BİA Medya Gözlem Masası’nın yayımladığı 2010 Ocak-Şubat-Mart Medya Gözlem Raporu’na göre, 69’ü gazeteci toplam 216 kişi, düşünceyi ifade özgürlüğü kapsamında yargılandı.
Toplam 695 kişinin adının geçtiği rapor, ifade özgürlüğüne yönelik ihlalleri “saldırı ve tehdit”, “gözaltı ve tutuklamalar”, “dava ve girişimler”, “düzenleme ve hak aramalar”, ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi”, “Sansüre tepkiler” ve “RTÜK uygulamaları” başlıklarıyla sunuyor. Rapor eksiksiz olmayıp, basın ve ifade özgürlüğünü hedef alan uygulamalar konusunda çeşitlilik ve yoğunluk açısından fikir vermeyi amaçlıyor
Öldürülen gazeteciler
■ “Tevhid-Selam Kudüs Örgütü”:4 Mart’ta Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, hukukçu Bahriye Üçok ve gazeteciler Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesi dahil birçok saldırıdan sorumlu tutulan ”Tevhid-Selam Kudüs Örgütü”ne yönelik davaya devam etti. Dört sanığın yargılandığı davanın duruşmasına Mumcu’nun eşi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanvekili Şükran Güldal Mumcu’nun avukatı Halil Sevinç katıldı.
Mahkeme Başkanı Hasan Şatır, Ahmet Cansız, Selahattin Eş ve Ali Akbulut’la ilgili yakalama emirlerinin infaz edilemediğini bildirdi. 18 Aralık 2008’de hazırlanan iddianamede, İran’da ikamet ettiği belirtilen Cansız, Eş ve Akbulut’un ”Yasadışı Tevhid-Selam Kudüs Örgütünün” yöneticisi, İsviçre’de ikamet ettiği belirtilen Koral’ın ise üyesi olduğu iddia öne sürülüyor. Sanıkların 22 yıl 6 aya kadar hapisleri isteniyor.
Bilge Emeç yakalanan katilin gerçek olduğunu düşünmüyor: Bilge Emeç, Vatan gazetesinde Sanem Altan’a verdiği 13 Şubat tarihli söyleşide, eşi ve Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Çetin Emeç’in 21 yıl önce öldürülmesiyle ilgili, “Katilin bulunması çok önemli değil. Yakalanan katilin de gerçek olduğunu düşünmüyorum. Tetikçiyi yakaladılar güya. O çocuk cezaevinde evlendirildi. Hrant’ınki de aynı oldu ya. Evlendi… Gerisinde kim var bu işlerin hala çözülmedi” dedi.
Bilge Emeç’in, “Ben Atatürkçü, orduyu seven, vatanperver bir kadınım. O yüzden suikastı İran yaptı demek işime geldi sanırım” şeklinde konuştu. Emeç, Suadiye’deki evinin önünde 7 Mart 1990’da öldürülmüştü Emeç’i, şoförü Sinan Ercan, yazar Turan Dursun ve İranlı rejim muhalifi Ali Akbar Gorbani’yi öldürdükleri gerekçesiyle yargılanan İslami Hareket örgütü yöneticisi İrfan Çağrıcı ve dört arkadaşı ağırlaştırılmış müebbet dahil çeşitli hapis cezalarına mahkum edilmişti.
■Hrant Dink Cinayeti” Davası / Trabzon: Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Agos gazetesi yayın yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinde ihmalleri bulunduğu gerekçesiyle Trabzon’daki sekiz jandarma görevlisini 16 Ni-san’da yargılamaya devam edecek. 12 Şubat duruşması, Dink Ailesi avukatları mazeret bildirdiği için yapılamadı.
Avukat Hakan Bakırcıoğlu, esas hakkında kapsamlı bir mütalaa sunmak için hazırlık yaptıklarını açıkladı. Mahkeme, Trabzon Jandarma Komutanlığı’nın cinayetin planlandığı ifade edilen Pelitli beldesinde kendilerine bağlı olarak görev yaptığını bildirdiği altı haber elemanından ikisini 25 Aralık 2009’da dinlemiş, diğer dördünü dinlemekten vazgeçmişti.
Komutanlık, bu elemanların üçünün halen görevde olduğunu açıklamıştı. Trabzon’un Pelitli beldesinden yola çıkan Ogün Samast, Dink’i İstanbul Şişli’deki Agos gazetesinin önünde, jandarma ve polise yapılan tüm ihbarlara rağmen öldürmüştü.
Dönemin Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz, istihbarat şubesi görevlileri Yüzbaşı Metin Yıldız, Astsubaylar Gazi Günay ve Hüseyin Yılmaz, Başçavuş Okan Şimşek, Uzman Çavuşlar Veysel Şahin, Hacı Ömer Ünalır ve Önder Araz, ihmalde “ölüme sebebiyet veren bir ihmal suçu”ndan değil, basit bir ihmal gösterdikleri gerekçesiyle iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.
■ “Toplumsal Bellek Platformu Bileşenleri”: Yakınlarını siyasi cinayetlerde kaybeden ve kendilerine “Toplumsal Bellek Platformu Bileşenleri” adını veren 23 aileden 19’unun temsilcileri, 11 Şubat’ta TBMM yetkililerinden bu cinayet dosyalarında zamanaşımını kaldırmak için yasal düzenleme yapmalarını talep ettiler.
Gözaltında öldürülen gazeteci Metin Göktepe’nin ablası Meryem Türkmen’in okuduğu ortak açıklamada şöyle deniyor:
“Siyasi bir hesaplaşmanın içinde değiliz. Hep birlikte Meclisin çatısı altında yüzleşmemiz gerektiğine inanıyoruz. Süreklilik halindeki bir hukuk dışılıkla yüzleşmemiz gerek. Hepimiz tanıklığımızı getirmeliyiz. Hep birlikte sorabilmeli ve cevaplayabilmeliyiz.
“Cinayetlerin ardındaki örgütlenmeler ortaya çıkarılmadıkça, bu tür suçların tekrar tekrar işlendiğini edindiğimiz tecrübelerden biliyoruz. Emir komuta zincirine ulaşılmadıkça, geride kalan, kaçan, kaçırılan, korunan, gizlenen tüm suçlulara ulaşılmadıkça bu cinayet dosyaları kapanmış sayılmasın.
“Bu aydınlatma yolunda sorumlulukla yürüdüğü için 32 yıl önce katledilen savcı Doğan Öz’ün raporundaki son sözleri yineleyerek, ‘durumu bütün açıklığı ve acılığı ile sunmak’ için buradayız.”
Heyet, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekili Bekir Bozdağ ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Zafer Üskül, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Kemal Anadol ve milletvekilleri, TBMM başkanı Mehmet Ali Şahin, Demokratik Sol Partisi (DSP) milletvekilleri ile Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) yetkilileriyle görüştü.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli ise, “Yıllardan beri olayları partimize ve partililerimize yıkmaya çaba harcayan, her ortamda partimizi hedef gösteren ve bu niyetlerini de devam ettirdiği gözlenen önyargılı zihniyetlerin temsilcileriyle görüşmeyiz” dedi.
Heyette, Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali, savcı Doğan Öz’ün eşi Sezen Öz ve kızı Bengi Heval Öz, Necdet Bu-lut’un eşi Neşe Bulut Erdilek, Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi, Turan Dursun’un oğlu Abid
Dursun, Kemal Türk-ler’in kızı Nilgün Türkler, Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini Canan Kaftancıoğlu, Metin Göktepe’nin kardeşi Meryem Türkmen, Cavit Orhan Tütengül’in kızı Deniz Tütengil, Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu, Hrant Dink’in kardeşi Hosrof Dink, Necip Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu, Musa Anter’in kızı Dicle Anter, Orhan Yavuz’un kızı Mine Yavuz, Hasret Gültekin’in eşi Yeter Gül-tekin, Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan ve Cevat Yurdakul’un eşi Ülker Yurdakul vardı.
■Gizli Tanık-1 ifadesi: Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili, “Gizli Tanık-1” 23 Ağustos 2008’de savcılığa verdiği ifadesinde, Dink’in katil zanlısı Ogün Samast’ın olay yerinde yalnız olmadığını, Yasin Hayal’in de yanında olduğu ve gazeteciye ateş ettiğini, ağabey Osman Hayal’in de gözcülük yaptığını ileri sürdü.
Milliyet gazetesinden Nedim Şener’e göre, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen’e verdiği Türkçe ifade tutanağının altında, tanığın cinsiyeti, uyruğu, yaşı, ikametgâh gibi kimliğini belli edecek herhangi bir bilgi yer almadı.
Samast, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tetikçi zanlısı olarak, Yasin Hayal cinayeti azmettirmekten yargılanıyor.
Polis ve savcılık soruşturmalarında Osman Hayal’in cinayetin işlendiği 19 Ocak 2007’de İstanbul’da olduğuna dair bir kayıt bulunmamış, ancak Dink ailesinin avukatları dosyaya giren cep telefonu sinyal bilgilerinden Ha-yal’in de olay günü İstanbul’da olduğunun anlaşıldığını dile getirmişti. Osman Hayal’e de 20. sanık olarak dava açılmış ancak tutuklanmasına gerek görülmemişti.
■Hrant Dink Cinayeti Davası 12. Duruşma: Hrant Dink Cinayeti davasının 12. duruşması 8 Şubatta İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşti. Müdahil avukatlar, mahkemeden Levent Bektaş’ın işyerinde bulunduğu ifade edilen ve iddianamesi yeni açıklanan Mart 2009 tarihli “Kafes Operasyonu Eylem Planı”nda azınlıkların hedef alınmasına dair iddiaları incelenmesini talep etti.
DVD’de kayıtlı, “Gizli” ibareli belgenin “Durum” başlıklı bölümünde, “Rahip Santoro, Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant Dink operasyonları sonrasında, Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlerin irticai grupların hedefinde olduğu yönünde kamuoyu oluşmuş, ancak AKP tarafından, karşıt medyanın da desteğiyle, söz konusu olayların, ERGENE-KON tarafından organize edildiği şeklinde yoğun propaganda faaliyetlerinde bulunulmuştur” ifadeleri yer alıyor.
Mahkeme, Ogün Samast, Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Ersin Yolcu ve Ahmet İskender’in, “kaçma şüphesinin sürmesi, kuvvetli suç şüphesini gösteren olgu kriterinin mevcut dosyada devam etmesi ve koruma tedbirlerinin yeterli olmayacağı” gerekçeleriyle hapiste kalmalarına karar verdi. Davaya 10 Mayıs’ta devam edilecek.
Avukat Fethiye Çetin mahkemeye sunduğu 18 sayfalık ve sekiz maddelik talepleri içeren dilekçede, yaşamı tehlikede olduğu halde Dink’i korumayan güvenlik kuvvetleri yetkilileriyle hedef gösterilmesinde aktif rol alanlar hakkında soruşturma açılması, Kafes eylem planında tarif edilen örgüt yapısının cinayetle ilişkisinin araştırılması da bulunuyor. Ancak mahkeme, İstihbarat Daire Başkanı aralarında Ramazan Akyürek ve Muhittin Zenitin de bulunduğu istihbarat sorumlularının dinlenmesini, Erhan Tuncel’le ilgili talepteki gibi ret etti.
Mahkeme, 19 Ocak 2007 sabahından cinayet sonrasına kadar cinayet mahallinde yapılan telefon ve SMS haberleşmesinin tam listesinin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan (TİB) yeniden istedi. Tanıklar Turan Meral, Orhan Özbaş ve Kaan Gerçek cinayetten iki hafta sonra Emniyette verdikleri ifadelerinde tetikçi zanlısı Ogün Samast ile İstanbul’da arabayla gezdiklerini, Bayrampaşa, Gazi Mahallesi ve Eyüp’e gittiklerini, Samasfın kendilerine silahını göstererek “Bir kişiyi öldürmeye geldim” dediğini, Dink’in öldürülmesinden sonra da telefonla “o kişiyi öldürdüm, gidiyorum” haberini verdiğini söylediler.
Tanıklar “Polise gitmekten korktukları”nı da ayrıca belirtmişlerdi. Üç tanık ifadelerini değiştirdi, son duruşmada Samast’ı hava attığını düşündükleri için ciddiye almadıklarını, silahı görmediklerini ileri sürdüler. Mahkeme, tanıkların aynı örgütlü yapıda yer aldıklarına dair işaretler gören ve haklarında “yalancı tanıklık”tan suç duyurusunda bulunulmasını isteyen avukatlara “savcılığa başvurun” yanıtını verdi.
Mahkemeye gönderilen 25 Eylül 2009 tarihli İstihbarat Daire Başkanlığı’na ait bir rapor, Samast’ı İstanbul otogarında karşılamaya gelenlerden söz ediyordu. Mahkeme, Özbaş ile Meral arasındaki telefon ve diğer sinyal haberleşmesinin tespiti için TİB’den yanıt bekleyecek.
Samast’ın kaçtığı Şafak Sokak’ta faaliyet gösteren bir İnternet kafenin ruhsat ve belgelerin sorulması için Şişli Belediye Başkanlığı’na yazı yazılacak. Bir başka işyerinin de cinayet döneminde hangi faaliyetle meşgul olduğu da yeniden İstanbul polisinden sorulacak. Tanıklar Erhan Sevil ve Mehmet Ali Temelocak duruşmaya zorla getirilecek.
Duruşmada, Samast’ın cinayet sonrası kaçtığı Şafak Sokaktaki Saray Kumaşçılık’ın iç kamerası ve Akbank ATM kamerasının kaydettiği görüntüler de
izlendi. Müdahil avukat Deniz Tuna’nın yaptığı sunumda, cinayet işlenmeden önce, saat 11.16’da siyah ceketli bir kişi görüntüye takılıyor. Akbank ATM kayıtlarına göre bu kişi, 14.39 itibariyle kaldırımda bekliyor; elinde telefon yaşlı bir kişiyle konuşuyor, ardından Agos gazetesine doğru yürüyor. Dink avukatlarının teşhis edilmesi için uğraş verdikleri bu kişi, 14.53’te telefonla konuşuyor. 15.00 sularında cinayet işlendikten sonra kaçarken Samast’ın peşinde giden olup olmadığına bakıyor ve yanında başka bir şahısla Şafak Sokak üzerindeki bir inşaata girerek gözlerden kayboluyor.
Beklenen “gizli tanık’ ise, davet edilmediği gerekçesiyle dinlenemedi. Duruşma tutanağında yer alan teşhir edici bilgiler ve mahkeme başkanı Erkan Canak’ın, “Gizli tanık Türkçeyi tam bilmiyormuş” sözleri gizli tanığın can güvenliğini gündeme getirdi. Tutanakta, “Ermenice bilen tercümanın hazır bulundurulması” ve “gizli tanığın evinde unutulduğundan” söz ediliyor.
RSF Avrupa Büro temsilcisi Elsa Vidal, ” Dink’i ifade özgürlüğü davalarında yargılamak için birbiriyle yarışanların gözünde, cinayet pek önemsizmiş, ne yazık ki,” dedi. Dink Davası’nın 8 Şubattaki duruşmasını izleyen Vidal, üç yılda biriken önemli soruların artık yanıt bulması gerektiğine işaret ediyor: “Gerçeğin ve adaletin karanlıkta kalmasına katkı yapmaktan ziyade yargıçların, bir cinayetin vahametini artık kavramalarını bekliyoruz.”
Yazar Sabahattin Ali’nin kızı, savcı Doğan Öz’ün kızı ve eşi, gazeteci Abdi İpekçi’nin kızı, yazar Ümit Kaftancıoğ-lu’nun oğlu ve gelini, sendikacı Kemal Türkler’in kızı, gazeteci Uğur Mumcu’nun oğlu ve kızı, müzisyen Nesimi Çimen’in oğlu, şair Metin Altıok’un kızı, arkeolog Yasemin Cebenoyan’ın kardeşi, gazeteci Metin Göktepe’in ağabeyi ve ablası ve gazeteci Cihan Hayırsevener’in ailesi de Dink ailesini duruşmada yalnız bırakmadı. Cevat Yurdakul,
Musa Anter, Behçet Aysan, Hasret Gültekin, Turan Dursun, Sevinç Özgüner ve Cavit Orhan Tütengil’in aileleri de okunan metne imzacı oldular.
Toplumsal Bellek Platformu Bileşenleri’nin ortak açıklamasından:
“Sorumlu görevlerde olanlara, resmî sıfatlar taşıyanlara sesimizi duyurmaya geldik. Arat, Delal ve Sera kardeşlerimizle, Rakel Dink ile birlik olmaya geldik. Biz de bu davanın müdahiliyiz ve bugün avukatların mahkemeye yöneltecekleri talep listesinin dikkate alınması için takipçi olacağız. Son olarak da, basın bu duyurumuzu ma-gazinleştirip acılı aileler görüntüsü versin diye değil adalet talebimizi olduğu gibi aktarabilsin diye geldik’ denildi.
8 Şubatta Demokrat Yargı, Dink’in öldürülmesinin demokrasiyi hedef alan bir “cinayet endüstrisi”nin işi olduğunu bildirdi: “Dink cinayetinin tüm uzantılarıyla aydınlatılmasının, Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük eksenindeki geleceğinin güvence altına alınması bakımından tarihi bir fırsat ve sorumluluk olduğunu topluma, siyaset ve yargı aktörlerine hatırlatıyoruz.”
İçişleri Bakanlığı’nın soruşturması sonucunda Hrant Dink cinayetinde “ihmal ve sorumlulukları” bulunduğu iddia edilen, aralarında eski İstihbarat Daire Başkanları Sabri Uzun ve İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyü-rek’in de bulunduğu 19 polis aklandı.
Müfettiş raporu Başbakanlığın raporuna yanıtlardan oluştu. Rapor kademeli olarak İstihbarat Daire Başkan-lığı’nı ardından İstanbul ve Trabzon Emniyeti’ni akladı. Raporda, Erhan Tuncel’in gönderdiği ihbarları İstihbarat Dairesi’nin “yazıyı arşive kaydetmeleri ilgili büroya havale etmeleri, yazı üzerine not düşerek paraf etmeleri” aklamaya gerekçe yapılırken, Tuncel’in “güvenilir olmaması ve yalan söylemesi” gerekçe gösterilerek de Trabzon Emniyeti aklandı.
Raporda, Dink’e koruma verilmemesinin sorumluluğunun İstanbul İl Komisyonu’nda olduğu öne sürülerek de İstanbul Emniyeti aklandı. Raporda, “Erhan Tuncel’in Samast’ın ismini ihbar etmek için polisi aradığı, hatta cinayetten beş gün önce emniyete mesaj çektiği, buna rağmen önlem alınmadığı” iddiası, “Tuncel, mesaj atmak yerine rahatlıkla polise giderek veya 155’i arayarak bu bilgiyi verebilirdi” yorumuyla çürütülmeye çalışıldı.
Raporda; eski İstihbarat Daire Başkanları Sabri Uzun ve Ramazan Akyürek, operasyonlardan Sorumlu Daire Başkan Yardımcıları Necmettin Emre ve Vedat Yavuz, Aşırı Sağ Masası eski Müdürü Ali Fuat Yılmazer, eski Müdür Yardımcısı Osman Gülbel, Büro Amiri Yılmaz Angın, polis memuru Hüsamettin Yaman, Trabzon eski Emniyet Müdürleri Reşat Altay ve Ramazan Akyürek, Trabzon eski İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç, emniyet amirleri Faruk Sarı ve Ercan Demir, başkomiser Hüseyin Yılmaz, komiser Özkan Mumcu ve polis memurları Muhittin Zenit, Tefik Cantürk, Onur Karakaya, Mehmet Ayhan ve Mehmet Uçar aklandı.
■Ağca’nın tahliyesi: Uluslar arası Basın Enstitüsü (IPI), Mehmet Ali Ağca’nın hapis yatmasının 1 Şubat 1979’da öldürülen Milliyet gazetesi yayın yönetmeni Abdi İpekçi cinayetinin çözüldüğü anlamına gelemeyeceğini bildirdi. İpekçi, 31. ölüm yıldönümünde anılırken, onu İstanbul Nişantaşı’ndaki evinin önünde öldürenlerden Ağca, 18 Ocak’ta Ankara Sincan Cezaevi’nden tahliye oldu.
Zamanaşımına uğramış gazeteci cinayetlerine, haksız gazeteci tutuklamalarına karşı başlatılan IPI Faili Meçhuller Kampanyasına atıfta bulunan IPI Yönetim Kurulu üyesi Ferai Tınç, “Biz Türk gazetecileri için İpekçi cinayeti ‘faili meçhul’ bir davadır” dedi.
İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi, NTV’de Can Dündar’ın sunduğu Canlı Gaste programında babasının kanlı gömleğini gösterdi; “Birilerinin katili birilerinin kahramanı oluyor” dedi. Dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş, ölümü toplumda hedeflenen sesi getirebilecek ve kaosu yaratabilecek bir kişi olduğu için İpekçi’nin seçildiğini söyledi:
“Devlet olarak katledilmiş bütün babaların ve çocuklarla ilgili cevaplar verebilmemiz gerekirdi. Devlet bununla yükümlüdür. Ben de o dönem devlet içinde görev alan bir kişiyim. O yükümlülüğü tam olarak yerine getirememiş olmak sıkıntı vericidir. Olayın çözülmesi için belirli bir yola girilmişti. O yol kesildi, benim isyanım o.”
Dönemin İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Necdet Üruğ Ağca’nın için 15 günlük ek gözaltı süresi vermemesiyle ilgili, “yetkimi kullandım” demişti. Ağca’yı sorgulayan Askeri Savcı Ahmet Koç ise, ilk kez konuşarak, “Ağca’nın poliste kalması sakıncalıydı” dedi; Ağca’nın da kendisine, “Sizin vereceğiniz idam cezası bana yetişmez. 1981’de af çıkacak, o zaman hapisten çıkarım veya cezaevinden firar ederim” dediğini aktardı. “Neden yaptın?” soruna Ağca, “Bu düzeni korumak için” demiş.
Siyasi cinayetler mağduru 16 aile, Ağca’nın tahliye edilmesi dolayısıyla bir ortak açıklama yaparak, “Asıl üzücü olan tetikçilerin yüceltilmesi, maddi ve manevi olarak desteklenmesi” dedi. Açıklamaya, Hrant Dink, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Doğan Öz, Metin Göktepe, Kemal Türkler, Musa Anter, Behçet Aysan, Cavit Orhan Tütengil, Cevat Yurdakul, İlhan Erdost, Metin Altıok, Nesimi Çimen, Onat Kutlar, Sevinç Özgüner, Turan Dursun ve Ümit Kaf-tancıoğlu’nun aileleri de imza attılar.
BTK’den “yetkini aştın” mesajı: 18 Ocakta Başbakanlık Teftiş Kurulu (BTK), gazeteci Hrant Dink cinayetinde ihmali olan polisler hakkındaki ‘olumlu’ müfettiş raporuyla ilgili İçişleri Bakanlığı’na “yetkini aştın” mesajıyla yanıt verdi. Radikal gazetesinin bakanlıkta ulaştığı bir kaynak, hükümetin Dink cinayetini arkasındaki güç odaklarıyla birlikte çözme kararlılığını dile getirirken BTK’nın da bir yazı yazarak raporu yüzeysel bulduğunu ve tespitlerin önemli bir kısmına ‘iştirak etmediğini’ belirtti.
25 Şubat tarihli habere göre BTK, İçişleri’nin raporuna ‘yüzeysel tespitlerde bulunulduğu için’ itiraz ederken, kendisinin daha önce hazırladığı raporun da arkasında durdu. İçişleri Bakanlığı’nın geri adım atarak yeni bir rapor hazırlamasının gündemde olduğu belirtildi. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından eşi Rakel Dink’in başvurusu üzerine BTK, bir rapor hazırlamıştı.
Bu raporda ortaya konulan ‘ihmal’ iddiaları nedeniyle Başbakan Erdoğan’ın ‘olur’uyla İçişleri Bakanlığı müfettişleri, aralarında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in de bulunduğu 19 polis hakkında soruşturma başlatmıştı. Soruşturma 9 Kasım 2009’da tamamlandı. Raporda, aralarında Akyürek’in de bulunduğu Trabzon ve İstanbul Emniyetlerinde görevli toplam 19 polis hakkında işlem yapılmasına gerek olmadığı belirtildi. Ancak, İçişleri Bakanlığı’nın raporu Başbakanlıkta tepkiyle karşılandı.
Hrant Dink Cinayeti davasının müdahil avukatları Çetin ve Tuna, üzerinden üç yıl geçen davanın böyle yürütü-lürse çözülemeyeceğini belirterek cinayet öncesi ve sonrasının bir bütün olarak görülmesi gerektiğini savundu: “Tüm dosyalar İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ana davada birleştirilmeli.”
Müdahil avukatlar, Hrant Dink’in öldürüleceğini bilmelerine rağmen korunmaması yönündeki “kararlılığın” ve Dink’in katil zanlılarına kahraman muamelesi yapılmasının temel veriler oluşturduğuna işaret ettiler:
“Bu son derece profesyonel örgütlü yapının ortaya çıkarılabilmesi için olayı temsil eden tüm delillerin toplanması, bütünü temsil etme ihtimali olan tüm parçaların birleştirilmesi, örgütü deşifre edecek tüm ipuçlarının değerlendirilmesi, etkin ve etkili soruşturma açısından da zorunludur.”
■Hayırsevener soruşturması: Balıkesir’in Bandırma İlçesi’nde Güney Marmara’da Yaşam gazetesi yayın yönetmeni ve Marmara TV yetkilisi Cihan Hayırse-vener’in 18 Aralık 2010’da öldürülmesiyle ilgili soruşturma sürüyor.
Gazeteci Atatürk Bulvarı üzerinde bir kişinin silahlı saldırısına uğrayarak kan kaybından yaşamını yitirmişti. Cinayet zanlısı Serkan Erakkuş (29) bir hafta sonra Edincik beldesinde gözaltına alındı, Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla tutuklanarak Bandırma M Tipi Kapalı Ce-zaevi’ne gönderildi. İki şüpheli Tolga Ö. ve Ali T.’ tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Cinayet silahı da ele geçti. Polis cinayette kullanılan kiralık araçlardan birini Susurluk İlçesi’nde park edilmiş halde, diğerini de Ban-dırma’da buldu. Gizlilik kararı nedeniyle soruşturmayla ilgili sağlıklı bilgi alınamıyor. Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ramazan Demir ile gazete sahibi Ümit Babacan, gazetecinin “organize bir suç örgütünün kurbanı” olduğunu söylemişti.
