MEDYA GÖZLEM VERİTABANI
ENGLISH
BİA MEDYA GÖZLEM / NİSAN - MAYIS - HAZİRAN 2014
Düzenlemeler, Tepkiler, Hak Aramalar
2014 2. Çeyrek Medya Gözlem Raporu - Düzenlemeler, Tepkiler, Hak Aramalar
Erol Önderoğlu - Bia Haber Merkezi 23/07/2014

MİT Kanunu onandı. RTÜK Kanunu ve internet haber sitelerinin Basın Kanunu kapsamına alınmasıyla İş Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nda medyayla ilgili düzenlemeler yasalaşma sürecinde. RTÜK yönetmeliği değişti. Anayasa Mahkemesi Kişisel verilerle ilgili düzenlemeyi Anayasaya aykırı buldu.
BİA Medya Gözlem ve İfade Özgürlüğü 2014 Nisan-Haziran raporu döneminde bu gelişmelerin yanı sıra Türkiye’de medyanın ve ifade özgürlüğünün durumuna ilişkin raporlar açıklandı, tepkiler verildi, gazeteciler işten çıkarıldı ve başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Bakanlar her türlü eleştiriyi tepkiyle karşıladı.
Türkiye Yayıncılar Birliği, Freedom House, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Facebook Türkiye ve dünyadaki hak ihlalleriyle ilgili raporlarında Türkiye’ye geniş yer verdi.
Türkiye’den Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın-İş, Düşünce Özgürlüğü Buluşması, G9 Platformu, Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP), Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile dünyadan Alman Gazeteciler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, Gazetecileri Koruma Örgütü (CPJ), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Uluslararası Af Örgütü (Aİ), Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) ve gazeteciler yaşanan lfade özgürlüğü ve medyaya yönelik ihlallerle ilgili açıklamalarda bulundular.
Örgütlerin açıklamaları cezasızlık, polis şiddeti, yayın yasağı, habercilere açılan davalar, gözaltılar, medyadaki işten çıkarmalar gibi hak ihlallerine dikkat çekti. Barış ve Demokrasi Partili ve Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri medyaya ve habercilere yönelik hak ihlallerini 9 soru önergesiyle Meclise taşıdılar.
Türkiye’de habercilere yönelik baskı ve ihlaller TYB, UNESCO, Göktepe ve Abdi İpekçi ödüllerinde de belirleyici oldu.
Bütün bu tepkiler, kınama ve protestolara karşı Başbakan Erdoğan ve Bakanlar tepki vermekte hiç gecikmediler. Erdoğan konuşmalarında uluslararası medyayı da hiç ihmal etmedi.
Düzenlemeler
Yargıyı etkilemek suç olmayacak: Bazı Kanunlarda değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısında TCK’nın “yargı görevi yapanı etkileme” başlıklı 277. maddesi değiştiriliyor; soruşturma aşamasında “yargıyı etkilemeye teşebbüs” fiili suç olmaktan çıkarılıyor (14 Haziran).
Düzenleme, Başbakan, bakanlar veya Adalet Bakanlığı üst düzey yöneticileri soruşturma yürüten savcılar üzerinde etki yapmaları bakımında endişe yaratıyor.
“Bölücülük” geri geldi: RTÜK, Radyo ve Televizyonların Kuruluşu ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki 6112 sayılı Kanunu’nda reytingler başta olmak üzere çeşitli değişiklikler içeren bir kanun taslağı hazırladı (3 Haziran).
Buna göre, ‘’devletin bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına, toplumu kin ve düşmanlığa sevk etme ile terörü öven, müstehcen olan, kadını istismar eden ve şiddeti özendiren’’ radyo ve televizyon yayınlarına 10 bin TL’den az ceza verilmeyecek.
Medyada taşeron işçiliği mi? Maliye, Hazine ve Çalışma Bakanlığı’nın birlikte hazırladığı ve İş Kanunu’nda değişiklik öngören yasa tasarısı medya sektörü dahil tüm iş yerlerinde ‘taşeron’ işçiliğinin önünü açıyor (28 Mayıs).
Kart iptal yetkisi BYEGM’ye geçti: İnternet haber sitelerinin Basın Kanunu kapsamına alınmasını öngören ve Adalet Alt Komisyonu’ndan geçen kanun tasarısında site bilgilerindeki eksikliklerden veya mevzuata aykırılık durumunda basın kartını iptal etme yetkisi TİB’den alınarak Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’ne (BYEGM) verildi (12 Mayıs).
Gül MİT Kanunu’nu onadı: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 6278 sayılı “Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”u onayladı (25 Nisan).
MİT, kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, Bankalar ve diğer tüzel kişiliği olan olmayan tüm kuruluşlardan bilgi, belge, veri ve kayıtları alabilecek, bunların arşivlerinden, elektronik bilgi işlem merkezlerinden ve iletişim altyapısından yararlanabilecek. Talepte bulunulanlar, kendi mevzuatlarındaki hükümleri gerekçe göstermek suretiyle talebin yerine getirilmesinden kaçınamayacak.
MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alan, temin eden, çalan, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan, bunları yok eden kişiye 4 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilecek. MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlar, 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak.
Bu bilgi ve belgelerin radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçlarıyla her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması halinde, Basın Kanunu ile İnternet Kanunu kapsamında, sorumlulukları belirlenenlerle bunları yayınlayanlara 3 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası uygulanacak.
Kişisel veri toplanamaz: Anayasa Mahkemesi (AYM), Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) Elektronik Haberleşme Kanunu’yla verilen, elektronik haberleşme sektörüyle ilgili kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğin korunmasına yönelik usul ve esasları belirleme yetkisini Anayasaya aykırı bularak iptal etti (11 Nisan).
İptal kararı Resmi gazete’de yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girecek. AYM; kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğin korunması için yasama ve yürütme organlarına 6 ay süre vererek, bu konuda yasa çıkartılmasını istedi.
RTÜK yönetmeliği değişti: RTÜK, Yayın Hizmeti Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeklik’te 17 maddelik bir değişikliğe gitti (3 Nisan).
Yayın ilkelerini sıralayan 8. maddenin (ı) bendi, “Haber bültenleri ve haber programları, tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile haber ajanslarından veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur” şeklinde oldu.
Raporlar
Yayıncılık tehdit altında: Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) 2013-2014 Yayınlama Özgürlüğü Raporu’nda, “Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılması ve tutukluluğun beş yılla sınırlandırılması hapisteki çok sayıda gazeteci, yazar, yayıncı, çevirmen, entelektüelin serbest bırakılmasını sağladı.. Yayıncılarımız hapsedilmediler ancak mevcut davalarından beraat edemedikleri gibi, hoşa gitmeyen eserleri yayınlamak suç olarak görüldüğü, “Bir daha yaparsan tüm cezalarını toptan çekersin” tehdidi devam ettiği sürece yayıncıların özgür olduklarını söylemek mümkün değil” deniyor (5 Haziran).
Dijital özgürlükte “kısmen” özgürüz: ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House 2013 Dijital Medya Özgürlüğü Raporu’nda Türkiye’yi, 38. sırada ve ‘kısmen özgür’ kategorisinde gösterdi (9 Mayıs).
Türkiye medyası artık özgür değil: ABD merkezli Freedom House örgütü, basın özgürlüğü sıralamasında 197 ülke arasında Türkiye’yi 134. sırada gösterdi; ülkeyi ilk kez “basını özgür olmayan ülke” statüsünde yer verdi (1 Mayıs).
TİHV raporu: Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 2013 yılı İnsan Hakları Raporu’nda, ifade özgürlüğü kapsamındaki davalarda yargılanan 336 kişi hakkında 1197 yıl 5 ay 2 gün hapis cezası verildiğini, toplamda da 58 bin 780 TL para cezasına hükmedildiğini bildirdi (25 Nisan).
