MEDYA GÖZLEM VERİTABANI
ENGLISH
BİA MEDYA GÖZLEM / OCAK-ŞUBAT-MART 2014
Düzenlemeler, Tepkiler, Hak Aramalar
2014 1. Çeyrek Medya Gözlem Raporu - Düzenlemeler, Tepkiler, Hak Aramalar
Erol Önderoğlu - Bia Haber Merkezi 02/05/2014

İnternet siteleri için düzenleme: AKP, İnternet sitelerini Basın Kanunu kapsamına alan, İnternet haber sitesi çalışanlarını basın işçisi sayan, gazete ve dergilere getirilen cezaların siteler için geçerli hale getiren düzenlemeyi TBMM’ye sundu (13 Mart).
Düzenleme, site yayınının kapatılması yerine gazete çalışanlarına basın kartı verilmemesi ya da resmi ilan ve reklamdan yoksun bırakmayı, site yayınlarının altı ay saklanmasını öngörüyor. Sitelerde, sahibinin varsa temsilcisinin ve sorumlu müdürün adları ve adresleri, haber sitesinin faaliyet gösterdiği işyeri adresiyle yer sağlayıcının adı, adresi ve ticari unvanı, ana sayfadan doğrudan ulaşılabilecek şekilde yer alacak.
Basın Kanunu’nda yer alan ‘beyanname verilmesi’ şartı, internet siteleri için de geçerli olacak. Siteler, cevap ve düzeltme hakkına da yer vermek zorunda olacaklar. Yayım durdurma müeyyidesi sebeplerinin ortaya çıkması halinde internet yasasındaki erişimin engellenmesi veya içeriğin yayından çıkarılmasını gerektiren durumlar nedeniyle sorumluları hakkında adli makamlarca kovuşturmaya başlanabilecek. Bu durumdaki haber sitelerinin resmi ilan hakkında kısıtlamaya gidilebilecek ve basın kartı hakları kısıtlanabilecek.
Problemli İnternet Kanunu geçti: İnternet Sansürü yaygınlaştıran yasayla ilgili Cumhurbaşkanı Gül’ün “bir iki noktada pürüz var” dese de imzaladığı kanunda, kamuoyundan gelen yoğun tepkiler nedeniyle bir Torba Kanun kapsamında değişikliğe gidildi (26 Şubat).
Kanuna göre, “özel yaşamı” korumak adına Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) Başkanı’nın tedbir amaçlı vereceği erişimin engellenmesi kararı, 24 saat içinde Sulh Ceza Mahkemesi onayına sunulacak. Hakim, onayına sunulan konuyla ilgili 48 saat içinde karar verecek.
Buna göre, yeniden tanımlanan trafik bilgisi, taraflara ilişkin IP adresi, verilen hizmetin başlama ve bitiş zamanı, yararlanılan hizmetin türü, aktarılan veri miktarı ve varsa abonelik bilgilerini içerecek. TİB yalnızca mahkemelerce talep edilen trafik bilgileri isteyebilecek. Trafik bilgisi ancak bir suç soruşturması veya kovuşturması kapsamında mahkemelerce talep edilmesi halinde TİB Başkanlığı’nca içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı veya erişim sağlayıcıdan alınarak, verilecek.
MİT Tasarısı endişe kaynağı: TGC, TBMM İçişleri Komisyonu’ndan geçen MİT Kanunu basın özgürlüğüne darbe vuracağını, gazetecilerin haber kaynaklarını açıklamama hakkını ortadan kaldıracağını duyurdu (25 Şubat).
Açıklamada, “Haber yapan gazeteciler, eser sahipleri, sorumlu müdürler, yayın sahipleri ve hatta basımı yapanlar bile, işkence yapan kişilere öngörülen cezalara eşit bir yaptırım tehdidiyle karşı karşıya kalabilecektir” denildi.
Azami tutukluluk 5 yıl: Tutukluluk için somut delil şartı getiren ve azami tutukluluk sürelerini 10 yıldan 5 yıla indiren Demokratikleşme Paketi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi (21 Şubat).
Yasa, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. Maddesi gereğince kurulan Ağır Ceza Mahkemeleri’ni de kaldırdı.
MİT haberi yapmak yasak: Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda köklü değişiklikler getiren teklif Meclis Başkanlığı’na sunuldu (19 Şubat).
AKP Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Çankırı Milletvekili İdris Şahin’in imzasını taşıyan teklifte, “MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin, veya MİT mensuplarına ilişkin bilgi ve belgeleri radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanması halinde süreli veya süresiz yayın sahibi, içerik sağlayıcı, eser sahibi, muhabir, yazar, sorumlu müdür, yayımcı ve basımcı ile yayanlar hakkında 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası” getiriliyor.
Dinleme ve izleme konusunda yurt dışındaki tüm hatlar ile yurt içindeki halka açık ankesörlü telefon hatları ile Türkiye’deki yabancıların telefonlarının dinlenmesini MİT müsteşarının izniyle dinleme yetkisi veriliyor.
Teklifte, “(…) diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlardan bilgi, belge, veri ve kayıtları alabilir, bunlara ait arşivlerden, elektronik bilgi işlem merkezlerinden ve iletişim altyapısından yararlanabilir ve bunlarla irtibat kurabilir. Bu kapsamda talepte bulunulanlar, kendi mevzuatlarındaki hükümleri gerekçe göstermek suretiyle talebin yerine getirilmesinden kaçınamazlar” deniyor. Buna göre medya kuruluşlar bünyesinde mevcut tüm veri, belge ve kayıtlar kurumsal olarak MİT’e istendiği anda verilmek zorunda. Aksi takdirde iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
“Suç ısrarı”na tutuklama gelebilir: Özel yetkili mahkemeleri kaldırmayı amaçlayan ve Meclise sunulan 22 maddelik paket içerisinde, “mükerrir”, “itiyadi suçlu” ve “suçu meslek haline getiren kişi” için tutuklama kararı öngörülüyor. Taraf gazetesi, düzenlemenin, iktidarı kızdıran, eleştiride ısrar eden gazeteci, aydın ve hak savunucularına tutuklama getirebileceğini bildirdi (8 Şubat).
Azami tutukluluk beş yıl olacak: Başbakan Erdoğan, 2 Şubat’ta Dolmabahçe’de yaptıkları “Demokratikleşme Zirvesi” ile tutukluluk sürelerinin beş yıla çekilmesi konusunda çalışma yaptıklarını açıkladı (3 Şubat).
Erdoğan, “ Tutukluluk süresi daha önce 10 yıldan 7,5 yıla indirilmişti. Biz dün yaptığımızı çalışma ile bunu 5 yıla indiriyoruz. Meclisten bunun da çıkmasıyla yüzlerce binlerce insan istifade edecek” diye konuştu. Bu durumda, Ergenekon davasından tutuklu olan gazeteci Tuncay Özkan ve MLKP Davasından tutuklu olan Füsun Erdoğan için tahliye umudu doğuyor.
Modacıya teşekküre ceza: RTÜK, sanatçı Bülent Ersoy’un Show TV’de yayınlanan programında sarf etiği “Elbisemin yaratıcısı Nur Yerlitaş’a teşekkür ediyorum” sözlerine “Gizli ticari iletişime izin verilemez” ilkesine aykırı yayın yapıldığı gerekçesiyle para cezası verdi (3 Şubat). Show TV önceki ayın reklam gelirlerinin yüzde 1′ini ceza olarak ödeyecek.
CHP işbirliği önerdi: CHP milletvekili Umut Oran, Meclise sunulan değişiklikle İnternet sansürünün yaygınlaştırılacağı uyarısında bulundu (3 Şubat).
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan’a da seslenen Oran, “Halkımıza internet özgürlüğünü yasaklayan, internete sansür getiren bu yasa derhal geri çekilmeli. Meclis’te yine sivil toplum örgütlerinin katılımıyla, katılımcı çoğulcu bir anlayışla uluslararası standartlarda bir düzenleme ve denetleme yapılacaksa bunu hep beraber yapalım. Beraber çalışmaya hazırız. Ama oldu bittiye getirerek buraya sansür getirilmesine müsaade etmeyeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CHP İzmir milletvekili ErdalAksünger ile yaptığı görüşmede, Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) “Kişisel Verilerin Korunmasına İlişkin Ulusal ve Uluslararası Durum Değerlendirmesi ile Bilgi Güvenliği ve Kişisel Verilerin Korunması Kapsamında Gerçekleştirilen Denetim Çalışmaları” raporuyla ilgili itirazlarını dinledi ve bilişim alanındaki bazı konularda görüşlerini aldı.
İnternet sansürü protesto edilemedi: “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri” başlığıyla Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildikten sonra TBMM Genel Kurulu’na sunulan ve İnternet sansürünü genişleten kanun teklifiyle ilgili bir çok ilde protesto düzenlendi (18 Ocak).
Sosyal medya özellikle Twitter’da #internetkanunuistemiyoruz, #sansurudurdur, #internetimedokunma ve #18Ocak18DeSokaklara etiketleri üzerinden ortak tepki geliştirdi. Ancak polis, İstanbul Taksim’de düzenlenecek eylemlere izin vermedi. Haziran 2013’te hazırlanan torba kanuna 17 Aralık 2013’te dahil edilen teklifle ilgili Alternatif Bilişim Derneği’nden Türkiye Bilişim Vakfı’na, Korsan Partisi’nden sosyal medyaya, AB’den İndex on Censorship ve RSF’ye kadar pek çok çevre endişe bildirdi. Eylemlere, Ekşisözlük, İncisözlük ve Zaytung da destek verdi.
Hrant Dink Caddesi için kanun teklifi: CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Şişli’de bir caddeye Hrant Dink adının verilmesi için kanun teklifi sundu (20 Ocak).
Muzır Kurula bir üye daha: Devletin tartışmalı olan ahlak bekçiliği görevini yapan ve ismi sansür ile özdeşleşen, 1927 tarihli kanun uyarınca kurulan Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’na 10 üye yeterli gelmedi. Hükümet, Muzır Kurul’un üye sayısını 11’e çıkaracak. “Neyi yasaklasak” diye çalışacak kurulun yeni üyesi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan gelecek (11 Ocak).
İnternet sansüründe ısrar: Bilgisayar Mühendisleri Odası (BMO) AK Partinin Meclis Başkanlığına sunduğu ve Torba Yasa’ya dahil edilen “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Gerekçesi” başlıklı metinle 5651 sayılı yasada yapılması planlanan değişikliklere tepki gösterdi (9 Ocak).
BMO’ya göre değişiklikler sansür, otosansür, fişleme ve takip ile internet için yüksek maliyet getiriyor. BMO, düzenlemenin başta yurtiçinden uzmanların ve konuyla ilgili demokratik kitle örgütlerinin yoğun eleştirileri, yapılan çalıştaylar, uluslararası tepkiler ve AİHM kararının gözönüne alınmadan önlerine sunulduğunu savunuyor.
Düzenlemeye göre, engelleme öncesi, “Uyar-Kaldır” mekanizmasının işletilmesi öne çıkarılıyor. Erişim Sağlayacıları Birliği kurularak, TİB ve mahkeme kararlarının bu birlik üzerinden uygulanması öngörülüyor. DNS tabanlı engellemenin yanı sıra, URL ve IP tabanlı engelleme ile engelleme yöntemleri genişletiliyor. TİB Başkanı veya ilgili Bakan’ın talimatıyla erişim engelleme mümkün olacak. Yer sağlayıcılara yönelik hapis cezası para cezasına dönüştürülüyor. İnternet trafik bilgisinin zorunlu tutulma süresi 6 aydan 1 yıla çıkarılıyor. Hukuki karar süreçlerinin daha çabuk sonuçlandırılması hedefleniyor.
Avukat Koç eleştirdi: Korsan Parti’den bilişim hukukçusu Avukat Serhat Koç da düzenlemenin yasalaşması halinde Türkiye’de internet kullanıcılarının hayatının daha da zorlaşacağı; yurttaş gazeteciliği, bilimsel araştırma ve sosyal medya iletişimi gibi hususlarda sansürün artık sıradanlaşıp olağan kabul edileceği konusunda uyardı. Sansürün keyfi ve savunma dahi sormaksızın jet sürelerde çalışan bir mekanizmaya bağlanacağını belirten Koç, erişim ve içerik engellemelerin sansür ve otosansür sebebiyle artacağını ve şu an kullanılan DNS değiştirme vb. alternatif yöntemlerin işe yaramayacağını söylüyor (8 Ocak).
Eczacıbaşı da tepkili: Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı, düzenlemeye tepki gösterdi; “2007’de yürürlüğe girdiğinden beri, bu yasanın, ülkemizin bilgi toplumu niteliği kazanmasına engel olacağını ifade ettik. İnternette insan haklarına saygı istiyoruz” dedi.
Alternatif Bilişim’den de tepki: Alternatif Bilişim Derneği, AK Partinin Meclis Başkanlığına sunduğu “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Gerekçesi” metnini “birçok konuda endişe verici” buldu (6 Ocak).
Dernek, AİHM’e taşıyıp kazandıkları Ahmet Yıldırım davasının 5651 Sayılı İnternet Suçları Kanunu’nun ifade özgürlüğüne aykırılığını tescil ettiğini hatırlattı; önergeninse hak ve özgürlükleri değil erişim engellemelerini yasanın merkezine koyduğunu bildirdi.
Raporlar
İlerleme Raporu’nda endişe: Avrupa Parlamentosu, 2013 Türkiye İlerleme Raporu’nu 153’e karşı 475 oyla kabul etti. Hristiyan Demokrat Ria Oomen-Ruijten’in kaleme aldığı Raporda Başbakanın “YouTube ve Facebook’u yasaklayabiliriz” sözleri endişeyle karşılandı (12 Mart).
TİB 509 bin kişi dinledi: TİB, yürütülen soruşturmalarda 2012’de 257 bin 454, 2013’de 252 bin 516 kişi olmak üzere toplam 509 bin 516 kişiyi dinlediği tespit edildi (8 Mart).
RSF, Türkiye’yi 154. gösterdi: RSF’nin 2014 Dünya İfade Özgürlüğü Endeksi’ni Türkiye geçen yılkı yerini koruyarak yine 180 ülke arasında 154. sırada yer aldı (12 Şubat).
Raporda, Türkiye’de Gezi direnişinin güvenlik güçlerinin baskıcı yöntemlerini ortaya çıkardığı belirtilerek “Otosansür ve başbakanın popülist söylemlerinin yarattığı tehlikeler arttı” dendi. Ayrıca rapor “Terörle mücadele”yi sömüren hükümetlerin gazetecilere kolaylıkla “ulusal güvenliği tehdit” anlayışıyla yaklaştığını belirterek Türkiye’de Kürt meselesini işleyen onlarca gazetecinin hala cezaevinde olduğu hatırlatıldı.
Medyada işsizlik raporda: DİSK’e bağlı Basın-İş, Ocak ayı raporunda, “Medyada sermayenin yeniden yapılanmasıyla iktidar yandaşı haline getirilen kurumlarda, bugüne kadar iktidara önemli destek sunan köşe yazarları da bu dönemde işten çıkarıldı” dedi (4 Şubat).
Freedom House raporu: Uluslararası insan hakları ve basın özgürlüğü kuruluşu Freedom House, 2013 yılında Gezi Parkı eylemleri ve 17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından yaşanan gelişmelerin ve basın özgürlüğüne ilişkin değerlendirmelerin bulunduğu ”Demokrasi Krizi: Türkiye’de Yolsuzluk, Medya ve Güç” raporunu açıkladı (2 Şubat).
Freedom House yetkilileri, raporu P24 kurucularından Andrew Finkel’in 3 Şubat’ta düzenlediği bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştılar. Raporda Başbakanın isim vererek gazetecilere gözdağı verdiği ve bunun sonucunda Hasan Cemal, Nuray Mert gibi tecrübeli gazetecilerin işlerinden kovulduğu belirtiliyor.“Türkiye’de yaşanan otoriterlik sorununun bir kurumla ilgili olmaktan ziyade daha çok mevcut olayları şekillendirmeye devam eden uzun bir geçmişin bir parçası olduğu” ifade edilen raporda, “Her ne kadar orduyu dizginlemiş olsa da, AKP devlet içinde yerleşmiş olan otoriter yapı eğilimlerine yenik düşmüştür. Son yedi yıl içerisinde, hükümet, medyanın iktidar üzerinde olması gereken denetim rolünü zayıflatmak için çeşitli yöntemlerle baskı kurma taktiklerine başvurmuştur” denildi.
