle “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamasıyla yargıladığı foto-muhabiri Çağdaş Erdoğan’ı, “üyelik”ten aklarken “propaganda”dan 1 yıl 8 ay hapse mahkum etti; hükmün açıklanmasını geriye bıraktı. 2 Eylül 2017’de tutuklanan Erdoğan, daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmişti (5 Eylül).
Altan’a “gizliliği ihlal” davası: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 2009’da çıkan “Mafyanın Dışında Kim Kaldı” başlıklı yazılarında “soruşturmanın gizliliğinin ihlal edildiği” ve “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs edildiği” suçlamalarıyla gazeteci-yazar Ahmet Altan’ı dönemin Sakarya İl Emniyet Müdürü Faruk Ünsal’ın şikayetçiyle yargılıyor. 25 Haziran’da mahkeme, aynı yazıdan açılmış olan ve mahkemenin düşme kararı verdiği tazminat davasına ilişkin dosyanın incelenmek üzere istenmesine karar vermişti. Mahkeme hâkimi Lokman Kazan, 5 Eylül’de görülen duruşmada, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne yazılan müzekkereye cevap gelmediğini bildirdi. Mahkeme, Altan’ın avukatı Figen Albuga Çalıkuşu’nun “mahkemeden gelecek cevap beklensin ve mahkemeye yeniden müzekkere yazılsın” şeklindeki talebi doğrultusunda Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne yeniden müzekkere yazılmasına karar verdi Dava 12 Kasım’da sürecek (5 Eylül).
Aslan ve Keleş’in “örgüt” davası: Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Van Büyükşehir Belediyesi binası çevresinde çekim yaptıkları gerekçesiyle “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanan gazeteciler Arif Aslan ve Selman Keleş’i tutuksuz yargılamaya 6. duruşmayla devam etti. Avukat Cahit Durmaz, müvekkili Arif Aslan’ın bir kamu hizmeti olan gazetecilik yaptığını söyledi, dosyada tutuksuz yargılanan gazeteci Selman Keleş’in yurt dışında yaşadığı için duruşmalara katılamadığından, dosyasının ayrılmasını talep etti. Heyet, Keleş’in dosyasının ayrılmasını değerlendirileceğini açıkladı. Dava 16 Ocak 2020’ye bırakıldı (5 Eylül).
9 Sözcü çalışanının “FETÖ davası: İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, yayımlanan haber ve köşe yazıları nedeniyle Sözcü gazetesi sahibi Burak Akbay, yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru, gazetenin genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz, internet haber koordinatörü Yücel Arı ve internet genel yayın yönetmeni Mustafa Çetin’i, çalışanlar Yücel Arı, Gökmen Ulu, Yonca Yücekaleli’yi “FETÖ’ye yardım”dan yargılamaya devam etti. Darbe girişimi günü Erdoğan’ın nerede olduğuna ilişkin haberleri ve 17-25 Aralık soruşturmasına ilişkin haberleri nedeniyle Sözcü Gazetesi yönetici ve çalışanlarına açılan dava, 18 Ocak’ta gazetenin yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru’ya, “FETÖ’ye yardım” suçlamasıyla açılan davayla birleştirilmişti. Çetin savunmasında, “Günde ortalama 400, ayda 12 bin, yılda 150 bin haber sitemize giriyor. Arşivimizde yaklaşık bir milyon haber bulunmakta. İddianameyi hazırlayan savcı lehte olan hiçbir delili iddianamede kullanmadı. Bu acınası durum. FETÖ’cü değilim, FETÖ’ye bilerek isteyerek yardım etmedim, etmem de. Tek bir işim var gazetecilik, onu yapmak istiyorum. Beraatimi talep ediyorum” dedi. Avukat Celal Ülgen de, “Suçlayacaksanız adam gibi suçlayın ve neden sonuç ilişkisi kurun. Suçlamalarda hiçbir neden sonuç ilişkisi yok. Bir tek Sözcü hakkında soruşturma açılıyor. O dönemde Reza Zarrab’ı ekrana çıkardılar ve Türk bayrağı önünde konuşturdular. Aynı şeyi Takvim gazetesi de veriyor. Sözcü’nün etkin muhalefetini susturmak amaçlanıyor” diyerek davaya tepki gösterdi. Mahkeme, 5-10 yıl arasında hapis cezası istenen gazetecilerle ilgili karar beklenen duruşmada, iki üyesi izinli olması nedeniyle karara gitmedi. Yargılama 28 Ekim’de sonuçlanabilir (4 Eylül).
MLKP davası: İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, ETHA muhabirleri İsminaz Temel ve Havva Cuştan’ın da aralarında bulunduğu 2’si tutuklu 23 kişiyi, “Örgüt üyeliği” ve “Örgüt propagandası” iddiasıyla yargılamaya altıncı duruşmayla devam etti. Temel ve Cuştan’ın avukatları, mütalaada, savcılığın; kişinin eylem ve cenazelere, gazeteci olarak katılmadığına dönük hiçbir delil sunmadığı savunuldu; beraat talep edildi ve yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması istendi. Taleplerin reddedildiği yargılama 26 Kasım’a kaldı (3 Eylül).
BirGün’e “FETÖ’ye yardım” davası: İstanbul Başsavcılığı, 2014-2015 yıllarında “Fuat Avni” adlı twitter hesabından atılan bilgilerin haberleştirilmesinde sorumlulukları olduğu gerekçesiyle dönemin BirGün gazetesi yöneticileri olan İbrahim Aydın, Barış İnce, Can Uğur ve Bülent Yılmaz hakkında “FETÖ’ye üye olmadan yardım” iddiasıyla dava açıldı. Sanık gazetecilerin “FETÖ örgütüyle hierarşik bir ilişkilerinin olmadığının tespit edildiği aynı iddianamede, her dört gazeteci için 15 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Yargılama İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak (30 Ağustos).
Taraf’ın “Balyoz” veya “Egemen Planı” davası: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Taraf gazetesinde “Balyoz planı” ile kumpas kurdukları iddiasıyla gazetenin eski yayın yetkilileri Ahmet Altan, Yasemin Çongar ile Mehmet Baransu, Yıldıray Oğur ve Tuncay Opçin’i yargılamaya 27 ve 28 Ağustos günlerinde devam etti. 52’şer yıl hapisleri istenen sanıklara, “Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma çalma”, “Devletin güvenliğine dair gizli belgeleri temin etme”, “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “Terör örgütü propagandası yapmak” suçlamaları yöneltiliyor. Duruşmanın iki güne sıkışması nedeniyle Baransu savunmasını tamamlayamadı ve öneki celse dinlenilmesine karar verilen tanıklar da dinlenemedi. “Yattığım süre cezamı karşılıyor” diyen Baransu’yu tutuklu bırakan mahkeme, soruşturma aşamasında Baransu hakkında beyanda bulunan Esra Konur, Ömer Konur ve Bülent Çakmak’ın tanık olarak dinlenmeleri için zorla getirilmeleri için müzekkere yazılmasına hükmetti. Mahkeme, dosyadaki eksikliklerin tamamlanması için davayı 10, 11 ve 12 Aralık’a bıraktı (27-29 Ağustos).
Yıldırım’a TMK hapsi: Artı Gerçek sitesi muhabiri Meryem Yıldırım, sosyal medya hesabı Twitter’dan attığı iki tweet ile “DHKPC terör örgütü propagandası yaptığı” iddiasıyla 2 yıl 4 ay 3 gün hapis cezasına çarptırıldı. Bir “neden görülmediği” gerekçesiyle herhangi bir indirime de gidilmedi. İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19 Haziran’da aldığı karar Ağustos’ta kamuoyuna yansıdı (25 Ağustos).
Seyhan Avşar’a TMK davası: İstanbul Başsavcılığı, Sözcü gazetesi davasının ilk iddianamesini hazırlayan Cumhuriyet Savcısı Asım Ekren’in “Çocuğun nitelikli cinsel istismarı” dosyasında şüphelilerden haksız menfaat temin etmeye çalışması gerekçesi ile 10 ay hapis cezasına ve para cezasına çarptırıldığını haberleştiren Cumhuriyet gazetesi yargı muhabiri Seyhan Avşar hakkında dava açıldı. İlk iddianame Avşar’ın “hakaret” suçundan yargılanması talebiyle düzenlenirken Başsavcı vekilinin devreye girmesiyle suçlama, “Terörle mücadelede görev almış kamu görevlisini hedef göstermek” iddiasına dönüştürüldü. Avşar, İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nde üç yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak (7 Ağustos).
Yargıtay Başsavcılığı’nın “Cumhuriyet” talebi: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet Davası kapsamında İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nce mahkum edilen Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Yönetim Kurulu Üyesi ve yazar Hikmet Çetinkaya, yazar Aydın Engin’in hapis cezasının bozulmasını ve beraatına karar verilmesi talep etti. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin Cumhuriyet davası için verdiği onama kararına 19 Şubat’ta Yargıtay nezdinde itiraz edilmişti. Yargıtay Başsavcılığı, ayrıca Kadri Gürsel, Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik, Güray Öz hakkında da bozma kararı verilmesini isteyerek, bu karara sirayet edilmesi gerektiğini belirtti. Yunus Emre İper’in 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasının onanması, Ahmet Kemal Aydoğdu’nun ise 10 yıllık hapis cezasının onanması talep edildi. HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın “örgüte yardım” suçundan aldığı 7 yıl 6 ay hapis cezasının bozulması ve Şık’ın “örgüt propagandası” ve “devletin kurum ve organlarını alenen aşağılaması” suçundan yargılanması de istendi (18 Temmuz).
Mavioğlu ve Demirel’e “Bakur” cezası: Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi, gazeteci Ertuğrul Mavioğlu ve “Bakur: Bir Gerilla Belgeseli” adlı belgeselin yönetmeni Çayan Demirel’i “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla 4’er yıl 6’şer ay hapis cezasına mahkum etti. Mahkeme, barış sürecinde hazırlanan belgesel nedeniyle Mavioğlu ve Demirel’e yurtdışı yasağı koydu; cezada da herhangi bir indirime gitmedi (18 Temmuz).
Fincancı, Önderoğlu ve Nesin’e beraat: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem Gazetesi ile dayanışma amaçlı yapılan Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına katıldıkları için TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, gazeteci-yazar Ahmet Nesin’i “Örgüt propagandası”, “suç ve suçluyu övmek” ve “suç işlemeye alenen tahrik” iddialarıyla 14 yıl 6 ay hapis cezası istemiyle yargıladığı davada beraat kararı verdi (17 Temmuz).
“Gündem” için ceza talebi: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı, KHK ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinin eş genel yayın yönetmeni Hüseyin Aykol ile gazetenin yazı işleri müdürü Reyhan Çapan ve gazeteci Hasan Başak’ın gazetede yayınlanan haber ve köşe yazıları nedeniyle yargılandığı davada, hapisle cezalandırmaya gidilmesi yönünde mütalaa sundu. Savcı, Başak ve Aykol’un “suç işlemeye alenen tahrik”, “suçu ve suçluyu övmek”, “örgüt propagandası yapmak”; Çapan’ın da “suç işlemeye alenen tahrik”, “suçu ve suçluyu övmek” ve “zincirleme şekilde örgüt propagandası yapmak” suçlarından cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme, sanıklar ve müdafilerine esasa karşı savunmalarını hazırlanması için 21 Kasım’a kadar süre verdi (17 Temmuz).
Yücel’in “propaganda” davası: İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “teröristlik” ile suçladığı, bir yıl tutuklu bırakılan Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel’i “PKK propagandası” ve “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla 18 yıl hapsi istemiyle yargılamaya devam etti. Mahkeme, ifadesini 10 Mayıs’ta Berlin’den istinabe yoluyla veren, bu arada Anayasa Mahkemesi’nin de tutukluluğunu ihlal gördüğü Yücel ile ilgili beraat kararı vermeye yanaşmadı; söz konusu ifadenin dosyaya girmesini bekleyecek. Yargılama 17 Ekim’de sürecek (16 Temmuz).
Demir’e TMK davası: İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi, TSK’nın Suriye’nin Afrin yerleşimine yönelik gerçekleştirdiği operasyonu eleştiren, bu nedenle “zincirleme şekilde örgüt propagandası yapmak” ile suçlanan Gazete Karınca sitesi eski imtiyaz sahibi Necla Demir’i yargılamaya ikinci duruşmasıyla devam etti. Avukat Sercan Korkmaz, müvekkili Necla Demir’in sonraki celse hazır bulunacağını belirtti. Mahkeme, 11 Ekim’de görülecek duruşmada Demir’in savunmasının alınacağını bildirdi (11 Temmuz).
Baransu’ya “örgüt” davası Mersin’de: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Taraf gazetesinde “Balyoz planı” ile kumpas kurdukları iddiasıyla Mehmet Baransu’yu da yargıladığı davada, görevsizlik kararıyla, bundan böyle eski Taraf gazetesi muhabirine yönelik “örgüt üyeliği” davasının Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürdürülmesine karar verdi (11 Temmuz).
