MEDYA GÖZLEM VERİTABANI
ENGLISH
BİA MEDYA GÖZLEM / OCAK-ŞUBAT-MART 2017
Düzenlemeler, Tepkiler, Hak Aramalar
2016 1. Çeyrek Medya Gözlem Raporu - Düzenlemeler, Tepkiler, Hak Aramalar
Erol Önderoğlu - Bia Haber Merkezi 02/05/2016

Bağımsız İletişim Ağı (BİA) Medya Gözlem 2016 Ocak-Şubat-Mart dönemi raporunun bu bölümü düzenlemeler, raporlar, tepkiler, soru ve araştırma önerileri, kanun teklifleri, dayanışma, cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanların açıklamaları, işten çıkarmalar/ayrılmalar başlıklarından oluşuyor.
Düzenlemeler
Kişisel Verileri Koruma Kanun Tasarısı, TBMM Adalet Komisyonu’nda başladı. Ayrıca, seçim dönemlerinde kendisine yakın yayın organlarına ceza kesilmesinden rahatsız olan hükümet, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) müeyyide uygulama yetkisini geri almayı düşünüyor.
“Kişisel Veriler” Komisyon’da: Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Twitter hesabından yaptığı açıklamada Kişisel Verileri Koruma Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin Adalet Komisyonu’nda başladığını hatırlattı. Bozdağ, “Türkiye, ilk defa konusu sadece kişisel verileri korumak olan müstakil bir kanun çıkarmaktadır” dedi (9 Şubat).
Seçimde TV denetiminde YSK devredışı? Hükümet, seçim döneminde televizyon yayınlarına ilişkin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) denetimine son verecek bir yasa üzerinde çalışıyor. Hazırlığı RTÜK Başkanı Prof. Dr. İlhan Yerlikaya, Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği’nin (RATEM) 15. yıl yönetim çalıştayını Antalya Belek’te yaptı. Yerlikaya, “Son seçimlerde çok değişik cezalar, orantısız bir takım cezalar geldi. Artık her partinin kendisini ifade edebileceği, bir veya birden fazla radyo ve televizyon kanalı var. Bir anlamda Şapka Kanunu gibi kalmış gibi bir yasa” dedi (6 Şubat).
Raporlar
Türkiye, ABD merkezli Freedom House’un “Tedirgin Diktatörler, Sallanan Demokrasiler: Küresel Özgürlük Baskı Altında” başlıklı Dünya Özgürlük Raporu’nda yine “kısmen ülkeler” arasında yer aldı. Ahmet Şık’ın PEN İngiltere için hazırladığı “Kuşatma Altında Gazetecilik” raporu medya sahipliği, mevzuat işleyişi ve Gülen hareketi-AKP ilişkisi çerçevesinde basın ve ifade özgürlüğü ihlallerini inceliyor. TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu’nun ortak raporu da, kadın gazetecilerin çatışma ve sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü bölgelerde karşılaştıkları zorlukları işliyor.
Journo yayında: Journo sitesi, TGS ve Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği’nin desteğiyle yayına başladı. Sitenin Genel Yayın Yönetmenliğini Mustafa Kuleli, yazı işleri müdürlüğünü Sarphan Uzunoğlu yapıyor (22 Mart).
PEN’ın “Şık” Raporu: Gazeteci Ahmet Şık, PEN İngiltere için Türkiye’de ifade özgürlüğü raporu hazırladı. “Kuşatma Altında Gazetecilik” raporu medya sahipliği, mevzuat işleyişi ve Gülen hareketi-AKP ilişkisi çerçevesinde basın ve ifade özgürlüğü ihlallerini inceliyor (23 Mart).
Kadın gazeteciler raporu: TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu, çatışma ve sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü bölgelerde gazetecilik yapan kadın gazetecilere ilişkin raporunu açıkladı. Basın toplantısının düzenlendiği salona, “Namlunun ucundaki gazeteciler. Savaş bölgelerinde görev yapan kadın gazeteciler anlatıyor” yazılı afiş asıldı (9 Mart).
Kısmen özgürüz! Freedom House, “Tedirgin Diktatörler, Sallanan Demokrasiler: Küresel Özgürlük Baskı Altında” başlıklı Dünya Özgürlük Raporu’nda Türkiye’yi kısmen ülkeler arasında saydı (27 Ocak).
CHP Raporu: CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 2015’te 774 gazetecinin işten çıkarıldığını, adli makamlar tarafından 484 işlem yapıldığını, 200 basın mensubu, 7 yayın kuruluşunun soruşturmaya tabi tutulduğunu, 156 gazetecinin gözaltına alındığını, 238 gazeteci için dava açıldığını, en az 32 gazetecinin tutuklu olduğunu açıkladı (11 Ocak).
Tepkiler
Uluslararası PEN, RSF, CPJ, IPI, EFJ, IFJ, EJN, Index on Censorship, Article 19, AEJ gibi çok sayıda uluslararası gazetecilik ve ifade özgürlüğü örgütleri, Türkiye’den TGC, TGS, DİSK Basın-İş, Haber-Sen, Basın Enstitüsü Derneği, ÇGD, Basın Konseyi, Düşünce Suçuna Karşı Girişim, Ankara Düşünce Özgürlüğü Girişimi, Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük için Basın (ÖiB) gibi girişimler Türkiye’de ifade özgürlüğüne aykırı hükümet müdahalelerini kınadı.
MİT TIR’ları haberleri nedeniyle tutuklanan Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül, ulusal ve uluslararası çevrelerin de sert tepkileri sonucu tahliye edildiler. Ancak tutuklu gazeteciler sorunu çözülmüş değil. Tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için TGC, TGS, DİSK Basın-İş, Haber-Sen’in başlattığı “Habere Özgürlük” kampanyası uluslararası gazetecilik örgütlerinin de desteğiyle genişliyor.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjørn Jagland, AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatovic, ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, TGC, Basın Konseyi, TGF, EFJ, IFJ, RSF ve çok çeşitli çevreler, Zaman ve Today’s Zaman gazetecilerini de bünyesinde tutan Feza Gazetecilik Şirketi’ne kayyum atanmasını kınadılar.
Dünyadan 85 profesör ve 133 doktor Başbakan Davutoğlu’na bir mektup gönderdi; “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için haklarında “örgüt propagandası”ndan soruşturma açılan 1128 akademisyene destek verdi. Türkiye’den 624 gazeteci, soruşturma geçiren akademisyenlere bir bildiriyle destek sundu. Düşünce Suçuna Karşı Girişim öncülüğünde İstanbul ve Ankara’da bir grup hak savunucusu, bu akademisyenlere destek vermek için adliyelerde kendini ihbar etti. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Parlamentosu da akademisyenlere baskıları kınadı.
Türkiye’den 120 akademisyen Barış için Akademisyenler’den tutuklu Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy’a bir bildiriyle destek verdi.
Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin talebiyle hazırladığı raporunda, TCK’nın 216, 299, 301 ve 314. maddelerinin mevcut hali ve pratikte uygulanışının Avrupa normları ile bağdaşmadığını bildirdi. Komisyon 299. Maddenin yürürlükten kaldırılmasını istedi. Ayrıca, İstanbul’dan bir mahkeme 299. Madde için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
TGC ve TGS, Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün, “Özgür Gündem” çalışanlarının sarı basın kartlarını iptal etmesini “kazanılmış bir hakkın gaspı” olarak değerlendirdi; TGC, Medya-İş Genel Başkanı Gürsel Eser, Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Sinan Burhan, PKK’nin Anadolu Ajansı’nın üç çalışanını kaçırmasını kınadı.
Haber-Sen’den kınama: Haber-Sen Merkez Yönetim Kurulu, “Pusula Doğu” Belgeselinde “canlı bomba olmayı özendirdiği ve canlı bomba eylemlerini meşrulaştırdığını” savunarak TRT’yi kınadı (29 Mart).
120 imzalı bildiriyle tutuklamaya tepki: Türkiye’nin değişik üniversitelerinin psikolojik dalında çalışan 120 akademisyen tutuklu Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy’a bir bildiriyle sahip çıktı. Bildiride, “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla verilen tutuklama kararının “kabul edilemez” olduğu vurgulandı (28 Mart).
CPJ’den ziyaret: CPJ yetkilisi Nina Ognianova ve Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret, Evrensel gazetesi ve Hayat Televizyonunu ziyaret etti. Heyet, gazete yayın yönetmeni Fatih Polat ve televizyonun program koordinatörü Arif Koşar’la görüştü (26 Mart).
Davaya yoğun ilgi: Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Can Dündar ve Erdem Gül’ün yargılandığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davayı TGC, TGS, DİSK Basın-İş, Haber-Sen, Basın Enstitüsü Derneği, RSF, CPJ, IPI, EFJ, IFJ, Uluslararası PEN gibi basın örgütlerinin yanı sıra Fransa, Britanya, Almanya, Hollanda, İtalya gibi çok sayıda ülkenin büyükelçi, konsolos ve diplomatı izledi (25 Mart).
Habere Özgürlük için büyük buluşma: Ulusal ve uluslararası basın meslek örgütleri, TGC, TGS, ÇGD, DİSK Basın İş, Haber Sen ve Basın Enstitüsü Derneği’nin tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için başlattığı “Habere Özgürlük” kampanyası çerçevesinde bir araya geldi. Kampanyaya EFJ, IFJ, IPI, RSF, Medya Etik Ağı (EJN) da destek verdi. TGC Burhan Felek Konferans Salonu’ndaki basın toplantısına Can Dündar ile Erdem Gül de katıldı (24 Mart).
RSF’den İMC TV’ye ziyaret: RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire, Doğu Avrupa Masası direktörü Johann Bihr, TÜRKSAT uydusundan çıkarılan İMC TV yetkilileriyle görüştü (24 Mart).
Baskına tepki: Aydın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Semra Şener, Bakış gazetesine ait büroya “FETÖ/PDY” operasyonları kapsamında operasyon yapılmasına tepki gösterdi (22 Mart).
IPI uyardı: Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) üyeleri, Doha kentinde düzenlenen 65. IPI Dünya Kongresi’nde oybirliğiyle, “Türkiye makamlarını, basın ifade özgürlüklerine saygı duymaya ve bağımsız medya ile muhalif sesler üzerinde giderek artan engellemelere son vermeye” çağırdı (21 Mart).
Mungan’a meslektaş desteği: Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, “Barış” bildirisine imza attığı için “örgüt propagandası”ndan tutuklanan Esra Mungan’a “Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı yerde üniversite olmaz” yazılı bir açıklama ile sahip çıktı (18 Mart).
Venedik Komisyonu uyardı: Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) talebi üzerine hazırladığı raporunda, TCK’nın 216, 299, 301 ve 314. maddelerinin mevcut hali ve pratikte uygulanışının Avrupa normları ile bağdaşmadığını bildirdi. Komisyon 299. Maddenin yürürlükten kaldırılmasını istedi (16 Mart).
Füsun Erdoğan için mektup: EFJ, İFJ ve TGS, MLKP örgütüne üyelikten müebbet hapse mahkum edilen gazeteciler Füsun Erdoğan, İbrahim Çiçek ve Ziya Ulusoy’un adil yargılanması için Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na bir mektup gönderdi (15 Mart).
