Dört aylık Gezi Direnişi gazeteciler için polis saldırısı, gözaltı, istifa ve işsizlikti. Direniş boyunca polis habercilere gaz ve su sıktı, plastik mermiyle ateş etti, yakaladığını yerlerde sürükledi, darp etti. Direnişin başladığı 27 Mayıs’tan 30 Eylül’e kadar 153 gazeteci bu koşullarda haber peşinde koşarken yaralandı, en az 39 gazeteci gözaltına alındı. Üç gazeteci tutuklandı, ikisi hala cezaevinde.
Haberciler meydanlarda polisin hedefiyken gazetecilere ve medyaya yönelik ihlallerde “Gezi Direnişi”ndeki hükümet politikaları aynen önceki dönemdeki gibi belirleyiciydi. Hükümet bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde medyaya direktifler verdi.
Gezi Direnişi ile ilgili tutumları çalıştıkları yayın kuruluşlarının direnişe yaklaşımlarıyla çelişen en az 22 gazeteci, bir programcı, bir akademisyen istifa etti, 14 gazeteci, altı akademisyen işte atıldı; otosansürün egemen olduğu medya ortamında editoryal bağımsızlık ve okurun haber alma hakkı zedelendi.
Gezi Direnişi’nde 30 Eylül’e kadar bir dergi kapatıldı, iki yazar, bir pankart, bir dizi sansürlendi, bir kanal kapanmanın eşiğinden döndü. Direnişe destek veren bir dizi, bir program yayından kaldırıldı, bir karikatür sergisi toplatıldı, bir dizinin oyuncuları değiştirildi. Direnişte hayatını kaybeden ve yaralananlara saldıranların yargılanması için Antalya’dan yola çıkan Adalet Yürüyüşçüleri ve basın mensuplarının uğradığı polis şiddetini protesto etmek isteyen gazetecilerin yürüyüşü İstanbul’da engellendi.
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Gezi Direnişi’nde yaşanan hak ihlalleriyle ilgili en az 24 soru önergesi verdi.
Türkiye içinde ve dışında haberciler, gazetecilik ve hak örgütleri, siyasi partiler, hükümetler ve Avrupa Birliği gibi yapılar Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetini protesto ettiler, uyardılar ve kınadılar, Türkiye’de yaşananlar önceki dönemdeki gibi dünyanın gündeminde olmayı sürdürdü.