AYM’ye 245 düşünce başvurusu: Anayasa Mahkemesi, 2013 yılı bireysel başvurularıyla ilgili bir rapor yayımladı. AYM, yaklaşık 23 bin başvuru içerisinde düşünceyi ifade özgürlüğüyle ilgili 245 başvuru, adil yargılama hakkıyla ilgili de 10 bin 454 başvuru aldıklarını bildirdi (28 Ocak).
Dağıstanlı’dan 5N1KİM Kitabı: Gazeteci Mustafa Alp Dağıstanlı’nın, Türkiye gazeteciliğindeki sansür ve oto-sansür sürecini işlediği “5N1KİM- Medyanın mutfağından sansür-otosansür hikayeleri” Kitabı Postacı Yayınevi’nde çıktı (20 Ocak).
Kitap, AKP dönemini de ele alıyor ve medyanın büyük bölümünün nasıl bir propaganda aygıtına dönüştüğünün hikayesini anlatıyor.
95 TV’ye 298 uyarı: İHD, 2013 insan hakları raporunda, Marmara Bölgesi’nde 95 televizyonun 298 uyarı ve toplamda 2 milyon 362 bin TL para cezasıyla cezalandırıldığını açıkladı. 13 radyo 158 uyarı aldı ve bin 887 TL para cezası kesildi. Ayrıca 1 belgesel yasaklandı, 2 reklam da yayından kaldırıldı; 43 kitap toplatıldı. 13 site kapatıldı. (22 Ocak)
ÖGC’den rapor: Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC) 2013 Gazetecilere Yönelik Hak İhlalleri Raporu’nda 748 hak ihlali tespit etti. (10 Ocak). ÖGC’nin raporuna göre 86 gazeteci, yazar ve dağıtımcı cezaevlerinde, en az 44 gazeteci hakkında dava açıldı ve en az 57 yayın yasaklandı ya da da toplatıldı.
ÖGC, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün 53. Yılında hala gazetecilere yönelik baskı, şiddet ve tehditlerin devam ettiğini belirterek şunları ifade etti: “İstanbul’daki Gezi olayları sırasında polisin hedef gözeterek, gazetecilere saldırması sonucu yüzlerce gazeteci yaralanmıştır. Burada hedeflenen gazetecileri susturarak, halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlamaktır.”
Abluka kitabı çıktı: Gazeteci Mustafa Hoş, medyadaki dönüşümü gözler önüne seren “Abluka” isimli bir kitap yazdı. Destek Yayınları’nın yayımladığı kitap, medyanın nasıl teslim alındığını anlatıyor (6 Ocak).
Tepkiler
AB’den sansür tepkisi: AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, Twitter üzerinden Türkiye’de sosyal medyaya getirilen yasaklarla ilgili, “Önce Twitter sonra Youtube. Türkiye’de bu nereye kadar gidecek?” diye yazdı; ikinci mesajda da “Bilgiyi paylaşma özgürlüğüne saygı duyulmalıdır. Buna getirilecek her kısıtlama orantılı olmalıdır” dedi (28 Mart).
İlanla Türkiye’ye eleştiri: Washington DC merkezli düşünce kuruluşu Türkiye Politikaları Merkezi (TPC), Twitter ve YouToube’a getirilen yasakların ardından, Washington Post Express gazetesine tam sayfa ilan verdi ve hükümetin uygulamaları eleştirildi (28 Mart).
64 PEN üyesinden YouTube tepkisi: Uluslararası Yazarlar Birliği PEN üyesi yazarlar, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesince ve Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesince taraf devlet statüsünde olduğunu hatırlatarak uygulanan Twitter ve Youtube yasağından duydukları kaygıyı dile getirdiler (27 Mart).
Salman Rushdie, Orhan Pamuk, Fethiye Çetin, Ahmet Altan, Oya Baydar, Günter Grass, Eva Hoffman, Bejan Matur dahil Türkiye ve Türkiye dışından 64 yazar, yazdıkları mektupta, “Geriletici bir hamle olan, yeni internet yasasının yürürlülüğe girmesiyle Twitter ve YouTube’ın tamamıyla kapatılması, iletişim özgürlüğüne karşı yapılan kabul edilemez bir saldırıdır” denildi.
UAÖ, HRW, RSF kınadı: Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) ile İnsan Haklarını İzleme Örgütü (HRW) Twitter’ın ardından YouTube’un da erişime engellenmesini kınadılar (27 Mart).
HRW, Twitter yasağını da hatırlatarak, “Bu engellemeler Türkiye’deki kanunların yanı sıra uluslararası hukuk önündeki yükümlülüklerini de çiğniyor” dedi; UAÖ de, “Türkiyeli yetkililerinin YouTube erişimini, seçim arifesinde ve Twitter’a erişimin engellenmesinin hemen ardından yasaklaması, ifade özgürlüğünü baltalayan önceden tasarlanmış ciddi ve genel bir darbeye işaret ediyor” açıklaması yaptı.
RSF de “İnternet sansürü seçime bir hafta kala zirveye ulaştı. Yeni İnternet düzenlemesi, yetkililere sansüre başvurmaları için gereken tüm imkanları sağladı” dedi.
Gazete kapatma girişimi kınandı: TGC, Basın Konseyi, DİSK Basın-İş ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF), Bolu Havadis ve Bolu Gündem gazetelerinin çalışma ruhsatlarının eksik olduğu iddiasıyla Bolu Belediyesi’nce kapatılma kararı alınmasını kınadılar (27 Mart).
TGC, kararın, “seçim öncesi yerel basın çalışanlarının baskı altında tutmayı amaçladığını” bildirdi. DİSK Basın-İş “Özgür basın ancak basın emekçilerinin sendikalı olmasıyla mümkün olacaktır” dedi. TGF Genel Başkanı Atilla Sertel de, “Bolu’da yaşanan bu çağdışı olay, ifade özgürlüğünü ayaklar altına alırken, gerçekleri dile getirmekle yükümlü olan basına, iktidar partisince getirilen sansürü ve baskıyı bir kez daha gözler önüne serdi” diye konuştu. Basın Konseyi de, siyasetçileri basına müdahale ve cezalandırma çabalarından vazgeçmeye çağırdı.
Twitter sansürüne BM tepkisi: Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Rupert Colville, yetkilileri Twitter’a erişim yasağını kaldırmaya çağırdı; Türkiye’nin uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uymayabileceğini ifade etti (25 Mart).
Telefonla işten atmaya son! TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in de katıldığı Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi’ndeki Basın Konseyi Üyeler Genel Kurul Toplantısı’nda konuşan Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, “Twitter’in mwitter’ın kökünü kazıyacağız cümlesi hayatımıza gece yarısı yasakları soktu. TİB eliyle söz konusu tehdit sözler, 12 milyon kişinin ifade özgürlüğünü yok saydı” dedi (24 Mart).
“Artık telefonlarla işten atılan gazeteciler olsun istemiyoruz” diyen Türenç, “Oluşturulan havuzlardaki milyon dolarlarla gazete ve televizyonların kamu ihalelerine girenlere satılmasını Basın Konseyi adına sakıncalı buluyoruz. El değiştirilen gazetelerin kim olduğunu anlamakta zorlanıyoruz. Basının ötekisi, yanlısı olmaz. Basın güç odaklarının kıskacında halka doğruları anlatamaz” diye konuştu.
RSF’den Başbakana çağrı: RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire 30 Mart Yerel Seçimler arifesinde eleştirilerin odağındaki Başbakan Erdoğan’a “Baskıcı refleksleri terk edin” çağrısı yaptı (22 Mart).
RSF, RTÜK ve YSK ile ilgili “Medya regülasyon kurumları, devletin birer sansür organı değil gerçekten bağımsız yapılar haline gelecek şekilde esaslı bir reforma tabi tutulmalı” dedi. RSF, Başbakanın medyaya müdahale ettiği iddialarına değindi; gazetecilerin işten çıkarılmaları ve sokakta hedef alınmalarını kınadı.
Gül Twitter’de eleştirdi: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, twitter yasağına karşı twitter hesabından, “Sosyal medya platformlarının tamamen kapatılması tasvip edilemez” açıklaması yaptı (21 Mart).
Gül, “Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal gibi suç oluşturan hususlar varsa, ancak mahkeme kararıyla sadece ilgili sayfalar kapatılabilir. Umarım bu uygulama uzun sürmez” dedi.
G-9 Platformu “akıl tutulması” dedi: G-9 Gazeteci Örgütleri Platformu, Twitter’ın mahkeme kararıyla kapatılması ile ilgili olarak yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, ” Twitter’a dönük kök kazıma operasyonunun akıl tutulma dışında bir açıklaması yok. Bu, ancak bir çaresizliğin yansıması olabilir” ifadelerine yer verildi (21 Mart).
TGC’den kınama: TGC, Twitter’ın 20 Mart akşamı yasaklanmasıyla ilgili “10 milyon insanın kullandığı bir sosyal medya alanına hangi gerekçeyle olursa olsun müdahale kabul edilemez. Özgür ve sınırlamalardan arınmış medya demokratik ve şeffaf toplumun temel unsurudur” dedi (21 Mart).
Türkiye, 10 milyon twitter kullanıcısıyla dünyada en aktif twitter kullanıcıları sayısı sıralamasında sekizinci sırada yer alıyor. Türkiye, Çin’den sonra dünyada şu anda Twitter’ın yasaklı olduğu ikinci ülke oldu. Bağımsız Freedom House (Özgürlük Evi) kuruluşu 2013 İnternet özgürlüğü raporunda Türkiye’yi interneti “görece özgür” kullanan ülkeler kategorisinde, 60 ülke arasında 38. sırada gösterdi.
Twitter yasağına kınamalar: ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Türkiye hükümetine tüm sosyal medya platformlarına özgürce erişimi sağlama çağrısı yaptı. Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney’den de, “Türkiye hükümeti’ne ciddi endişelerimizi ilettik, yetkililere, her türlü medyanın bağımsız ve kısıtlanmamış faaliyetlerine izin vererek basın özgürlüğüne saygı göstermesi çağrısında bulunduk” dedi (21 Mart).
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch, HRW), yasak için “Türkiye’de ifade özgürlüğüne ve bilgiye erişim hakkına karşı temel bir saldırı daha” dedi.
Avrupa Komisyonu dijital stratejilerinden sorumlu üyesi Neelie Kroes “Türkiye’deki Twitter yasağı yersiz, anlamsız ve ödlekçedir. Türk halkı ve uluslararası topluluk bunu sansür olarak görecektir” derken Avrupa Birliği’nin genişlemeden sorumlu komisyon üyesi Stefan Füle “Yasaktan derin endişe duyuyoruz. İletişim ve iletişim araçlarını seçme özgürlüğü temel bir AB değeridir” mesajı yayımladı.
RSF, yasağı “son derece ağır ve absürt bu sansür”, Basın Enstitüsü Derneği (IPI Türkiye), “halka ve gazetecilere yapılmış bir kötülük”, İHD “İfade özgürlüğünün bir ihlali”, TGC “Demokratik toplum anlayışıyla bir çelişki”, Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) “Açık baskı” ve Şeffaflık Derneği “bilgiye erişime vurulan bir darbe” olarak değerlendirdiler.
CPJ, “Başbakan Erdoğan’ı sosyal medyaya karşı bu sert tavrını sonlandırmaya ve yerel seçimlerin hayrı için tüm iletişim platformlarının özgürce işleyebilmesini garanti altına almaya çağırıyoruz” açıklaması yaptı.
MAZLUMDER de kapatmayı “kabul edilemez” buldu; “Twitter yönetimini ve Türkiyeli yöneticileri çözüme yönelik çabaya ve mahremiyet, özel hayatın gizliliği ve kişilik hakları yanında ifade, bilgi edinme ve iletişim haklarının korunması için sağlıklı iletişime davet” etti.
Türkiye’deki Twitter yasağı, uluslararası medyada geniş yer buldu: Almanya’nın birinci kamu kanalı ARD, 2. kamu kanalı ZDF’nin yanı sıra Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle ve özel televizyon kanalları Pro 7, RTL, Sat 1, haber kanalı N-tv; Fransa’da çıkan Le Monde ve Libération, ABD merkezli The Wall Street Journal ve New York Times yasağın Erdoğan’a ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarının internette yayınlanmasından sonra geldiğini bildirdiler.
Federal Alman Hükümeti Sözcü Yardımcısı Christiane Wirtz, herhangi bir biçimde iletişim yollarının yasaklanma ya da engellenmesini ifade özgürlüğü anlayışları ile bağdaştıramadıklarını söyledi. Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert de, Twitter hesabında, “Özgür bir toplumda nasıl iletişim kuracakları vatandaşların kararıdır, devletin değil” yazdı.
İş çevresi de kınadı: TÜSİAD, Twitter yasağıyla ilgili, “Orantısız ve özgürlüklere aykırı bu tür yasaklamaların temelsiz korkuların göstergesi olduğu ve demokrasiye hizmet etmediği açıktır” dedi. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Süleyman Onatça, Twitter’i kapatan bir ülkenin başı öne eğik iş insanı olmak istemediklerini söyledi. Türkiye Genç İdadamları Derneği (TÜGİAD), “Yasak, akıl ve mantık dışı”; Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) başkanı Faruk Eczacıbaşı “Yanlış bir karar”; Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), “Kabul edilemez bir uygulama” şeklinde açıklama yaptılar (21 Mart).
Avukatlar ve Konsey’den tahliye çağrısı: Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Özgür Radyo eski yayın yönetmeni ve bianet yazarı Füsun Erdoğan’ı ile Atılım yazarı Bayram Namaz’ı tahliye etmemesine tepki gösterdi (18 Mart).
Türenç, Erdoğan’ın bir gün bile gecikmeden bugün tahliye edilmesi gerektiğini söyledi. Ezilenlerin Hukuk Bürosu da, Arif Çelebi, Bayram Namaz, Füsun Erdoğan ile Naci Güner, Seyfi Polat, Turaç Solak, Mehmet Ali Polat, Erkan Özdemir’in tam 7 yıl 6 ay 9 gündür tutuklu olduklarına dikkat çekti; “Yargıda çifte standart son bulsun” açıklaması yaptı.
Açıklamada, “Ergenekon davasıyla ilgili İstanbul 1., 4., 8., 20., 21. Ağır Ceza Mahkemeleri tutuklulukta beş yıllık sürenin dolmuş olması ve dosyanın henüz Yargıtay incelemesine girmemesi gerekçeleriyle tahliye kararları verirken, tutsak sosyalistler için bu gerekçeler baz alınıyor, hala 10 yıllık tutukluluk dayatılıyor” denildi.
Dernekler polis şiddetini kınadı: Türkiye Foto Muhabirleri Derneği ve Türkiye Haber Kameramanları Derneği, son dönemde İstanbul, Ankara ve İzmir’de gerçekleşen kitlesel eylemler görev yapan gazetecilere yönelik polis ve eylemci şiddetini kınadı (14 Mart).
Açıklamada, “Polisin meslektaşlarımıza olan sert müdahaleleri bizim de arasında olduğumuz pek çok meslek örgütünce kınansa da sorumluların bulunamaması gazetecilere yapılan saldırıları adeta özendiriyor. Olayları en yakınında izleyen meslektaşlarımızın yaşadıklarını büyük bir kaygı ile izliyor. Ve dayanılmaz hale gelen şiddet uygulamalarına açıkça isyan ediyoruz” denildi.
Haber-Sen’den TRT tepkisi: DİSK’e bağlı Haber-Sen, TRT’yi tek taraflı yayın yapmakla eleştirdi. RTÜK İzlenme ve Değerlendirme Raporu’na göre TRT, 22 Şubat-2 Mart döneminde AK Parti’ye yayınlarının yüzde 89,5’ini ayırırken muhalefetteki Cumhuriyetçi CHP’ye sadece yüzde 4,96, milliyeti MHP’ye yüzde 5,29, Kürt yanlısı BDP’ye de 0,22 oranında bir yayın ayırdı (13 Mart).