Yasağa eleştiri, gazeteciye etik uyarı: Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük için Basın (ÖiB) projesi, Şubat raporunda, yayın yasağı kararlarını eleştirdi; gazetecileri de uyardı; Basın etiği açısından basın ve yayın organları şiddet hareketlerini kamuya aktarırken özen göstermeli” dedi (15 Mart).
Kart iptaline tepki: TGC ve TGS, Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün, “Özgür Gündem” çalışanlarının sarı basın kartlarını iptal etmesini “kazanılmış bir hakkın gaspı” olarak değerlendirdi; keyfi kararın geri alınmasını istedi (15 Mart).
Gazetecilere İHD desteği: İHD Antep Şubesi, 49 yıl hapse mahkum edilen gazeteci Sami Tunca, 21 ay hapse çarptırılan Barış İnce, tutuklanan DİHA Antep Muhabiri Nazım Daştan’a, TÜRKSAT’tan çıkarılan İMC TV’ye, baskılara uğrayan Can Dündar ve Erdem Gül’e destek vermek için bir basın açıklaması yaptı (10 Mart).
Türenç umutlu: Basın Konseyi, AB Projesi kapsamında, Adana’daki Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) İletişim Fakültesi’nde gazetecilik, basın hukuku ve medya politikalarını ele alan seminer düzenlemeye başladı. Konsey başkanı Pınar Türenç, Türkiye’de basınının zor dönemler geçirdiğini ancak bu sürecin mutlaka sona ereceğini söyledi (10 Mart).
“Yanardağ” duruşmasını izlediler: TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ve Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver, TGS Genel Başkanı Uğur Güç, dayanışmak için ABC Gazetesi sitesinin genel yayın yönetmeni Merdan Yanardağ’ın “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten yargılandığı davayı izledi (10 Mart).
Uluslararası gazetecilik kampanyası: TGC, TGS, ÇGD, DİSK Basın İş, Haber Sen ve Basın Enstitüsü Derneği, Türkiye’de cezaevinde bulunan 34 tutuklu gazetecinin serbest bırakılması ve habere özgürlük için uluslararası imza kampanyası başlattı. Gazetecilerin ağır çalışma şartları ve yasal baskılara değinen kampanyaya EFJ, IFJ, IPI, EJN ve RSF destek verdi (9 Mart).
TGS’den İnce’ye destek: TGS, BirGün gazetesi yayın danışmanı Barış İnce’ye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretten 21 ay hapis cezası verilmesini, “kabul edilemez” olarak değerlendirdi (8 Mart).
TGS’den kayyum uyarısı: TGS, kayyum atanan Feza Gazetecilik AŞ bünyesinde faaliyet gösteren Zaman, Today’s Zaman, Aksiyon dergisi ve CİHAN Ajansı çalışanlarıyla ilgili açıklamasında, “Kayyum kıyım yapmasın. Gazetecilere dokunmayın” dedi (6 Mart).
Erdoğan’a karşı bir bildiri daha: Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi, T24 yazarı Hasan Cemal, Zaman gazetesi eski yayın yönetmeni Abdülhamit Bilici, İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, Cumhuriyet gazetesi yazarı Aydın Engin, Nokta Dergisi yazarı Perihan Mağden ve Prof. Dr. Baskın Oran’ın da imzacısı olduğu “Zulmün artsın ki tez zeval bulasın” başlıklı bir bildiriyle, ülkedeki hukuk dışı uygulamaları ve insan hakları ihlallerini kınadı (6 Mart).
Zaman’a kayyum kınandı: TGC, “Kayyum atama sistemi medyayı susturmanın yeni aracı oldu”; TGS, “kayyum atamasıyla basın özgürlüğü, hukuk, vicdan bir kez daha çiğnendi”; Basın Konseyi, “Bu bir sansür girişimidir”; TGF Genel Başkanı Yılmaz Karaca, “Medyayı susturmanın yolu kayyum sansürü oldu” dedi. RSF, Zaman gazetesine kayyum atanmasını gayrimeşru ve hukuka aykırı buldu; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otoriterliği aştığını açıkladı. EFJ ve IFJ, büyük endişe duydukları kayyum atamasıyla ilgili AB’nin sessiz kalamayacağını bildirdi; işsiz kalacaklara dikkat çekti (5 Mart).
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ve MHP Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural kayyum atamasını kınadı. Hürriyet gazetesini basanlardan Gençlik ve Spor Bakanı yardımcısı Abdurrahim Boynukalın, kayyum atamasıyla ilgili, “İnlerine girmişiz?” Tweet’i attı.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjørn Jagland, “kayyum”la ilgili “Medya özgürlüğü bakımından üzücü bir başka gelişme”, AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatovic, “Sadece medya çeşitliği açısından bir tehdit değil, eleştirel seslere de bir yıldırmadır”, ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, “Özgür bir basın ve hukuka uygun yargılamanın önemine de saygı duyulmalıdır” dediler. Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Zaman gazetesine kayyum atanması ve polis müdahalesine tepki gösterdi; “Türkiye, AB ile yakınlaşmada tarihi bir fırsatı heba ediyor” dedi; konuyu 7 Mart’taki AB zirvesi öncesi Başbakan Davutoğlu ile görüşeceğini açıkladı (6 Mart).
RSF uyardı: RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire, İstanbul’daki basın toplantısında, Can Dündar ve Erdem Gül’ü tahliye eden Anayasa Mahkemesi’ne destek verdi; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı gazeteciler hakkında şikayetçilerine son vermeye çağırdı; “Gazetecilerin can güvenliği konusunda sizi sorumlu tutuyoruz” dedi (2 Mart).
Aydınlar uyardı: Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi’ne bağlı 67 aydın, “Erdoğan rejimi Türkiye’yi felakete götürüyor” başlıklı bir imza kampanyasıyla kamuoyunu uyardı. Yedi maddelik bildiride, “Doğru haber isteyenler havuz medyasına mahkum ediliyor. Bunun yöntemi, Türksat ve Digitürk gibi kuruluşlara emir gönderip Samanyolu ve İMC gibi onlarca ekranı karartmak… Muhalif gazeteci yaşatılmıyor. Bunun yöntemleri; her yazısına dava açmak, telefonlarını dinlemek, gözaltına almak, terör örgütü propagandası ve casuslukla suçlamak, Sulh Ceza Hakimlerine tutuklatıp AYM müdahale edene kadar en az üç ay yatırmak. Tahliye edilen gazeteciler de “Ben gidiyorum, ortalık çalkalanabilir” sözleriyle yandaşlar için hedef gösteriliyor” denildi (29 Şubat).
Erdoğan’a tepki: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk Havalimanı’nda Can Dündar ve Erdem Gül’e tahliye yolunu açan Anayasa Mahkemesi kararıyla ilgili sarf ettiği “saygı göstermiyorum” sözlerine TGC, Basın Konseyi, TGS tepki gösterdi (29 Şubat).
Dündar’dan İMC TV’ye ziyaret: Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Can Dündar, Haber Koordinatörü Murat Sabuncu, Haber Nöbeti koordinasyon ekibi, Hayat Televizyonu ve TV10, İMC TV’nin karartılmasına sessiz kalmadı. Gazeteciler İMC TV’yi ziyaret etti (28 Şubat).
Karakaş AYM kararını destekledi: AİHM Başkan Yardımcısı Işıl Karakaş, Can Dündar ve Erdem Gül’ün özgürlüklerine kavuşmasını sağlayan Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlali” kararını “AİHM kararları, içtihatlarıyla uyumlu, Avrupa standartlarında bir karar” olarak değerlendirdi (28 Şubat).
AYM kararına destek: TGC, Can Dündar ve Erdem Gül’ü tahliye ettiren Anayasa Mahkemesi kararının “cezaevindeki tutuklu ve hükümlü 30 gazeteci açısından da bir umut”, olarak değerlendirdi. RSF de, “Basın özgürlüğü savaşının ilk raundunu kazandık. Ama mücadele bitmedi” dedi (26 Şubat).
Sansüre spikerden sert tepki: Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyesiyle ilgili Cumhuriyet Gazetesi’nden canlı yayın yapmak isterken yayını Ankara Başsavcılığı talimatıyla kesilen İMC TV kanalının haber spikeri Banu Güven, “Devam etmenin yolu var. Her zaman da pırıl pırıl stüdyolara gerek yok habercilik yapmak için… Biz her yerde her şekilde haber yapmayı sürdürebilecek gazetecileriz” dedi (26 Şubat).
IMC’ye dört örgütten destek: TGS, TGC, ÇGD, DİSK Basın İş ortak açıklamayla IMC TV’nin yayınının Ankara Başsavcılığı talimatıyla kesilmesine tepki gösterdi: “Bir kez daha yineliyoruz. Tutuklu tüm gazeteciler derhal serbest bırakılsın. Haber siteleri erişime açılsın, yayın yasakları ve akreditasyon uygulamaları kaldırılsın. İMC TV karartılmasın.” (26 Şubat)
Gözaltıya tepki: TGC, Silopi’de DİHA ve JİNHA muhabirlerinin gözaltına alınmasını, “halkın haber alma hakkının engellenmesinin bir yöntemi ve gözdağı” olarak değerlendirdi (24 Şubat).
PKK’ye kınama: TGC Yönetim Kurulu, Medya-İş Genel Başkanı Gürsel Eser, Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Sinan Burhan, PKK’nin Anadolu Ajansı’nın üç çalışanını kaçırmasını kınadı (21 Şubat).
Gazeteciler için kampanya: TGC, TGS, ÇGD ve DİSK Basın İş’ten oluşan gazeteci örgütleri ortak bir açıklamayla ‘Tutuksuz Gazetecilik Kampanyası’ başlatacaklarını duyurdu (18 Şubat).
Dolan için girişim: TGC, TGS, ÇGD ve DİSK Basın İş, Diyarbakır Valiliği’nden Sur’da haber takibi yaparken bir apartman bodrumunda mahsur kalan DİHA muhabiri Mazlum Dolan için harekete çekmesini istedi (18 Şubat).
HDP kınadı: HDP, Yeni Şafak gazetesinin kendi binalarına yönelik saldırıyla ilgili “Teröristlerin eşkâlleri belirlendi, Kobani’den Geldiler, Yeni Şafak’a Demirtaş ve Yüksekdağ’ın adamları saldırdı” diye yazmasına tepki gösterdi (13 Şubat).
Gazetelere saldırıya kınama: RSF, IPI, EFJ, TGS, TGC, TGS ve Basın Konseyi, İstanbul’da Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerine yönelik girişilen silahlı saldırıları kınadı (11 Şubat).
Doğan Grubu’ndan geçmiş olsun: Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, Yeni Şafak ve Yeni Akit’in silahlı saldırıya uğraması nedeniyle Akit Medya Grubu İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu ve Yeni Şafak İmtiyaz Sahibi Ahmet Albayrak’ı telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerini iletti (11 Şubat).
ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, Twitter adresinden saldırılarla ilgili, “Gazetecilere yönelik şiddet hiçbir zaman kabul edilemez. Özgür ve çoksesli bir basın demokratik toplumlar için vazgeçilmezdir” dedi.
ÖGC Aktaş’ı sordu: Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC) Cizre’de bulunan Azadîya Welat gazetesi Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş’tan hala haber alınamadığını belirterek “Aktaş’ın akıbeti ne olursa olsun sorumlusu hükümettir” dedi (11 Şubat).