Saldırı ve Tehditler
■Gazeteciye koruma saldırısı: 30 Mart gecesi, Hürriyet gazetesi magazin servisi muhabiri Cenker Tezel, Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Mutasim Kaddafi’nin korumalarının saldırısına uğradı. Haber müdüründen Kaddafi’nin oğlunun İstanbul’da Al Jamal adlı bir eğlence mekanında olduğunu öğrenen Tezel, mekana girişinde fotoğraf çekmek isteyince Kaddafi’nin koruma-larınca darp edildi. Gazeteci başından yaralandı, fotoğraf makinesi de kırıldı.
Olayda Fox TV kameramanı Emrah Güner de ve Kaddafi’nin korumalarından Libya uyruklu Nagielmas Bahi de başından hafif şekilde yaralandı. götürüldü. Tezel, koruma Bahi ve Kaddafi’nin korumalarından polis memuru Abdullah T, Beşiktaş Polis Merkezi’ne birbirlerinden şikayetçi oldu. Tezel darp iddiasıyla sabaha kadar nezarethanede tutuldu; adliyeye getirilirken kelepçelendi ve darp raporu için de uzun süre bekletildi.
Tezel, savcılık ifadesi sonrası serbest bırakıldı. TGC, Basın Konseyi ve Magazin Gazetecileri Derneği saldırıyı kınadı. TGC, polisin “saldırganları koruyan ve işgüzarca tutumun” üzüntülerini bir kat daha arttırdığını açıkladı:
“Yetkilileri özellikle güvenlik mensuplarının gazetecilerle ilişkilerinde tavırlarını yeniden gözden geçirmeye çağırıyoruz.” Konsey de, gazetecinin adliyeye “uyuşturucu kaçakçılarına dahi uygulanmayan bir muamele yapılarak” kelepçeyle getirmesini kınadı.
Tuncelili kadın gazetecilere e-postayla tehdit: 30 Martta Tunceli İl Milli Eğitim Müdürlüğü, eğitim sistemini eleştiren Tunceli Emek gazetesine, Şube müdür vekili Süleyman Çakmak’ın “vurucu kobra” adıyla tehdit içerikli elektronik posta mesajı gönderdiği yönündeki iddiaları incelediklerini açıkladı.
Kadınların çıkardığı yerel gazetede Dilek Karakoyun, “Milli Eğitim ve Bir Garip Eğitim” başlığıyla yerel eğitim politikalarını eleştirmişti. Yazı çıktıktan sonra 6 Ağustos 2009’da vurucu-kobra@hotmail.com adresinden gazete çalışanları hedef alınmıştı. Samsun’da belediyede görevli olduğu belirtilen İ.E.’den de, 15 Temmuz 2009’da gazeteye başka bir hakaret ve tehdit içerikli mesaj gönderilmişti.
Mesajda, “bu işler sana göre mi? Tabii ki değil. Senin yapacağın tek şey var, akıllı uslu durmak yoksa… ” deniyordu. Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yapılan soruşturmada, ‘vurucukobra’ adlı msn adresinin Tunceli İl Milli Eğitim Şube Müdürü Süleyman Çakmak’a ait olduğu saptandı.
Gazete, hakaret ve tehdit içerikli mesajlar nedeniyle Çakmak ve İ.E’nin 11 Mayıs’ta yargılanacağını duyurdu. Müdürlüğün son açıklaması, Akşam gazetesinin “Vurucu Kobra Milli Eğitim Şube Müdürü Çıktı” başlığıyla konuyu duyurmasından sonra yapıldı. Eğitim-Sen Tunceli Şubesi, “Çakmak görevden alınmalı” dedi.
■Dosya vaadiyle randevu: Gazeteci Tamer Topçu, İzmir’in Buca ilçesinde 23 Mart akşamı kimliği belirsiz iki kişinin saldırısına uğradı. CHP’li eski Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı’yı eleştiren yazılar kaleme alan gazeteci, kimliğini bilmediği bir kişinin “Size Tatı hakkında bir dosya vereceğim” diyerek randevu talebinde bulunduğunu ancak birkaç kez telefonda görüştüğü bu kişinin hiçbir zaman sözleştikleri yerde bulunmadığını, son olarak buluşma yerine gittiğinde saldırının hedefi olduğu savundu.
İlçeyle ilgili yazan ve geçmişte özellikle Tatı’yı da eleştiren Topçu, olayı bağımsız yargının çözmesini bekliyor. Gazetem Ege’de köşe yazarlığı yapan, halen bir basın kuruluşunda çalışmayan Topçu, plakasını tespit edemedikleri bir taksiden inen iki kişinin önlerini kestiğini söyledi:
“Eşimle birlikte otobüsle evimize gelirken taksiyle takip etmişler. 120 numaralı sokağın önünde iki kişiyi gördüm, eşime uzaklaşmasını söyledim. Birinin elinde silah, diğerinde ise demir çubuk vardı. Bana vururken ‘başkanımız hakkında bir daha olumsuz şeyler yazarsan seni öldürürüz’ diyerek tehdit ettiler.”
■Erdoğan-Çandar: “Sen kimsin?”: Başbakan Erdoğan, BBC’ye gerekirse “kaçak Ermeniler”in sınır dışı edilebileceğini söyledi; bu yaklaşımı nedeniyle özür bekleyen gazeteci Cengiz Çandar’a da isim vermeden “Sen kimin avukatısın? Bir defa dürüst ol. Doğrunun avukatı ol” diye çıkıştı.
Çandar da 20 Mart 2010’da Referans gazetesindeki yazısında “Biz yanlış anlamadık” yanıtını verdi. Kanal D Haber genel yayın yönetmeni Mehmet Ali Birand da, 19 Mart akşamı sunduğu haber programında, “Başbakan bizi döverek viraj almaya çalışıyor” dedi. Yazar Yaşar Kemal de, Ermenistanlı işçilerin sınırdışı edilmesine dair sözlerle ilgili, “Etmesinler, ayıptır yahu!” demişti.
■Yine röportaj vaadi: 1 Mart’ta, Taraf gazetesi muhabiri Fırat Alkaç ve foto muhabiri Celal Yıldız Cübbeli Ahmet Hoca lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü’nün daveti üzerine gittikleri Arifan dergi bürosunda Ünlü’nün basın danışmanı Barış Sezek ve korumalarınca tehdit edildiklerini açıkladı.
Alkaç, kumandalarla açılan çelik kaplı bir odada Ünlü ve Sezek ile korumalarca etrafının sarıldığını ve korkutmaya yönelik davranışlara muhatap
olduğunu bildirdi. Alkaç, İsmailağa Cemaati’nde tırmanan rekabetle ilgili röportaj talebi kabul edildiği halde, buluştuklarında Ünlü’nün “röportaj vermeyeceğim, tanışmak için sizi çağırdım” dediğini açıkladı.
■”Hrant Dink gibi…”: Günlük gazetesi haber müdürü Ramazan Pekgöz, 28 Şubat sabahı İstanbul’daki evinden gazete bürosuna giderken ölümle tehdit edildi. Pekgöz, yolu kesilerek “Hrant Dink’in sonunu gördük. Seni de götüreceğiz” diyen A.S. isimli kişiyi şikayet etti. Yolda gazeteciyi takip eden bu şüpheli gözaltına alındı. Pekgöz, bu kişinin Beyoğlu Galatasaray Lisesi yakınlarında kendisini takip etmeye başladığını, bu sırada kendisine küfürler de ettiğini söyledi.
Pekgöz, bu kişi yanına yaklaştığında ona “Neden takip ediyorsun?” diye sorduğunda “burası cadde ben de yürüyorum” şeklinde yanıt aldığını ifade etti. Pekgöz, yakındaki Taksim Polis Merkezi’ne giderek, bu kişiden şikayetçi oldu.
Gözaltına alınan A.S.’nin 1977 Çanakkale Biga doğumlu olduğu öğrenildi. Pekgöz’ün şikayeti üzerine Emniyetin Terörle Mücadele, Güvenlik Şube ve İstihbarat Şube polisleri konuyla ilgili inceleme başlattı. Polis Pekgöz’ün ifadesine başvururken gözaltına alınan A.S.’nin hırsızlık suçundan sabıkalı olduğu anlaşıldı.
■Köşe yazarlarından Erdoğan’a tepki: 26 Şubatta Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümet icraatlarını eleştiren köşe yazarlarının işten çıkarılmasını ima eden açıklamalarıyla hukuk devleti ilkelerini bir kez daha ayaklar altını aldığını açıkladı. Erdoğan, medyayı “tahrikçi”, köşe yazarlarının yaptığı yorumları da “garip ve çirkin” olarak nitelendirmişti.
TGS Başbakan’ın sözlerini “garip ve çirkin” bulduğu açıklamasında, “Başbakanların, gazetecileri ve köşe yazarlarını, düşüncelerini ifade etmekten alıkoyma çabaları, hükümetlerin ‘çizgisine’ davet etmeleri, yorumlar için ‘müsaade’ çıkarmaları demokratik rejimlerde söz konusu bile olamaz. Bu tür müdahale, sansür ve oto-sansür girişimleri, basın ve ifade özgürlüğü konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği ilke kararlarıyla asla bağdaşmaz” dedi.
30’a yakın köşe yazarının Başbakan Erdoğan’ı protesto metninde şu ifadeler geçiyordu: ”Başbakanın gazete patronlarının köşe yazarlarını kontrol etmesi gerektiğini savunan açıklamasının varlığımızı borçlu olduğumuz basın özgürlüğüne ve genel olarak ‘demokratik Türkiye’ idealine aykırı, vahim bir tutum olduğunu düşünüyor ve bu açıklamayı protesto ediyoruz”.
İmzacı gazeteciler arasında Avni Özgürel, Haluk Şahin, Ahmet Taşgetiren, Mümtazer Türköne, Cüneyt Ülsever, Mehmet Tezkan, Ferai Tınç, Hadi Uluengin, Yasin Aktay, Taha Akyol, Şahin Alpay, Ergun Babahan, Ayşe Böhürler, Ali Bulaç, Ahmet Hakan Coşkun, Cengiz Çandar, Yasemin Çongar, Abdurrahman Dilipak, Mustafa Erdoğan, Gülay Göktürk, Okay Gönensin, Nuh Gönültaş, Nazlı Ilıcak, Etyen Mahçupyan, Güngör Mengi, Nuray Mert ve Yıldıray Oğur da vardı. Demokrat Sol Partisi (DSP) İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız da, Erdoğan’a yönelik bir yazılı soru önergesi sundu. TGC ve Basın Enstitüsü Derneği de başbakanı kınadı.
■Arınç’a nezaket daveti: 22 Şubatta TGC ve Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Erzincan başsavcısının makamının aranmasını eleştiren medyaya “tüküren” Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı “nezakete davet etti. Haliç Kongre Merkezi’nde “demokratik açılım” üzerine konuşan Arınç, “adliye basıldı” başlığıyla verilen haberlere, “Tuuu size. Başsavcı elinde arama kararıyla, başsavcının evinde, iş yerinde arama yaptı. Hukuk dili budur. Ama berduş dili nedir; basmak. Bunlar hep basmaya alışmışlar. Darbe geleneğinden geliyor bunlar” diyerek tepki göstermişti.
ÇGD başkanı Ahmet Abakay “sorumlu ve ciddi olmaya davet ediyoruz. Arınç basına akıl vermeyi bıraksın” dedi. 22 Şubat akşamı CNN Türk’te bir programa katılan Arınç “Keşke demeseydik ancak hakikaten basınımızın bir kısmının, ister yazılı ister görsel basın olarak, bu olaylara bakış açısını çok yanlış buluyorum ve bu yanlışlıkta ısrar da ediyorlar” dedi.
■”Kürtçe Şarkı” cinayetinde polise müebbet isteniyor: Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Hoşdere Cad-desi’ndeki bir barda, “Kürtçe şarkı söylediği” gerekçesiyle Emrah Gezer’i öldürme suçundan tutuklu polis Serkan Akbulut’un “kasten insan öldürmek”, tutuksuz sanık Sinem Uludağ’ın ise “kasten insan öldürmeye azmettirmek” suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılması, sanıkların ayrıca “kasten yaralama” ve “hakaret” suçlarından cezalandırılması isteniyor.
Ayrıca, Levent Akbulut’un “kasten yaralama”, Ramazan Gezer’in “6136 Sayılı Yasaya Muhalefet”, “silahla üç kişiyi tehdit” ve “hakaret”, Gülay ve Tülay Türk’ün ise “kasten yaralama” ve “hakaret” suçlarından hapis cezası verilmesi isteniyor.
Agos hacklendi: Agos gazetesinin İnternet sitesi agos.com.tr, 12 Şubatta, gazetenin kurucusu Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast’ı öven bilgisayar kor-sanlarınca hacklendi. Gazetenin ana sayfasına Dink cinayetinin “Türk bayrağı ve Türkiye Cumhuriyeti adına yapıldığını” yazan hacker(ler) aynı sayfaya Samast’ın Samsun’da bir karakolda çekilen fotoğrafını koydu.
Agos’un iletişim ve künye gibi sayfalarına erişilebiliyor-ken ana sayfa ve haberlerin yer aldığı sayfalarına girile-medi. Agos ve Dink’e destek verenlere hakaret eden ve tehditlerde bulunan saldırganlar imla hatalarıyla dolu metni “oyun bitti” diyerek bitirdi. Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur de Girişimi, sitenin sabote edilmesini Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde bir gazete satma eylemiyle protesto etti.
■ Kameraman yaralandı: Muğla’nın Marmaris İlçe-si’ne bağlı İçmeler beldesinde, ormanlık alana dökülen molozları görüntüleyen Kanal 48 televizyon kameramanı Ertuğrul Yılmaz (45), 3 Şubatta uğradığı saldırıda yaralandı. Akay Öztürk ve Şenol Şahin’in Asparan Mevkii’nde ormanlık alana moloz döküldüğünü ihbar etmesi üzerine habercinin bölgeye gitmesiyle yaşandı.
Yılmaz, Öztürk ve Şahin ile birlikte Marmaris Orman İşletme Müdürlüğü sorumluluğundaki alana dökülen molozları görüntülemeye başladı ancak moloz döktüğü öne sürülen baba Osman ve oğlu Ömer Kaz’ın şiddet dolu tepkileriyle karşılaştı. Saldırı sonucu burnu ve kaburgasının kırıldığı ve sol gözünün de morardığı ifade edilen gazeteci Marmaris Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı.
Gazetecinin sol gözünün kapandığı ve vücudunda da morluklar oluştuğu ifade edildi. Kanal 48 televizyonunun Genel Müdürü Cemal Balcı, Marmaris Jandarma Komu-tanlığı’nda kaçan iki kişiden şikayetçi oldu. Soruşturma sürüyor. Demokrat Parti’li (DP) İçmeler Belediye Başkanı Zeki Eren, “Molozları kimin döktüğünü tespit edip cezalandıracağız” dedi.
■”Balyoz”da adı geçen 27 gazeteciden suç duyurusu: Taraf gazetesinin duyurduğu ve 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın hazırladığı iddia edilen “Balyoz” darbe planında “tutuklanacaklar” arasında adı geçen 36 gazeteciden 27’si, 28 Ocakta İstanbul Grand Cevahir Otel’deki basın toplantısından sonra suç duyurusunda bulundu.
21 Ocak’ta gündeme gelmesiyle birlikte sert tepkilere yol açan planla ilgili Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve Genelkurmay Sekreteri Tümgeneral Ferit Güler de “plan değil, plan semineri” demişler; sızdıranları soruşturduklarını söylemişlerdi. “Plan”da 137 gazeteci “faydalanılacaklar”, 36’sı da tutuklanacaklar şeklinde tasnif ediliyor. Ortak açıklamayı okuyan gazeteci Nazlı Ilıcak, 27 Mayıs 1960’da başlayan askeri darbe sürecinin hala sona ermediğini ifade etti, “21. asra adım attığımız yıllarda da askerin yoğun bir şekilde siyasete müdahalesinden kurtulamadığımız peş peşe ortaya çıkan belgelerden anlaşılıyor” dedi.
■Başbuğ ve ordunun sabrı: 25 Ocak’ta Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Taraf gazetesinin 20 Ocak’tan beri ayrıntılarını yayınladığı “Balyoz” adı verilen darbe planı iddialarıyla ilgili konuşurken “Ordunun da bir sabrı var” dedi.
■Ağca’nın korumaları: Gazeteci Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca tahliye olduktan sonra korumaları, Ağca’nın Ankara Sheraton Oteli’nden ayrılışı sırasında gazetecileri ölümle tehdit etti. 19 Ocak’ta bir koruma, önünü kestiği gazetecilere, “Sıkacağım size, vurup yatıracağım sizi” diyerek tehditte bulundu. Ankara Eryaman’dan Sincan’a geçmeden önce araç değiştiren Ağca’nın korumaları, gazetecilere “Gelmeyin lan hepinizin a k ” diye küfretti. Ağca’nın kardeşi Adnan Ağca, lobide soru soran gazetecilere, “Sizin kapasiteniz kaldırmıyor. Avrupa’dakilerle kendinizi kıyaslayın. Haberlerinizi okumaya gerek var mı?” dedi.
■Levhaya baktı, saldırıya uğradı: Gazeteci Ozan Özhan, Taksim Meydanı’nda eski su deposunun duvarına yerleştirilen “2010 Enerjisi İstanbul’a yayılıyor” yazılı tanıtım levhasına bakarak geçtiği 9 Ocak günü bir çevik kuvvet polisinin saldırısına uğradığı iddiasıyla şikayetçi oldu. Gazeteci, bacağı ve kulağında darp izleri bulunduğunu tescil eden raporuyla birlikte ertesi gün Beyoğlu Nöbetçi Savcılığı’na gitti. Özhan, şikayetinin takipçisi olacağını söyledi.
İddiaya göre, Özhan’ın tanıtım levhasına baktığını gören bir polis, “Bekleme, yürü!” dedi. Özhan, “Gazeteciyim, Be-yoğlu’nda yaşıyorum. Bakmamın ne sakıncası var” deyince “güvenliğiniz için” yanıtını aldı. Özhan’ın “Kamu güvenliğini tehdit eden bir durum varsa bildirmeniz gerekir” şeklindeki sözlerine öfkelenen polis memuru, “Ne konuşuyorsun lan!” sözleriyle çıkıştı; “Yanlış konuşuyorsunuz” şeklinde karşılık alınca da Özhan’ı bariyerlerin içerisine çekerek kulağına yumruk ve ayağına tekme attı. Devreye giren ve kendisini komiser olarak tanıtan bir polis, bu görevliye “Burası İstanbul’un göbeği ne halt ediyorsun” diye çıkıştı.
Gözaltı ve Tutuklamalar
Özgür Radyo yayın yönetmeni Füsun Erdoğan ve arkadaşları: 26 Mart’ta İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Marksist Leninist Komünist Partisi’ne (MLKP) yönelik operasyon sonrasında aralarında Özgür Radyo yayın yönetmeni Füsun Erdoğan, Atılım gazetesi genel yayın yönetmeni İbrahim Çiçek ile yayın koordinatörü Sedat Şenoğlu’nun da bulunduğu 16’sı tutuklu 24 sanığı yargılamaya devam etti.
Dokuzuncu duruşmada, Aydın Nazilli Ocaklı Köyü’ndeki eve düzenlenen operasyona katılan Aydın Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube müdür yardımcısı Nurul-lah Karaoğlan ile İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nden polisler Cemal Arslan ve Faik Şaşmaz dinlendi. Duruşma sonunda üç buçuk yıldan beri tutuklu bulunan Elif Almakça tahliye edildi. Duruşma 29 Temmuz’da.
Pankarta gözaltı: Başbakan Erdoğan’ın 14 Martta konuşma yaptığı “Roman buluşması”nda “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” pankartını açan üç gençten Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz “yasadışı örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklandı, Utku Aykar serbest bırakıldı.
■Baz istasyonunu tahrip eyleminden: 5 Mart’ta İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Gazi Mahallesi’nde bir baz istasyonunun tahrip edilmesi eylemine katıldığı iddiasıyla 11 Eylül 2009’dan beri tutuklu yargılanan Atılım gazetesi muhabirleri Çağdaş Küçükbattal ve Tuncay Mat’ı tahliye etmeyi reddetti. Mahkeme, altısı tutuklu 11 sanığı MLKP örgütünün faaliyetleri çerçevesinde baz istasyonunun tahrip edildiği eyleme katıldıkları iddiasıyla yargılıyorlar.
İddianamede “dağıtma sırasında cebir şiddet veya tehditle mukavemette bulunmak”, “silahlı terör örgütüne üye olmak”, “Kamu malına zarar vermek”, “Toplantı gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefet etmek” ile suçlanan Küçükbattal ve Mat, savunmalarında eylemleri gazeteci olarak izlediklerini söylüyor
Atılım gazetesinde stajyer olarak çalıştığını söyleyen Küçükbattal, “Dosyaya konulan fotoğraflarda boynumda fotoğraf makinesinin asılı olduğu görülüyor. Suç delillerinin haber notları olduğu çok açık” dedi. ” Dava 28 Mayıs’ta sürecek.
■Üç kitaptan 31 yıl: 25 Şubat’ta Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Ocak’ta Kuzey Irak’tan Türkiye’ye girişi sırasında yakalanan ve tutuklanarak Diyarbakır D Tipi cezaevine konan Aram Yayınları imtiyaz sahibi ve Hawar gazetesi yetkilisi Bedri Adanır’ı tahliye etmeyi reddetti. Adanır’ın, gazetedeki yazılar ve PKK lideri Abdullah Öcalan’ın savunmalarını da kapsayan üç kitapta “örgüt propagandası yapıldığı” ve “suçlu övüldüğü” gerekçesiyle 31 yıla kadar hapsi isteniyor
Adanır hakkında, Öcalan’ın konuşmalarından derlenen ve Kültür Bakanlığı’nca bandrol verilmediği için yayımlanmayan “Kültür-Sanat Devrimi Üzerine” adlı kitaptan dolayı dava açılmıştı. Adanır, “Demokratik Uygarlık” ve “Özgürlük Sosyolojisi” gibi kitapları bulundurmakla da suçlanıyor. Adanır, iki kez “terör örgütü propagandası yapmak”, üç kez “suçu ve suçluyu övmek”, bir kez de “örgüt üyesi olmak” suçlamasından cezalandırılmasının isteniyor. Adanır 6 Mayıs’ta hakim karşısına çıkacak.
■Gazeteci Duruoğlu serbest: 23 Şubatta İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, “Devrimci Karargah” örgütü davasının ilk duruşmasında gazetevatan.com sitesi yayın yönetmeni Aylin Duruoğlu, Devrimci Hareket dergisi çalışanı Mehmet Yeşiltepe’yi tahliye etti.
On ay tutuklu kalan Duruoğlu, “Gözaltına alınmak yerine polisçe uyarılmayı beklerdim. Vatandaşlık haklarım çiğnendi” dedi.
Davada, dansçı Ceren Sütlaş, gemi işletmecisi Sevim Öz-türk, Nail Arıkan, haber editörü Abdülselam Sultan, kameramanlar Muhammet Çetin ve Süleyman Gürkan Anıl, İbrahim Şimşek ve reklam yazarı ve editör Metin Akdemir de tahliye edildi, sinema TV sektöründe yapım amiri Melek Seven ve beş kişinin tutukluluğu sürüyor. Dava 29 Haziran’a ertelendi.
27 Nisan 2009’da gerçekleştirilen, Orhan Yılmazkaya ile birlikte bir polis ve bir sivilin de öldüğü “Devrimci Karargah Operasyonuyla ilgili dava 15 Eylül 2009’da açıldı. Yeşiltepe 36 yıla kadar, Duruoğlu ise ”örgüt üyeliği” iddiasıyla 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.
■ Telefonla konuşmak, Roj TV’ye çıkmak: Ağrı Cumhuriyet Savcılığı’nın hakkında başlattığı soruşturma kapsamında Diyarbakır’da gözaltına alınan ve Ağrı’ya götürülen Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Hatice Özhan 19 Şubatta tutuklandı. Özhan, BDP Genel Merkez çalışanlarıyla yaptığı telefon görüşmeleri ve ROJ TV programına katıldığı gerekçesiyle “PKK örgütü propagandası” yapmaktan Ağrı Cezaevi’nde.
■Kürt sanatçı Rojda: Başbakan Erdoğan’ın sanatçılarla yapacağı “açılım” toplantısına davet edilen Kürt sanatçı Rojda 9 Şubat’ta Gaziosmanpaşa’daki evinde gözaltına alındı. Geçen yıl Diyarbakır’da düzenlenen bir festivalde söylediği “Heval Kamuran” isimli şarkısında “örgüt propagandası” yaptığı iddia edilen sanatçı avukatı Hüseyin Çalışçı ile birlikte İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifade verdikten sonra serbest bırakıldı.
Rojda hakkında söylediği şarkı nedeniyle örgüt propagandası yapmaktan dava açılmıştı. Rojda, söylediği parçalarla nedeniyle hakkında davalar açıldığını kaydederek, “Bazı yasalar değişmediği sürece biz potansiyel suçlu gibi görüleceğiz. Bütün davalarda ifade vermeye gidiyorum. Bu kez tebligat ulaşmadığından bu şekilde gözaltına alındım. Poliste sorgulanmadım. Sadece mahkemeye kısa bir ifade verdim” dedi.
KCK operasyonlarından: Adana Radyo Dünya Yayın yönetmeni Kenan Karavil ve Azadiya Welat Adana temsilcisi Seyithan Akyüz, KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) örgütüyle bağlantı iddiasıyla 10 Aralık 2009’dan beri Adana Kürkçüler Cezaevi’nde. 7 Aralık’ta gözaltına alınan iki haberci, Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tutuklama kararıyla cezaevine gönderildi.
