MEDYA GÖZLEM VERİTABANI
ENGLISH
BİA MEDYA GÖZLEM / NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2019
Düzenlemeler, Tepkiler, Hak Aramalar
2019 2. Çeyrek Medya Gözlem Raporu - Düzenlemeler, Tepkiler, Hak Aramalar
Erol Önderoğlu - Bia Haber Merkezi 23/07/2019

Nisan-Mayıs-Haziran 2019 döneminde 31 Mart yerel seçimleri sonuçları, tartışmaları, 23 Haziran İstanbul Seçimi ve kampanyası kapsamında medya da hem habercilik hem de gazetecilere yönelik saldırılar nedeniyle gündemdeydi.

Ankara, Antalya ve Adana gibi kentlerinde gazetecilere yönelik gelişen ve “Cumhur İttifakı” çevrelerinin sorumlu tutulduğu saldırılar oldu. Türkiye ve dünyada gazetecilik ve ifade özgürlüğü örgütleri yaşananlara karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı önlem almaya yönelik açıklamalar yaptılar, ancak sonuç alınamadı.

BİA Medya Gözlem’in bu bölümü düzenlemeler, raporlar, tepkiler, soru ve araştırma önergeleri, kanun teklifleri, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlardan, dayanışma, işten “Çıkarmalar/ayrılmalar” başlıklarından oluşuyor.

Düzenlemeler
Danıştay 10. Dairesi, Basın kartlarının alımını ve yenilenmesini zorlaştırdığı ve kartlarının iptalini kolaylaştırdığı gerekçesiyle ÇGD’nin dava ettiği 4 Aralık 2018 tarihli Basın Kartları Yönetmeliği’yle ilgili yargılamada Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan savunma istedi.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Yargı reformu Strateji Belgesi doğrultusunda hazırlanan ve 65 sayfadan oluşan ilk yargı paketini AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sundu. Düzenlemelerle keyfi tutuklamalara ve İnternet sansürüne çare aranıyor. Taslakta, beş yıldan az cezalar içeren ve ifade özgürlüğünü yakından ilgilendiren yargı kararlarının Yargıtay’ın temyiz incelemesine açılması” bekleniyor.

Cumhuriyet tarihinde merkezileşme yönünde en katı dönüşümüne sahne olan Cumhurbaşkanlık Hükümet Sistemi altında, Anadolu Ajansı’nın denetimi de (yönetimin atanması, faaliyet, bütçe, insan kaynaklarının yönetimi vs) Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı’na devredildi.

“Yargı reformu” taslağı hazırlandı: Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Yargı reformu Strateji Belgesi doğrultusunda hazırlanan ve 65 sayfadan oluşan ilk yargı paketini AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sundu. Pakette ifade özgürlüğünü ilgilendiren yargı kararlarına karşı kanun yolu güvencesi artırılıyor. Halen beş yılın altında kalan cezalar içeren ve ifade özgürlüğünü yakından ilgilendiren yargı kararları Yargıtay’ın temyiz incelemesine açılıyor.

Uzun tutukluluğa çözüm için, davaların bir an önce açılması için soruşturma aşamasındaki tutukluluk süresine üst sınır getiriliyor. Terör ve toplu suçlarda bu sınır iki yıl olarak düzenleniyor.

Asliye cezalık suçlarda altı ay, ağır cezalık suçlar ise bir yıl olarak belirleniyor. Erişim engeli kararları aşamalı hale getiriliyor.

BTK ve mahkemeler tümden site kapatma yerine önce ilgili içeriğin URL’si için erişim engeli kararı alacak. Bu karar uygulanmazsa veya teknik olarak uygulanma imkanı yoksa ancak o zaman site tamamen erişime kapatılacak.

Kanun teklifi kısa bir süre içerisinde Meclis Başkanlığı’na sunacak (26 Haziran).

Basın Kartı Yönetmeliği için CİB’den savunma istendi: Danıştay 10. Dairesi, 14 Aralık 2018’de yayınlanan yeni Basın Kartı Yönetmeliği’nin 14, 15, 25, 29 ve 30. maddelerinin Anayasa ve yasalara aykırı olduğu gerekçesiyle ÇGD’nin dava açmasından dört ay sonra, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yönetmeliğe ilişkin savunma istedi.

ÇGD, yeni Yönetmeliğin altı maddesinde yasalara aykırılık bulunduğu gerekçesiyle 12 Şubat 2019 tarihinde Danıştay’a yürütmenin durdurulması talebiyle dilekçe sunmuştu. Dilekçede, yönetmenin idarenin keyfi tutumlarına yol açacağı, kartların gazeteciler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılacağına dair endişelere yer verilmişti (25 Haziran).

AA Cumhurbaşkanlık kurumu oldu: Anadolu Ajansı’nın denetimi, Ajans yönetiminin atanması ve faaliyet, bütçe, insan kaynaklarının yönetimi Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı’na devredildi. Değişiklik, Resmi Gazete’de yayınlandı (19 Nisan).

Tepkiler
Nisan-Mayıs-Haziran 2019 döneminde en konuşulan ve tepki çeken uygulamalardan biri, 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerini izleyen günlerde Türkiye’nin Ankara, Antalya ve Adana gibi kentlerinde gazetecilere yönelik gelişen ve “Cumhur İttifakı” çevrelerinin sorumlu tutulduğu saldırılar oldu. Uluslararası PEN, Norveç PEN, EFJ, CPJ, RSF, CRNI, Articolo 21, SEEMO gibi uluslararası kuruluşlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı saldırılara karşı önlem almaya çağırsa da, bu yönde bir hassasiyet görülmedi.

Benzer ulusal ve uluslararası bir tepki de, Cumhuriyet gazetesi eski çalışan ve yetkilileri Musa Kart, Güray Öz, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Emre İper’in hükümlü olarak yeniden cezaevine gönderilmesi üzerine gelişti. Anayasa Mahkemesi’nin Deniz Yücel ve Kadri Gürsel gibi gazetecilerle ilgili kararı, ekonomi muhabirlerine yönelik kovuşturmalar da son üç ayda uluslararası gazetecilik örgütlerinin bildirilerine konu oldu.

Bu dönemde, ÇGD Bursa Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ozan Kaplanoğlu, gazeteci Canan Coşkun, Zeynep Kuray, İrfan Tunççelik ile iktisatçı- gazeteci Mustafa Sönmez gibi medya temsilcilerinin gözaltına alınması kınama konusu oldu. Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluk binasında öldürülmesiyle ilgili adalet arayışlarına İHD de katıldı.

İşten çıkarmalara ÇGD tepkisi: ÇGD Bursa Şubesi, Bursa’da Sönmez Medya Grubu bünyesinde çalışan 18 televizyoncu ve gazetecinin işten çıkarılmasını eleştirdi; çalışanlara dayanışmasını bildirdi: “Halkın haber alma hakkı konusunda üstün çaba sarf eden, gerek özlük hakları gerekse çalışma huzuru kısıtlandığı halde mesleğini sürdürmeye çalışan ve görevlerini 24 saat esaslı yerine getiren basın emekçilerinin bu ekonomik daralma sebebiyle işten çıkarıldığına üzülerek şahit oluyoruz.” (29 Haziran).