Medya özgür değilse, övünemezsin: ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “Özgür ve bağımsız basını olmayan hiçbir ülkenin övünecek, öğretecek bir şeyi olmayacağını söyledi. Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), RSF, Basın Konseyi, TGS eski başkanı Ercan İpekçi, Can Dündar ve Erdem Gül hakkında hazırlanan iddianameye tepki gösterdi. Akşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan da, “Bunun kabul edilebilir bir yanı yok” dedi (29 Ocak).
AGİT uyardı: AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatovic, Can Dündar ve Erdem Gül’e yöneltilen ağır suçlamaların, “eleştirel seslere karşı zaten var olan baskıları daha da artırabileceğini” bildirdi (28 Ocak).
RSF ve CPJ kınadı: RSF, gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül hakkında çok ağır cezalar istenen “mantıkdışı” iddianamenin reddedilmesini istedi; İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden “Türkiye adaletinin onurunu kurtarma” çağrısı yaptı. CPJ de, “Gazetecileri müebbet hapisle tehdit etmek muhabirleri daha çok korkutarak otosansüre zorlamaktır” dedi (27, 29 Ocak).
Silivri önünde protesto: Silivri Cezaevi’nde Can Dündar ve Erdem Gül’ü ziyaret etmek isteyen dokuz uluslararası gazetecilik örgütünden IPI, CPJ, RSF, EFJ ve EJN’in temsilcileri Steven Ellis, Kadri Gürsel, Erol Önderoğlu, Ceren Sözeri, Özgür Öğret ve Gökhan Durmuş Adalet Bakanlığı’nın ret kararını cezaevi önünde protesto etti; Umut Nöbeti’ne katıldı (27 Ocak).
İfade özgürlüğü ve barış vurgusu: İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Durman, Barış İçin Akademisyenlerin imza attığı bildiriyle ilgili ifade özgürlüğünün korunmasının önemine değindi, barış ortamının gelişmesi talebinde bulundu (26 Ocak).
Dündar ve Gül’e ziyaret: CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu, tutuklu gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ü ziyaret etti (26 Ocak).
Tekin için mektup: TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGS Başkanı Uğur Güç, ÇGD Başkanı Ahmet Abakay ve DİSK Basın İş Sendikası Başkanı Faruk Eren, Şırnak Valisi Ali İhsan Su’ya mektup gönderdi; polisin Cizre’de bacağından vurduğu İMC TV kameramanı Refik Tekin’in ameliyat edildiği hastane odasında polis bulundurulmaması ve hakkındaki gözaltı kararının da kaldırılmasını istedi (25 Ocak).
Baskılara karşı panel: TGC ve Bakırköy Belediyesi, “Türkiye’de Gazeteci Olmak, Gazeteci Ölmek!” başlıklı bir panel düzenledi. Davette, “Gazeteciler Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü tarih olan 24 Ocak’ta ölümlerden, tutuklamalardan geriye kalan meslektaşları olarak onları unutmadıklarını göstermek, özlemle anmak ve mesleğin sorunlarını bir kez daha dile getirmek için bir araya geliyor” denildi (24 Ocak).
Heyet Diyarbakır’da: TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGS Genel Başkanı Uğur Güç, DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, KESK Haber Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Osman Köse, Diyarbakır’da gazetecilere yönelik saldırılar ve mesleki sorunları görüşmek için Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti ve Özgür Gazeteciler Cemiyeti yönetimleriyle görüştü (23 Ocak).
Akademisyenlere AP desteği: Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Kati Piri, “Üniversitelerinizde bin tane terörist akademisyen olduğunu sanmıyorum” dedi (20 Ocak).
Dünya akademisyenlerinden destek: Aralarında Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. Erik-Jan Zürcher,ekonomi profesörü Prof. Dr. Daron Acemoglu,tarihçiEmeritus Profesör Arif Dirlik,Orta Doğu tarihi üzerine çalışan Prof. Nancy Gallagherve tarihçi Prof. Dr. Khaled Fahmy’nin de olduğu dünyadan 85 profesör ve 133 doktor Başbakan Davutoğlu’na bir mektup gönderdi; “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için haklarında soruşturma açılan 1128 akademisyene, çeşitli alanlarda çalışan dünyadan 218 akademisyen destek verdi (20 Ocak).
624 gazeteciden yeni bildiri: 624 gazeteci, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için “örgüt propagandası” şüphesiyle soruşturma geçiren 1128 akademisyene yeni bir bildiriyle destek verdi (18 Ocak).
Sivil itaatsizlik eylemi: İstanbul ve Ankara’da bir grup hak savunucusu ve gazeteci, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinin imzacısı 1128 akademisyene baskı yapılmasına karşı Çağlayan Adliyesi’nde bildiriye destek verdiklerini beyanıyla kendilerini ihbar etti (18 Ocak).
Bildirinin ardından bir haftada en az 20 üniversite 109 akademisyen hakkında disiplin soruşturması başlattı. 13 akademisyen görevinden alındı/uzaklaştırıldı. İki akademisyenin sözleşmesi feshedildi. 11 kentte başsavcılıklar imzacılar hakkında soruşturma açtı. En az 33 akademisyen gözaltına alındı. En az üç akademisyen çeşitli gerekçelerle imzasını çekerken bildiriye destek veren Türkiyeli akademisyen sayısı ise 17 Ocak itibariyle 2220’ü aştı. Gazeteciler, tiyatrocular, sinemacılar, yayın evleri, öğrenciler, psikologlar, sağlık emekçileri, feministler akademisyenlere destek açıklamaları yayınladı.
Sosyalist Enternasyonal desteği: Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ü ziyaret etmelerine izin verilmeyen Avrupa Sosyalist Partisi (PES) Başkanı Sergei Stanishev, Sosyalist Enternasyonal Genel Sekreteri Luis Ayala ile Avrupa Parlamentosu Üyesi, eski Bulgaristan Başbakanı Giacomo Fillibeck dayanışmayı Silivri Cezaevi önüne gösterdi. Sosyalist Enternasyonel Başkan Yardımcısı Umut Oran ve CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ile birlikte cezaevi önüne gelen Ayala, Avrupa’daki tüm sosyal demokrat liderleri Silivri Cezaevi’ne dayanışmaya çağıracağını söyledi; Stanishev de, “Dündar ve Gül’ün tutukluluğu ve akademisyenler üzerindeki baskıyı Avrupa’daki başbakanlara da aktaracağım. Onların sadece Türkiye’de değil dünyada da destekçileri var” dedi (17 Ocak).
ABD’den tepki: ABD Büyükelçisi John Bass, Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan akademisyenlerin hedef gösterilmesiyle ilgili, “Demokratik toplumlarda vatandaşların görüşlerini ifade edebilme fırsatına sahip olmaları bir zorunluluktur” dedi (15 Ocak).
Yargıtay’dan ifade özgürlüğü vurgusu: Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Ankara Barosu’nun düzenlediği Uluslararası Hukuk Kurultayı’nda “İfade özgürlüğü sadece insan hakları kataloğunda yer alan bir temel hak değil, bir toplumun zeka ve anlama gücüdür. Avukatın bağımsızlığı ve savunma dokunulmazlığı tartışılırken konunun bu yönün de ihmal edilmemesi gerektiğini düşünüyorum” dedi (13 Ocak).
Çalışan Gazeteciler Günü: TGS ve DİSK Basın-İş, İstanbul Galatasaray meydanında, G-9 Gazeteci Örgütleri Platformu da Ankara Yüksel caddesinde sokağa çıktı: “Haber tutuklanamaz, gerçekler işten atılamaz.“ Eyleme İstanbul’da CHP milletvekilleri Gürsel Tekin, Enis Berberoğlu, Hilmi Yarayıcı, Sezgin Tanrıkulu ve Barış Yarkadaş; Ankara’da Can Dündar’ın annesi Öznur Dündar, Erdem Gül’ün eşi Aslı Gül, CHP Milletvekilleri Şenal Saruhan, İlhan Cihaner ve KESK’e bağlı sendikaların yöneticileri destek verdi (10 Ocak).
Kampanya küresel oldu: İFEX, RSF’nin Can Dündar, Erdem Gül ve tutuklu gazeteciler için başlattığı imza kampanyasını üyesi olan 103 ifade özgürlüğü örgütüne açtı (9 Ocak).
10 Ocak paneli: TGS ve TGC, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde Burhan Felek Konferans Salonu’nda “Gazeteciliğin sorunları ve basın özgürlüğü” paneli düzenledi. Panelde Niyazi Baltacı moderatörlüğünde TGS Genel Başkanı Uğur Güç, TGC Genel Başkanı Turgay Olcayto ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz konuşmacıydı (9 Ocak).
Yolsuzluk Haberciliği konuşuldu: Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin “Gazetecilerin Gözünden 2015’in Yolsuzluk Karnesi ve Yolsuzlukla Mücadelede Açık Veri Kullanımı” konferansı İstanbul’da yapıldı (6 Ocak).
Gazeteci Oruç için çağrı: Özgür Gazeteciler Cemiyeti, Silvan’da gözaltında tutulan DİHA muhabiri Nedim Oruç’un serbest bırakılmasını istedi (5 Ocak).
Muameleye kınama: İzmir Gazeteciler Cemiyeti, “Kayyumdan damat çıktı” haberiyle Albayraklar Grubu’na hakaret edildiği şüphesiyle Cumhuriyet gazetesi eski muhabiri Hakan Dirik’in ifadesinin İzmir Emniyeti cinayet büro amirliğinde alınmasını kınadı (4 Ocak).
Tutuklama ve RTÜK baskısına tepki: ÖGC, 2015 Raporu’ndan, yıl içerisinde birçok gazetecinin tutuklandığını, haber takibi sırasında engellendiğini, kanalların RTÜK tarafından kapatma tehdidiyle karşı karşıya kaldığını bildirdi (4 Ocak).
Soru ve araştırma önergeleri / Kanun teklifleri
Bu dönemde HDP ve CHP milletvekilleri, tutuklu DİHA muhabirleri İdris Yılmaz, Nedim Oruç, JİNHA muhabiri Beritan Canözer ile Cumhuriyet gazetesi yetkilileri Can Dündar ve Erdem Gül’ün durumunu; “Cumhurbaşkanına hakaret” başlıklı 299. Maddesini; savcılık yazısı ile TÜRKSAT’ın İMC TV’yi uydudan çıkarmasını; Hasan Cemal ve Tuğçe Tatari, Fuat Kav ve Müslüm Yüce’nin kitaplarına yönelik toplatma kararlarını; muhalif medya sitelerine ve gazetecilere dönük baskıları; Cizre’de İMC kameramanı Refik Tekin’in vurulması; TRT’deki şiddet teşvik; medyaya kamu ilan desteğindeki çarpıklığı; sosyal medyada sansürü ve “AKtroll” etkisi; İpek Koza Grubu’na hükümet müdahalesi ve medyada işsizliği soru önergeleri yoluyla Meclis gündemine taşıdı.
Ayrıca, Hürriyet gazetesine ve yazar Ahmet Hakan ve gazetecilere yönelik saldırıların tüm yönleriyle araştırılması için de Meclise bir araştırma önergesi verildi.
Yarkadaş TRT’yi Meclise taşıdı: CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, TRT Belgesel kanalında yayınlanan “Pusula Doğu” isimli programda, küçük yaşta ve babası öldürülen Suriyeli bir kız çocuğuna sorulan “savaşmak zorunda kalsan ne yapardın?” sorunu gündeme taşıdı. Yarkadaş, “kontrol noktasında kendimi patlatırdım” yanıtının yayına taşınmasının kabul edilemez olduğunu bildirdi; TRT’nin “suçu ve suçluyu övdüğü”nü savundu; “TRT’de yapılan canlı bomba propagandasını TBMM’ye taşıyorum” dedi (29 Mart).