Polis, DİHA, ve Azadiya Welat gazetesi Adana Temsilci-liği’ne baskınlar düzenlemiş, Karavil de, Adana Seyhan’a bağlı Gülbahçesi Mahallesi’nde gözaltına alınmıştı. Benzer suçlamayla tutuklanan Gün TV yayın yönetmeni Ahmet Birsin de, 14 Nisan 2009’dan beri hapiste. Birsin, Karavil ve Akyüz tutuklandığından beri hakim karşısına çıkarılmadı, avukatları da gizlilik kararı nedeniyle dosya ve delillere ulaşamıyor.
Birsin hakkında bir yıldır iddianame de düzenlenmedi. Diyarbakır Başsavcılığı, operasyonun “PKK üyesi sekiz kişilik ‘Türkiye koordinasyon Birimi”ne yönelik yapıldığını ve bir yıllık teknik takip sonucu operasyonun başlatıldığını duyurdu.
Azadiya Welat gazetesi eski Yazı işleri Müdürü Vedat Kurşun, Kürt sorunu ve PKK Örgütüyle ilgili haber ve yazılarda “örgüt propagandası” yapmaktan yargılandığı davalar kapsamında 30 Ocak 2009’dan beri cezaevinde. İstanbul Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alınarak tutuklanan Kurşun Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne nakledilmişti. Kurşun, günlük Kürtçe yayın yapan gazetenin birçok sayısındaki haberlerde “PKK örgütünün propagandasını yaparak yardım ve yataklık etmek” ve “suçlu ve suçluyu övmek” ile suçlanıyor.
■Ergenekon’daki gazeteciler: Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Balbay, hükümeti yıkmaya yönelik faaliyetlerde bulunan “Ergenekon terör örgütü” ile ilişkili olduğu iddiasıyla 6 Mart 2009’dan beri Silivri Cezaevi’nde bulunuyor. Balbay hakkında, “Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek” iddiasıyla ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 16 yıldan 80 yıla kadar hapsi isteniyor.
Balbay, savunmasında kişisel notlarının montajlanarak iddianamede yeni deliller yaratıldığını ileri sürdü, ” Halkı değil silahlı isyana teşvik, silahsız isyana bile teşvik etmedim. Hükümetlerin silahlı isyanla yıkılabileceğine inanmıyorum,” demişti. Birinci Ergenekon iddianamesinde “Örgüt üyesi olmak ve darbe girişiminde bulunmak” iddiasıyla tutuklu yargılanan gazeteci Tuncay Özkan’ın da iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi isteniyor.
Aydınlık dergisi yazarı Emcet Olcayto da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt üyeliği”nden tutuklu yargılanıyor. Dava 20 Temmuz 2009’da başladı. 1. Ordu Eski Komutanı Emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Jandarma Eski Genel Komutanı Emekli Orgeneral Şener Eruygur “Ergenekon Örgütü yöneticiliğiyle ve darbe girişimiyle” suçlanıyor. Savcılar Tolon ve Eruygur için bin 47’şer yıl ağır hapis, 14 kez de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istiyor.
15 Şubat’ta görülen davanın 40. duruşmasını Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Başkanı Orhan Erinç, Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı Atilla Sertel, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Genel Başkan Yardımcısı Ali Ekber Yıldırım, TGF Genel Başkan yardımcısı Mehmet Ali Dim de izledi. Oktay Ekşi duruşma salonuna girmeden önce, “gazeteci dostlarımıza dönük dayanışma duygusunu gösterdik” dedi.
Bu nedenle meslek örgütlerine teşekkür eden Balbay ve Özkan, davadaki gerçeklerle medyadaki haberlerin çoğunlukla örtüşmediğini söyledi. İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan 16 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilirken Balbay ve Tuncay tutukluluğa itirazı mahkemece bir kez daha 14 Ocak’ta reddedildi.
11 basın meslek örgütünü temsil eden G-9 Gazeteciler Platformu, bir yıldır hapiste olan Balbay’ın tahliye edilmesini istedi. Açıklamada, “Balbay bir yıldır hapisteyken, günlük yazan ve darbe iddialarının birincil derecede aktörü olduğu iddia edilenler ‘kaçma ya da delilleri karartma şüphesi bulunmadığından’ serbestler” denildi.
Platform, Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Türkiye Temsilciliği, Basın Yayın ve İletişim Emekçileri Sendikası (Haber-Sen), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD), Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD), Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD), Profesyonel Haber Kameramanları Derneği (PHKD), Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD), TGC Ankara Temsilciliği, TGS ve Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği’nden (TURÇEV) oluşuyor.
■Vicdani retçi Aydemir: Eskişehir Askeri Mahkemesi, dini inançları nedeniyle askere gitmeyi reddettiği için 21 Ocak’tan beri Eskişehir Askeri Cezaevi’nde tutulan vicdani retçi Enver Aydemir’i yargılamaya 9 Şubat’ta devam etti. Duruşmaya sivil kıyafetlerle getirilmediği için o günden beri cezaevi kıyafeti giymeyi reddeden Ayde-mir’e bir ay da disiplin cezası verildi.
24 Aralık’ta gözaltına alınarak tutuklanan vicdani retçi Aydemir bir ay süreyle avukatı dışında kimseyle görüştürülmedi. Yargılamaya tanıkların dinlenmesi için 22 Ni-san’da devam edilecek. Bu arada Aydemir’e Maltepe Askeri Cezaevi’ndeki işkence vakasına dair yapılan suç duyurusuyla ilgili soruşturma devam ediyor.
■Tahliyeler: 29 Ocak’ta Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, MLKP ile bağlantılı oldukları iddiasıyla tutuklu yargıladığı Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı (BEKSAV) Yönetim Kurulu başkanı, Sanat ve Hayat dergisi yayın yönetmeni Hacı Orman, Demokrat Radyo çalışanı İsminaz Ergün ve Dayanışma gazetesi çalışanı Emin Orhan’ı tahliye etti.
Tutuklu sanıklardan Uğur Ok ise, başka bir davadan tutuklu olduğu için serbest bırakılmadı. Davaya 30 Mart’ta devam edilecek. 13’ü tutuklu toplam 25 sanığın yargılandığı dava, TCK’nın 314. maddesinde tanımlanan “yasadışı örgüt üyesi olmak” ve TMY gereğince “örgüt propagandası yapmak” suçlamalarına dayanıyor.
Suçlama, Sanat ve Hayat dergisi Yayın Komisyonu Başkanı ve Atılım gazetesi yazarı da olan Kutsiye Bozoklar’ın 28 Temmuz’da Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda yapılan cenaze törenine katılmak ve slogan atmak olarak ifade ediliyor. Sanıklar, bulundukları Ankara Sincan F Tipi Ce-zaevi’nden tahliye edildi.
Dayanışma eyleminde gözaltı: Eskişehir Askeri Ceza-evi’nde bulunan vicdani retçi Enver Aydemir için 6 Ocak’ta bir dayanışma eylemi düzenleyen gruba müdahale eden polis kimlik kontrolü yapmak istedi. Eyleme katılanlar kimliklerini göstermeyince polis gruba müdahale ederek vicdani retçi Halil Savda, Selçuk Akbıyık, Selen Tarikçi, Ferda Çakmak, Ezgi İslam, Aytekin Koçakın da aralarında yer aldığı 20 kişiyi gözaltına aldı.
Aydemir 24 Aralık 2009’da Boğaziçi Üniversitesi’ndeki “Her Türk Asker Doğmaz” panelini izlemek isterken gözaltına alınmıştı. Maltepe Askeri Cezaevi’ne götürülen Aydemir avukatlarına işkence ve kaba dayak gördüğünü, kendisine zorla askeri kıyafet giydirildiğini, buna direnince de çıplak bir halde soğuk bir odada bekletildiğini söylemişti.
■Uzayan tahliye: PKK ve Maoist Komünist Partisi (MKP) gibi örgütler hakkında övücü yayınlar yaptığı iddiasıyla iki yıldır hapiste tutulan Devrimci Demokrasi gazetesi sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü Erdal Güler’in tahliyesi 6 Eylül 2014’e uzadı.
2 6 Aralık 2007’de gözaltına alındıktan sonra Amasya Ce-zaevi’ne gönderilen Güler’in Aralık ayında tahliye edilmesi bekleniyordu. Ancak Kocaeli Başsavcılığı’nın gazetecinin avukatı Ümit Sisligün’e verilen müddetna-mede, binlerce TL’lik para cezalarının hapse çevrilmesi nedeniyle Güler’in 6 Eylül 2014’te tahliye olacağı, şartla tahliyeden yararlanması halinde 1 Kasım 2012’de hapisten çıkacağı belirtiliyor.
Onlarca dosyadan yargılanan Güler, yetkilisi de olduğu Özgür Düşün dergisinin Mart-Nisan 2005 sayısında yer verilen “Mahir Çayan ve yoldaşlarını saygıyla anıyoruz” mesajından dolayı “suç ve suçluyu övmek” ile suçlanıyor. Bir başka dava da, İbrahim Kaypakkaya’nın anıldığı “Halk için Devrimci Demokrasi” gazetesinin 1-16 Mayıs 2006 tarihli sayı için açılmıştı.
■KCK tahliyesi: Postager sitesi yazarı İsmail Yıldız, Kürdistan Topluluklar Birliği’ne (KCK) üye olmak iddiasıyla Adana’da açılan dava kapsamında ifade verdikten sonra İstanbul Metris Cezaevi’nden 5 Ocak’ta tahliye edildi.
Yıldız, İstanbul Dolapdere’de yaşanan çatışmaları izlerken gözaltına alınmış, Kasımpaşa Polis Karakolu’nda bir gece tutulduktan sonra 3 Ocak’ta Metris Cezaevi’ne gönderilmişti. Yıldız, Adana polisinin 15 Ağustos 2008 tarihinde Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) de aralarında bulunduğu çeşitli kurumlara yaptığı baskınlarla ilgili açılan davada ifade vermediği gerekçesiyle tutuklanmıştı.
■ ■Yargıtay’dan onama: Yargıtay, 19 Nisan 2007’de gözaltına alındıktan sonra Mersin E Tipi Cezaevi’ne konan DİHA çalışanları Ali Buluş ve Mehmet Karaaslan ile ilgili “örgüt üyeliği” suçlamasıyla verilen mahkumiyet kararlarını onadı. Yargıtay 9. Dairesi, Şırnak’ta 3 yıl önce tutuklanan DİHA muhabirleri Behdin Tunç ve Faysal Tunç’la ilgili Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “PKK örgütüne yardım ve yataklık” iddiasıyla verdiği 6’şar yıl 3’er aylık hapis cezalarını onadı.
Halen Diyarbakır D Tipi cezaevinde bulunan iki muhabir, 5 Nisan 2007’de gözaltına alınarak tutuklanmışlardı. 8 Ocak 2008’de Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde gözaltına alınan Ajansın Şırnak muhabiri Haydar Haykır ise, 12 Ocak 2008’de tutuklanarak Batman H Tipi Cezaevi’ne gönderildi. Ancak bu tutuklamaların kesin olarak “gazetecilik faaliyetleri” ile ilgili olup olmadığı henüz bilinmiyor.
■Başbakanın telefon konuşmaları: Aydınlık dergisi yayın yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal istihbarat şefi Ufuk Akaya, Başbakan Erdoğan’ın telefon konuşmalarına dair kayıtları ele geçirdikleri iddiasıyla Kasım 2009’dan beri Silivri Cezaevinde.
İki gazeteci “Terör örgütü üyesi olmak’, “özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek”, “kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetmek”, “kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yayınlamak” ile suçlanıyorlar.
■ Protesto eyleminde tutuklama: DİHA muhabiri İsmail Eskin, 4 Aralık 2009’dan beri Kandıra Cezaevi’nde. Kocaeli 1. Sulh Ceza Mahkemesi, 29 Kasım’da Kocaeli Topçular Mahallesi’ndeki PKK lideri Abdullah Öcalan’ın cezaevi şartlarını protesto eylemini izleyen Kocaeli Üniversitesi 3. sınıf gazetecilik bölümü öğrencisi Eskin’i, “terör örgütünün propagandasını yapacak tarzda faaliyette bulunduğu” iddiasıyla tutukladı.
Eskin haberci olarak eylemde bulunduğunu söylüyor. Kararda, “Eskin ajans adına her ne kadar görevini yaptığını ve kalabalığın kendine saldırdığını, yanına yaklaşamadığını söylemişse de, fotoğraflarda şahsın engellenmediği ve sadece kendisine kızgın şekilde poz verildiği anlaşılmıştır” deniyor. Eskin hakkında, İstanbul’da çektiği haber fotoğrafları ve yaptığı haberlerin “örgütsel faaliyet” olarak değerlendirildiği bir dava da açılmıştı.
Basın ve İfade Özgürlüğü Davaları
■Nazlı Ilıcak’a ertelenen ceza: 31 Mart’ta İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Ankara’daki Sincan hakimi Osman Kaçmaz’a “yayın yoluyla hakaret ettiği” iddiasıyla Sabah gazetesi yazarı Nazlı Ilıcakı, 11 ay 20 gün hapse mahkum etti. Ilıcak’ın cezası ertelendi. Ilıcak, 25 Mayıs 2009 tarihli Sabah gazetesinde kaleme aldığı ”Cumhur-başkanı’nın Dokunulmazlığı” başlıklı yazısında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yargılanmasının yolunu açan Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi Kaçmaz’ı işgüzar ve ideolojik davranmakla suçlamıştı.
Yazıda, “Sincan hâkiminin ideolojik davranmış olması da mümkündür; ya da vicdanen, Gül’ün, dokunulmazlığı bulunmadığına inanıyordur. Ama her halükârda, ülkede yarattığı tartışmaya bakarak ‘Bir bu eksikti’ diyor ve en azından Kaçmaz’ın ‘işgüzarlık yaptığını’ vurgulamak istiyorum” deniyordu.
Mahkeme, TCK’nın 125. maddesinden bir yıl iki ay hapse mahkum ettiği Ilıcakın cezasını 11 ay 20 güne indirdi. Yazar beş yıl süreyle “denetimli serbestliğe” tabi tutulacak. Karara, Doğan Grubu’ndan Aydın Doğan ve Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Medya Derneği ve TGC tepki gösterdi.
■Tazminata ret: 31 Mart’ta İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, Ovacık Madeni’nin çevreye verdiği zararları kamuoyunun gündemine taşıyan çevreciler ve Günlük Evrensel gazetesi aleyhinde açılan 70 bin TL’lik tazminat davasını reddetti. 8 Şubat 2009’da Bergama’daki şiddetli yağışın Koza Altın Şirketi’nin işlettiği Ovacık Altın Madeni üzerinden ovaya verdiği zararlar Evrensel’de haberleş-tirilmiş, çevreciler de girişimlerde bulunmuştu.
TÜPRAG Şirketi, ‘haksız yere suçlanarak kişilik haklarının zedelendiği’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu. Ege Çevre Platformu (EGEÇEP) eski başkanı avukat Arif Ali Cangı, Bergama Çevre Platformu sözcüsü Erol Engin, Maden mühendisi Hasan Gökvardar, Evrensel gazetesi ve muhabiri Özer Akdemir’den de tazminat isteniyordu.
Cangı, davayı, Bergama’daki altın madenciliğinin insan ve doğa yaşamına verdiği zararı anlatacakları bir platform olarak değerlendirdiklerini belirtti; “Başından beri davanın haksız yere, yaşam savunucularını yıldırmak için açıldığını söylüyorduk. Bu iddiamız kabul edilmiş oldu” dedi.
■Kürtçe konuşmaktan: 31 Mart’ta Hakkari Asliye Ceza Mahkemesi, Hakkari Belediye Başkanı Fadıl Bedir-hanoğlu, eski belediye başkanı Kazım Kurt, kapatılan DTP eski Merkez İlçe Başkanı Fahri Kurt ve DTP yöneticisi Rahmi Temel’i 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde seçmene Kürtçe seslendikleri gerekçesiyle yargılamaya devam etti. Dört kişi, Siyasi Partiler Yasası’na muhalefet etmek suçlamasıyla yargılanıyorlar Dava Kazım Kurt’un ifadesinin alınması için 5 Mayıs’a bırakıldı.
■Kurşun’a üç yıl: 30 Mart’ta Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Azadiya Welat gazetesinin hapisteki eski yazı işleri müdürü Vedat Kurşun’u, “PKK örgütünün propagandasını yaptığı” gerekçesiyle üç yıl hapse mahkum etti. 11 ve 12 Ağustos 2007 tarihlerinde çıkan haberlerde “örgüt propagandası” yapıldığına kanaat getirildi.
11 Ağustos 2007 sayısında, Tunceli’deki bir çatışmadan Mazhar İlbasan, Demirci Taştekin ve Vural Soydemir adlı Halk Savunma Güçleri (HPG) militanlarının ölmesinin duyurulması, Nesih Özcan imzalı PKK’li için şiir ve “Biz özgürlük savaşçılarının önünde eğitiliyoruz. Mersinde bulunan Yurtsever Norşinler” yazılı ilan Kurşun’un cezalandırılmasına neden oldu. Ertesi gün çıkan sayıdaysa, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın görüşlerine fotoğrafıyla birlikte geniş yer verilmesi, Öcalan’ın PKK’nin Irak’taki PDK ve YNK örgütleriyle yakın işbirliği içerisinde olduklarını, bu örgütlerin PKK’yi bırakmalarının mümkün olmadığını, Türkiye’nin bunu çok iyi anlaması gerektiğini söylemesi suça gerekçe gösterildi.
Yazıda Öcalan, Kürtlerin tüm haklarının verilmesi için yardım edilmesi gerektiğini, hakların verilmemesi durumunda Barzani ve Talabani ile ittifak kuracaklarını söylüyor; “o da olmazsa yolumuz Amerika ve İsrail’e düşer” dediği iddia ediliyordu. Tutuklu yargılanan Kurşun ise savunmasında, “Eser sahiplerinin kim olduğunu bilmiyorum. Yayınlar, örgüt propagandası için yapılmadı. Haberlere haber alma ve yayma özgürlüğü çerçevesinde gerçekleştirdim” dedi; ancak ikna edemedi.
■Gülen’e hakaret’ten: 27 Mart’ta Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Fettullah Gülen’e hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan Cumhuriyet gazetesi yazarı Cüneyt Arcayü-reki, 700 TL adli para cezası ödemeye mahkum etti. Ar-cayürek’in katılmadığı duruşmada kendisini avukatları Bülent Utku ve Fikret İlkiz savundu. Duruşma savcısı, esas hakkındaki mütalaasında, 20 Ekim 2007 tarihinde yayımlanan ”Fethullah Gülen Mikrobu” başlıklı yazıda Arcayürek’in kullandığı sözcüğün karşı tarafı küçük düşürücü mahiyette olduğunu savundu ve cezalandırılması yönünde görüş bildirmişti.
Davayı karara bağlayan mahkeme hakimi, Arcayürek’i TCK’nın 125/1-2. maddesi uyarınca 700 TL adli para cezasıyla cezalandırdı. Hakim, cezanın niteliği itibariyle ertelenme hükümlerinin uygulanmasına gerek görmedi.
■Kalkan açıklamaları alıntısından: İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, PKK’nın yöneticilerinden Duran Kalkan’ın Fırat Haber Ajansı’na yaptığı açıklamaya Milliyet gazetesinin sayfalarında yer verdiği gerekçesiyle gazete sorumlu müdürü Hasan Çakkalkurt ve muhabir Namık Durukan’ı “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla 7,5 yıla kadar hapis istemiyle yargılıyor. Davaya 20 Nisan’da devam edilecek.
Gazete yetkilileri, mahkemenin davanın ortadan kaldırılması şartı olarak verilen ön ödemeli para cezasını ödemeyi reddetmişlerdi. Kalkan’ın “Genel Af Çıksa da Silah Bırakmayız” sözlerini sayfalarına taşıyan iki haberci için savcılık, alacakları hapis cezası süresince seçme ve seçilme hakları dahil çeşitli haklarından yoksun bırakılmalarını da talep etmişti.
Kalkan,”Terör örgütünün iki numaralı adamı Duran Kalkan genel af ilan edilmesi halinde örgütün silah bırakmayacağını ancak sorumluluk üstlenebileceklerini söylüyordu; CHP lideri Deniz Baykal’ın, ‘silah bırakılırsa genel af düşünülebilir’ açıklamasıyla ilgili de, “Apo’nun özgürlüğünü de öngören bir genel af çıkarılırsa, PKK silah bırakmayı değil ateşkes ilan etmeyi düşünebilir, ama silah bırakmayı değil, gerilla silah bırakmaz” diyordu.
Son yıllarda, PKK ile ilgili röportaj ve haberlerden Hürri-yet’ten Sebati Karakurt, Hasan Kılıç ve Necdet Tatlıcan, Ülkede Özgür Gündem gazetesi muhabiri Cengiz Kapmaz, Hasan Bayar ve Ali Gürbüz ve pek çok gazeteci mahkum oldu.
■ Kürtçe şarkıyla propaganda: Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Mayıs 2009’da gerçekleştirilen Kültür ve Sanat Festivali’nde seslendirdiği Kürtçe şarkı aracılığıyla “örgüt propagandası yaptığı” iddiasıyla Şarkıcı Rojda Şenses’i, 1 yıl 8 ay hapisle cezalandırdı. 25 Mart’ta gündeme gelen karar temyiz edildi. Bu nedenle “Heval Kamuran” (Yoldaş Kamuran) isimli parçanın cezalandırılmasında karar Yargıtay’a kaldı.
■”Bölücü” roman karakterleri: 25 Mart’ta İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin savcısı değişince N. Mehmet Güler’in yazdığı ve Ragıp Zarakolu’nun da yayıncısı olduğu “Ölümden Zor Kararlar” isimli romandaki karakterler “bölücü” oluverdi.
19 Kasım 2009’da savcı Mustafa Çavuşoğlu’nun mütalaasında, “suçun yasal unsurları oluşmadığına” kanaat getirdiği kitap için 25 Mart’ta yeni savcı Savaş Kırbaş roman karakterlerinin söylemini tehlikeli bularak yazar Güler’in, “terör örgütünün propagandasını yapmak” iddiasıyla cezalandırılmasını talep etti. Her iki tutuksuz sanığın, kitaptaki roman kahramanları “Sıti”, “Sabri” ve “Şiyar” nedeniyle TMY’nin 7/2 maddesinden 7,6 yıla kadar hapisler isteniyor
Mahkeme, sanıkların avukatı Özcan Kılıç’ın, eserin edebi niteliğinin tespitinin bilirkişi yoluyla yapılması yönündeki talebini reddetti. 10 Haziran’daki duruşmada karar bekleniyor. Zarakolu, duruşmada söz alarak, “Dava açılırken Karayel vardı. Ülkede sert rüzgarlar esiyordu. Kasım ayında beraat istenirken ise, Lodos, yani ılımlı bir hava vardı. Bugün ise, Poyraz, yani sert bir hava var. Ülkenin iklimi yargıya da yansıyor sanıyorum” dedi.
Bianetten tazminat istemine ret: 23 Mart’ta Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi, Hrant Dink cinayeti sanığı Erhan Tuncel’le yaptığı telefon görüşmesiyle gündeme gelen polis memuru Muhittin Zenit’in bianet sitesine açtığı 25 bin TL’lik manevi tazminat davasını reddetti.
Dönemin Trabzon Emniyeti istihbarat görevlisi Zenit, 19 Ocak 2007 tarihinde işlenen Dink cinayetinden yarım saat sonra Tuncel ile yaptığı telefon görüşmesinde “Ne oğlum direkt kafaya sıkmışlar… Tek farklılık. Kaçmayacaktı ama bu kaçtı” diyordu.
Zenit, davanın reddedilmesine ilişkin kararı temyiz ederse dosya Yargıtay Hukuk Dairesi’nde ele alınacak. Mahkeme, kararını açıklamadan önce, Dink Cinayeti dosyasını ele alan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazılan müzekkereye yanıt beklemekten vazgeçti. Zenit şikayetini, 30 Eylül 2007 tarihinde “Vurulacak Şekil Belliydi” başlığıyla ve 28 Nisan 2008 tarihinde “Dink Cinayetinde Yeni Kanıt: Muhsin Başkan’la Yasin Konusunda Görüşeceğiz” başlığıyla bianet’te çıkan haberler nedeniyle yapmıştı.
Zenit’in, NTV’ye açtığı 90 bin YTL’lik tazminat davası da Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nden dönmüştü. Aralık sonunda gündeme gelen karara göre Yargıtay, kısmi tazminat ödenmesine hükmeden Ankara 1. Asliye Hukuk Mah-kemesi’nin kararını bozmuş, “Görüşmenin yayımlanmasında, davacının özel haberleşme özgürlüğünün bozulduğundan söz edilemez. Dava konusu haber, toplumda büyük yankı uyandıran Dink cinayetiyle ilgili gelişmelere ve davanın aşamalarına ilişkindir O halde haber, haber verme hakkının sınırları içinde kalıp hukuka uygun bulunmaktadır” demişti.
■Behramoğlu Başbakanı eleştirmekten yargılanıyor: Şair ve yazar Ataol Behramoğlu, CNN Türk’te konuk olduğu ve 12 Ocakta yayınlanan “Tarafsız Bölge” programında AKP ve Başbakan Erdoğan’ı eleştirdiği için Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 20 bin TL manevi tazminat istemiyle yargılanıyor. Behramoğlu, AKP’nin seçimle gidip gitmeyeceği konusunda, “bana göre, AKP seçimleri vermeyecek demiyorum ama vermemek için, yasadışı olarak üstelik anti demokratik ve görünür ya da görünmez biçimde bütün olanaklarını kullanacaktır diyorum” demişti. Behramoğlu’nun davası 6 Nisan’da sürecek.
Kitaba beraat: 23 Mart’ta İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, “Kırbaşı Baskını” adlı kitapta “bölücülük propagandası yapıldığı” iddiasıyla Aram Yayınları yetkilisi Fatih Taş ile ilgili 18 Haziran 2009 tarihinde verdiği ve infaza gönderdiği 5 aylık hapis cezasıyla ilgili dosyada ek kararını açıkladı.