RSF’den AYM kararı yorumu: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin, Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in hukuka aykırı şekilde tutuklandığını tescil eden kararıyla ilgili, “Karar sevindirici olsa da benzer politik davaların açılmasında bir caydırıcılık geliştirilmediği sürece teskin edici rolüyle sınırlı kalacaktır. Gerçek çözümü iktidarın eleştirel habercilerin yakasından düşmesinde ve yargının da politik komplo ortaklığından kendisini kurtarmasında görüyoruz. Ne yazı ki, bugünler için bunlar kolay karşılanabilecek talepler değil” şeklinde açıklama yaptı (28 Haziran).

IPI’dan AYM değerlendirmesi: IPI, Anayasa Mahkemesi’nin, Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in hukuka aykırı şekilde tutuklandığını tescil eden kararından memnun olduğunu bildirerek bir çelişkiye dikkat çekti: “Deniz Yücel ve Kadri Gürsel’e dair kararları memnuniyetle karşılıyoruz ancak bundan daha önemli olan Türkiye mahkemelerinin tüm gazetecilerin haklarını tanımasıdır.” (28 Haziran).

Ekonomi haberciliği için RSF’den alarm: RSF, Türkiye’nin haklarında dava açılan ve yargılanan ekonomi muhabirinin sayısı ile alarm verdiğini yazdı. Yurt Gazetesi muhabiri Cengiz Erdinç’in 27 Mart 2016’da kaleme aldığı “Finansal Kara Delikler” başlıklı haber nedeniyle Ziraat Bankası’nın şikayeti üzerine Bankacılık Kanunu’na muhalefetten yargılandığını belirten RSF, iki Bloomberg muhabiri Kerim Karakaya ve Fercan Yalınkılıç’ın ise ekonomik kriz haberleri nedeniyle haklarında dava açıldığını ve Eylül ayında yargılamaya başlanacağını hatırlattı. Haberde “Türkiye’de neredeyse tüm konuların medya için sınırların dışında olduğu görülüyor” ifadelerini kullanan RSF, “Ekonomiyi kapsayan haberler kesinlikle daha tehlikeli görünüyor” yorumunda bulundu (21 Haziran).

ETHA gözaltılarına tepki: DİSK-Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren ve TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Etkin Haber Ajansı’na (ETHA) polis baskınında gözaltına alınan gazetecilerin serbest bırakılmasını talep etti; uygulamayı eleştirdi (16 Haziran).

CHP’den “Resmi icra ilanı” tepkisi: CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut gazetelerde resmi icra ilanlarının yayınlanmasını ortadan kaldıran Yargı Reformu Strateji Belgesi’ndeki düzenlemelere tepki gösterdi: “Halkın haber alma hakkı için mücadele ederek yayın hayatını sürdürmeye çalışan yerel ve yaygın basınımıza köstek değil daha çok destek olun. Gazetelerin resmi icra ilanlarına dokunmayın.” (11 Haziran).

TGS’den Paket’e tepki: TGS İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Hüner, “Yeni Yargı Reformu Paketi”nde yer alan icra ilanlarının gazetelerde yayınlanmamasına yönelik yasa tasarısının TBMM kanunlaşması durumunda Anadolu basınının “cansuyu”nun kesileceğini, yüzlerce gazetecinin daha işsiz kalacağını vurguladı (2 Haziran).

ÇGD Kaplanoğlu’na hapsi kınadı: ÇGD Bursa Şubesi, Yönetim Kurulu üyeleri ve 2. Başkanları Ozan Kaplanoğlu’nun, eski Başbakan Erdoğan’a “hakaret”ten tutuklanmasını kınadı: “Hoşgörü ve tahammülden yoksun zihniyetin, adalet sistemi üzerinde kurduğu baskının; ifade özgürlüğü, hukuka güven ve tutuklama ölçüsüzlüğü bağlamında kamuoyuna ve şahıslara yönelik bir yansımasından başka bir şey değildir.” (31 Mayıs).

Siyasetçilerden gazeteciye şiddete kınama: “İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener gazeteci ve yazar Sabahattin Önkibar’a yapılan saldırıyı kınadı: İktidarın düşmanlaştırıcı dilini düzeltmesi için daha kaç gazetecinin şiddete maruz kalması gerekiyor?”

CHP Manaisa Milletvekili Özgür Özel, Ankara Milletvekili Levent Gök saldırıları kınadı, faillerin bulunmasını ve saldırıların önlenmesini talep ettiler.

AKP MKYK üyesi ve İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu sosyal medya hesabından Sabahattin Önkibar’ın maruz kaldığı ilkel saldırıyı kınadı: Gazetecilere yönelik artan şiddet karşısında kamuoyu olarak sesimizi yükseltmemiz asgari demokratik duruşun gereğidir. Eşkiyalık kamu düzenine yönelik tehdittir” (27 Mayıs).

Önkibar’a saldırıya kınama: TGC, RSF, TGS, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Odatv sitesi yazarı Sabahattin Önkibar’ın saldırıya uğramasını kınadı (25 Mayıs).

Denizli’ye saldırıya kınamalar: TGS Adana Şubesi Başkanı Salim Büyükkaya, Egemen Gazetesinin kurucusu Hakan Denizli’nin silahlı saldırıya uğramasını kınadı; saldırganın bir an önce yakalanmasını istedi; “Kimden ve nereden gelirse gelsin, bu saldırıları hafifletecek, haklı kılacak bir gerekçe yaratılamaz” dedi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, dört saldırının yaşandığı iki haftalık süreçte yetkililerin caydırıcı mesaj vermemesini eleştirdi (24 Mayıs).

Çevik’e saldırıya protesto: ÇGD Akdeniz Şubesi, RSF ve DİSK Basın-İş gibi çok sayıda gazetecilik örgütü Güney Akdeniz internet sitesi sahibi Ergin Çevik’in bir grubun saldırısına uğramasını kınadı. ÇGD Akdeniz yazılı bir açıklamayla gazetecinin her koşulda olan biteni yazmaya devam edeceği duyurdu ve yetkililera gazetecilere saldıranların bulunması ve cezalandırılması çağrısı yaptı (21 Mayıs).

Gazeteciler ekipmanlarını istedi: Sosyal medyada Zeynep Kuray ve İrfan Tuncçelik haber takibi sırasında gözaltına alındıklarında savcılıkça el konulan ekipmanlarının iade edilmesi için “Meslektaşlarımızın haber ekipmanlarını verin. Gazetecilik suç değildir!” mesajıyla kampanya yapıldı (18 Mayıs).

TGC’den TRT’ye tepki: TGC, TRT’nin 169 çalışanını ihtiyaç fazlası personel olarak tanımlayarak kurumdan göndermeye çalışmasını protesto etti: “TRT yöneticileri yayıncı personeli tasarrufu ile uğraşacaklarına kurumu bir an önce kamu hizmeti yayını yapan demokrat bir çizgiye kavuşturmalıdır.” (18 Mayıs).

20 örgütten Erdoğan’a mektup: Dünyaca etkili, aralarında Uluslararası PEN, Norveç PEN, EFJ, CPJ, RSF, CRNI, Articolo 21, SEEMO’nun da bulunduğu 20 gazetecilik ve ifade özgürlüğü örgütü, IPI önderliğinde Erdoğan’a gönderdikleri ortak bir mektupta saldırıya uğrayan gazeteciler Yavuz Selim Demirağ ve İdris Özyol’la ilgili adaletin sağlanmasını istedi: “Saldırıları kamuya açık bir şekilde acilen kınamanızı, saldırganların adalete teslim edilmesini ve Türkiye’de gazetecilerin fikirlerini özgürce ifade ederek 23 Haziran seçimlerine doğru halkın bağımsız kaynaklardan haber alma hakkına dair açık bir işaret göstermenizi talep ediyoruz.” (17 Mayıs).