Yol, sendikal mücadele: Medya-İş Genel Başkanı Gürsel Eser, Medya İşçileri Sendikası olarak tüm dünyaya seslendirdiklerini, basın özgürlüğünün yolunun sendikal mücadeleden geçtiğini belirtti (9 Mart).
Eser, “Bizler öncelikli olarak çalıştığımız iş yerlerinde mücadelemizi başlatarak sendika üyesi olmak zorundayız. Bu anlamda Medya İşçileri Sendikasının kapıları, tüm medya çalışanlarına ardına kadar açıktır” dedi.
CPJ’den Başbakana mesaj: CPJ, Başbakanın YouTube ve Facebook’un da kapatılmasına varan önlemler alınabileceğine dair mesajlarını “basın özgürlüğü adına kaygı verici” buldu (8 Mart).
Örgüt, “Başbakan ve hükümetine sansürü durdurma, bilginin akışını önlemek için sansürle tehdit etmeyi durdurma çağrılarında bulunuyoruz” açıklaması yaptı.
Sözmen’e saldırıya kınama: TGS Genel Başkanı Uğur Güç, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, DİSK Basın İş adına Faruk Eren, Basın Konseyi Genel Sekreteri Namık Koçak, Günlük Evrensel gazetesi yazarı ve İnternet Sitesi editörü Mithat Fabian Sözmen’in evinin önünde yüzü maskeli bir kişinin saldırısına uğramasını kınadılar. TGC’den Güneş, “İçişleri Bakanlığını ve Emniyet Müdürlüğünü bir kez daha görevce çağırıyoruz” derken TGC’den Onur, hükümetin sürekli gazetecileri hedef gösterdiğini söyledi (7 Mart).
RSF şokta: RSF, Başbakan ve eski Adalet Bakanı Ergin’in, Doğan Grubu’na 3 milyar TL gibi astronomik bir para cezası verilmesine yol açan bir yargı sürecine doğrudan müdahale ettiklerini ortaya koyan sosyal medyanın yer verdiği kayıtları “derin şok” ile karşıladığını açıkladı (7 Mart).
RSF, “Başbakanın güçler ayrılığı ilkesini bu kadar bariz şekilde ihlal ettiğini bu kadar açık şekilde kabul etmesi isyan ettiricidir” dedi.
Sinemacılardan Bakanlığa çağrı: Siyah Bant Platformu öncülüğünde bir araya gelen sinema çevreleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sundukları açık mektupta, filmlerin kayıt-tescil belgesi istenmeksizin özgürce gösterilmesi gerektiğini açıkladı; Yeni Sinema Hareketi ve Senaryo Yazarları Derneği “Nymphomaniac” filmine getirilen yasağı kınadı (7 Mart).
MEB’de sansür: Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), İnternet Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle, il milli eğitim müdürlüklerine verilen MEB İnternet hattı dışındaki tüm hatların acilen iptali istendi (7 Mart).
Özdemir’den “tek adam” çıkışı: Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir, Düşünce özgürlüğünün sınırlandırılması Türkiye’yi AB’den uzaklaştırıyor. Türkiye’de tek adam ve her şey elinde, basın da elinde, üniversiteler de elinde, yargı da elinde” dedi (7 Mart).
TGC açıklama istedi: TGC, Başbakan Erdoğan ile eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında iş insanı Aydın Doğan’a Sermaye Piyasası Kurulu’na muhalefetten açılan davayla ilgili geçtiği öne sürülen konuşma kaydının demokrasi ve basın özgürlüğü adına son derece vahim olduğunu belirterek “İddialar doğruysa yargı bağımsızlığı büyük yara almıştır” dedi (4 Mart).
TGC, “Eğer iddialar doğruysa, yargıya, basına yapılan bu tür müdahaleler, Türkiye’nin uluslararası alandaki görünümüne de zarar verecektir. İktidarın bir an önce bu çıkmaz yoldan dönmesini diliyoruz. Söz konusu iddiaların da bir an önce açığa çıkmasını demokratik rejimin işlerliği açısından zorunlu görüyoruz” açıklaması yaptı.
Konsey şiddeti kınadı: Basın Konseyi, polisin Ankara’da haber peşinde koşan gazetecilere coplarla saldırmasını kınadı; “Sert müdahaleyi kınıyor, İçişleri Bakanlığını, polis şiddetini önlemeye, saldırıya uğrayan meslektaşlarımızdan özür dilemeye çağırıyoruz” dedi (3 Mart).
TGC yayın yönetmenleri buluşturdu: Taksim The Marmara Oteli’nde düzenlediği “Günümüz Koşullarında Gazetecilik” başlıklı toplantıda gazetelerin genel yayın yönetmenleri ve ajans yöneticileri ile bir araya geldi (1 Mart).
TGC Başkanı Turgay Olcayto, “Bu kutuplaşmanın ortadan kalkması, evrensel değerlerde gazetecilik yapabilme noktasında bir araya gelebilmek için gazete ve ajansların yöneticilerini bir araya getirmeyi hedefledik” dedi. TGC Başkan Vekili Vahap Munyar, Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Saymanı Gülseren Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, Yönetim Kurulu üyesi Göksel Göksu’nun yer aldığı toplantıya
Bianet yayın yönetmeni Haluk Kalafat, Cumhuriyet gazetesi sorumlu müdürü Aykut Küçükkaya, Posta gazetesi köşe yazarı Candaş Tolga Işık, Sol gazetesi yayın yönetmeni Alper Birdal, Birgün gazetesi yazı işleri müdürü Barış İnce, Taraf gazetesi yazı işleri müdürü Ümit Aslanbay, Yurt gazetesi yayın direktörü Kerem Çalışkan, Cihan Haber Ajansı genel müdürü Abdülhamit Bilici, İHA genel müdürü İsmail Ballı, Türkiye gazetesi yayın yönetmeni Nuh Albayrak, Evrensel gazetesi yayın yönetmeni Fatih Polat, Aydınlık gazetesi yayın yönetmeni Mustafa İlker Yücel, Dünya gazetesi yayın yönetmeni Hakan Güldağ katıldı.
Konsey uyardı: Basın Konseyi Medya İzleme Komitesi, TBMM İçişleri Komisyonu’ndan geçen MİT kanun tasarısının yasalaşması durumunda, Anayasa ve kanunlarla güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünden artık söz edilemeyeceğini açıkladı (27 Şubat).
Açıklamada, “HSYK’yı siyasi iradenin emrine veren, interneti siyasal iktidarın denetimine bağlayan Hükümet, MİT Kanun tasarısının yasalaşmasıyla demokrasi tabutuna son çiviyi de çakacak… Gazetecilerin korku ve yıldırma çabalarıyla iş yapamaz hale getirilme çabalarını kabul etmemiz olanaksız.” dendi.
Kaynağın gizliliği ne olacak? TGC de, MİT Kanunu Tasarısı için, “Gazetecilerin haber kaynaklarını açıklamama hakkını ortadan kaldıracak” dedi.
Enstitü endişeli: Basın Enstitüsü Derneği (IPI) CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 11 Şubat’taki parti grubu toplantısında dinlettiği ve yasal olduğunu belirttiği ses kayıtlarını haberleştiren Bugün ve Cumhuriyet gazetelerine “gizliliği ihlal”den soruşturma açılmasını endişeyle karşıladı (25 Şubat).
Açıklamada, “Basın mensuplarının iktidar karşısındaki haklarına ve kamuoyu önündeki sorumluluklarına tecavüz eden son soruşturmaları, açık bir sansür girişimi olarak değerlendiriyor ve şiddetle kınıyoruz” denildi.
TGS soruşturmaları kınadı: TGS Ankara Şubesi, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yolsuzluklar konusundaki telefon tapelerini okumasını haberleştiren Bugün gazetesi muhabiri Ezelhan Üstünkaya ve Cumhuriyet gazetesine soruşturma açılmasını kınadı (22 Şubat).
Açıklamada, “İktidar ‘Alo Fatih Hattı’yla ulaşamadığı gazetecileri şimdi soruşturmalarla susturmanın peşindedir. Biz gazeteciler, ne siyasi iktidarın, ne medya patronlarının, ne de yargının baskılarına boyun eğmeden gördüklerimizi, bildiklerimizi yazmaya, görüntülemeye, yayınlamaya devam edeceğiz” denildi.
Cumhuriyet mail trafiğini silecek: Cumhuriyet Gazetesi Genel Koordinatörü avukat Akın Atalay, gazete çalışanlarına yaptığı açıklamada, 2937 sayılı MİT Kanunu’nda önemli değişiklikler getiren teklif yasalaşmadan, gazetenin mail server’inin diskinde bulunan @cumhuriyet.com.tr uzantılı e-mail adresleri üzerinden yapılan tüm mail içerikleri, trafik bilgilerini geri getirilemez şekilde silineceğini bildirdi (22 Şubat).
Atalay, teklif yasalaşırsa, gazete bünyesinde mevcut tüm veri, belge ve kayıtların kurumsal olarak MİT’e istendiği anda vermek zorunda kalacaklarını belirterek, aksi takdirde iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörüldüğünü açıkladı. Atalay, düzenlemenin özel yaşamın gizliliğini ve basın özgürlüğünü ve gazeteciliği tümden yok edeceği uyarısında bulundu.
TGC’den bakanlığa kınama: TGC Başkanı Turgay Olcayto, Maliye Bakanlığı’nın Bugün, Zaman ve Taraf gazetelerinin yayınladıkları belgeleri “müsvedde” olarak nitelemesine tepki gösterdi (21 Şubat).
Olcayto, “Bakanlık açıklamasını iktidar partisinin medyada nicedir süren tehditlerinden biri olarak görmek durumundayız. Batıda herhangi bir gazetenin yalan bir haber ürettiğini varsaysak bile habere ilişkin bir bakanlığın bu tür bir metinle ortaya çıkması düşünülemez” dedi.
DİHA baskıları kınadı: DİHA Ajansı Van Bölge Temsilcisi Ferhat Çelik, son dönemde DİHA muhabirleri Kayser Tekin ve Metin Kaplan’ın sivil polislerce baskı, şiddet ve hakarete maruz bırakılmasını, DİHA Van Bölge Temsilciliği tabelasının kimliği bilinmeyen kişilerce tahrip edilmesini Feqiyê Teyran Parkı’nda yaptığı basın açıklamasıyla kınadı (18 Şubat).
“Alo Fatih” gazeteciliğine karşı eylem: Dışarıdaki Gazeteciler adlı inisiyatif, “Putları yıkalım, gazeteciliği yeniden ayağa kaldıralım” çağrısıyla Cağaloğlu’da bir araya geldi, İstanbul Valiliği’ne kadar yürüdü (16 Şubat).
“Alo Başbakan artık yeter”, “Basın ve ifade özgürlüğü için ayaktayız” ve “Baskıyı durdurun” pankartlarıyla yürüyen 100 kadar gazeteciyi Valilik binasına yaklaşmalarını polis engelledi. “Özgür basın için örgütlen” ve “Özgür basın susturulamaz” sloganları atın gazeteciler basın açıklamasını burada yaptı. Grup adına basın açıklamasını Çiğdem Anad okudu.
İFEX Gül’ü vetoya çağırdı: Merkezi Toronto’da bulunan ifade özgürlüğü ile ilgili 88 kuruluşun üye olduğu International Freedom of Expression (IFEX) örgütü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Twitter mesajlarına gönderme yapan bir kampanya başlattı (15 Şubat).
Türkiye’den IPS İletişim Vakfı/bianet ile Düşünce Suçu(?!)na Karşı Girişim’in üyesi olduğuIFEX daha önce de Gül’e yönelik mesajında, “internet sansür yasasını” veto etmesini istemişti. Kampanyaya katılanların @cbabdullahgul yazarak, Gül’ün daha önce yazdığı tweet’lerin kendisine hatırlatılması isteniyor.
BM de eleştirdi: BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği İnternet kullanımına dair TBMM’de kabul edilen yasal düzenlemenin, ifade ve düşünce özgürlüğü hakkı ve özel hayat hakkı dahil olmak üzere insan hakları ihlallerine yol açabileceğini açıkladı (14 Şubat).
Açıklamada, “6518 sayılı yasaya dair 6 Şubat tarihinde yapılan düzenleme Türkiye Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) mahkeme kararı olmadan web sitelerini bloke etmesine izin verebilecektir” denildi.
Konsey polis şiddetini kınadı: Basın Konseyi, Ergenekon ve Balyoz davaları kapsamında Silivri ve Hasdal cezaevlerinde tutuklu bulunanların tahliye edilmesi talebiyle TBMM’ye yürümek isteyen gruba yönelik müdahalede Halk TV kameramanı Özbey Özay’ın plastik mermiyle, Ulusal Kanal muhabiri Hüsna Sarı’nın da tazyikli suyla yaralanmasını kınadı (13 Şubat).
Konsey, “Polisin orantısız müdahalesine dayanmanın olanaksız olduğunu hatırlatıyor, başta yaralı gazeteciler olmak üzere, tüm yaralılara acil şifalar diliyoruz” dedi.
Baskılar ekonomiyi etkileyebilir: Financial Times gazetesi, İstanbul Muhabiri Daniel Dombey’in imzasını taşıyan bir haberle, Türkiye’de medyaya baskı ve sansürün ekonomiye gölge düşürdüğünü bildirdi (13 Şubat).
“Medyaya kısıtlamalar Türkiye’nin ekonomisine gölge düşürüyor” haberinde, “Türk hükümeti geçen yılın sonlarında, bir yolsuzluk skandalının ilk sancılarında neden ülkenin internet düzenleme kurumunun başına eski bir gizli polisi getirdi?” sorusu soruldu.
El Pais’tan Erdoğan eleştirisi. El Pais gazetesi, Başbakan Erdoğan’ın İspanya ziyareti sırasında düzenlediği basın toplantısıyla ilgili ironik bir başlık atarak “Rajoy Türkiye’nin AB’ye girişini desteklerken, Erdoğan da bir gazeteciye saldırıyordu” diye yazdı (12 Şubat).
Gazete, “Türkiye’nin Çin’den sonra en fazla gazetecinin hapis cezası almasını bu basın toplantısını gördükten sonra daha da iyi anladıklarını” yazdı.
TGC, TGS ve Konsey Başbakana tepkili: TGC, Başbakan Erdoğan’ın İspanya’da kendisine soru soran Zaman Gazetesi muhabiri Ahmet Dönmez’i azarlamasına tepki gösterdi; “Halkın bilgi edinme ve gerçekleri öğrenme hakkı için çalışan gazetecilerin görevlerini yapamaz hale getirilmesinin bedelini Türkiye ağır ödüyor. Başbakanı gazetecileri azarlama alışkanlığından vazgeçmeye davet ediyoruz” dedi (12 Şubat).
Basın Konseyi de, Başbakanın HaberTürk yayınına müdahalesiyle ilgili, “Başbakanın basına yönelik müdahaleci ve sert tavrını reddediyor, kınıyoruz” dedi. TGS ise doğrudan medya çalışanlarına seslenerek “Dert bizde, derman da bizde” dedi.
TGS de, “Çare biziz arkadaşlar. Dert bizde, derman da bizde. Haberlerimiz sansürlenmeye çalışıldığında birlikte karşı çıkarak, bir arkadaşımız işten atılmak istendiğinde arkasında durarak, polis birimizi götürmeye kalktığında meslektaşımızı vermeyerek bir şeyleri değiştirebiliriz” mesajı yayınladı.
İLDEK’den Gül’e çağrı: İletişim Fakülteleri Dekanları Konseyi (İLDEK) Yürütme Kurulu Cumhurbaşkanı Gül’den İnternet Yasası değişikliğini veto etmesini istedi (11 Şubat).
Düzenlemenin hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğunu savunan İLDEK, kişi hak ve özgürlüklerine yönelik bir düzenlemenin ‘Torba Yasa’ yöntemiyle yapılmasına karşı çıktı; “TİB’e yargı kararı olmaksızın erişimi engelleme yetkisi veriliyor. Bu durum, 5651 sayılı yasanın AHİM’in de tespit ettiği ifade özgürlüğüne engel hükümlerini daha da ağırlaştırıyor” dedi.
GÖP veto istedi: Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) Dönem Başkanı TGC, “basın ve ifade özgürlüğü ile kişisel verilerin korunması hakkına müdahale” olarak kabul ettikleri İnternet düzenlemeleriyle ilgili, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den veto hakkını kullanmasını istedi (9 Şubat).