CHP’den Basın İlan Kurumu için önerge: CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Basın İlan Kurumu’nun kamunun ilan ve reklamlarının yayınlanması ile ortaya çıkan sorunların tespit edilmesi ve hangi gruplara ne kadar kamu kaynağı aktarıldığının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasını istedi. (28 Mart).
CHP, sosyal medya için araştırma komisyonu istedi: CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan ve 30 milletvekilinin imzasıyla, sosyal medyaya ifade ve düşünce hürriyetine aykırı müdahalelerin, sahte hesapların ve “AKTroll” gibi çevrelerden gelen yıldırma operasyonlarının araştırılması için TBMM Başkanlığı’na Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için önerge verildi (23 Mart).
Bakanlık ihmal görmemiş: İçişleri Bakanı Efkan Ala, HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın Hrant Dink cinayeti davasının sanığı Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’in neden görevden alınmadığını sorduğu sorusuna, “İhmal görseydik alırdık” şeklinde yanıt verdi (15 Şubat).
CHP medyada işsizliğe el attı: CHP milletvekili Barış Yarkadaş ve arkadaşları, Basın sektöründeki işsizlikle ilgili TBMM Başkanlığı’na bir araştırma önergesi sundu (7 Mart).
CHP 299’lu dosyaları istedi: CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 2016 Yılı Bütçe Kanun Tasarısı görüşmelerinde, Adalet Bakanlığı’nın bin 845 dosya hakkında TCK’nın “Cumhurbaşkanına hakaret” başlıklı 299. maddesi uyarınca kovuşturma izni verildiğini açıklayan Adalet Bakanı Bozdağ’dan “Cumhurbaşkanına hakaret”e ilişkin soruşturma talep edilen dosyaları istedi (2 Mart).
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Yrd. Doç.Kerem Altıparmak, 2007 yılında 26 davaya konu olan 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e göre 1300’ü bulan Erdoğan davalarının yüzde 500’lük bir artışa işaret ettiğini yazmıştı.
HDP İMC’yi sordu: HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, savcılık yazısı ile TÜRKSAT’ın, İMC TV’nin uydu üzerindeki yayınlarını kesmesini Mecliste Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a sordu: “RTÜK’e ait yetki gaspının yasal dayanağı var mıdır?” (29 Şubat).
HDP Urfa Milletvekili İbrahim Ayhan da TÜRKSAT’ın İMC TV yayınlarıyla ilgili soru önergesi verdi: “Yasalara göre TV yayınlarını denetleme yetkisi hangi kuruma aittir?”
Meclise İMC TV önergesi: CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergesinde, İMC TV yayınlarının TÜRKSAT üzerinden kesilmesiyle ilgili yanıtı Başbakan Davutoğlu’dan istedi: “Savcılık yazısı ile TURKSAT’tan çıkarılan başka yayın kuruluşu var mıdır, varsa isimleri nedir?” (28 Şubat).
Sanata yasaklar CHP önergesinde: CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, kültür ve sanat alanında uygulanan sansürler, yasaklanan eserler, toplatılan kitaplar ve açılan soruşturmalarla ilgili olarak Başbakan Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle yazılı soru önergesi verdi. Önergede, Hasan Cemal ve Tuğçe Tatari, Fuat Kav ve Müslüm Yüce’nin kitaplarına getirilen toplatma kararları da anımsatıldı (16 Şubat).
HDP site sansürüne Meclise taşıdı: HDP Hakkari Milletvekili Abdullah Zeydan, medya sitelerine ve gazetecilere dönük baskıları Meclise taşıdı. Zeydan, önergesinde, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’a sordu: “Demokrat Haber, Yüksekova Haber, Şemdinli Haber, Sendika.org gibi siteler hangi neden ya da nedenlerden dolayı kapatılmıştır, getirilen yayın yasağının ne kadar sürdürülmesi planlanmaktadır?” (2 Şubat).
Vekil Sancar’ın uygun bulunmayan önergesi: HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalayan akademisyenlere dönük baskılara dair soru önergesi ve Meclis Araştırması talebinde bulundu. Sancar, Başbakan Davutoğlu’na da akademisyenlerin can güvenlikleri için tedbir alıp almadıklarını sordu. Ancak önerge, Cumhurbaşkanı’na hakaret içerdiği ve önerge içinde Kürtçe ifade yer aldığı gerekçesiyle uygun bulunmadı (26 Ocak).
Tekin’in vurulması Mecliste: CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, sokağa çıkma yasağının sürdüğü Cizre’de polisin vurduğu İMC TV kameramanı Refik Tekin’in durumunu Başbakan Davutoğlu’dan sordu: “Bölgede gazetecilerin habercilik yapabilmeleri ve halkın haber alma hakkının tesis edilmesi noktasında hükümet olarak aldığınız önlemler nelerdir?” (22 Ocak).
Şiddet için araştırma önergesi: CHP milletvekili Utku Çakırözer, Hürriyet gazetesine ve yazar Ahmet Hakan ve gazetecilere yönelik saldırıların araştırılması için Meclise bir araştırma önergesi verdi: “Türkiye’nin en büyük medya kuruluşuna taşlı, sopalı saldırıyı kimler örgütlemiştir?” (20 Ocak).
CHP’den saldırılar için önerge: CHP Antalya milletvekili Niyazi Nefi Kara, gazeteci Ahmet Hakan’ı darp eden kişilerin telefon konuşmalarında Reza Zarrab’ın izine rastlanıp rastlanmadığını İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesiyle sordu. CHP milletvekili Utku Çakırözer de, basın kuruluşlarına ve gazetecilere yönelik artan baskı ve tehditleri Meclis gündemine taşıdı. Hürriyet gazetesi ve Ahmet Hakan’a saldıranların serbest bırakılmasını eleştirdi: “Üç kişi kolkola girse örgüt çıkaranlar, haber yapan gazetecileri örgüte sokan savcılar, bir gazeteciyi sokak ortasında dövenler örgüt değilse nedir?” (19 Ocak).
HDP TRT dizilerini sordu: HDP Diyarbakır milletvekili Altan Tan, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’ın yanıtlaması istemiyle TRT’de yayınlanan dizi ve programların maliyetini, bu yayınların kimlerce belirlendiğini sordu (17 Ocak).
HDP Dink için araştırma istedi: HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken ve İstanbul vekili Garo Paylan, Hrant Dink cinayetinin etkili soruşturma yürütülmediği için dokuz yıldır aydınlatılamadığını belirterek Meclis araştırması açılması için önerge verdi (14 Ocak).
Yerel medya için araştırma teklifi: CHP Burdur milletvekili Dr. Mehmet Göker, yerel basınımızın sorunlarının nedenlerinin araştırılması için Meclis Araştırması açılması için teklif sundu: “Yerel basının katılımcı bir ortamda tartışılacağı bir zemin oluşturulması demokrasi kültürünün gelişmesine çok büyük katkılar sağlayacağı net olarak görünüyor.” (13 Ocak).
HDP’den gazeteci önergesi: HDP Bingöl milletvekili Hişyar Özsoy, habercilere yönelik şiddeti soru önergesiyle Adalet Bakanı Bozdağ’a sordu: “Kolluk kuvvetleri işlerini yapan gazetecilere hangi gerekçeler ile sert müdahalelerde bulunmaktadırlar? Gazetecilerin gösterileri izlemesi ve bağımsız haber yapma özgürlükleri neden ellerinden alınmaktadır?” (12 Ocak).
CHP’den “cezasızlık” önergesi: CHP Ankara milletvekili Levent Gök, medya organları ve gazetecilere yönelik saldırıların tüm yönleriyle araştırılarak, basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü üzerindeki yönelik tehditleri ortadan kaldırmaya dönük önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını istedi (12 Ocak).
HDP’den basın özgürlüğü soruları: HDP Van milletvekili Tuğba Hezer Öztürk, DİHA muhabirleri İdris Yılmaz, Nedim Oruç ve JİNHA muhabiri Beritan Canözer ile Can Dündar ve Erdem Gül’ün durumunu 13 soruyla Başbakan Davutoğlu’nun dikkatine sundu: “Basın özgürlüğünde son sıralarda yer almanın sebepleri hakkında çalışma yapılıyor mu?” (7 Ocak).
Dayanışma
Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklu oldukları Silivri Cezaevi önünde 2 Aralık’ta başlatılan ve yüzlerce kişinin katıldığı Umut Nöbeti ve Güneydoğu’daki operasyon bölgelerinde habercilerle danışmak için 100’ü aşkın gazetecinin 2 Şubat’tan beri katıldığı Haber Nöbeti en yaygın dayanışma eylemleriydi.
Çetin Emeç, Abdi İpekçi, Metin Göktepe ve Hrant Dink’i andığımız bu üç aylık dönemde ödüller, Prof. Dr. Yaman Akdeniz, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak ve Av. Serkan Cengiz, Can Dündar ve Erdem Gül ve katledilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin oldu.
Dündar Haber Nöbeti’nde: 2 Şubat’ta aralarında Ergun Babahan, Said Sefa, Ceren Sözeri, Celal Başlangıç, Ayşe Yıldırım, Evrim Kurdoğlu’dan oluşan ekibin Diyarbakır’a gitmesiyle başlayan Haber Nöbeti’nin sekizinci ekibinde, MİT TIR’ları haberi nedeniyle üç ay tutuklu kalan gazeteci Can Dündar da katıldı. Dündar, tutuklu JINHA Muhabiri Beritan Canözer’in Diyarbakır’da görülen davasına da katıldı (29 Mart).
Göktepe Ödülleri belirlendi: 19. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’ni kazananlar belirlendi. Ödül töreni Metin Göktepe’nin doğum günü olan 10 Nisan’da (27 Mart).
8. Haber Nöbeti: Sekizinci Haber Nöbeti girişimi Diyarbakır’da. Girişimde, Aydın Bodur, Aysel Sağır, Ayşegül Doğan, Gökhan Tan, İsminaz Temel, Kumru Başer, Murat Sabuncu, Onur Yılmaz, Ragıp Duran, Şafak Timur ve Yıldırım Türker yer aldı (22 Mart).
7. Haber Nöbeti: Yedinci Haber Nöbeti Diyarbakır’da. Ekipte İrfan Aktan (eXpress Dergisi), Meltem Akyol (Hayat TV), Sevil Doğan (Özgür Gelecek), Nermin Pınar Erdoğan (Uçan Süpürge), Yusuf Nazım (T24 yazarı) ve Cansu Pişkin (Evrensel) yer aldı (17 Mart).
Akdeniz, Altıparmak ve Cengiz’e ödül: Columbia Üniversitesi’nin düzenlediği 2016 Columbia Küresel İfade Özgürlüğü Ödülleri’ne Türkiye’den İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak ve Av. Serkan Cengiz değer görüldü (15 Mart).
Emeç anıldı: TGC, 7 Mart 1990’da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen Hürriyet Gazetesi genel yayın yönetmeni Çetin Emeç’i ölüm yıldönümünde andı (7 Mart).
