Bağımsız İletişim Ağı (BİA) Medya Gözlem Masası’nın yayımladığı Temmuz-Ağustos-Eylül 2008 Raporu’na göre, 77’si gazeteci toplam 116 kişi 73 basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü davası kapsamında yargılandı.
32 sayfalık rapor, ifade özgürlüğüne yönelik ihlalleri “saldırı ve tehdit”, “gözaltı ve tutuklamalar”, “dava ve girişimler”, “düzenleme ve hak aramalar”, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi”, “Sansüre tepkiler” ve “RTÜK uygulamaları” başlıklarıyla sunuyor.
Saldırı ve Tehditler
26 Eylül’de Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Hrant Dink cinayeti öncesinde görevlerini ihmal ettikleri iddiasıyla iki jandarma görevlisini yargıladığı davada görevsizlik kararı vererek dosyalarını Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Daha önce dinlenen tanıklar gibi Trabzon İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Yüzbaşı Hüsamettin Polat da, 26 Eylül’de mahkemece dinlendiğinde, sanık astsubaylar Okan Şimşek ile Veysel Şahin’in Dink’e yönelik suikast ihbarını aralarında Albay Ali Öz’ün de bulunduğu üstlerine bildirdiğini söyledi. Polat, ifadesinde “2006 yılının Temmuz ayında yapılan günlük istihbarat toplantısında Şimşek ile Şahin, Pelitli’den Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci’nin verdiği bilgileri toplantıda gündeme getirdiler..Albay Ali Öz, Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili istihbarat konusunda gerekli duyarlığı göstermedi. Bu ihmal ve önemsememek değil. Bana normal gelmedi, ben de şüphe uyandırdı. Kasıt değil ama, ihmal de diyemem” dedi.
Hrant Dink’in ailesi, cinayetin soruşturulmasında görevlerini yerine getirmedikleri iddiasıyla İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin üç hakimini Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) şikayet etti. Avukat Fethiye Çetin dilekçesinde, mahkeme başkanı Atilla Sarp ve üyeler İlhan Hanağasıile Sadettin Yaman’ı “yasalara aykırı şekilde gerekçeden yoksun kararlar vermek” ve “mahkemelere etkin başvuru hakkını kısıtlamak”la suçladı. Üç hakim için adli ve idari soruşturma istendi Başvurularını 25 Eylül’de yapan avukatlar, HSYK’den üç hakimin verdiği kararların incelenmesini ve haklarında adli ve idari soruşturma açılmasını talep ediyorlar. Başvuruda, Dink’in öldürülmesinin ardından İstanbul Emniyeti’nin cinayetteki sorumluluğunu tespit etmek için İçişleri Bakanlığı müfettişlerince yaklaşık 1,5 yıldır süren ön inceleme sürecinin İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 27 Haziran’da aldığı tek paragraflık, gerekçesiz bir kararla sona erdiğine vurgu yapıldı. Avukatlar, bu kararla İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler dahil sekiz görevlinin yargılanma yolunun kapatıldığını vurguladılar.
Taraf gazetesi muhabiri Turan Aktaş, kimlik kontrolü nedeniyle tartışma yaşadığı polislerce darp edildiği, ardından da sağlık kontrolü için gittiği Adli Tıp görevlisince “darp yok” raporu verildiği gerekçesiyle sorumlu polisler ve hekim hakkında suç duyurusunda bulundu. Aktaş, 23 Eylül’de haber yapmaya gittiği Kadıköy’deki Söğütlüçeşme Tren İstasyonu’nda resmi giyimli polis memurlarına neden kimlik kontrolü yaptıklarını sorduktan sonra tartışma yaşadıklarını, sonra da fotoğraf çektiği için darp edildiğini savunuyor. Polislerse gazeteciyi, kimlik kontrolü sırasında direnmekle suçluyorlar. Polisle yaşadığı ilk tartışmanın ardından çektiği fotoğrafların polislerce silinmesinin üzerine bir fotoğraf daha çektiğini söyleyen Aktaş, “Bunun üzerine üzerime geldikleri için kaçtım. Arkamdan iki el ateş edildiğini duydum. Beni yakalayıp yere yatırdılar ve ağır şekilde darp ettiler. Başım ve vücudumun çeşitli yerlerine yumruk ve tekme attılar. Sağ kolumu