İHD: “Kaşıkçı nerede?”: İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ile Cumartesi Anneleri/İnsanları, bu yılki Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası programını, Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim 2018’de kaybedildiği Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu önündeki açıklamayla başlattı. “Cemal Kaşıkçı Nerede? Kayıplarımız Nerede? Türkiye’de gözaltında kaybedilen insanların aileleri ve hak savunucuları olarak, bu yılki Kayıplar Haftasını burada başlatıyoruz çünkü, şu anda önünde bulunduğumuz başkonsolosluk binası bir suç mahallidir. 2 Ekim 2018 tarihinde işlem yaptırmak için konsolosluğa giren Suudi vatandaşı gazeteci Cemal Kaşıkçı bir daha bu binadan çıkamadı.” (17 Mayıs).

Özyol’a saldırıya protesto: ÇGD Akdeniz Şubesi, Antalya’da gazeteci İdris Özyol’a karşı girişilen saldırıyı kınadı; Özyol ve diğer gazetecilere tehditler savuran MHP İlçe Başkanı Talu Bilgili hakkında savcıları göreve davet etti (15 Mayıs).

Haber-Sen’den TRT’ye tepki: Haber-Sen Genel Başkanı Musa Özdemir 169 TRT çalışanının “İstihdam Fazlası Personel (İFP)” olarak Devlet Personel Başkanlığı’na bildirilmesine karşı çıktı, TRT yönetimine tasfiyelerden vazgeçmesi ve İFP listesini geri çekme çağrısı yaptı (14 Mayıs).

Gözaltılara TGC tepkisi: TGC, gazeteci Zeynep Kuray, İrfan Tunççelik ve Canan Coşkun’un gözaltına alınmasını protesto etti: “Gazetecilerin sürekli gözaltı uygulamasıyla baskı altına alınmaya, sindirilmeye çalışılması halkın haber alma hakkının engellenmesidir. ” (13 Mayıs).

Saldırıya “merhamete” tepki: RSF Temsilcisi Erol Önderoğlu, Yeni Çağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’a yönelik saldırıda gözaltına alınan altı şüphelinin, “hayati tehlike olmadığı” gerekçesiyle, üstelik “trafikte tartıştık, o nedenle saldırdık” ifadesi üzerine savcılıkça serbest bırakılmasına tepki gösterdi: “Saldırganlara bu merhamet yeni saldırılara kapı aralar.”

Basın Konseyi saldırganların acilen yakalanıp yargıya teslim edilmesini istedi: “Çok sesliliğe ve unutturulmak istenilen eleştirel gazeteciliğe tahammül edilmeden demokrasiyi koruyamayız.” (13 Mayıs).

Demirağ’a saldırıya kınama: RSF, TGC, ÇGD, TGS, RSF, AGİT Medya Özgülüğü Temsilcisi Harlem Désir Yeniçağ gazetesi yazarı ve Türkiyem TV program sunucusu Yavuz Selim Demirağ’a yönelik saldırıyı kınadı; sorumluların bir an önce yargı önüne çıkarılmasını talep etti. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, “Sistematik şekilde gazeteci tutuklayanların Demirağ’ı kan içinde bırakan gruba yönelik muamelesini de izleyeceğiz” dedi (12 Mayıs).

Wikipedia sansürüne tepki: RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, “Dünyanın en popüler online ansiklopedisi Wikipedia Türkiye’de iki yıldır sansürlü. 100 binlerce insan milyonlarca sayfayı ziyaret edemedi; beslenemedi. Yetkililere sormalı; sansür gerekçesi yaptığınız 4-5 sayfaya değdi mi?” diye sordu (29 Nisan).

“Gündem” dayanışmasına cezalar İsveç Meclisi’nde: Dayanışma amacıyla Özgür Gündem’in nöbetçi yayın yönetmenliği görevini yapan gazetecilere verilen cezalar İsveç Parlamentosu’nda AKP’nin kardeş partisi Moderat (Muhafazakar) Parti’nin Milletvekili Margareta Cederfelt’in sunduğu bir soru önergesine konu oldu (27 Nisan).

Cumhuriyet tutuklamalarına yaygın tepki: CPJ, Uluslararası Karikatür Hakları Ağı (CRNI), Uluslararası PEN, Article 19, RSF, IPI, TGC, Basın Konseyi’nin de aralarında olduğu birçok gazetecilik ve ifade özgürlüğü örgütü, Cumhuriyet gazetesi eski çalışan ve yetkilileri Musa Kart, Güray Öz, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Emre İper’in hükümlü olarak cezaevine gönderilmesini kınadı, gazetecilerin bir an önce özgür bırakılmaları talep etti (25 Nisan).

TGS ve RSF’den Cumhuriyet davası tepkisi: TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Cumhuriyet gazetesi davasından sekiz gazeteci ve gazete yöneticisinin hükümlü olarak cezaevinde dönmesini “Türkiye için bir utanç” olarak değerlendirdi, acilen tahliye talep etti. Durmuş, Cumhuriyet davasının gazetecileri cezalandırma davası olduğunu tekrarlarken Önderoğlu “Türkiye en çok gazeteci hapseden ülke denilince küplere binenlere sorumluluklarını” hatırlattı (22 Nisan).

Sönmez’in gözaltısına tepkiler: KESK, iktisatçı- gazeteci Mustafa Sönmez’in gözaltına alınmasını “iktidarın faşizan politikalarının bir parçası” olarak değerlendirdi, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, “hem muamele hem de prosedürü tahammülsüzlük” olarak niteledi (14 Nisan).

Öldürülen Gazeteciler Günü’nde cezasızlığa tepki: TGC, Hasan Fehmi’nin öldürülmesinden beri 66 basın emekçisinin öldürüldüğünü bildirdi, siyasetçilere gazetecileri hedef göstermeme, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını engellememe çağrısı yaptı. TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu Sözcüsü Ayşe Güney ve Özgür Gazeteciler İnisiyatifi (ÖGİ) Sözcüsü Hakkı Boltan cinayetlerin cezasız bırakılmasını eleştirdi (6 Nisan).

Soru ve araştırma önergeleri / Kanun teklifleri
Nisan-Mayıs-Haziran döneminde TBMM, özellikle 31 Mart Yerel Seçimleri’nin ardından, Hakan Denizli, İdris Özyol, Yavuz Selim Demirağ, Ergin Çevik ve Sabahattin Önkibar gibi gazetecilere yönelik yönelik yaygınlaşan şiddetle mücadelede sınıfta kaldı: CHP ve İYİ Parti’nin sunduğu araştırma önergeleri AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi. Bu dönemde HDP de, gazetecilere yönelik tutuklama, gözaltı, şiddet ve engellemeleri gibi konuları İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle Meclise taşıdı.

HDP bir soru önergesini de, HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin parti grup toplantısında yaptığı konuşmayı yayımladığı gerekçesiyle RTÜK’ün TELE1’e verdiği program durdurma cezasıyla ilgili sundu. Ayrıca CHP, son beş yılda “Cumhurbaşkanı’na hakaret” fiiline dair TCK’nın 299. Maddesi uyarınca kaç soruşturma ve dava açıldığını önerge yoluyla sordu.

299. madde CHP önergesinde: CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün yanıtlaması istemiyle sunduğu bir soru önergesiyle “Cumhurbaşkanı’na Hakaret” davalarını Meclis gündemine taşıdı. 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçunu düzenleyen TCK’nın 299. Maddesi gereği son beş yılda kaç soruşturma ve dava açıldığını sordu. Emir, özellikle son yıllarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği gerekçesiyle açılan dava ve başlatılan soruşturma haberlerinin hemen her gün basın yayın organlarında yer aldığını ifade etti (7 Haziran).