Umut Nöbeti’ne yüzlerce katılım: Basın Konseyi’nin koordinasyonu altında, Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül ve tutuklu gazetecilerin tahliyesi için Silivri Cezaevi önünde 2 Aralık’ta başlatılan Umut Nöbeti çok çeşitli çevrelerin desteğiyle sürdü. Üç ay içerisinde nöbet tutanlar arasında, Yonca Poyraz Doğan, Sosyal Demokrasi Vakfı üyeleri ve Erol Kızılelma, Özgür Özkü, Kemal Göktaş, Fahri Aral, Levent Cinemre, Nevzat Onaran, Cengiz Erdinç, Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Ömer Madra, Cihan Güner de vardı. Ayrıca, Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği (DETİS), Orhan Kemal Müzesi kurucusu yazar Işık Öğütçü, Ahmet Taner Kışkalı’nın kızı Dolunay Kışlalı, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu Genel Sekreter Vekili Jaap Wienen yer aldı. Avrupa Sendikalar Konfederasyonu Genel Sekreteri Luca Visentini, DİSK Başkanı Kani Beko, DİSK’ten Arzu Çerkezoğlu ve Celal Ovat, avukat Mustafa Karakaş da nöbet tutanlar arasındaydı (26 Şubat).
Ödül Dündar ve Gül’e: ÇGD Özel Dayanışma Ödülü, mahpus gazeteciler adına MİT TIR’ları haberi nedeniyle tutuklu bulunan Can Dündar ve Erdem Gül’e verildi (15 Şubat).
2. Haber Nöbeti Diyarbakır’da: İstanbul’dan gazetecilerin sokağa çıkma yasağının uygulandığı ve çatışmalı sürecin etkilerinin sürdüğü bölgelerde zor koşullarda görev yapan meslektaşlarıyla dayanışmak için örgütledikleri Haber Nöbeti’nin ikinci ekibi Diyarbakır’a gitti. Ekipte, Pınar Öğünç (Cumhuriyet) , Yetvart Danzikyan (Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni), Mesut Bayram (Sol Haber Portalı), Tuğba Tekerek (Serbest Gazeteci), Fehim Işık (Gazeteci-Yazar), Zeynep Yüncüler (BirGün), Elif Akgül (bianet) ile Fatih Polat (Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni) yer aldı (9 Şubat).
Haber Nöbeti: Celal Başlangıç, Ayşe Yıldırım, Said Sefa, Ceren Sözeri, Ergun Babahan, Önder Öner, Tunca Öğreten ve Evrim Kurdoğlu’den oluşan bir gazeteci ve akademisyen grubu, Güneydoğu’da çalışan gazetecilerin koşullarını yerinde görmek ve dayanışmak amacıyla Diyarbakır ve Mardin’de Haber Nöbeti başlattı (3 Şubat).
Cizre’ye haber nöbeti: Bir grup gazeteci, Cizre’deki askeri operasyonların sivil ölümlere de yol açması gibi gelişmeleri izleme hakkını savunmak amacıyla Haber Nöbeti başlattı. Nöbete katılacak ilk ekip, Celal Başlangıç (Haberdar), Ayşe Yıldırım (Cumhuriyet), Said Sefa (Haberdar), Tunca Öğreten (Diken), Ceren Sözeri (Evrensel), Ergun Babahan (Özgür Düşünce), Evrim Kurtoğlu (serbest gazeteci) ve Önder Öner’den (ETHA) oluştu (2 Şubat).
İpekçi anıldı: Milliyet gazetesi yayın müdürü Abdi İpekçi, katledilişinin 37. yılında Zincirlikuyu’daki mezarı başında anıldı. Törene İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ve meslektaşları katıldı (1 Şubat).
Dündar ve Gül için sivil itaatsizlik: İstanbul ve Ankara’da onlarca ifade özgürlüğü savunucusu, Düşünce Suçuna Karşı Girişim öncülüğünde, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmalarına neden olan “Erdoğan’ın yok dediği silahlar” haberinin altına imza atarak kendilerini savcılıklara ihbar etti (1 Şubat).
Ödüller Dündar, Gül ve Elçi’ye: 2015 SODEV Ödülü, basın özgürlüğü yolunda cesur ve örnek tutumlarından dolayı Cumhuriyet Gazetesi yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile, barış ve hukuk devletini savunmadaki kararlı tutumunun bedelini hayatıyla ödeyen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’ye verildi (23 Ocak).
Hrant Dink anıldı: Gazeteci Hrant Dink ölümünün 9. yılında, vurulduğu Şişli’deki eski Agos bürosu önünde anıldı. “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Tahir Elçi’yiz” sloganları atılan eylemde Hrant’ın Arkadaşları adına açıklamayı İHD İstanbul Şubesi Gözaltına Kayıplara Karşı Komisyon’dan Maside Ocak okudu. Ardından Türkan Elçi, öldürülen Diyarbakır Barosu başkanı eşi Tahir Elçi’nin ağzından bir mektup okudu: “Sizler beni Diyarbakır’da sonsuzluğa uğurladıktan sonra, dostum Hrant beni karşıladı. Erken geldin kardeşim, her zamanki gibi acele ettin, diye sitem etti. Dostun yüreği acıyınca sitem edermiş, dedim.” (19 Ocak).
Göktepe anıldı: 8 Ocak 1996 tarihinde Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda dövülerek öldürülen Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe Atışalanı Esenler Kemer Mezarlığı’ndaki mezarı başında anıldı (8 Ocak).
11 konsolostan Cumhuriyet’e ziyaret: 11 AB üyesi (Fransa, Almanya, Britanya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, İsveç, İsviçre, İtalya ve İspanya) ülke başkonsolosları tutuklu Can Dündar ve Erdem Gül’e destek için Cumhuriyet gazetesini ziyaret etti (6 Ocak).
32. Gün ekibi nöbette: Tutuklu gazeteciler için bir ay önce Silivri Cezaevi önünde başlatılan Umut Nöbeti’ne Mehmet Ali Birand’ın kurucusu olduğu ve Can Dündar’ın da emek verdiği 32. gün ekibi olarak Rıdvan Akar, Çiğdem Anad ve Ali Kırca devam ettirdi (2 Ocak).
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlardan
Ocak-Mart döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu ile hükümet yetkililerinin konuşma ve demeçleri, tutuklu gazeteciler, Can Dündar ve Erdem Gül’ün davası, tutuklanan üç Barış İçin Akademisyen Grubu üyesi akademisyen ve HDP milletvekillerinin dokunulmazlığı konularında oldu. Akademisyenlerin ve gazetecilerin tutuklu yargılanmaları konusunda Erdoğan-Davutoğlu arasında farklı yaklaşımlar ortaya çıktı.
Erdoğan, Dündar ve Gül’e tahliye yolunu açan Anayasa Mahkemesi için “Verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” derken Davutoğlu, tutuksuz yargılamanın ölçüt olduğunu hatırlattı. Erdoğan, Kızılay’daki bombalı saldırısı sonrası ‘Başkanlığınız batsın’ başlığıyla çıkan gazeteyi “paçavra” olarak nitelendirdi; milletvekillerini, gazetecileri ve STK yöneticilerini saflarını belirlemeleri için tehdit etti; Dündar-Gül davasını izlerken selfi çeken konsoloslara, “Siz kimsiniz ya?” sözleriyle çıkıştı.
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın, Zaman gazetesine kayyum atandığı, Dündar ve Gül’ün haberleri nedeniyle tutuklandığı ve yargılandığı dönemde, Almanya, Brüksel ve New York’a yaptıkları resmi ziyaretler sıkıntılı geçti. Medya ve akademik özgürlüğüne dair ilgileri eleştirilen AB ve ABD, Türkiye hükümetine karşı ilk kez bu kadar açık tutum aldılar.
Erdoğan’dan ABD’ye: “Tutuklu gazeteci olduğu iddia edilen 52 isim, başta terör suçları olmak üzere birçok suçtan temyiz aşamaları da tamamlanmak suretiyle cezası kesinleşen isimlerdir… Tutuklu gazeteci olduğu iddia edilen sadece yedi isim vardır. Sadece ikisinin sarı basın kartı vardır. Bunlar da bizi aldatmasın. Yedi isimden dördü PKK terör örgütüne üye olmak, üçü ise FETÖ terör örgütüne üye olmaktan yargılanmaya devam ediyor. Türkiye’de cezaevlerinde anayasayla teminat altına alınan basın hürriyeti kapsamında hükümlü ve tutuklu hiçbir gazeteci yoktur.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington’ın en prestijli düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü’nde konuşuyor, 31 Mart)
Avrupa Birliği’nden Erdoğan’a: “Avrupa Birliği Türkiye bir aday ülke ve stratejik ortak olduğu için, Türkiye’deki yargı reformu, ifade özgürlüğü ve medyanın bağımsızlığı ile ilgili gelişmeleri yakından takip etmektedir. İfade ve basın özgürlüğü, eleştirileri-görüşleri ifade edebilme ve bununla ilgili bilgilendirebilme, demokratik tartışmanın vazgeçilmez parçalarıdır.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Batılı diplomatların Can Dündar ve Erdem Gül’ün duruşmasına katılmasını eleştirisi üzerine, 28 Mart)
ABD’den Erdoğan’a: “Davaların, kamu, medya ve kamuoyuna kapatılması üzüntü vericidir.” denildi (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Batılı diplomatların Can Dündar ve Erdem Gül’ün duruşmasına katılmasını eleştirisi üzerine, 28 Mart)
Davutoğlu’dan “tutuklu yargılanmaya karşı”: “Ben prensip olarak hüküm verilene kadar eğer herhangi bir hukuki zorunluluk yoksa insanların tutuklu yargılanmalarına karşıyım. Sonunda beraat olursa, özgürlüklerin kısıtlanması geri ödenemeyecek bir haktır. Bana en büyük cezayı versinler, ama konuşma, yürüme özgürlüğümü elimden almasınlar. 28 Şubat’ta baskılar yaşamış bir akademisyen olarak söylüyorum: Düşüncenin hiçbir türüne sınır getirilmesini kabul edemem. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki o akademisyen (Esra Mungan) geçmişte başörtü yasağına da karşı çıkan bir isim…” (Başbakan Davutoğlu, Ürdün ziyaretinde beraberindeki basın mensuplarına gündemle ilgili değerlendirmelerde bulunuyor, 28 Mart)
Davutoğlu’dan “Dokunulmazlık” endişesi: Siyaseti bütünüyle müdahaleye açık hale getirdiğinizde, parlamento aritmetiğiyle oynamak isteyen herkes dolaylı yoldan hükümet devirmeye kalkar. Dokunulmazlık dediğiniz şey sadece yargı süreciyle ilgili iznin verilmesidir. Milletvekilini cezalandırmak değildir. Yargılama izni verilse bile milletvekilliği bitmiyor. Mahkemeye gidiyor, geliyor ve milletvekilliğine devam edebiliyor. Kimsenin milletvekilliğini bitirmek benim elimde değildir. Biz demokratik bir toplum devletiyiz.” (Başbakan Davutoğlu, Ürdün ziyaretinde beraberindeki basın mensuplarına gündemle ilgili değerlendirmelerde bulunuyor, 28 Mart)
Erdoğan’dan Konsoloslara: “Bir ülkenin başkonsolosu, kalkmış, casusluk suçundan yargılanan bir gazetecinin davasına destek olmaya gidiyor, yetmiyor bir de kendisiyle yanak yanağa fotoğraf çektirip yayınlıyor. Bununla da yetinmiyor, sosyal medyada ‘Türkiye’nin nasıl bir ülke olmak istediğine karar vermesi gerektiği’ gibi, haddini aşan ifadeler kullanabiliyor. Bu kişi, hala ülkemizde görevini sürdürebiliyorsa, bizim alicenaplığımız, misafirperverliğimiz sayesindedir. Başka bir yerde, bu tür davranışlar sergileyen diplomatları bir gün bile barındırmazlar.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, MİT TIR’ları davasında yargılanan gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’e destek için duruşmaya giden Britanya Başkonsolosu Leigh Turner ve bazı AB ülkesi başkonsoloslarına kızıyor, 28 Mart)