Facebook 2 bin 14 içerik kaldırdı: Facebook, Temmuz-Aralık 2013’te devletlerden gelen taleplerin listelendiği ikinci devlet raporunda, Türkiye hükümetinin toplam 353 kullanıcı için 129 talepte bulunduğunu, taleplerin yüzde 56’sının karşılandığını bildirdi. Bu durumda, 353 kullanıcının yarısından fazlasının bazı bilgileri hükümetle paylaşılmış oluyor. Facebook, TİB ve bazı savcıların talebiyle de 2 bin 14 içeriğe sınırlandırma getirdi. En yayın de gerekçeler, “Atatürk’ün anısına hakaret” ve “Türkiye Cumhuriyeti’ne alenen hakaret” olmuş. Türkiye, Hindistan’ın ardından en çok içerik kaldırtan ülke oldu (11 Nisan).
Tepkiler
TGF’den dava tepkisi: Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) BaşkanıAtilla Sertel, Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın hakaret iddiasıyla gazeteci Uğur Dündar hakkında ceza dava açmasını kınadı; “basın özgürlüğü açısından bir utanç“ olarak niteledi (27 Haziran).
Şiddete kınama: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Elazığ Fırat Üniversitesi’ndeki bahar Şenlikleri’nde 10 kadar habercinin engellenerek darp edilmesini kınadı, sorumluların tespit edilip cezalandırılmasını istedi (23 Haziran).
Yayın yasağına tepkiler: İletişim Hukukçusu Fikret İlkiz, IŞİD’in Musul Başkonsolosluğu’nda kaçırdığı 49 kişiyle ilgili yayın yasağı için “tam da basın özgürlüğünün ihlali”, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu “Yargı, medyanın bu meseleleri işlemesindeki kamu yararı gözetmeden yayınları yasaklıyor” sözleriyle tepki gösterdi. CPJ de yasağın acilen kaldırılmasını istedi (16 Haziran).
Gezi cezasız kaldı: Gezi yıldönümünde “Yaralar açık, adalet hala yok” raporunu tanıtan Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) Genel Sekreteri Salil Shetty, “Türkiye yetkilileri protestocuları bastırmada acımasız davrandı. Ya sokaklarda polis şiddetini ya da mahkemelerde kovuşturmaları kullandılar. Polis neredeyse tam bir cezasızlıktan yararlandı. Barışçıl gösterilere müsamaha gösterilmiyor” dedi (10 Haziran).
IPI hükümeti kınadı: Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve SEEMO, “Gülen’i bitirme kararı 2004’te MGK’da alındı” haber nedeniyle Taraf yazarı Mehmet Baransu ve eski sorumlu müdürü Murat Şevki Çoban hakkında 52 yıl hapis istemiyle dava açılmasını kınadı (6 Haziran).
BM Konseyi Gezi şiddetini sordu: BM İnsan Hakları Konseyi, 2013 Gezi Parkı eylemlerinde yaşanan polis şiddetiyle ilgili Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığı’na “Güvenlik güçlerince orantısız güç kullanımı, işkence ve kötü muamele yapıldığı iddialarına ilişkin soruşturmaların sonuçları nelerdir?” diye sordu (6 Haziran).
RSF şiddete cezasızlığı kınadı: RSF, Gezi direnişinin yıldönümünde gelişmeleri izleyen Türkiyeli ve uluslararası medya çalışanlarına yönelik polis şiddetini protesto etti (3 Haziran).
RSF Avrupa ve Orta-Asya Masası sorumlusu Johann Bihr, yetkilileri gazetecilere şiddete son vermeye, kışkırtıcı söylemlerden vazgeçmeye ve şiddet faillerini cezalandırmaya çağırdı.
Beş ayda 81 saldırı: DİSK Basın-İş, son beş ay içerisinde 44 gazetecinin gözaltına alındığını, 81’inin de çoğu kez kamu görevlilerinin saldırısına uğradığını bildirdi (3 Haziran).
CPJ Başbakanı kınadı: Gazetecileri Koruma Örgütü (CPJ) yetkilisi Nina Ognianova, Başbakanın CNN’den İvan Watson’a “dalkavuk” ve “ajan” demesiyle ilgili, “Gazeteciler için gerçek bir risk yaratıyor olmasa, bu sözler bir paranoyanın dışa vurumu olarak çok komik karşılanabilirdi… Başbakan ve Türk yetkilileri, medya düşmanlarını cesaretlendiren ve basın özgürlüğü konusunda tüyler ürperten sorumsuz ifadelerden kaçınmaya çağırıyoruz” dedi (3 Haziran).
ABD’ye gülünç geldi: ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf, Başbakan Erdoğan’ın, CNN muhabiri Watson’ın ajan olduğu yönündeki sözlerini, “gülünç ve saçma” olarak değerlendirdi (3 Haziran).
Avrupa polis şiddetini kınadı: Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Gezi direnişinin yıldönümünde yaşananlarla ilgili, “Türk polisinin göstericiler ve gazetecilere yönelik aşırı güç kullanımını kınıyorum” dedi; Türkiye’de insan haklarıyla ilgili endişelerin arttığını söyledi (1 Haziran).
FİDH cezasızlığı kınadı: Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FİDH), Gezi Parkı protestolarının yıldönümü için hazırladığı raporunda, barışçı göstericilere karşı şiddet kullanan polislere ceza verilmezken 5 bin 653 gösterici hakkında 97 dava açıldığını duyurdu (31 Mayıs).
AYM kararı memnun etti: Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi raportörü Josette Durrieu, Anayasa Mahkemesi’nin YouTube’un açılması yönünde aldığı kararını memnuniyetle karşıladığını açıkladı. Benzer açıklama AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatovic’ten geldi (30 Mayıs).
Karşı Direniş’e destek bildirisi: 150’yi aşkın haberci, Karşı gazetesinden hakları ödenmeden ansızın işten çıkarılan meslektaşlarını destekleyen bir bildiri yayınladı (28 Mayıs).
“Başbakanınki haber alma hakkına saldırı”: TGC, Başbakanın gazetecilere yönelik tehdit içeren sözlerini “halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına yöneltilmiş bir saldırı”; Yazgülü Aldoğan, Yılmaz Özdil, Melis Alphan gibi kimi köşe yazarlarına karşı açılan karalama kampanyasını da “basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün yeni bir ihlal” olarak değerlendirdi (26 Mayıs).
“Türkiye’de dramatik düşüş oldu”: Düşünce Suçuna Karşı Girişimin düzenlediği Düşünce Özgürlüğü Buluşması’na katılan ABDmerkezli Freedom House örgütü temsilcisi Dr. Karin Deutsch Karlekar, son bir yılda basın ve ifade özgürlüğünde Türkiye’de dramatik bir düşüş yaşandığına dikkat çekti; en büyük sorunun muhalif gazetecilere yönelik işten çıkarma politikası olduğunu ifade etti (25 Mayıs).
Düşünce Özgürlüğü Buluşması’nda uyarı: Düşünce Özgürlüğü için 9. İstanbul Buluşması’nda TGC başkanı Turgay Olcayto, TGS eski başkanı Ercan İpekçi ve Sınır Tanımayan Gazeteciler temsilcisi ve bianet’ten Erol Önderoğlu, Türkiye’de basın özgürlüğünün durumu ve “Medya ve Sosyal Medya’nın Rolü”nu aktardı (24 Mayıs).
İkinci günde, Norveç PEN temsilcisi William Nygaard, Article 19 yetkilisi Nathalie Losekoot ve Uluslararası PEN temsilcisi Eugene Schoulgin, Türkiye’nin demokrasi ve şeffaf toplum değerlerinden uzaklaşmaya dönüş işaretlerden endişe ettiklerini belirttiler. Nyggard, Türkiye’de yaşanmakta olanı “demokraside çürüme” ve “dini rekabet altında demokratik değerlerin ihlali” olduğunu savundu.Buluşma sonunda Prof. Dr. Chomsky telekonferansla etkinliğe bağlandı. Girişim sözcüsü Şanar Yurdatapan, internetten gezilebilen Düşünce Suçları Müzesi’nin açılışını yaptı.
G9 Başbakanı uyardı: G9 Platformu, Başbakana gazeteci hedef almaya ve şiddet diline başvurmaya bir son vermeye çağırdı. Açıklamada, Başbakanın Okmeydanı’daki eylemlere sert müdahale eden polisin sert tavrıyla ilgili “Nasıl sabrediyorlar anlamıyorum” diyen Erdoğan kınandı (24 Mayıs).