hareket ettiremiyorum” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Doğan Grubu başkanı Aydın Doğan’a yönelik suçlamalarının ikinci haftasında kendisini eleştiren Uluslararası Basın Enstitüsü’nü (IPI) ve Dünya Basın Konseyleri Birliği’ni (WAPC) de hedef aldı. “Bugün de üyesi oldukları uluslararası bir basın kuruluşu, ültimatom çekmiş bana. Kimsin sen ültimatom çekiyorsun. Ne ültimatomu? Kendi oluşturmuş oldukları, kimsenin benim ülkemde kabul dahi etmedikleri bir uluslararası basın konseyi. Kibarlığımız sebebi ile daha önce burada yaptıkları toplantılara biz de katılmıştık. Sonra baktık ki bu bir şirkete çalışıyor, sadece işte Doğan Grubu ile alakası var. Baktık ki başka hiçbir basın organı gelmiyor, ondan sonra da gitmedik.” Doğan Medya Grubu’na yönelik tehditleri kınayan IPI Başkanı David Dadge, Erdoğan’ın gruba yönelik ültimatomunu geri çekmesi ve medyaya baskı uygulama girişimlerini sona erdirmesi çağrısında bulunmuştu. WAPC başkanı Oktay Ekşi, “Bu konuları bilmediğinizi de bilmiyorsunuz” diye tepki gösterdi. Başbakanın IPI’yı hedef almasına Doğan Grubu gazeteleri, TGC, ÇGD ve TYB Yayımlama Özgürlüğü Komitesi kınadı. IPI’ın kardeş örgütü Basın Enstitüsü Derneği Başkanı ve Hürriyet yazarı Ferai Tınç, “Başbakanın saldırısını kesinlikle kabul edemiyorum; demokrasi açısından bir basın örgütüne bu kadar hırçınca saldırması, yok etmeye çalışması ve önemsizleştirmesini basın özgürlüğüne direkt bir darbe olarak görüyorum” dedi. Dünya Gazeteler Birliği (WAN) Başkanı Gavin O’Reilly ve ona bağlı Dünya Editörler Forumu (WEF) Başkanı Xavier Vidal-Folch, Erdoğan’a gönderdikleri mektupta, “Türkiye’nin başbakanı olarak meşru zeminde yapılan haberciliği engellemeniz ve Deniz Feneri e.V. skandalı gibi konularla ilgili haber yapma hakkı -aslında görevi- bulunan Doğan Grubu’nu tehdit etmeniz karşısında derin kaygıya kapıldık” dedi.
Almanya’da görülen Deniz Feneri davasıyla ilgili yayınlardan sonra Başbakan Erdoğan, 6 Eylül’den itibaren Doğan Grubu Başkanı Aydın Doğan’ı hedef aldı. Başbakan, yayınların Doğan’ın satın aldığı Taksim Elmadağ’daki Hilton oteli arazisinde imar değişikliği yapılmasının reddedilmesi ve CNN Türk televizyonuna karasal yayın hakkı tanınmasıyla ilgili olduğunu savunurken Doğan, “Başbakan şantaj yapıyor” dedi. RTÜK başkanı Zahid Akman’ın Deniz Feneri davasıyla ilişkisi ve Gaziantep Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarına ilişkin haberlere de sert tepki gösteren Başbakan, yayınların nedenini açıklaması için Doğan’a bir hafta süre verdiğini açıkladı: Erdoğan, Doğan Grubu’nun Hilton arazisinde imar değişikliğine izin vermedikleri için “kendisine iftira, partisine de çamur atmaya çalıştığını” ileri sürdü. Erdoğan, başka şeyler de olduğunu ancak hepsini bitirmek istemediğini ifade ederek, “Bundan sonra saygılı götürelim, gizli götürelim yok, her şeyi açık ve net millete duyuracağız” dedi. Ardından Doğan, “Ben Başbakana Hilton için gitmedim. Ben gidip kendisine ‘2.5 milyon dolar param var, rafineri kurmak istiyorum, ruhsat lazım. Üç yıl sonra bitireceğim’ dedim. Başbakan da ‘Orayı sana veremem oraya Çalık Grubu talip’ yanıtını verdi…Basın özgürlüğünün geleceğinden endişe duyuyorum” dedi. Başbakanın açıklamalarından tepki gösteren TGC, “Türkiye’de çoksesliliğin önüne yeni engeller dikilmesi tehlikesini yeniden gündeme getirdiğini” açıkladı. ÇGD de, “Başbakan Doğan Grubu’na değil, Almanya’daki savcıya yanıt versin. Başbakan zanlıların avukatlığına soyunmamalı” dedi. Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aslı Tunç, Başbakan Erdoğan’ın Doğan Grubu Başkanı Aydın Doğan ile restleşmesinin, “özgür medyanın bir ülkenin demokrasisindeki yaşamsal önemini bir kez daha gösterdiğini” söyledi.