Erdoğan’dan “Siz kimsiniz ya?”: “Dün malum bir gazetecinin mahkemesi vardı. Bu yargılamaya katılanların durumu çok önemli. İstanbul’daki konsoloslar mahkemeye geliyor. Siz kimsiniz ya, sizin ne işiniz var orada. Yani diplomasinin de bir adabı var. Burası senin ülken değil burası Türkiye. Sen konsolosluk binası ve konsolosluk sınırları içinde hareket edebilirsin. Diğerleri izne tabidir. Bunlar kalkıp bu ülke içerisinde gövde gösterisi yapacak haddi tecavüz edebiliyorlar. Oynanan oyunun tarzını göstermesi bakımından bu çok önemlidir. Demokrasi, insan hakları, özgürlük, seçim laflarını dillerinden düşürmeyenlerin halkın desteğini alarak iş başına gelenlerle, darbeciler karşı karşıya geldiğinde tercihlerinin hangisinden yana olduğunu hep birlikte takip ediyoruz, görüyoruz.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’daki DEİK Dünya Türk Girişimciler Kurultayı’nda Can Dündar ve Erdem Gül’ün yargılandığı davayı izleyen başkonsoloslara tepki gösteriyor, 26 Mart)
Erdoğan’dan “Paçavra”: “Paçavraların nasıl yayınlar yaptığını gördünüz, değil mi? Atıyor başlığı, ‘Batsın Senin Başkanlığın’ filan… Bizim böyle bir derdimiz yok ya. Biz bu ülkede, ülkemizin geleceğini çok daha güçlü hale getirebilmek için ne yapmak gerekir, bunu açıklamalarını yapmaya çalışıyoruz.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nda yaptığı açıklamada Ankara Kızılay’da yakının kaybeden bir kişinin gösterdiği ‘Başkanlığınız batsın’ şeklindeki tepkinin medyada yer almasına kızıyor, 16 Mart)
Erdoğan’dan “safını belirle” tehdidi: “Bu eylem toplumun tamamına yönelik bir saldırı olması dolayısıyla terör örgütünün gerçek yüzünü gösteren bir hadisedir. Elinde silahı olan teröristle, unvanını ve kalemini teröre destek olma noktasında kullananların arasında fark yoktur. Unvanının milletvekili olması, gazeteci olması STK yöneticisi olması, o kişinin aslında bir terörist olduğu gerçeğini değiştirmez. Tetiği çeken terörist olabilir ama teröristin amacına ulaşmasını sağlayan bunlardır. Terör tanımını, terörist tanımını en kısa sürede yeniden yapılarak Ceza Kanunumuza derç etmeliyiz diye düşünüyorum. Terör örgütlerine destek verdikleri için güvenlik güçlerimizce yakalanan kişilerin adliyenin bir kapısından girip, diğerinden çıkıp gitmesi artık tahammül edebileceğimiz bir durum değildir. Bu mesele düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü veya örgütlenme özgürlüğü meselesi değildir. Ya bizim yanımızda olacaklar ya da teröristlerin yanında yer alacaklar. Bu işin ortası yoktur.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Kızılay’daki bombalı saldırı sonrası açıklama yapıyor, 14 Mart)
Erdoğan “afiş”ten rahatsız: “Bir takım çevrelerin kendi deyimleriyle özgürleştirmek adına kadınları kadın yapan güzellikleri imtiyazları ortadan kaldırma girişimlerini görüyoruz. Buna bir takım belediyelerin hazırladığı afişlerde şahit oluyoruz. Bu zihniyet en büyük kadın düşmanıdır. Kadının başında örtü var başında örtü yok diye nasıl bir ayrıma tabi tutarsın. Başında örtü varsa okullara, işe almadılar ayrımcılık işte budur. Hamdolsun bunu biz değiştirdik. İnsan olduğu için değer verdik. Bunların kadını özgürleştirmekten anladıkları kadını kendi ideolojilerine köle yapmaktır. Ailesi ve değerlerinden kopararak savunmasız bıraktıkları kadını sömürerek aslında nesillerimizi hedef alıyorlar.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kadın Emeği Toplantısı’nda Karşıyaka Belediyesi’nin, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için hazırladığı ‘Sana ne?’ afişlerine kızdı, 7 Mart)
Başbakan’dan Brüksel sitemi: “Biliyorum şimdi Brüksel’e gideceğiz; biliyorum orada da Türkiye’nin bütün o olumlu gündemini bununla işgal etmeye çalışacaklar. Gece gündüz Türkiye’de reform yapmaya çalışıyoruz, gece gündüz Türkiye’nin gündemini olumlu bir zeminde sürdürmeye çalışıyoruz, bu hukuki süreçleri başka bir yere çekerek bu olumlu gündemleri lekelemeye de kimsenin çaba sarf etmemesi lazım. Türkiye, demokratik hukuk devleti kuralları neyse onu işletir. Burada da hükümetimizin hiçbir dahli olmamıştır. Bugün herkes özgürce fikrini ifade ediyor ta ki kimse gizli gündemlerle başka çabalar içine girmemiş olsun.” (Başbakan Davutoğlu Zaman gazetesine kayyum atanmasıyla ilgili Brüksel’deki AB-Türkiye zirvesi öncesi konuştu, 6 Mart)
Erdoğan’dan “isabet”: “Demek ki konuşmam isabetli oldu.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği ‘hak ihlali’ kararına uymadığını ve saygı duymadığını söylediği sözlerinin sosyal medyada yankı bulduğunun hatırlatılması üzerine uçakta gazetecilere yaptığı açıklama, 29 Şubat)
Cumhurbaşkanı’ndan “AYM’ye saygı” yok: “Her şeyden önce şu ana kadar dikkat ederseniz herhangi bir açıklamada bulunmadım ve bu konuyla ilgili de konuşmadım. Bu olayın ifade özgürlüğü ile yakından uzaktan alakası yoktur. Bu bir casusluk davasıdır. Biz bakar kör olmak durumunda değiliz. Bazı gerçekleri açık net görmeliyiz. Bana göre medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde de medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Bu haberlerde Bu ülkenin Başbakanı’na, bugünkü göreviyle Cumhurbaşkanı’na her türlü saldırı vardır. Basın mensubu yazılı görsel kalkacak Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a istediği gibi saldıracak, istediği gibi iftira oyunlarının içerisine girecek ve biz buna seyirci kalacağız. Böyle bir şey söz konusu olamaz… AYM bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara sadece sessiz kalırım ama onu kabul etmek durumunda değilim. Verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fildişi Sahili ziyareti öncesi havalimanında Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyesini değerlendirdi, 28 Şubat)
Cumhurbaşkanlığı “Takipçi”: “Karar beraat anlamına gelmiyor, süreci takip edeceğiz. Bu karar beraat kararı değil tahliye kararıdır. Dünyanın başka ülkelerinde de casusluk davaları var. Mesela Assange gibi örnekler var. Bu tür benzer davalarda batılı ülkeler bu tür tedbirler aldığında hukukun üstünlüğü olarak kabul ediliyor ancak Türkiye’deki durum başka yerlere çekiliyor. Dava devam edecek. Biz de süreci yakından takip edeceğiz.” (Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyesini WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange ile kıyaslayarak değerlendiriyor, (26 Şubat)
Muhabirlere geçmiş olsun: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu, Nusaybin’de PKK’nin kaçırdıktan sonra serbest bıraktığı üç Anadolu Ajansı muhabiriyle telefonda görüşerek, geçmiş olsun dileklerini iletti (21 Şubat).
Kurtulmuş’tan geçmiş olsun: “Geçmiş olsun. Böylece bir mesele daha arkada kalmış oldu. Arkadaşlarımıza çalışma hayatına tekrar hoş geldiniz diyoruz. Bundan sonra da bütün gazeteci kardeşlerimizi Allah korusun.” (Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Ordu-Giresun Havalimanı’nda gazetecilere yaptığı açıklamada, PKK’nin kaçırıp serbest bıraktığı AA Ajansı muhabiriyle ilgili konuştu, 21 Şubat)
Davutoğlu’ndan “fikir özgürlüğü”: “Kamu düzeni ve istikrarın olduğu yerlerde bilim hayatı gelişebilir. Kargaşanın, kaosun, istikrarsızlığın, terörün, şiddetin olduğu bir alanda güvenlik konuları, bilimsel gelişmenin önünde gelmeye başlar. İkincisiyse fikir özgürlüğü. Fikir özgürlüğünün olmadığı toplumlarda istikrar olsa da bilimsel gelişme olmaz. Çünkü tartışmaya açılmayan, eleştirilmesi mümkün olmayan, varsayımlara dayalı yaklaşımlar bilimsel gelişmenin önündeki en büyük engellerdir.” (Başbakan Davutoğlu, Ankara Vilayetler Evi’nde gerçekleştirilen Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu 29. Toplantısı’nda konuştu, 17 Şubat)
Davutoğlu’ndan “izdivaç”: “Bunlara izdivaç da dememek lazım, bunlar aile kültürüne zarar veriyor. Kapalı bir paravanın ardından yapılan pazarlıkla aile kurulmaz. Bunlar Bizim Aile kültürümüze uygun değil… Benim RTÜK’ten en temel beklentim çok sesliliğin sağlanması konusunda duyarlı olması. Herkesin görüşünü medeni ölçüler içerisinde ifade edebilmesi için özgürlükçü ortamın korunması önemli… RTÜK üyeleri seçilene kadar bir siyasi partinin aday göstermesiyle o siyasi partinin görüşleri doğrultusunda hareket edebilir. Bu da Meclis’in siyasi iradesinin yansıması olduğu için gayet doğru; ama seçildikten sonra kamu adına görev yapıldığının da unutulmaması gerekir.” (Başbakan Davutoğlu, Prof. Dr. İlhan Yerlikaya başkanlığındaki RTÜK heyetini kabul ederken izdivaç programlarını eleştirdi, 11 Şubat)
Erdoğan’dan “yakından izleme”: “Bu sabah İstanbul’da iki gazetemizin Yeni Şafak ve Yeni Akit’in binalarına Molotof kokteyli ve silahlı saldırıda bulunuldu. Hamdolsun can kaybı yok. Gazetelerimizin binalarında sadece maddi hasar meydana geldi. Saldırıları şiddetle kınıyor, her iki gazetemizin sahiplerine, yöneticilerine, çalışanlarına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Geçmişte bir başka gazetemizin binasının girişindeki camları, silahlı saldırıyla Molotof’la falan değil arbede sırasında kırıldığı için dünyayı ayağa kaldıranların bu saldırılar karşısındaki tavırlarını dikkatle takip edeceğim. Bakalım buradaki tavır ne olacak, göreceğiz. Bu gazeteleri yayınlarını beğenmedikleri için kürsüden fırlatarak terör örgütüne hedef gösteren partinin mensuplarının da tutumunu yakından izleyeceğim.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerine yönelik eş zamanlı saldırıyı kınadı, 11 Şubat)
Kurtulmuş “kazanımı” gördü: “Bugün çeşitliliği olan, çok farklı kanaatleri dile getirebilen istedikleri gibi görüşlerini ifade eden çok sayıda medya kuruluşu var. Bu, Türkiye’nin kazanımıdır… Hangi medya kuruluşu ‘Biz mesleki alanlarla ilgili herhangi bir çalışma yapmak istiyoruz. Hükümet olarak sizinle beraber iş birliği içerisinde bu çalışmaları yapmak istiyoruz’ derse, herkese zihnimizin ve gönlümüzün açık olduğunu da ifade etmek isterim. Türkiye’nin daha ileriye gitmesi, güçlü ve gerçekten Türkiye’yi taşıyabilecek bir medyaya sahip olabilmesi için kimin ne sözü varsa, kim hangi görüşü dile getirmek, hangi sorunu çözmek istiyorsa, iyi niyetli olarak söylenmiş bütün sözleri dikkatle dinleyeceğimizin, hatta bu sözlerin çoğaltılması için ortak mesai harcayacağımızın bilinmesini isterim.” (Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Televizyon Yayıncıları Derneği ve Medya Derneği’nin düzenlediği “Televizyon Haberciliği” çalıştayında konuştu, 6 Şubat)
AB-Türkiye görüşmeleri sızdı: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G-20 zirvesi için Antalya’ya gelen AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile yaptığı üçlü toplantının tutanağını medyaya sızdı. Haberde Juncher’in Erdoğan’a, “İlerleme raporunu Türkiye’deki seçimlerin sonrasına ertelediğimizi hatırlatırım. Bu yüzden eleştirildik” dediği anlaşılıyor (8 Şubat).