Gözaltılara kınama: TGS İzmir Şubesi, DHA muhabiri Mehmet Candan ve Habertürk muhabiri Emrah Yılmaz’ın İzmir’deki Soma eylemlerini görüntülerken “keyfi ve hukuk dışı bir şekilde” gözaltına alınmasını kınadı (23 Mayıs).
Konseyden Başbakana kınama: Basın Konseyi, Başbakanın televizyon ekranlarından, Yılmaz Özdil ve Yazgülü Aldoğan’a tepki gösterirken medya patronlarına yazarları işten çıkarmaları yönünde çağrı yapmasını “ifade özgürlüğüne ve basın özgürlüğüne yönelik ağır bir ihlal” olarak niteledi (21 Mayıs).
Alman Gazetecilerden Erdoğan’a kınama: Alman Gazeteciler Birliği (DJV) Genel Başkanı Michael Konken, Soma kazasından sonra yazdığı “Cehenneme kadar yolun var Erdoğan!” haberi nedeniyle ölüm tehditleri alan Spiegel muhabiri Hasnain Kazim’a sahip çıktı (20 Mayıs).
Konken “Eğer Soma’daki insanların öfkesi Türkiye Başbakanı’na yönelmişse, bu da medyada süssüz bir biçimde yer almalıdır. Erdoğan’ın parti taraftarlarının göz korkutarak basın özgürlüğünü ortadan kaldırmaya çalışmasına tahammül edilemez” dedi.
TGF’den Başbakana tepki: TGF Genel Başkanı Atilla Sertel, Başbakanın Soma’da 301 maden işçisinin hayatını kaybetmesinin ardından yine gazetecileri hedef alan açıklamasına tepki gösterdi (20 Mayıs).
Erdoğan’a kınama: Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) Başbakanın Soma olayıyla ilgili görüşlerinden Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil ve Posta yazarı Yazgülü Aldoğan’ı patronlarına şikayet etmesini kınadı: “Başbakanın televizyon ekranlarından, medya patronlarına yazarlarını kovması için çağrı yapması basın özgürlüğünü yok saymaktır.” (20 Mayıs).
Soma’da devlet terörü: TGC, Soma eylemleri sürecinde Başbakanın, korumalarının ve polisin eylemcilere ve habercilere yönelik tavrını “devlet terörü” olarak niteledi (19 Mayıs).
TGC, “İktidara yaranma adına nesnel haber ve yorumlardan kaçınmaları, haberleri sansürleme gayretleri ve nihayet aralarında BBC muhabirinin, bir gazete sahibinin de hedef gösterilmesine varan etik dışı davranışları meslek örgütü olarak üzüntümüzü daha da artırmaktadır” dedi.
Kocaeli’de gazeteci protestosu: Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti, Soma’da ölümlerin engellenmemesine karşı 14 Mayıs akşamı yapılan protestoyu izlerken çok sayıda habercinin polis şiddetine maruz kalmasını protesto etti. Kentte haberciler, “Şiddete Son” yazılı pankartla eylem düzenledi (17 Mayıs).
ÇGD polis şiddetini kınadı: Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Soma maden kazası ve ihmallere yönelik eylemleri izleyen gazetecilerin ve barışçıl eylem yapanların maruz kaldığı polis şiddetini kınadı: “Demokratik ülkelerde halkın güvenliği için görev yapan polis Türkiye’de halk güvenliği için en büyük tehdit haline geldi.” (17 Mayıs).
Soma’da bilgilendirme ağır aksak: GÖP Dönem Başkanı ve Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Manisa Soma’da 301 madencinin ölümüne yol açan olayla ilgili haber akışında “bilinçli yavaşlamayı” kınadı: “Kamuoyunun aydınlatılması açısından biran önce doğru ve hızlı bilgi paylaşımı sağlanmalı.” (14 Mayıs).
TGC’den 3 Mayıs mesajı: TGC, gerçekleri öğrenme hakkı için uğraş veren gazetecilerin 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü “ağır bir baskı altında” karşıladıklarını bildirdi.
UAÖ’den 3 Mayıs eylemleri: Uluslararası Af Örgütü 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde, İstanbul Galatasaray Lisesi önünde ve İzmir’de Karşıyaka Çarşı Girişi’nde Türkiye’de basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü hakkına saygı duyulmasını talep etti (3 Mayıs).
GÖP’ten yürüyüş: GÖP dönem başkanı Basın Konseyi’nın çağrısıyla, Cağaloğlu Meydanı’nda bir yürüyüş düzenlendi (3 Mayıs).
Haberciler, dağıtılan sarı kurdeleler göğsün sol tarafına taktı, siyah bantları da ağızlarına yapıştırdılar; gazetecileri Freedom House raporuna tepki göstermeye çağıran Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na “Raporu değil sizi reddediyoruz” mesajı gönderiler.
GÖP’ten soL’a destek: GÖP, evinde ayakkabı kutusu içinde 4.5 milyon dolar bulunan Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın şikayetiyle Sol Gazetesi hakkında “adil yargılamayı ihlal”den açılan dava için, “açık sansür” dedi. Yazı işleri müdürü Hafize Kazcı’nın 1 yıldan 3 yıla kadar hapsi isteniyor (2 Mayıs).
TGC polis şiddetini kınadı: TGC, polisin 1 Mayıs’ta görev yapan habercileri hedef seçerek tartaklamasını ve engellemesini kınadı: “1 Mayıs’ta yaşanan olayların izlenmesini engellemek için cop, gaz ve tazyikli suyla gazetecileri hedef seçen, yaralayan ilkel anlayışı kınıyor, bu tutumdan artık vazgeçilmesini istiyoruz.” (1 Mayıs).
Konseyden şiddete tepki: Gazetecilere Özgürlüğü Platformu dönem başkanı Basın Konseyi, “1 Mayıs’ta kent sokaklarını savaş alanına çeviren, gazetecilerin görev yapmaların engelleyen, yaralanmalarına neden olan polis şiddetini kınıyor, sorumlulardan hesap sorulmasının istiyoruz” şeklinde açıklama yaptı.
Vatan büro kapattı, ÇGD kınadı: ÇGD, Vatan Gazetesi Ankara bürosunun işveren kararıyla kapatılmasını “işçi kıyımı”na dikkate çekerek protesto etti (30 Nisan).
“Bunu 40 yılda görmedik”: Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti’ne yaptığı ziyarette, “40 yılda hiç görmediğimiz kadar medya tehdit altında. Kalemimizi artık elimizden alıyorlar diye ‘Yeter’ dediğimiz bir noktaya geldiğimizin farkındayım” dedi (19 Nisan).
Taraftar saldırısına kınama: Genç Gazeteciler Platformu, Aydınspor 1923 ile Göztepe arasında oynanan futbol maçını canlı yayınlayan Yeni Asır TV’nin spikeri Engin Anlı’nın saldırıya uğramasını kınadı (14 Nisan).
Platform, “Zaman zaman maruz kaldığımız çirkin saldırılar basın çalışanlarının ne kadar zor bir iş yaptığının göstergesidir. Mercilerin gereken önlemleri alması en büyük isteğimizdir” açıklaması yaptı.
CHP’den tekzip, Medya-İş’ten tepki: CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, AA muhabiri Abdulkadir Nişancı’nın Bayburt’ta saldırıya uğramasıyla ilgili, Hak-İş’e bağlı Medya-İş Sendikası’nın “AA muhabirine yapılan saldırının sorumluları CHP ve MHP Genel Başkanlarıdır” başlıklı basın açıklamasını tekzip ettirdi (10 Nisan).
Bunun üzerine Eser, CHP’nin basın özgürlüğüne engel olduğunu söyleyerek CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Gürsel Tekin’in, bir açıklamayla Medya-İş’i yandaş olarak nitelendirmesine tepki gösterdi.
CPJ’den Erdoğan’a mektup: CPJ, Başbakan Erdoğan’a yazdığı açık mektupta, Türkiye hükümetini bağımsız medyayı kısıtlayıcı adımlar atmakla eleştirdi ve geri adım atmasını istedi (10 Nisan).