TGS polis şiddetini kınadı: TGS İstanbul Şubesi, Taksim’de İnternet Kanunu protestolarını izleyen en az dört habercinin polis şiddetiyle karşılaşmasını kınadı; “İktidarın ve ona bağlı polislerin uyguladığı şiddete ve zulme karşı sessiz kalmayacak, mücadelesini sürdürecektir” dedi (8 Şubat).
GÖP’e göre olağanüstü hal: GÖP dönem başkanı TGC İnternet sansürü yasası, Today’s Zaman muhabirinin sınırdışı edilmesi ve internette yayınlanan Başbakan Erdoğan ile HaberTürk patronu Fatih Saraç arasındaki telefon görüşmelerini, “Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki olağanüstü hali de ağırlaştıran adımlar” olarak değerlendirdi (7 Şubat).
TGC, “İnternetle ilgili yasal düzenleme basın ve ifade özgürlüğü ile kişisel verilerin korunması hakkına müdahaledir. Düzenlemenin Anayasa ile korunan kişisel veriler ve Basın Kanunu çerçevesinde korunan gazetecilerin haber kaynaklarını koruma hakkını ne kadar etkileyeceği ise henüz belli değil. Kuşkularımız da sürüyor” dedi.
CPJ’nin risk listesi: CPJ, 2013 Risk Listesi’nde yer verdiği Türkiye ile ilgili “Türkiye’de gazeteciler ya işten çıkarıldı, ya da istifaya zorlandı. 2013’te dünyada yine en çok gazetecinin hapsedildiği ülke oldu. Oto sansür baskısının arttığı ülkede gazetecilere yönelik ceza ve soruşturmalar arttı. Gezi Parkı protestolarıyla muhalif ve bağımsız yayın yapan basın üzerindeki baskılar arttı. Başbakan Erdoğan kamusal alanda, uluslararası basını “yalan haber” yapmak suçladı. Türkiye’nin TMK ile sadece Kürt basını değil, sol ve milliyetçi basını da hükümete yönelik eleştirel yayınlar nedeniyle soruşturuldu, cezalandırıldı” tespitlerine yer verdi (7 Şubat).
Sınırdışıya kınama: Basın Enstitüsü Derneği, Today’s Zaman muhabiri Mahir Zeynalov’un, Başbakan Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla sınırdışı edilmesini “kaygıyla” izlediklerini bildirdi (7 Şubat).
IPI Basın Özgürlüğü Danışmanı Steven M. Ellis de, işlemin “orantısız ve tedirgin edici bir tırmanışa işaret ettiğini” açıkladı.
İnternet Yasasına uluslararası tepki: RSF ve HRW, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den, Meclisin 6 Şubat’ta kabul ettiği İnternet sansürünü genişletmesi beklenen düzenlemeyi veto etmedi için çağrı yaptılar (6 Şubat).
RSF, “Bu yasa bilgi özgürlüğü için felakettir. Hükümete interneti daha da kapsamlı bir şekilde sansürleme, kullanıcıları gözetleme yetkisi veriyor ve İnternet Servis Sağlayıcılar ile diğer teknik aracılar üzerinde denetim kuruyor” dedi.
HRW de düzenlemelerin “savunmaya geçen bir hükümetin eleştirileri susturmak ve siyaseten zararlı olacak her tür malzemeyi keyfi olarak kısıtlamak için yetkilerini arttırmaya çalışması olduğuna dair kaygı uyandırdığını” duyurdu.
AGİT Basın Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Miyatoviç yasanın yönetime kontrolsüz yetki verdiğini söylerken ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki değişikliği “uluslararası standartlarla uyumsuz” buldu. AB Genişleme ve Avrupa Komşuluk Politikası’ndan Sorumlu Komisyon Üyesi Stefan Füle yasanın ciddi endişeler yarattığını belirterek “Kamuoyunun ihtiyacı olan daha fazla şeffaflık ve bilgi, daha az kısıtlama” dedi. AP Başkanı Martin Schultz da yasayı “boğucu durumdaki basın özgürlüğü için geri adım” diye konuştu.
TYB: 40 bin 582 site sansürlü: Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB), İnternet düzenlemesine tepki gösterdiği açıklamasında, “Türkiye’de erişimi engellenen internet sitesi sayısı 20 Ocak 2013 itibariyle 40 bin 582 olarak belirlenmiştir. Engelleme kararlarının yüzde 90’ını TİB mahkeme kararı olmaksızın, 2007’de çıkarılan 5651 sayılı kanuna dayanarak veriyor. Mahkeme kararı olmadan internet sitesi kapatmak İnsan Hakları Evrensel Sözleşmesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Anlaşması’na ve Anayasa’ya aykırıdır” dedi (6 Şubat).
TGF de tepkili: Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Atilla Sertel, İnternet yasasının TBMM’de kabul edilmesine tepki gösterdi; kabul edilen yasayla birlikte bir özgürlük ortamının daha sansürlendiğini söyledi (6 Şubat).
İletişim çağında böylesine bir düzenlemenin “çağdışı” olduğunu vurgulayan Sertel, aynı zamanda aktif bir internet kullanıcısı olan Cumhurbaşkanını yasayı veto etmeye çağırdı.
Gül’e sözlerini hatırlattılar: Basın Enstitüsü Derneği (IPI Türkiye), İnternet Yasası’nın iptali için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e çağrıda bulundu (6 Şubat).
Açıklamada Gül’ün, 28 Mayıs 2011’de attığı bir tweet’te, “Benim görüşüm, temelde hiç bir özgürlük kısıtlaması olmamalı. İsteyen herkes internette özgürce dolaşabilmeli” dediğini de hatırlatıyoruz” dediği de anımsatıldı.
Sansür HSYK’ya taşındı: CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Umut Oran, ATV-Sabah grubunun satışıyla ilgili verdiği soru önergesine yayın yasağı isteyen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ve kararı alan İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimini HSYK’ya şikâyet etti (4 Şubat).
TİB, haber sitelerine giden yayından kaldırma taleplerinin “sehven” yapıldığını olduğunu 3 Şubat’ta açıklamıştı. Oran, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’ten de “yasama faaliyetine” sansür anlamı taşıyan kararla ilgili yasal girişimde bulunmasını istedi.
Dündar’dan telefon dilemeye tepki: Cumhuriyet gazetesi yazarı Can Dündar “Telefonumu dinleyen arkadaşa mektup” yazısıyla telefonunu dinleyen kişi/görevliyi eleştirdi (4 Şubat).
Yazar, “Geçenlerde ev telefonunda konuşurken, sohbette birkaç dakika önce söylediğim bir cümleyi yeniden ahizede duyunca fark ettim seni… Bant başa sarmıştı sanki…Kendi sesimi duydum, hayretle sustum ve kesiliverdi. Sen de fark ettin değil mi?…Yoksa hâlâ teyp kaseti mi kullanıyorsun?” diye yazdı.
Zaman’dan Başbakana tepki: Zaman gazetesi, Almanya’ya gitmeden önce kendisine soru sorduğu için muhabirleri Derviş Genç’i fırçaladığı gerekçesiyle Başbakan Erdoğan’a tepki gösterdi (4 Şubat). Fatih Uğur imzalı haber-yorumda “Soru da mı sormayalım sayın Başbakan?” diye soruldu.
AA’ya ayrıcalık: TGC Başkanı Turgay Olcayto, Galatasaray Üniversitesi’ndeki konferansa katılan Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın programına Anadolu Ajansı dışındaki basın kuruluşu kameralarının alınmamasına tepki gösterdi (29 Ocak).
Olcayto, “Bir programa sadece devlet destekli kameramanın alınmasıyla halkı ilgilendirecek farklı noktaların öğrenilmesi engelleniyor. Tek tip haber anlayışı yaratılmaya çalışılıyor. Bu tür davranışlar demokrasiyle bağdaşmıyor.” dedi.
Gül’e İnternet sansürü mektubu: İnternet Teknolojileri Derneği, Tüm Internet Derneği, Alternatif Bilişim Derneği, Linux Kullanıcıları Derneği, Pardus Kullanıcıları Derneği, İnternet Yayıncıları Derneği, E-Ticaret Altyapı Sağlayıcıları Derneği, Tüm İnternet Evleri Derneği, İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Grubu, Ankara Barosu Bilişim Hukuku Grubu, Korsan Parti Türkiye Hareketi, yeni yasa teklifiyle sansür endişelerini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdikleriyle bir mektupla dile getirdiler (29 Ocak).
Mektubu kaleme alan Doç. Dr. Mustafa Akgül, düzenlemenin yasalaşması halinde kültürel hayatın, siyasal yaşam ve demokrasi için sakıncalı bir durum doğacağını ifade etti.
Britanya Erdoğan’ı düzeltti: İngiltere Büyükelçiliği yetkilileri, Başbakan Erdoğan’ın, İngiltere Başbakanı David Cameron’un da gazete kapattığı iddiasıyla ilgili “Bir yanlışlık olmalı. Cameron gazete kapatmadı” açıklaması yaptı. News of The World gazetesi, çok sayıda tanınmış kişinin telefonlarının dinlendiğinin ortaya çıkması üzerine gazete sahibi Rupert Murdoch’un kararıyla 2011’de kapatılmıştı (28 Ocak).
AP’de “Kansu” önergesi: AB Komisyonu’nun Genişleme ve Komşuluk Politikalarından Sorumlu Üyesi Stefan Füle, parlamenter Laurence J.A.J Stassen’un dekolte giyindikten ve AKP’li Hüseyin çelik’in tepkisinden sonra işinden olan sunucu Gözde Kansu’nun durumu da gündeme getirdiği soru önergesine, “Komisyon uygun her fırsatta Türk yetkililer nezdinde kadın hakları ve cinsiyet eşitliği konularını gündeme getirmektedir… Her alanda kalıplaşmış yargıların kırılması ve algıların değişmesi için daha çok çalışmaya ihtiyaç var” sözleriyle yanıt verdi. (27 Ocak).
TGC Uğur Mumcu’yu andı: TGC, TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda düzenlediği “Meslekte İz Bırakanlar” toplantısıyla, 1993’te arabasına yerleştirilen bombayla öldürülen Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu’yu ölümünün 21. yılında andı (24 Ocak).
Moderasyonunu TGC önceki Başkanı ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç’in yaptığı toplantıda, Radikal Gazetesi yazarı Altan Öymen, Cumhuriyet Gazetesi yazarları Ali Sirmen ve Nilgün Cerrahoğlu, TGC Genel Sekreter Yardımcısı ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Niyazi Dalyancı konuşmacıydı.
800 kaşeli muhabirin durumu ne olacak? Aydın Gazetecileri Dayanışma Derneği (AGD) Başkanı Mehmet Aydın, TRT’nin Türkiye genelinde işine son verdiği yaklaşık 800 kaşeli yurt muhabirinin mağduriyetinin giderilmesini istedi ( 21 Ocak).
HDP’den Facebook’a kınama: HDP İzmir İl Örgütü, Facebook’un HDP İzmir İl Eş Başkanı Cavit Uğur’un Rojava eyleminde yaptığı konuşmanın YouTube ve Facebook’ta yayınlanan videosunu “topluluk standartlarını ihlali” diyerek yasaklamasını kınadı; “Bu açıkça siyasal bir sansürdür. Böyle bir topluluk standartlarını kabul etmiyoruz” dedi.
TGC Dink için adalet istedi: TGC, Hrant Dink cinayetinin 7. yıldönümünde yaptığı açıklamada, “Adaletin yerini bulmaması, toplumda var olan derin güvensizliği büyütüyor. suikastı tüm yönleri ile açığa çıkaracak ve tetikçinin arkasındaki güçleri de ortaya koyacak biçimde hukuk yollarının işletilmesini ve bu demokrasi ayıbının ortadan kaldırılmasını bekliyoruz” dedi. TGC, Dink’i 20 Ocak’taki “Meslekte İz Bırakanlar” toplantısıyla andı.
Heybeliada’da Forum: TGC Adalar Belediyesi ile birlikte Heybeliada’da “Türkiye’de Gazeteci Olmak- Gazeteci Ölmek” konulu bir forum düzenledi (11 Ocak).
TGC Başkanı Turgay Olcayto, “Gazeteciliğin gereği olan muhalefet hakkını kullandıkları anda ya patronaj kesiminden gelen talimatlarla kendilerini kapının önünde buluyorlar” dedi. Foruma, Orhan Erinç, Sibel Güneş, Gülseren Güver, Niyazi Dalyancı ve Ahmet Özdemir, Göksel Göksu, Erol Önderoğlu, Fatih Polat, Ahmet Tan, Ataol Behramoğlu, Hilmi Hacaloğlu, Mihail Vasiliadis, Şükran Soner, Uğur Güç de katıldı. Konuklar, öldürülen ve tutuklu olan 64 gazeteci için denize karanfil bıraktı.
TGC’den Altınok’a ziyaret: TGC, genelgeyle emniyet binalarına girişleri yasaklanan gazetecilerin durumunu görüşmek üzere İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok’u ziyaret etti (10 Ocak).
Konsey saygıya çağırdı: Basın Konseyi, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut’un, kendisine soru soran bir basın mensubuna yönelik, “ben olsaydım ebeni öperdim senin” sözlerini kınadı (11 Ocak).
Konsey, “Soru sorup bilgi almak için çalışan muhabirlerin muhataplarının mevki ve konumları ne olursa olsun, kamu adına çalışan gazetecilere gerekli önemi ve saygıyı göstermeleri asıldır” dedi.
Rehin gazeteci Akşam’ı kınadı: Suriye’de silahlı bir grubun kaçırarak 40 gün boyunca rehin tuttuğu Milliyet gazetesi foto-muhabiri Bünyamin Aygün, rehinken kendisi hakkında CHP’li olduğu yönünde haber yapan Akşam gazetesini eleştirdi; “Bırakın gazeteciliği, insanlık bu mudur? Arkadan vurmak daha namusluca” dedi (8 Ocak).
5N1K1Sendika kampanya: TGS, 5N1K1Sendika kampanyasıyla gazetecilere sendikalarda örgütlenme çağrısı yaptı (5 Ocak).
Kampanya adını haberin temel soruları olan 5N 1K’dan (Ne?, Nerede?, Ne zaman?, Nasıl?, Neden?, Kim?” sorularından alıyor. Medya çalışanlarının ancak bir araya gelerek güçlü olabileceklerini vurgulayan TGS Genel Sekreteri Mustafa Kuleli “Gerçek habercilik yapabilmek, insanca koşullarda yaşayabilmek ve mevcut medya düzenini değiştirmek için tüm arkadaşlarımızı Sendika’ya üye olmaya çağırıyoruz” dedi.
DİSK Basın-İş eleştirdi: DİSK Basın-İş Sendikası, “basın sektöründe sermayenin yeniden yapılanması doğrultusunda kurumlar el değiştiriyor. Sermaye yapısının her değişimi ise çalışanlara işsizlik, daha fazla çalışma, hak gaspı olarak geri dönüyor. 2014 yılına çok sayıda arkadaşımız işsiz olarak girdi” dedi.
“Toplu işten çıkarmalar suçtur, suç işlemeye son verin. Matbaa çalışanları ve teknik kadroların gasp edilen yıpranma hakkı geri verilsin. İşçilerin insanca yaşamak için çalıştığını unutmayın. Sağlığı tehdit eden çalışma koşulları iyileştirilsin ve sendikal baskılara son verin.”
G 9’dan mesaj: G-9 Gazeteci Örgütleri Platformu da, “10 Ocak Gazeteciler Günü’nü çalışandan daha fazla binlerce gazetecinin issiz kalıp çalışamaz olmasının acısı ve kimi çalışan ‘gazetecilerin’ de bazı çevrelerin sözcüsü olarak davranmalarının utancıyla karşılıyoruz” dedi (10 Ocak).
Konseyin 10 Ocak mesajı: Basın Konseyi, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için yaptığı açıklamada, “Tutuklu gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmalarını istiyoruz. Özgür bir basın için haber alma ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını bekliyoruz” denildi.