Gündem’e “FETÖ” cezası: İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi, 21 yıl tutuklu kalan gazeteci yazar Mehmet Gündem’i “FETÖ üyeliği”nden 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına mahkum ederek tahliye etti. Gündem son savunmasında, “Örgüt üyesi değilim, kimseyle örgütsel bağım yok. Terör örgütü üyeliği ile yargılanmak utanç vericidir. Burada sanık kürsüsünde olmamalıydım. 21 aydır tutukluyum, tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum” dedi. Sanık Mehmet Gündem’in avukatı Ömer Faik Çetiner de müvekkilinin Bank Asya’da hesabının bulunmasının terörle bağlantılı olduğu anlamına gelmediğini belirterek, bilirkişi raporunda müvekkilinin Bylock kullanmadığının tespit edildiğini ve suç işlediğine dair delil bulunmadığını söyledi. Gündem’i mahkum eden mahkeme, tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak yurtdışı yasağı karılığında tahliyesine hükmetti (9 Temmuz).
Parlak’a “üyelik” davasında tahliye: Diyarbakır 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 15 aydır tutuklu bulunan kapatılan Silvan Mücadele gazetesinin genel yayın yönetmeni Ferhat Parlak’ı “örgütü üyeliği” suçlamasıyla yargıladığı davanın ilk duruşmasında gazeteciyi yurtdışı yasağı karşılığında tahliye etti. Babasının öldürülmesiyle, kapatılan Silvan Mücadele gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yaptığını kaydeden, kolluk ve savcılık ifadelerini yineleyen Parlak, gizli tanıkların kendi aleyhine verdiği ifadelerin çelişkili olduğunu savundu; “Akya” adlı gizli tanığın ifadesinde kendisini tanımadığını söylemesine rağmen, kendisi aleyhine tanıklık yaptığını ifade etti. “Akın” kod adlı gizli tanığın kendisi aleyhine verdiği ifadede, Abdulkadir İllez ve Eyüp Batı adlı kişileri örgüte kattığını aktardığını anlatan Parlak, söz konusu kişilerin aileleriyle birlikte yaşamlarını sürdürdüğünü ifade etti (8 Temmuz).
Bilgen’e “Gündem” davası: İstanbul Başsavcılığı, Özgür Gündem gazetesi Yayın Danışma Kurulu üyesi olduğu gerekçesiyle Kars Belediyesi Eş Başkanı Ayhan Bilgen hakkında dava açtı. İddianamede Bilgen’e, “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma”, “Terör örgütüne üye olma”, “Terör örgütü propagandası yapma”, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “Suç işlemek amacıyla kurulan terör örgütüne üye olmak” suçlamaları yöneltildi. 3 Temmuz’da İstanbul 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, “hukuki irtibat bulunduğu” gerekçesiyle iddianameyi, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesine göndererek, KHK ile kapatılan Özgür Gündem ana davası ile birleştirilmesini istedi (8 Temmuz).
“Zaman” davasında “üyelik” cezalarına onama: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, 25 Haziran 2019 tarihinde duruşmasız olarak değerlendirdiği istinaf başvurusunda Kapatılan Zaman gazetesinin 11 eski yazar ve editörü hakkında verilen kararları onadı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 6 Temmuz 2018 tarihinde verdiği kararında, Zaman gazetesi davasında yazarlar Ali Bulaç, Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne, Lale Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural, İhsan Dağı ve Mustafa Ünal, editörler Mehmet Özdemir ve İbrahim Karayeğen ile Orhan Kemal Cengiz ile ilgili, “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla ilgili beraat kararı vermiş; Bulaç, Alpay, Alkan, Türköne, Ünal ve Karayeğen’i ise “örgüt üyeliği” suçlamasıyla 8 yıl 9 aydan 10 yıl 6 aya arasında değişen oranlarda hapis cezalarına çarptırmıştı. Mahkeme, yazarlar Türköne ve Ünal’ın tutukluluklarının devamına karar vermişti. İstinaf savcısı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin bu kararını Yargıtay’a taşıdı (6 Temmuz).
Özgentürk’e “tahrik”ten hapis: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 3 Ocak 2019 tarihinde kaleme aldığı “Yeni kuşak türbanlılar” başlıklı yazısında “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği veya aşağıladığı” iddiasıyla Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Işıl Özgentürk’e 1 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Hükmün açıklanması geri bırakılmazken, hâkim yargılama giderlerini ise Özgentürk’ün ödemesine hükmetti (5 Temmuz).
Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak için bozma, Mehmet Altan için beraata onama: Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “FETÖ’nün darbe girişimi” davasında gazeteciler Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozdu. Yargıtay, davada Mehmet Altan’ın, yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatine karar verilmesine hükmederken, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın “Anayasayı ihlal” değil “FETÖ’ye bilerek ve isteyerek yardım” suçunu işlediklerine karar verdi. Daire Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak ile diğer tutuklu sanıkların tahliye taleplerini ise reddetti. Karar sonrası dosya, yeniden yargılamayı yapan İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilecek. Yargılamada, Yargıtay’ın kararı uygulanırsa Mehmet Altan’ın tüm suçlardan beraatine karar verilecek, ayrıca Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’a “FETÖ’ye yardım”dan 15 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Öte yandan yerel mahkemenin Yargıtay’ın kararına direnme hakkı da bulunuyor. Mahkeme, Yargıtay’ın kararına direnir ve aynı kararı yeniden verirse bu durumda dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gidecek ve dosyada nihai kararı ceza genel kurulu verecek (5 Temmuz).
Erdinç’e Bankacılık Kanunu’ndan ceza: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 27 Mart 2016 tarihli Yurt gazetesi için “Finansal Kara Delikler” haberini kaleme alan gazeteci Cengiz Erdinç’i Ziraat Bankası şikayetiyle Bankacılık Kanunu’na muhalefetten ertelemeli 10 ay hapis ve 16 bin 660 TL adli para cezası verdi. Gazetecinin avukatı Baran Kaya, bu yönde bir soruşturma veya kovuşturma yürütülebilmesi için BDDK veya FON’un müracaatının bulunması gerektiğini savunsa da mahkeme ceza verme yoluna gitti. Kaya, dosyayı İstinaf’a taşıyacağını açıkladı (4 Temmuz).
“Gündem” ana davası: İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem ana davasında gazetenin yazar ve yayın danışma kurulu üyeleri Filiz Koçali, Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Ragıp Zarakolu, Genel Yayın Yönetmeni Zana (Bilir) Kaya ile Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya, yazar Eren Keskin, İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı ve yayın danışma kurulu üyesi Bilge Aykut’u “Devletin birliğini bozmak” ve “örgüt üyeliği”nden yargılamaya devam etti. Dokuz sanık ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Mahkeme, esas hakkındaki savunmasını hazırlaması için dosyanın duruşma savcısına sunulmasına karar verdi. Yargılama 28 Kasım’a kaldı (3 Temmuz).
Hürtaş ve Demir’in davası: Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi, Afrin Operasyonu ile yaptığı yayın nedeniyle Artı TV Ankara temsilcisi Sibel Hürtaş ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle de gazeteci Hayri Demir’i “örgüt propagandası”ndan yargılamaya devam etti. Hürtaş ve Demir’e ilişkin yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasını reddeden mahkeme, Hürtaş dışındaki sanıklarla ilgili “askeri kuvvetleri aşağılamak” iddiasıyla kovuşturma yürütülmesi için Adalet Bakanlığı’ndan izin bekliyor. Dava 3 Aralık’a kaldı (3 Temmuz).
Altan’a “Atatürk” cezası: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Taraf gazetesi için 2010 yılında yazdığı” CHP” başlıklı yazısında “Atatürk’ün anısına hakaret ettiği” iddiasıyla gazeteci yazar Ahmet Altan’ı 1 yıl 6 ay hapse mahkum etti. SEGBİS bağlantısıyla duruşmaya bağlanan Altan, “Gelişmiş bir ülkede hiçbir yazar şu anda benim yargılandığım davada yargılanmaz” dedi (2 Temmuz).
Uludağ ve Güvenç’in 301 davası: İstanbul 2. Asliye Mahkemesi hakimi mazeret bildirince, ABD’li Rahip Brunson’a yönelik yargı işlemini “ABD ayarlı adalet”, “Rehine diplomasisi çökerken”, “Tutan da bırakan da yargı mı devlet mi” haberleriyle gündeme getiren Cumhuriyet Gazetesi muhabirleri Alican Uludağ ve Duygu Güvenç’i “Devletin yargı organlarını alenen aşağılamak” iddiasıyla yargılamaya devam ediyor. Uludağ, “Aşağılamadım, yargıyla sınırlı olmayan, siyasetin bulaştığı bir “ev hapsi” sürecini eleştirel bir şekilde aktardım. Halkı bilgilendirme görevini yerine getirdiğim için suç de işlediğimi düşünmüyorum. Ceza verilecekse hüküm ertelenmesin” demişti. Yargılama 10 Ekim’e kaldı (2 Temmuz).
Güreş’e dava: Gaziantep 9. Asliye Ceza Mahkemesi, FETÖ soruşturmasından tutuklanan bir inşaat şirketi sahibinin ifadelerini yayımladığı için Ağustos 2017’de iki hafta tutuklu kalan Gaziantep Ayıntap gazetesi yazarı Murat Güreş’i “soruşturmanın gizliliğini ihlal”den yargılamaya devam etti. Murat Güreş’i savunan gönüllü avukatları Av. Önder Alkurt, Av. Bülent Duran ve Av. Abdülkadir Özçelik, savunmalarında gizlilik ihlalinin soruşturma aşamasında ve usule ilişkin olduğunu bu nedenle kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla haber yapan gazeteci Murat Güreş’in yargılanmasının hukuksuz olduğunu ifade etmişlerdi. Yargılama 11 Kasım’a kaldı (2 Temmuz).
Kayar’ın “MLKP” davası: İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi, dokuz sanıkla birlikte Etkin Haber Ajansı (ETHA) Muhabiri Ali Sönmez Kayar’ı da tutuksuz olarak “MLKP üyeliği” suçlamasıyla ve 15 yıl hapis istemiyle yargılamaya devam etti. Ancak önceki celse dinlenilmesine karar verilen gizli tanıkların ise duruşmada hazır olmadığı görüldü. Mahkeme, Kayar hakkında gizli tanık Zafer Atılım’ın dinlenmesi ile dijital materyallere ilişkin bilir kişi raporu için ilgili birimlere müzekkere yazılmasına ve adli kontrol tedbirlerinin devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma 31 Ekim’e ertelendi (2 Temmuz).
Güneş’in “üyelik” davası: İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi, gazeteci Berzan Güneş’i “terör örgütü üyeliği”nden yargılamaya devam etti. Iğdır’da görülen davasını İstanbul dosyasıyla birleştiren mahkeme, mütalaanın hazırlanması için savcılığa gönderilmesine karar vererek davayı 8 Ekim’e erteledi (2 Temmuz).
Tolu’nun MLKP davası: İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi, MLKP üyelerinin cenaze törenlerini izlediği, evinde Marksist Teori dergisi bulundurduğu gerekçesiyle tutuklanan ve Aralık 2017’de tahliye edilen ETHA Ajansı çevirmeni Meşale Tolu’yu yargılamaya devam etti. Tolu, 27 sanıklı davada “MLKP örgütü üyeliği” ve “örgüt propagandası”ndan yargılanıyor. Adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasının reddedildiği dava, “Teknik imkansızlık” nedeniyle gizli tanığın dinlenemediği dava, teknik imkansızlıklardan gizli tanık dinlenemediği gerekçesiyle 11 Ekim’e kaldı (2 Temmuz).
Kızılkaya ve Aykol’a 301 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem gazetesinde çıkan haberlerde “Hükümeti, yargı organlarını ve Emniyet kuvvetlerini aşağıladıkları” gerekçesiyle gazete yetkilileri İnan Kızılkaya, Hüseyin Aykol ve siyasetçi Hatip Dicle’yi iki yıl hapisle yargılamaya devam etti. 14 dosyadan oluşan davada mahkeme, Dicle’ye yönelik yakalama kararının infazını bekliyor. Dava 10 Ekim’e kaldı (2 Temmuz).
Dündar’ın “MİT TIR’ları” davası: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, “MİT TIR’ları” davasından Cumhuriyet gazetesi eski yayın yönetmeni Can Dündar’ı “MİT TIR’ları” haberleri ve buna dair YouTube görüntüleri nedeniyle “örgüte yardım” ve “gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etme” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme, Suriye Arap Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği’nin BM Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genel Sekreterine sunduğu 5 Haziran 2015 tarihli, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni şikayet eden özdeş mektubun bir örneğini ve tercümesini Dışişleri Bakanlığı’ndan halen bekliyor. Mahkeme, 40 yıla kadar hapsi istenen Dündar’ın, Almanya’ya yapılan iade talebinin de sonucunun beklenmesine karar verdi. Dava 31 Ekim’e kaldı (2 Temmuz).