Hükümet-Medya toplantısı: Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde, ana akım medyasının patron ve üst düzey yöneticileriyle toplantı yaptı; “terörle mücadele, demokratikleşme süreci, yeni anayasa, AB süreci ve siyasi reformlar ile ekonomi, mülteciler, dış politika başlıkları” konularını görüştü. Toplantıya, Başbakan Yardımcıları Numan Kurtulmuş, Yalçın Akdoğan, Mehmet Şimşek, Tuğrul Türkeş ve Lütfi Elvan, AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı, Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik ve İstanbul Milletvekili Ali Sarıkaya, Doğan Yayın Grubu’nu temsilen Mehmet Ali Yalçındağ ile Doğan TV Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, Doğuş Yayın Grubu’nu temsilen Erman Yerdelen, Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Kalyoncu, Ciner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Ciner, Ciner Medya Grup Başkanı Kenan Tekdağ, İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Ören, İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Zahid Akman, Esmedya Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, Star Medya Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sancak, Dünya Web Ofset Yönetim Kurulu Başkanı Didem Demirkent, Milliyet Gazetesi’ni temsilen Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören ile Yıldırım Demirören, Yeni Şafak Gazetesi’ni temsilen, Albayrak Grubu adına Ahmet ve Nuri Albayrak, Yeni Akit Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu, Milli Gazete Genel Müdürü Ömer Yüksek Özek, Milat Gazetesi’nden Ali Adakoğlu ve TRT Genel Müdürü Şenol Kazancı da katıldı (7 Şubat).
Davutoğlu’ndan soruya eleştiri: “Basın toplantısı iki başbakan arasında ama, üçüncü bir basın açıklaması oldu. Esas itibariyle siyasi bir statement yapıldı. Sorunun kendisinde birçok eleştiriyi aşan suçlamalar var. Türkiye’de herkes, hükümete, bana eleştiri getirebilir. Bugünkü gazetecilere dahi baksanız eleştirel yazıların destek yazılarındandaha çok olduğunu görebilirsiniz. Eleştirinin objektif bir şekilde olması lazım…Türkiye’nin cezaevlerinde hiçbir gazeteci gazetecilik faaliyetinden dolayı hapiste değildir. Elinde sarı basın kartı olması suçtan muaf kılmaz. Ayrıca 193 ülkenin olduğu dünyada Türkiye nasıl 195. bunu da anlamadım.” (Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’ye gelen Almanya Başbakanı Angela Merkel ile ortak basın toplantısı düzenledi; Diewelt’ın Berlin muhabiri Deniz Yücel’in sorusuna sinirlendi (8 Şubat)
Beş tutuklunun sarı basın kartı varmış: “Bazı televizyon kanallarının uydudan çıkartılması dile getirildi. Bahse konulan televizyonların Türksat’tan çıkarılması, hizmet sözleşmeleri çerçevesinde Türksat’ın kendi tasarrufudur. Hükümetin herhangi bir dahli olmamıştır… Tutuklu bulunan 67 gazeteci arasında sadece 5 tanesinin sarı basın kartı var. Bunlardan sadece birisi mahkumdur, o da gazetecilikten değil, adi suçtan. 67 gazeteciden 37’si adi suçtan tutuklu. Esas olanın gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuksuz yargılamak olduğunu söylemek isterim.” (Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bütçe görüşmeleri sırasında Mecliste konuştu, 27 Ocak)
Erdoğan akademisyenlere taktı: “Bu çok üzüntü verici. Terör örgütünün ne denli ahlaksız olduğunu ortaya koyuyor. Bu, sözde akademisyenlerin kimlerin yanında olduğunu da ortaya koyuyor. Bunların öğrenciyle ilgi alakası ortadadır.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır’da okula bomba atılmasına tepki gösteriyor, 22 Ocak)
Bazı akademisyenlerle yemek: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bazı akademisyen, gazeteci ve yazarlarla bir araya geldi; “Terör ve terörle mücadele” ile “güvenlik-demokrasi dengesi” konularını görüştü. Yemekte, Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Halil Berktay, Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Öz, Kemerburgaz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Çağrı Erhan, Güvenlik Bilimleri Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yılmaz Çolak, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Adem Sözüer, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Prof. Dr. Birol Akgün, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) İstanbul Genel Koordinatörü Doç. Dr. Fahrettin Altun, TOBB Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nihat Ali Özcan, Medipol Üniversitesi’nden Doç, Dr. Selman Öğüt, Yeni Şafak gazetesi yazarı Prof. Dr. Erol Göka, Sabah gazetesi yazarları Mehmet Barlas ve Hilal Kaplan, Radikal gazetesi yazarı Oral Çalışlar ile Star gazetesi yazarı Orhan Miroğlu vardı (22 Ocak).
Başbakandan inkar: “Basın özgürlüğüne herhangi bir engelleme, sınırlama söz konusu değil. Tutuklamalarla ilgili gelişmeleri yakından izliyoruz. 17 kişinin hiçbiri gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklu değil. Demokratikleşme ve reformlardan vazgeçmeyeceğiz. Türkiye bölgesinde istikrar adası olmaya devam edecek.” (Başbakan Davutoğlu, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Kıdemli Danışmanı Cüneyd Zapsu’nun verdiği yemekte konuştu, 22 Ocak)
Cumhurbaşkanı’ndan “lümpen”, “yarım porsiyon aydın”, “müsvedde”: “Kendine aydın, akademisyen diyen bir avuç lümpenin yönettiği eski Türkiye yok. Yarım porsiyonluk aydınlık, aynı çevreler hiç değişmedi. Bu lümpen çevreler bir kez daha gerçek yüzlerini gösterdiler. Yüzlerindeki maskeyi sıyırdılar. Yıllardır dolaylı yollardan yürüttükleri terör örgütü propagandasını yayınladıkları bildiriyle doğrudan gösterdiler. Bir hukuk devleti olan Türkiye’de akademisyenlerin suç işleme imtiyazı yoktur. İstedikleri kadar debelensinler, çırpınsınlar. Koskoca ülkeyi, koskoca milleti, bir avuç kerameti kendinden menkul seçkinin, kendine aydın, akademisyen diyen lümpenin yönettiği eski Türkiye artık yok. Akademisyen dediğin eserleriyle, çalışmalarıyla konuşur. Bildirici güruhun uluslararası alanda hiçbir itibarı yok. Akademisyenlere ve onları destekleyenlere sormak istiyorum; Siz, Türkiye’nin birliğinden, beraberliğinden yana mısınız, değil misiniz? Önce bu soruya samimi bir cevap verin. Şayet ülkenin birliğinden yanaysanız, niçin vatandaşlarımıza hayatı zehir eden, güvenlik güçlerimize saldıran terör örgütünün jargonuyla konuşuyorsunuz? Bunun adı terör örgütü propagandasıdır. Akademisyenseniz bunun böyle olduğunu en iyi siz biliyor olmalısınız. Terör örgütünün kamu görevlilerine saldırmasına kendince akademik veya siyasi fetva veren, sivillerin öldürülmesini ise ‘yapmasa iyi olur’ diye karşılayan bu zihniyetten, açık söylüyorum, tiksiniyorum.” (Erdoğan, 19. muhtarlar toplantısında konuştu, 21 Ocak)
Erdoğan’dan akademisyenlere: “Kendilerine akademisyen diyen bir güruh devletine ve milletine kin kustu… Benim itirazım bu akademisyenlerin farklı düşünmelerine değil… Buradaki mesele kendilerine akademisyen diyen bu kitlenin tamamı yalandan, saptırmadan, propagandadan oluşan terör örgütünün dilini kamuoyunu yansıtmasıdır… Bu ülkede çıkan bir gazete Fransa’daki saldırıyı ‘Fransa çocuklarına ağlıyor’ başlığıyla verdi, Sultanahmet’i ‘Katliam Ülkesi’ olarak duyuruyor.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suça ortak olmayacağız” başlığıyla yayımlanan bildiriye imza atan 1128 akademisyene tepki gösterdi, 14 Ocak)
Başbakan’dan akademisyenlere: “Bu bildiriye yansıyan provokatif dil, fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Zira ben bu bildiriyi, tek tek harfine, virgülüne kadar düşünerek okudum. Kafamı iki elimin arasına alarak bu bildiriye imza atan, bir kısmını da şahsen tanıdığım akademisyenlerin psikolojilerini anlamaya çalıştım. Büyük üzüntü, hicap duydum. Demokratik hukuk devletinde yaşayan vatandaşlar olarak, aydınlar olarak böylesine tek yanlı, böylesine şiddet ve terörü mazur görüp meşru düzeni korumaya çalışanları insafsızca eleştiren bir yaklaşımın nasıl sergilenmiş olduğunu ciddi bir şekilde hepimizin düşünmesi lazım.” (Başbakan Davutoğlu, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan akademisyenlere tepki gösterdi, 14 Ocak)
Erdoğan’dan “güruh”: “Kendilerine güya akademisyen ve araştırmacı ünvanı yakıştırmış bir güruh çıkıyor, terör örgütünün eylemlerine karşı vatandaşlarını, toprakları savunan devletimize dil uzatıyor. Neymiş efendim, hak ve özgürlükler ihlal ediliyormuş. Terör örgütünün eylemleri yüzünden bölgede yaşayan milyonlarca vatandaşımızın hak ve özgürlükleri ihlal ediliyor.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sultanahmet’te bombalı saldırı sonrası açıklama yaptı; 12 Ocak)
“Medya bağımsız olmalı”: “Medya bağımsız olmalıdır; basında çalışanlar, gazeteciler, haberciler ne derece özgür olursa, ülkenin demokrasisi de o denli güçlü olur. Fakat basının özgürlüğü, hiçbir zaman sorumsuzluk olarak da algılanmamalıdır. Aslolan halkın tarafsız ve doğru biçimde haber alabilmesinin sağlanmasıdır “ (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle yayınladığı mesaj: 10 Ocak)
Teminat Davutoğlu: “2002’den bu yana özgürlük alanlarının genişletilmesinde büyük reformlara imza atan bir iktidar olarak bu özgürlüğün en güçlü teminatı da biziz. Gazeteciliğin halkın haber alma özgürlüğü dışında belli vesayet odaklarının gündemini ülkeye dayatmak olmadığını da herkesin bilmesi gerekir. Özgürlüklerin kötüye kullanılması ve özellikle terörün ve terör örgütlerinin propagandasını yapma saiki ile hareket etmenin gazetecilik kapsamına girmeyeceğinin altını çizmek isterim.” (Başbakan Davutoğlu, Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yayınladığı mesaj; 10 Ocak)
Erdoğan’dan eleştiri şikayeti: “Cumhurbaşkanı olarak Anayasa’nın bana vermediği hiçbir yetkiyi kullanmadım. Mevcut sistemden bu kadar memnunsanız beni niye eleştiriyorsunuz? Eğer memnun değilseniz başka sistemlere neden karşı çıkıyorsunuz? Yeni anayasa ve başkanlık sistemi hususlarında da milletime güveniyorum. Milletin talepleri önünde kimse duramaz. Türkiye’nin sistemini yenilemeye ihtiyacı var. Bu millet, bu ülke değişime, yeniliğe, daha iyisini aramaya hiçbir zaman kapalı olmamıştır… Bazı medya gruplarının ahlaki olmayan şekilde saldırılarını görüyorsunuz. Senin gazetenin tirajı ne? Yüzde 52’nin düşüncesine ahlaksızca nasıl saldırabilirsiniz? Hukuk yollarımızı sonuna kadar kullanacağız.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde muhtarlara konuştu, 6 Ocak)
İşten “Çıkarmalar/Ayrılmalar”
Ocak-Mart 2016 döneminde 174 gazeteci, köşe yazarı veya medya çalışanı işten çıkarıldı veya işten çıkmak zorunda bırakıldı. 9 gazetecinin sunduğu programlar sonlandırıldı; 2 uluslararası medya temsilcisine çalışma izni verilmedi.