Mahkeme, 3713 Sayılı Yasa’nın 6/4 ve 7/2 maddelerinde geçen “sahipleri ve” ibaresinin iptaline karar verildiğinden ve böylece yayıncı Fatih Taş’ın eylemi suç olmaktan çıkmış bulunduğundan beraatına karar verdi.
Esnafın iktidara yamandığını iddia edince: AKP’ye Gaziantep Hakimiyet gazetesi köşe yazarı Murat Güreş, Gaziantep Esnaf Sanatkarlar Odaları Birliği (GESOB) başkanı Ömer Küsbeoğlu’nun Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) İl yönetim kurulu üyesi olarak 100 bine yakın esnafı iktidara yamadığını iddia ettiği köşe yazısı nedeniyle Gaziantep 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak.
Güreş, 11 Mayıs’ta yargılanmaya başlayacak. Aynı yazı nedeniyle gazete kurucusu Abdullah Sabri Kocaman da, 15 bin TL manevi tazminat istemiyle yargılanacak.
■”Kayıp trilyon” karikatürü davası: Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Osman Kaçmaz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Kayıp Trilyon” soruşturmasında yargılanmasını istemesi üzerine karikatürist Halil İbrahim Özdabak Yeni Asya gazetesinde hakkında çizdiği karikatür nedeniyle açtığı dava 23 Mart’ta başladı. Kaçmaz’ın 20 bin TL manevi tazminat talep ettiği Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki dava, 25 Mayıs’ta sürecek.
21 Mayıs 2009’da yayınlanan karikatürde, cüppeli bir kişinin kürsüsüyle üzerinde durduğu tank “Ergen” levhasının bulunduğu yoldan değil, “Sincan Bulvarı” yazılı levha doğrultusunda hareket eder biçimde tasvir ediliyordu. Özdabak, bu karikatür yoluyla Kaçmaz’ın “kişilik hakları hakaret ettiği” iddiasıyla TCK’nın 125. maddesi uyarınca ve iki yıl 8 ay hapis istemiyle de yargılanıyor. Özdabak, AKP’ye karşı kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’yı “cüppeli baykuş” şeklinde hicvettiği için de yargılanmış ancak 24 Mart 2009’da beraat etmişti.
■Dengir Fırat’tan tazminat davası: AKP Adana milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, Adıyaman’da yayımlanan Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Boğatekin hakkında 10 Bin TL manevi tazminat istemiyle dava açtı. Fırat, 20 Eylül 2009 tarihli gazetede yer verilen “Aman Miro Aman Piro” başlıklı yazıda “kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu” ileri sürerek, bir kaç yüz satışlı gazeteden 10 bin TL istiyor.
AKP’linin üç avukatı, yeni yıla girmeden iki gün önce, şikayet dilekçesini Gerger Nöbetçi Asliye Hukuk Mahke-mesi’ne gönderdiler Boğatekin, bu nedenle 13 Mayıs’ta yargılanmaya başlayacak. Adıyaman Gazeteciler Cemiyeti başkanı Zeki Dışkaya’nın gazeteciye açtığı 7 bin 500 TL’lik tazminat davası ise Adıyaman 1. Asliye Hukuk Mahkeme-si’nde 5 Mayıs’ta.
■Tuğluk ve Türk’e “asker getirmekten” dava:Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kapatılan DTP’nin eski lideri Ahmet Türk ile eski milletvekili Aysel Tuğluk hakkında, PKK örgütünün rehin aldığı sekiz askerin Türkiye’ye getirilmesi için uğraşarak “örgüt propagandası yaptıkları” iddiasıyla dava açtı. 23 Mart’ta kamuoyuna yansıdığına göre, iddianamede Türk ve Tuğluk’un, BDP Siirt milletvekili Osman Özçelik ve Van milletvekili Fatma Kurtulan ile birlikte Irak’a giderek, Hakkari Dağlıca’da Ekim 2007’de PKK’lilerin kaçırdığı sekiz askerin teslim aldıkları ve Türkiye’ye getirdiklerini belirttikten sonra, ‘Askerlerin Irak’ta, Öcalan’ın resminin bulunduğu alanda ve terör örgütü üyelerinin bulunduğu ortamda teslim alındığı, bu sırada örgütün propagandasını içerir görüntülerin bulunuyordu” deniyor.
İki siyasetçi, TMY’nin 7/2 maddesi uyarınca Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak. PKK örgüt elemanlarının 21 Ekim 2007 tarihinde Dağlıca’da bir karakola düzenledikleri baskında 13 asker ölmüş, sekizi de kaçırılmıştı.
■Tutukluluğa devam: 19 Mart’ta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 30 Ocak 2009’dan beri hapiste tutulan Azadiya Welat gazetesi eski yazı işleri müdürü Vedat Kur-şun’un 6 Mayıs’taki duruşmasına kadar tutuklu kalmasına karar verdi. Mahkeme savcısı Yakup Yar, 32 davadan yargılanan Kurşun suç unsuru içerdiği savunulan 103 gazete sayısı için ayrı ayrı “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla bir yıl 3 aydan 5 yıla kadar ve “Örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla 6 yıl 3 aydan 10 yıla kadar hapis cezası istemişti.
Savcı Yar, haber ve röportajlarda “Kürdistan”, “gerilla”, “şehit”, “Kürt Halk Önderi”, “Sayın Öcalan” benzeri ifadelere, Öcalan’ın görüşme notlarına ve tutukluluk şartlarına dair haberlere ve PKK yöneticilerinin açıklamalarına yer verildiği için ceza verilmesini istemişti. Bu mütalaa doğrultusunda mahkeme Kurşun’u cezalandırırsa alt sınırdan 135 yıl, üst sınırdan ise 525 yıl hapis cezası verecek.
Bir davada ifade vermediği gerekçesiyle 30 Ocak’ta İstanbul Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındıktan sonra tutuklanan ve bir süre sonra da Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne nakledilen gazete yetkilisinin tutukluluğu 6 Ma-yıs’taki duruşma günü geldiğinde 15 ayı aşmış olacak. Kurşun’un durumunu sayfalarına taşıyan Almanya’daki Die Tageszeitung (TAZ) gazetesi olayı ”Türkiye’de basın özgürlüğü, 525 yıl hapis istemi” başlığıyla duyurdu.
Tuğluk ve Türk’ün 115 yıl hapsi isteniyor: Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, DTP kapatıldıktan sonra siyasi yasaklı haline gelen eski Mardin milletvekili Ahmet Türk hakkında çeşitli tarihlerde yaptığı konuşmalardan 45 yıl hapis, eski Diyarbakır milletvekili Aysel Tuğluk hakkında da, 70 yıl hapis istemiyle dava açtı. 19 Mart’ta gündeme gelen davalarda her iki siyasetçinin de, “PKK örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işledikleri” ve “PKK örgütünün propagandasını yaptıkları” iddiasıyla cezalandırılmaları isteniyor.
İddianamede, 2006-2009 yıllarında Diyarbakır, Batman, Siirt, Mardin’de ve uydu yayını yapan Roj TV’de yaptığı yedi ayrı konuşma Türk’e suçlama olarak yöneltildi. Tuğluk da, 2005-2009 yıllarında Diyarbakır’da yaptığı 12 kadar konuşma ile konuşmalarla ilgili haberlerden hareketle suçlanıyor.
■Fotoğraf çekmekten: Hürriyet gazetesi muhabiri Nurettin Kurt ile sorumlu yazı işleri müdürü Hasan Kılıç, Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’a suikast planına dair soruşturma kapsamında ifade veren Albay E.Y.B.’nin fotoğrafları çekildiği için yargılanacak. TMY’nin 6. maddesi uyarınca ve “Kamu görevlilerini terör örgütlerine hedef gösterdikleri” iddiasıyla iki habercinin üç yıla kadar hapisleri isteniyor
Suikast iddialarına ilişkin soruşturma sürdüğü için gazetecilerin, savcıyı hangi terör örgütüne hedef göstermekle suçlandıkları henüz belli değil. Kurt, hakkında açılan dava 17 Mart’ta gündeme gelmeden önce, soruşturma aşamasında meslektaşlarına yaptığı açıklamada, “Dünyanın her yerinde bu tür soruşturmaları görüntülemek gazeteciliktir. Şaşkınlık içerisindeyim” demişti. İddianamede, Ha-bertürk gazetesi muhabiri Cemal Doğan ve sorumlu müdürü İzzet Doğan hakkında da soruşturma başlatıldığı kaydedildi.
■Alıntıyla “hakaret”: savaşkarsitlari.org sitesinin yetkilisi Halil Savda, Ahmet Ateşli hakkında yayınlanan ‘Ağar:İddialar ve Ötesi” başlıklı yazıyı başka bir kaynaktan alıntılayarak 25 Temmuz 2007 tarihinde yayımladığı için Beyoğlu 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nde “hakaret’ iddiasıyla yargılanacak. Duruşma 21 Temmuz’da.
■Kandil röportajı yargılanıyor: Birgün gazetesinde 9 Ağustos 2008’de çıkan “Tek Taraflı Ateşkes Sorunu Büyütüyor” başlıklı röportajı nedeniyle insan hakları savunucusu Hakan Tahmaz, sorumlu müdür İbrahim Çeşmecioğlu ve gazete sahibi Bülent Yılmaz’ın İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 16 Martta yargılanmalarına devam edildi.
Kandil Dağı’nda PKK liderleriyle görüşen Tahmaz ve diğer iki yetkili, TMY’nin 6/2. maddesi uyarınca yargılanıyorlar. Duruşma savcısı Savaş Kırbaş, Tahmaz ve Çeş-mecioğlu’nun üç yıla kadar hapislerini, Yılmaz içinse ağır adli para cezasıyla cezalandırılmasını istemişti. Üç sanık, 1 Haziran’a kadar esas hakkındaki savunmalarını hazırlayacaklar.
■Demirer davası: Hrant Dink cinayetinden bir gün sonra “Hrant Dink Ermeni olduğu için değil soykırımı tanıdığı için katledildi” dediği için iki yıldır iki yıl hapis istemiyle yargılanan gazeteci-yazar Temel Demirer’in yargılanmasına 17 Martta, Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Demirer de, diğer yandan, “ben devletime katil dedirtmem” diyerek eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in verdiği bakanlık onayını idare mahkemesinde iptal ettirmeye çalışıyor.
Mahkeme, 14 Kasım 2008’den beri idare mahkemesinde çıkacak sonucu bekliyor. TCK’nın 301. maddesi uyarınca yargılanan Demirer, Ankara 2. Asliye Ceza Mahkeme-si’nde görülmekte olan dosyasının son duruşma öncesinde 11. Asliye Ceza Mahkemesi’ne aktarıldığını öğrendi. Yargılamaya 20 Mayıs’ta devam edilecek.
■Korkmaz dosyası zamanaşımından: İskenderun 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) düzenlediği bir paneli “Kürtlerin Önderi Alındı Faşistlere Teslim Edildi” başlığıyla haberleştirdiği için 2002’den beri yargıladığı Demokrat İskenderun gazetesi sahibi Ersen Korkmaz hakkındaki dosyayı zamanaşımından düşürdü.
Bu nedenle TKP yetkilisi Necmettin Salaz da suçlamadan kurtulmuş oldu. İki kişinin, 1 Ekim 2002’deki yayında “Askeri ve emniyet kuvvetlerini tahkir ve tezyif edildiği” iddiasıyla eski TCK’nın 159. maddesi uyarınca üç yıl hapisleri isteniyordu.
■Adana’nın gazetecileri: Mart ortasında Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Mersin’in Tarsus İlçesi’nde haber izlerken “PKK örgütünün propagandasını yaptığı” iddiasıyla DİHA muhabiri Murat Kolca’yı 1 yıl 8 ay hapse mahkum etti. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi de, Azadiya Welat gazetesi Adana temsilcisi Seyithan Akyüz’ü “PKK’ya yardım ettiği” gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapisle cezalandırdı.
Kolca’nın yargılandığı davada dört kişiye de aynı gerekçeyle hapis cezası verildi. Avukatları, “Bugün bir kez daha gördük ki Adana’da gazeteci olmak suç olmaya başladı. İç hukuktan sonuç alamazsak hakkımızı AİHM’de arayacağız ve bu kararın düzeltilmesi için elimizden gelen her şeyi yapacağız” dedi.
■Oyuna dava: Yönetmen ve oyuncu Haldun Açıksözlü, “Laz Marks” oyununun Rize’deki gösteriminden sonra “Başbakana hakaret” iddiasıyla açılan dava kapsamında 12 Martta Beyoğlu 2. Sulh Ceza Mahkemesi’ne talimatla ifade verdi. Açıksözlü, Leman Kültür ve Canşenliği Oyuncularının ortak yapımı oyunda aktarılan bir fıkra nedeniyle Rize Sulh Ceza Mahkemesi’nde iki yıl sekiz ay hapisle yargılanıyor.
Oyunun 122 kez oynandığını hatırlatan Açıksözlü, ifadesinde şöyle dedi:
“Politik bir stand-up olan bu çalışmada politik göndermeler, hiciv ve yergiler var. Bu eleştirilerden; yönetici, politikacı ve popüler olan herkes payını alıyor. Ancak bu eleştirilerin hiçbirinde hakaret söz konusu değil. Oyunumuzun yazarı Yılmaz Okumuş, oyuncu Haldun Açıksözlü ve Başbakan Erdoğan da Rizelidir. Oyunumuz ülkemizin hiçbir yerinde davaya gerekçe olmasa da Rize’de oldu. Orada anlattığım bir fıkra davanın gerekçesidir ki bu, benim için yeni bir oyunun konusudur.”
Yönetmenin avukatları Hüseyin Güçlü ve Hakan Bintepe de, “Davaya konu fıkra, bir sanat eserinin bir bölümüdür. Bir sanat eserinin hakaret oluşturup oluşturmadığı, içinden cımbızla alınan bir bölüme bakarak tespit edilemez” dediler.
■”Halkı askerlikten soğutmak”, “hakaret: Dini inancı nedeniyle vicdani retçi olan Enver Aydemir’e Ankara’da destek verdikleri için daha önce gözaltına alınan Volkan Sevinç ve 18 kişi 1 Nisan’da yargılanacaklar. Dava Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.
“Hakaret’, “halkı askerlikten soğutmak’ ve “suçu övmek’ iddiasıyla yargılananlar arasında Sevinç dışında, Kemal Bolat, Zarife Ferda Çakmak, Gökçe Otlu Sevimli, Selçuk Akbıyık, Haydar Uçar, İbrahim Kızartıcı, Cemil Cahit Se-limoğlu, Halil Savda, Fatih Özkan, Zeynep Çiçek, Selen Ta-rıkçı, Kıvılcım İlbaşı, Güneş Selma Yıldız ve Nisan Kuyucu da var.
■Irak’a askeri operasyon kararı protestosunda:11 Martta Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi, Kuzey Irak’a askeri operasyon kararını protesto için Tunceli’de dağıtılan bildirilerdeki “Katil Erdoğan” sözünün suç olmadığına karar verdi. Davada Kazım Tosun ve Ufuk Kalanç, Ekim 2008’de operasyon kararını protesto için yapılacak basın açıklamasına çağrı bildirilerini dağıttıkları için, “ha-karet”ten yargılanıyordu.
Mahkeme, kararında “sanıkların yüklenen eylemi işlemelerine rağmen olayda hukuka uygunluk nedeni bulunduğu anlaşıldı” dedi; ancak 184 adet bildiriye el konmasına karar verdi. Avukat Barış Yıldırım AİHM’nin siyasilere yönelik ağır eleştirileri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiren kararlarına dayanarak bildirideki sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savundu.
Yıldırım, mahkemeye, eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel için “Çankaya’nın şişmanı” dediği için cezalandırılan Ekrem Pakdemirli’nin davasını AİHM’de kazandığını anımsattı.
■”Müstehcen” içerikler: Sel Yayınları sahibi İrfan Sancı, Ben Mila’nın “Perinin Sarkacı”, Guillaume Apolli-naire’in “Genç Bir Don Juan’ın Maceraları” ve Fransız
P.V.’nin yayına hazırladığı “Görgülü ve Bilgili Bir Burjuva Kadınının Mektupları” adlı kitaplarda “müstehcen içerik bulunduğu” iddiasıyla 10 Mart’ta yargılanmaya devam etti.
İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Sancı’yı 9 yıl hapis istemiyle, bu kitaplardan ikisine katkı yaptığı için çevirmen İsmail Yerguz’u da altı yıla kadar hapisle yargılıyor. San-cı’nın avukatı Adem Sakal, “Türkiye Avrupa Birliği mevzuatına uygun düzenlemeleri yapmadığı için halen yazar, yayıncı ve çevirmenler hapis tehdidiyle karşı karşıya bulunuyor” dedi.
Cumhuriyet savcısı Nurten Altınok, 29 Nisan 2009’da açtığı davada sanıkların TCK’nın 216/2 maddesinden cezalandırılmalarını istiyor. “Genç Bir Don Juan’ın Maceraları” ile “Görgülü ve Bilgili Bir Burjuva Kadınının Mektupları” kitaplarıyla ilgili Galatasaray Üniversitesi (GSÜ) Fransız Dili ve Edebiyatı ile Hukuk Fakültesi’ne bağlı bilirkişilerden beklenen raporlar gelmediği için yargılama 25 Mayıs’a bırakıldı.
■Baydemir’e para cezası: Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “suçu ve suçluyu övdüğü” iddiasıyla Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında verdiği bin 500 TL’lik para cezasını onadı.
10 Mart’ta gündeme gelen karar öncesinde yerel mahkeme, Baydemir’e önce 1 ay 20 gün hapis cezası vermiş, ardından cezayı paraya çevrilmişti. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 28 Mart 2006 günü 4 HPG’linin cenazesinin toprağa verilmesinin ardından çıkan olaylar sırasında göstericilerle görüşen Baydemir’in “Acımız dün 14 idi, şimdi 15 oldu” sözleriyle HPG’lileri sahiplendiği iddia ederek “Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek”ten dava açmıştı.
■”Tayyip Allah belanı versin”e beraat: 10 Martta Kadıköy 4. Sulh Ceza Mahkemesi, Başbakan Erdoğan için “Tayyip, Allah belanı versin!” dediği gerekçesiyle iki yıl hapsi istenen Alper Ateş’i ilk duruşmada beraat ettirdi. 26 yaşındaki Ateş, “Geçen hafta evde tüpümüz vardı ve çayımız pişiyordu. Ama şu an tüpümüz de bitti ve utanmıyor, söylüyorum: Banyo yapmaya, arkadaşıma gidiyorum. Söylemek istediğim tek şey var: Tayyip, Allah beları versin!” dediği için TCK’nın 125. maddesi uyarınca yargılanıyordu.
Ateş bu sözleri, Halkevlerinin, “Halk Kürsüsünü Kuruyor” kampanyası kapsamında, 27 Aralık 2008’de ve 3 Ocak 2009’da Kadıköy Çarşısı’nda kurduğu kürsüde dile getirmişti. Ateş’in avukatı Erkut Şahin, Radikal gazetesinde çıkan “Çankaya’nın şişmanı’ kurtardı” haberiyle savunma yaptı.
Haberde; dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e “Çankaya’nın şişmanı” dediği için ağır tazminata çarptırılan Anavatan Partili (ANAP) Ekrem Pakdemirli’nin bu sözlerinin 2005’te AİHM tarafından “düşünce özgürlüğü’ kapsamında değerlendirildiği belirtiliyordu. AİHM’nin bu kararı “Katil Erdoğan” sloganı nedeniyle Tunceli Sulh
Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Süleyman Yurtdaş’ın beraatında etkili olmuştu.
Ateş ise, duruşmada, “Yaşadığım gerçekliği anlattım” dedi. Mahkeme, atılı suçun işlenmediği gerekçesiyle beraat kararı verdi. Aynı eylemde benzer ifadeleri kullandığı ileri sürülen liseli M.B.G. ise 5 Nisan’da ikinci kez hakim karşısına çıkacak. Ateş hakkındaki beraat kararı da mahkemeye delil olarak sunulacak.
■Siteye dava: 10 Mart’ta Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi, “Suçu ve suçluyu övmek”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” ve “halkı basın yolu ile askerlikten soğutmak” iddiasıyla gunesincocuklari.com sitesinin eski yetkilisi Ali Barış Kurt ve Mehmet Nuri Kökçüoğlu’yu yargılamaya başladı.
Vicdani ret hakkı savunulduğu ve bir operasyonda 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ı öldürenlere “katil” denilen içerikler nedeniyle iki kişi, 27 Mayıs’ta yargılanmaya devam edecek.
■ ■54 belediye başkanının yargılanmaları sürüyor: Kapatılan DTP’nin eski 54 belediye başkanının PKK lideri Abdullah Öcalan’ın zehirlendiğini savunarak iddiaları araştırılmasını istemeleri nedeniyle üçer yıl hapis cezası talebiyle 10 Martta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına devam edildi.
Zehirlenme haberleri üzerine 4 Şubat 2007’de basın açıklamasına katılan belediye başkanları hakkında “PKK propagandası yapmak” iddiasıyla dava açılmıştı. Mahkeme heyeti, TMY’nin 7/2 maddesi uyarınca yargılanan ancak ifadesi alınmayan bazı belediye başkanlarının dinlenmesi ve dosyadaki eksikliklerin tamamlanmasını istedi. Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde yapılan toplantıda hükümetten iddiaların bağımsız bir heyetçe araştırılması çağrısı yapılmıştı.
■Pinokyo masalı beş yıldır bitemedi: “Büyüklere Masallar-Pinokyo ve Dokuz Cüceler” yazılarının yazarı Şarköy’ün Sesi gazetesi yazarı Yakup Önal, AKP’den belediye başkanı Can Gürsoy ve iki Belediye Meclis üyesine hakaret ettiği iddiasıyla 10 yıl hapisle yargılanıyor. 10 Martta yargılamayı ele almaya devam eden Şarköy Asliye Ceza Mahkemesi dosyayı bir daha Haziran’da görecek.
Mahkeme, Savcı Hüseyin Koçaslan’ın ceza istediği davada dosyanın yeni bir bilirkişiye gönderilmesine karar vermişti. 20 Temmuz 2005’te “Başkan Pinokyo ve Dokuz Cüceler” yazı dizisine başlayan gazeteci, bunların birinde, “Bir varmış bir yokmuş. Ülkenin birinde, deniz kenarında bulunan Şarki adlı kasabasında Pinokyo adlı bir başkan varmış. Pinokyo’nun her kararına emme basma tulumba gibi onay veren dokuz cücesi varmış” demişti.
■Dünya barış günü yargılaması: Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle Diyarbakır’da düzenlenen “Onurlu bir barışa evet mitinginin tertip komitesini “PKK propagandası” iddiasıyla 10 Mart’ta yargılamaya başladı.
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Galip Ensarioğlu, Tüm Bel-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Edip Yaşar, GÜNSİAD Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu, Gün TV çalışanı Rohat Emekçi, SES Diyarbakır Şube Başkanı Vahdettin Kılıç, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Burhan Zoro-oğlu, Yol-İş Diyarbakır Şube Başkanı İbrahim Halil Özto-palan ve TMMOB Diyarbakır Temsilcisi Selahattin Cengiz hapis istemiyle yargılanıyorlar. Mahkeme heyeti, mitingde yapılan konuşmaların çözümünü bekliyor.
■Kolaj sanatçısı “beş yıl suç işlemezse”…: 9 Martta Kadıköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin verdiği bozma kararından sonra, Başbakan Erdoğan’ı eski ABD Başkanı George W. Bush’un köpeği şeklinde tasvir ettiği için Britanyalı kolaj sanatçısı Mic-hael Dickinson’ı mahkum etti. 23 yıldır Türkiye’de yaşanan ve bir süre Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak da görev yapan Dickinson, kolaj çalışması nedeniyle bir süre de tutuklu kalmıştı.
Yargıtay, 2 5 Mayıs 2009’da oybirliğiyle verdiği bozma kararında, “İngiliz vatandaşı olup 20 yıldır Türkiye’de yaşayan ve çeşitli eğitim kurumlarıyla üniversitelerde hocalık yaptığı anlaşılan sanığın, Türk örf ve adetlerinden uzak olmayan bir yaşantı içinde olduğu ve eylemin ülke kamuoyundaki etkisini bilebilecek durumdaydı” deniyordu.
TCK’nın 125. maddesinden 425 gün adli para cezası karşılığı olarak 7 bin 80 TL para cezasına mahkum edilen Dickinson, beş yıl aynı nitelikte bir “suç” işlemezse cezası iptal edilecek. BBC’ye konuşan Dickinson “Elbette rahatladım. Ne olacağını bilmiyordum. Ama hala suçlu olduğumu düşünmüyorum ve gelecekte politikacılarla ilgili çalışmalar yapmayacağımı söylemiyorum” dedi.
■Ilıcak’a beraat: 9 Mart’ta İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 27 Kasım 2008’de yayımlanan “Efkan Ala’ya iftira” başlıklı yazısında CHP milletvekili Atilla Karta hakaret ettiği iddiasıyla yargıladığı Sabah gazetesi yazarı Nazlı Ilıcakı beraat ettirdi.
Cumhuriyet Savcısı Atilla Ayvacı, yazısında Ilıcak’ın “Kart’ın iftira ve yalan makinesi gibi hareket ettiğini” yazdığını hatırlatarak, yazının bütünlüğü içinde değerlendirildiğinde ağır eleştiri niteliğinde bulunduğunu, siyasetçi ve üst düzey yöneticilerin ağır eleştiriye maruz kalabileceklerini kaydetti; Ilıcak’ın beraatını istedi. Mahkeme Başkanı Sevim Efendiler de, “eleştiri kırıcı da olsa küçük düşürücü de olsa gazetecinin görevi dahilinde bulunduğunu, siyasetçinin bunu hoşgörüyle karşılaması gerektiğinden hukuka aykırılığın ortadan kalktığını bildirdi.
■”Sayın”dan üç ay: Abdullah Öcalan’dan “Sayın” diye söz ettiği gerekçesiyle kapatılan DTP’nin İskenderun İlçe Başkanı Mahmut Aydıncı’yı üç ay hapse mahkum etti; sözlerini haberleştiren Demokrat İskenderun gazetesi sahibi Ersen Korkmaz’ı da beraat ettirdi.