Tanrıkulu “Haberciye şiddet” için araştırma istedi: CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, iki haftada habercileri hedef alan beş saldırıyı TBMM gündemine taşıdı. AKP oylarıyla reddedilen önergesinde gazeteciler yönelik saldırılara karşı önlem alınması için Meclis Araştırması talep ediyordu: “Gazetecilere yönelik saldırıların kimler tarafından gerçekleştirildiği tespit edilerek, saldırıda bulunanlara dönük bir yasal süreç başlatılmışsa, yasal sürecin akıbeti ile ilgili olarak kamuoyu da bilgilendirilmelidir.” Önerge AK Parti oylarıyla reddedildi (27 Mayıs).

HDP’den “gazeteciler” için önerge: HDP Batman Milletvekili Feleknas Uca, gazetecilere yönelik tutuklama, gözaltı, şiddet ve engellemeleri gibi konuları İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi: “RSF Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Türkiye’nin 180 ülke arasında 157. sırada yer alması basın özgürlüğü ve demokrasimizin gelişmesi açısından kabul edilebilir bir durum mudur? 2005 yılında 98. sırada iken şimdi bu kadar gerilemiş olmamızı nasıl açıklıyorsunuz? Şu an kaç gazeteci cezaevinde bulunmaktadır?” (21 Mayıs).

CHP’den TRT önergesi: CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen TRT’de yaşanan işten çıkarmaları ve zorla emekli edilmek istenen çalışanları, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a “İkna odalarında personellerden bir kısmının ‘Ya emekli ol ya da diğer kurumlara gideceksin’ şeklinde tehdit edildiği iddiaları gündeme gelmiştir. Bu iddialar sonrası TRT’nin daha önce 1786 personeli teşvik adı altında ikna odaları vasıtası ile emekli ettiği ortaya çıkmıştır” şeklinde bir soru yönetti (20 Mayıs).

HDP’den Tele1 önergesi: HDP Milletvekili Ali Kenanoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin 12 Şubat’taki parti grup toplantısında yaptığı konuşmayı yayımladığı gerekçesiyle TELE1’e RTÜK’ün verdiği iki gün ana haberi yayımlamama cezası ve kanalın reklam gelirinin yüzde 2’si oranında kestiği para cezasını Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e sordu: “Aynı konuşmayı yayımlayan iktidara yakınlığıyla bilinen kanallar (ATV, Kanal 7, A Haber, Ülke TV) RTÜK uzmanlarınca hazırlanan raporda yer almıyorken, tek başına TELE 1 TV kanalı özelinde bir hukuk sürecinin işletiliyor olması nasıl açıklanacaktır?” (16 Mayıs).

AK Parti ve MHP, Demirağ’a saldırıyı araştırmak istemedi: Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’a Ankara’daki evinin önünde Beysbol sopalı saldırının ardından zanlıların serbest bırakılmasına tepki gösteren İYİ Parti, saldırıyı TBMM gündemine taşıdı. Ancak İYİ Parti’nin verdiği araştırma önergesi AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi (15 Mayıs).

Yeni Yaşam’a yasak önergede: HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan, Kocaeli Cezaevi’nde, aralarında eski milletvekillerinin de bulunduğu siyasetçilere Yeni Yaşam gazetesinin verilmemesini Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e sordu: “Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere Yeni Yaşam Gazetesi’nin verilmesinin, açlık grevlerinin yayılmasına nasıl bir etkisi olacaktır?” (12 Nisan).

Dayanışma

Nisan-Mayıs-Haziran 2019 döneminde hak savunucuları ve meslektaşları Çiğdem Toker, Hasan Cemal, Cansu Pişkin, Çağdaş Erdoğan, Erdem Gül, Enis Berberoğlu, Fatih Polat, Kemal Demir, Ahmet Nesin ve Erol Önderoğlu gibi yargılanan pek çok gazeteciyi yalnız bırakmadı. Basın Konseyi, Mayıs sonrası saldırıların hedefi olan gazetecilere birer dayanışma mektubu gönderdi.

Bu dönemde, 27 yıl önce öldürülen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Hafız Akdemir anıldı. MLSA Eş-Direktörü Avukat Veysel Ok ve iki yılı aşkın bir süre tutuklu kalan gazeteci ve ressam Zehra Doğan “İfade Özgürlüğü Ödülleri” ile ödüllendirildi.

IPI, CPJ, RSF, TGC, TGS, ÇGD, DİSK Basın İş ve Basın Konseyi gibi uluslararası ve ulusal gazetecilik örgütleri, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Türkiye’yi “gazeteciler için en büyük hapishane” olarak gösterdi. Bu gazetecilerden Ahmet Altan için, Silivri Cezaevi’nde 1000. Günü dolayısıyla sosyal medyada kampanya düzenlendi.

Altan 1000 gündür tutuklu: “Sübliminal” gerekçeyle hakkında “darbeye destek”ten ağırlaştırılmış hapis cezası verilen gazeteci-yazar Ahmet Altan, Silivri Cezaevi’nde 1000. Gününe girdi. IPI, RSF, MLSA gibi çok sayıda gazetecilik veya hukuk örgütleri, AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin hakkında karar vermedi ve Yargıtay kararına kalan Altan için sosyal medyada tahliye talepli açıklamaları yaptı. IPI, Altan’ın 13 Şubat 2018’deki savunması sırasında ifade ettiği “Siyasi iktidar artık generallerden değil, yazarlardan korkuyor” sözlerini paylaştı (19 Haziran).

Akdemir anıldı: 27 yıl önce uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitiren Özgür Gündem gazetesi muhabiri Hafız Akdemir, Diyarbakır’da katledildiği sokakta anıldı. Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 8 Haziran 1992 günü uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Özgür Gündem gazetesi muhabiri Hafız Akdemir’in katili Hizbullah Örgütü sanığı geçtiğimiz günlerde tahliye edilmişti. Özgür Gazeteciler İnisiyatifi’nin (ÖGİ) organize ettiği anmaya, Akdemir’in ailesinin yanı sıra gazeteciler katıldı (8 Haziran).

Saldırıya uğrayan altı haberciye mektup: Basın Konseyi, Başkanı Pınar Türenç imzası ile, 12 Mayıs’tan bu yana saldırıya uğrayan Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ, ODATV sitesi yazarı Sabahattin Önkibar, Antalya’daki Akdeniz’de Yeniyüzyıl Gazetesi yazarı İdris Özyol, Adana’daki Egemen Gazetesi kurucusu Hakan Denizli, Antalya’daki Güneyhaberci İnternet sitesi sahibi Ergin Çevik ve Kastamonu Ajans 37 muhabiri Mehmet Eren’e bir dayanışma mektubu gönderdi. “Yalnız değilsiniz. Yetkililerden de suçluların cezasız kalmaması için, hukuk içinde yasal işlemlerin uygulanması yolunda tarafsızlıklarını korumasını ve görevlerini yapmasını istiyoruz. ” (30 Mayıs).