Sekiz yıllık “KCK Basın” davası: İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Kürt medyasından 46 medya çalışanını “KCK Basın Komitesi”ne bağlı oldukları gerekçesiyle “PKK üyeliği” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Duruşmada, Yüksel Genç’e de dava açıldığı, dosyasının birleştirme talebiyle mahkemesine gönderildiği ortaya çıktı. Mahkeme heyeti, birleştirme kararı almayarak dosyayı istinaf mahkemesine gönderdiğini belirtti. Sanık avukatları, yargılama boyunca, iddianamenin de “FETÖ firarisi” bir savcı tarafından kaleme alınmasının, “FETÖ kontrolündeki hakim ve savcıların” işleminin olduğu birçok ceza dosyası düşürülürken söz konusu yargılamaya devam edilmesinin hukuka aykırı olduğunu savundu. 20 Aralık 2011 yılında Dicle Haber Ajansı, Özgür Gündem, Azadiya Welat, Demokratik Modernite ve Fırat Dağıtım gibi Kürt gazetecilerine yönelik yapılan operasyonda gözaltına alınan 46 gazeteciden 32’si 24 Aralık’ta tutuklanmıştı. Yargılama eksikliklerin giderilmesi için 22 Ekim’e bırakıldı (2 Temmuz).
Canözer’e “üyelik”ten ceza istendi: Gazeteci Beritan Canözer’in “PKK üyeliği” iddiasıyla Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına devam edildi. Bu ikinci duruşmada, tanık Canan Ceylan’ın beyanının tespiti için Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazılan talimatın geldiği belirtildi. Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasında Canözer’in “örgüt üyeliği”nden 15 yıl hapisle cezalandırılmasını talep etti. Avukat Tamur ise, “Dosya maktülsüz cinayet dosyalarına benziyor. Müvekkilin örgüt üyeleriyle röportaj yaptığı ifade ediliyor; ancak ortada yaptığı röportajlar yok. Beyanlar hakkaniyete aykırıdır. Dosyada röportaja ilişkin delil yok” dedi. Esas hakkında savunmaların hazırlanması için yargılama 16 Ekim’e bırakıldı (2 Temmuz).
Yedi haberciye TMK davası: Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Şubat 2016 tarihli “Kuşatmanın adı ‘Bayrak 12’, başındaki isim Musa Çitil” haberini sosyal medya hesaplarında paylaşarak “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterdikleri” iddiasıyla yedi haberciyi yargılamaya devan etti. KHK ile kapatılan DİHA’nın Haber Müdürü Ömer Çelik, DİHA muhabirleri Çağdaş Kaplan, Hamza Gündüz, Selman Çiçek ve gazeteci A. Vahap Taş ile haberi, kapatılan Özgür Gündem gazetesinin resmi sosyal medya hesabında paylaşan gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya ve gazetenin İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı’nın üç yıla kadar hapsi isteniyor. İddianamede ayrıca, DİHA muhabiri Selman Çiçek hakkında sosyal medya paylaşımları nedeniyle “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Başka bir davadan tutuklu bulunan kapatılan Özgür Gündem gazetesinin İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden bağlandığı mahkemeye, müşteki Musa Çitil ile ilgili sosyal medyada bir yazısı ya da paylaşımı bulunmadığını belirterek, isnat edilen suçlamayı kabul etmediğini söyledi. Mahkeme heyeti, Selim Gönenç hakkındaki yakalamanın infazını bekliyor. Dava 2 Ekim’e kaldı (2 Temmuz).
Kayar’a “örgüt yöneticiliği” davası: Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Demokratik Toplum Kongresine (DTK) yönelik yürütülen soruşturma kapsamında gazeteci Sertaç Kayar’ı, 2011-2012 döneminde izlediği 31 ayrı basın açıklaması, yürüyüş ve etkinliği gerekçe göstererek “silahlı örgüt kurmak ve yönetmek” ile yargılıyor. Gazetecinin 22,5 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın dördüncü duruşmasında, tanık olan Menderes Öner’in Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesinde talimatla alınan ifadesi okundu. Kayar’ın avukatı Şivan Cemil Özen, önceki duruşmalarda yaptıkları savunmaları tekrar ettiğini söyleyerek, tanık beyanındaki aleyhteki hususları kabul etmediğini belirtti. Mahkeme, duruşma savcısının talebi doğrultusunda, DTK binasında yapılan son aramada sanık Sertaç Kayar ile ilgili herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılıp rastlanılmadığının Diyarbakır Başsavcılığı’na sorulmasına karar verdi. Dava 4 Aralık’ta sürecek (1 Temmuz).
Ergül’ün “üyelik” davası: İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Demokratik Modernite dergisi editörü Haydar Ergül ile beraber beşi tutuklu 19 sanığın “PKK üyeliği” suçlamasıyla yargılandığı davanın dokuzuncu duruşmasında, Haydar Ergül ile beraber bazı sanıkların ses mukayesesi konusunda Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek müzekkere cevabını beklemeye karar verdi. Beş sanığı tahliye eden mahkeme, yargılamaya 26 Aralık’ta devam edecek (1 Temmuz).
Temmuz-Ağustos-Eylül 2019 döneminde 28 gazeteci “hakaret”, “kamu görevlisine hakaret” veya “iftira” suçlamasıyla açılan ceza davaları kapsamında toplam 72 yıl hapis istemiyle yargılandı; davalardan üçü yeniyken iki gazeteci aklandı.
Aynı dönemde, dört gazeteci ve iki de medya kuruluşu “kişilik haklarına saldırı” veya “hakaret” iddiasıyla toplam 2 milyon 35 bin TL manevi tazminat istemiyle yargılandı. Bu tazminat davalarından iki gazeteci ve bir medya kuruluşuna yönelik olan 225 bin TL’lik kısmı yeniydi. Cumhuriyet gazetesi eski köşe yazarı Çiğdem Toker, Bayburt Grubuna bağlı bir şirketin açtığı 1 milyon 500 bin TL’lik davayla halen boğuşurken Evrensel gazetesi de eski Başbakan Binali Yıldırım, Turkuaz Medya Grubu yetkilisi Serhat Albayrak ve Cumhurbaşkanı’nın oğlu Bilal Erdoğan’ın açtığı tazminat dosyalarında mahkemeler önünde kamuoyuna haber ulaştırma hakkını savunuyor.
Geçen yılın aynı döneminde 32 gazeteci (Ahmet Hakan, Pelin Ünker, Barış Terkoğlu, Çağrı Sarı, Hakan Dirik, Erk Acarer vs) “hakaret” suçlamasıyla açılan ceza davaları kapsamında toplam 75 yıl hapis cezası talebiyle yargılanıyordu. Biri tutarı belli olmayan bir cezaya mahkum olurken bir diğeri için verilen beraat kararı bozulmuştu. Çiğdem Toker, Orhan Erinç, Sefer Selvi “kişilik haklarına saldırı” veya “hakaret” iddiasıyla toplam 3 milyon 540 bin TL manevi tazminat istemiyle yargılanıyor.
2018 yılının tamamındaysa, “hakaret” suçlamasıyla 7 gazeteci toplam 4 yıl 9 ay 17 gün hapisle (2 yıl 8 ay 15 günü ertelemeli) cezalandırılırken 1 çizer ve bir medya kuruluşu toplam 18 bin TL tazminat ödemeye mahkum edilmişti.
Yıldırım’dan gazeteci Yılmaz’a dava: İstanbul Cumhuriyet Savcısı Tuncay Karcıoğlu, Ulaştırma Bakanlığı, TBMM Başkanlığı ve Başbakanlık görevlerinin ardından AK Parti’den İstanbul Belediye Başkanlığı’na aday olan Binali Yıldırım ile çocuklarının servetindeki artışın kaynağını sorduğu “Binali Bey, sırrını ver, oyumu al” başlıklı yazıları nedeniyle T24 sitesi yazarı Mehmet Y. Yılmaz’a dava açtı. Yılmaz’ın davaya konu edilen dört yazısına Yıldırım’ın başvurusu üzerine İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hâkimliği’nce erişim yasağı getirilmişti. “Kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla ve 4 yıl 1 aya kadar hapis istemiyle açılan dava, İstanbul Anadolu 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, 20 Ocak 2020’de, saat 10.55’te başlayacak (28 Eylül).
Evrensel’e 200 bin TL’lik “Ticaret” davası: Turkuaz Medya Grubu yetkilisi Serhat Albayrak, Evrensel gazetesi köşe yazarı Ceren Sözeri’nin “AK Parti’ye kim oy kaybettirdi?” başlıklı yazı nedeniyle gazeteye 200 bin TL’lik dava açtı. Yargılama 4 Mart’ta İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmeye başlayacak (25 Eylül).
Altan’a “hakaret”ten beraat: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 2010 yılında Taraf gazetesinde çıkan “Büyük Savaş Başladı” yazısı nedeniyle eski savcı ve CHP Parti Meclisi üyesi İlhan Cihaner’e hakaret ettiği iddiasıyla gazeteci Ahmet Altan’ı yargılamaya devam etti. Altan, darbe girişimi dosyasından yargılanınca askıya alınan söz konusu dosya yeniden açılmıştı. Altan, duruşmaya tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden SEGBİS ile katıldı. Altan’ın avukatı Figen Albuga Çalıkuşu, eski savcı ve CHP Parti Meclisi Üyesi İlhan Cihaner’in şikayetiyle açılan davada, Cihaner’in şikayetinden vazgeçtiğini hatırlattı. Mahkeme, Cihaner’in şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle “katılan” sıfatını kaldırdı. Mahkeme başkanı, savunmasını ilk duruşmada yapan Altan’a yeniden söz vermedi. Daha sonra kararını açıklayan mahkeme, Altan’ın beraatına hükmetti (17 Eylül).
Şimşek’in “hakaret” davası: Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Hazine ve Ekonomi Bakanı Berat Albayrak’ın ekonomi politikalarıyla ilgili açıklamaları üzerine Doç. Dr. Murat Birdal’ın görüşlerine yer verilen “Albayrak işçilere saldırı programının sinyalini verdi” başlıklı haber nedeniyle Evrensel gazetesi eski sorumlu müdürü Cem Şimşek’i “hakaret ve iftira” iddiasıyla yargıladığı davada beraat kararı verdi. Ancak mahkeme, habere ilişkin tekzibin usulüne uygun şekilde yayımlanmadığı iddiasıyla Şimşek’e 41 bin 660 TL adli para cezası verdi. Gazetenin avukatı Devrim Avcı, mahkumiyet kararını İstinaf Mahkemesi’ne taşıyacağını bildirdi. Şimşek “14 Temmuz 2018 tarihli gazetede yayımlanan habere ilişkin tekzip metni mahkeme kararıyla tarafımıza ulaştırıldıktan sonra usulüne uygun şekilde yayımlanmıştır” dedi. Gazeteci 6 yıl 4 ay hapis istemiyle yargılanıyordu (12 Eylül).
Yücel’e “hakaret” davası: Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel hakkında, 20 Şubat 2019’da paylaştığı bir twit yoluyla “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Yücel’in katılmadığı duruşmada hazır bulunan avukatı Veysel Ok, müvekkilinin Almanya’da yaşadığını ve adresini mahkemeye bildireceklerini belirtti. Mahkeme davayı 11 Haziran 2020 tarihine erteledi (5 Eylül).
Erinç ve Ünker’e tazminat davası: İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi, Malta’daki off-shore hesaplara da değinen Paradise Papers (Cennet Belgeleri) yazı dizisi nedeniyle, dönemin Cumhuriyet gazetesi yetkilisi Orhan Erinç ve gazeteci Pelin Ünker’i Çalık Grubu’nun açtığı 10 bin TL’lik tazminat davası kapsamında yargılıyor. Davaya 1 Ekim’de devam edilecek (5 Eylül).
“Tasarruf” yazısından Toker’a ağır tazminat davası: Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi, “Tasarruf Arıyorsanız Metro İhalelerine Bakın” başlıklı yazısında gerçeğe aykırı ifadeler yer aldığı iddia eden Bayburt Grup şirketi Şenbay’ın şikayetiyle Cumhuriyet gazetesi eski köşe yazarı Çiğdem Toker’i 1 milyon 500 bin TL’lik manevi tazminat talebiyle yargılamaya devam etti. Mahkeme, davacı avukatının Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan gelen ihale evrakını incelemesi için gelecek duruşmanın gerçekleşeceği 17 Ekim’e kadar süre verdi (9 Temmuz).