9 Martta öğrenilen kararından İskenderun 2. Asliye Ceza Mahkemesi, TCK’nın 215. maddesi ve “suç ve suçluyu övmek”ten mahkum ettiği Aydıncı’nın cezasını 2 ay 15 gün hapse düşürdü ve bin 500 TL’ye çevirdi. Aydıncı’nın “İmralı Cezaevi ve uygulamalarına son verilmesi toplumsal barışa büyük katkı sunması açısından önemsenmeli-dir” şeklinde sözlerini 18 Kasım 2008’de sayfalarında aktardığı için DTP’liyle birlikte üç yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Dava, 24 Aralık 2008 tarihinde açılmıştı.
■Kitaba beraat: 9 Mart’ta İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, “Mavidir Avaşin’in Suları” kitabından “PKK örgütünün propagandasını yaptığı” iddiasıyla yargılanan Aram Yayınları yetkilisi Fatih Taş’ı suç unsurları oluşmadığı gerekçesiyle beraat ettirdi. Duruşma savcısının görüşü, davanın zaten zamanaşımından düşmesi gerektiğini yönündeydi.
Yayıncı, Selçuk Şahan imzalı kitaptan TMK’nın 7/2 maddesi uyarınca 7,5 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyordu. Ancak bu karar Taş’ı hakkında açılan 13 davadan sadece birinden kurtarmış oluyor. “Dilimiz Varlığımız-Dilimiz Kültürümüzdür” adlı kitaptan beraat eden Taş’ın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan “Tufanda 33 Gün” kitabı için 26 Ekim 2009’de verilen 10 ay hapis, “Ammar İşaretleri” kitabı için verilen 7 bin 782 TL para cezası kararları Yargıtay aşamasında.
Yayıncı, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “Gulen Aza-diye” adlı kitaba TMY’nin 7/2 maddesi uyarınca verdiği bin 996 TL para cezasını da ödemek zorunda kaldı. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin “Kayıpsın Diyorlar” kitabına “devlet kurumlarının aşağılandığı” iddiasıyla 4 Kasım 2008’de TCK’nın 301. maddesinden verdiği bin 650 TL adli para cezası kararıyla ilgili Yargıtay’ın karar vermesi bekleniyor.
Adalet Bakanlığı izin vermeyince, Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin “Dağın Mecnunu” ve “Patika Gerilla Anıları 4″ adlı kitaplar için eski TCK’nın 159’dan yapılan yargılama düştü.
■ Fincancı ve Yarkadaş yargılaması: TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile Gerçek Gündem internet sitesi yetkilisi Barış Yarkadaş’ın Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu Başkanı Prof. Nur Birgen’i eleştirmekten yargılanmasına 5 Mart’ta devam edildi. Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, site muhabiri Başak Günsever’in gerçekleştirdiği ve 22 Temmuz 2009’da çıkan ”İdamı neden kaldırdılar” başlıklı röportaj nedeniyle Fincancı ve Yarkadaş, “Kamu görevlisine basın yoluyla hakaret ettiği” iddiasıyla TCK’nın 125/1-2-4 maddesi uyarınca iki yıl sekizer ay hapis talebiyle yargılanıyorlar. Duruşma 21 Haziran’da.
Fincancı, ifadesinde, “TİHV başkanı olarak Adli Tıp Kurumu yapılanmasını ve atama kriterlerini eleştirdim. Hakaret oluşturacak herhangi bir unsur yok’ dedi. Yarkadaş da, röportaja Adli Tıp raporlarının tartışıldığı bir dönemde yer verdiklerini hatırlatarak/’İddianamede Fin-cancı’nın sözleri sanki benimmiş gibi yazılmış. Bu düzeltilmeli. Bize isnat edilen konuşmada herhangi bir suç unsuru yok’ dedi.
Fincancı, Birgen’in neden o göreve getirildiğiyle ilgili soruya, “Sadakatinin ödülü herhalde! Çünkü işkenceyle ilgili raporlarda Tabip Odası Onur Kurulu üzerinden yapılmış soruşturmaları var; işkence bulgularını gizlediği için. Bunlar da herhalde kendisinin sicilinde olumlu puanlar olmuştur!” şeklinde yanıt vermişti.
■Gösteri yürüyüşlerine muhalefetten: Kızıltepe 2. Asliye Ceza Mahkemesi, İrfan, İlim, Sağlık, Eğitim, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (İrfan-Der) başkanı Şeyhmuz Akman, İbrahim Bahadur, Yusuf Aktay, İsmail Çevik, Mehmet Sadık Abdülhalimoğlu, Mahmut Kılıç, Veysi Boz ve Zeynettin Güler’i Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet ettikleri gerekçesiyle üç yıla kadar hapis istemiyle yargılıyor.
Akman, 5 Mart’ta görülen duruşmada söz alarak, “Müslümanlar olarak görevimizi yerine getirmek için vahşet ve katliamı kınamak ve şehit düşen kardeşlerimiz için gıyabi cenaze namazı kıldırdık. Basın metnimizde hiçbir suç unsuruna rastlanmadı. Hiçbir sorun çıkmadığı gibi Emniyet yetkililerinden teşekkür bile aldık. Şimdi bunun neresi suçtur?” dedi.
Bahadur da, Başbakan ve siyasi partilerin bile Filistin’de yaşananları kınadıklarını belirtti. Dernek, İsrail Ordu-su’nun düzenlediği saldırılardan yaşamını yitiren bin 400 Filistinli için 10 Ocak 2009’da gıyabi cenaze namazı ve basın açıklaması düzenlemişti.
■Üç ayrı örgüte üye olduğu iddia edilince: Eski İHD Adana Şube Başkanı Ethem Açıkalın, insan hakları ihlallerini kınadığı için en son üç ayrı örgüte üye olduğu iddiasıyla yargılandıktan sonra çaresi İsviçre’ye sığınmakta buldu. Açıkalın, Adana İnönü Parkı’nda 13 Aralık 2007’de düzenlenen ve Devrimci Halk Kurutuluş Partisi Cephesi (DHKPC) üyesi olduğu iddia edilen Kevser Mız-rak’ın öldürülmesinin kınandığı açıklamaya katıldığı için dört gün sonra tutuklanmış, beş ay cezaevinde kaldıktan sonra da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Ardından Açıkalın hakkında, DHKPC, PKK ve MLKP örgütlerine üye olduğu iddiasıyla ayrı ayrı davalar açıldı. Sekiz dava kapsamında yöneltilen diğer suçlamalar da, “PKK propagandası yapmak”, “halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek”, “görevli memura mukavemet etmek” ve “toplantı gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefet etmek” de vardı. Açıkalın’ın 30 yıldan fazla hapsi isteniyor.
Yeniden hapisle karşı karşıya kalmamak için Açıkalın Türkiye’de yaşama olanağı kalmadığı gerekçesiyle geçen Kasım 2009’da İsviçre’ye sığındı; şimdi Bern’deki mülteci kampında dil öğreniyor. Ekim 2009’da Adana 1. Asliye Ceza Mahkemesi, eylemlere katılan çocukların tutuklanıp ağır cezalara mahkum edilmelerini Roj TV’ye değerlendiren Açıkalın’ı, tek celsede “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla üç yıl hapse mahkum etmişti.
■Okur yorumundan: 3 Mart’ta Kadıköy 7. Asliye Ceza Mahkemesi, Abdullah Gül ile ilgili bir okur yorumuna yer verdiği gerekçesiyle Gerçek Gündem.com sitesi yayın yönetmeni Barış Yarkadaş’ı Cumhurbaşkanlığı’nın şikayetiyle 5 yıl 4 ay hapis istemiyle yargılamaya başladı. Yarkadaş, mahkeme verdiği ifadede “Yeni davalarla karşı karşıya kalmamak için Abdullah Gül haberlerini okurların yorumuna kapattık. Bir anlamda oto-sansür uyguluyoruz” dedi. RSF, davayı “eleştirileri bastırma girişimi” olarak değerlendirdi.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Türkiye’ye yönelik sözlerini yayımlayan siteden Yarkadaş, 24 Nisan 2009’da “Türkeli27″ rumuzlu bir okurun gönderdiği ve ”Sarkisyan’ın Türkiye’ye meydan okuduğunu, bunun da Gül’ün tavrından kaynaklandığı” şeklindeki yorumuma yer verince kendisini mahkemede buldu.
Yarkadaş, ”Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçunu içeren TCK’nın 299/1 maddesinden yargılanıyor. Yarkadaş’ın avukatları Nalan Gonca Çelik, Metin Florinalı, Erdal Doğan ve Sennur Beyboğa suçun şahsiliği ilkesine dayanarak Yarkadaş’ın yargılanamayacağını savunarak gazetecinin beraatını istediler. Yarkadaş, “hakaret kastımız olmadığı gibi isnat edilen suçu da ben işlemedim. Yazmadığım bir yorum yüzünden yargılanıyorum” dedi. Yargılamaya 9 Haziran’da devam edilecek.
■Boğatekin’e “Gülen” davası: 2 Mart’ta Adıyaman Kahta Asliye Ceza Mahkemesi, eski Gerger savcı Sadullah Ovacıklı’nın Fethullah Gülen ile yakınlığından söz eden Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Boğatekin’i 5 yıl 1 ay 7 gün hapse, iddiaya yer veren Gergerim.com sitesi yetkilisi Cumali Badur’u altı ay hapis cezasına mahkum etti.
Ovacıklı’nın kendisine “Fethullah Gülen Hazretlerine sen nasıl Feto dersin, bir dahaki sayıda özür dileyeceksin” dediğini aktaran Boğatekin, hakaret ve iftirada bulunduğu, adil yargılamaya etkilemeye teşebbüs ettiği iddialarıyla suçlu bulunurken Badur da, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek’ten cezalandırıldı.
Badur’un cezası 3 bin TL adli para cezasına çevrildi. Hacı Boğatekin, bu iddiayı dile getirdiği için 13 Nisan 2008’de tutuklanmış ve 109 gün Kahta Cezaevi’nde tutulmuştu. Son kararla Boğatekin, çok sayıda siyasi ve medeni haklardan da yoksun bırakıldı. Kahta’da polis şiddetine müdahale eden oğlu Özgür Boğatekin de, aynı gün bir yıl 2 ay 17 gün hapisle cezalandırılıyordu.
■Hasan Cemal ve Kütahyalı’ya birer liralık tazminat davası: 1 Mart’ta İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesi, İzmir İl Genel Meclisi Başkanı Serdar Değirmenci ve 48 meclis üyesinin açtığı dava çerçevesinde Taraf gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı ve Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal’i birer TL manevi tazminat istemiyle yargılamaya başladı. Mahkeme hâkimi, dosyadaki usul eksiklerinin tamamlanmasını ve köşe yazılarının yayımlandığı gazete nüshalarının asıllarının getirilmesi için yargılamayı 19 Nisan’a bıraktı.
DTP konvoyuna İzmir’de düzenlenen saldırıyı eleştiren Cemal, “Gerilla Kıyafetli Çocuklar” başlıklı yazısında “Bir yanda gerilla kıyafetli çocuklar, öte yanda pencerelerden sarkıtılan kalpaklı Atatürk bayrakları. Barış bunun neresinde? Kalpak ve gerilla, ikisi de savaşın simgeleri değil mi?” sözlerine yer vermişti. Kütahyalı da, “Faşizmin Başkenti İzmir” başlıklı yazısında, “İzmir faşizmin başkenti olmuştur. Psikolojisi bozuk, yıl boyunca evlerinde ve işyerlerinde sürekli bayrak ve Atatürk resmi asan bir şehirden bahsediyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
■Yargıtay kararını eleştirmekten: Sabah gazetesi Ankara ekinin ve Yeni Asır gazetesinin yazarı Hüseyin Ko-cabıyık, Tercüman gazetesi yazarı Servet Kabaklı’nın Prof. Dr. Baskın Oran’a yönelik hakaretamiz sözlerinin ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmesini eleştirdiği için 320 bin TL tazminat ödemeye mahkum edildi. Mahkumiyet kararları 25 Şubatta gündeme geldi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun “çanağına yal konulunca ve etli kemik vaadini duyunca yaltaklanan, kuyruk sallayan kaniş”, “uyanık geçinen şapşal”, “salak”, “tescilli hain”, “zavallı” gibi hakaretamiz ifadeleri “HYSK” başlıklı bir yazıyla ironik olarak eleştiren Kocabıyık’a “kurumun kimliğine ve yargıya karşı hakaret” olduğu iddiasıyla Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeleri dava açmıştı.
E-posta adresinin “hsyk”den oluştuğunu savunan Koca-bıyık, birinci dava sonucunda 280 bin TL tazminat ödemeye mahkûm edildi. Ardından Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi, HSYK yedek üyesi Fevzi Altınokın açtığı davada Kocabıyık’ı 80 bin TL manevi tazminat ödemeye mahkum etti.
Kocabıyık, hakkında ayrıca Ankara Cumhuriyet Savcılı-ğı’nca bir ceza davası açıldı. TCK’nın 125. maddesi kapsamında 9 yıl 4 aya kadar hapsi istenen Kocabıyık, yazısında Kabaklı’nın, Prof. Dr. Baskın Oran hakkında kaleme aldığı 22 Ekim 2004 tarihli, “Konuşturana, dinleyene yazıklar olsun” başlıklı bir yazısıyla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 20’ye karşı 23 oyla, düşünce özgürlüğü yönünde kanaat açıklamasını eleştirmişti.
■Fıkradan 11 ay 21 gün hapis: 24 Şubatta Milas 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan’a hakaret niteliği taşıyan bir fıkra yayımladığı iddiasıyla Milas Önder gazetesi yazı işleri müdürü Melih Kaşkar’ı 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırdı. 17 Kasım 2007’de yayımlanan fıkrada Erdoğan ve Gül için “şerefsiz” denildiğini bildiren mahkeme, önce bir yıl iki ay hapis cezası verdi; ardından da “iyi hal”den cezayı 11 ay 20 gün hapse indirdi.
Mahkeme, sonunda CMK’nın 231. maddesi uyarınca “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. Savunmasında suçlamaları reddeden Kaşkar, fıkranın internette dolaşan bir fıkra olduğu için yer vermekte sakınca görmediklerini, hakaret kastının olmadığını ifade etmişti.
Gazete yayın yönetmeni Coşkun Efendioğlu de “Dikkatimizden kaçarak da olsa yayımlanan bir fıkra için dava açılmasına gereken yoktu. Ancak fıkra tekniği açısından aslında güzel bir fıkra. Mahkum olursak Yargıtay’a, sonuç alamazsak da AİHM’e gideriz” demişti.
■”Hakaret”ten: Muş Asliye Ceza Mahkemesi, Haber 49 gazetesi sahibi Emrullah Özbey’i, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ahmet Güngör’ün istifasıyla ilgili yayımlanan “Spekülasyonlarla dolu bir istifa” haberi nedeniyle “hakaret” suçlamasıyla yargılıyor. Davanın görülmesine 30 Nisan’da devam edilecek. Güngör’ün istifası ve Bulanık Lisesi’nin inşaatının tamamlanmadan ödeme yapılarak devletin büyük zarara uğratılmasına dair iddialarla ilgili gazetecinin sorduğu 15 soruya Muş Valisi Erdoğan Bek-taş yanıt vermişti.
Demokratik Sol Parti (DSP) Genel başkan yardımcısı Hasan Macit de, konuyla ilgili İçişleri Bakanı Beşir Ata-laj/ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye bir soru önergesi sundu. Özbey, engellilerin sınavının sahte imzayla iptal edildiği iddia ettiği 17 Ocak 2005 tarihli “İmza Skandalı” haberi nedeniyle Yargıtay Hukuk Dairesi’nin 2 bin TL’den bin TL’ye indirdiği tazminat tutarını 20 Şubatta davacı eski Milli Eğitim Şube Müdürü Saadettin Yıldırım’a taksitler halinde ödemeye başladı.
Danıştay engellilerin görevlerine iadesini kararlaştırdı. Gazeteci, ardından “Yıldırım hala görevde” diye yazdığı için Yıldırım’ın şikayetiyle Muş Asliye Ceza Mahkeme-si’nde “hakaret” iddiasıyla yine yargılanıyor.
■Tuğluk’a beraat: İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Kapatılan DTP’nin siyasi yasaklı eski milletvekili Aysel Tuğluk ”terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla yargılandığı davada beraat etti. 19 Şubatta öğrenilen kararında mahkeme, Tuğluk’la birlikte yargılanan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları İrfan Dündar ve Fırat Aydınkaya’ya 10’ar ay hapis cezası verdi. Mahkeme heyeti, iki sanığın duruşmadaki hal ve tavrı, eylemin oluş şekli ve sanıkların sabıkasız oluşunu göz önünde bulundurarak ”hükmün açıklanmasının geri bırakılması”na ve sanıkların beş yıl adli denetime tabi tutulmalarına karar verdi.
Dündar ve Aydınkaya, 29 ve 30 Nisan 2004’te Özgür Gündem gazetesinde yer alan haberlerde, ”Avukatlar Öcalan’ın KONGRA-GEL içindeki gelişmelere ilişkin düşüncelerini anlattı”, ”Değişimin sancıları yaşanıyor” ve ”Barışın kalıcı hale gelmesinde Öcalan’ın görüşleri önemli” dedikleri için de suçlanıyordu. Dündar ve Aydın-kaya’ya “Öcalan için bir şans” başlıklı yazılarla Öcalan’ın görüşlerini ilettiği gerekçesiyle 10’ar ay hapis cezası verdi.
■”105 kez örgüt propagandası” yapmak: 18 Şubatta, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi savcısı, Kürtçe günlük yayın yapan Azadiya Welat gazetesi eski sorumlu müdürü Vedat Kurşun için 105 kez “terör örgütü propagandası yapmak” ve “terör örgütü üyesi olmak” iddiasıyla toplam 525 yıl hapis cezası istedi. Savcı, Kurşun hakkında 94 ayrı suçtan 32 ayrı kamu davası açılmasına karşın gazetenin yayın politikasında değişiklik yapmadığını açıkladı.
Mütalaada, Kürtçe yayın yapan gazetenin çıktığı günden itibaren PKK örgütünün güdümünde yayın yaptığı iddia edildi; örgütün üst düzey yöneticilerinin açıklamaları ve örgütün eylem çağrılarını birçok sayısında yayımladığı ve hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan’dan “Kürt halk önderi” diye bahsedildiği ifade edildi. Savcının mütalaasını kabul etmediğini söyleyen Kurşun ise, 20 Eylül 2009’da yaptığı savunmasını tekrar ederek, beraat ve tahliyesini istedi.
■Sağlar’a beraat: 18 Şubatta Beyoğlu 2. Asliye Mahkemesi, bir yazısında Başbakan Erdoğan’a ve eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a hakaret ettiği iddiasıyla hakkında dava açılan Birgün gazetesi yazarı Fikri Sağlar’ı beraat ettirdi. Mahkeme Hakimi İrfan Adil Uncu, “Sanığın gazeteci sıfatıyla kaleme aldığı yazının bütünü ele alındığında, sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiş haber, yorum ve eleştirileri içerdiğini” belirtti.
Erdoğan’ın “müşteki”, Büyükanıt’ın da “mağdur” sıfatıyla yer aldığı iddianamede Sağlar’ın 15 Mayıs 2008’de Bir-gün gazetesinde çıkan “Büyükanıt’a dosya verildi mi?” yazısında şöyle diyordu:
“AKP’yi yakından bilen bir hukuk adamının bir iddiasını dile getirmek istiyorum. Herkesin merak ettiği Başbakan ile Büyükanıt’ın Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili bilgi!.. Başbakan bu görüşmede; bayan Büyükanıt’ın yapmış olduğu harcamaları içeren bir dosyayı Genelkurmay Baş-kanı’nın önüne koymuş. Dosya içeriği son derece ürkütücüymüş. Böylece, bu dosyanın ortaya çıkması halinde tıpkı Erdil Paşa’nm başına gelenlerin Büyükanıt’ın da başına gelebileceği ima edilmiş!.. O günden sonra Bü-yükanıt, Başbakanı ve AKP’yi doğrudan hedefleyen açıklamalardan kaçınmış. Görev süresinin uzatılmasını istememesinin altında yatanın da bu neden olduğu iddia ediliyor.”
Sağlar, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen tazminat davasında ise Büyükanıt için 10 bin TL, eşi için ise 7 bin TL olmak üzere toplam 17 bin TL manevi tazminata çarptırılmıştı. Ancak Yargıtay, söz konusu yazıyı basın özgürlüğü kapsamında görüp 17 bin TL’lik tazminat cezası kararını bozmuştu.
■Taban konuştu, Ayna aktardı, gazetecilere dava açıldı: Radikal gazetesi sorumlu müdürü Hasan Çakkalkurt ve muhabir Rıfat Başaran hakkında, BDP Mardin milletvekili Emine Ayna’nın verdiği röportaj nedeniyle dava açıldığı 17 Şubatta öğrenildi.
7 Aralık 2009’da yayımlanan “Ayna: Tabanımız dağa gidin diyor” başlıklı röportajda “PKK örgütünün propagandasının yapıldığı” iddiasıyla iki gazeteci, Nisan ayında Terörle Mücadele Yasası’nın 7/2 maddesi uyarınca yargılanacak. Anayasa Mahkemesi’nin Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılması kararının arifesinde yaptığı açıklamalar bu düşünceleri aktaran gazetecilerin beş yıla kadar hapisle yargılanmasına neden oldu.
DTP Eşbaşkanı Ayna, gazeteye, “Hepimiz istifa dilekçelerimizi yazdık. Zaten bu beklenti ilk kapatma davası açıldığında, bizim tabanımızda ortaya çıkmıştı. Bize ‘Siz halen o Meclis’te ne yapıyorsunuz. İstifa edin gidin dağa’ diyorlar. Tabanın öyle bir söylemi var. Söylendiği zaman güldük. Ama bir duygunun ifadesidir” diyordu.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, PKK’nın yöneticilerinden Duran Kalkan’ın Fırat Haber Ajansı’na (ANF) yaptığı açıklamayı “Genel Af Çıksa da Silah Bırakmayız” başlığıyla haberleştirdiği için Hasan Çakkalkurt ve gazetenin muhabiri Namık Durukan’ı da hapis istemiyle yargılıyor.
■Şener’e aynı kitaptan üç ayrı dava: 17 Şubatta İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Milliyet gazetesi muhabiri Nedim Şener’i yargıladığı davada Hrant Dink cinayetine bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden, “gizli” bir belgenin duruşmada okunup okunmadığını soracak. Şener, “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” isimli kitabı kaleme alarak “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterdiği” ve “gizli belge temin ettiği” ve gizli belge yayımladığı” iddiasıyla yargılanıyor.
Belgenin İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek’in, İstanbul polisini cinayet sonrası “geçmiş tarihli rapor hazırlamakla” suçlayan Mülkiye Başmüfettişi Şükrü Yıldız’ı yanılttığı iddiasını işlediği belirtiliyor. Şener, aynı kitap için açılan üç ayrı davadan toplam 32,5 yıl hapis istemiyle yargılanıyor.
Gazeteci için kitabının sonunda Ergenekon dosyasında yer verdiği krokilere yer vererek, gizlilik kararını ihlal ettiği gerekçesiyle de Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkeme-si’nde 4,5 yıl hapis isteniyor. Duruşma 20 Nisan’da. Şener, “Ben bu kitabı özelikle Ramazan Akyürek gibi kamu görevlilerinin Dink cinayetinde ihmali bulunduğuna dair müfettiş raporlarından hareketle yazdım. Hangi gazeteci, mahkemeden gizli belgeye erişmek için izin ister?” dedi.
Uluslar arası PEN Yazarlar Birliği Genel sekreteri Eugene Schoulgin, Hrant Dink’in kardeşi Orhan Dink, insan hakları aktivisti Özlem Dalkıran, gazeteci Kemal Göktaş da sanık gazeteciye destek vermek için duruşmayı izlediler. Duruşma 28 Nisan’da.
Schoulgin, “Bu davaları birer hukuk davası olarak görmek mümkün değil. Bunlar gazetecilere karşı bir güç gösterisidir. Avrupa’nın geri kalanında bu davaları yazmak suç değil. En rahatsız edici yansa, cinayet davasıyla gazetecilere açılan davalar arasındaki hız farkıdır” dedi.
İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve İstihbarat Dairesi Başkanlığı polis memuru Muhittin Zenit, Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Fatih Sarı ve İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer, gazeteciden şikayetçi olmuştu.
■”Barış grubu”na dava: Diyarbakır Savcılığı, Irak’taki Mahmur mülteci kampından ve Kandil’den gelen “Barış Grubu” üyelerinin 17’si hakkında dava açtı. 17 Şubatta gündeme gelen davaya, İHD Diyarbakır Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında “PKK propagandası yapılması” gerekçe gösterildi. Kandil’den sekiz, Mahmur kampından 26 kişinin oluşturduğu Barış Grubu, Şırnak’ın Silopi ilçesinde, Habur sınır kapısından 19 Ekim 2009’da Türkiye’ye giriş yapmıştı.
Grup üyeleri, 21 Ekim akşamı Diyarbakır’daki karşılama buluşmasında konuşmuş, hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısına uyarak geldiklerini söylemiş, Öca-lan’ın Kürt sorununun çözümü için hazırladığı yol haritasının açıklanmasını, operasyonların bırakılmasını ve diyalog yolunun açılmasını istemişti.
Kandil grubundan Mehmet Şerif Gençdağ, Kürt sorununun çözümünden yana olduklarını açıklamıştı: “Elimiz havada kalmamalı; bu kez barış elimiz tutulmalı. Savaş yolu çözüm yolu değildir diyoruz. Herkes bu mesajı iyi okumalı. Diyalog ve müzakere yolu açılmalı. Onurlu bir barışla devam etmek istiyoruz.”
■Küçük’e ret:16 Şubatta Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, Ergenekon Davası’nın tutuklu sanığı Veli Kü-çük’ün Hukukçu Erdal Doğan hakkında 10 bin TL manevi tazminat talebiyle açtığı davayı reddetti. Doğan’ın avukatı Nezihe Özer, duruşmada davacı avukatlarının mazeretlerinin kabul edilmemesini istedi: “Davacı davasını ispat edemedi. Dava reddedilsin.”