Füsun için Avrupa Konseyi’nde girişim: Ailesi, yaklaşık sekiz yıldır tutuklu olan Özgür Radyo eski yayın koordinatörü ve bianet yazarı Füsun Erdoğan’ın tahliyesi için Avrupa Konseyi’nde Avrupalı Parlamenterlerle görüştü (9 Nisan).
Aile, Avrupa’da basın özgürlüğü gündemiyle toplanan Medya Alt Komite Başkanlığını yürüten Ankara Milletvekili Gülsüm Bilgehan, Yunanistan Eski Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis, Avrupa Konseyi Türkiye Raportörü Josette Durrieu, ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks ile de görüştü. Füsun Erdoğan adına düzenlenen konferansaysa Peter Omtzigt başkanlık etti. Avukat Duygu Sarısoy, dosyadaki hukuksuzluklara, haksız tutukluluğa işaret etti. CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün, Türkiye’de davanın kapsamına göre çifte standart uygulandığını savundu.
Konsey Başbakana tepkili: Basın Konseyi, 6 Nisan’da Başbakanın Sabah, Atv, A Haber, Yeni Şafak, Star, Türkiye, Akşam, Yeni Akit, TGRT Haber TV ve TV 24’ün yönetici ve genel yayın yönetmenleriyle basına kapalı gerçekleştirildiği toplantıya tepki gösterdi (8 Nisan).
Konsey, “İstanbul’daki Adile Sultan Sarayı’nda, bir kısım medyanın yöneticilerini özel olarak toplayan ve onlarla ‘çok gizli’ toplantı yapan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın bu tavrını, demokratik bir ülke basınının kabul etmesi olanaksızdır” dedi.
DİSK Basın-İş’ten “Dünya”ya uyarı: DİSK Basın-İş, Dünya gazetesinin 50 basın emekçisinin işten çıkarılmasını protesto ederek “Dayatılan sözleşmeler ve keyfi işten çıkarmaların yaşandığı Türkiye’deki basın iş kolunda ‘özgür basın’dan söz edilemez” dedi.
Marmaris saldırısına kınama: TGC, Marmaris Otogarı’nda 3 Nisan’daki bir toplantıyı izleyen Marmaris Televizyonu haber ekibinden kameraman Murat Arıkan ve Özgen Kemer’ın saldırıya uğramasını kınadı (7 Nisan).
Dört örgüt kınadı: TGC, Basın Konseyi, Türkiye Gazeteciler Gazeteciler Federasyonu, Türkiye Gazeteciler Sendikası, sı (TGS), 56 Gazeteciler Derneği ve Gümüşhane Gazeteciler Cemiyeti, Anadolu Ajansı Bayburt muhabiri Abdulkadir Nişancı’nın, Aydıntepe Belediye Başkanlığı’ndaki seçim sonuçlarına itirazları izlerken saldırıya uğramasını kınadı (4 Nisan).
Örgütler, Bayburt Valisi ve Emniyet Müdürü’nden sorumluları belirleyip yargıya teslim etmelerini talep ettiler.
“Azarlamak Başbakanın haddi değil”: TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Başbakanın Today’s Zaman muhabiri Tuğba Mezararkalı’ya sorduğu bir soru üzerine çıkışmasını eleştirdi; “Bir kere ister cumhurbaşkanı olsun ister başbakan olsun gazetecileri veya yurttaşları azarlamak kimsenin haddi değildir” dedi (5 Nisan).
Başbakana RSF ve IPI tepkisi: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu ve IPI Türkiye Başkanı Kadri Gürsel, Başbakanın AYM’nin Twitter lehine verdiği kararıyla ilgili sarf ettiği “AYM kararını milli bulmuyorum” sözlerini eleştirdi; “millilik” kavramının evrensel hukuk standartlarda yeri olmadığını açıkladılar. (4 Nisan).
Önderoğlu, “Başbakan şeffaf ve özgürlüklere saygılı bir internet mekanizması kurmak yerine 12 yıldır halen yargıyı eleştiriyorsa aynı demokrasi kültüründen söz etmiyoruz demektir” derken Gürsel, “Bu yerinde karara saygı duymadığını belirtmesi, başbakanın baskıcı ve otoriter dünya görüşü ve siyasi kültürünü ifade etmesi açısından son derece teşhir edici” şeklinde konuştu.
TİB yanıltıyor: Türkiye Barolar Birliği’nin yayınladığı YouTube yasağı kararı ve ilgili dilekçe, TİB’in Youtube’u kapatma gerekçesinin doğru olmadığını ortaya koydu (4 Nisan).
TİB yasağı, “Atatürk’ün anısına hakaret”e dayandırırken dilekçede yer alan Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki karar “siyasal ve askeri casusluk ile gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçuna atıf yapıyor. Ankara Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, “TBB’nin sayfasındaki karar 5651 sayılı kanundan bahsetmiyor. Bu yüzden hukuki dayanağı yok. Ancak böyle bir karar olmamasına karşın TİB’in erişim engelleme kararının 5651 sayılı kanunun 8. Madde 1/b bendinden verilmiş gibi göstermesi de hukuksuz. TİB’in bu konuda bir açıklama yapmalı” dedi.
TİB, yasak için “Bu internet sitesi (youtube.com) hakkında Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi’nin 27/03/2014 tarih ve 2014/358 sayılı kararına istinaden ve 5651 sayılı kanunun 8. Madde 1/b bendi uyarınca Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından KORUMA TEDBİRİ uygulanmaktadır” açıklaması yapmıştı.
Ankara Üniversitesi’nden Yrd. Doç Dr. Kerem Altıparmak, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun bireysel başvurularını değerlendiren Anayasa Mahkemesi, Twitter’a erişim yasağının ifade özgürlüğü ihlali olduğuna hükmedince 14 gündür erişilemez olan site açıldı (3 Nisan).
Twitter açılsın! Basın Konseyi, TİB’den Anayasa Mahkemesi’nin Twitter’a erişim engelinin kaldırılmasına yönelik verdiği kararı derhal uygulamasını talep etti (2 Nisan).
Konsey, “Twitter’a tekrar erişimin DERHAL sağlanması, demokratik hukuk devleti olmanın bir gereğidir” açıklaması yaptı.
ÇGD Önder’i özre çağırdı: ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’i, televizyon programcısı Enver Aysever’e küfrettiği ve tehditte bulunduğu gerekçesiyle özür dilemeye çağırdı (1 Nisan).
Soru Önergeleri
Taraf’a vergi incelemesi Mecliste: CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e, “Son birkaç yıldır vergi incelemesi adı altında Taraf gazetesine yönelik kasıtlı vergi incelemeleri düzenlenmesi, gazeteyi hedef alan AKP merkezli siyasi linç ve gözdağı verme operasyonunun bir parçası mıdır?” diye sordu (30 Haziran).
Kürt basını için araştırma önergesi: HDP, Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, Kürt basını üzerinde 30 yıldır yürütülen baskıları ve onlarca çalışanın öldürülmesini Meclis gündemine taşıyarak konunun araştırılmasını istedi; Hafız Akdemir, Musa Anter ve Safyettin Tepe gibi cinayetleri örnek olarak saydı (27 Haziran).
Neyi sansür edeceksiniz? CHP Milletvekili Aykan Erdemir, İnternet güvenliğiyle ilgili İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın cevaplaması istemiyle bir soru önergesi verdi. CHP’li, “Net Clean adlı uluslararası bir yazılım firması ile bugüne kadar hangi görüşmeleri yapmıştır? Söz konusu yazılım hangi ihtiyaçtan dolayı satın alınmak istenmektedir? Hangi kelimelerin veya İnternet kullanıcılarının erişime engelleneceği öngörülmektedir?” sorularını yöneltti (10 Haziran).
13 milyon TL resmi ilan: CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın sorusu üzerine Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2014 yılın ilk dört ayında Akşam, Güneş, Habertürk, Milat, Milliyet, Sabah, Star, Takvim, Türkiye, Vatan, Yeni Akit ve Yeni Şafak’a toplam 13 milyon 288 bin TL’lik resmi ilan verildiğini bildirdi (9 Haziran).