Medya-İş’e göre sorunlar: Hak-İş Konfederasyonu’na bağlı Medya İşçileri Sendikası (Medya-İş), Gazeteciler Günü’nde gazetecinin temel sorunları olarak, sansür ve otosansür ile düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engeller, patronların keyfi uygulamaları sonucu her yıl işsiz kalan yüzlerce gazeteci ve işsizlik, Türkiye’de Anadolu Ajansı dışında hiçbir basın kuruluşunda sendikal örgütlenme ve Toplu İş Sözleşmesi yapılamıyor olması, toplumsal olaylarda gazetecilere yönelik polis veya gösterici şiddeti, uzun ve stresli çalışma ortamı, ücret düşüklüğü ve taşeronluğu sıraladı.
İşten çıkarmalara TGS tepkisi: TGS İzmir Şubesi başkanı Halil Hüner, ”’İmparatorluklarına medya gücü katmak için başarısızlıklarının faturasını çalışanlara çıkarttı. Haksız işten çıkarmalar karşısında susmayacağız” dedi (8 Ocak).
Sansür eylemi: Emek Gençliği, Günlük Evrensel gazetesinin de aralarında bulunduğu 4 gazetenin metro giriş bayilerinde yasaklanmasını ve Metin Göktepe’nin katledilişinin 18. yıl dönümünde Özgür Basın Susturulamaz diyerek metroda Evrensel okuma eylemi gerçekleştirdi (8 Ocak).
TGC’den Arınç’a tepki: TGC Başkanı Turgay Olcayto, Basından Sorumlu Bakan Bülent Arınç’ın 5 Ocak’ta serbest bırakılmadan önce Suriye’de rehin tutulan Milliyet foto muhabiri Metin Turan ile ilgili sözlerine tepki gösterdi (3 Ocak).
Arınç’ın “CHP’nin Hatay milletvekillerine de görev düşüyor. Esad ile görüşüp yan yana fotoğraf çektirdikten sonra bir arkadaşımızı getirmiştir” sözlerine Olcayto, Bugün doğrusu Bülent Arınç’ı dinleyince ben de çok şaşırdım ve üzüldüm. Bir insanın yaşamsal değeri siyaset malzemesi yapılmayacak kadar kutsal bir şey” dedi.
Kadın habercilere şiddete kınama: TGS Kadın Komisyonu kadın gazetecilere yönelik polis şiddetini Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde protesto etti (3 Ocak).
Komisyon üyesi Sevgim Denizaltı “Polis, demokratik protesto haklarını kullanmak isteyen yurttaşların yanı sıra, halkın haber alma hakkı için çalışan medya emekçilerine de her fırsatta şiddet uygulamayı sürdürüyor” dedi; şiddetin kadın ve LGBTİ gazetecileri de hedef aldığını söyledi.
Metroda gazete satış yasağı: TGC Başkanı Turgay Olcayto, Taksim-Hacıosman ile Aksaray-Atatürk Havalimanı arasındaki metro istasyonlarında Günlük Evrensel, Sözcü, Yurt ve Aydınlık gazetelerinin satışına yönelik yasağı kınadı (3 Ocak).
Olcayto, “Artık gazeteciye baskıdan gazete dağıtımına baskıya giden bir tavır var. Bu bir an önce ortadan kaldırılmalı. İktidarın anlaması gerekir ki, basın özgürlüğünün olmadığı bir toplumda demokrasi de olmaz” dedi.
Medya Etik Konseyi’nden uyarı: Medya Etik Konseyi Başkanı Halit Esendir, 17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili yayınlar konusunda “Yargının yaptığı soruşturmalarda gizliliği ihlal edecek tarzda ve soruşturmalar tamamlanmadan atlatma haberlerin yazılması, haberlerde soruşturma safhasında masumiyet karinesi gözetilmeden sanıklar hakkında suçlayıcı ifadelere yer verilmesi, basın meslek ve etik ilkelerine kesinlikle aykırıdır” dedi (3 Ocak).
Soru Önergeleri
İnternet sansürü önergede: CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç için TBMM Başkanlığına sunduğu bir soru önergesiyle Twitter ve Youtube’un Türkiye’nin ulusal güvenliğini nasıl tehdit ettiğini sordu (28 Mart).
Tanrıkulu, “Recep Tayyip Erdoğan “Bu işin arkasında Youtube var’ derken hangi işi kastetmektedir? Bu tepkisinin sebebi, AKP Hükümetinin yolsuzluk yaptığına dair Youtube’da yayınlanan videoların kaldırılması talebinin, Google şirketi tarafından reddedilmesinden mi kaynaklanmaktadır? Youtube’un erişime kapatılması talimatını kim vermiştir? Youtube’un kapatılması idari bir karar ise, bu kapatma işleminin gerekçesi nedir?” gibi sorular yöneltti.
HDP Twitter yasağını sordu: HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, Twitter yasağını Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle sunduğu bir soru önergesi sundu (21 Mart).
Tüzel, Erdoğan’a, “TİB Başkanlığı’na erişimin tamamen kapatılması talimatını siz mi verdiniz? 17 Aralık 2013’te patlak veren Başbakan ve Bakanların ve çocuklarının da dahil olduğu rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili dinleme kayıtlarının ve seçim öncesi piyasaya sürüleceği iddia edilen kimi görüntülerin yurttaşlarca öğrenilmesini önlemek için mi Twitter kapatılmıştır?” sorularını yöneltti.
Balbay, Şık, Şener için önerge: CHP Genel Başkan Yardımcısı Oran, eski İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in açıklamalarından hareketle Meclise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi (19 Mart).
Oran, Arınç’a, “Konjonktürel olarak hükümetinizin yararlanabileceği kimi sansasyonel davaların soruşturma aşamasında kimlerin gözaltına alınıp tutuklanacağına Başbakan ve Bakanlar Kurulu olarak sizler mi karar verdiniz? Hurşit Tolon, İlker Başbuğ, Mustafa Balbay, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanması kararını Bakanlar Kurulu’nda mı aldınız yoksa Erdoğan tek başına mı bu kararı verdi? Suça karışan MİT personeli kimlerdir? MİT’in bildiği KCK eylemleri hangisi?” sorularını yöneltti.
“Milliyet”e müdahale önergede: CHP Genel başkan yardımcısı Umut Oran, Başbakanın Milliyet ve Vatan gazetelerinin sahibi Erdoğan Demirören’le yaptığı telefon görüşmesinin sosyal medyaya yansımasından Meclis gündemine soru önergesi olarak taşıdı (8 Mart).
Önergede, “Erdoğan her manşet için Demirören gibi gazete patronlarını mı arıyor? Derya Sazak, Hasan Cemal, Can Dündar, Erdoğan’ın talimatıyla mı Milliyet’ten ayrıldı? Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı’nın işe alınması için Erdoğan aradı mı? Bir gazetecinin her koşulda haber kaynağını gizli tutması gerekmez mi?” soruları yer aldı.
Yargıya müdahale önergede: CHP İstanbul Milletvekili ve eski basın savcısı Ali Özgündüz, Başbakanın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a Doğan Grubu’na yönelik yargı sürecine müdahale etme talimatı verdiğine dair iddialarla ilgili Bozdağ’ın yanıtlaması için Meclise bir soru önergesi sundu; “Kaç hakimi fişlemeniz ve davaya müdahale etmeniz talimatı aldınız?” diye sordu (7 Mart).
Gazetelere soruşturma önergelik: CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 18 Şubat’ta grup toplantısında yolsuzluk iddialarıyla ilgili sözlerini haberleştiren Bugün ve Cumhuriyet Gazetesi muhabirlerine “soruşturmanın gizliliğini ihlal” gerekçesiyle soruşturma açılmasıyla ilgili soru önergesi sundu (22 Şubat).
Oran, Başbakan Erdoğan’a, “Soruşturma rastlantı mıdır, özel olarak suç duyurusunda bulundunuz mu, yasal gerekçe nedir, ABD’de veya AB’de bu tür bir uygulama var mıdır?” sorularını yöneltti. Oran’ın bir sorusu da, “2003 – 2013 yılları arasında, hakkında suç duyurusunda bulunduğunuz, hakaret davası açtığınız gazeteci, muhabir ve gazete köşe yazarı sayısı yıllar itibariyle kaçtır?” oldu.
Kürkçü medyaya müdahaleyi sordu: HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, Başbakan Erdoğan’ın HaberTürk televizyonu yayınına müdahale ettiğini gösteren ses kayıtlarıyla ilgili yine Başbakanın yanıtlaması talebiyle TBMM Başkanlığı’na bir soru önergesi verdi (11 Şubat).
Kürkçü, Erdoğan’a, “Muhalefet partilerinin üyelerinin konuşma sürelerine müdahale ettiğiniz doğru mudur?, Medyada yer almasını uygun bulmayarak müdahale etme gereği duyduğunuz ve bu maksatla engellenmeleri için medya organlarının yöneticilerini aradığınız başka muhalefet partileri üyeleri/yöneticileri de var mıdır? Varsa kimlerdir?” sorularını yöneltti.
Habertürk’e müdahale önergede: CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Erdoğan’a, Başdanışman AKP İstanbul Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın Habertürk televizyonunun yayın akışına müdahalesini sordu (10 Şubat).
Tanrıkulu, sosyal medya üzerinden paylaşılan ses kaydı çözümlerinde, CHP’li milletvekillerinin Meclis konuşmalarıyla ilgili Akdoğan’ın Habertürk yöneticisi Fatih Saraç’ı arayarak “Biz kimse görmesin diye meclis TV’yi kapatıyoruz, siz Meclis’i canlı veriyorsunuz” dediği, bunun üstüne Saraç’ın yayını kesme talimatı verdiği iddialarını sordu.
Medya için araştırma talebi: CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli, medyanın mesleki anlamda kendi alanına çekilmesi, gazeteciliğin yasak ve yaptırımlarla değil, insani, ahlaki ve mesleki değerler anlamında desteklenme ve teşvik edilmesi amacıyla meclis araştırması istedi (7 Şubat).
Başbakan kaç gazeteciye dava açtı? CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, sunduğu soru önergesinde, Başbakan Erdoğan’a, “Türkiye’de son bir yılda Başbakan olarak kaç gazeteci hakkında suç duyurusunda bulundunuz?” diye sordu (29 Ocak).
Tanrıkulu, Başbakan’a, “İngiltere’de iki farklı önemli olayda ismi geçen gazetelerle ilgili olarak, İngiltere Başbakanı James Cameron’un bu gazeteleri kapattığı yönünde tarafınıza iletilen gizli bir bilgi var mıdır? Yoksa, bu konuda tarafınıza bu bilgi nasıl iletilmiştir? Cameron’ın kapattığını söylediğiniz gazete hangisidir? İngiltere ile Türkiye, basın özgürlüğü konusunda yapılan başta Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) olmak üzere uluslararası basın örgütlerinin listelerinde kaçıncı sıradadırlar? Türkiye, bu anlamda İngiltere’den kaç sıra geridedir? İngiltere’de kaç gazeteci hapistedir? Bu sayı Türkiye’de kaçtır? 2003 yılında bu yana kaç site kapatıldı veya yayını durduruldu?” sorularını yöneltti
Vagus.tv’ye kapatma Meclis’te: CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Erdoğan’a, TİB’in Vagus.tv isimli haber sitesinin 16 Ocak’ta kapatılmasının gerekçesini sordu (28 Ocak).
Tanrıkulu, “16 Ocak 2014 tarihinde Vagus.tv sitesine Türkiye’den erişimin durdurulması ile ilgili olarak mahkeme kararı bulunmakta mıdır? TİB kararının işleme alınmasının talimatını kim verdi? Bulunmakta ise 2012/656 sayılı kararına istinaden TİB bu kararı neden daha önce işleme koymadı?” sorularını yöneltti.
CHP “yavru muhalefeti” Meclise taşıdı: CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, 25 Ocak akşamı TRT Ana Haber’de MHP’den “yavru muhalefet” olarak söz edilmesini bir soru önergesiyle Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a sordu (27 Ocak).
Tanrıkulu, “TRT, kurumu adına, ‘Yavru muhalefet’ ifadesinden ötürü Türkiye Kamuoyundan özür dileyecek mi?” diye sordu.
“Beyaz Bere”ye iki önerge: CHP İstanbul vekili Sezgin Tanrıkulu ve HDP Mersin vekili Ertuğrul Kürkçü, Hrant Dink anıldığı eylem sırasında görev yapan bazı polislerin beyaz bere giymeleriyle ilgili İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na soru önergesi sundular (20 Ocak).
İki vekil, “Beyaz bere”yi Dink’in katili Ogün Samast’ın olay günü giydiğini ve bunun cinayetin simgesi haline geldiğini anımsattı. Kürkçü, Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Kıyafet Yönetmeliği’nin berenin soğuk havalarda takılabileceğini öngördüğünü, 19 Ocak 2014’te ise havanın 15 derecenin üzerinde olduğu ifade etti. Kürkçü ve Tanrıkulu, soru önergelerinde polislerin beyaz bere takmasının sebebini, bu emri hangi idari merciinin verdiğini ve bu konuda bir soruşturma başlatılıp başlatılmadığını sordu.
İnançer’e 45 bin TL ücret: Halkların Demokratik Kongresi (HDP) milletvekili Levent Tüzel’in soru önergesini yanıtlayan Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, hamile ve çalışan kadınlara yönelik sözleri tepki çeken Ömer Tuğrul İnançer’e 45 bin TL, sözlere yer veren TRT’deki “Gönül Dünyamız” programına da 117 bin TL ücret ödendiğini açıkladı (15 Ocak).
CHP’de gazeteciler için önerge: CHP Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova, 10 Ocak Gazeteciler Günü’nde basın emekçilerinin karşı karşıya kaldıkları sorunların tespit edilmesi ve çözüm üretilmesi, basın özgürlüğüyle ilgili sorunların incelenmesi amacıyla Meclis araştırması istedi (10 Aralık).
Önerge gerekçesinde, Türkiye’nin Freedom House Basın Özgürlüğü 2013 raporunda geçen yıl yer aldığı 117. sıradan 120′ye gerilediği, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun saptamasına göre de 6 Aralık 2013 itibariyle Türkiye’de 5’i imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü 64 gazetecinin tutuklu ve hükümlü bulunduğunu kaydedildi.
BDP’den de araştırma önergesi: BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken de, “Türkiye’de gazetecilerin üzerindeki baskıların son bulması, gazetecilik mesleğinde çalışanların sosyal haklarının düzenlenmesi ve gazetecilik mesleğinin icrasında yaşanan sorunların açığa çıkarılması ile tüm bu sorunlara çözüm bulunması” amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi (10 Ocak).
Meclis sitesinde sansür mü? CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e yönelik Meclise bir soru önergesi sundu; “Başbakan ile ilgili aleyhte bilgilere rahat ulaşılmasını önlemek amacıyla isminin örtülerek, gizlenerek özet bilgi yazılması talimatı mı verdiniz?” diye sordu (10 Ocak).
Oran, önerge özetinde, “www.tbmm.gov.tr/develop/owa/yazili_soru_sd.uyenin _soru_ onergeleri?p_sicil=6800&p_donemkod=24” Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın söz ve eylemleriyle ilgili önergelerde dahi niçin kendisinin adı hiçbir şekilde anılmamaktadır?” dedi.
Dört gazeteye sansür önergede: CHP İstanbul Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ile Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul’da Metro istasyonlarında Günlük Evrensel, Sözcü, Yurt ve Aydınlık gazetelerine yönelik satış engeli iddiasını Meclis’e taşıdı (6 Ocak).
Başbakana yönelik ayrı ayrı sunulan önergelerde Smart Cube adlı büfelerin sorumlularına 3 Ocak akşamı SMS yoluyla ‘Arkadaşlar yarın sabah Sözcü, Evrensel, Yurt ve Aydınlık gazetelerini standa dizmeyin tezgah arkasına gözükmeyen bir yere kaldırın bu gazetelerin sorulması halinde ise kalmadı bitti diye müşteriye bilgi verilecek satmıyoruz denilecek akşam da geldiği gibi iadesini yapacaksınız’ mesajı atıldığına dair iddiaları sordu.
ATV-Sabah satışı soruldu: CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Umut Oran, Çalık Grubunun Sabah-ATV satışına ilişkin olarak işadamlarının katkı sunacağı 550 milyon dolarlık yardım havuzu oluşturulduğu iddiasını Meclise taşıdı (6 Ocak).