Geçen yılın aynı döneminde 8 gazeteci ve medya çalışanı işten çıkarılmış veya bu tercihi yapmak zorunda bırakılmıştı. 2015’in tamamında bu sayı 348’di.
Selvi “ceketini alıp” gitti: Yeni Şafak gazetesi yazarı ve Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi, “Veda” başlıklı yazısıyla gazeteyle yollarını ayırdı. 15 yıldır gazetede çalışan Selvi, “Ceketimi alıp gidiyorum” dedi; Hürriyet gazetesine geçti (31 Mart).
Habertürk’te 4 işten çıkarma: Ciner Medya Grubu, ekonomik gerekçelerle Bursa bürosunu kapatmasıyla İsmet Acar ile Uğur Uslubaş’ın görevlerine son verdi. Gazete Habertürk’te de hukuk muhabirleri Sedef Şenkal Demir ile Gökay Usanmaz işten çıkarıldı (30 Mart).
İki editör işsiz: Hürriyet gazetesinin Cuma eki olarak basılan Radikal Kitap ekini 12 yıldır yayına hazırlayan editörler Burcu Aktaş ve Derviş Şentekin işten çıkarıldı (30 Mart).
Taştekin’in yazılarına son: Radikal’in kapatılmasının ardından Doğan Grubu’na bağlı Hürriyet gazetesi yazarı Fehim Taştekin’in yazılarına son verdi (23 Mart).
Yılmaz’ın görevine son: Habertürk TV’de 10 yılı aşkın süredir görev yapan, 13 Ajansı, Gün Ortası ve Türkiye’nin Nabzı programlarını sunan ekran yüzü Didem Arslan Yılmaz’ı işten çıkardı (22 Mart).
Üç program kaldırıldı: CNN Türk,Nefise Karatay’ın sunduğu “Afiş”, Tanem Sivar’ın sunduğu “İki Kahve Arası” ve Mehmet Turgut’un hazırlayıp sunduğu “Falan Filan” programlarını kaldırma kararı aldı (19 Mart).
Zereycan’ın işine son: Halk TV spikeri Ece Zereycan, “Çocuklar tecavüze uğrarken susulmaz” dediği için işine son verildiğini bildirdi (17 Mart).
Altaylı’nın programı kalktı: Habertürk kanalında Fatih Altaylı’nın sunduğu “Teke Tek” programı yayından kaldırıldı. Altaylı, “Yayından çıkarıldığını öğrenince; tansiyonum yükseldi, akşam burnum kanadı üzüntüden. Hiçbir şeye bu kadar üzülmemiştim. Gerçekten çok üzüldüm” dedi (17 Mart).
Akreditasyona ret: Der Spiegel dergisi muhabiri Hassnain Kazım’ın akreditasyonu yenilenmedi. Muhabir, Türkiye’den ayrılmak zorunda kalacak (16 Mart).
Altan’ın yazılarına son: Vatan gazetesi, köşe yazarı Sanem Altan’ın yazılarına son verdi. Gelişme, Altan’ın Twitter üzerinden, “Demirtaş doğru demiş ‘AKP’ye oy vermek de yetmiyor artık, saraya biat etmezsen vatan hainisin’ aynen öyle bi Davutoğlu’nu desteklemeyi dene hadi!” mesajını paylaşmasından sonra yaşandı (16 Mart).
CNN Türk 3 programı bitirdi: Genel Müdürlüğü’ne Erdoğan Aktaş’ın getirildiği CNN Türk’te, Mirgün Cabas’ın sunduğu “Her Şey” programı, Emin Çapa’nın sunduğu “Paranın İzi” ile Altan Öymen, Taha Akyol ve Doç. Dr. Mehmet Ö. Alkan’ın sunduğu “Sağım Solum Tarih” programları yayından kaldırıldı. Cabas Twitter üzerinden, “Her şey’in sonuna geldik diyordum, inanmıyordunuz… cnnturk’teki her şey programı bitti. canımız sağolsun” diye yazdı (5 Mart).
Aşkın işten çıkarıldı: Sabah gazetesi, sosyal medyadaki paylaşımlarında “Ülkenin bölünmez bütünlüğüne aykırı ve emniyet teşkilatını aşağılayıcı ifadeler kullandığı” iddiasıyla dış haberler muhabiri Enîse Aşkın’ın işine son verdi. Aşkın, “Asılsız suçlamalardan dolayı işten çıkarma tebligatını imzalamayı reddettim, dava açacağım” dedi (4 Mart).
Feza Yayın Grubu’nda 150 işsiz: Hükümetin el koyduğu Feza Yayıncılık Şirketi bünyesinde yayın yapan Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni Abdülhamit Bilici ve yazar Bülent Keneş işten çıkarıldı. Operasyonu izleyen haftalarda 150 kadar medya çalışanı işten çıkarıldı. Zaman gazetesi yayın yönetmen yardımcısı Bülent Korucu, sorumlu müdürü Mehmet Özdemir ve Today’s Zaman gazetesi genel yayın yönetmen yardımcısı Celil Sağır, “itibarı zedelemek” suçlamasıyla tazminatsız şekilde işten çıkarıldı (5 Mart).
Bugün TV ve Kanaltürk kapatıldı: Ankara Başsavcılığı talebiyle Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin kayyum atadığı Koza İpek Holding’e bağlı Bugün TV et Kanaltürk TV zarar ettikleri gerekçesiyle kapatıldı. (1 Mart).
Yenigün’ün işine son: İstanbul Ticaret Üniversitesi, Star gazetesi köşe yazarı Cem Küçük’ün hedef gösterdiği, Barış için Akademisyenlerden Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Yenigün’ün işine son verdi (23 Şubat).
Üç gazeteci işsiz: Habertürk televizyonu, program sunucuları Duygu Canbaş ve Serap Belet Douillet ile program moderatörü Belkıs Kılıçkaya’nın işine son verdi (13 Şubat).
Mahçupyan Akşam’dan çıkarıldı: Akşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, “Başkanlık bu pespayeliği de düzeltir mi?” başlıklı 31 Ocak 2016 tarihli yazısının yayımlanmamasından sonra işten çıkarıldı. Yazar, Yiğit Bulut ile yaşadığı faiz gibi konularla ilgili kendisine destek olan Gülay Göktürk’ün görevine son verilmesini eleştiriyordu (8 Şubat).
Norveçli haberciye akreditasyon yok: Basın Enformasyon Genel Müdürlüğü, Aftenposten gazetesinin İstanbul bürosunu açan gazeteci Silje Rønning Kampesæter’ın kalıcı basın akreditasyonu başvurusunu reddetti. Bu durumda gazeteciye oturma izni de verilmiyor. Gazetenin editörü Espen Egil Hansen, “Büyük problemler yaşamadan Rusya ve Çin’de kalıyoruz, ama NATO üyesi Türkiye’de kalmamıza izin verilmedi. Bu, bütünüyle kabul edilemez” dedi (8 Şubat).
Balbay’ın işine son: Cumhuriyet gazetesi, “aktif siyasette olanların gazetede yazamayacağı” gerekçesiyle köşe yazarı Mustafa Balbay’ın işine son verdi (30 Ocak).
Çakır’ın işine son: Habertürk gazetesi, 20 Ekim 2014’ten beri gazetede yazan Ruşen Çakır’ın işine son verdi (26 Ocak).
Ceminay’ın işine son: Twit mesajıyla 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasında geçen ayakkabı kutusuna gönderme yapan Günaydın Türkiyem programının yapımcısı radyocu Cem Ceminay’ın TRT FM’deki işine son verildi (15 Ocak).
Göktürk Akşam’dan çıkarıldı: Akşam gazetesi, 9 Ocak 2016 tarihli “Başkanlık bu pespayeliği de ‘düzeltir’ mi?”yazısının çıkmasından sonra Gülay Göktürk’ün yazılarına son verdi. Göktürk “Bu kadar toleranssız olduklarını bilmiyordum” dedi. Göktürk, yazısında Yiğit Bulut ile faizler konusunda tartışma yaşayan Etyen Mahçupyan’a destek vermişti. Bulut’un cevabı “pespayelik” ifadesiyle olmuştu (13 Ocak).
Koru ayrıldı: Gazeteci Fehmi Koru’nun, Gazete Habertürk’teki yazılarına son verildi. Koru, “Gazete yönetimi bana kararı dün akşam tebliğ etti. Ben de kabul ettim. Yapacak bir şey yok” dedi (12 Ocak).
TRT’de üç görevden alma: TRT Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Recep Şahin, TRT Haber ve Spor Daire Başkan Yardımcıları Serhat Akça ve Tarık Akyıldız görevden alındı (8 Ocak). (EÖ/BA)
(*) Çalışma, BİA’nın izlediği davalardan, gazetecilerle yaptığı görüşmelerden, savunu örgütlerinin yaptığı açıklamalar ve medya kaynaklı haberler temel alınarak gerçekleştirilmiştir.

Sayfa Başı