Hakim Mehmet İlker Tanır da davayı reddetti; karara da itiraz edilebileceğini bildirdi. Daha önce ilgisizlikten 15 Mayıs 2008’de reddedilen dava, süresi içerisinde yenilenmişti. Doğan, Hrant Dink’in katledildiği 19 Ocak 2007 günü NTV, Habertürk ve STV kanallarında yaptığı açıklamalarda, öldürülmeden önce müvekkili Dink’in 301. maddeden yargılandığı davaya Küçük’ün müdahil olmak istediğini ifade etmişti.
Doğan, “Veli Küçük kendi el yazısıyla davaya taraf olmak için dilekçe sundu. Bu olaydan sonra ise Hrant kendini daha çok tedirgin hissederek, bunu aile ve yakın çevresine ve tarafıma iletti. Çünkü Veli Küçük sokaktan geçen herhangi bir kişi değil. Bunu herkes iyi bilir” demişti.
■”Hrant Dink Cinayeti” kitabına dava: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Hrant Dink Cinayeti’yle ilgili kaleme aldığı “Hrant Dink Cinayeti: Medya, Yargı, Devlet” adlı kitap nedeniyle Vatan gazetesi muhabiri Kemal Gök-taş’ı beş yıl hapis istemiyle yargılamaya 16 Şubatta başladı. Göktaş’ın avukatı Filiz Aydın, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve Emniyet Genel Müdürlü-ğü’nün şikayetiyle açılan davanın düşürülmesini istedi.
Aydın, “Dava zamanaşımı nedeniyle reddedilmeli. Dava 30 Eylül 2009’da açılmış. Oysa ki, dört aylık hak düşürücü süre 24 Ağustos 2009’da doluyor. Diğer taleplerimizi daha sonra ileteceğiz” dedi. Dava, duruşma savcısı Atilla Ayvacı’nın dosyanın zamanaşımı yönünde değerlendirmesini sunmak için 11 Mayıs’a bırakıldı.
Göktaş, Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nün İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne gönderdiği ve Yasin Hayal’in Hrant Dink’e yönelik “ses getirecek bir eylem” peşinde olduğunu bildirdiği F4 belgesini kitabında yayımladığı için yargılanıyor. Gazeteciye destek verenler arasında, kendisi de Dink cinayetiyle ilgili yazdığı kitap nedeniyle yargılanan Milliyet gazetesi muhabiri Nedim Şener de vardı. İnsan hakları aktivistleri Özlem Dalkıran ve Füsun Çelikel, Hrant’ın Arkadaşları Grubu’ndan Ani Aba ve Takuş Kalk da duruşmadaydı.
■Askeri mahkemeden “adli”ye: Türkiye’de Cuma dergisinde çıkan “Paşalar Laf Dinlemezse”, “Disiplinsiz Paşalar” ve ‘Askerliğin olmazsa olmaz şartı laiklik değil, vatanseverliktir” başlıklı yazılar nedeniyle beş yılı aşkın süredir yazar Abdurrahman Dilipak ve altı gazete temsilcisinin yargılandığı dava uzun süre askeri mahkeme önünde görülürken nihayet adli mahkemeye gönderildi.
Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, derginin yayın koordinatörü Mustafa Karahasanoğlu ve Dilipak dışında dergi sorumlu müdürü Cengiz Almış, Mustafa Hacımustafao-ğulları, Hüseyin Arı, Yalçın Turgut ve Abdurrahman Şeref Kazan’ın da sanık olduğu davaya bakmaya 11 Şubatta başlayacaktı.
Ancak hakim mazeret bildirince dava 21 Mayıs’a kaldı. Derginin 29 Ağustos -3 Eylül 2003 sayısında yayımlanan yazılardan sanıklar, önce Kolordu Komutanlığı Askerî Mahkemesi’nde yargılanmaya başlamıştı. Sanıklar, Askeri Ceza Kanunu’nun (ACK) 95/4 maddesi uyarınca, “astlık-üstlük münasebetlerini zedelemek” ile suçlanıyordu. TCK’nın değişmesiyle dosyası Bağcılar Asliye Ceza Mah-kemesi’ne, oradan da Bakırköy Asliye Ceza Mahkeme-si’ne gönderilen Dilipak, bu kez yargılanmak için Bakırköy 2. Asliye Ceza ile 17. Asliye Ceza Mahkemeleri arasındaki da yetki itilafının çözülmesini bekledi.
İddianamede, tüm sanıkların, 6 ay ile 3’er yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. Askeri Mahkemedeki yargılamayla ilgili dosya AİHM’e taşınmıştı.
■Kılınç’a 21 yıl üç ay: 9 Şubatta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Azadiya Welat gazetesinin imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü Ozan Kılınç’ı, 12 gazete sayısında yayımlanan haber ve yazılarda “PKK örgütünün propagandası yapıldığı” iddiasıyla toplam 21 yıl 3 ay hapse mahkum etti. Mahkeme, günlük Kürtçe yayın yapan gazetede yer alan içeriklerle “örgüt propagandası yaptığı” ve “örgüt üyesi olmasa dahi örgüt adına suç işlediğime kanaat getirdi.
Mahkeme Kılınç’ın memuriyet ve resmi hizmetlerden mahrum bırakılması, seçme ve seçilme hakkından ve siyasi parti, dernek, vakıf, şirket, kooperatif, sendika ve kendi sorumluluğu altında serbest meslek veya tacir olarak icra etme haklarından da cezası bitinceye kadar yoksun bırakılmasına da karar verdi.
Avukatı Servet Özen, haberlerin basın özgürlüğü kapsamında ele alınmasını isteyerek, her sayıya ayrı ayrı ceza verilmesinin hukuka aykırı olacağını savundu. Ancak mahkeme, gazetenin Haziran ayına ait toplam 12 sayısında çıkan haberleri gerekçe göstererek Kılıç’a, “Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi.
Mahkeme, ayrıca “örgüt propagandası” suçundan da Kılınç’a her sayı için 1 yıl 3 ay olmak üzere toplam 15 yıl hapis cezası verdi. Toplam 21 yıl 3 ay hapis cezası veren mahkeme, Kılınç hakkında tutuklanması için yakalama kararı da verdi; cezaları ne erteledi ne de paraya çevirdi. Özen, kararı Yargıtay’da temyiz edeceklerini belirtti.
■Siyah Pembe Üçgen yargılanıyor: İzmir Valili-ği’nin Siyah Pembe Üçgen LGBTT Derneği’nin kapatılması istemiyle açtığı davanın ilk duruşması 9 Şubat’ta İzmir Adliyesi’nde görüldü. Derneğin “genel ahlaka” ve “Türk aile yapısına” aykırı olduğu iddiasıyla açılan davanın ilk duruşmasında söz alan Cumhuriyet Başsavcısı Sami Dündar “Siyasi partilerin bile kapandığı bu ülkede bu davaya da itiraz edilmemesini, herkesin kafasına göre dernek kurmasının ülkede anarşi yaratacağını” söyledi.
Hakim Mürsel Ermiş Avrupa Parlamentosu, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve İsveçli LGBTT örgütü RFSL’nin yolladıkları İngilizce protesto metinlerinin Türkçeye çevrilmesi ve Dernekler Müdürlüğü’nden dernek dosyasının istenmesi için duruşmayı 20 Nisan’a erteledi.
Duruşmaya Valilikten kimse katılmazken, Cumhuriyet Başsavcısı Sami Dündar ve Siyah Pembe Üçgen’in avukatları Senem Doğanoğlu ve Fırat Söyle hazır bulundu. Mahkeme, Siyah Pembe Üçgen’in davanın anayasaya aykırı olduğu şeklindeki itirazını da bir sonraki duruşmada karara bağlayacak.
Duruşmayı Amargi İzmir, Uluslararası Af Örgütü Belçika ve Hollanda Büyükelçiliği temsilcileri ile Lambdaistanbul, İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi, Kaos GL, Diyarbakır Hevjin LGBTT Oluşumu, Pembe Hayat, Mülteci-Der üyeleri izledi. Siyah Pembe Üçgen, duruşmanın ardından, transseksüel Derya Y.’nin Antalya’da öldürüldüğü, sürekli LGBTT’lere yönelik şiddet ve cinayet haberlerinin geldiği bir ortamda bu davanın görülmesinin bir problem olduğunu belirten bir açıklama yaptı.
■”Usulsüzlük” yazılarından 24 ay hapis: İstanbul Silivri’de yayımlanan Değişim ve Gerçek gazeteleri temsilcisi Fatma Sarıbıyık’ın, kapatılan Kavaklı Beldesi’nin eski Belediye Başkanı Hasan Geyiktepe’yi usulsüzlük yapmakla suçlayan yazıları nedeniyle 24 ay hapis cezasına mahkum edildiği 5 Şubatta öğrenildi. Gazeteciler, 9 Şubat’ta Silivri Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaptı.
Haberlere yer veren Gerçek gazetesi sahibi Ali Tarakçı’yı da 8 Bin TL para cezasına mahkum eden mahkeme, Sa-rıbıyık’ın hapis cezasını 14 bin TL’ye çevirirken, Geyikte-pe’yi de gazeteciye hakaret ettiği gerekçesiyle 3 bin TL ile cezalandırdı. Kararı temyiz ettiğini açıklayan Sarıbıyık, “Belediye Başkanları bundan sonra gönüllerince usulsüzlük, yolsuzluk yapsınlar. Tek kelime yazmayacağım. Halkı soyanların çevirdiği dolapları yazıp kamuoyunu bilgilendirince ben suçlu çıkıyorum” dedi.
Gazeteciler ardından Silivri Adliyesi’nde görülecek olan Yörünge gazetesi sahibi İrfan Ermiş’in sanık sandalyesinde oturduğu davaya topluca girerek izleyici koltuklarında yerlerini aldı. Gazetecilerin eylemi, 10 Şubat günü Kaan Göktaş’ın sanık sandalyesinde oturduğu davada da sürdü.
Göktaş, Ergenekon İddianamesi’nde Tuncay Güney’in el yazısıyla yazıldığı iddia edilen bir şemada yer alan
“Emekli General, MHP Genel Sekreteri” unvanına dikkat çekerek, “Bu kişi Nursafa Pandar mı?” diye sorduğu için yargılanmaya başlamıştı.
■Kaypakkaya’nın “dik duruşu”na dava: Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı, TİKKO örgütü kurucusu İbrahim Kaypakkaya’nın dik duruşunu övdüğü gerekçesiyle türkücü Pınar Sağ ile ozan Mehmet Özcan hakkında, “suçu ve suçluyu övdüğü” iddiasıyla 9 Aralık 2009’da dava açtı. Tunceli Belediyesi bağımsız adayı Murat Kur’un 29 Mart 2009’da düzenlediği açık hava toplantısına katılan Özcan ve Sağ’ın iki yıla kadar hapisleri isteniyor.
TCK’nın 215. maddesi uyarınca haklarında dava açılan Sağ ve Özcan, Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi’nde Mayıs’ta yargılanmaya başlayacak. Türkü söyledikten sonra kısa bir konuşma yapan Sağ, Tunceli’de 1973 yılında güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada yaralı olarak yakalanan ve ardından Diyarbakır Cezaevi’nde gördüğü ağır işkence sonucu ölen TKP/ML-TİKKO örgütünün kurucusu Kay-pakkaya’nın “faşist iktidara karşı her zaman dik durduğunu” ifade etmiş, Kaypakkaya’ya yaraşır şekilde yaşamanın önemine işaret etmişti.
Özcan da, Kaypakkaya’ya sevgisini anlatmıştı. Sağ, ardından verdiği ifadede, “Barış ve kardeşliğin öneminden bahsettim. Hiçbir şekilde suçu ve suçluyu övmek gibi bir niyetim olmamıştır. Sanatçı duyarlılığını dile getirdim” diye konuştu.
BDP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis, Başbakan Erdoğan’a, “Bugün devrim, sosyalizm, komünizm gibi kavramlar yasak olmadığı gibi, bu adlarla siyasal partiler kurulurken, devrimci bir örgüt liderini anmanın suç sayılması bir çelişki değil midir?” sorusunu yöneltti.
■Vakit’e 624 bin liralık dava: Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, Asım Yenihaber imzalı “Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke” başlıklı köşe yazısından Vakit gazetesini 624 bin TL manevi tazminat istemiyle açılan davaya 4 Şubatta devam etti. Gazete avukatı Hacı Ali Özhan, davacı 312 generalden Ergene-kon Davası’ndan yargılanan beş kişinin de bulunduğunu ifade ederek, bu kişilerden Şener Eruygur’un gazete aleyhine davalar açılarak çalışamaz hale getirilmesi yönünde beyanları bulunduğunu iddia etmişti; “Şener Eruygur ve Hurşit Tolon bizzat dinlensin” demişti. Ancak mahkeme, bunu reddetmişti.
Dört eski kuvvet komutanı dahil 312 generalin “hakaret” iddiasıyla açtığı davada, gazete sahibi Nuri Aykon ve haberin sahibi olduğu iddia edilen Mehmet Doğan yargılanıyor. Davacılar, yazıyı eski RTÜK üyesi Mehmet Doğan’ın yazdığını söylüyor. Ayrıca, Aykon, Doğan ve yazı işleri müdürü Harun Aksoy hakkında TCK’nın eski TCK’nın 159. maddesinden açılan dava, Bakırköy 2 ve 16. Asliye Ceza Mahkemeleri arasında yetki itilafı yaşanması üzerine Adalet Bakanlığı’na taşınmıştı.
■İstihbarat Dairesi eski başkanını dinleme kararı: 2 Şubatta İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” isimli kitap nedeniyle
Milliyet gazetesi muhabiri Nedim Şener’i hapisle yargıladığı davada İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun’u tanık olarak dinlemeye karar verdi.
Şener, Dink cinayetinde müdahil avukatların ihmalden suçladıkları ve sorumluluklarının bulunduğuna inandıkları İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve İstihbarat Dairesi Başkanlığı polis memuru Muhittin Zenit, Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Fatih Sarı ve İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’in şikayetleriyle üç dava kapsamında toplam 32,5 yıl hapis istemiyle yargılanıyor
Gazeteci, ‘Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs”, “haberleşme gizliliğinin ihlali”, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” iddiasıyla sekiz yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Davaya 14 Nisan’da devam edilecek. Uzun, mülkiye müfettişlerine verdiği ifadede, başkan olduğu dönemde Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nden gönderilen 17 Şubat 2006 tarihli “Dink öldürülecek” şeklindeki raporun kendisinden saklandığını söylemişti.
“Feto ve Apo” yargılaması: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, “Feto ve “Apo” yazısından hapse mahkum edilen Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Hoğatekin’in cezasının onanmasını talep etti. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Fethullah Gülen cemaatinin PKK örgütünden daha tehlikeli olduğunu savunduğu 4 Ocak 2008 tarihli yazısından Boğatekin, “PKK propagandasını yaptığı” iddiasıyla 18 ay hapse mahkum etmişti. 25 Haziran 2008’de ceza verilirken Boğatekin, eski Gerger Savcısı Sadullah Ovacıklı’yı “Gülen cemaatine yakın olduğu”nu iddia ettiği için Kahta Cezaevi’nde bulunuyordu. Gazeteci ikinci kez hapisle karşı karşıya kaldı.
■Lise öğrencilerine “Ampul”den dava: İki eylemde ‘Eğitimi satan ampul Tayyip’, ‘Sağlığı satan ampul Tayyip’, Ampul Tayyip’ ve Amerikancı ampul Tayyip’ ile ‘İşbirlikçi ampul Tayyip’ sloganları attıkları ileri sürülen Halkevleri üyesi lise öğrencilerinden Y.S., E.Ç. ve A.S.’ye Bursa 2. Çocuk Mahkemesi’nde dava açıldı. İlk duruşmaları 5 Ma-yıs’ta görülecek.
Bursa’da 1 Ekim 2009’da yapılan “Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek Platformu” mitingi, beş gün sonra da “IMF ve Dünya Bankası” protestoları sırasında Başbakan Erdoğan’a yönelik atılan bu sloganlar çocukların hapisle yargılanmasına neden oldu. Aynı mahkemede geçen yıl yine “Ampul Tayyip” sloganı atmaktan lise öğrencisi O. K. de yargılanmış, 31 Temmuz 2009’da suçlu bulunmuş, üç ay 26 gün bir kamu kuruluşunda çalışma cezasına çarptırılmıştı. Savcılık, gerekçeli kararında, Google’dan alıntılara yaparak, “Ampul kelimesi Fransızcadan dilimize girmiş olup isimdir.
İlk anlamı ile içinde elektrik akımıyla akkor durumuna gelerek ışık verebilen bir iletkeni bulunan, havası boşaltılmış, cam şişe manasına gelip (Türk Dil Kurumu Sözlüğü 2005) argoda ise küfür veya kötü söz olarak da kullanılabilir. Örneğin, ‘Hadi lan ordan ampul.’ (Google) Argoda, “andaval”, “dallama” anlamında da kullanılır. (Google).”Ampul sözü birbirine devamlı şaka yapan iki arkadaş arasında söylendiğinde belki hakaret anlamı taşımaz ancak ilimizin en işlek yerlerinde protesto amacıyla toplanıp ‘Ampul Tayyip, ampulsün sen Ampul’ denilmesi siyasi hiciv veya düşünceyi açıklama eleştiri sayılmaz, hakaret amaçlı söylenmiştir” şeklinde kanaat açıkladı.
■”Kişilik hakları”ndan para cezası: 28 Ocak’ta Beyoğlu 2.Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci-yazar Yalçın Er-gündoğan’ı, Birgün gazetesinde yayımlanan “Müritleri Haydar Baş’a baş kaldırdı” yazısında Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Haydar Baş’ın “kişilik haklarını ihlal ettiği” iddiasıyla hapisten 2 bin TL adli para cezasına mahkum etti. Kadiri Tarikati şeyhi Baş, 26 Nisan 2005’te yayımlanan yazı nedeniyle Ergündoğan hakkında, İstanbul, 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 20 bin TL, İstanbul Beyoğlu, 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde de 5 bin TL manevi tazminat istemiyle davalar açmıştı.
Gıyabında TCK’nın 125/2 maddesi uyarınca mahkum olan Ergündoğan, kastının hakaret etmek olmadığını açıklayarak, “Kamuoyunun gözü önünde bulunan, bir siyasi partinin başkanlığını sürdüren şahsın davranışlarına dikkat etmesi, eleştiriye de tahammüllü olması gerekir” dedi.
Ergündoğan’ın avukatı Tora Pekin, savunmasında şöyle dedi:
“Yargıtay’ın ifadesiyle görünürdeki gerçeğe uygun biçimde yayın yapmaktan ibarettir. Yalçın Ergündoğan’ın yazdığı yazı/haber, varlığı dosyaya sunulu Bilirkişi Raporu ile somut olarak ortaya konmuş Internet sitesini ha-berleştirmekten ibarettir. Bu siteden alıntılanan konunun haber değeri ise Akçaabat Nüfus Müdürlü-ğü’nün gönderdiği kayıtlarla net biçimde ortaya çıkmıştır.”
Pekin, Baş ile ilgili konunun TBMM gündemine dahi geldiğini ve bu kişi hakkında kamu davası dahi açıldığını anımsattı.
Kars’ın Kağızman Asliye Ceza Mahkemesi, eski Milletvekili Mahmut Alınak’ı, milletvekili adaylığı sırasında yaptığı konuşmanın başında ve sonunda kullandığı yedi kelimelik Kürtçe ifade için 5 ay hapis cezasına çarptırıldı. 27 Ocak’ta Alınak, polisin CD çözümünde 33 dakika olduğunu tespit ettiği konuşmasının başında Kürtçe: “Bı-raemin, xuşkemin, xerhatin, serçeva hatin (Kardeşlerim, bacılarım, hoş geldiniz, göz üstüne geldiniz)”, sonunda da, “Bijî azadî (Yaşasın özgürlük)” ifadelerinin yer aldığını söyledi. Aynı konuşmasında Başbakan’a hakaret ettiği gerekçesiyle de ceza aldığını belirten Alınak, “İnsanlara hakaret etmek tabiatım değil. ‘Al ananı git’ diyemem kimseye. Başbakan’ı göz önündeki meseleler nedeniyle eleştirdim” dedi; mahkemenin bu nedenle ayrıca verdiği 17 ay 15 günlük hapis cezasını 14 ay 17 güne indirdiğini bildirdi. Böylece Alınak toplamda 19 ay 17 gün hapse mahkum edilmiş oldu.
■Bakanlık’tan yargılamaya itiraz: Adalet Bakanlığı, gazeteci Can Dündar’ın “Mustafa” adlı belgesel nedeniyle “Atatürk’e hakaret’ iddiasıyla yargılanmasını öngören mahkeme kararının bozulması için, Yargıtay’dan “kanun yararına” bozma isteminde bulundu.
20 Ocak’ta öğrenilen karara göre Bakanlık, Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının Ceza Muhakemesi Kanunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu savundu.
Ali Behram Şenbudak, Dündar hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Dündar hakkında soruşturma ve dava açılması gerektiğine karar vermişti.
■”Hakaret”e beraat: 20 Ocak’ta Adıyaman 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Güne Bakış gazetesinin 28 Şubat 2008 tarihli sayısında çıkan “Savcılar nerede?” yazısı nedeniyle “kamu görevlisine yayın yoluyla hakaret” iddiasıyla yargılanan yazar Naif Karabatak’ı beraat ettirdi. Karabatak, anayasa değişikliği sonrası genç kadınların Adıyaman’da başörtüsüyle üniversiteye alınmamasını eleştirdiği için Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Gün-düz’ün şikayetiyle yargılanıyordu.
■”Ermenilerden özür diliyorum” kampanyasına dava açılmayacak: 18 Ocak’ta Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “Ermenilerden özür diliyorum” kampanyasıyla ilgili olarak Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin verdiği bozma kararına uyduğu öğrenildi. Bu kararla birlikte kampanyayla ilgili dava açılmasına gerek görülmediği yönündeki karar da kesinleşmiş oldu.
Yargıtay, 1915 olayları nedeniyle bir grup aydının başlattığı ve 30 bini aşkın kişinin destek verdiği kampanyasında suç unsuru bulunmadığına hükmetmişti. Karar, Adalet Bakanlığı’nın yargı kararını kanun yararına bozulması için Yargıtay’a başvurması üzerine alınmıştı. Aralık 2008’de başlatılan kampanya, gazeteci Ali Bayramoğlu, profesörler Baskın Oran ve Ahmet İnsel, Dr. Cengiz Aktar ve toplumun çok çeşitli kesimlerinden ilgi görmüştü.
Kampanyayla Ermeni toplumuna, “1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı büyük felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi adıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum” mesajı gönderilmişti.
■İtirafçı ifadesinden 6 yıl 3 ay hapis: Yargıtay, Engin Korcum adlı bir itirafçının ifadeleri doğrultusunda Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin DİHA muhabiri Rüştü Demirkaya ile ilgili verdiği 6 yıl 3 aylık hapis cezasını onadı.
Karar 17 Ocak’ta kamuoyuna yansıdı. Tunceli’de 2006 yılında bu itirafçının ifadeleri üzerine tutuklanarak Malatya E Tipi Cezaevi’ne konulan ancak daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Demirkaya, “PKK örgütüne yardım ve yataklık etmek”ten suçlu bulundu.
■Çongar ve Altan’ın hapsi isteniyor: 15 Ocak’ta
Kadıköy Asliye Ceza Mahkemesi, Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altan ve yardımcısı Yasemin Çongar’ı, Altan’ın kaleme aldığı “Yargıçlar” başlıklı yazısında hakaret ettiği iddiasıyla yargılamaya devam etti.
Altan hakkında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yargılanmasını isteyen Hakim Osman Kaçmaz’ı eleştirdiği ve “Siyaset Meydanı” adlı programda konuşan 16 yaşındaki çocuğun söylemiş olduğu sözden yola çıkarak Abdullah Öcalan ile Atatürk’ü kıyaslayarak suçluyu övme suçunu işlediği gerekçesiyle 4 yıl 8 ay hapis cezası isteniyor
Çongar da, “Cemil Çiçek kafası ve Diyarbakır’dan bir mektup” başlıklı yazısında, PKK terör örgütünü övdüğü iddiasıyla iki yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Çongar, ifadesinde, savaşın durmasını isteyen bir vatandaşın mektubunu yayınladığını belirtti.
Avukatları Ergin Cinmen, müvekkillerinin mahkumiyetle karşılaşmaları durumunda AİHM’e başvuracaklarını ifade etti. Yasemin Çongar, Zaman gazetesinin İnternet sitesine de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’yı eleştirdiği için açılan davadan beraat ettiğini, kendisi ve Ahmet Altan hakkında açılan sekiz kadar davanın sürdüğünü açıkladı; davaların genel politika, yargı ve ordunun eleştirilmesi ve Kürt meselesinde genel gidişatla ilgili düşünceler ve “devletin gizliliğini ifşa etmek” ile ilgili olduğunu belirtti.
■DİHA muhabirine hapis: 14 Ocak’ta Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, aralarında DİHA muhabiri Ersin Çe-lik’in de bulunduğu 27 kişiyi PKK’ye bağlı Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisi adlı yapılanmanın bir parçası oldukları iddiasıyla 6 yıl üçer ay hapis cezasına mahkum etti.
Mahkeme, Mart 2008 tarihinde Recep Sade isimli kişinin ifadelerine dayanarak başlatılan yargı sürecinin sonunda 30 kişinden 27’sini suçlu buldu. Mahkumiyet kararlarına itiraz edeceğini bildiren sanık avukatları, Sade’nin ifadelerini polis yönlendirmesiyle verdiğinin tüm dosya kapsamından anlaşıldığını savunarak dosya kapsamında suçlamayı doğrulayacak başkaca delil bulunmadığını iddia ettiler
100’e yakın kişi, 31 Mart 2008’de Malatya, Elazığ, Erzincan ve Tunceli gibi illerde gözaltına alınarak tutuklanmışlardı. Operasyonla tutuklananlardan 24’ü iki ay tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
■İki yazıdan 16 bin 660 lira ceza: İstanbul 11.Ağır Ceza Mahkemesi, iki yazıda “terör örgütü propagandası yapıldığı” iddiasıyla Devrimci Hareket dergisi sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü olan Fehmi Kılıç’ı 16 bin 660 TL para cezasına mahkum etti. 30 Aralık 2009’da verilen ancak daha sonra öğrenilen karara, derginin özel sayısı olarak çıkan Liseli Dev-Genç dergisindeki iki yazı dayanak oluşturdu.