Gezi gözaltısı önergede: CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Umut Oran, Gezi protestolarının birinci yıl dönümünde CNN International muhabiri Ivan Watson’ın canlı yayında basın kartını göstermesine rağmen gözaltına alınmasını bir soru önergesiyle gündeme getirdi (3 Haziran).
Önergede, “Bianet muhabiri Elif Akgül, İstanbul’da olayları izlerken basın kartını göstermesine rağmen neden polisçe gözaltına alınmak istenip, tartaklandı?” diye de sordu.
Nedim Şener’e sansür Mecliste: CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya, gazeteci Nedim Şener’in ‘Hayırsever Terörist’ adlı kitabının reklam afişine sansür uygulanmasına neden gerek duyulduğunu sordu (27 Mayıs).
HDP’den “Nymphomaniac” önergesi: HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder,Lars von Trier’in Nymphomaniac adlı filmi hakkında Sinema Filmlerini Değerlendirme ve Sınıflandırma Üst Kurulu 14 Mart’ta verdiği “ticari dolaşıma ve gösterime giremez” kararını Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’e sordu (13 Nisan).
Soru önergesinde, “Kararda gözetilen ölçütler nelerdir? Kurul’un sanatta ifade özgürlüğü hakkını korumak yükümlülüğü var mıdır? Varsa bu hakkı nasıl korumaktadır?” soruları da yer aldı.
AİHM’e 10 yılda 50 bin başvuru: CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergesini AİHM Sekretaryası’nı kaynak göstererek yanıtlayan Dışişleri Bakanı, 10 yılda AİHM’e Türkiye aleyhinde 50 bin 249 başvuru yapıldığını açıkladı (11 Nisan).
AİHM’e Türkiye aleyhine 2002’de 3 bin 862, 2003’te 3 bin 538, 2004’te 3 bin 669, 2005’te 2 bin 486, 2006’da 2 bin 249, 2007’de 2 bin 812, 2009’da 4 bin 452, 2010’da 5 bin 792, 2011’de 8 bin 656, 2012’de 9 bin 53 başvuru yapıldığı ifade edildi.
Show TV kendisi çıkarmış: Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, televizyon çalışanlarının işten çıkarılmasıyla ilgili CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun sunduğu soru önergesine karşılık; “programların ne zaman ve hangi şekilde yayınlanacağını düzenleme ve kontrol yetkisi yayıncı kuruluşların editoryal bağımsızlığı kapsamındadır” dedi.
Arınç, önergeye “Saba Tümer ile Bugün isimli programın kanal yönetiminin kendi inisiyatifiyle yayından kaldırıldığı değerlendirilmektedir… Televizyon çalışanlarının işten çıkarılması konusu serbest piyasa ekonomisinde arz ve talep dengesine göre belirlenmekte olup, Bakanlığıma bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına girmemektedir” şeklinde yanıt verdi.
Dayanışma
TYB Ödülleri verildi: Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri, Twitter yasağının kalkması için AYM’ye yaptıkları başvuru sebebiyle İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Yaman Akdeniz ve Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Kerem Altıparmak, bağımsız kitapçılık mesleğine verdiği emekten dolayı 39 yıllık kitapçı Ahmet Atilla Gözendor’a verildi. 17 yıldır cezaevinde çevirmenlik yapan Tonguç Ok ile örgüt üyesine kitap sattığı için hapse mahkum edilen Mezopotamya Kültür Merkezi’nde kitap satış sorumlusu Mülkiye Demir Kılınç’a Özel Ödül verildi (5 Haziran).
İpekçi Ödülü Saymaz, Örsal ve Durmaz’a: Abdi İpekçi Yılın Gazetecisi ödülü Gezi direnişinde öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın dövüldüğü görüntülere ilişkin “68 Saniyede Linç” başlıklı haberiyle Radikal’den Saymaz ile fotoğraf dalında “Kırmızılı Kadın” adlı fotoğrafıyla Reuters’tan Örsal’a verildi. Haldun Taner Yılın Öykücüsü ödülüne ise Berna Durmaz layık görüldü.
Göktepe doğum gününde Ödül ve panelle anıldı: 17. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri, yazılı haber dalında Radikal’den İdris Egemen’e, görüntülü haber dalında CNN Türk’ten Ezgi Cankurtaran’a, Fotoğraf ödülünü de Radikal’den Serkan Ocak’a verildi (10 Nisan).
Bu yıl Jüri Özel Ödülü, dört eski bakanla ilgili fezlekeler görüşülürken, Meclis TV yayını kesince tabletiyle canlı yayın yapan CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur’a ve Gezi direnişinin simgelerinden biri haline gelen ‘Kırmızılı Kadın’ fotoğrafının sahibi Reuters foto muhabiri Osman Örsal’a verildi. Yerel Gazetecilik Ödülü, Büyük Torbalı gazetesinden Vedat Gökçay’a verildi. Tören öncesi, Celal Başlangıç moderatörlüğünde, Esra Arsan, Deniz Zeyrek ve Ragıp Duran’ın konuşmacı olduğu “İktidar kıskacında medya” başlıklı bir panel düzenlendi.
Ahmet Şık’a UNESCO ödülü: Uluslararası medya çalışanlarınca oluşturulan jüri, bu yıl UNESCO Guillermo Cano Dünya Basın Özgürlüğü ödülü için araştırmacı gazeteci Ahmet Şık’ı seçti (10 Nisan).
Jüri Şık’a bu ödülü, ifade özgürlüğünün güçlü savunucusu olarak kariyerini insan hakları ihlalerine karşı mücadeye adadığı için verildiğini belirtti.
Örgütlerden haberler
İfade özgürlüğünün 20 yılı konuşuldu: Türkiye Yayıncılar Birliği ve Friedrich-Ebert-Stiftung Türkiye Temsilciliği’nin düzenlediği ve TGC Başkanı Turgay Olcayto’nun kolaylaştırıcısı olduğu “Türkiye’de Yayınlama Özgürlüğü Mücadelesinin 20 Yılı Paneli”nde, bianet Proje Danışmanı Nadire Mater “Dünden Bugüne Yayınlama Özgürlüğü: BIA Medya Gözlem Raporları”, Hürriyet yazarı Sedat Ergin “Anaakım Medyanın Yayınlama Özgürlüğüne Değişen Bakışı”, avukat Fikret İlkiz “Yayınlama Özgürlüğü ve Hukuk” ve Düşünce Suçu(?!)na Karşı Girişim’den Şanar Yurdatapan “Düşünce Suçuna Karşı Girişim Takipte: Yayınlama Özgürlüğü Nereye?” başlığıyla sunumlar yaptılar (5 Haziran).
Başbakandan–Bakanlardan
“Gazeteciler fazla konuşmasın”: Yazılı ve görsel medyaya sesleniyorum. Allah aşkına şu anda 100 kadar vatandaşımız IŞİD unsurlarının elinde. Biz bunları sağ salim kurtarmanın gayreti içindeyken, siz tahrik etmek suretiyle ne elde etmeye gayret ediyorsunuz. Lütfen yazılı ve görsel medyadan bir şey rica ediyorum. Şu süreci tahrik ederek değil, lütfen yazmadan, çizmeden fazla da konuşmadan takip etmenizi istiyoruz. Tahrikler karşı tarafta aleyhte gelişmelere neden oluyor (16 Haziran, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Trabzon Toplu açılış töreninde IŞİD’in kaçırdığı şoförler ve konsolosluk görevlileriyle ilgili yayın yapan gazetecilere sesleniyor).
Başbakan malum gazeteyi hedef aldı: 25 Aralık için hazırlanan, darbe sonrası hükümeti yargılamak için kullanılacak fezlekedeki kriter, malum gazetenin aboneliği. Eğer üzerinde durdukları şahıs gazeteye abone ise fezlekeye almıyorlar, değilse zanlı olarak alıyorlar. Duydukları kinden dolayı yakın çalışma arkadaşlarımı fezlekeye alıyorlar. Hepsinin belgeleri elimizdedir… (7 Haziran, Başbakan, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin 21. Olağan Genel Kurulu’nda “malum gazete”yi eleştiriyor).