Yeni Şafak gazetesinin Bayrampaşa’daki merkez binası son beş ayda ikinci kez silahlı saldırının hedefi oldu. Gazetenin Bayrampaşa İlçesi’nde bulunan merkezin beş katlı binasında bir camın 31 Ağustos sabahı kırık olduğu fark edildi. Gazeteye çağrılan polis ekiplerinin incelemesinin ardından camın dışarıdan açılan ateş nedeniyle kırıldığı tespit edildi. TEM Otoyolu’ndan geçen bir araçtan açılan ateş sonucu kurşunun, gazete idarecilerinden birinin odasına isabet ettiği belirtildi. Binada bulunan bütün güvenlik kamera kayıtlarını da incelemeye alan polis, sabah iletilen olayın gece gerçekleşmiş olabileceğini kaydetti. Kurşunun isabet ettiği oda içinde yapılan incelemede bir kurşun çekirdeği bulundu ve inceleme için polis laboratuarına götürüldü. Saldırıyı kim ya da kimlerin gerçekleştirdiği araştırılıyor. Binaya, daha önce 5 Mayıs 2008 ve 4 Temmuz 2001’de saldırı düzenlenmişti.
Ergenekon İddianamesinin eklerindeki 137. klasörün 159. sayfasındaki bilgide, soruşturması sürecinde tutuklanan Doç. Dr. Emin Gürses’in “Paşam” diye hitap ettiği bir kişiyle yaptığı telefon görüşmesine ait dinleme kayıtlarına yer veriliyor. Buna göre Gürses, “Şimdi Hrant Dink’in öldürülmesinde giden çocuk (Ogün Samast), oraya giderken sağında solunda iki adamla beraber gidiyor. Bunu gören de kızın babası geliyor bize diyor ki, ‘Kızım bunları gördü. Bunlar öldürmeye gidiyorlar diye konuşuyorlardı. Kızım da bunların arkasından yürüyordu’. Kız üniversiteye yeni girmiş. Bu adamlar, bu çocuk gidiyor, Hrant Dink’i öldürüyor. Bu adamlar kayıp. O adamlar Hrant Dink’in kapısına kadar çocuğu götürüyorlar. İki tane adam kim olduğu belli değil” diyor. Bu sözler, Show TV’de yayımlanan ve Samast gazete önünde Hrant Dink’i beklerken, tetikçi zanlıyı gözetleyen, cinayetin hemen ardında da ara sokaktan kaçtığını görünce de bir inşattın içinden geçerek gözden uzaklaşan iki kişinin bulunduğuna dair görüntüleri doğruluyor.
Düşünce Suçuna Karşı Girişimi’nin basın ve ifade özgürlüğü konusunda haber ve bilgilerini yayımladığı www.antenna-tr.org ve toplumdaki ortak payda arayışlarını yansıtan www.ortakpayda.org İnternet siteleri 24 Temmuz’da hacklendi. Sitelerinin “kendilerini afişe edecek kadar cüretkar” bir “hacker” grubunca sabote edildiğini duyuran Girişim Sözcüsü Şanar Yurdatapan, Başbakanlığı, Telekomünikasyon Kurumu, İçişleri ve Adalet Bakanlıklarını ve Ergenekon Soruşturması’nı yürüten savcıları göreve çağırdı. Saldırganların kendilerini “Atabeyler” olarak tanıttıklarını ifade eden Yurdatapan, sitelerine saldıranların Ergenekon veya benzeri bir oluşumla ilgili olup olmadıklarının, kimlerce kışkırtıldığını ve nereden finanse edildiklerinin araştırılmasını talep etti. Yurdatapan, Savcı Zekeriya Öz ve Başsavcı Yardımcısıyla görüşerek saldırıyı yargıya taşıdı.