Çakırözer raporunu Basın Akademisi’nde sundu: CHP Milletvekili Utku Çakırözer ve TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, İstanbul’da TGS Basın Akademisinde basın toplantısı düzenledi. Durmuş “gazetecilere yönelik saldırılar karşısında cezasızlık durumu yeni saldırıları da tetikledi. Bu saldırıları hükümet bir an önce araştırarak saldırganlara hak ettikleri cezayı vermelidir” dedi. Çakırözer de “Gazeteciler, yazarlar, çizerler, aydınlar bir bayrama daha cezaevinde giriyor. Onlar özgürlüklerinden uzak olduğu sürece bizler de kendi özgürlüklerimizden uzak olacağız” şeklinde konuştu (29 Mayıs).

Kadınlar Düzkan için buluştu: Kadınlar, “Dayağa Karşı Yürüyüş”ün 32. yılında hapisteki gazeteci yazar Ayşe Düzkan için Kadıköy, Yoğurtçu Parkı’nda toplandı. Buluşmada, Düzkan’a dayanışma mesajlarını gönderen kadınlar, “Gelecek kadın olacaktır” dedi (18 Mayıs).

TGS ve ÇGD’den Taşkın’a destek: Mezopotamya Ajansı muhabiri Seda Taşkın’ın Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi’nde yargılandığı davayı TGS ve ÇGD temsilcileri de izledi (15 Mayıs).

Gül ve Berberoğlu’na TGC desteği: Cumhuriyet gazetesi eski Ankara temsilcisi Erdem Gül ve CHP milletvekili ve gazeteci Enis Berberoğlu’nun İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı “MİT TIR’ları” davasını TGCBaşkanı Turgay Olcayto ve Genel Sekreteri Sibel Güneş de izleyerek destek verdi (15 Mayıs).

Polat yalnız değil: Evrensel gazetesi genel yayın yönetmeni Fatih Polat’ın Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret” iddiasıyla yargılandığı davayı TGS Başkanı Gökhan Durmuş, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, meslektaşları Tunca Öğreten, Çağrı Sarı, akademisyen Ceren Sözeri de izledi (14 Mayıs).

Üç gazeteci davasında dayanışma: Gazeteciler Hasan Cemal ve Cansu Pişkin ile foto-muhabir Çağdaş Erdoğan’ın “örgüt propagandası” veya “terörle mücadele görev alanın kimliği açıklamak”tan İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davaları, akademisyenler, RSF ve IPI temsilcileri de izledi (7 Mayıs).

3 Mayıs, Dünya Basın Özgürlüğü Günü: IPI, CPJ, RSF, TGC, TGS, ÇGD, DİSK Basın İş ve Basın Konseyi gibi uluslararası ve ulusal gazetecilik örgütleri, Türkiye’nin 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne “gazeteciler için en büyük hapishane” olarak girmesine, gazetecilere karşı yoğun ihlallerin yaşanmasına tepki gösterdi. Türkiye, RSF’nin 180 ülkeli 2019 Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda 157. sırada yer aldı. TGS, 142 gazetecinin Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde hapiste olduğunu duyurdu. BİA Medya Gözlem Raporu’na göre, Wikipedia sitesi iki yıldır sansürlü; 2018’de en az 2 bin 950 İnternet haberi, 77 tweet, 22 Facebook paylaşımı, 5 Facebook video, 10 İnternet sitesine erişim engeli geldi. Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiği 2014’ten bu yana 57 gazeteci ‘cumhurbaşkanına hakaret’ (TCK’nin 299. maddesi) suçlamasıyla hapis, ertelemeli hapis ve para cezası aldı. Doğan grubunun da iktidar yanlısı Demirören Grubuna satılması ile iktidar denetimindeki medya yüzde 90’ları aştı, kalan birkaç eleştirel yayın organının üzerindeki baskı sürüyor. Sadece 2019’un ilk 3 ayında 40 gazeteci işsiz kaldı. Toplamda işsiz gazeteci sayısı ise 10 binin üzerinde. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, “Avrupa Birliği için girişilen kurumsallaşmanın yıkılıp yeni yönetim modeline göre yeniden inşası, medya ve yargıda basın/ifade özgürlüğünü hedef alan antidemokratik uygulamaları cesaretlendirdi. Yola gelmez’ gazetecilerin sistemli şekilde keyfi olarak tutuklanması, iddianameleri için bir yıldan fazla süre beklemeleri, Türkiye’nin dünya basın özgürlüğü sıralamasında 157. sıradan bir adım bile üste çıkamamasına neden oldu. Cumhuriyet gazetesi önceki çalışan ve yöneticilerinin yeniden hapse gönderilmesi düpedüz bir utançtır. Tahribat bununla da sınırlı değil: Birçok muhabir, araştırmacı gazeteci veya köşe yazarı, RSF’nin son bir yılda izlediği davalardan mahkum oldu; bazılarının gelecek aylarda hapisle yüz yüze kalma tehlikesi var” dedi. CHP 26. Dönem Milletvekili, gazeteci Barış Yarkadaş, gazetecilerin sürekli gözaltı, soruşturma ve kovuşturmaya uğradığını, tutukluluk süreçlerinin ise fiili cezalandırmaya dönüştüğünü belirtti. “Medyada özgürlüğün kırıntısı bile yok” diyen Yarkadaş, “Gazeteciler her gün adliye koridorlarını arşınlıyor. Gazeteciler her gün yazdıklarından ve konuştuklarından ötürü sorguya çekiliyor. Düşünmek, sormak, sorgulamak ve yazmak, iktidar ve yargısı tarafından suç olarak görülüyor” ifadelerini kullandı (3 Mayıs).

TV 10 davasına ilgi: İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nin TV10 çalışanları Kemal Demir ile Kemal Karagöz’ü yargıladığı davayı, Uluslararası Basın Enstitüsü’nden (IPI) Caroline Stockford ile Almanya Yeşiller Partisi Milletvekili Avrupa Parlamentosu Rebecca Harms da izledi (2 Mayıs).

“Gündem” davasına yoğun ilgi: Özgür Gündem Gazetesi ile dayanışma amaçlı yapılan Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına katıldıkları için TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, gazeteci-yazar Ahmet Nesin’in “Örgüt propagandası”ndan yargılandığı davayı, AGİT Medya Özgürlüğü Temsilciliği heyeti, Fransa ve Norveç Konsoloslukları, Uluslararası PEN, Af Örgütü, Norveç, İsveç ve Danimarka PEN, CPJ, RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire, RSF Almanya ve Britanya temsilcilikleri, TGC gibi çok sayıda gazetecilik kuruluşu ve meslektaşı katıldı (15 Nisan).

Önderoğlu, Fincancı ve Nesin’e destek: Aralarında IFJ, IPI, Uluslararası PEN, Norveç Almanya İsveç PEN, Article 19, CPJ, ECPMF, CRNI, AEJ’nin de olduğu 26 basın ve ifade özgürlüğü örgütü, Özgür Gündem nöbetçi genel yayın yönetmenleri davasında hapisle yargılanan Şebnem Korur Fincancı, Ahmet Nesin ve RSF temsilcisi Erol Önderoğlu için “beraat” istedi: “Muhalif tüm sesleri susturmak, bağımsız gazeteciliği engellemek adına gazetecilere karşı devam eden tüm tutuklama ve yargılamaları kınıyoruz. Önderoğlu, Korur-Fincancı ve Nesin’e tüm dayanışma ve desteğimizi gönderiyor, Türk hükümetinden gazeteci, akademisyen ve yazarlara karşı yürütülen bu baskı iklimini sonlandırmasını talep ediyoruz.” (11 Nisan).