CNN’e “ajan” suçlaması: Başbakan, partisinin grup toplantısında, Gezi eylemlerinin yıldönümünde canlı yayın yaparken gözaltına alınan CNN International muhabiri İvan Watson için, “CNN’in dalkavuğu da bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Bunların tarafsız basın gibi bir şeyi yok. Bunlar ajan görevi görüyor. Günler öncesinden iftira kareleri hazırlayanlar da avcunu yaladı” dedi (3 Haziran).
Gül’e Harvard’da sert soru: Dr. Emrah Altındiş, Harvard Üniversitesi’ndeki bir panelde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Gezi olaylarında hayatını kaybedenlerden, Ethem Sarısülük ve Berkin Elvan’dan, gaz fişekleriyle gözlerini kaybedenlerden, kadın cinayetleri, iş kazaları ve Roboski’den bahsettikten sonra “Böyle bir devletin başında olmaya utanmıyor musunuz” ve “Türkiye’de insanlar ölürken geceleri nasıl uyuyorsunuz” sorularını yöneltince Gül’ün “Kimse sana böyle soru sorma hakkı vermez öyle kolay kolay” sözleriyle karşılaştı; ardından soruya yanıt verdi. Altındiş de, “Türkiye’de dayak yerdim” dedi. Korumalar Altındiş’i susturmaya çalıştı (30 Mayıs).
BBC Muhabiri hedefte: Kimi medya kuruluşlarının, kimi partilerin bu değirmene su taşıdığını biliyoruz. Bazı Türk muhabirlerinin de meslek şereflerini bir kenara bıraktı. İşte en son uluslararası medya kuruluşunun muhabiri olan Türk gazetecinin, iki kadını figüran olarak kullandığını, yalan haber yaparak bütün dünyaya servis ettiğini gördük. Aslında bu kadınlar başı açık. İkisinin de başları örtük. Üstü şişhane altı kaval. Sırıtıyor. Ya göründüğün gibi ol. Bununla bizim insanımızı farklı gösterecek. Böyle bir gayretin içine giriyor. Ama devran değişti. O aleyhe bir kampanya yapacağını zannederken, suçüstü yakalanıyor. Gezi olayları esnasında, 17-25 aralık darbe girişimi sırasında, mesleki onurlarını nasıl çiğnediklerini gördük
Bazıları çıkıyor diyor ki AB noktasında ne oldu? İşler durdu. Bunu söyleyen köşe yazarlarına medya mensuplarına sesleniyorum. Biz iktidara geldiğimizde bir fasıl açılmış mıydı? Biz geldik, fellik fellik şu kişi o zaman başbakan dahi değildi. Genel başkan olarak 15 gün içinde 14 ülke dolaştım, ABD de dahil… Türkiye hükümetine yapılan ayrımcı tavır bize zarar vermez ama Avrupa değerlerini örseler. Biz manşetlerle gelen bir hükümet değiliz, manşetlerle de gitmeyiz… (27 Mayıs, Başbakan grup konuşmasında, Soma’da habercilik yapan BBC Türkçe Servisi muhabirini hedef aldı).
Der Spiegel hedefte: Burada bir kısım medya ve bazı örgütler ne yazık ki Soma faciasını kendileri için ranta dönüştürmek için Türkiye Başbakanı’na farklı şekillerde hakaretler ediyorlar. Bir tane kendini bilmez derginin attığı manşet manidardı. Şahsımı cehenneme gönderiyordu. Nasıl biliyorsa cehennemin yolunu?… (24 Mayıs, Başbakan, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin 10. Kuruluş yıldönümünde Köln Lanxess Arena Spor Salonu’ndaki konuşmasında maden cinayetiyle ilgili haberinde “Canın Cehenneme Erdoğan” başlığı atan Der Spiegel dergisini hedef aldı ).
Şimdi de hedef Twitter kullanıcıları: Soma’yı da bilmezler, haritada yerini bile bilmezler. Dünyayı kendi oturdukları semtten ibaret bilirler. Lüks kafelerde otururlar, deniz gören yalılarında boğaza nazır villalarında otururlar. Ellerinde akıllı telefonlarıyla ahkam keserler, yalan söylerler. Twitter’da attıkları tweet gündem listesine girmiyorsa bunlar için hiçbir konu önemli değildir. Bunlar kendileri 140 karakter yazınca dünyayı kurtaran adam zannederler. Bir yoksul ailenin sofrasına diz kırıp oturamazlar (23 Mayıs, Başbakan AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda).
Erdoğan’dan yine sözlü saldırı: Başbakan Halktv’ye konuşan Yılmaz Özdil’e “sürüngen”, Twitter’dan ölen madencilerin “kar uğruna öldüğünü” yazan Yazgülü Aldoğan’a “alçak” dedi. Erdoğan, madenci yakınlarının sözlerini yansıtan BBC Türkçe Servisi’ni figüran bulmakla suçladı.
‘’Her türlü yalan, iftira var. Her türlü alçakça, haince, insafsızca davranış var… Çıkmış bir insan müsveddesi, Soma’daki madencilerin bizim Manisa’da yaptığımız mitinglerde baretleri ile katılışlarını gerekçe göstererek diyor ki ‘Bunlar buna müstehaktır… Bir başkası çıkmış, yine aynı patronun dalkavuklarından, o da diyor ki ‘ne şehit ne gazi bunlar Niyazi…’ Bu da bu kadar alçak..Bir başkası, uluslararası bir televizyonun Türkiye’deki muhabiri gidiyor, iki tane figüran buluyor ve madenci yakınıymış gibi onlara rol yaptırıyor. Bunu da bütün dünyaya servis ediyor. Bir başka zavallı, ‘AK Parti’ye oy verenler evlat acısı yaşasın’ diye tweet atıyor. İçerideki bu fırsatçılar, dışarıda uluslararası basına da yalan iftira ne varsa servis edip kendi ülkesine, düşmanın yapamayacağını yapmaya yelteniyor (20 Mayıs, Başbakan, AKP Meclis Grup Toplantısı’nda Soma madenindeki iş cinayetini ve hükümeti eleştiren gazetecileri sesleniyor).
Özdil ve Aldoğan’a tepki: Ahlak değerleriyle yakından uzaktan alakası olmayan bazı tipler de bizim mitinglerimize geldiler diye bunlara müstahak diyecek kadar alçaktırlar. Şimdi ben soruyorum. Bu yazıyı yazanların patronları acaba bunları kendi gazetelerinde nasıl barındırıyor. Diyorum ki sen bir patron olarak bunları hala kapıya koyamıyorsan sen de aynı zihniyettesin. Benim o şehit vatandaşlarıma bunlar müstahaktır diyor. Bunlar ne şehittir ne gazidir nokta nokta diyenler de aynı zihniyettedir. Zaman zaman bir yerlere gelip de bazı eylemleri düzenleyenler bu ifadeye karşı tavırlarını koysunlar da samimiyetlerini görelim (19 Mayıs, Başbakan, ATO Congresium’da “Ayrı Coğrafyalarda Aynı İmza” başlıklı törende Soma faciasının ardından “müstahaktır” yorumunu yapan Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil ve “Onlar ne şehit ne gazi, kar yoluna gitti Niyazi” yorumunu yapan Posta yazarı Yazgülü Aldoğan’a tepki gösterdi ).
Davutoğlu da gazeteciye sert: Dışişleri BakanıDavutoğlu, Danimarka Dışişleri Bakanı Martin Lidegaard ile düzenlediği basın toplantısında “Sizin basın özgürlüğü tanımınız ve anlayışınıza göre bir başbakanın bir medya grubuna yönetici atayıp, haberleri ve altyazıları kontrol etmesi normal mi? Yine bir başbakanın, bir başka medya grubu liderini arayıp, bir haberin kaynağıyla ilgili soru sorması, tehdit etmesi normal mi” sorusunu soran Zaman gazetesi muhabirine sert tepki gösterdi (17 Mayıs).
“Eğer bir dışişleri bakanının basın toplantısında bir basın mensubu, o ülkenin başbakanına doğrudan ya da dolaylı hakaret ederek bir soru sorabilecek hürriyete sahipse ve buradan rahatlıkla evine gidebilecekse yarın görevini rahatlıkla yapabilecekse başka bir basın toplantısında da rahatlıkla bu soruyu soracaksa sorabiliyorsa aslında bir cevap vermeye gerek yok. Türkiye’deki özgürlüğün en açık işareti budur.”