Soru önergesinde Başbakana, Halkbank’tan alınan kredinin geri ödenip ödenmediği de soruldu. Diğer bir soru da, “Grubu, Zirve Holding’in devir alacağı, başında ise Ömer Faruk Kalyoncu’nun bulunacağı duyumu doğru mudur?” oldu.
CHP’den akreditasyon soruları: CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Erdoğan’a, Uzakdoğu gezi için neden birçok gazetenin temsilcisine akreditasyon verilmediğini sordu (3 Ocak).
Tanrıkulu, “Geziye sadece Sabah, Star, Yeni Şafak, Akşam, Akit gibi gazetelerin temsilcilerinin davet edildikleri iddiasının doğru mudur? Akreditasyon listesi tarafınızdan mı hazırlanmıştır? Geziye Hürriyet, Habertürk, Zaman, Milliyet, Vatan, Bugün, Taraf, Radikal, Posta, Sözcü, Cumhuriyet ve Yurt, Aydınlık, Anayurt, Evrensel, Sol, Ortadoğu, YeniÇağ gazetelerinin temsilcilerinin davet edilmemelerinin sebebi nedir?” sorularını yöneltti.
Kürdistan sansürü alışıla gelen refleksten: TRT’den sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan’ın Diyarbakır’daki Mesut Barzani ve Şivan Perwer buluşmasında kullandığı Kürdistan kelimesinin “çok yeni bir durum olduğundan, alışıla gelen refleksle” TRT’de sansürlendiğini açıkladı (2 Ocak).
CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, Başbakan’ın söylediği “Sizin Şahsınızda Kuzey Irak Kürdistan bölgesindeki kardeşlerimizi de selamlıyoruz” sözlerinin sansürlenmesini yazılı soru önergesi haline getirmişti.
Dayanışma
Özkan için buluşmadaydı: CHP milletvekili ve gazeteci Mustafa Balbay, Ergenekon davasından beş yıldır tutuklu bulunan gazeteci Tuncay Özkan için düzenlenen “Özgürlükte Buluşalım” etkiliğine katıldı (1 Şubat).
TGC ve Ayrıntı’dan Gezi paneli: TGC ve Ayrıntı Yayınları’nın birlikte düzenlediği “Sokağın Şenlikli Muhalefeti: Gezi ve Demokrasi” başlıklı panelde “Gazetecinin Gezi Tanıklığı” başlıklı bir basın oturumu da gerçekleşti (25 Ocak).
Açış konuşmalarını TGC Başkanı Turgay Olcayto, Ayrıntı Yayınları’ndan İlbay Kahraman ve Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Kemal İnan’ın yaptığı etkinlikte bianet muhabiri ve Birgün Gazetesi yazarı Ayça Söylemez, Milliyet Gazetesi Fotoğraf Bölüm Müdürü Bünyamin Aygün, Radikal Gazetesi köşe yazarı Pınar Öğünç, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, 32. Gün Yayın Yönetmeni Hilmi Hacaloğlu, Radikal muhabiri İsmail Saymaz, Haber-Sen Şube Başkanı Engin Başçı ve Evrensel Gazetesi muhabiri Eda Yıldırım da konuşmacıydı.
Balbay Mumcu anmasında: Ergenekon davasından dörtyılı aşkın bir süre cezaevinde kalan CHP milletvekili Mustafa Balbay, 1993’te bombalı saldırıyla yaşamını yitiren gazeteci Uğur Mumcu için, 21. Ölüm yıldönümünde, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı anıtın açılışına katıldı (24 Ocak).
Gaye davası anlatıldı: MLKP davasından bianet yazarı ve Özgür Radyo eski Genel Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan ve Atılım gazetesi yazarı Bayram Namaz dahil yedi müebbet hapis, 155 eylemden dolayı da ayrıca hapse mahkum edilmesiyle ilgili bir basın toplantısı düzenlendi (11 Ocak).
Toplantıda dava avukatlarından Özlem Gümüştaş ile müebbet hapse çarptırılan Arif Çelebi’nin ailesinden Abidin Çelebi ile Nimet Çelebi dava ve tutuklular hakkında bilgi verdi.
Abidin Çelebi yakınlarının sahte ve üretilmiş delillerle cezalandırıldığına inanıyor. Gümüştaş ise operasyonun olduğu günün ertesinde kendilerine hukuki yetkililer tarafından hiçbir bilgi verilmezken ve dosyada gizlilik varken dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler’in canlı yayında “Skandal bir eylem öncesinde MLKP yöneticilerini delillerle birlikte yakaladık” açıklaması yaptığına dikkat çekti. Gümüştaş yargının bundan sonra idari bir merci gibi çalıştığını söyledi. Toplantıda Arif Çelebi ile Füsun Erdoğan’ın oğlu Aktaş Erdoğan’ın da mektupları okundu. Change.org sitesinde başlatılan “Uydurma-Üretme Sahte Delillerle Mahkumiyetlere Son!” kampanyası hakkında bilgi de verildi.
20 gazeteciden KCK davasına davet: Aralarında Aslı Aydıntaşbaş, Aydın Engin, Ahmet Hakan, Ece Temelkuran, Eren Keskin, Hasan Cemal, Hüseyin Aykol, Kadri Gürsel, Murathan Mungan, Nadire Mater, Nuray Mert, Oral Çalışlar, Pınar Öğünç, Ragıp Duran, Ragıp Zarakolu, Tarhan Erdem, Tuğrul Eryılmaz ve Yıldırım Türker’in de olduğu 20’yi aşkın yazar ve gazeteci ortak bir çağrı metniyle KCK Basın Komitesi’ne bağlı oldukları için tutuklu yargılanan medya çalışanlarının 13 Ocak’ta görülecek duruşmada tahliye edilmesini istedi; kamuoyunu davaya ilgi göstermeye çağırdı (10 Ocak).
Metin Göktepe anıldı: 8 Ocak 1996’da gözaltına alınarak Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda dövülerek öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, Esenler Atışalanı Kemer Mezarlığı’nda yapılan bir törenle anıldı (8 Ocak). Anmaya Göktepe Ailesi, gazetecinin meslektaşları, basın meslek örgüt temsilcileri de katıldı.
Metin annesi Fadime Göktepe, “Hepiniz Metin’in evine hoş geldiniz. Emekçilere, kadınlara çok teşekkür ederim. Metin’in katillerinin kim olduğunu biliyorsunuz. En başta Mehmet Ağar, Tansu Çillerve Orhan Taşanlar. Metin’in katilleri onlardı. Hepiniz benim için Metin’siniz” dedi. Göktepe, Maltepe Sokak kültür Merkezi’nde “Çocuğundan Doğan Ana” belgeseliyle de anıldı.
Aygün kurtarıldı: Suriye’de 40 gün boyunca silahlı bir örgütün elinde kalan Milliyet gazetesi foto-muhabiri Bünyamin Aygün kurtarıldı (5 Ocak). Gazeteci, kendisine işkence yapılmadığını ancak normal bir sorgu da yapılmadığını dile getirdi: “Beni kaçıran örgüt, El Kaide bağlantılı bir örgüttü. Tam olarak söylemediler ama Irak Şam İslam Devleti olduğunu biliyorum”.
Meslektaşları Aygün için eylemde: Bünyamin Aygün’e Özgürlük İnisiyatifi’nin çağrısıyla Suriye’de kaçırılan gazeteci Bünyamin Aygün’ün serbest bırakılması için basın açıklaması yapıldı (5 Ocak).
Aygün’ün meslektaşları, ailesi ve Avcılar Gümüşhaneliler Derneği’nin de destek verdiği eylemde Galatasaray Merhanı’nda gazeteci Ahmet Şık bir basın açıklaması okudu: “Biz sorulara cevap değil Bünyamin Aygün’ün serbest bırakılmasını, sağ salim ülkesine dönmesini ailesine ve sevdiklerine kavuşmasını istiyoruz.”.
Örgütlerden haberler
“Savaş, Medya, Etik” paneli: Gaziantep Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin “Sınırda Etik: Savaş, Medya ve Etik” konulu panelinde gazeteciler Doğan Tılıç, Faruk Bildirici ve Mete Çubukçu konuşmacıydı (8 Mart).
Validen Konseye ziyaret: Basın Konseyi’ni ziyaret eden İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, basın mensuplarının emniyet binalarına alınmamasıyla ilgili, “Emniyetin uygun bir alanında sadece gazetecilerin çalışma koşullarında fiziki mekan koşullarını, kışın soğuktan, yazın sıcaktan, çalışırken yazarken bunların ofis olarak kullanabilecekleri alan konusunu Emniyet Genel Müdürlüğü makul bir talep olarak görüyor. Bir düzenleme yapılacağını biliyorum” dedi (4 Şubat).
TGS yetki aldı: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın hazırladığı “6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Gereğince; İş kollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2014 Ocak Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ” Resmi Gazete’de yayımlandı (29 Ocak).
TGS, Toplu Sözleşme (TİS) yetkisi aldı. Tebliğe göre Basın, Yayın ve Gazetecilik işkolunda çalışan 95 bin 826 kayıtlı işçiden sadece yaklaşık yüzde 4.5’i sendika üyesi.
İstatistiklerde TGS yüzde birlik barajı geçerek 1000 üye ve yüzde 1.04 oranla TİS yetkisi aldı. Türk-İş’e bağlı Türkiye Basın, Yayın, Gazetecilik, Grafiker ve Ambalaj Sanayii İşçileri Sendikası (Basın-İş)1764 üye ve yüzde 1.84’lük orana; Hak-İş’e bağlı Medya İşçileri Sendikası (Medya-İş) 1110 ve yüzde 1.16’lık orana; DİSK’e bağlı Türkiye Basın Sanayi İşçileri Sendikası (DİSK-BASIN İŞ) 496 üye ve yüzde 0.52’lik orana sahip. Yüzde birlik barajın altında kalan DİSK BASIN-İŞ TİS yetki alamadı.
TMSF üzüldü: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), “Batık banka patronlarının malvarlıkları olan medya gruplarına el koymalarının “basın özgürlüğüne karşı ve medyayı yeniden dizayn etme çabası” olarak gösterilmesini üzüntüyle karşıladığını açıkladı (1 Ocak).
Cezaevi ziyaretleri
TGC’den KCK tutuklularına ziyaret: TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, KCK Basın Davası kapsamında 20 Aralık 2011’den beri Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde bulunan gazeteciler Mehmet Emin Yıldırım, DİHA Ankara Temsilcisi Kenan Kırkaya ve Hüseyin Deniz’i ziyaret etti (21 Şubat).
Ziyarette Kırkaya, “Biz kimseden adalet dilemiyoruz. Herkesin iddianameleri iyi okuması ve iyi incelemesi gerekiyor” derken Evrensel Gazetesi muhabiri Hüseyin Deniz, “Bizim bu davamız, gazetecilik mesleğinin yeniden ayağa kalkması için bir vesile olmalı. Şu andaki kaos ortamı gazeteciliğin çıkışı için, demokrasinin yerleşmesi için bir fırsat olmalı” dedi. Azadiya Welat gazetesi yayın yönetmeni Mehmet Emin Yıldırım da, “öncelikle tutukluluk haline bir son verilmeli. Terörle Mücadele Yasası olduğu sürece bu hep olacaktır” diye konuştu.
TGC’den Özkan’a ziyaret: TGC Yönetim Kurulu üyeleri Gülseren Ergezer Güver ve Recep Yaşar, Ergenekon Davası’ndan gazetecilik faaliyetleri nedeniyle 16 yıl, Cumhuriyet mitinglerini düzenlediği için de müebbet hapis cezası verilen gazeteci Tuncay Özkan’ı bulunduğu Silivri 1 No’lu Cezaevi’nde ziyaret etti (15 Şubat).
Özkan, “Benim 85 metrekarelik evimi 120 polis basmıştı. 85 metrekare, İçişleri Bakanı’nın oğlunun evindeki, kasaya dönüştürülmüş odanın büyüklüğüdür. Bunlar iyi anlatılırsa Türk halkının vicdanı bu kirliliği kaldırmaz. Ve çare, halkın içinden çıkar. Burada muhalefete büyük görev düşüyor” dedi.
Konseyden ziyaret: Basın Konseyi başkanı Pınar Türenç ile konsey yetkilileri, Ergenekon davasından tutuklu bulunan gazeteciler Tuncay Özkan, Deniz Yıldırım ile eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, Doğan Perinçek ve Fatih İlmioğlu’nun Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti (6 Şubat).
Türenç, tutukluluk sürelerinin beş yılla sınırlayan düzenlemenin “5+1” olarak düzenlenmesinin sanıkları üzdüğünü ifade etti.
Balbay’dan Yanardağ’a ziyaret: Ergenekon davasından dört yılı aşkın bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen gazeteci Mustafa Balbay, kendisi gibi Ergenekon davasından 10 yıl 6 ay hapse mahkum edildikten tutuklanan gazeteci Merdan Yanardağ’ı Muğla Cezaevi’nde ziyaret etti (29 Ocak).
Balbay, cezaevi çıkışında Yanardağ’ın Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya hazırlandığını söylediğini aktardı.
Tuncay Özkan’a ziyaret: Ergenekon Davası’ndan 9 Aralık 2013’te tahliye olan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ve CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba Ergenekon Davası’ndan müebbet hapis cezası verilen gazeteci Tuncay Özkan’ı Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti (13 Ocak).
Başbakandan–Bakanlardan
Twitter’e 700 sansür talebi: Başbakan Erdoğan, NTV’de Oğuz Haksever’in sorularını cevapladı; Twitter sansürü ile ilgili “(Twitter’da) Şu anda son bildiğim benim, 700’e yakın bu şekilde maalesef uygulama var. Bunlar şimdi peyder pey onlara bildiriliyor. Bu bildirilenler karşısında tavırlarını göreceğiz. Eğer hakikaten kaldırırlarsa, kaldırmaları halinde de gereği yapılır. Mesela burada mahremiyetler var, ırkçılık var, sen bunları nasıl yayımlarsın ya? Uyarıyoruz, hala adım atmıyorsun. Mesele bu. Twitter dediğiniz olay nedir? Bir şirket. Bu olayın arkasında aslında Youtube var. Youtube’un avukatlarıyla çalışıyorlar. Bir avukat hanım kardeşimize hiç edebe adaba uymayan bir şey yaptılar” dedi (26 Mart).
Şimdi de köşe yazarlarına saldırı: Başbakan Erdoğan, Ankara Keçiören’deki mitinginde konuşuyor: “Benim için kararın yeri burası, millet millet. Televizyonlara çıkıyorlar. Birkaç böyle milletle birlikte yaşamayan onun dilini konuşmayanlar çıkıyorlar televizyonlarda AK Parti prestij kaybediyor diyorlar. Erdoğan prestij kaybediyor. Bizim prestijimizi ne sizin ne Avrupalının ne şunun ne bunun nezdinde biz halkın ve hakkın nezdindeki prestijimize bakıyoruz. Bizim farkımız bu. AK Parti sizinle iktidar olmadı. Bir Twitter’ın savunmasını yapmak bu ülkenin köşe yazarlarına mı kaldı? Hale bak. Bu ülkenin milletine devletine başbakana karşı ‘başçalan’ diyen ahlaksızlara karşı onları savunmak kime kaldı ya? Benim bakanıma kalkacak başbakanın hırsız diyecek bunu savunmak ona mı kaldı ya?” (24 Mart).
Doğan, Ciner, Twitter, Facebook hedefte: Başbakan Erdoğan, İstanbul Yenikapı’daki mitinginde, Fethullah Gülen ile birlikte Doğan Grubu ve Ciner Grubu’nu kendilerine yapılan haksızlıkları savunmakla eleştirdi, Twitter, Facebook, YouTube’ü tehdit etti (23 Mart).