Pehlivan’a “Gülen” cezası: Odatv haber sitesi Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’a, Fethullah Gülen’e dair haberlerin altında yer alan ve hakaret içerdiği iddia edilen yorumların kaldırılmasına ilişkin mahkeme kararına uymadığı gerekçesi 2012 yılında verilen 5 ay hapis cezasının hükmü açıklandı. Hükmün açıklanmasının nedeniyse Pehlivan ile ilgili “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla hapis cezası verilmesi gerekçe olarak gösterildi. İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi, Pehlivan’ın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlediğini savunarak Gülen’le ilgili beş ay hapisle cezalandırdı (2 Temmuz).
Yıldırım’dan 25 bin TL’lik tazminat davası: İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimini kaybeden AKP ve Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım Evrensel gazetesine tazminat davası açtı. Yenilenen ve Yıldırım’ın kaybettiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminden iki gün önce Evrensel.net sitesinde 21 Haziran’da çıkan “Sosyal medyada AKP’ye #SizYaptınız tepkisi” başlıklı haber için eski Başbakan gazeteden 25 bin TL tazminat talep ediyor. Dava, İstanbul Anadolu 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek. Suça gösterilen haber, 16 Haziran 2019’da Twitter’da sürdürülen #SizYaptınız kampanyasını anlatıyordu. Binlerce sosyal medya kullanıcısı AKP adayının “Biz yaptık yine biz yaparız” sloganından yola çıkarak #SizYaptınız etiketi oluşturdu ve siyasi eleştiriler içeren paylaşımlarda bulunuyordu (1 Temmuz).
Gazeteci Yıldırım’a “Akar” davası: Eski Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın şikayetçi olduğu 12 Eylül darbesi döneminde ordudan atılan subaylardan, gazeteci Rahmi Yıldırım hakkında “Genelkurmay başkanı için çok üzülüyorum!” yazısı nedeniyle “hakaret” iddiasıyla Ankara Gölbaşı 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Yıldırım’ın kendi blogunda 3 Şubat 2017 tarihinde yayımladığı yazı, Akar’ın daha önce “Onbaşı bile olamayacak kimselerin general olduğu memleket” dediği için davacı olduğu Hasan Karakaya hakkında “Türk gazeteciliğinde yeri doldurulmayacak bir boşluk oluştu” diye taziye mesajında bulunmasını, albayın kendisinden değil astsubaydan emir aldığını anlatarak dert yanmasını, Şeriatçı Yazar Nuri Pakdil’i ziyaret etmesini konu alıyordu. Dava 2 Ekim’de başlayacak (1 Temmuz).
Evrensel’den 50 bin TL isteniyor: İstanbul 20 Asliye Hukuk Mahkemesi, 10 Mart 2018 tarihli “Rüşvet Ata Sporumuzdur” başlıklı yazıda Bilal Erdoğan’ın kişilik hakları hedef alındığı iddiasıyla Evrensel gazetesini 50 bin TL manevi tazminat istemiyle yargılıyor. Yargılama 15 Ekim’e kaldı (1 Temmuz).
22 çalışana “hakaret” davası: İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem gazetesinin 16 Ağustos 2016 tarihinde kapatılmasıyla gerçekleşen polis baskınında gözaltına alınan 22 gazeteci ve medya çalışanını, “hakaret” iddiasıyla da yargılamaya devam etti. Duruşmada, medya çalışanlarına ait el konulan malzemelerin yaklaşık üç yıldır iade edilmemesi itiraz konusu edildi. Mahkeme, el konulan telefonların akıbetine dair Emniyetten bilgi isteyecek. Fırat Yeşilçınar, Doğan Güzel, Sinan Balık, Amine Demirkıran, Davut Uçar, Elif Aydoğmuş, Reyhan Hacıoğlu, Zeki Erden, Özgür Paksoy, Mesut Kaynar, Hüseyin Gündüz, Kemal Bozkurt, Burcu Özkaya, Sevdiye Ergürbüz, Günay Aksoy, Ersin Çaksu, Önder Elaldı, Ender Öndeş, Gülfem Karataş, Gökhan Çetin, Bayram Balcı ve Yılmaz Bozkurt’un sanık olarak yer aldığı dava 5 Kasım’a kaldı (1 Temmuz).
Uludağ ve Cumhuriyet’e 250 bin TL’lik davada görevsizlik: İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesi, Apple’ın “taklit ürün satıyorsunuz” şeklindeki ihtarnamesini haberleştirdiği için BİM Birleşik Mağazaları Anonim Şirketi’nin Cumhuriyet gazetesi muhabiri Alican Uludağ hakkında açtığı 250 bin TL’lik tazminat davası görevsizlik kararından sonra yargılamayı yürütecek mahkemenin belirlenmesini bekliyor. Markanın “ticari haklarını ve kişilik haklarının ihlal ettiği” iddiasıyla gazeteciye açılan davanın dosyası İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmişti. ABD merkezli teknoloji şirketi Apple, 7 Mayıs 2018 tarihinde Beyoğlu 34. Noterliğine başvurarak BİM yetkililerinden ürünleri nereden ve nasıl temin ettiğinin açıklamalarını da istemişti (1 Temmuz).
Madde 125- (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (…) (1) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.
Son üç ayda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ilişkin görüş ve eleştirileri nedeniyle toplam beş gazeteci toplam 18 yıl 8 ay hapisle yargılandı. Bunlardan Evrensel gazetesi eski sorumlu müdürü Cem Şimşek’e dava yeniyken BirGün gazetesi eski yazı işleri müdürü Barış İnce, “akrostişli savunması” nedeniyle yaptığı savunma nedeniyle 11 ay 20 gün hapse mahkum oldu.
Cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014’te Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik yayınlar ve düşünceler nedeniyle yaygın şekilde kullanılmaya başlanan TCK’nın 299. Maddesi, 1 Ekim 2019’a kadar en az 60 gazetecinin hapis, ertelemeli hapis ve para cezasına mahkum edilmesine zemin oluşturdu.
2018 yılının tamamında 20 gazeteci bu maddeden toplam 38 yıl 5 ay 4 gün hapis (6 yıl 10 ay 12 günü ertelendi) ve 35 bin TL de adli para cezasına mahkum edilmişti.
Cumhurbaşkanına hakaret Madde 299- (1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/35 md.) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır. (3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
|
Son üç ayda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ilişkin görüş ve eleştirileri nedeniyle toplam beş gazeteci toplam 18 yıl 8 ay hapisle yargılandı. Bunlardan Evrensel gazetesi eski sorumlu müdürü Cem Şimşek’e dava yeniyken BirGün gazetesi eski yazı işleri müdürü Barış İnce, “akrostişli savunması” nedeniyle yaptığı savunma nedeniyle 11 ay 20 gün hapse mahkum oldu.
Polat’ın 299 davası: Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Craig Shaw’in “Erdoğan Ailesinin Gizli Off-shore Anlaşması” başlıklı haberine yer verdiği köşe yazısı nedeniyle Evrensel gazetesi genel yayın yönetmeni Fatih Polat’ı “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Mahkeme, bir önceki duruşmada, habere 26 Mayıs 2017 tarihinde kaynaklık eden ve “Malta Files, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesi ile Sıtkı Ayan ve Azeri iş adamı Mübariz Mansimov arasındaki milyon dolarlık petrol tankeri ortaklığını ortaya çıkarıyor” ifadelerinin yer verildiği The Black Sea sitesiyle ilgili TGC ve TGS’den gelen görüşleri dosyaya dahil etmişti. Son duruşmada Polat’ın avukatı Devrim Avcı’ya yazılı savunma için ek süre verildi. Polat’ın 4 yıl 8 aya kadar hapsinin istendiği dava, 14 Kasım’a kaldı (17 Eylül).
İnce’ye 299 cezası: BirGün gazetesinin eski yazı işleri müdürü Barış İnce, akrostişli savunmasını, gazetenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde olduğu TÜRGEV Vakfı’na dair fezlekelerini BirGün gazetesinde gündeme getirdiği “Ceplerine duble yol yapmışlar” haberine açılan soruşturmadan verdiği ifade nedeniyle “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret” iddiasıyla 11 ay 20 gün hapse mahkum edildi (12 Eylül).
Sever’e 299’dan dava: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, T24 yazarı ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eski basın başdanışmanı Ahmet Sever’i “İçimde Kalmasın/Tanıklığımdır” Kitabında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” iddiasıyla yargılıyor. Kitabındaki, “Kitapları bombadan daha tehlikeli gören bir iktidar daha doğrusu tek adam vardı karşımızda”, “Erdoğan’ın geleceğe dönük söylemi artık kalmadı”, “Bir dediği bir dediğini tutmuyor devamlı kendisiyle çelişiyor”, “Her şey bir kişinin doymak bilmeyen güç ve yetki açlığına kurban edildi. İlk dönemde büyük emeklerle biriktirilen krediler ve sermaye tek adam tarafından adım adım hoyratça harcandı”, “Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidar kalmasını sağlamak amacıyla bir sistem kuruldu. Herkesi sindirmek, korkutma, yıldırmak ve susturmak için kurulan bu sistemin her yerde hafiyeleri zaptiyeleri var” gibi ifadeler suça gerekçe olarak gösteriliyor. Dava 10 Ekim’e bırakıldı (2 Temmuz).
Şimşek’e 299 davası: Evrensel gazetesi eski sorumlu müdürü Cem Şimşek’e “Alman karikatüristler Erdoğan’ı fena çizdi” başlıklı haber nedeniyle “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” iddiasıyla dava açıldı. Dört yıl sekiz ay hapis öngören TCK’nin 299. maddesinden açılan dava, 10 Ekim’de Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesinde başlayacak (1 Temmuz).
Acarer’in 299 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Erk Acarer’i BirGün gazetesinde çıkan “Herkese var, Berkin’e yok” yazında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” iddiasıyla yargılamaya devam ediyor (1 Temmuz).
Temmuz – Ağustos – Eylül 2019 dönemde İnternet haber sitelerinde çeşitli konularla ilgili çıkan en 577 habere Sulh Ceza Hakimliği kararıyla erişim engeli getirildi. İki buçuk yıllık Wikipedia sansürü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin gündemine girince Anayasa Mahkemesi de gündemine almak için harekete geçti.
Bu dönemde, sansüre en çok konu olan iddia ve haberler arasında, Medipol Üniversitesi’ne bina ve arazi tahsisi; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan’ın, sanatçı Sevim Tanürek’in ölümüne neden olması; AK Parti İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı Kan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde işe girdiği gün, İBB bursuyla usulsüz bir şekilde siyasi doktora için ABD’ye gönderilmesi; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve eşi Fatmanur Altun’un çifte maaş almaları; kendisine dava açılmasının ardından İstanbul Cağaloğlu Anadolu Lisesi Müdürü Necati Yener’in öğrencilerin harçlığına haciz koydurması oldu.
Söz konusu üç aylık dönemde, 7 sosyal medya hesabına engel geldi; bir kitap yasaklandı; 8 ulusal gazete ve televizyon kuruluşu akreditasyon ayrımcılığına uğradı. Gölbaşı Hakimliği, Anayasa Mahkemesi’nin haktır kararına rağmen, BirGün gazetesinin 2015 yılında Şırnak’taki askeri operasyonda Hacı Lokman Birlik’in öldürülmesiyle ilgili yayımladığı habere sansürü “kararım kesindir” diyerek kaldırmadı. Cumhuriyet gazetesi Saray’a, Evrensel gazetesi de eylem alanına alınmadı. Uluslararası gazetecilik heyetlerinin cezaevi ziyaret talepleri geri çevrildi.
Geçen yılın aynı döneminde, özellikle Sulh Ceza Hakimlikleri ve yerel mahkeme kararıyla İnternette çıkan en az 2 bin 518 haber veya linkine erişim yasağı getirilmişti. Dünyanın en yaygın İnternet ansiklopedisi Wikipedia, 17 aydır Türkiye’de yasaklı bir siteydi. Bu üç ayda, bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile üç gazete ile bir televizyon kanalı kapatılmış; bir geçici yayın yasağı ilan edilmişti.
2018 yılındaysa en az 2 bin 950 internet haberi, 77 Tweet, 22 Facebook paylaşımı, 5 Facebook video, 10 İnternet sitesine erişim engellenmiş; üç yayın yasağı (biri geçici) çıkmıştı. Yıl içinde, 8 gazete, 2 TV, 2 mektup, 1 rapor, 1 TV dizisi, 1 röportaj sansürle karşılaşmıştı. Dünyanın en popüler İnternet ansiklopedisi Wikipedia, Türkiye’de yılboyu sansürlü kalmıştı.