“Liseli Dev-Genç Gençliğin Geleceğini Eline Alma Mücadelesidir” ve “Che’yi Anıyoruz” başlıklı yazılarda, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (THKP-C) ve Türkiye Halk
Kurtuluş Ordusu (THKO) adlı örgütlerin propagandasının yapıldığı iddia edildi.
Mahkeme, TMY’nin 7/2 maddesi uyarınca Kılıç’ı, önce bin gün adli parayla cezalandırdı. Ardından mahkeme, “iyi hal”den cezayı 833 güne indirdi ve günlüğü 20 TL’den de 16 bin 660 TL adli para cezasına dönüştürdü.
Suça gerekçe gösterilen ilk yazıda, 70’li yılların devrimci gençlik liderlerinden İbrahim Kaypakkaya’nın “direngen-liği”nden ve Mahir Çayan’ın da “yol göstericiliği”nden söz edilse de herhangi bir örgüt adına yer verilmiyor
■Dilipak Yargıtay’da: Yargıtay Ceza Genel Kurulu, “Sezer Kına Yaksın” başlıklı yazısıyla 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında dava açılan Vakit gazetesi köşe yazarı Abdurrahman Dilipak’ın cezalandırılmasını istedi.
Dava, Bakırköy 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 20 Mayıs’ta yeniden görülecek. 9 Kasım 2003’te çıkan yazıdaki “Tamam anladık, başörtüsü sorununu çözemiyorsunuz. Bizler öz yurdumuzda paryayız. Kara deriliyiz biz… Çankaya’dan sonra, Yargıtay salonlarından da kovulduk. Sezer kına yaksın otursun şimdi. O başlattı. Önceyi ekonomiyi çökert, şimdi Çankaya’daki adam akıl almaz uygulamaları işe toplumsal barışı dinamitleyen uygulamalara öncülük ediyor… Sezer’in başlatmış olduğu kriz şimdi bugün bu noktaya geldi” ifadeleri suça gerekçe gösterilmişti.
Bağcılar 2. Asliye Mahkemesi, Dilipakı beraat ettirirken Bağcılar Başsavcılığı ise kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne taşıdı. Daire, temyiz itirazını ret ederek, beraat kararını onadı. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 9. Ceza Dairesi’nin kararına itirazı üzerine, dava Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda görüşüldü.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da ceza verilmesine hükmetti. AİHM, son olarak “Paşalar Laf Dinlemezse” yazısı ve ağır tazminata mahkum olması nedeniyle Dilipak’ın evinin haczedilmesiyle sonuçlanan Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Güven Erkaya’nın “Hakkımı helal etmiyorum” yazısına açtığı davayla ilgili hükümete sorular yöneltmişti.
■Tazminata ret: Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, Beyoğlu Üç Horan Vakfı’nın haftalık Agos gazetesi aleyhinde açtığı tazminat davasını reddetti. Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Apik Harabetoğlu’nun vekili Avukat Simon Çekem’in, vakıf seçimleriyle ilgili gazetede çıkan haberler nedeniyle açtığı iki dava kapsamında gazete yayın yönetmeni Etyen Mahçupyan ve yazı işleri müdürü Aris Nal-cı’dan 50 bin TL’lik manevi tazminat talep ediyordu.
6 Mart 2009’da yer verilen Aris Nalcı’nın yazdığı “Seçim sınavı” başlıklı bir yazı, 13 Mart 2009’daysa biri Agos imzalı diğeri “Beyoğlu’nda Seçim Sınavı” başlıklı iki yazı davaya temel teşkil etmişti. Ayrıca, 20 Mart 2009 tarihli sayıda “Yoksa bu ‘Ermenekon’ mu?” başlığıyla ve “Üç Horan kimlerin kalesi” yazısıyla 1 Haziran 2009’da ‘Artık sahip çıkın” başlığı ile “Üç Horan’a bir şans daha” başlıklı yazıyla “Bu gençlere laf anlatmak çok zor” başlıklı ve Yervant Dink imzalı yazı davaya ve Ermeni camiasında da tartışmalara neden olmuştu.
29 Aralık 2009’da sonuçlanan davada mahkeme tazminatı gerektirecek bir durum bulunmadığına hükmetti.
■”Müstehcen” heykel yerine iade: Antalya 2. İdare Mahkemesi, Kemer İlçesi’nin MHP’li belediye başkanı Mustafa Gül’ün “müstehcen olduğu” iddiasıyla 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden sonra ilk icraat olarak yerinden kaldırdığı ‘Aşk Yağmuru” heykelinin tekrar yerine konulmasına karar verdiği 30 Mart’ta öğrenildi.
Sanatçı Zafer Sarı mahkemede, “Heykelde cinsel organ bile yoktur. Bir adamın, bir kadını kendisinden yukarı kaldırıp yücelten bir yönü vardı” dedi. Heykeltıraş ve avukatı, Belediye Başkanı Mustafa Gül hakkında ceza ve tazminat davaları da açmaya hazırlanıyorlar
■Yayın durdurma: Günlük Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gazetesine, “PKK örgütü propagandası” iddiasıyla üç gün içerisinde iki kez bir aylık yayın durdurma cezası verildi. 27 Mart sayısında PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “Kürt halk önderi” olarak nitelenmesi nedeniyle gazete yayınını bir ay süreyle durduran İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Mart sayısında propaganda nitelikli haberler yayımlandığı iddiasıyla ikinci kez aynı cezayı verdi.
Kararda, Medeni Ferho’nun “Hefteya Cengaweriye Destana Azadiye ye” ile Özgür Serhat ın “Çîroka Berîtana He-rokolî (Herekoli Beritan’ın öyküsü)” başlıklı yazılarıyla PKK’li Fatih Çetin’e (Xemgin Amed) ait “Bîranîn (anma)” ilanı kapatmaya gerekçe oluşturdu. Gazete yetkilileri suça gerekçe gösterilen yazıların Türkçeleştirilmesinde yanlışlıklar bulunduğunu söylüyor. Azadiya Welat gazetesi, son dört yıl içinde yedinci kez bir aylık yayın durdurma cezasıyla karşı karşıya kaldı.
■Akademisyene soruşturma: Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) yönetimi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ergun Aydınoğlu hakkında bir televizyon programında Kürt sorunu üzerine konuşunca kadrosu verilmeyen akademisyen Özgür Sevgi Göral’ı destekleyen makalesi nedeniyle soruşturma açtı.
Aydınoğlu “bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına, radyo-tel-evizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç vermek” ile suçlanıyor. Suçlama 12 Eylül askeri darbesi ardından çıkarılan ve bugüne kadar değişmeden gelen 1982 tarihli ‘Yükseköğretim Kurumları, Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’ne dayandırılıyor.
Göral, geçen yıl Skytürk TV’deki bir konuşması nedeniyle maruz kaldığı soruşturmanın ardından da “tarafsız ve devlete bağlı olmaması, öğrencilere Atatürk milliyetçiliğine bağlı hizmet bilinci, milli birlik ve beraberliği kuvvetlendirici irade gücü kazandıramayacağı” gerekçesiyle kadroya atanmamıştı.
Aydınlıoğlu da, Taraf’ta çıkan yazısında, “…Göral’ın konuşmasını izleme imkânını buldum. O programda söylediklerini canlı bir şekilde dinledikten sonra gördüm ki, Göral’ın orada söyledikleri, benim yıllardır Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’ndeki derslerimde öğrencilerime aktardığım değerlendirmelerden hiç de farklı değildi…” dedi.
8 Ocak’ta, YTÜ öğrencileri ve Öğrenci Gençlik Sendikası (Genç Sen) öğrenci ve öğretim üyelerine yönelik baskıları bir eylemle kınadılar
Düzenlemeler ve hak aramalar
■”Oran tehditleri”nde beraat ve davalar: Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu’nun (BİHDK) eski üyesi Prof. Dr. Baskın Oran’a yönelik üç yıldır Türk İntikam Tugayı (TİT) adına gönderilen e-posta mesajlarıyla ilgili Adana Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
Bolu’dan Oran’ı ölümle tehdit eden bir kişi hakkında da Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün resen harekete geçilmesi üzerine Bolu Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Oran’ın avukatı Oya Aydın, “Tehditlerin artması üzerine TİT mesajıyla ilgili suç duyurusunda bulunmamızdan üç yıl sonra dava açıldı” dedi.
Ancak Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi, Prof. Oran’ı tehdit ettikleri IP (İnternet Protokolü) adreslerinden tespit edilen Kamil Sağlık, Dursun Kaya, Figen Arslan ve Kezban Kılıç’ı delil yetersizliğinden beraat ettirdi. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de, Oran’a yönelik hakaret ve sövme içerdiği gerekçesiyle bugüne kadar açılan 12 tazminat davası kapsamında yazar aleyhinde karar verdi.
Daire, genel değerlendirmesinde, Oran’ın Agos gazetesi yazarı olarak Ermeni ve azınlıklar meselesiyle ilgili yazılar kaleme aldığı ve bu nedenle de “ağır da olsa bu eleştirilere katlanması” gerektiği görüşüne yer verdi.
■Yangın görüntülemekten dava: Atıklarının döküldüğü alandaki yangını görüntülemeye çalışırken Gerger Fırat gazetesi sahibi Haci Boğatekin’in saldırıya uğramasıyla ilgili Belediye başkanı Arif Karatekin’in kardeşi İlhan Karatekin Adıyaman’ın Gerger Asliye Ceza Mahkeme-si’nde yargılanıyor. Duruşma 25 Mayıs’ta. Mahkeme, Gerger Belediyesi’nden sanığın belediyedeki görevini ayrıntılı şekilde tarif etmesini ve Boğatekin’den de tanıklarının bildirmesini istedi.
28 Temmuz 2009’daki saldırıdan sonra Boğatekin Gerger Sağlık Ocağı’nda tedavi gördükten sonra şikayetçi oldu. Sanık İlhan Karatekin, mahkemeye, “Vücudundaki yaralar nasıl olduğunu bilmiyorum. İtişme sırasına fotoğraf makinesi düştü, fotoğraf makinesini ben kırmadım” sözleriyle kendini savundu.
■Gazete sahibini darp: Tekirdağ’ın Şarköy İlçesi’nde
9 Eylül 2009’da bir trafik kazasını görüntülemek isteyen Şarköy’ün Sesi gazetesi sahibi Yakup Önal’ı darp ettikleri iddiasıyla şoför ve muavini 25 Mart’ta yargılanmaya başladı. Saldırı sonrası Şarköy Devlet Hastanesi Acil Servi-si’nde tedavi gören gazeteci, sırt ağrıları nedeniyle haftalarca çalışamamıştı. Gözaltına alınan saldırganlar, ifade verdikten sonra savcılıktan serbest bırakıldı. Duruşma 3 Haziran’da.
■Ölümcül darbe alsaydı…: Aydın’daki Söke Gerçek gazetesinin sahibi Durmuş Tuna’ya saldırmaktan iki ay tutuklu kalan S.K., S.Y., L.Y., S.D., R.Y. ve İ.Ç. yargılanıyor. 6 Temmuz’da kızı ve yeğeniyle birlikte Fevzipaşa Mahalle-si’ndeki evine giderken aracını park etmeye çalışan Tuna’ya bir grup sopalarla saldırmış ve kolunun kırılmasına neden olmuştu.
Tuna, Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alınmıştı. TGC sadece saldırganların değil azmettiricilerinin de bulunmasını talep etmişti. Tuna, “İtiraflar olmasına rağmen asıl saldırı emrini verenin ne ifadesi alındı ne de bilgisine başvuruldu. Ölümcül darbe almadığım gerekçesiyle dava Ağır Ceza’da görülmüyor” dedi.
Söke Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılamaya 13 Ni-san’da devam edilecek.
■Ferhat Tunç’u “ölümle tehdit” soruşturması: Sanatçı Ferhat Tunç’a e-posta yoluyla ölümle tehdit edilmesiyle ilgili Beyoğlu 2.Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen dava ağır ilerliyor. 25 Şubattaki duruşmada, polisin ölümle tehdit ve hakaret içeren mesaj attıkları teknik soruşturmayla sabit olan sanıkların adreslerini tespit etmesi bekleniyor.
Tunç’un avukatı Ercan Kanar, savcılık ifadelerinde inkâr mahiyetinde savunma veren Trabzon Pazarcıklı iki sanığın adres tespitinden sonra yakalama kararı verilmesini talep edeceklerini bildirdi.
“Kütahyalı’ya darp” davası: Taraf gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı’nın 11 Nisan 2009’da darp edilmesiyle ilgili İstanbul Alperen Ocakları İl Başkanı Mustafa Kaya-tuzu hakkında açılan kamu davası sürüyor.
Kayatuzu, bir programda Kütahyalı’nın helikopter kazasında ölen BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili sözlerine kızınca Kanal 7 binasına gelerek gazeteciye saldırmıştı.
■Üç dilde gazete: Van’da yayımlanan Van Times gazetesi, Türkçe’nin yanı sıra 22 Şubat’ta Kürtçe, Farsça ve İngilizce yayına başladı. Gazetenin genel yayın koordinatörü Aziz Aykaç Van’da nüfusun büyük kısmının Kürt olmasından dolayı Kürtçe, çok sayıda göçmenin olmasından dolayı Farsça, evrensel dil olduğu için de İn-gilizceyi kullandıklarını söyledi.
■ 14 yerel radyo ve TV’ye Türkçe dışı dillerde yayın izni: 23 Şubatta RTÜK, 14 yerel televizyon ve radyoya Türkçe dışı dillerde 24 saat yapma izni verdi. Bu kuruluşlar, Cemre FM (Mardin; Kırmançi-Zazaca), Radyo Ses (Mersin; Kürtçe-Zazaca-Arapça), Radyo Net (Şanlıurfa; Kırmançi-Zazaca-Arapça), Çağrı FM (Diyarbakır; Kırmançi-Zazaca), Gün Radyo (Diyarbakır; Kırmançi-Za-zaca), Nur FM (Diyarbakır; Kırmançi-Zazaca), Gün TV (Diyarbakır; Kırmançi-Zazaca), TV 21 (Diyarbakır; Kır-mançi-Zazaca), ART TV (Diyarbakır; Kırmançi-Zazaca), Söz TV (Diyarbakır; Kırmançi-Zazaca), Can TV (Diyarbakır; Kırmançi-Zazaca), Can Radyo (Diyarbakır; Kırmançi-Zazaca), Aktüel FM (Diyarbakır; Kırmançi-Zazaca), Aksa FM (Diyarbakır; Kırmançi-Zazaca).
Mardin’den Cemre FM Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Saruhan, “Son yıllarda özel radyolara tanınan bu hak yıllar önce uygulanmalıydı. Herkes kendi dilinde istediği müzik parçasını dinleyebilmeli, bürokratik engellemeler kaldırılmalı” dedi.
■TRT El Türkiye: Hatay Samandağ’da gazetecilik yapan Şahiye Say, Hatay, Mardin ve Siirt gibi illerde yaşayan Arapların sorunlarını ve toplumun zenginliğini yerinde yansıttığı taktirde Arapça yayın yapacak TRT El Türkiye kanalının çok yararlı olabileceğine inanıyor. Hükümet, Kürtçe Kırmançi yayın yapan TRT Şeş’ten sonra, 1 Nisan 2009’da Radyo 6 üzerinden Kürtçe, 2 Nisan’da da Ermenice radyo yayını başlatmıştı. Şimdi de TRT El Türkiye kanalında Arapça yayın hazırlıkları yapılıyor. “TRT El Türkiye için Katar merkezli El -Cezire kanalından spiker transfer edildiği gündeme gelmişti.
■Tehdit soruşturmasına takipsizlik: DİHA Ajansı Van muhabirleri Sıddık Güler ve Erdoğan Altan’ın Şemdinli olaylarıyla ilgili haberleri nedeniyle JİTEM elemanı olduğu belirtilen Orhan Tekin’in tehditlerine uğradıkları iddiasıyla Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptıkları başvuru takipsizlikle sonuçlandı.
Güler ve Altan’ın avukatı Murat Timur, 24 Ocak’ta öğrenilen karara itiraz etti. Timur, itiraz başvurusunda, “Kirli işlere karıştığı için telefonu mahkeme kararıyla dinlenen Orhan Tekin’in kullandığı telefon numarasıyla müvekkilimi aramasına rağmen Tekin’in olayı kabul etmemesi inandırıcı değil. Tehdit yoksa o saatte neden aradığını açıklamalıdır. Detaylı bir soruşturmayla dava açılmasını talep ediyoruz” dedi.
■Dört dilde radyo yayını: Mersin’de yayın yapan Radyo Ses, Türkçe dışı dil ve lehçelerde sınırlandırmaların kaldırılmasıyla birlikte 15 Ocak’ta RTÜK’e başvurunca Kürtçe Kırmançi, Zazaca ve Arapça yayına başladı.
Radyonun genel yayın yönetmeni Feride Bilgiç, “yayınlarımıza süre açısından bir sınır koymadık” dedi; şu an itibariyle dört Kürtçe, bir Zazaca, bir Arapça programa yer verdiklerini açıkladı.
■Polis saldırısı cezasız: 23 Mart 2008’de Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde bir kişinin polis kurşunuyla yaşamını yitirdiği Newroz kutlamalarını izleyen altı haberciye polis saldırısı cezasız kaldı.
Başından sert bir cisimle darbe alan İHA muhabiri Senar Yıldız Yüksekova devlet Hastanesinde film çekildikten sonra tıbbi kontrol altına alınırken DHA muhabirleri Hamit Erkut ve Erkan Çobanoğlu, AA muhabiri Necip Çapraz, CHA muhabiri Şevket Yılmaz, DİHA muhabiri Sami Yılmaz çevik kuvvet ekiplerince dövülerek göstericilerin içine sürülmüştü.
■Sivil polis saldırısı aklandı: Diyarbakır Asliye Ceza
Mahkemesi, Mart 2004 Yerel Seçimleri gecesinde bir polisin oy sandığını değiştirdiği iddiasını araştıran gazetecilerden dokuzuna yönelik sivil polis saldırısını akladı.
Olaydan altı yıl sonra Show TV muhabiri Şaban Boz, Söz gazetesi ve Söz TV muhabiri Beşir Arız ve Faysal Karadeniz, Ahmet Bulut ve Bayram Bulut, DİHA kameramanı Mehmet Şirin Hatman ve muhabiri Bahire Karataş ve Gün TV muhabiri Fırat Düzgün’e saldıranlar cezasız bırakıldı.
■Ağır yaralamaya ceza Yargıtay’da: Hakkari Yüksekova Haber gazetesi imtiyaz sahibi ve Anadolu Ajansı (AA) muhabiri Necip Çapraz’a iki yıl önce saldırarak ağır yaralanmasına yol açtığı iddiasıyla mahkum edilen Müslim Bartin’in dosyası Yargıtay kararını bekliyor
17 Aralık 2007’de Yüksekova Asliye Ceza Mahkemesi, 22 Eylül 2005 tarihinde gazeteciye saldıranlar arasında yer aldığına kanaat getirdiği Bartin’i 5 ay 25 gün hapis cezasına mahkum etmiş ve iki yıl da adli denetime tabi tutulmasına karar vermişti.
Gazeteci cezaları az bulduğu için, Bartin de suçsuz olduğunu iddia ederek kararı temyiz etmişlerdi.
Sansür ve Tekelleşmeye Tepkiler
■Başbuğ’un konuşması: Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 15 Marttaki “Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu”nda terör haberleriyle ilgili medyaya ders verdi; medyanın askeri ve ekonomik eşitsizliğin giderilmesi gibi bir mücadele aracı olduğunu söyledi.
“Günümüzde güvenlik anlayışı küreselleşti. Elbette haber özgürlüğüne saygılıyız. Ancak haber ve yorumlar da topluma zarar verebilir. Başbuğ, “bu verdiğim haber, bu tekrarla, bu süreyle topluma yararlı mı oluyor, zararlı mı oluyor” diye düşünülmesini istedi.
“Uluslararası TV kanallarında terörist görüntülerinin yansıtılmasını aslında terör eylemlerinin medyada propagandasının yapılmasını sağlıyor. Haberin kapsamı ve verileceği süreler, tekrarlar çok önemli. Doğru bilgiye dayalı olarak verilmelidir. İki dakikada verilebilecek bir olayı lütfen 15 dakikada vermeyelim. Terör örgütlerinin maksadına hizmet ediyor.”
■Babahan’ın açıklamaları: Sabah gazetesi eski yazı işleri müdürü Ergun Babahan, 28 Şubat 1997’de Başbakan Necmettin Erbakan’ın hükümetten uzaklaştırıldığı “28 Şubat” darbesi sürecinde “ajan gazetecileri” ve sansür baskılarını Taraf gazetesinden Neşe Düzel’e anlattı.
15 Mart tarihli röportajda Babahan, “İstihbarat kurumları, ajan gazetecilere şu adamı yıpratın der ve onlar da suçlayıcı haberleri ve yazılarıyla yıpratırlar. Biz Sabah’ta ajan olarak bir tek Ünal İnanç’ı bilirdik. Hürriyet Gru-bu’nda ise Fatih Altaylı’nın ve Tuncay Özkan’ın MİT ile ilişkileri biliniyordu” dedi.
Babahan, bu gazetecilerle ilgili, “Mesut Yılmaz’ın önünde bir tartışma yapmışlar. MİT’te kim maaşlı, kim gönüllü çalıştı diye atışmışlar. Güya biri paralı, biri gönüllüymüş” dedi; dönemin yazı işleri müdürü olarak generaller ile ilişkileri ve yazarları nasıl sansürlediklerini anlattı.
■ABD Dışişleri Bakanlığı Raporu: ABD Dışişleri 2009 İnsan Hakları Raporu, Türkiye bölümünde, basın özgürlüğüyle ilgili “Savcılar basın özgürlüğünü kısıtlayan çeşitli yasalar kapsamında, yazar, gazeteci ve siyasi şahsiyetlere yönelik çok sayıda dava açıyor. Ancak hakimler bu suçlamaların çoğunu reddediyor” tespiti yer aldı.
■Düşünceye Özgürlük 2009: Düşünce Suçuna Karşı Girişim, “Düşünceye Özgürlük 2009” kitabını yayınladı. Kitapta 2009 yılında düşünce suçundan ceza alanlar, aklananlar, düşen davalar, engellenen yayın ve etkinlikler ile düşünce suçları ile ilgili yasa maddeleri var
■Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF): Türkiye’de tabuların Atatürk, Ordu, azınlık sorunları (özellikle Kürtler ve Ermeniler) ve ulusal itibara dair düşünceleri kapsadığını açıklayan RSF, Türkiye ile Rusya’yı “İzlemeye Alınan Ülkeler” kategorisine yerleştirdi. RSF, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Belarus ve Tayland’ın “İzlemeye Alınan Ülkeler” içerisinde kalmasına karar verildiği bildirildi.
RSF, Türkiye’de kapatılan binlerce site içerisinde youtube sitesine erişim yasağı konmasının tepkilere neden olduğunu bildirdi: “Bu konularda düşüncelerini açıklamak isteyen blog sahipleri ve İnternet kullanıcıları özellikle de yargısal baskılarla karşılaşıyorlar.”
■AGİT Raporu: Rapora göre, yaklaşık 3 bin 700 site yasaklı. Bu sitelerden birçoğu ya yabancı ülkelerden yayın yapıyor ya Kürt Sorunu’nu ele alıyor ya da eşcinsel topluluklarının denetiminde bulunuyor. youtube küresel video paylaşım sitesine erişim Mayıs 2008’den bu yana yasak.
Raporda, myspace.com Günlük gazetesi sitesi, istanbul.indymedia.org’a erişim yasağı, Gerçek Gündem sitesinden Barış Yarkadaş, Güneşin Çocukları sitesinden Ali Barış Kurt ve Mehmet Kökçüoğlu’ya açılan davalar, Adıyaman’da gergerfirat.net sitesinden Hacı Boğatekin ve Gergerim.com sitesinden Cumali Badur’e verilen cezalar da yer aldı.
Rapor, gazetevatan.com sitesi yayın yönetmeni Aylin Duruoğlu ve Devrimci Hareket dergisi çalışanı Mehmet Ye-şiltepe’nin 10 aylık tutukluluktan sonra tahliye edilmesi ve Agos gazetesi sitesinin Hrant Dink’in katil zanlısına hayranlık besleyenlerce sabote edilmesine de değindi.
■Başbakanlık akreditasyonları: 26 Şubatta Danıştay 10. Dairesi, Başbakanlık Basın Merkezi’nin akreditas-yon yasağı nedeniyle 10 Kasım 2008’den beri Başbakan Erdoğan’ı izleyemeyen Günlük Evrensel gazetesi diplomasi muhabiri Sultan Özer’e, “Bir ay daha bekle” dedi. Danıştay Savcısı Yalçın Şahin ise “gazetecinin hangi toplantılara katılacağı, hangi faaliyetleri izleyeceği kendisinden ve bağlı bulunduğu basın yayın kuruluşun değerlendirmesine ve iradesine bağlıdır” şeklinde görüş bildirdi.
Ankara 9. İdare Mahkemesi, Özer’in akreditasyonuyla ilgili yetkisizlik kararı vererek dosyayı Danıştay’a göndermişti. Aynı mahkeme, Milliyet gazetesi muhabiri Abdullah Karakuş’un Başbakanlıkça akreditasyonun iptaliyle ilgili işlemi “basın özgürlüğüne ve hukuka aykırı” bularak iptal etmişti.
Kasım 2008’de ayrıca Hürriyet gazetesi muhabirleri Hasan Tüfekçi ve Turan Yılmaz, Star Televizyonu’ndan Fatma Çözen ile Akşam gazetesi muhabiri Ali Ekber Er-türk’in akreditasyonları da iptal edilmişti.