Ok’a Thomas Dehler Ödülü: Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş-Direktörü Avukat Veysel Ok “ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü konusundaki çabaları” nedeniyle layık görüldüğü Thomas Dehler Ödülünü eski Federal Almanya Adalet Bakanı Sabine Leutheusser-Schnarrenberger’den aldı (6 Nisan).

Doğan’a ödül: Uluslararası ifade özgürlüğü kuruluşu olan Index on Censorship (Sansür Endeksi), iki yılı aşkın bir süre tutuklu kalan gazeteci ve ressam Zehra Doğan’a İfade Özgürlüğü Ödülü verdi. Doğan ödülünü Leyla Güven ve açlık grevindeki tutukluları adına aldı (5 Nisan).

Toker’e destek: Gazeteci Çiğdem Toker aleyhinde Şenbay Madencilik Anonim Şirketi’nin Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 1.5 milyon TL’lik manevi tazminat davasını, TGS Ankara Şube Başkanı Sinan Tartanoğlu, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlisi Gökhan Bulut, Cumhuriyet gazetesi adliye muhabiri Alican Uludağ, Gazete Duvar Ankara Temsilcisi Özlem Akarsu Çelik, Haber Sen eski Genel Örgütlenme Sekreteri Osman Köse, Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan ve Ankara eski Milletvekili Aylin Nazlıaka, Toker’e destek için izledi (4 Nisan).

“Gündem” dayanışmasına eşlik: Kapatılmadan önce Özgür Gündem gazetesi ile dayanıştıkları gerekçesiyle “örgüt propgandası”ndan yargılanan 12 gazetecinin davasını HDP Milletvekili Ahmet Şık, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, gazeteciler Hilmi Hacaloğlu, Elif Ilgaz, Candan Yıldız ve yazar Nevzat Onaran da izledi (3 Nisan).

Raporlar
Nisan-Mayıs-Haziran 2019 döneminde çıkan RSF 2019 Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Türkiye, 180 ülke içerisinde 157. Sırada kaldı. RSF, Türkiye ile ilgili “Tedbir amaçlı tutukluluğa sistemli şekilde başvuran Türkiye, bazen ömür boyu hapse varan ağır hapis cezalarına hükmediyor” değerlendirmesinde bulundu. Söz konusu gerilemeyi Merkezi ABD’de bulunan Freedom House (Özgürlük Evi) düşünce kuruluşu, Türkiye’yi “özgür olmayan ülkeler” kategorisinde göstererek teyit etti. Söz konusu raporda, “Macaristan, Venezüella veya Türkiye gibi yerlerde demokratik kurumların antidemokratik liderler karşısında baskıya boyun eğdiklerini gözlemledik” denildi.

Freedom House raporu: Son 10 yılda basın özgürlüğünün gerilediğine dikkat çekti. “Özgür olmayan ülkeler” kategorisinde yer alan Türkiye ile ilgili, “Macaristan, Venezüella veya Türkiye gibi yerlerde demokratik kurumların antidemokratik liderler karşısında baskıya boyun eğdiklerini gözlemledik” denildi (5 Haziran).

Türkiye RSF Endeksi’nde yerinde saydı: Türkiye, 180 ülkenin yer aldığı RSF 2019 Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda 157. Sırada kaldı. Sıralamada Norveç birinciliğini korurken son sırada Türkmenistan vardı. Türkiye ile ilgili “Tedbir amaçlı tutukluluğa sistemli şekilde başvuran Türkiye, bazen ömür boyu hapse varan ağır hapis cezalarına hükmediyor” denildi (18 Nisan).

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlardan
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT 1 spikeri Işıl Açıkkar’ın “Siz bu ülkenin Cumhurbaşkanısınız. Sizin diliniz keskin mi efendim? Siz sert mizaçlı biri misiniz? İşte bu noktadan sonra artık kucaklayıcı daha yumuşak bir dile mi ihtiyaç var?” şeklindeki sorusuna dahi tahammül edemedi. Ancak Erdoğan, “Seçilmişler üzerinde anti demokratik vesayet organı gibi hareket eden kibirli yanlı bir gazetecilik anlayışına karşı çıkıyoruz” sözleriyle medyaya dair anlayışını açıkladı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlık adayları Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım’ın Fox TV yayını öncesi konuşan Erdoğan, “Yarın medyada çok daha önemli bir şey göreceksiniz” diyordu.

Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni tanıtan Erdoğan, “Bu reformları AB dayattığı için değil milletimizin ihtiyacı olduğu için hayata geçiriyoruz” dedi; ifade özgürlüğü hakkını kullananlara yönelik bir keyfi tutuklama sorunu bulunduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Bir itiraf da, kendiliğinden Adliyeye giden gazeteci Kadri Gürsel’e kelepçe takılmasıyla ilgili Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’den geldi: “Kendisi gelmiş… O görüntü gerçekten çok kabul edilebilir bir şey değil”.

Söz konusu dönemde Cumhurbaşkanlık, Financial Times ve Deutsche Welle Türkçe servisinin yayınladığı haberlere tepki gösterdi.

Erdoğan gazeteciyi tersledi: “Bana bunu niye sorduğunu anlamadım” (AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan katıldığı sosyal medya ve TV ortak yayınında TRT 1 spikeri Işıl Açıkkar’ın ‘Siz bu ülkenin Cumhurbaşkanısınız. Sizin diliniz keskin mi efendim? Siz sert mizaçlı biri misiniz? Sizi babacan, oldukça duygusal, insan odaklı biri olarak tanıdık halk sizi böyle sevdi. İşte bu noktadan sonra artık kucaklayıcı daha yumuşak bir dile mi ihtiyaç var?’ sorusunu yanıtlıyor; 21 Haziran).

Erdoğan’dan basın “ders”: “Seçilmişler üzerinde anti demokratik vesayet organı gibi hareket eden kibirli yanlı bir gazetecilik anlayışına karşı çıkıyoruz. Gerçeklerin ortaya çıkması için kimi zaman canı pahasına görev yapan basın emekçilerine saygımız sonsuzdur ancak hakikatin tecellisi için çalışmak yerine tek gayesi iktidarı devirmek olan muhteris bir siyasetçi gibi davrananlara da gazeteci gözüyle bakmıyoruz… Biz basın yayın organlarının halk adına siyasetçileri denetlemesine, milletin çıkarları için gözcülük yapmasına asla karşı çıkmadık, çıkmıyoruz. Bilakis denetim aracı olması gereken medyanın bir tahakküm aracına, siyaseti kendi istekleri doğrultusunda biçimlendirme vasıtası haline dönüşmesine itiraz ediyoruz. Bizlere hak hukuk özgürlük dersi verenler, Mısır halkının özgür iradesiyle seçtiği cumhurbaşkanının darbe mahkemelerinde ölümüne sessiz kalsa da biz sessiz kalamayız.” (Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul Dolmabahçe’de uluslararası basınla buluştu; 20 Haziran).

Manşetler Erdoğan’dan: İsmail Küçükkaya moderatörlüğünde 16 Haziran Pazar günü gerçekleşen Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım’ın katıldığı ortak canlı yayını ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yarın (bugün) medyada çok daha önemli bir şey göreceksiniz. Bu televizyon programı öncesi moderatörle nerede, nasıl buluştular, bunu göreceksiniz” dedi. Aynı gün Sabah gazetesi, Küçükkaya’nın “Her iki adayla da görüştüm” sözleri varken “CHP adayının büyük yalanı”, Yeni Şafak, “Yine Soru Çaldılar”, Güneş, “Tarihi Rezalet”, Takvim, “Otel Odasında Başbaşa 46 dakika”, Akşam, “Nereden baksan rezalet” manşetleriyle çıktı (19 Haziran).