Feyzioğlu’na kızdı, toplantıyı terk etti: Başbakan, Danıştay’ın kuruluş yıldönümü töreninde Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun “Varsın yürekleri taşlaşmış olanlar daha önce yaptıkları gibi kızsın” sözlerine sinirlenerek önce “yalan konuşuyorsun, edepsizlik yapıyorsun, Van’da neler yapıldığından haberin var mı?” dedi, ardından ise salonu terk etti (10 Mayıs).
Cumhurbaşkanı da sakinleştiremeyince Başbakan salonu terk etti. Gerginlik nedeniyle toplantı plaket törenine geçilemeden bitirildi.
Davutoğlu Freedom House’a kızdı: Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’yi “yarı özgür ülkeler” kategorisinden “özgür olmayan ülkeler” kategorisine gerileten ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’un raporunu eleştirdi; “Türkiye’deki gazeteciler Kuzey Kore’deki şartlara mı sahipler? Türkiye’ye ikinci sınıf ülke muamelesi yapılmasına müsaade etmeyiz” dedi (9 Mayıs).
Medyamız en özgürmüş: Freedom House Basın Özgürlüğü Raporu’na tepki gösteren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Gazetecilerimiz “kısmen özgür” denilen ülkelerden de “özgür” denilen ülkelerden de daha özgür. Gazetecilerimizin de bu raporu reddetmelerini bekleriz” dedi (2 Mayıs).
CHP’den Freedom House’a destek: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye medyasının özgür olmadığını belirten Freedom House örgütünün raporuna destek verdi (2 Mayıs).
Kılıçdaroğlu, “Hükümetin havuz medyası olduğunu biliyoruz. 1000’in üzerinde gazetecinin görevlerine son verildiğini biliyoruz. 44 gazetecinin hapiste olduğunu biliyoruz. İnsanların bilgi edinme hakları ellerinden alınıyor. Havuz medyasında aynı manşetleri görüyorsunuz. Böyle bir demokrasi olmaz. Elbette uluslararası kuruluşlar medyanın özgür olmadığını biliyorlar ve yayınlıyorlar” dedi.
Başbakan Doğan ve Ciner’e çattı: Ülkemdeki Gezi olaylarında, bize karşı tavırlar takınanlar, başta yazılı görsel medya sosyal medya olmak üzere özellikle sesleniyorum. Orada 12 tane ağacın yeri değiştirilmişti. Bundan dolayı Türkiye’yi birbirine katmak isteyebileceğinizi zannediyordunuz. Burada 529 insanın idamına suskun kalmanızı, 693 idama suskun kalmanızı siz neyle izah edeceksiniz? Onlar insan değil mi? Onlara karşı ben sesleniyorum. Ey Doğan Grubu şimdi ne diyeceksin, ey Ciner grubu şimdi ne diyeceksin. İsim vererek konuşuyorum. Çünkü medyanın da bir namusu olmalıdır (Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında Gezi olaylarını hatırlatarak medyayı eleştirdi).
Başbakan bir kısım medyaya soğuk: Bundan önce de medya bir takım şeyler söylüyordu. Sonra ters köşe oldunuz. Yine ters köşe olabilirsiniz. Bizim sağımız solumuz belli olmaz. Aramızda bu işi hallederiz (23 Nisan, Başbakan, gazetecilerin yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili sorularına yanıtlıyor).
Twitter hizaya geliyor: Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Twitter’ın BAŞÇALAN ve HARAMZADELER gibi hesapları buzlayarak gizlemesiyle ilgili kararını olumlu bulduğunu söyledi; “Twitter hizaya geliyor” dedi (20 Nisan).
Twitter’a vergi tehdidi: Bu şirketler iyi niyete sahiplerse Türkiye’deki süreklilik sağlayan faaliyetlerinden dolayı temsilcilik açmalılar. Eğer açmıyorlarsa kanun çerçevesinde bu sosyal medya şirketlerine ilan verenlerin KDV’sini yüzde 18 yerine yüzde 36 olarak uygularız. Bu yapılabilir bir şey (15 Nisan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Twitter’ın Türkiye’de ofis açması ve Türk vergi sistemine dahil olmasını istedi).
Başbakan manşetlere, AYM’ye çattı: İnsanları hukuksuzca dinlediler, ahlaksızca yayınladılar. Ben gazeteciyim köşe yazarıyım diye çıkanlar, devletin sırları üzerinden haftalarca ahlaksız bir şekilde yorum yaptılar… Açık açık söylüyorum. Hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak.
Siyaset tarihi, demokrasi tarihi bu ihaneti, alçaklığı, insanlık dışı saldırıları asla unutmayacak. O atılan manşetleri unutmadık, unutmayacağız. Basın ahlak ilkelerinin ayaklar altına alınarak manşetlerin, satırların, sütunların, köşelerin, vahşilerin elindeki mızrak gibi nasıl kullanıldığını asla unutmayacağız…. Bireysel başvuruyu getiren iktidar biziz. Adı üzerinde, bireysel başvuru. Ama eğer siz kalkar bireysel başvuru değil de bütüncül bir anlam taşıyan, bütüncül bir yasa veya bir orada uygulamayı getirme kararını alacak olursanız, tarih sizi affetmez. Siz bununla sadece uluslararası ticari şirketlere, Twitter’a, Youtube’a, Facebook’a hizmet etmiş olursunuz. Bu yaklaşım aceleci ve yanlış bir yaklaşım (8 Nisan).
Arınç AYM’den düzeltme istedi: Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararıyla Türk yargısının kararlarını geçersiz sayacak bir sonuca ulaştığını söyledi; “Bence çok yanlış bir karardır, bunun düzeltilmesi gerekir” dedi (7 Nisan).
Bakan’da saygı duymuyor: Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Anayasa Mahkemesi’nin Twitter yasağına son verilmesini isteyen kararıyla ilgili, “Anayasa Mahkemesi çizilen sınırları aşmıştır” dedi (5 Nisan).
Başbakan muhabire çıkıştı: Başbakan Erdoğan, Azerbaycan ziyareti öncesi havaalanında kendisine, esas kayıtlarında Kuranıkerim’le dalga geçtiği öne sürülen Egemen Bağış’ın partiden ihracının gündemde olup olmadığını soran Today’s Zaman muhabiri Tuğba Mezararkalı’ya, Bağış’ı savunduktan sonra, “O müfterilerle aynı yerde durma, bence oradan ayrıl” diye çıkıştı (4 Nisan).
Başbakan AYM’ye saygısız: Başbakan Erdoğan, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada Anayasa Mahkemesi’nin Twitter’in açılması lehindeki kararıyla ilgili “Karara uymak durumundayız ama saygı duymak zorunda değilim. Bu karar saygı duymuyorum” dedi (4 Nisan).
‘’Özgürlük noktasında temel haklar noktasında AYM’de bunca bekleyen dosyalar varken, iki gün önce AYM’nin direkt kendilerine başvurmak suretiyle böyle bir karar almasını ben doğrusu milli bulmuyorum. Bunun yanında ABD’li şirketin savunması yapılırken, bizim milli ahlaki her türlü değerlerimiz bir kenara konuluyor.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise, ertesi gün, AYM kararıyla ilgili “Gurur duyduğum bir olaydır” dedi.
“Twitter’e tedbir ulusal güvenlikten”: Brüksel’de NATO’daki Dışişleri bakanları toplantısında AB Komisyonu genişleme ve komşuluk politikasından sorumlu üyesi Stefan Füle ile NATO Karargahında görüşen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Bütün ülkeler, kendi vatandaşlarının ve ulusal güvenliğinin hukukunu korumakla yükümlüdür. Her ülke kendi ulusal güvenliği söz konusu olduğunda, her türlü tedbirleri alır. Tamamen kapatma olmamıştır Twitter’a geçici tedbir konulmuştur, ümit ederim ki bir an önce çözüm bulunur” dedi (2 Nisan).