“Başta Doğan Grubu olmak üzere, açık söylüyorum, Ciner Grubu olmak üzere, buna benzerler, isimlerini diğerlerinin vermeyeceğim. Utanmadan, sıkılmadan kalkıp şu anda bu olaylarda bize karşı yapılan bu haksızlıkları hala savunur durumdalar. Ya bu ülkenin başbakanına, bu hakaretler yapılırken affederseniz, bu ahlaki olmayan saldırılar yapılırken siz nasıl oluyor da bunları savunuyorsunuz? Ha söyleyin. Çünkü Pensilvanya’nın onlarla ilgili kasetleri de var. Şantaj var onlarla ilgili, şantaj. Yeri geldiğinde onu da açıklarız diyorlar. Geçenlerde bir tane açıklandı. Diğeriyle ilgili de açıklandı. Şimdi korkuyorlar, ‘acaba ne var?’ Daha nerden ne açıklanacak? Çünkü batmışlar. Bataklığa batmışlar. Bundan çekiniyorlar. Kendi devletine güvenmiyor, kalkıyor onlara güveniyor. Biz de kusura bakmasınlar. Gereken neyse, onu yaparız. Öyle tweet, mivit, filan… Anlamam ben bu işlerden. Anlamam. Evet twitter, dürüst davranacaksan, her türlü desteği veririz. YouTube, dürüst davranacaksan her türlü desteği veririz. Facebook, ahlaksızlıklarından vazgeçerse destek alır. Ama aileleri bozacaksa, aileleri ifşad edecekse karşısında Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini bulur.”
Yasakçılığa tepki: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakanın YouTube ve Facebook’u yasaklama niyetiyle ilgili, “Yasakçı bir düşünceden yola çıkılarak ülke yönetilebilir mi? Gazeteleri de yasakla, 76 milyon senin ağzına baksın o zaman. Tam bir tek parti anlayışı, tek parti devleti, Hitler devleti” dedi (8 Mart).
Gül: Youtube ve Facebook kapatılmaz: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,”Youtube gibi Facebook gibi platformlar dünyanın her tarafında geçerli olan şeyler ve bunların kapatılması diye bir şey söz konusu olmaz” dedi (7 Mart).
Gül bir gazetecinin “Başbakan Youtube ve Facebook’un kapatılacağı yönünde sinyaller vardı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Böyle bir şey mümkün mü?” sorusuna “Kapatılması söz konusu olamaz” dedi. Gül, “Şunun bilinmesini isterim. Türkiye demokratik bir hukuk ülkesidir. Demokratik ve hukuki ilkeler çerçevesinde de en gelişmiş demokrasiler gibi özgürlüklerin güçlenmesini arzu eden ve bunun için uğraşırken, buralarda herhangi bir şekilde engelleme söz konusu olmaz. Buna herkesin inanması lazım, kimse de böyle bir şeyi özlemez Türkiye’de” şeklinde konuştu.
“YouTube’u, Facebook’u kapatabiliriz”: Başbakan ATV’de katıldığı bir televizyon programında “Biz bu milleti YouTube’a, Facebook’a, şuraya, buraya yediremeyiz. Atılması gereken adım neyse bu adımı en kesin hatlarla atacağız” dedi (6 Mart).
Erdoğan, “Kapatılmaları dahil mi” sorusu üzerine “Dahil, çünkü bu insanlar veya bu kurumlar kazançları için, imkanları için her türlü ahlaksızlığı, her türlü casusluğu, ajanlığı teşvik ediyorlar. Bunun sınırı yok. Sınırsız bir şey. Böyle bir özgürlük anlayışı olamaz” dedi.
Gül neden İnternet Kanunu’na veto etmedi? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İstanbul’daki Huber Köşkü’nde köşe yazarları, uluslararası basının Türkiye temsilcileri ve internet sitesi yöneticileriyle gerçekleştirdiği buluşmada, HSYK Kanunu ve imzaladığı İnternet Kanunu’yla ilgili, “Veto etseydim, yasa aynen gelirdi” dedi (24 Şubat).
CHP afişine sansür: Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile Başbakan Erdoğan’ın danışmanlarından Mustafa Varank arasında geçtiği ileri sürülen ve sosyal medyaya yansıyan telefon görüşmesine göre, CHP’nin hazırlattığı “Vergini Veriyorsan Hesabını Sor” afişlerinin Ankara’da kiralanan reklam panolarında yayınlanması engelleniyor (25 Şubat).
Hedefte yine medya: Başbakan, İstanbul İkitelli Şehir Hastanesi’nin temel atma töreninde, “Bir kısım medyanın manşetleriyle, köşe yazılarıyla, yalan ve iftiralarla nasıl aşağılık bir operasyon içinde olduğunu biz de görüyoruz, millet de görüyoruz. Bizim hayatımız medya operasyonlarıyla mücadeleyle geçti. 94 seçimlerinde de bu manşetlerle üzerimize geldiler. Muhtar bile olamaz dediler. Ne oldu?.. Burada bir şey daha söyleyeceğim. Şimdi bu medya arkasına belli sermaye çevrelerini alarak, paralel yaparak bize gündem dayatmaya çalışıyor. Üzerinden aylar geçtikten sonra Kabataş görüntülerini yayınlayıp oradaki çirkinliği örtmeye çalışıyorlar… Bu paralel yapı siyasetçiler, iş adamları, sanatçıların da kayırlarını tutmuş. O kayıtlarla şantaj yapıyorlar. Buradan siyasi partilere milletvekillerine gazetecilere iş adamlarına çağrı yapıyorum. Bu tehdide şantaja boyun eğmeyin” dedi (16 Şubat).
Arınç şık bulmadı: Hükümet sözcüsü Bülent Arınç, ATV-Sabah satışı sırasında iş insanları arasında havuz oluşturulması iddiasıyla ilgili, “Bir gazetenin satışında veya alışverişinde birilerinin aracılık etmesini doğru bulmam, hoş karşılamam, şık bulmam” dedi (10 Şubat).
Arınç, İnternet sitesi çalışanlarına basın kartı verilmesi ve Basın Kanunu’na tabi olmasına ilişkin tasarının imza açıldığını söyledi; Today’s Zaman gazetesi muhabiri Mahir Zeynalov’un sınırdışı edilmesiyle ilgili de, “İkamet süresi sürekli uzatılmış. 31 Aralık’tan sonra sürenin uzatılmayacağını söylemişler. Yine de iki ay Türkiye’de durmaya devam etmiş. Türkiye ile kendi ülkesini kıyaslaması mümkünse bu arkadaşımıza bunu da tavsiye ederim” diye konuştu.
“Edepsizce sokağa çıkıyorlar”: Başbakan, İstanbul’daki temel atma töreninde yaptığı konuşmada internet yasasına karşı 8 Şubat’ta yapılan eylemle ilgili “Edepsiz görüntülere dokunma diyerek edepsizce sokağa çıkıyor” dedi (10 Şubat). Başbakan, “kişilik haklarını ihlal eden yayınlara” karşı düzenleme yaptıklarını savundu.
İnternet daha da özgürleşiyormuş: Başbakan, İstanbul’daki bir açılışta, İnternetin ortadan kalkmadığını, kontrol altına alındığını kaydetti: “Yani bu ahlaksızlıklar, bu yolsuzluklar devam mı etsin? Bu ülkede insanları itibarsızlaştırma hareketleri devam mı etsin?” dedi (9 Şubat).
“Mahkeme TİB’in kararını uygun bulursa erişim engeli devam ediyor. Mahkeme kararı çıkıncaya karar erişimi geçici olarak bloke ediyor. Bunu sansür olarak algılamak insafsızlıktır. Hatta bu yasa interneti daha özgür hale getiriyor.”
Arınç soru beğenmedi: Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, sarı basın kartı yenilenmeyen Today’s Zaman muhabiri Azerbaycan vatandaşı Mahir Zeynalov’un sınır dışı edilmesini soran gazeteciye sinirlendi (8 Şubat).
Arınç, Bursa’da bir gazetecinin, Zeynalov’un durumuyla ilgili soru sormasına “Gözünü seveyim sabahtan beri aynı şeyleri soruyorsun.” karşılığını verdi; bir başka gazetecinin, ‘İnternet düzenlemesini nasıl buluyorsunuz?’ sorusunu da ‘Başka sorusu olan var mı?’ diyerek geçiştirdi; diğerinin “Fatih Altaylı’nın ses kaydını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna “Fatih Altaylı’yı tanımam” dedi. Arınç,”Mahir Zeynalov’un sınır dışı edilmesini basın kurumlarından sorumlu bir bakan olarak nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna da, “Şimdi senin sorunu kimse anladı mı? Kimse duydu mu? Kimse duymamış. Üç gün beraberiz, güzel sorular hazırlayın” diye konuştu.
Başbakan RSF’yi bilmiyor: Başbakan, Alman Dış Politika Enstitüsünde konuşmada “Bu paralel yapıları açığa çıkarmak gerekiyorsa, serbest çalışan bir medya önemli değil mi? En fazla tutuklu bulunan gazeteci Türkiye’de görünüyor” sorusuna yanıt verdi (4 Şubat).
“Yani başbakanına her türlü hakareti yapabilen medya Türkiye’de var. Ailesine her türlü hakareti yapabilen medya Türkiye’de var. şu anda en çok içerde dediğiniz Türkiye’de, normal basın mensubu parmak sayılarını geçmez. Diğerleri, büyük bir çoğunluğu terör örgütleriyle, ya silah yakalatmıştır, ya eylem hareketindedir. Bunlar hep sizlere dezenformasyonla aktarılan bilgilerdir. Geçen işte Brüksel’de rakamlarıyla hepsini açıkladım. Normal sarı basın kartı olanların sayısı 5 veya 10 sayısında. Yani AB ülkelerinde, gerçek manada basın mensuplarının çok çok üstünde şu anda tutuklu olduğunu biliyoruz. Bu noktalarda kaynağından incelersek çok daha isabetli olur diye düşünüyorum.
“Bazen muhabirlerden de bilgi almak önemli olabiliyor.Tabi sınır tanımayan muhabirler gerçekten sınır tanımıyorlar. Ne sınırdır? Bunu bir defa öğrenmemiz lazım. Bu sınırın çalışması çok önemli. Sınır tanımazlık hukuk dışı olursa o bizim için geçerliliği yoktur.”
İnternet sansürü yokmuş: Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İnternet sansürü iddialarına ilişkin, “Kesinlikle böyle bir şey yok. Dünyada pek çok ülkeden özgür ve basın hürriyetine sahip bir ülkeyiz” dedi (3 Şubat).
Azami tutukluluk beş yıl olacak: Başbakan Erdoğan, 2 Şubat’ta Dolmabahçe’de yaptıkları “Demokratikleşme Zirvesi” ile tutukluluk sürelerinin beş yıla çekilmesi konusunda çalışma yaptıklarını açıkladı (3 Şubat).
Erdoğan, “ Tutukluluk süresi daha önce 10 yıldan 7,5 yıla indirilmişti. Biz dün yaptığmızı çalışma ile bunu 5 yıla indiriyoruz. Meclisten bunun da çıkmasıyla yüzlerce binlerce insan istifade edecek” diye konuştu. Bu durumda, Ergenekon davasından tutuklu olan gazeteci Tuncay Özkan ve MLKP Davasından tutuklu olan Füsun Erdoğan için tahliye umudu doğuyor.
Gül Batı gazetelerini savundu: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Roma’da yaptığı açıklamada Türkiye’yi dışarıda kötü gösterecek çevrelerin olabileceğini ancak “Dışarısı kampanya yapıyor” şeklinde düşünülmemesi gerektiğini açıkladı. Gül, “Aynı Batı gazeteleri bizi övüyordu” dedi (30 Ocak).
Hedefte BBC, WSJ, Doğan Grubu: Başbakan Erdoğan, partisinin grup konuşmasında Doğan Grubu’nu da hedef aldı (28 Ocak).
Erdoğan, “Türkiye’de bir kısım medya, bazı işadamları ve iş dünyası örgütleri, bazı sivil toplum örgütleri, hatta CHP başta olmak üzere bazı siyasi partiler ne yazık ki yurtdışında kendi ülkelerini, kendi ekonomilerini kötüleme, karalama vazifesi üstlenmişlerdir. Gezi olayları sırasında biz bunun ibretlik br örneğini yaşadık… (Bir partilinin BBC de görmüyor siye seslenmesi üzerine) Sadece BBC mi? Wall Street Journal. Bu gazetelerin patronları kimler? Geçenlerde İngiltere’de benzer bir şeyi yaptılar. Cameron hemen gazeteleri kapattı. Ondan sonra Amerika’dan vurmaya başladılar. Zihniyet aynı… En çok satan gazete manşet atıyor. Güya ben Ana muhalefetin İstanbul adayından çekinmeye başlamışım. Onun için dosyayı açıklamışım. O gazetenin patronu Hilton Oteli’nin yanındaki bahçe, inşaat yapabileceği düşüncesiyle onun özelleştirilmesine girmişti. Ama Büyükşehir Belediyemiz müsaade etmiyor. Gitti Şişli Belediyesi’yle anlaşma yoluna. Şişli Belediye Başkanı çünkü bu konularda mahirdir…” diye konuştu.
Başbakan’dan 10 Ocak mesajı: Başbakan Erdoğan, Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Demokrasi, şeffaflık ve ifade özgürlüğünün en temel unsurlarından biri, tarafsız ve özgür basının varlığıdır” dedi (10 Ocak).
Erdoğan, “Demokrasi, şeffaflık ve ifade özgürlüğünün en temel unsurlarından biri, tarafsız ve özgür basının varlığıdır… Aynı şekilde, basın mensuplarının ve basın kuruluşlarının özgür ve tarafsız yayın yapabilmeleri de demokrasinin güç kazanmasıyla mümkündür” dedi.
Kılıçdaroğlu 10 Ocak’ı kutladı: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çalışan Gazeteciler Günü’nde yaptığı açıklamada, “Ucu iktidara dokunan haberleri yazamıyorlar. Programları yapamıyorlar. Yazmaya kalkanlar medya dünyasının değil, iktidarın medya yöneticisi olan ve kraldan çok kralcı gibi davranan sözde medya yöneticilerince cezalandırılıyor. Anında haber sansürleniyor, sansür bile tatmin etmiyorsa o haber çöpe atılıyor. Köşeler kapatılıyor, ekranlar karartılıyor. Hatta iktidarca künyelere bile müdahale ediliyor… Çalışan, çalıştırılmayan, hapse atılan veya işsiz ama her koşulda meslek onurlarını koruyan tüm gazetecilere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum” dedi.
Arınç’tan 10 Ocak mesajı: Basından Sorumlu Bakan Bülent Arınç 5 Ocak’ta serbest bırakılmadan önce Suriye’de rehin tutulan Milliyet foto muhabiri Metin Turan ile ilgili “Tabi bütün gücümüzle destek veriyoruz. İnşallah bu konuda CHP’nin Hatay milletvekillerine de görev düşüyor. Esad ile görüşüp yan yana fotoğraf çektirdikten sonra bir arkadaşımızı getirmiştir” dedi (3 Ocak).
Tartışmalı işten çıkarmalar- ”Ayrılmalar”
Nefret eleştirisiyle istifa: Star gazetesi yazı işleri müdürü Doğan Ertuğrul, gazetenin son dönemde kullandığı ‘nefret’ diline dayanamadığını belirterek istifa etti (26 Mart).
Ertuğrul, yaptığı yazılı açıklamada, “Türkiye’nin yaşadığı bu cinnet halinden medya fazlasıyla nasibini almış, haber değeri taşımayan ve algı yönetimi daha doğru ifadeyle kara propaganda amacı güden ‘haberler’ gazete ve televizyonların rutini haline gelmiştir” dedi.
CHA, Zaman, Bugün’de sekiz zorunlu istifa: CHA Ajansının 18 yıllık çalışanı Köksal Akpınar, Zaman gazetesinin 18 yıllık Dış Baskılar sayfa editörü Şemsettin Özkan, CHA Network’te altı yıldır spiker, editör ve seslendirme görevlerini yürüten Salim Gören, CİHAN muhabiri Kübra Kara, Bugün gazetesi ekonomi muhabiri Zeynep Ceylan, Zaman gazetesi yazarları Leyla İpekçi ve H. Salih Zengin ile çizer Osman Turhan mobbing uygulandığını öne sürerek görevlerinden istifa etti (21 Mart).
TRT muhabiri sürüldü: TRT Haber’de çalışan muhabir Elif Akkuş, polisin öldürdüğü 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın ardından yazdığı tweet’ler nedeniyle muhabirlikten alınarak teknik servise kaydırıldı. Gazeteci, “Çocuğunuz var mı? gözünüzün önüne getirin onu bir an… Şimdi de öldürüldüğünü düşünün… Öyle bir şey işte! #berkinelvan” şeklinde tweet mesajları paylaşmıştı (18 Mart).