Wikipedia Nisan 2017’den beri sansürlü: İnternette dünyanın en büyük bilgi ansiklopedisi Wikipedia, birkaç sayfasında “Türkiye hükümeti insanlığa karşı suçtan sorumlu tutulduğu” gerekçesiyle Türkiye’de Nisan 2017’den beri sansürlü. Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 5651 sayılı Kanuna dayanarak aldığı 29 Nisan 2017 tarihli kararını “Suriye İç Savaşı’na yabancı müdahalesi’ (Foreign involvement in the Syrian Civil War) ve ‘Devlet destekli terörizm’ (State-sponsored terrorism) başlığıyla yayınlanan yazılara dayandırmıştı. Dönemin Ulaştırma Bakanlığı, bu içerikleri “Uluslararası arenada Türkiye’ye karşı bir karalama kampanyası” olarak nitelendirmişti. AİHM’in Wikipedia yasağının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle uyumlu olduğunu kanıtlaması için Türkiye hükümetine 31 Ekim 2019 tarihine kadar süre vermesinin ardından Anayasa Mahkemesi (AYM) Birinci Bölümü de, Wikipedia’ya Nisan 2017’den beri süren erişim engeline karşı yapılan başvuruyu 11 Eylül’de gündemine alarak görüşülmesi için Genel Kurul’a sevk etti (30 Eylül).
Bianet haberine sansür: İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliği, bianet sitesinde çıkan “Burak Erdoğan, Sevim Tanürek’in Ölümü Haberlerine Erişimi Engelletti” haberine erişim engeli getirdi. Karar Burak Erdoğan’ın başvurusu sonrası alındı. İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin aynı kararında avukat Efkan Bolaç’ın da 20 Haziran 2018’de yazdığı “Ahmet Burak Erdoğan’ın karıştığı kazaya yayın yasağı gelmiş! Yayın yasağı gelince bu kaza hiç olmamış mı sayılıyor? Hukuk neydi?” şeklindeki paylaşımına da erişim engeli getirildi (27 Eylül).
Sol Haber sitesine çifte sansür: İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği, 7 Temmuz’da TRT’nin Suriye’den haberler geçen bir muhabiri Ubeydo Hitto’ya İdlib’de bulunan Kurtuluş Hükümetince ödül verilmesine ilişkin Sol Haber Portalında çıkan habere 8 Ağustos’ta erişim engeli getirdi. Erişim engelini haberleştirirken vakaya değinen ikinci bir haber de 20 Eylül’de yeni bir erişim yasağına konu oldu (20 Eylül).
Collins’in kitabına yasak: Kars Sulh Ceza Hakimliği, Avesta Yayınları’ndan 2002’de çıkan Andrew Collins’in “Meleklerin Küllerinden Günahkar Bir Irkın Yasaklanmış Mirası” isimli kitabını yasakladı. Kars T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan Savaş Sönmez adına gönderilen kitaba ilişkin “örgüt propagandası” gerekçesiyle alınan ve Basın Kanunun 25/2-3 maddesine dayandırılan kararın 26 Ağustos’ta alındığı gündeme geldi (20 Eylül).
Cezaevi ziyaretine izin yok: Aralarında IPI, RSF, CPJ, EFJ, Article 19’un da olduğu uluslararası gazetecilik örgütlerinin oluşturduğu heyetin, Kocaeli Kandıra Cezaevi’nde hükümlü olarak kalan Cumhuriyet gazetesi eski yazar ve yetkililerini ziyaret etmesine Adalet Bakanlığı Cezaevleri Genel Müdürlüğü’nce izin verilmedi (11-13 Eylül).
IPI ve CPJ duruşmaya sokulmadı: İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi, TV10 çalışanları Kemal Demir ile Kemal Karagöz’ü “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargıladığı davayı izlemek isteyen Uluslar Arası Basın Enstitüsü (IPI) ve Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) üyelerinin de aralarında bulunduğu gazetecileri gerekçe göstermeden duruşma salonuna almadı (10 Eylül).
Beş site haberine sansür: Kahramanmaraş 1. Sulh Ceza Hakimliği, kendisine dava açılmasının ardından öğrencilerin harçlığına haciz koydurduğuna dair haberlerle gündeme gelen İstanbul Cağaloğlu Anadolu Lisesi Müdürü Necati Yener’in talebiyle, konuya ilişkin haberlere erişim engeli getirdi. Yasak BirGün, T24, Gazete Duvar, Gerçek Gündem ve Evrensel gibi çok sayıda sitede çıkan haberleri etkiliyor (5 Eylül).
Cumhuriyet ve Uludağ’a “Saray” ambargosu: Cumhuriyet gazetesi yargı muhabiri Alican Uludağ, Yargıtay tarafından Adli Yıl Açılış Töreni’ne davet edildiği halde, törenin düzenlendiği Cumhurbaşkanlık’ta yetkilerce törene girişine izin verilmedi. Uludağ’a, “Listede ‘adınız yok, içeri alamayız” denilerek törene giriş izni verilmedi. Karara tepki gösteren Uludağ Twitter’dan yaptığı paylaşımda, “Sordurdum; Saray, Yargıtay’ın listesinden adımı çıkarmış” ifadelerini kullandı (2 Eylül).
Evrensel meydana alınmadı: 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında emek ve demokrasi güçlerinin Antalya’nın Muratpaşa ilçesinde düzenlediği mitinge Evrensel Gazetesi alınmadı. Gazeteyi arama noktalarından içeriye almayan polis, gerekçe olarak birinci sayfada yer alan “Kayyum gaflet ve dalalettir” haberini gösterdi. Polis, arama noktalarında Evrensel okurlarına Antalya Valiliğinin “Eylem alanına kayyumlara karşı slogan, afiş, pankart ve dövizlerin alınmayacağı kararı” bulunduğu, ilk sayfada yer alan haberin bu kapsamda olduğunu savundu (1 Eylül).
Üç site haberine “Kavakçı” yasağı: AK Parti İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı Kan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) işe girdiği gün, İBB’den verilen bursla siyasi doktora için ABD’ye gönderilmesine ve bu aldığı maaşa dair “usulsüzlük” iddialarına ilişkin haber ve sosyal medya paylaşımlarına “kişilik haklarına saldırı” iddiasıyla İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hakimliği’nce erişim engeli getirildi. Erişim Sağlayıcıları Birliği tarafından erişime engellenen haber linkleri arasında Sol Haber, Bakırköy gazetesi ve Halk TV’nin haberleri ile Ekrem İmamoğlu’nun İBB’nin resmi web sitesinde yayınlanan açıklaması da yer alıyor (28 Ağustos).
İki site haberine yasak: Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği, KHK ile görevlerinden ihraç edilen, aylardır “kayıp” olan, sonrasında Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde oldukları ortaya çıkan ve tutuklanan 4 kişiyle ilgili, Euronews ve Kronos Haber’de yayınlanan haberlere avukat Neslihan Koçer’in talebi üzerine erişimi engelledi. Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı Kerem Altıparmak, Twitter hesabından konuya tepki göstererek bir avukatın kayıplarla ilgili yapılan, kendi adının bile geçmediği olanlar dahil, haberleri neden engelletmek istediğini ve Sulh Ceza Hakiminin böyle bir talebi neden sorgusuz sualsiz yerine getirdiğini sordu (27 Ağustos).
564 habere sansür: Medipol Üniversitesi’ne bina ve arazi tahsisiyle ilgili yapılan 564 habere, 7 Ağustos’ta 2019 İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği tarafından getirilen yasağı duyuran Susma Platformu’nun da aralarında bulunduğu 168 haber linkine de erişim engeli getirildi. Yasak haberini, sosyal medyadan Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz duyurdu. İlk erişim engelleme kararıyla ilgili haberler, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu Medipol Üniversitesi’ne yönelik hazine arazisi tahsisi ve Medipol Hastanesi’nin Koca’nın genelgesiyle “ileri düzey hastane” ilan edilmesine yönelikti. Susma Platformu’nun yanı sıra Artı Gerçek, Gazete Duvar, T24, Sözcü’nün de yer aldığı ilk erişim engelleme kararıyla ilgili haberlere yine Medipol Üniversitesi’nin talebiyle bu kez İstanbul 11. Sulh Ceza Hakimliği tarafından erişim engeli getirildi. 19 Ağustos tarihli sansür kararına gerekçe olarak, “URL uzantılarında yer alan haber ve ifadelerde “tahsis” yerine “hibe” ve “verildi” şeklinde ifadelerin kullanılması gösterildi; 5651 Sayılı Kanun’un 9.maddesine dayandırıldı. Susma Platformu’nun, İstanbul 11. Sulh Ceza Hakimliği’nin erişim engeli kararının kaldırılması talebiyle İstanbul 12. Sulh Ceza Hakimliği’ne yaptığı itiraz da reddedildi (21-26 Ağustos).
TRT Çocuk sansürü: TRT Çocuk televizyon kanalında yayınlanan bir programa canlı bağlanan 9 yaşındaki Utku’nun Kaz Dağları ile ilgili sözleri program sunucusu Gözde Çevik tarafından kesildi. Utku’nun “Bir şey söylemek istiyorum, Kaz Dağlarımıza şu anda çok büyük bir zarar verilmekte…” dediği sırada program sunucusu Çevik araya girerek “Utkucum, Utkucum… Güzel güzel konuştuk şimdi seninle. Tekrar iyi bayramlar diliyorum” diyerek Utku’nun sözünü kesti. Bunun ardından dokuz yaşındaki Utku yayından alındı. Gelişmeden sonra bir açıklama yapan Çevik, müdahalesini, TRT Çocuk’u siyasetten uzak tutmak” ile açıkladı (10 Ağustos).
Hakimliğin “AYM ve sansür” inadı: Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliği, Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü ihlali bulunduğuna hükmettiği BirGün gazetesi haberine erişim engeli getirilmesine ilişkin kararı düzeltmeye yanaşmadı. Hakimlik, 2015 yılında Şırnak’taki askeri operasyonda Hacı Lokman Birlik’in öldürülmesiyle ilgili habere erişimi “kararım kesindir” tespitiyle kaldırmıyor. AYM kararının uygulanmamasına, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz tepki gösterdi (9 Ağustos).
6 hesaba “Altun” yasağı: Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve eşi Fatmanur Altun’un çifte maaş aldıklarına yönelik haberlerle ilgili Twitter’dan yapılan paylaşımlar nedeniyle altı hesaba erişim engeli getirdi. Kararda, 5651 sayılı yasanın 9. Maddesi gereğince paylaşımların Altun’un kişilik haklarının zarar görebileceği, ayrıca görev yaptığı Cumhurbaşkanlığı’nın kurumsal itibarını da zedeleyebilecek nitelikte olduğu belirtildi (7 Ağustos).
Bianet’i “kapatma” kararı: Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği, Jandarma Genel Komutanlığı’nın 16 Temmuz tarihli yazısı ile aynı gün Bianet ve Gazete Fersude gibi online mecrası dahil 136 adresin erişiminin engellenmesine karar verdi. Erişimin engellenmesi kararı verilen URL adresleri arasında Facebook, Instagram, Twitter, Youtube, Pinterest adreslerinin yanı sıra haber portalları da yer alıyor. Karara itiraz eden, bianet’in avukatı Meriç Eyüboğlu, haberleşrne sansür getirilen bianet’in Aralık 2018 ve Nisan 2019’de Anayasa Mahkemesi’nde iki kez kazandığını hatırlatarak, “Şu an ise ilgili hâkim, habere değil tüm siteye erişimi engelleme kararı vermiş, üstelik bu denli büyük bir sansür kararını hiçbir gerekçeye dayandırma gereği duymamış” dedi. Son olarak, Jandarma Genel Komutanlığı’nın aynı hakimliğe 17 Temmuz’da yazı yazarak bianet’in listeye “sehven” dahil edildiğini bildirdiğini, bunun üzerine bianet’in erişime kapatılacaklar sitesinden çıkarıldığı 7 Ağustos’ta ortaya çıktı (6 Ağustos).
TRT “halkı ilgilendirmez” imiş! TRT Genel Müdürlüğü, kurumun personel istihdam politikasını 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında sorgulayan CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın bilgi edinme başvurusunu, “Kamuoyunu ilgilendirmediği” gerekçesiyle reddetti. Karara tepki gösteren Tanal, “Benden vergiyi alacak, parayı alacak ama ‘Beni kontrol etmeyeceksin’ diyecek, ‘sana ne’ demeye getirecek. Yok öyle! Personelin liyakatini sorgulamak milletvekilinin görevidir. Adam kayırma var mı yok mu, liyakate göre çalışılıyor mu çalışmıyor mu, bunu sorgulamak görevimdir” ifadelerini kullandı (3 Ağustos).
Filmde içki sahnesi sansürlendi: Star TV, “televizyonda ilk kez” ibaresiyle yayınladığı Aşıklar Şehri (La La Land) filminde, içkili mekanda geçen uzun bir sahnenin tamamını sansürledi (30 Temmuz).