■İHOP’dan “Anadil” talebi: 21 Şubatta, İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) Genel Koordinatörü Feray Salman, Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleş-mesi’ni (ÇHS) 1990’da onaylayan Türkiye’nin anadilde eğitim hakkını düzenleyen 17, 29 ve 30. maddelere koyduğu çekincenin bir an önce kaldırılmasını istedi.
“Bu kadar uzun süre çekince konulması, sözleşmenin ruhuna aykırıdır. Ülkelerin en kısa sürede koşulları hazırlayıp çekinceyi kaldırması beklenir. Türkiye’de farklı anadillerin var olduğu göz önüne alınarak temel eğitim sürecinde öğretilebilmesi gerekir.”
■Avrupa Konseyi Raporu: Sheffield Üniversitesi ve Birleşik Krallık Medya Özgürlüğü Merkezi’nin Uluslararası Başkanı ve Avrupa Gazeteciler Derneği’nin Medya Özgürlüğü Temsilcisi olan William Horsley Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Kültür, Bilim ve Eğitim Kurumu için “Medya Özgürlüğüne Saygı” başlıklı bir rapor hazırladı.
Rapora göre; Türkiye’de gazeteciler ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı/sınırlandırıcı birçok yasa nedeniyle cezalandırma tehdidi ve ceza davası riskiyle karşı karşıya bulunuyor. Raporda, “Sadece 2008 yılında, 100 gazeteciden fazlası, hassas siyasi konular üzerine konuşmaktan veya yazmaktan, sözde devlet sırlarını açığa çıkarmaktan veya ordu güçlerini veya yüksek mertebedekileri eleştirmekten dolayı ceza soruşturmasına maruz kaldılar.”
■Akbal TRT Şeş’ten: 13 Şubatta TRT Şeş (TRT6) televizyonunda Kürtçe Kırmançi yayında program sunan sanatçı Nilüfer Akbal, Dema Nu gazetesinden Kamer Beysülen’in “Kitabımız toplatıldı ve geri verilmedi” sözleri üzerine Kürtçe konuşmayı bırakıp Türkçe, “Kitaplarımızı, kültürümüzü, mezarlarını bilmediğimiz aydınlarımızın, büyük insanlarımızı geri istiyoruz” dedi.
■Avrupa Parlamentosu’nda karar tasarısı taslağı: Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten’in kaleme aldığı karar taslağı, 27 Ocak’ta Dış İlişkiler Komitesi’nden geçti.
Taslakta, Doğan Grubu’na verilen ceza eleştiriliyor; yargı reformunun vakit geçirilmeden yapılması, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun tarafsızlığı ve şeffaflığını güvence altına alacak şekilde yeniden yapılandırılması isteniyor
Taslakta, “Yargının rolü, Kürt kökenli vatandaşların hakları, Alevi toplumunun hakları, ordunun rolü ve Türkiye’nin komşularıyla ilişkileri gibi geleneksel olarak hassas kabul edilen konuların kamuoyunda genişçe tartışılmasından memnuniyet duyulduğu ve hükümetin, bu tartışmaların başlamasındaki yapıcı rolü nedeniyle övgüye layık olduğu” kaydediliyor
■Rektör eleştirilince: 11 Ocak’ta polis, Batman Üni-versitesi’nde yolsuzluk iddialarına yer veren ve üniversite rektörünü eleştiren Batman Ekspres gazetesi sahibi Mehmet Şah Ayaz ve Yenigün gazetesi yetkilisi Yılmaz Ekin-ci’nin parmak izlerini aldı.
Rektör Abdulselam Uluçam’ın, biri bilgisayar çıkışlı diğer el yazma iki hakaret ve tehdit içerikli mektup aldığı yönündeki şikayetini işleme koyan Batman Savcılığı, Ulu-çam’ın şüpheli gördüğü kişilerinden parmak izi alınması için Cinayet Masası ekiplerini görevlendirdi.
Uluçam’ın “şüpheli”leri arasında, Batman Mali Müşavirleri Odası Başkanlığı yapan ve uzun yıllardır gazetecilik yapan Batman Ekspres gazetesinin sahibi ve yazı işleri müdürü Mehmet Şah Ayaz, gazete yazarı oğlu Furkan Ayaz, gazeteci Ekinci ve üniversite bünyesindeki bazı bölüm başkanları da vardı
■Demirtaş’tan değişiklik teklifi: Ocak ortasında BDP Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, TBMM’ye sunduğu kanun değişikliği teklifinde, “Bir kişi veya grubun daha kalabalık bir grup tarafından, siyasal, felsefî, etnik, cinsel veya dinsel saiklerle ölüm ve sair ceza yöntemleri ile zarara uğratılması insanlığa karşı suçlar kapsamında sayılmalı” önerisi getirdi. Linç girişimlerinin TCK’da bulunan “İnsanlığa karşı suçlar” kapsamında değerlendirilmesi istendi.
■Belgesele engelleme: Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Çalışmaları Topluluğu’nun Hrant Dink anısına düzenlemek istediği belgesel film gösteriminin 14 Ocak’ta dekan Prof. Dr. Ahmet Bülent Göksel’in kararıyla engellendiği iddia edildi.
Topluluğun danışmanı öğretim üyesi Hilmi Maktav, 19 Ocak’ta göstermeyi planladıkları belgesel için salon istedikleri dekanın “güvenlik” gerekçesiyle salonu kullanmalarına izin vermediğini söyledi.
“Biz etkinliği duyurmamışken Dekanın güvenlikten kaygı duyması ilginç” dedi. İlk başvurunun kendisine yapılmadığını savunan Dekan Göksel ise, “Biz etkinliği reddetmedik, final sınavları nedeniyle zamanlamasının yanlış olduğunu söyledik.”
■AGİT Sözcüsünden: AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Miklos Haraszti, İstanbul Bilgi Üniversitesi’ndeki “Türkiye, askeri yönetimlerin etkin olduğu dönemlerle kı-yaslanamaz bir noktada ancak tam bir özgürleşme yönünde isteksizlik görüyorum” dedi; Hükümetin TCK’nın 301. maddesinin basın özgürlüğüyle bağdaşmadığını bildiği halde siyasi nedenlerle adım atmaya yanaşmadığını söyledi.
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, AGİT’in sadece ihlalleri izleyen değil ülkelerin altına imza attığı taahhütler ışığında medya özgürlüğünde geliştirici standartların ortaya koymada da etkin bir örgüt olduğunu söyledi. Haraszti, Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Doç Dr. Yaman Akdeniz’in bir AGİT belgesi olarak hazırladığı “Türkiye’de İnternet Sansürü Raporu”ndaki tavsiyelere uygun olarak Türkiye’yi 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda reform yapmaya da çağırdı.
Akdeniz, Türkiye’de bir buçuk yıldır erişime kapalı olan youtube sitesinin yetkililerinin, Türkiye’de ofis açmaya yanaşmamalarının bir nedeninin de, “her gün mahkeme ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın gelecek erişim engeli ve benzeri taleplerle uğraşmak istememeleri” olduğunu söyledi. TİB’in 5651 Sayılı Yasada belirtilen “katalog suçlar” dışında da Özgür Gündem, Keditör, Günlük gazeteleri ve Richard Dawkins’e ait siteleri TMY ve hakarete dair düzenlemelere dayanarak erişime kapattığını anımsatan Akdeniz, “5651 Sayılı Yasa ya revize edilmeli ya da yürürlükten kaldırılmalıdır” dedi.
■IPI’dan çağrı: Basın Enstitüsü Derneği- IPI Ulusal Komite, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde, “yetkilileri, gazetecilerin çalışma özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün ve saygın bir yaşam sürmelerini sağlayacak ekonomik özgürlüğün tüm koşullarını sağlamaları için göreve çağırıyoruz” şeklinde açıklama yaptı.
Komite, 18 Aralık’ta Balıkesir Bandırmada gazeteci Cihan Hayırsevener’in öldürülmesinin, habercilere yönelik şiddet ve tehdit ortamına göz yumulması ve yasalarda basın özgürlüğünü kısıtlayan maddelere karşı gerekli adımların atılmaması 10 Ocak’ın bir bayram olarak kutlanmasına engel oluşturduğunu duyurdu.
TGC de, gazetecilik faaliyetlerinin suç olarak nitelendirilmesi geleneğinin sürdüğüne işaret ederek, “Demokrasinin çok seslilikle ve ifade özgürlüğünün varlığıyla yaşama geçirilebileceği gerçeğinin göz ardı edilmesi yaklaşımı sürüyor” dedi.
■Tekel direnişine destek: Avrupa Gazeteciler Derneği (AEJ) Türkiye temsilcisi L. Doğan Tılıç, ÇGD başkanı Ahmet Abakay, TGS Başkanı Ercan İpekçi, Haber-Sen Merkez yönetim kurulu üyesi Osman Köse ve birçok gazeteci, “Direnen işçi asla kaybetmez”, “Direne direne kazanacağız” ve “Yaşasın sınıf dayanışması” sloganlarının da atıldığı TEKEL yürüyüşüne destek verdiler.
■Göktepe anılırken: Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe’nin ölümünün 14. yılında mezarı başında anıldığı törene katılan TGC Başkanı Orhan Erinç, “İçinden geçmekte olduğumuz günler, ifade özgürlüğünün herkese lazım olduğunu açık şekilde gösteriyor. Gerçek anlamda basın özgürlüğünün sağlanacağına olan ümidimi kaybetmedim. Metin Göktepe gibi genç meslektaşlarım kamuoyunu aydınlatmak için canla başla çalışmaya devam ediyor” dedi.
Göktepe, 8 Ocak 1996 tarihinde Alibeyköy’de bir haberi izlerken gözaltına alınmış, götürüldüğü Eyüp Kapalı spor Salonu’nda dövülerek öldürülmüştü.
■Edirne’de linç girişimi: Edirne’ye alınmayan Halk Cephesi üyelerinin kente sokulmasını isteyen bir grup 7 Ocak’ta İstanbul Beyoğlu’nda oturma eylem başlattı. Edirne’de üç gencin tutuklanmasının ardından basın açıklaması yapmak isteyen 15 kişilik bir grup 750 kişilik bir kalabalığın linç girişimine maruz kalmış, grubun saldırısına uğrayanlardan ikisi “örgüt propagandası yaptıkları” gerekçesiyle tutuklanmıştı.
Halk Cephesi üyeleri 3 Ocak’ta, Edirne’de yaşanan linç girişimini ve tutuklanmaları protesto etmek için İstanbul’dan şehre üç otobüsle gelerek eylem yapmak istediler ancak bu sefer de otobüsler Edirne girişinde polislerle karşılaştılar ve şehre alınmadılar.
Kars Belediye Başkanı Nevzat Bozkuş, 4 Ocak’ta yıllık denetim raporlarının görüşüleceği meclis toplantısında gazeteleri salondan çıkardı. Toplantıdaki altı yerel ve yaygın medya temsilcisi aleyhinde “Görevini kötüye kullandığı ve gazetecilere görev yaptırmadığı” gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu.
■ Savcılık kararıyla gazetecilere engelleme:Hürriyet gazetesi muhabiri Nurettin Kurt ve Haber Türk gazetesi muhabiri Cemal Doğan’ın Ankara Adliyesi’ne girerek mesleki faaliyetleri yürütmeleri 1 Ocak’ta savcılık kararıyla engellendi.
Gerekçe olarak, gazetecilerin Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla gözaltına alınan albayın sorgulanmasını dışarıdan görüntülemeleri gösterildi. Basın Konseyi, “Engel bir keyfi sınırlandırmadır ve kabul de edilemez” dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Kafedeki kimlik kontrolünde: 16 Mart’ta AİHM, Haziran 2004’te gözaltına alınan Evrensel gazetesinin dağıtımcısı Adnan Görkan’ın açtığı davada Türkiye’yi ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle bin 800 avro (3 bin 600 TL) tazminat ödemeye mahkum etti.
AİHM, polis karakoluna davet uygulamasının özgürlüğü kısıtladığını ve buna haklı gerekçe sunmadan gerçekleştirilmesinin ifade özgürlüğü hakkına müdahale oluşturduğuna karar verdi. Kararda Türkiye’den Işıl Karakaş ve Litvanya’dan Danute Jociene karşı oy kullandı.
Görkan, bir kafedeki kimlik kontrolü sırasında üzerinde toplatılan sayılar bulundurduğu iddiasıyla karakola götürüldü. Karakolda bir komiser, Görkan’a gözaltına alınmadığını ve bazı kontroller yapılacağını söyledi. Savcılık, üç saat boyunca keyfi şekilde gözaltında tutulduğunu iddia eden Görkan’ın sorumlularla ilgili işlem yapılmasına ilişkin talebini geri çevirdi; takipsizlik kararı verdi. Görkan, tek çare olarak 25 Mart 2005’te AİHM’e başvurmuştu.
■ Kürtçeden mahkumiyet: Kapatılan DTP İzmir Ga-ziemir Belediye Başkan adayı Şeyhmuz Seyhan, seçmenlerine Kürtçe konuştuğu için sekiz ay hapse mahkum edildiği dosyasını AİHM’e taşıdı. Seyhan’ın cezasını altı aya indiren mahkeme “hükmün açıklanmasını” geri bırakmıştı.
Cezanın kesin olarak düşmesi için Seyhan’ın beş yıl süreyle Kürtçe konuşmaması gerekiyordu. Seyhan, hükümetin “Kürt açılımı”nı sanatçılarla paylaşmaya çalıştığı bir dönemde bu kararını temyiz ettiremediğini, bu nedenle Kürtçe siyaset yasağını AİHM’e taşımaya karar verdiğini açıkladı.
■Kitaba “erotik” sansür: 16 Şubatta AİHM, Fransız yazar Guillaume Apollinaire’in 1907’de çıkan “Onbirbin Kırbaç” (Les onze mille verges) kitabını sansürleyen ve Hades Yayıncılığın sahibi Rahmi Akdaş’ı cezalandıran Türkiye’yi ifade özgürlüğünü çiğnediği gerekçesiyle mahkum etti.
AİHM, “ahlaki değerlerin korunmasına bir şey demiyoruz. Kitapları tanıtanların da sorumluluk ve ödevleri var. Ancak Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin kendilerine özgü tarihi, dinsel ve kültürel değerlerinin bulunması, Avrupa edebi mirasının bir parça olan eserin Türkçe örneğinin kamuoyuna ulaşmasını yasaklayacak bir düzeye ulaşamaz” sözlerine yer verdi.
AİHM, ahlaki değerlerin zaman ve uzam açısından değişkenlik gösterdiğine değinerek kısıtlamanın gerekliliği hakkında ulusal yetkililer uluslararası bir yargıçtan daha yetkinse de söz konusu eserin yüzyılı aşkın bir süre önce çıktığının de göz ardı edilmemesi gerektiğini duyurdu.
AİHM, Akdaş talep etmediği için tazminat ödenmesine gerek görmedi. Akdaş, 1999’da sevişme sahnelerini de tasvir eden eserin kurgusal niteliğine vurgu yaptıysa da, “müstehcenlik” ve “halkın haya duygularını incittiği” iddiasıyla 684 TL’ye mahkum edilmişti.
■Kaos GL’nin pornografi sayısı: 8 Şubatta Türkiye hükümetinin, Kaos GL dergisinin “pornografi” konulu sayısının mahkemece “genel ahlaka aykırı olduğu” gerekçesiyle toplatılmasıyla ilgili AİHM’e savunma verdiği gündeme geldi.
Hükümet mahkemeye “bazı durumlarda ifade özgürlüğünün kısıtlanabileceğini” ve “kararın genel ahlakı koruma amacına uygun olduğunu” savundu, AİHS’ni ihlal etmediği iddiasıyla da Kaos GL başvurusunun reddini talep etti.
Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi, Temmuz 2006’da Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Der-neği’nin (Kaos GL) dergisinin 28. sayısını, “genel ahlaka aykırı” bulmuş; toplatılmasına karar verince dergi dağıtı-lamadan toplatılmıştı.
Hakim Tekman Savaş Nemli’nin kararında, “‘pornografi’ dosyası altında yazılan bir kısım yazı içerikleri ve resimlerinin ‘Genel Ahlakın Korunması’ açısından aykırılık teşkil ediyor” ifadesi vardı. Mahkemenin “genel ahlaka aykırı bulduğu” sanatçı Taner Ceylan’ın “Taner & Taner” isimli resmiydi.
■Türkiye’ye slogandan 20 bin Avro ceza: 2 Şubatta AİHM, PKK örgütü lehine 2001 Newrozunda slogan attıkları iddiasıyla Esmer Savgın ve Kerem Savgın’ın mahkum edilmesi nedeniyle Türkiye’nin, AİHS’nin 6. maddesinin de ihlal edildiği gerekçesiyle, toplam 20 bin avro (42 bin TL) manevi tazminat ödemesine hükmetti.
■Gazete kapatmaya mahkumiyet: 26 Ocak’ta AİHM, Gündem, Yedinci Gün, Haftaya Bakış, Yaşamda Demokrasi ve Gerçek Demokrasi gazetelerinin 19 çalışanı ile aylık Yeni Dünya İçin Çağrı dergisi sahibi ve sorumlu müdürü Aziz Özer’in başvurusunda Türkiye’yi 87 bin 400 TL tazminat ödemeye mahkum etti.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görüşünün aksine Anayasa Mahkemesi’nin Anayasaya aykırı görmediği TMY’nin gazetelerin bir aya kadar susturulmasına olanak sağlayan 6/2 son maddesi AİHM’de bir kez daha mahkum edilmiş oldu.
Gazete yetkilileri Lütfi Ürper, Ali Turgay, Hüseyin Aykol ve Hüseyin Bektaş’ı hapis istemiyle de yargılamıştı.
Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi de, Özer’i, 30’a yakın tutuklunun ölümüne neden olan Aralık 2000’deki cezaevi operasyonlarını Şubat 2001 sayısında “barbar saldırı” olarak nitelendirdiği için yargılanmıştı. 20 Şubat 2001’de Beyoğlu Sulh Ceza Mahkemesi, dergi sayısını toplatmıştı.
AİHM, gazetelere bütünüyle yayın yasağı getirilmesiyle ilgili “Kabul edilemez, sansür anlamına gelir” açıklaması yaptı; Özer’in dergisinde yer verdiği cezaevi operasyonlarına ilişkin yayınların kamuoyunda büyük bir ilgiyle izlendiğini hatırlatarak, “Demokrasilerde hükümete yönelik kabul edilebilir eleştirinin sınırları bir sade vatandaşa göre çok daha geniştir” diye duyurdu.
■KCK operasyonları AİHM’de: KCK’nın kent yapılanmasına ait oldukları iddiasıyla bir yıl önce tutuklanan ve bir daha hakim karşısına çıkarılmayan eski DTP yetkilileri ve Gün TV’nin Genel Yayın Koordinatörü Ahmet Bir-sin’in de aralarında bulunduğu 53 kişinin avukatları 19 Ocak’ta AİHM’e başvurdu.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Savcılığı’nın talimatıyla 14 Nisan 2009’da PKK örgütüne yönelik yürütülen operasyonlarda eski DTP’nin eşbaşkan yardımcıları Selma Irmak ve Kamuran Yüksek ve 51 kişi daha tutuklanarak Diyarbakır D Tipi Cezaevine gönderilmişti.
Tutukluların avukatlarından Cihan Aydın, “müvekkillerimiz ne makul bir sürede hakim karşısına çıkarıldı ne de bizler dosyada yer alan deliller konusunda bilgilendirildik. Bizce adil yargılama şartları karşılanmadı. Tek çare olarak AİHM’e başvurduk” dedi.
Gazete bürosu kapatma AİHM’de: İstanbul’da çıkan Çağdaş Tuzla gazetesi yetkilileri, bürolarının “hukuka aykırı şekilde kapatan” AKP eski belediye başkanı Mehmet Demirci’yi yargı önüne çıkaramayınca AİHM’e başvurma kararı aldı.
Gazete sahibi Halil Özen, AİHM’e gitme kararlarını, Tuzla Cumhuriyet Savcılığı’nın Danıştay kararına aykırı şekilde,
Demirci hakkında takipsizlik kararı vermesi üzerine aldıklarını ifade etti.
“İskansız binada izinsiz çalıştığı” iddiasıyla kapatılan, ancak yargı kararıyla açılan gazete, Demirci’nin dini anlayışı ve belediyedeki uygulamalarıyla ilgili pek çok konuyu ulusal gündeme taşımıştı.
Danıştay 1. Dairesi, 2007/1369 Esas numaralı kararında “iddiaların da ciddi bulgu ve belgelere dayandığı anlaşıldığından yetkili merci tarafından ön inceleme emri verilmesi, ön inceleme raporu da göz önünde bulundurularak bir karar tesis etmesini, İçişleri Bakanlığı kararının kaldırılmasını, işlemler tamamlandıktan sonra dosyanın kendilerine gönderilmesini” istemişti.
21 Nisan 2008’de İçişleri Bakanlığı, Demirci ve diğer belediye yetkilileri hakkında yargılama izni vermişti. Demirci hakkında “görevini kötüye kullanmak” ile ilgili şikayette “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı çıkınca tek çare olarak AİHM’e başvurmak kaldı.
RTÜK Cezaları
■Sigara görüntülerinden: Türkiye’de özel televizyon kanalları, yıllar öncesinde çekilmiş dahi olsa, film, dizi veya çizgi filmlerdeki sigara karelerini sansürleyerek yayımlamak zorunda bırakılıyorlar.
30 Maıtta Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Gold-max kanalında yayımlanan “Cazcı Kardeşler” adlı sinema filminde, Moviemax 2 kanalında yer verilen “Ödeşme” adlı sinema filminde ve Actionmax kanalında yayınlanan “48 Saat’ adlı sinema filminde sigara görüntülerine yer verildiği gerekçesiyle her bir kanala 50 bin TL idari para cezası verdi. Karara, 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanuna muhalefet edilmesi gerekçe gösterildi.
RTÜK, Yasanın 3. maddesinin 6. bendinde yer alan “Televizyonlarda yayınlanan programlarda, filmlerde, dizilerde, müzik kliplerinde reklam ve tanıtım filmlerinde tütün ürünleri kullanılamaz, görüntülerine yer verilemez” hükmüne aykırı yayın yapıldığını iddia etti.
9 Şubatta RTÜK, “sigara görüntülerini” gizlemediği için Moviemax’e üç ayrı yayınından dolayı toplam 150 bin TL, Goldmax, Mymax, Kanal D, 24, CNBC-e, E2 ve Yeşilçam TV’ye 50’şer bin TL, Antep Mega TV ve Kay TV’ye de biner TL idari para cezası uygulanmasına karar verdi.
■”Sadakatsizlikken: RTÜK, 4 Şubat’ta da, evlilikteki sorunlar ve sadakatsizliğin de tartışıldığı “Hülya Avşar soruyor” programında “Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyici” yönde yayın yaptığı iddiasıyla Habertürk TV’yi uyarmıştı.
Avşar’ın 22 Kasım ve 6 Aralık 2009 günlerinde ekrana taşıdığı programla ilgili RTÜK üyesi İlhan Yerlikaya’nın “genel ahlak”tan ceza verilmesi talebini RTÜK reddetti. Yerlikaya ve avukat Mehmet Dadak, 3984 sayılı Yasanın 4. maddesinin birinci fıkrası yönünden cezaya gerek olmadığına dair görüş bildirse de karar oy çokluğuyla çıktı.
■Kamer Genç eleştirilerinden: 28 Ocak’ta RTÜK, Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç’in Başbakan Erdoğan ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çi-çek’e yönelik eleştirisi nedeniyle bu sözleri aktaran TV8’e uyarı cezası verdi. RTÜK, yargı kararı ile kesinleşmedikçe, hiç kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğini bildirdi.
19 Kasım 2009’da yer verilen “Bunu Konuşalım” programında Genç, “AKP çıktı, Tayip Erdoğan ve çevresi devleti talan etmişler. En büyük suiistimalleri bunlar yapmışlar. Hukuk yok olmuş, yargıyı kaldırmışlar. Şimdi devletin bütün kaymaklarını kendi yandaşlarına götürmüşler” demişti.
Genç, Cemil Çiçek’in bir damadının TOKİ için yaptığı inşaatlarda Başbakanın damadının da banka kredisi üzerinden haksız kazanç sağladığını iddia ediyordu ve Deniz Feneri Soruşturması’na değiniyordu.
RTÜK üyesi Mehmet Dadak ise muhalefet şerhinde, “AİHM kararlarında siyasetçilerin başbakan, bakanlar ve milletvekillerinin, daha fazla eleştirilebileceği, çünkü toplumun önüne çıkarken bunu göze almış olacakları genel kabul görmüş ve yerleşmiş yargı içtihadıdır. Eleştiriyi yapan konuşmacının bir siyasetçi olması ve sunucunun zaman zaman konuşmacıyı uyarması nedeniyle, düşünce özgürlüğü kapsamında söylenmiş ifadeler olduğu düşünce ve kanaatiyle çoğunluğun ihlal olduğu yönündeki kararına karşıyım” dedi.
■Tenten’in kaptanı sigarayı bıraksın: RTÜK, 81 yıl önce Belçikalı sanatçı George Remi’nin yarattığı Tenten (Tintin) çizgi filmindeki “Kaptan Haddock”tan da sigarayı bırakmasını istiyor. 20 Ocak’ta RTÜK, 15 Kasım 2009’da çizgi filme yer veren TV8 televizyonuna, bu görüntü nedeniyle 50 bin TL idari para cezası verdi.
Karar, RTÜK üyesi Hülya Alp’ın karşı oyu ve A. Vahap Da-rendeli’nin çekimser oyuyla oy çokluğu ile alındı. 1929’da yaratılan Tenten karakterleriyle ilgili bugüne kadar 80 dilde 230 milyon albüm satıldı. Bu eserde Tenten, 1954’te, Neil Armstrong’dan 15 yıl önce aya “ayak basmıştı”. Aynı gerekçeyle E2, Moviemax, Actionmax ve Flash TV’ye de 50 bin TL’lik ceza kesildi.