AA seçimde objektifmiş: Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 30 Mart Yerel Seçimler sırasında Anadolu Ajansı’nın nesnel habercilik yaptığını söyledi; Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’li yetkilileri Ajansı yersiz yere itham etmekle suçladı (2 Nisan).
Arınç, “Taraf gazetesinin haberlerine bakılırsa, Ajansın başındaki Genel Müdür Sayın Kemal Öztürk, o akşam (seçim akşamı) bir 15 dakikalığına AK Parti Genel Merkezi’ne uğramıştır. Bunda ne olabilir? Öncelikle bu gafiller şunu iyi bilmeli, Sayın Kemal Öztürk devlet memuru değil, devlet memuru statüsünde değil. Sarı basın kartı sahibi serbest bir gazeteci, yıllardan beri gazetecilik yapıyor” dedi.
Tartışmalı işten çıkarmalar- Ayrılmalar
Akşam işten çıkardı: Akşam gazetesi, dokuz yıllık muhabiri Zana Yavuz’un işine son verdi. Yavuz, twitter’da “Akşam gazetesinde işten çıkarılanlar arasına katıldım. Yeniden yapılanacaklarmış bana ihtiyaç yokmuş. Öyle dediler” dedi (30 Haziran).
Övet’in işine son: Beyaz TV yönetimle sorun yaşadığı iddiasıyla sunucu Esin Övet’in görevine son verdi (28 Haziran).
Öğünç’ün işine son: Radikal gazetesi yazarı Pınar Öğünç’ün işine son verdi. Olayı Twitter hesabından duyuran Öğünç, “Uzun lafın kısası, sekiz senedir çalıştığım Radikal’den atılmış olmamdır..Dijital yayınla birlikte, 2006’dan beri farklı servislerde ve konumlarda sürdürdüğüm işime son verilmesinin de beni aşan bir manası var” dedi (22 Haziran).
Tazminatsız atamazsınız: ATV’de “Kahvaltı Haberleri”ni sunarken “çay” ve “maaş” diyalogu yüzünden tazminatsız şekilde işine son verilen Hilal Ergenekon kanala açtığı davayı kazandı. Mahkeme, Ergenekon’a tazminatlarının ödenmesi gerektiğine hükmetti (22 Haziran).
Akyol ve Laçiner’ın yazılarına son: Star gazetesi, AKP’yi eleştiren yorumlarda bulunan yazarları Mustafa Akyol ve Sedat Laçiner’in yazılarına son verdi (15 Haziran).
İşten ayrılıp TGRT’ye dava açtılar: Uzun süredir çalışanların ücretlerinin ödenmesinde önemli sorunlar yaşanan İhlas grubuna bağlı TGRT kanalında çalışan Diplomasi Muhabiri Akın Altay ve muhabir Merve Yakan kuruma dava açarak ayrıldı (14 Haziran).
İşe iade davasını kazandı: FOX TV’de 3,5 yıl haber koordinatörü olarak çalıştıktan sonra işine son verilen Lütfiye Pekcan’ın işveren aleyhinde açtığı işine iade davasını kazandı. Bakırköy İş Mahkemesi’nde görülen davada mahkeme, ihbarsız ve kıdem tazminatı verilmeden işine son verilen gazeteci lehine karar verdi (6 Haziran).
İnceoğlu işten çıkarıldı: Cumhuriyet gazetesi, 10 aydır gazetede çalışan Murat İnceoğlu’nu işten çıkardı. Gazeteci, twitter hesabından, “19 yıl aradan sonra yine işten çıkartılmış olmak biraz eskiyi hatırlattı” yazdı (6 Haziran).
Aktuğ işten çıkarıldı: Akşam gazetesinde dokuz yıllık çalışanı ve köşe yazarı Elif Aktuğ’un işine son verdi. Aktuğ, Facebook hesabından, 2005 yılında başlayan AKSAM gazetesi maceram bugün nihayetlendi! Yazılarımı www.elifaktug.com ‘dan yayınlamaya devam edeceğim” yazdı (3 Haziran).
Karşı çalışanlarından açıklama: 47 gündür direnişte olan ve gazeteyi işgal eden Karşı Gazetesi çalışanları işgali bitirdiklerini açıkladı. Alacaklarının bir kısmını patrondan aldıklarını belirten Karşı direnişçileri içerde kalan hakları için hukuki mücadelelerinin devam edeceklerini açıkladı (3 Haziran).
Afyon’da işten çıkarmaya protesto: Afyonkarahisar’da bir grup medya çalışanı, işten çıkarılan kameraman Ferhat Karadağlı ve gazeteci Mecnun Sancak’a destek için Anıtpark’ta toplandı; sessiz eylem yaptı (17 Mayıs).
36 çalışanın işine son: Vatan ve Milliyet gazetelerinin birleşmesi, köşe yazarı Asaf Savaş Akat ile Elif Ergu dahil 36 gazete çalışanının işten çıkarılmasına neden oldu (17 Mayıs).
NTV ve Kral TV’de işten çıkarmalar: Doğuş Grubu, tenkisat gerekçesiyle NTV ve Kral TV’de birçok çalışanının işine son verdi. Gece-Gündüz programının deneyimli muhabirleri Yavuz Harani, Emrah Kolukısa, program kameramanları Haluk Asar, Hakan Öcal, Gökhan Kalan, muhabir Nuh Köklü, prodüktörler Mehveş Hıncal, Serkan Ünver, Trabzon Bürosu’nda görev yapan kameraman Abidin Kama’nın görevlerine son verildi (13 Mayıs).
NTV’de daha önce Diyarbakır Bürosu’nda tenkisat yaşanmış ve bir muhabir ile bir kameramanın işine son verilmişti.
Nisan’da 200 çalışan işsiz: DİSK Basın İş, bir raporunda, Nisan ayında 200’den fazla medya emekçisinin işsiz kaldığını bildirdi; siyasi baskılar ve dava tehditleri birçok yayın organının mali sıkıntıya girmesine sebep olduğunu, faturanınsa basın emekçilerine kesildiğini duyurdu (5 Mayıs).
Shopping TV’de 40 işsiz: Shopping TV’de çalışan 40 kişinin işine son verildi. Hiçbir açıklama yapılmadan işlerine son verilen çalışanlar, kendilerine ödenmeyen birikmiş maaş alacakları, ihbar ve kıdem tazminatları için yasal yollara başvurdular (28 Nisan).
Yeni Asır TV’de 40 işsiz: TGF ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Genel Başkanı Atilla Sertel, Turkuvaz Medya Grubu bünyesinde faaliyet gösteren Yeni Asır Televizyonu’nun kapatılarak 40 kadar çalışanın işsiz kalmasını kınadı (25 Nisan).
Eski Taraf çalışanlarından dava: Taraf gazetesi eski yayın yönetmeni Oral Çalışlar, dönemin yazı işleri müdürleri Markar Esayan, Tuncer Köseoğlu ve Kurtuluş Tayiz, eski yazar Yıldıray Oğur’un haksız şekilde işten çıkarıldıkları” gerekçesiyle gazeteye dava açtıkları iddia edildi (14 Nisan).
Karşı kapandı, çalışanları eylemde: Karşı gazetesinin işvereni, bir yıl çalışma teminatı verdiği halde, uyarıda bulunmadan gazeteyi kapatma kararı alarak çalışanların işine son verdi (14 Nisan).
Genel Yayın Yönetmeni Kutlu Esendemir ve 40 kadar gazete çalışanı, maaşları, ihbar tazminatı ve mesai ücretlerini alana kadar gazete binasını terk etmeme kararı aldılar. Çalışanlar Karşı Direniş adında bir gazete çıkartarak seslerini sosyal medyada duyururken TGS, DİSK-Basın İş, RSF, gazetecilere destek verdi.
Dünya’da 50 işten çıkarma: Dünya gazetesinde esnek çalışmayı kabul etmeyen 50 gazetecinin işine son verildi. Çalışanlarının ücretlerini düşürmeye ve esnek çalışma modelini kabul ettirmeye çalışan gazete yöneticileri, 40 gazeteciyi bireysel iş sözleşmesine imza atmadıkları, 10 gazeteciyi de finansal sıkışıklık olduğu gerekçesiyle işten çıkardı (8 Nisan) (SON).

Sayfa Başı