Yerel Medya Çalıştayı’nda yerel medya yok: İçişleri Bakanlığı’na bağlı İç Güvenlik Stratejileri Dairesi Başkanlığı tarafından Diyarbakır’da düzenlenen “Yerel Medya Temsilcileri ve Güvenlik Bürokrasisi Çalıştayı”na Diyarbakır’da bulunan yerel medya temsilcileri davet edilmedi. Çalıştaya sadece Diyarbakır’daki birkaç ulusal medya temsilcisi ile Şırnak, Mardin, Batman ve Siirt illerinden yerel medya temsilcileri çağrıldı (25-26 Temmuz).
Eleştirel medyaya sansür: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İstanbul Vahdettin Köşkü’nde gazete ve televizyon kanallarının genel yayın yönetmenleriyle gerçekleştirdiği, S400 dosyası ve bölgesel güvenliğin de konuşulduğu üç saatlik buluşmaya, Sözcü, Cumhuriyet, BirGün, Evrensel gazeteleri ile Fox, Tele1, Halk TV, KRT televizyonları gibi çok sayıda medya kuruluşunun yetkilileri davet edilmedi (14 Temmuz).
Işık’a sansür: Posta gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık, Melih Gökçek’in başkanlığı döneminde Ankara belediyesine alındığı ortaya çıkan jet-skiyle ilgili yazısının sansürlendiğini Twitter üzerinden duyurdu. Işık, “M. Çelik’in Ankara BB envanterinden çıkan jet ski ÖZEL haberinin gazetemin birinci sayfasından ‘kuş kadar’ görülmesini eleştirmiştim. O yazım bana haber bile verilme ihtiyacı duyulmadan sansürlenmiş! Eleştiriye cesareti, eleştirilmeye tahammülü olmayan bir ‘gazetecilik’ modeli” diye yazdı (7 Temmuz).
Anayasa Mahkemesi’nin “Barış” bildirisine imza atan sekiz akademisyen lehine verdiği kararı beğenmeyen iktidara yakın Sabah gazetesi, gelişmeyi, “AYM, Üniversitelerde terör propagandasına geçit verdi” başlığıyla, Takvim, “Devlet üniversitelerinde çalışanlar devlete ‘katil’ diyebilecek” gibi sözlerle aktardı. Demirören Grubu’na bağlı Hürriyet, Milliyet ve Posta gazeteleri ile CNN Türk televizyonu kararı, “Tartışmalı karar” ifadesiyle duyurdu.
Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde yaşanan patlamaya ilişkin “Saldırıyı HDP yaptı” manşeti atan Yeni Şafak gazetesine, HDP’nin yanı sıra bir tepki de AKP İstanbul Milletvekili ve MKYK Üyesi Mustafa Yeneroğlu’ndan geldi: Soruşturmaymış, kovuşturmaymış, boş işler bunlar. Yargı diye uzatmak neymiş, aleni infaz gerek…”.
Beyaz TV program yorumcusu Rasim Ozan Kütahyalı, bir programında Boşnakları aşağıladığı için hapse mahkum edildi. Kocaeli’de gazetecilik örgütleri, isim vermeden kadın meslektaşlarına karşı ağır hakaretlerden bulunduğu gerekçesiyle İsmet Çiğit’i kınadı.
Türkiye’de bağımsız ve eleştirel gazeteciliğin siyasi baskılar veya ekonomik güçlükler nedeniyle zemin kaybetmesi artık rakamlara da yansıyor: TÜİK istatistiklerine göre 2018 yılında gazete ve dergi sayısı, 2017’ye göre yüzde 2,6 azaldı.
Kadını aşağılayan yazıya kınama: Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kocaeli Şubesi ve Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti (KOGACE), Ses Kocaeli isimli internet sitesi için 19 Eylül’de yazdığı “Mutlu Yıllar ÖZGÜR KOCAELİ” başlıklı köşe yazısında isim vermeden kadın meslektaşlarına karşı ağır hakaretlerden bulunduğu gerekçesiyle İsmet Çiğit’i kınadı. TGS açıklamasında, “Dışarıdan ya da içimizden gelen bu gibi kötülüklere, çirkinliklere müsaade etmeyelim, hep birlikte daha güçlü duralım” derken KOGACE isim vermeden Çiğit’i disipline sevk ettiğini duyurdu (20 Eylül).
Yeni Şafak manşetine tepki: HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Azad Barış, Yeni Şafak gazetesinin Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde yaşanan patlamaya ilişkin attığı “Saldırıyı HDP yaptı” manşetine tepki gösterdi; “Türkiye’de basın, askeri darbeler dönemlerinde bile kara propaganda konusunda bu kadar pespaye ve yalan üreten duruma düşmemişti” dedi ve manşetin bazı gazetelerin ne kadar düzeysizleştiğini, akıl ve izandan yoksun bir yayıncılık yaptığını bir kez daha gösterdiğini söyledi. AKP İstanbul Milletvekili ve MKYK Üyesi Mustafa Yeneroğlu da habere “Gazetecilik ahlakıymış, ne de olsa malumun ilamı gerek… Soruşturmaymış, kovuşturmaymış, boş işler bunlar. Yargı diye uzatmak neymiş, aleni infaz gerek…” ifadeleriyle tepki gösterdi (14 Eylül).
Kütahyalı’ya “Boşnakları aşağılama” cezası: İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi, 19 Kasım 2017’de Beyaz TV‘de canlı yayımlanan “Beyaz Futbol” adlı spor programında, kendisine yapılan bir şakaya karşı cevaben sarf ettiği sözle, Boşnak kökenlilere yönelik “sosyal sınıf, din, mezhep, cinsiyet, bölge farklılığına dayanarak alenen aşağıladığı” iddiasıyla gazeteci ve program yorumcusu Rasim Ozan Kütahyalı’yı ertelemesiz 10 ay hapse mahkum etti. Altı aydan bir yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın duruşmasına katılmayan Kütahyalı 19 Temmuz’da yakalanarak İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesine ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştı. Yaşananları bir yayın kazası olarak niteleyen Kütahyalı, ifadesinde, “20 aydır ekrandan uzağım, dolayısıyla çok ciddi bir sosyal ceza yaptırımı çekmiş durumdayım, tüm gelirimi kaybettim, aile durumum zora düştü, çok üzüldüm. Benim özellikle Bosna’ya ve Boşnaklara karşı özel sempatim vardır, hayatımda en çok gittiğim şehir Saraybosna’dır, Bosna tarihinin ve Aliya İzzetbegoviç’in hayatını gün gün bilen bir insanım” demişti (13 Eylül).
Mumay-Öztürk tartışması: Anadolu Ajansı’nın (AA) İdlib’deki protestoların “Rusya’ya karşı yapıldığı” iddiasını eleştiren gazeteci Bülent Mumay, Twitter üzerinden yazdığı “Rusya’yı? AKP Genel Başkanlığı’nda seçim gecesi geçiren Kemal Öztürk’lerin koca ajansı getirdiği hal bu…” ifadeleriyle eski AA Genel Müdürü Kemal Öztürk’ü eleştirdi. Öztürk “Anlaşılan o ki içinizde benimle ilgili bir kin var” sözleriyle karşılık verdi (31 Ağustos).
“FOX TV’nin kapısı Erdoğan’a açık”: FOX Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk, Biz10TV programının konuğu olarak yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düzenlediği S-400’lerle ilgili basın toplantısına FOX Haber’in çağrılmamasına atıf yaparak, Adem Metan’ın “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı FOX ekranlarında görebilecek miyiz” şeklindeki sorusuna, “Cumhurbaşkanı Erdoğan isterse bizim kapımız ona her zaman açık. Bu bizim için de çok önemli bir program olur. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanını ağırlamak… Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart’tan sonra yaptığı bir konuşmasında ‘O kadar televizyonlara, gazetelere çıktık ama halkın gönlüne girememişiz demek ki’ demişti. Eğer halkın gönlüne girmek istiyorsa bence Fatih Portakal tam yeri” diye konuştu (10 Ağustos).
AYM kararını beğenmediler: İktidara yakın gazetelerin önemli bir bölümü, “Barış Bildirisi”ne imza attıktan sonra, yargılanan, işinden olan, sürgünde yaşamaya itilen veya hapsedilen akademisyenlere hak veren Anayasa Mahkemesi kararını itibarsızlaştırarak “skandal”, “çok tartışılacak”, “şaşırtan karar” gibi nitelendirmelerle sayfalarına taşıdı. Sabah gazetesi “AYM, Üniversitelerde terör propagandasına geçit verdi” başlığıyla, Takvim, “Devlet üniversitelerinde çalışanlar devlete ‘katil’ diyebilecek” gibi sözlere yer verdi. Demirören’e bağlı Hürriyet, Milliyet ve Posta gazeteleri ile CNN Türk televizyonu AYM’nin dokuz akademisyenin yaptığı başvuru için aldığı kararı, aynı başlıkla “Tartışmalı karar” ifadesiyle duyurdu. Üç gazete ve CNN Türk kanalının aynı haber metnini kullandığı görülürken, haberde “Türkiye Adalet Araştırmaları Merkezi Başkanı Av. Dr. Mehmet Sarı’nın “Karara katılmak mümkün değil” yorumu yapıldı. Yeni Akit haberinde karar “skandal” olarak nitelendirildi (27 Temmuz).
Tirajlar yüzde 2,6 azaldı: TÜİK’in açıkladığı istatistiklere göre gazete ve dergi sayısı, 2018 yılında 2017’ye göre yüzde 2,6 azalarak 5 bin 962 oldu. Bu yayınların yüzde 58,7’sini dergiler oluşturdu. Gazete ve dergilerin tirajı ise 2018’de 2017’ye oranla yüzde 17,6 azaldı. Türkiye’de 2018’de yayımlanan gazete ve dergilerin yıllık toplam tirajı 1 milyar 368 milyon 287 bin 463 olarak ölçüldü. Toplam tirajın yüzde 94,2’sini gazeteler oluşturdu (25 Temmuz).
“Davutoğlu” haber değeri mi? Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile söyleşi yaptıktan sonra RS (Radyo Sputnik) FM’deki programları yayından kaldırılan Yavuz Oğhan “Davutoğlu’nun söyleyeceklerinde haber değeri görmeyen kendine gazeteci demesin” dedi (21 Temmuz).
Bir önceki dönemde uzun ve keyfi gazeteci tutuklulukları konusunu (Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak ve Cumhuriyet gazetesi eski dönem yetkilileri ve çalışanları) sivil toplumca “çelişkili” bulunan kararlarla nihayet gündemine alan Anayasa Mahkemesi (AYM), Temmuz – Ağustos – Eylül döneminde, Gezi eylemlerinde gazeteciye polis şiddeti, genel yayın yasakları, BirGün sitesinde çıkan Hacı Lokman Birlik haberine sansürü ve Barış Akademisyenleri gibi sembolik önemi olan konularda basın ve ifade özgürlüğü lehine tutum aldı.
Söz konusu dönemde AYM, 17-25 Aralık 2013 döneminde dört Bakana dair yolsuzluk konusuna yayın yasağı getirilmesine ilişkin başvuru yapan Halk TV’ye hak verdi; Gezi eylemlerini izlerken polis şiddetine uğrayan Evrensel gazetesi muhabiri Erdal İmrek’in basın özgürlüğü hakkının da ihlal edildiğine hükmetti. AYM, başvuruculara toplam 33 bin 181 TL tazminat ödeneceğini bildirdi.
Ancak, İstanbul’da YÖK protestolarını izlerken arkadan kelepçe ile gözaltı girişimi yaşayan gazeteci Beyza Kural’ın üç yıllık başvurusu ile küresel online ansiklopedisi Wikipedia’ın Türkiye’de iki buçuk yıllık sansürünü hala sonuçlandırabilmiş değil.
3 Mayıs’ta Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, “Anayasayı ihlal”den haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen gazeteciler Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın yaptığı bireysel başvuruyu reddederken, “FETÖ üyeliği” iddiasıyla mahkum edilen Ali Bulaç’ın “güvenlik ile ifade özgürlüğü” haklarının ihlaline hükmetmişti. Kurul Murat Aksoy ve Cumhuriyet davasında yargılanan Kadri Gürsel’in “özgürlüğü ve güvenliği ile ifade özgürlüğü” haklarının ihlal edildiğine karar vermişti. Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Murat Sabuncu, gazete İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, gazeteci Ahmet Şık ve avukat Bülent Utku’nun bireysel başvurularında ihlal olmadığını savunmuştu.
2018 yılının tamamında AYM, 10 gazeteci, bir İnternet sitesi, 1 gazete dahil 18 başvuruda Türkiye’yi giderler dahil 135 bin 881 TL tazminata mahkum etmişti. Üst Mahkeme, özellikle darbe girişiminden beri iktidar politikalarına ters düşecek dosyaları zamana yaymakla eleştiriliyordu.