Dink Cinayeti yaşandığında Trabzon’da Jandarmasında Kıdemli Binbaşı olan Ali Oğuz Çağlar, Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görevi ihmalden yargılanan jandarma görevlileri Okan Şimşek ve Veysel Şahin’in görevlerini yaptıklarını açıkladı. Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde 25 Temmuz’da tanık olarak ifade veren Çağlar, Albay Ali Öz’ün asayiş toplantısında gündeme getirilen Dink’e yönelik suikast ihbarını dikkate almadığını “Bu konuyu sonra görüşürüz” dediğini doğruladı. Bundan önce de dinlenen jandarma muhbiri Coşkun İğci, Başçavuş Hüseyin Yılmaz ile Uzman Çavuş Hacı Ömer Ünalır ile sanıklar Şimşek ve Şahin bu yönde ifade vermişti.Çağlar da, “iki istihbarat elemanı (Şimşek ve Şahin) çalışıp çabalayıp elde ettikleri -güvenirlik derecesi bana göre yüksek olan- cinayetin işlenebileceğiyle ilgili bilgileri edinip o tarihte Albay Öz’e ulaştırdılar. Ancak komutan ya önemsemediği, ya da bilerek veya bilmeyerek yapması gereken göreviyle ilgili hususlara ilişkin işlemleri her nedense yapmadı” dedi.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Alt Komisyon, Hrant Dink Cinayeti ile ilgili raporunu 23 Temmuz’da açıkladı. Raporda devletin kendi vatandaşının can güvenliğini sağlamada kusurlu olduğunu ortaya koydu. Gazetecilerin sorularını yanıtlamayarak yorum yapamayacağını ifade eden Komisyon başkanı ve AKP Bursa Milletvekili Mehmet Ocaktan, “Hem emniyet teşkilatı hem de jandarma açısından bir ihmalin, kusurun, koordinasyonsuzluğun olduğu sonucuna vardık” dedi.
Dink Cinayeti öncesinde ihbarları dikkate almayan Trabzon Jandarma ve Emniyet görevlilerini yargılatamadıkları gerekçesiyle daha önce iki kez AİHM’e giden Dink Ailesi avukatları, bir başvuru da Celalettin Cerrah için yapmaya hazırlanıyor. İçişleri Bakanlığı müfettişlerince yaklaşık bir buçuk yıldır sürdürdükleri ön inceleme süreci sonunda İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, 27 Haziran’da “tek paragraflık gerekçesiz karar” ile İstanbul Emniyet müdürü Cerrah ve yedi görevli hakkında soruşturma yürütülemeyeceğine karar vermişti. Kararda, İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Bülent Köksal, İstihbarat Şubesi büro amiri İbrahim Pala, kısım amiri İbrahim Şevki Eldivan, masa amiri Volkan Altunbulak ve polis memurları Bahadır Tekin ile Özcan Özkan’ın Dink Cinayeti’nde hiçbir kusurlarının olmadığına ve soruşturma izni verilmesine yer olmadığı belirtildi.
Mahkeme, Dink Cinayeti öncesinde Trabzon’da başında bulunduğu jandarma teşkilatından gelen uyarıları dikkate almamakla suçlanan İl Jandarma Alay komutanı Albay Ali Öz’un ifadesini cinayetten bir buçuk yıl sonra alabildi. Bursa 1. Sulh Ceza Mahkemesi’ne 21 Temmuz’da ifade veren Öz, 19 Ocak 2007 tarihinde işlenen Hrant Dink cinayetini kendisine istihbarat Şube müdürü Yüzbaşı Metin Yıldız’ın, cep telefonundan Zigana Dağı’nda ziyaretteyken bildirdiğini savundu. Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin talimatıyla tanık olarak dinlenen Öz, suikast planlarıyla ilgili ihbarların Trabzon Jandarma görevlilerinin bir arada bulunduğu bir asayiş toplantısında gündeme gelmesiyle ilgili Okan Şimşek ve Veysel Şahin’in ifadeleri hatırlatılınca, “Toplantıda herhangi bir şekilde söylediği konu gündeme gelmedi. Ben hatırlamıyorum” dedi. Metin Yıldız, Ali Oğuz Çağlar, Hüsamettin Polat, Gazi Günay, Hüseyin Yılmaz ve Gökhan Asla için “benim personelimdi” diyen Öz, Cinmen’in “Aranızda herhangi bir husumet oldu mu?” sorusunaysa “Cevap vermek istemiyorum, bu konu askeri bir konu” diye yanıt verdi.Müdahil avukatların İl Jandarma Komutanlığı’na ait Haber Kayıt ve Bildirim Formu yazılı belge üzerindeki imzanın kendisine ait olup olmadığı yönündeki sorusuna Öz, imzanın kendisine ait olduğunu söyledi. Yıldız’ın, bu toplantıdan iki gün sonra Öz’ün yanına gelerek konuyu tekrar gündeme getirdiğine ilişkin 9 Haziran’da verdiği beyanlarla ilgili “Böyle bir konu için odama geldiğini hatırlamıyorum” dedi.