Erdoğan’dan medyaya: “Rabbimizin inayeti ve necip milletimizin desteği ile her iki seçimde de tarihi seçim zaferine imza attık. Fakat adaylık sürecimizden seçim kampanyamıza kadar bu dönem boyunca pek çok zorlukla pek çok sıkıntıyla karşılaştık. Medya kuruluşlarından iş dünyasının çatı örgütlerine, vesayet güçlerinden mafyatik yapılara kadar farklı odakların tehditlerine maruz kaldık. Tüm saldırılar karşısında iman varsa, imkan da vardır diyerek her türlü zorluğa, yokluğa, imkansızlığa rağmen yolumuzdan geri dönmedik. Basın yayın organlarının iftiralarına, bütün bunlara yönelik karakter suikastlarına, şahsımız ve partimiz hakkında yaptıkları karalama kampanyalarına prim vermedik (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde ‘94 Ruhuyla Cihannüma ve Kadim Dostlar Buluşması’nda yenilecek İstanbul Büyükşehir Belediyesi Seçimleri sürecinde konuştu; 18 Haziran).

Erdoğan’dan “ayar”a adres: Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ramazan Bayramı namazı için gittiği İstanbul Çamlıca Camisi önünde, gazeteciler arasında bir “ayar verme” diyaloğu yaşandı. Bir gazetecinin “Basına açık programınız var mı, ona göre kendi ayarımızı yapalım?” sorusuna Erdoğan gülümseyerek, “size ayar vermek gerekirse zaten iletişim başkanlığımız o işi görür” diye yanıt verdi (4 Haziran).

Yargı Reformu Strateji Belgesi açıklandı: “Bu reformları AB dayattığı için değil milletimizin ihtiyacı olduğu için hayata geçiriyoruz” sözleriyle açıkladı. Erdoğan, “Demokrasinin güçlendirilmesi, hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi hedefi vardır. 2002 yılından itibaren Türkiye’nin önceliklerini bu başlıklar altına almaya gayret ettik. İfade özgürlüğünü demokrasinin en önemli şartı olarak görüyoruz. Anayasa başta olmak üzere köklü değişiklikler yaptık. Türkiye işkence kötü muameleye sıfır tolerans anlayışını benimsemiştir. Bu iddialar artık geride kalmıştır. Bu kazanımları korumakta kararlıyız. Sistematik işkence iddiaları artık geride kalmıştır. Bu alandaki kazanımlarımızı korumakta karalıyız. Tutuklamaya yönelik yeni adımlar atıyoruz. Tutuklama tedbiri ölçülü uygulanacak. İnternet üzerinden ifade özgürlüğü yeni tartışma haline gelmiştir. Bu konuda da yeni yaklaşımlar geliştirdik. Bir internet sitesinin tamamına değil, belli sayfanın erişiminin engellenmesine yönelik çalışmalar yapacağız. Adil yargılanma hakkı gibi birçok konuda önemli yenilikler getiriyoruz. Adil yargılanma hakkının korunmasını hedefliyoruz. Adalet hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması önceliklerimiz arasında olacak. Adliyede vatandaşların işlerinin kolaylaştırmasına yönelik hedefler belirledik…İfade özgürlüğüne ilişkin kararların istinaf aşamasından sonra Yargıtay tarafından incelenmesini sağlayacağız. Tutuksuz yargılamayı asıl yöntem olarak görüyoruz. Bu sürelerin soruşturma ve kovuşturma için ayrı ayrı düzenlemeyi ele alıyoruz. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin güvence altına alınması gibi birçok konuda önemli yenilikler getiriyoruz… Cumhuriyet Savcılarının yetkileri genişletilecektir. Yeterli şüphe kavramı basit şüphe olarak tatbik edilmekte bu da dava sayısını artırmaktadır. Küçük soruşturmalarda dahi Cumhuriyet savcıları tarafından dava açılmaktadır. Şüphelilerin yüzde 52’si hakkında kovuşturmaya yer verilmemiştir. Sistemi mahkumiyet ihtimali az olanlar için dava açılmaması yönünde geliştirmemiz gerekiyor” dedi (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı’nda Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni tanıttı; 30 Mayıs).

Bakandan itiraflar: “Tutuklulukta soruşturma ve kovuşturma dönemiyle ilgili bir azami süre var. Diyelim 3 yıl dava açmadınız, 3 yıl tutuklu kalabiliyor. Böyle olmayacak. Birisi tutukluysa bir an önce mahkemenin önüne çıkması onun en doğal hakkıdır. Çok gecikmeden bunun kanunları (mahkemeye çıkma) çıkacak, idarenin gerektirdiği tüm tedbirler çok hızlı bir şekilde alınacak. İfadesinden, düşüncesinden, eleştirisinden dolayı hiç kimsenin hapis cezası ya da mahkumiyet almadığı bir sistemi hep beraber inşa edeceğiz. Attığımız adımlar elbette AB’de, tüm dünyada objektif bakan herkesin kabul edeceği metinler. (AB üyeliği) sürecine de olumlu katkı sağlayacak. Yargıya güveni artırıcı düzenlemeler ve uygulamadaki eksiklikleri tespit edip bunları çözmek, bizim için en önemli husus. Atılacak adımlarla hem vatandaşın yargıya güvenini tesis hem de daha hızlı, makul sürede yargılamayı takip edeceğiz. 2019’dan itibaren artık vatandaşımızın davası ‘Bugün git, 6 ay sonra gel’ çerçevesinde olmayacak…” (Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni tanıtırken yargı sisteminin bazı sorunlarını kabul etti; 30 Mayıs).

Gürsel’e kelepçeye tepki: Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, konuk olduğu Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’nda, Cumhuriyet davasından aldığı hapis cezası onandıktan sonra kendiliğinden Adliyeye giden gazeteci Kadri Gürsel’e kelepçe takılmasını eleştirdi. Gül, “Kendisi gelmiş… O görüntü gerçekten çok kabul edilebilir bir şey değil” dedi (30 Mayıs).

Deutsche Welle Türkçe’ye tepki: Bugün Deutsche Welle Türkçe tarafından yayımlanan ‘Albayrak’ın finansman paketine ‘yanlış ve zamansız’ eleştirisi’ başlıklı haberde Başkanlığımızın da adına yer verilmesi nedeniyle aşağıdaki açıklamanın yapılması zaruri görülmüştür… Söz konusu haberde, güya Başkanlığımız bürokratlarının açıklanan İVME Finansman Paketini’ni televizyondan öğrendikleri, zamansız ve gereksiz buldukları ve seçimlere ilişkin olumsuz düşünceler ifade ettikleri iddia edilmiştir. Haberin tamamı birlikte değerlendirildiğinde, Hükümetimiz tarafından ekonominin ihtiyaçları çerçevesinde hazırlanan kapsamlı bir paket hakkında olumsuz bir algı üretilmeye çalışıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu açıdan, haberin maksatlı olduğu bellidir. Bu maksadı pekiştirmek için, Başkanlığımızın ve personelimizin isminin de kullanılmış olması dikkat çekicidir ve asla kabul edilemez…Netice olarak, bir süredir ortak bir amaç güdülerek Türkiye ekonomisi ve yürütülen ekonomi politikaları hakkında oluşturulmaya çalışılan olumsuz algı operasyonun bir parçası olarak masabaşında hazırlandığı anlaşılan bu haberi ve yapılma şeklini yanlış buluyoruz” (Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, DW Türkçe’de çıkan bir habere tepki gösterdi; 25 Mayıs).