Başbakan iki yazar attırdı: İnternete düşen iki ayrı ses kaydına göre Başbakan Erdoğan’ın Star gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Ali Karaalioğlu’nu telefonla arayarak gazetenin köşe yazarları Prof. Dr. Mehmet Altan ve ilahiyatçı yazar-insan hakları aktivisti Hidayet Şefkatli Tuksal’ın gazeteden atılması talimatı verdiği iddia ediliyor (17 Mart).
Mehmet Altan 18 Ocak 2012’de “Denktaşlaşmak” başlıklı yazısı yayınlanmayınca gazeteden ayrılmıştı. Konuşma tarihlerinin yer almadığı kayıtların ardından Hidayet Şefkatli Tuksal, 11 Şubat 2011’de “İnsanlara yapıştırılan etiketler bir kara delik gibi, söylediğimiz her şey o kara delik tarafından yenip, yutuluyor” dediği köşe yazısıyla Star’la yollarını ayırmıştı.
Ses kayıtlarında Erdoğan, Karaalioğlu’nu arayarak Tuksal’ın “Hak Sillesiyle Uyarıyorum” başlıklı yazısından rahatsızlığını dile getiriyor. “Haklısınız efendim” diyen Karaalioğlu, “Ne ya, hem bana haklısın diyorsun, hem burada tutuyorsun… Yani biz bunları sövdürmek için mi burada tutacağız ya?” cevabıyla karşılaşıyor.
Erdoğan, “Yazılar sizin kontrolünüzden geçmiyor mu ya, her yazıyı koymaya mecbur musunuz? (…) Siz bu gazeteye bakmıyorsunuz arkadaş ya, bu yazıları gözden geçirmiyorsunuz ya! (…) Sizin af edersin yani burada işin editoryal yönüne bakan kim, kim bunları edit ediyor?” derken Karaalioğlu da, “Haklısınız efendim”, “İlgileneceğim efendim”, “Siz söylemeseniz de gündemimizde efendim” şeklinde yanıtlar veriyor.
İlter tepki olarak ayrıldı: Türkiye gazetesi yazarı Balçiçek İlter, polisin sıktığı gaz kapsülüyle yaşamını yitiren Berkan Elvan ile ilgili gazetesinde çıkan habere tepki olarak görevinden ayrıldı (13 Mart).
İki haberci işsiz: 21 yıllık Best FM sunucusu Arzu Çağlan’ın işine, polisin Gezi eylemleri sırasında sıktığı gaz kapsülüyle Haziran’da ağır yaralanan ve dokuz ay komada kaldıktan sonra 11 Mart’ta yaşamını yitiren 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın ölümüne yayında ağladığı gerekçesiyle son verildi. Fotomaç gazetesi muhabiri Çağdaş Doğan da, Elvan’la ilgili görüşleri nedeniyle işsiz kaldı.
Nuh Albayrak’tan istifa: Türkiye gazetesi yayın yönetmeni Nuh Albayrak istifa etti. İstifanın, çalışanların üç aydır ödenmeyen maaşlarla ilgili sorunun çözülememesiyle ilgili olduğu iddia edildi (10 Mart).
Sazak Başbakan’a dava açabilir: Milliyet gazetesi eski yayın yönetmeni Derya Sazak, görevdeyken Başbakanın görevden alınması için işvereni Erdoğan Demirören üzerinde baskı kurmasıyla ilgili, “Tahmin ediyorduk ama bu koyutta olabileceğini değil” dedi. Sazak, Başbakana dava açabileceğini ifade etti (7 Mart).
Muhabire işe iade: Vatan gazetesinin 2011’de Demirören Grubu’na satışı sırasında işten çıkarılan muhabir Hayati Kılıç işe iade davasını kazandı. Yerel mahkeme kararını Yargıtay da onadı (7 Mart).
Spor yazarı işten çıkarıldı: Hürriyet Web TV’nın kurucu müdürü ve aynı zamanda Hürriyet gazetesinde spor yazıları kaleme alan Orhan Can’ın görevine son verildi (6 Mart).
Başbakanı eleştiren Oral atıldı: Akşam Gazetesi Sibel Oral’ı hükümet karşıtı bir Tweet atması sebebiyle işten çıkardı. Oral ” Tweet’ten dolayı beni ihbar ederek işten kovduran ve kovanlara teşekkür ederim; onur duyarım” dedi (5 Mart).
“Mavi Sakal’ın ‘Çektir Git’ diye bir şarkısı vardı. ‘Böyle adam olunmaz’ diyor ve ekliyordu, (çok afedersiniz) ‘Çektir git’ artık RTE” şeklinde bir twitter mesajı nedeniyle işine son verilen gazeteci, “Bu ve buna benzeyen çok şey yazdım, çok fikri de RT ettim Twitter’da. Buradaki ifadeye küfür ya da hakaret deniyorsa ben de sormak zorundayım” diyerek Başbakanın bugüne kadar toplumu ve kişileri hedef alan ifadelerini sıraladı.
Mehtap TV Gülerce’nin programını kaldırdı: Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’nin, Mehtap Tv’de, Ali Bulaç ve Ahmet Turan Alkan ile birlikte yaptığı “Düşünce Günlüğü” programı yayından kaldırıldı. Kararı, Mehtap TV genel yayın yönetmeni Gülerce’ye iletti (26 Şubat).
Al Jazeera’ya konuşan Gülerce “Böyle bir karar beklemiyordum” dedi; “Üzüldünüz mü?” sorusuna da “Yorum yok” yanıtı verdi. Gülerce, kararda sosyal medyada son dönemde hükümete destek niteliğinde paylaştığı bazı mesajların payı olup olmadığını yönündeki soruyu da “Takdir sizin” şeklinde yanıtladı.
Sazak’ın kitabında gazetecilik: Derya Sazak, Milliyet’in genel yayın yönetmeni olduğu 2013 yılında Demirören Ailesi’yle yaşadıklarını, bu ailenin Başbakanla ilişkilerini, işten çıkarmaları “Batsın Böyle Gazetecilik” adlı kitabında anlattı (14 Şubat).
Sazak, Milliyet’in sahibi Erdoğan Demirören’in “İmralı Zabıtları” için Başbakan’a “Sizi çok üzdük. Milliyet’i hemen uygun gördüğünüz birine satmaya hazırım” dediğini aktardı. Sazak’ın aktarımına göre, Başbakan yanıt olarak Demirören’e “Alırken bana mı sorunuz da şimdi kime satacağınızı bana soruyorsunuz” dedi. Kitapta, Demirören’in yazar Abbas Güçlü’nün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile tartışması üzerine Arınç’ı aradığını, “Abbas’ı atacağını” söylemesi üzerine Arınç’ın da,”Gerek yok” dediği aktarılıyor. Demirören, Milliyet’i satın aldıktan sonra gazetenin başına kimi getireceğini Başbakan’a sormuş. O da Akif Beki’yi önermiş.
Sazak, Akşam yazarı Nagehan Alçı’nın Milliyet’te yazmaya başlamasını “Demirören’lere direnemediğim olay” olarak niteliyor; Yıldırım Demirören’in Başbakana konuya ilişkin söz verdiğini ileri sürüyor; Erdoğan Demirören buna, “Nagehan da kim? Yok kardeşim. Almayacaksın. Oğlumun verdiği sözler yüzünden Beşiktaş’ta 150 milyar batırdım. Böyle giderse bu gazeteyi yönetemem. Yıldırım birilerine söz vermiş, ama Nagehan’a Milliyet’te yazdırmak istemiyorum. Alacaksak bile bir süre maaşını öderiz, ama başlatmazsın” karşılık verdiği yazıyor. Derya Sazak, yayın yönetmeniolduğu dönemde, Hasan Cemal gazeteden ayrılmak zorunda bırakılmış, Can Dündar’ın yazılarına son verilmiş ve son olarak kendisi de gazeteden ayrılmak zorunda kalmıştı.
Başbakandan Habertürk yayınına müdahale: İnternette yayınlanan yeni kaydına göre Habertürk Gazetesi’nin, Başbakan Erdoğan’ın gazetede yer alan sağlık uygulaması üzerine olumsuz bir haberi şikayet etmesi üzerine üç çalışanını işten çıkardığı ortaya çıktı (10 Şubat).
Ses kaydında, “Bu mu sağlıkta çağ atladığı iddiasında olan Türkiye” başlıklı haberle ilgili Başbakan’ın Habertürk yöneticilerinden Fatih Saraç’ı arayarak haberi şikayet ederek “Şimdi yani bu (başlık) atılırken, bizim bu bütün sağlıkta yaptıklarımızı görmemezlikten gelmemek bizi üzüyor” diyor. Bunun üzerine Saraç “emriniz olur” diyerek Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nu arayarak birinci sayfadan olumlu bir haber yapacaklarını iletiyor.
Saraç daha sonra bu işi gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’ya ileterek “Hemen arattır, ya da kendin ara” diyor. Saraç, Başbakan’ın Başdanışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ı da arayarak “editörü, haberi yapan üç kişi toptan gitti”, “sekreteri dahil hepsi” diyerek haberin yayınlanmasında çalışan editör ve sayfa sekreteri dahil üç kişinin işten atıldığını söylüyor.
Mezinoğlu’dan istifa: Kanal Avrupa’nın haber müdürü ve aynı kanalda yayınlanan ‘Ateş Çemberi’ adlı programın sunucusu Remzi Meziroğlu baskılar sonucu görevinden ayrıldığını açıkladı (10 Şubat).
Bülbül ve Özdağ’ın işine son: Türkiye gazetesi, Ankara Bürosu Haber Müdürü Akif Bülbül’ü ve bir ay önce Bugün gazetesinden gelip işe başlayan özel haber muhabiri Gökhan Özdağ’ı işten çıkardı (24 Ocak).
Kaşeli muhabirlerin işine son: TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör, “800 muhabirin TRT tarafından işten çıkarıldığı” yönündeki haberlerin twitter üzerinden gerçekdışı olduğunu savundu; “TRT yurt genelindeki bölge müdürlükleri dışında, ‘kaşeli’ diye tabir edilen çok sayıda gazeteciden haber alıyor. Bu haberleri gönderen gazeteciler TRT personeli olmadığı gibi, kendilerinden alınan haber hizmeti sadece parça başına ücretlendiriliyor. Uygulamamız, gelen haberlerin editoryal değerlendirme sonucu yayına uygun bulunup bulunmamasıdır. Bu anlamda bir işten çıkarma, tasfiye ya da benzeri bir durum söz konusu değil” dedi (22 Ocak).
İki gazeteci işten çıkarıldı: Türkiye gazetesi, Ankara Bürosu Haber Müdürü Akif Bülbül ve bir ay önce Bugün gazetesinden transfer ettiği özel haber muhabiri Gökhan Özdağ’ı işten çıkardı (21 Ocak).
Gazeteden daha önce de Taraf gazetesinden gelen Arzu Yıldız ve köşe yazarı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ayrılmıştı.
TRT’de 12 kişi görevden alındı: TRT’de Haber Dairesi Başkanı Ahmet Böken’in görevden alınması ve yerine Nasuhi Güngör’ün atanmasının ardından toplam 12 yönetici görevden alındı (18 Ocak).
TRT Avaz’dan iki müdür İbrahim Gürkan ve Sedat Kadı görevden alındı. TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanlığı’nda da yine müdür seviyesindeki, Özgür Yılmazkol, Ahmet Torun, Cavit Atasever, Atilla Tunga, Erol Yüksel, Murat Özköse ve Mustafa İnan görevden alınan isimler oldu. Yurt Haberleri Müdür Ersin Şamlı ile teknik müdürler Fatih Kapan ve Gökhan Yüksel de görevden alındı.
NTV’den üç haberci çıkarıldı: NTV içerik editörü Sinan Demir ve muhabir Gözde Kuyumcu işten çıkarıldı (17 Ocak). Uzun zamandır NTV’de ve NTV Radyo’da program yapan Yekta Kopan da işten çıkarılmıştı.
Programa katıldı, gazetesinden kovuldu: Yeni Şafak’ta köşe yazarlığı ve haftalık söyleşiler yapan Murat Aksoy’un işine son verildi (11 Ocak). Aksoy, ayrılığı, “Yeni Şafak’la yollarımızı ayırdık. Trablusgarp” twitter mesajıyla duyurdu.
Gazeteci Cüneyt Özdemir, “Yeni Şafak gazetesi yazarı Murat Aksoy 5n1k’daki söylediklerinden dolayı gazeteden kovulmuş. İleri demokrasi !” yazılı bir twit paylaştı. Aksoy, 17 Aralık operasyonunun ardından emniyet-yargı krizinin, bakanların istifalarının konuşulduğu programda devletin çöktüğünü ve hükümetin siyasi krizi yönetemediğini belirtmişti.
Nur Batur da işten çıkarıldı: Kişisel Facebook sayfasında veda yazısı yayınlanan Yazar Nur Batur’un Sabah gaztesindeki işine son verildi (8 Ocak).
Batur, “Ne yazık ki Sabah, son dönemde gazetecilik anlayışıyla birlikte saygınlığını ve etkisini kaybetti. Özellikle son bir yılda kara propaganda aracına dönüşüp çıkmaz sokağa girdi” dedi. İşten çıkarılanlar arasında deneyimli ekonomi gazetecisi Meliha Okur da var.
Fox TV Pekcan’ı işten çıkardı: Fox TV, dört yıldır Haber Merkezi’nde yayın koordinatörlüğü görevini yürüten Lütfiye Pekcan’ın işine son verdi (9 Ocak).
Pekcan “Bana yayın yönetmenim söyledi. Eşyalarımı toplamaya gittiğimde insan kaynaklarının kapısından alınmadım. Hiçbir açıklama yapılmadan yapılması herkesi üzdü. Büyük bir haksızlığa uğradığımı düşünüyorum” dedi.
Sabah satıldı; çalışanlar atıldı: ATV ve Takvim’in Çalık Grubu’ndan Kalyon Grubu’na satılması, yedi dergi ve Takvim Gazetesi’nin Ankara bürosunun kapatılması ve üç çalışanın da işine son verilmesinden sonra yedi gazeteci daha işten çıkarıldı (6 Ocak).
Mardin’de asit kuyularına atılan kişilerle ilgili habere şoförsüz arabayla gittiği sırada gazetenin arabasıyla kaza yapıp 38 gün yoğun bakımda kalan muhabir Ali Balcı, havalimanı muhabiri Serdar Canipek, şube muhabiri Ufuk Köroğlu, haber merkezi muhabirleri Nurdeniz Eken, Bülent Ergün, Dilek Kantoğlu ve fotoğraf servisinden Erhan Doğan işten çıkarıldı.
İşsiz habercilerden deklarasyon: Radikal ve Hürriyet Daily News’in işten çıkarılan çalışanları, yayımladıkları bir deklarasyonla, işten çıkarmaların gerekçelerini öğrenmek istediklerini vurguladılar. (3 Ocak).
Gazeteciler, “Aramızdan kimsenin eksilmesini kabul etmiyoruz. Dayanışma içinde, evrensel işçi haklarının bizlere sunduğu tüm mücadele yöntemlerine, yönetimin bu kararından geri dönmesi için başvurmaktan geri kalmayacağımızı bildiririz” dediler.
Yeni Asır’da 13 kişi atıldı: Sabah ve ATV’nin Marmaray tünelinin yapan Kalyon İnşaat Grubu’nca satın alınmasından sonra bu grubun eline geçen Ege’nin köklü gazetesi Yeni Asır da 13 kişiyi işten çıkardı (3 Ocak).
İşten çıkarılanlar arasında Yeni Asır Gazetesi Görsel Yönetmeni Burhanettin Kamay, Yazı İşleri Müdürü Muzaffer Oktay, Yeni Asır Halkla İlişkiler Müdürü Berkin Yarar, Köşe Yazarları Ahmet Yazıcıoğlu, Selamettin Bayır, Yazı İşleri Servisi’nden Tevfik Tortamış Halil Vural, Mustafa Şahin, Spor Servisi’nden Murat Atilla da var. Politika muhabiri Onur Çakır gazeteden istifa ettiğini duyurmuştu. TGS İzmir Şubesi Başkanı Halil Hüner, işten çıkarmaları kınadı. (SON)

Sayfa Başı