20 Temmuz’da Trabzon Valisi Nuri Okutan, Hrant Dink’in öldürülmesinde ihmali olduğu iddiasıyla eski İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz ve eski İstihbarat Şube Müdürü Kıdemli Yüzbaşı Metin Yıldız hakkında soruşturma açılmasına karar verildiğini bildirdi. Dink Ailesi avukatlarından Ergin Cinmen, cinayetle ilgili kanıtların bulunduğu İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosya ile Trabzon’da yaşananlarla ilgili Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki dosya birleştirilmedikçe adalet sağlanamayacağını açıkladı: “Soruşturma izni verilmeyen görevlilerle ilgili Valilik kararını itiraz etme hakkımız var. Ancak itirazımızı inceleyecek Trabzon Bölge İdare Mahkemesi olayı bilmiyor çünkü cinayetle ilgili tüm kanıtları İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bulunuyor”.
İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin, Hrant Dink’in öldürülmesindeki ihmalden dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz, İstihbarat Şube Müdürü Yüzbaşı Metin Yıldız ve beş jandarma görevlisi hakkında “soruşturma izni verildiğini 18 Temmuz’da öğrenildi. Müfettişlerin işlemlerini basından izlediklerini ancak henüz kendilerine bir tebliğ bulunmadığını ifade eden Dink Ailesi avukatı Fethiye Çetin, müfettiş raporunun Trabzon Valiliği İl İdare Kurulu’na sunulacağını, kurulun vereceği karara göre idari yargıda girişimde bulacaklarını söyledi.
Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili İstanbul 14. Ağır ceza Mahkemesi’nde 7 Temmuz’da devam eden davada sekiz tutuklu sanığın tutukluluklarının devamına karar verildi. Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görevi ihmalden yargılanan iki jandarma görevlisinin dosyasının İstanbul’daki cinayet dosyasıyla birleştirilmesi talebi bir kez daha mahkemece reddedildi. Yasin Hayal’in halasının eski eşi ve cinayetin işlendiği dönemde jandarma muhbiri olarak görev yapan Coşkun İğci de, “Tanık olarak başladığı süreçte sanık durumuna düştüğünü” söyledi, “Vatandaşlık görevimi yaptım Hayal’in bu işi yapmaması için çalıştım, baktım engelleyemeyeceğim jandarma kolluk birimine bildirdim. Bildirdikten sonra 1-1,5 ay silah alacağım diyerek Ekim 2006’ya kadar onu oyaladım. Ondan sonra hiç görüşmedim” dedi. İğci Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde verdiği ifadeleri aynen tekrar etti, “sanıklardan bir tek Ahmet İskender’i tanıdığını” söyledi. “Jandarma görevlileriyle kaç kez görüştünüz?” sorusuna İğci “2004’ten beri tanırım kendileriyle Yasin Hayal’le ilgili duyumlardan sonra 5-6 kez görüştüm”diye cevap verdi. BBP İl Başkanı Yaşar Cihan’ın oğlu Hakkı Bahadır Cihan tanık olarak dinlendi; “Metin Gündoğdu’nun ‘Dink’i öldürme işini bizimkiler yapacaktı yüzlerine gözlerine bulaştırdılar’ sözlerinin yanlış aksettirildiğini” söyledi. Ogün Samast’ın akrabaları Yaşar Samast ve Aslan Samast, Ogün Samast’ı cinayet sonrası kaçarken gören Ahmet Emin Özmete ile Agos gazetesi çalışanı İnan Murat ve gazetenin reklam bölümü çalışanı Kristin Dellaloğlu tanık olarak dinlendiler.