Kural AYM’i bekliyor: İstanbul Beyazıt’ta 6 Kasım 2015’te YÖK karşıtı eylemi izlerken bir polisin ters kelepçe uygulamasına maruz kaldığı için şikayetçi olan ancak sorumluların yargı önüne çıkarılmasını sağlayamayan Bianet muhabiri Beyza Kural, avukatı Meriç Eyüboğlu aracılığıyla başvurduğu Anayasa Mahkemesi’nden (AYM) iki yıldır karar bekliyor. İstanbul Savcılığı, polis memurları Y.Ş., N.D. ve K.A. hakkında “Zor kullanma yetkisini aşarak yaralama” suçlamasıyla yaptığı soruşturmada muhabirin “yaralanmasının yaşamanı tehlikeye sokan durum olmadığı”nı belirterek “polislerin zor kullanma yetkisini aşmadıklarını” bildirmişti (30 Eylül).
AYM’den “yayın yasağı”na mahkumiyet: Anayasa Mahkemesi, Halk TV’nin başvurusunda, eski bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet iddiaları için kurulan meclis araştırma komisyonu haberlerine yayın yasağı getirilmesini “basın özgürlüğünün ihlali” olarak değerlendirdi. AYM kanala masrafları karşılığında 2 bin 681 TL ödenmesine hükmetti. 17-25 Aralık operasyonları sonrası haklarında yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ortaya atılan ve istifa etmek zorunda kalan 4 eski bakan için Meclis’te araştırma komisyonu kurulmuştu.
Fakat Meclis Başkanlığı’nın başvurusu üzerine 21 Kasım 2014’te Ankara Başsavcılığı, masumiyet karinesinin ihlal edilmemesi ve soruşturmanın gizliliğini gerekçe göstererek yayın yasağı kararı almıştı. AYM, “Somut olayda, yasağın dayanağı olarak gösterilen Kanun’un, devam eden bir ceza soruşturması kapsamında önleyici bir tedbir olarak konulacak yayım yasağı yönünden hiçbir hüküm içermediği görülmüştür. Bu nedenle Kanunun, bir ceza soruşturması kapsamında yayım yasağı uygulanması hâlinde hangi davranış veya olgulara hangi hukuksal sonuçların bağlanacağı ve bu bağlamda kamusal makamlar için nasıl bir müdahale yetkisi doğacağı konusunda belirli bir kesinlik ölçüsünde düzenlendiği söylenemez. Devam eden bir ceza soruşturmasına ilişkin önleyici bir tedbir olarak yayım yasağı uygulanması yönünden “öngörülebilirlik” ve “belirlilik” ölçütlerini sağlamayan düzenlemenin kanunilik şartını karşılamadığı sonucuna varılmıştır” dedi (17 Eylül).
Wikipedia, AYM Genel Kurulu’na kaldı: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 29 Nisan 2017 tarihli Wikipedia yasağının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle uyumlu olduğunu kanıtlaması için Türkiye hükümetine 31 Ekim 2019 tarihine kadar süre vermesinin ardından Anayasa Mahkemesi (AYM) Birinci Bölümü de, Wikipedia’ya erişim engeline karşı yapılan başvuruyu 11 Eylül’de gündemine alarak görüşülmesi için Genel Kurul’a sevk etti (11 Eylül).
AYM “İmrek’e polis şiddeti”ni gördü: AYM, Gezi eylemlerinin birinci yıldönümü dolayısıyla 31 Mayıs 2014’teki bir eylemi izlerken polis şiddetiyle karşılaşan Evrensel gazetesi muhabiri Erdal İmrek’in “görev yapmasının basın ve ifade özgürlüğüne aykırı şekilde engellendiğine” ve “onur kırıcı muameleye tabi tutulduğu”na hükmetti. O gün İmrek, eylemleri izlerken alıkonularak bir duvara yaslanmış, tekmelenmiş ve yüzüne biber gazı sıkılmıştı. İstanbul Savcılığı, İmrek’in şikayetine takipsizlik kararı verirken Anayasa Mahkemesi İmrek’e 27 bin 500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. İmrek’e 27 bin 500 TL manevi, 3 bin TL de gider karşılığında ödeme yapılmasına hükmedilen Karar, Resmi Gazete’de yayınlandı (10 Eylül).
AYM’in Dink kararı: Anayasa Mahkemesi, 2007’de uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren Agos gazetesi genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in ailesinin, kusuru bulunan ve yargılamalara konu edilmeye 24 şüpheli kamu görevlisiyle ilgili etkili soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle yapılan başvuruyu, “başvuru yolları tüketilmediği” gerekçesiyle kabul etmedi.
Dink Ailesi avukatları dilekçelerinde şu tespite yer vermişti: “Hrant Dink cinayeti ile ilgili başta kamu görevlileri olmak üzere tüm sorumluların tespiti konusunda etkin ve adil bir soruşturma yürütülmediği, devletin tüm kurum ve kuruluşları ile cinayetin çözümü için göstermeleri gereken çabayı göstermedikleri, İstanbul Başsavcılığı’nın 19 Ekim 2015 tarihli kararı ile haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında ismi zikredilen 24 şüpheli hakkında etkin soruşturma yapılmadığı, haklarında iddianame düzenlenmesini gerektiren deliller bulunmasına rağmen AİHM, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurumu raporlarına, soruşturma ve dava dosyasında bulunan delil ve olgulara aykırı olarak iddianame düzenlenmediği bu karara yönelik yaptığımız itirazın hukuka aykırı olarak reddedilmesi nedenleri ve yukarıda anlattığımız neden ve gerekçelerle ihlal kararı oluşturulması ve bahse konu şüphelilerin bir kısmı hakkında iddianame düzenlemesi ve bir kısmı hakkında ise etkili soruşturma yapılması yönünde karar oluşturulmasını talep etmekteyiz…” (29 Ağustos).
AYM’den “iş yükü” şikayeti: Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, yeni üyesi Selahaddin Menteş’in yemin töreninde yaptığı konuşmada, yurttaşlara bireysel başvuru hakkının tanındığı 2012’den bu yana 236 bin civarındaki başvurudan 190 binin karara bağlandığını bildirdi. Arslan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı törende iş yükünü de gündeme getirerek “İş yüküyle başa çıkmak, sadece Anayasa Mahkemesinin vazifesi olmamalı. Geldiğimiz noktada birtakım yasal değişiklikler kaçınılmaz hale geldi” dedi (26 Temmuz).
10 Barış Akademisyeni AYM’de kazandı: Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladıkları için “terör örgütü propagandası yapmak” gerekçesiyle cezalandırılan 10 akademisyenin bireysel başvurusunda ifade özgürlüğünü güvence altına alan Anayasa’nın ihlal edildiğine seziye karşı sekiz oyla karar verdi. Kararın “ihlal” yönünde çıkmasında AYM Başkanı’nın ifade özgürlüğü yönünde oy ve yetki kullanmasında etkisi oldu. AYM, “İçinde şiddete başvurmayı cesaretlendirici ifadeler yer almayan ve terör suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açmayan düşünce açıklamaları sırf terör örgütünün ideolojisi, toplumsal veya siyasal hedefleri, siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlara ilişkin görüşlerine benzerlik gösterdiğinden bahisle terörizmin propagandası olarak kabul edilemez… Demokratik bir sistemde, kamu otoritelerinin eylemlerinin ve ihmallerinin yalnızca yasama ve yargı organlarının değil aynı zamanda kamuoyunun da sıkı denetimi altında olduğu her zaman gözönünde bulundurulmalıdır” dedi (26 Temmuz).
AYM BirGün’e sansürü gördü: Anayasa Mahkemesi, 2015 yılında Şırnak’ta yapılan operasyonlar sırasında, Hacı Lokman Birlik isimli yurttaşın öldürülüp panzerin arkasından iple bağlanarak sürüklendiğine yönelik görüntüleri yayınlayan BirGün haberine dair Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliği imzalı “erişim engeli” kararının ifade ve basın özgürlüğünün ihlali olduğuna hükmetti. Olayla ilgili AYM’nin görüş istediği Adalet Bakanlığı, erişim engeli kararına dair “Cesedin sürüklenmesi, terörün övülmesi için kullanıldı” iddiasını ortaya atmış, görüntülerin kamu yararı gereği yayından kaldırıldığını öne sürmüştü. AYM Genel Kurulu’nun oybirliğiyle aldığı kararda erişim engelinin kaldırılması için Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliği’ne yazı gönderilmesine karar verildi (12 Temmuz).
AYM’den sekiz gazeteci kararı: Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, “Anayasayı ihlal”den haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen gazeteciler Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın yaptığı bireysel başvuruyu reddederken, “FETÖ üyeliği” iddiasıyla sekiz yıl hapse mahkum edilen gazeteci Ali Bulaç’ın “güvenlik ile ifade özgürlüğü” haklarının ihlal edildiğine hükmetti. Kurul gazeteci Murat Aksoy ve Cumhuriyet davasında yargılanan Kadri Gürsel’in “kişi özgürlüğü ve güvenliği ile ifade özgürlüğü” haklarının ihlal edildiğine karar verdi; Cumhuriyet gazetesi davasında yargılanan Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, gazeteci Ahmet Şık ve avukat Bülent Utku’nun bireysel başvurularında ise ihlal tespit etmemişti (3 Mayıs).
15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle birlikte Türkiye’den gelen bireysel başvurulara kendini kapatan ve ilk olarak tutuklu gazetecilerle ilgili 20 Mart 2018’de sessizliğini bozan (Şahin Alpay ve Mehmet Altan kararları) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ifade özgürlüğü dosyaları bakımından Nisan-Mayıs-Haziran 2019 dönemini boş geçtikten sonra, sessizliğini yayıncı Ahmet Önal ve HDP eski Eş Genel başkanı Selahattin Demirtaş için bozdu.
AİHM, Temmuz – Ağustos – Eylül 2019 döneminde Önal ve Demirtaş’a mahkeme gideri dahil toplam 6 bin 680 € (toplam 42 bin TL) tazminat ödenmesine hükmetti; Türkiye’de iki buçuk yıldır sansürlü olan küresel online ansiklopedisi Wikipedia için de harekete geçti. Diğer yandan AİHM, yayımlanan içeriklerde “şiddetin savunulduğu” gerekçesiyle Özgür Gündem gazetesi yetkilileri Ali Gürbüz ve Hasan Bayar’ın durumlarında ihlal görmedi.
Geçen yılın aynı döneminde AİHM, bir yayıncının yaptığı başvuruda Türkiye’yi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesini ihlal etmekten 2 bin 500 avro (yaklaşık 18 bin 700 TL) tazminat ödemeye mahkum etmişti.
2018 yılının tamamında ise AİHM, altı gazeteci ve 2 yayıncı dahil 12 başvuruda Türkiye’yi Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle toplam 73 bin avro (yaklaşık 365 bin TL) tazminata hükmetmişti.
AİHM Ataman’ı değerlendirecek: AİHM, 14 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan ağır hasta tutuklu gazeteci Ziya Ataman’ın başvurusunu değerlendirme kararı aldı. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Avukat Veysel Ok, “AİHM eğer bu tutuklamayı ve kararı hukuka aykırı bulursa bu baştan yargılamaya ve tahliye etmeye kadar bir süreci açabilir” dedi. 11 Nisan 2016 tarihinde tutuklanan Dicle Haber Ajansı (DİHA) stajyer muhabiri Ataman, 24 Eylül 2019’da “PKK üyeliği” gerekçesiyle 14 yıl 3 ay hapse mahkum edildi. AYM, Ataman’ın kişi hürriyeti ve güvenliğinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde yaptığı başvuruyla ilgili, 16 Nisan’da “Anayasa’nın 19. maddesinde öngörülen güvenceler kapsamında bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır” kararı almıştı (30 Eylül).
AİHM’den hükümete “Wikipedia” süresi: AİHM, Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin 29 Nisan 2017 tarihli kararıyla erişime kapatılan Wikipedia ile ilgili Türkiye hükümetine, erişim yasağının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle (AİHS) uyumlu olduğunu kanıtlaması için 31 Ekim 2019’a kadar süre verdi. Hakimlik kararına “Suriye İç Savaşı’na yabancı müdahalesi’ (Foreign involvement in the Syrian Civil War) ve ‘Devlet destekli terörizm’ (State-sponsored terrorism) başlığıyla yayınlanan yazılar dayanak oluşturmuştu. AİHM, yasak tedbirinin ‘meşruluğu’, ‘Zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık gelip gelmediği’ ve ‘hedeflenen meşru amaçlarla orantılılığı’ hakkında da taraflardan görüş talep etti (21 Ağustos).
AİHM’den “Gündem” kararı: AİHM, PKK açıklamaları nedeniyle İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nce Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 6/2 maddesi uyarınca ağır para cezaları ödemeye mahkum edilen Ülkede Özgür Gündem gazetesi eski yetkilileri Ali Gürbüz ve Hasan Bayar’ın başvurularında, bire karşı altı oyla ifade özgürlüğü hakkının kısıtlanmadığına hükmetti. AİHM, bir haberde adı geçen A. O’nün, “Türk-Kürt diyaloğunun mutlaka geliştirilmesi gerektiğini, diyalog yolu gelişmediği takdirde 2005 yılının kendilerinin de istemediği ama zorunlu olan gerillalaşma yılı olacağına” dair sarf ettiği sözlerin “devlete karşı tehdit” içerdiği, bu nedenle AİHS’nin 10. Maddesi korumasında bulunmadığına kanaat getirdi (24 Temmuz).