Erdoğan adalet dedi: “YSK’nın İBB seçiminin yenilenmesi kararının ardından bazı siyasetçilerin sınırları zorladığını görüyoruz. Kararları değil de hakimlerin şahıslarını hedef alarak hatta onları hedef göstererek yapılan eleştirinin adı ahlaksızlıktır. Bu hakaretleri yapanların da bir gün adalete ihtiyaçları olacaktır. Türkiye geçmişte adamına göre adalet uygulayan çetelerden çok çekti. Ülkemizin o kötü günlerine dönmesine izin vermeyeceğiz… Adalet mülkün temelidir sözünün tüm hayatınız boyunca rehberiniz olmasını temenni ediyorum. Adaletin olmadığı bir devlet temelsiz bir bina gibi eninde sonunda yıkılıp gitmeye mahkumdur… (Cumhurbaşkanı Erdoğan, hakim ve savcı kura töreninde konuştu; (22 Mayıs).

Erdoğan’a medyaya “Aile” uyarısı: “Şayet millet olarak varlığımız korumak istiyorsak aile kurumuna hep birlikte sahip çıkmalıyız. Aile kurumunun güçlenmesi konusunda medyadan akademiye polisten askere hakime kadar çok önemli sorumluluklar düşüyor. Şayet medya organlarımız kadın programları adı altında mahremiyeti ve ailevi değerleri hiçe sayıyorsa orda çok büyük bir sorun var demektir. Bu konuda medya organlarını özellikle uyarıyorum ikaz ediyorum. Çünkü bu gelecek nesillerin en önemli sorunu olacaktır. Reyting kaygısıyla dizilerde çarpık ilişkiler özendiriliyor sosyal medyada şiddet teşvik ediliyorsa devletin attığı adımlar akim kalmaya mahkumdur” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde 7. Aile Şurası’nda konuştu; 2 Mayıs).

Ey Financial Times!: “Sen ne yazarsan yaz, Türkiye’nin durumu ortada. Alışacaklar, Türkiye’nin gücünü de kabul edecekler. Her zaman bu başlıkları attılar, bundan sonra da atacaklar. Bunlar yeri gelir madalya verirler, yeri gelir bu tür başlıklar atarlar. Ülkemizdeki durum ortadadır ve Türkiye güçlenerek yoluna devam etmektedir. Ey Financial Times. 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’yi sen tanıdın mı? Acaba senin ülkeden şu anda ne kadar mülteci var, hadi onu da bir haber yap bakalım.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Memur Sendikaları Konfederasyonu’nun düzenlediği bir konferansta konuştu; 18 Nisan).

İşten “Çıkarmalar/Ayrılmalar”
Nisan – Mayıs – Haziran 2019 döneminde en az 30 gazeteci, köşe yazarı veya yazı işleri personeli işten çıkarıldı ya da bağlı bulundukları medya gruplarının editoryal dönüşümleri sonucunda işte ayrılmaya itildi. Ayrıca TRT yönetimi, 169 tecrübeli TRT emekçisini Devlet Personel Başkanlığı’na “İstihdam Fazlası Personel (İFP)” olarak bildirdi.

Geçen yılın aynı döneminde ise 25 gazeteci ve medya çalışanı işten çıkarılmış; hazırladıkları/sundukları programlar sonlandırılınca işlerine son verilmiş veya çalıştıkları kuruluşlar farklı grupların eline geçince işten çıkmak zorunda bırakılmıştı.

2018 yılının tamamı için ise işten çıkarılanlar veya programları sonlandırılanların sayısı 157 idi.

Çelik’in işine son: Aslı Baykal’ın yönetime geçen Halk TV’de, Gün Ortası programını sunan gazeteci Özlem Akarsu Çelik’in görevine son verildi; karara gerekçe olarak “doku uyuşmazlığı” gösterildi (29 Haziran).

Bursa’da 18 çalışan işsiz: Bursa’da Sönmez Medya Grubu bünyesinde çalışan 18 televizyoncu ve gazeteci ekonomik kriz şartları gerekçe gösterilerek işten çıkarıldı (29 Haziran).

Cumhuriyet’te üç işten çıkarma: Cumhuriyet gazetesi, İzmir bürosu çalışanlarından, 24 yıldır gazetede çalışan İzmir temsilcisi Hakan Dirik, 21 yıldır çalışan Yusuf Özkan ve üç aydır reklamcı olarak görev yapan İbrahim Yoğurtçu’nun işine son verdi. Kararın, “İş ve işletmenin gereği” olarak alındığı duyuruldu (30 Mayıs).

TRT’de 169 çalışan “fazlalık”mış: TRT yönetimi, 169 tecrübeli TRT emekçisini Devlet Personel Başkanlığı’na “İstihdam Fazlası Personel (İFP)” olarak bildirdi. TRT’de daha önce 1786 kişinin “teşvik” adı altında “ikna odaları” aracılığıyla kurumdan emekli edildiği iddia edilmişti (14 Mayıs).

Yazısı çıkmadı, yazılarına ara verdi: Yeni Şafak Yazarı ve Anadolu Ajansı Eski Genel Müdürü Kemal Öztürk, Twitter hesabından “YSK kararı uzun yıllar çok tartışılacak… Detaylar yarınki yazımda” sözleriyle ertesi gün çıkacak yazısını duyurduysa da yazısı gazetesinde yer almadı. Yine Twitter hesabından açıklama yapan Öztürk, “yayın politikası ve yazıları arasındaki görüş ayrılığı nedeniyle yaşanan sorun yüzünden” yazılarına ara verdiğini duyurdu (8 Mayıs).

Sevinç’ten istifa: Halk TV Genel Müdürü Şaban Sevinç, görevinden istifa etti. Sevinç, kararını sosyal medya hesabından duyurdu: “Halk TV ekibinden 6 kişinin görevlerine bilgim dışında son verildi… Onaylamadığım ve değiştiremediğim bir süreçte yer almayı uygun bulmadığımdan 7 yıla yakın zamandır sürdürdüğüm Halk TV’deki görevimden bugün itibariyle istifa ediyorum” (2 Mayıs).

Halk TV’de beş gazeteci işsiz: Halk TV’de CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal’ın yönetime gelmesinin ardından Halktv.com.tr sitesi genel yayın yönetmeni Bülent Mumay ve aralarında reklam koordinatörünün de bulunduğu 5 kişinin işine son verildi. Halk TV, 31 Mart yerel seçimlerinin hemen ardından Semra Topçu, Lâle Özan Arslan, Rahmi Aygün, Barış Yarkadaş, Atakan Gültekin ve Gökhan Demirel’in iş akitlerini feshetmiş Uğur Dündar da yaşananlara tepki göstererek kurumla yollarını ayırmıştı (17 Nisan).

Milat, Aslan’ın yazılarına son verdi: Sosyal medya paylaşımında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın görevinden istifa etmesi gerektiğini söyleyen Milat gazetesi yazarı Hüsamettin Aslan’ın yazılarına son verildi. Aslan, “Milat Gazetesi’ndeki yazılarıma sosyal medyada paylaştığım ‘Berat Albayrak istifa etmeli’ tahlilinden ötürü artık yazılarıma son verilmiştir. Bugüne kadar, 4,5 yıldır görüşlerimi ifade etmemize olanak sağlayan Milat Gazetesi ailesine teşekkür ederim. Yazdıklarımın arkasındayım” şeklinde açıklama yaptı (12 Nisan).

Sayfa Başı