AİHM Wikipedia’yı Türkiye’ye sordu: AİHM, Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 29 Nisan 2017’de erişim engeli konulan dünyanın en büyük çevrimiçi ansiklopedisi Wikipedia için Türkiye’den savunma istedi. Türkiye’de iç hukuk yollarının tükenmesinin ardından, söz konusu engelleme kararını Wikipedia geçtiğimiz Nisan ayında AİHM’ne taşımıştı. BTK sansürü, “Türkiye’nin terör örgütlerini desteklediğini belirten içeriklerin siteden çıkarılmaması” ile açıklamıştı (22 Temmuz).
AİHM Demirtaş’a hak verdi: AİHM, Kasım 2016’da tutuklanarak Edirne F Tipi Cezaevi’ne gönderilen HDP eski Eş Genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın ifade özgürlüğü hakkının AİHS’nin 10. Maddesine aykırı şekilde ihlal edildiği gerekçesiyle Türkiye’yi, Demirtaş’a mahkeme gideri ve tazminat dahil 3 bin 500 avro (21 bin 700 TL) ödemesine karar verdi. Kararda, Türkiye makamlarının Demirtaş’ın tutukluluğunu yeterli gerekçe bulunmadığı halde hukuka aykırı şekilde uzattığına hükmetti. Başvuru, Demirtaş’ın 5 Temmuz 2005 tarihinde Diyarbakır İnsan Hakları Derneği yöneticisiyken ROJ TV’de yaptığı bir konuşmada “terör örgütü propagandası yaptığı” iddiasıyla mahkum edilmesiyle ilgili yapılmıştı (9 Temmuz).
AİHM’den Önal tazminatı: AİHM, uyuşturucu taciri Hüseyin Baybaşin’in biyografisini yayınlayan yayıncı Ahmet Önal’ın başvurusunda, Türkiye’yi ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle 3 bin 180 avro Manevi tazminata (yaklaşık 20 bin 300 TL) mahkum etti. 7 Şubat 2006 tarihinde İstanbul Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “devlet kurumlarını tezyif” iddiasıyla Önal’ı eski TCK’nın 158 ve 159. Maddeleri uyarınca para cezasına mahkum etmişti (2 Temmuz).
Bildirici’den RTÜK’e “ayrımcılık” uyarısı: RTÜK üyesi Faruk Bildirici, Fox Life kanalına 9-1-1 adlı dizide iki kadının öpüşme sahnesine RTÜK tarafından “genel ahlaka aykırı olduğu” gerekçesiyle beş kez yayın durdurma cezası verildiğini duyurdu. Karara muhalefet şerhi koyan Bildirici, “Eşcinselliğin bir dizide konu edilmesini ‘ihlal’ olarak görmek, ayrımcılık yapmak demektir” dedi (24 Eylül).
RTÜK’te Bildirici’nin şeffaflık çabası: RTÜK’ün CHP kontenjanından üyesi olan gazeteci ve okur temsilcisi Faruk Bildirici, RTÜK toplantılarında yaşananları sosyal medya hesabında kamuoyuna aktarıyor. Bildirici, “İnternet ortamındaki radyo televizyon yayınlarıyla ilgili yönetmeliğin bazı maddeleri yürürlüğü girdi, onları anlattım. Aslında 40 yıllık ombudsmanlık deneyimi de bulunan bir gazeteci olarak uyarılarımı, zaman zaman itirazlarımı dile getiriyorum. Ve tabii en önemlisi RTÜK’ün daha şeffaf, kamuya açık bir kuruluş olmasını hedefliyorum…Burada onlar adına bulunuyorum, onların haklarını savunuyorum, onların bilgi edinme haklarını ve Türkiye’de evrensel yayıncılık ilkelerine uygun bir televizyon radyo yayıncılığı yapılmasını sağlamaya çalışıyorum” dedi (3 Eylül).
RTÜK’te Bildirici ve danışmanı hedefte: Televizyonlardaki şiddet görüntülerine karşı şikayetleri gündeme almakla eleştirilen RTÜK’te son olarak da CHP kontenjanından seçilen yeni RTÜK üyesi Faruk Bildirici’nin danışmanı Neriman Saraçoğlu hakkında “Personeli idareye karşı kışkırtmak” iddiasıyla soruşturma açılarak başka bir daireye görevlendirildi. RTÜK tarihinde ilk defa bir danışmanın başka yere görevlendirildiği belirtiliyor. Televizyon ekranlarında şiddete karşı binlerce şikayetin gündeme alınmamasıyla gündeme gelen RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Bildirici’ye “Biz, RTÜK olarak bu yeni seçilen üyemize artık serbest meslek mensubu değil kamu kurumu üyesi olduğunu anlatamadık. Kendisini ciddiyete ve asıl işi olan kurum üyeliği yapmaya ve varsa insafa davet ediyorum. RTÜK’te hiçbir dosya RTÜK Başkanı’nın çekmecesinde beklemez” dedi (31 Ağustos).
RTÜK “şiddete kayıtsız” mı? Emine Bulut’un boşandığı eşi tarafından öldürülmesinden sonra bir kez daha gündeme gelen medyada şiddeti özendiren yayınlarla ilgili gündeme gelen RTÜK son 8 ayda şiddet nedeniyle 16 bin 514 şikayetten hiçbirini değerlendirmediği eleştirilerine neden oldu. 23 Ocak 2019 tarihinde RTÜK Başkanlığına seçilen Ebubekir Şahin, şiddete kayıtsız kaldıklarına yönelik eleştirileri kabul etmedi; son sekiz aylık dönemden değil son bir yıla ilişkin verileri paylaştı. Şahin, 2019’dan önce çeşitli dizilere verilen 5 defa program durdurma müeyyidesi ve 1 milyon 795 bin 796 TL idari para cezasını örnek gösterdi (25 Ağustos).
Şahin şiddete karşıymış: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, “RTÜK’ün kadına karşı şiddeti özendiren yayınlara kayıtsız kalması düşünülemez” dese de, ATV’de yayımlanan “Sen Anlat Karadeniz” dizisinin 24-30 Ocak 2018’de yayımlanan bölümlerinin gündeme alındığı toplantıda, “ekranlardaki şiddete kayıtsız kalmak” ile eleştirildi. Şahin’in “Sen Anlat Karadeniz” dizisine verilen cezaya karşı oy kullanan tek RTÜK üyesi olduğu ifade edildi (28 Ağustos).
RTÜK’te Bildirici’nin “Anlı” itirazı: RTÜK üyesi ve Hürriyet gazetesi eski okur temsilcisi Faruk Bildirici, Göç İdaresi Müdürlüğü İnsan Ticari Mağdurlarını Koruma Dairesi Başkanlığı’nın hazırladığı kamu spotunda ATV’de program yapan Müge Anlı’nın oynatılmasını, birkaç yıl önce sarf ettiği “Yunanistan’a geçmek kaç liraydı?” sözlerini de hatırlatarak “insan ticareti konusunda rol model olamaz” sözleriyle değerlendirdi (15 Ağustos).
RTÜK Başkanı Yönetmeliği savundu: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Hürriyet gazetesi köşe yazarı Ahmet Hakan’a internet yayıncılığının RTÜK denetimine girmesi ile ilgili sivil toplumun tepkisine yol açan boyutlarını savundu. Şahin, “Biz RTÜK olarak… Netflix, Blu TV, Turkcell Plus gibi platformların tepe yöneticileriyle sağlam bir iletişim içindeyiz. Bu platformların yöneticileri, lisanslama için gerekenleri yapmaya hazırlar dedi. Şahin’e göre, “Yönetmelik, tüm interneti kapsamıyor. Düzenleme internet üzerinden radyo-televizyon yayıncılığı yapacak kuruluşları ilgilendiriyor. Platformlarla ilgili yapacağımız denetlemeler, hayatın doğal akışına ters düşecek şekilde asla olmayacaktır. Kişilerin özgürlük alanları bizim için çok değerli ve anlamlıdır. Denetim başladığında bugün koparılan fırtınaların gereksizliği, acımasız eleştirilerin haksızlığı ortaya çıkacaktır. İnternet tabanlı yayın yapan şirketlerin, hiçbir vergi yükümlülüğü yoktu. Hukuki hiçbir sorumlulukları yoktu. Buna son veriliyor”. (12 Ağustos).
RTÜK Başkanı “Yönetmeliği” savundu: İzleyici Eğilimleri Araştırması 2018 verilerini gerekçe göstererek yurttaşların yüzde 70,4’ünün internet üzerinden yayın yapan platformların denetlenmesini istediğini savunan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmeliği savundu; “Sansür kavramının ne olduğunu çok iyi bilen bazı art niyetli kesimler, kamuoyunu yanlış yönlendirerek sansürcülük eleştirisi yapıyor. Sansürden bilerek veya bilmeden, bir amaca hizmet ederek ya da bilinçsizce bahsedenlerin iyi niyetli oldukları düşünülemez. Herkesin malumu sansür, yayınların daha yapılmadan denetlenmesi ve müdahalelerin uygulanmasıdır. Anayasamızda da açıkça sansür yasaklanmıştır. Hiçbir kişi ya da kurum sansür uygulayamaz” dedi (4 Ağustos).
RTÜK üyesi Bildirici’den “etik” anlayışı: RTÜK üyeliğine seçilen Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, RTÜK yönetici ve çalışanlarına e-posta yoluyla “başlama mesajı” gönderdi. Bildirici mesajında “Demokrasiyi, laikliği, medya özgürlüğünü, ifade ve düşünce özgürlüğünü, halkın haber alma hakkını ve editoryal bağımsızlığı savunmaya devam edeceğim” ifadesini kullandı. Görevi süresince şiddete, ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe, nefret söylemine karşı mücadele edeceğini belirten Bildirici “Kadınların toplumda -ve tabii bu Kurul’da- hak ettikleri yeri alabilmeleri için kadınlara, bu uğurda mücadele veren kadın örgütlerine destek olacağım; kadın haklarını gözeteceğim” dedi (20 Temmuz).
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Temmuz – Ağustos – Eylül 2019 döneminde haber, film ve program yayınlarından dolayı TV kuruluşlarına 9 para cezası, 5 de program durdurma cezası verirken radyo kuruluşlarına bu dönemde herhangi bir işlem yapılmadı. Kurul, TV’lere toplam 1 milyon 180 bin 146 TL para cezası verdi. (Reklam yayınlarının değerlendirme dışı bırakıldığı çalışma, RTÜK’ün 3 Temmuz ile 28 Ağustos 2019 tarihleri arasında gerçekleştirdiği ve resmi sayfasına girdiği dokuz toplantının kayıtları incelenerek hazırlandı).
RTÜK “Eleştiriyi aşmak”tan 1 para cezası; “Milli ve manevi değerlere aykırılık”tan 1 para cezası ve 5 program durdurma; “Batıl inanç”tan 6 para cezası; “Cinsiyet eşitliği”nden 1 para cezası verdi.
RTÜK, geçen yılın aynı döneminde TV kuruluşlarına 10 program durdurma cezası ve 19 para cezası verirken radyo kuruluşlarına bu dönemde herhangi bir işlem yapılmamıştı. Kurul, TV’lere toplam 10 program durdurma, 19 işlem karşılığında da 2 milyon 33 bin 185 TL para cezası vermişti.
Kurul 2018 yılının tamamında ise, televizyonlara 67 program durdurma, 85 para cezası ve 1 uyarı cezası; Radyo kuruluşlarına da 5 program durdurma ve 1 para cezası vermişti. Yayın ilkelerini ihlalden verilen para cezalarının toplamı 11 milyon 951 bin 153 TL’ydi.
Eleştiri sınırlarını aşmak: 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; “Yayın hizmetleri, insan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez” ilkesini ihlalden, 21.114 TL (TV5- 21.114 TL) para cezası verildi.
Milli ve manevi değerler: 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; “Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz” ilkesinin ihlali nedeniyle; 21.114 TL (Fox TV – 21.114 TL) para cezası ve beş program durdurma (Fox TV – 5 program durdurma) cezası verildi.
Batıl inanç: 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (r) bendinde yer alan; “Kişileri… veya batıl inançlar yoluyla istismar edemez” ilkesinin ihlali nedeniyle, 126.684 TL (Metro RTV – 21.114 TL (6)) para cezası verildi.
Cinsiyet eşitliği: 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (s) bendinde yer alan; “Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez” ilkesine aykırılık iddiasıyla 1.011.234 TL (Fox TV – 1.011.234 TL) para cezası verildi.