Dink Cinayeti davasının müdahil avukatı Ergin Cinmen, 4483 Sayılı Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanunun cinayetin devlet içindeki sorumlularının tespiti ve yargılanmasının önünü tıkadığını açıkladı. 1913 yılına ait Memurin Muhakematı Kanunu’nun yerine çıkarılan yasanın Dink cinayetinde dört hukuk mücadele alanından üçünü tıkadığını savunan Cinmen, “Cinayet süreci, bu düzenlemenin memurların yargılanmasını engellediğini çok açık şekilde gösterdi” dedi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden yargılamada hiçbir Emniyet görevlisi yer almıyor. Cinmen, cinayet sonrasında “evrakta sahtecilik yapıp delil gizledikleri” gerekçesiyle Trabzon Emniyeti görevlileri, suikast planlarından haberleri olduğu halde önlem almadıkları için Trabzon Jandarma görevlileri ve cinayetten bir yıl önce Trabzon’dan Yasin Hayal’le ilgili gelen ihbarların gereğini yapmayan İstanbul Emniyeti görevlilerinin cinayet davasında yargılanmalarından başka çare olmadığını söyledi.
Gözaltı ve Tutuklamalar
İstanbul’un Kadıköy İlçesi’nde Tutku Türkol adlı Birgün gazetesi okuru, 5 Eylül akşamı Kadıköy İskelesi’nde arkadaşlarını uğurladıktan sonra eve dönerken gözaltına alınarak bir süre karakolda alıkonuldu. Türkol’un elindeki Birgün gazetesini çekerek alan polisin, “bu gazeteyi neden okuyorsun? Nereden alıyorsun?” diyerek gazeteyi yırttığı, okurun gözaltında süreyle polisin sözlü ve fiziki tacizine maruz kaldığı iddia edildi. Kadıköy İskele karakoluna götürüldüğü ifade eden 18 yaşındaki Türkol, burada 40 dakika süreyle tutulduğunu, tehdit edildiğini savunarak, olayın peşini bırakmayacağını söyledi. Türkol, polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Bilge Contepe, “Bu suçu işleyen polis memurları görevden alınmalı, ama bununla yetinmemeli. Soruşturma tamamlanana kadar, sorumlu tüm polis yetkilileri, Moda Karakolu’nun en üst amirinden İstanbul Emniyet Müdürü’ne kadar kızağa alınmalı” dedi.
Ankara’da bir basın açıklamasına katıldığı için evi basılarak 8 Ocak’ta gözaltına alınan ve tutuklanarak Sincan F Tipi Cezaevi’ne gönderilen Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) merkez yürütme kurulu üyesi Meryem Özsöğütsekiz aylık tutukluluktan sonra 5 Eylül’de tahliye edildi. Mahkeme Kevser Mızrak’ın anmasına katıldığı gerekçesiyle tutuklanan Özsöğüt ile birlikte yargılanan dört kişinin de tahliyesine karar verdi. Özsöğüt, “terör örgütü üyesi olmak” ve “terör örgütünün propagandasını yapmak”la suçlanıyordu.
Yazar Murat Coşkun, Peri Yayınları’nca Ocak 2002’de yayımlanan “Acının Dili Kadın” adlı kitapta “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” gerekçesiyle hakkında verilen 1 yıl 15 günlük hapis cezası nedeniyle 22 Ağustos’tan beri cezaevinde bulunuyor. PKK örgütüne üye olduğu gerekçesiyle tutuklu bulunduğu Bursa Cezaevi’nde kitapla ilgili davadan ifadesi alınan Coşkun, tahliye olduktan sonra ailesinin yaşadığı Adana’ya döndü. Kitapla ilgili İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği ceza kesinleşince yazar, 22 Ağustos’ta tutuklanarak Adana Kürkçüler Cezaevi’ne gönderildi. 128 sayfalık kitapta Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına “akbaba” denildiği, Zilan kod adlı PKK militanı Zeynep Kınacı aracılığıyla örgütün propagandasının yapıldığının iddia ediliyor.
Deniz Gezmiş, Vedat Aydın ve Musa Anter’in adlarını cadde, park ve sokaklara ad olarak verilmesini istediği ve PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tutukluluk koşullarını kınadığı için hakkında verilen para cezasını ödemeyen Kürt siyasetçi Mahmut Alınak 12 Ağustos’ta hapse girdi. Alınak, düzenlediği bir basın toplantısının ardından Kars Adliyesi’ne gelerek savcılığa teslim oldu. Alınak, bir polis aracıyla Kars Cezaevi’ne götürüldü. Alınak, “Hapishaneye girmek Türkiye’de bir görev. Demokrasi ve özgürlükleri başka türlü elde edemiyorsunuz, ne yazık ki. Hukuksuzluğu protesto etmek, düşünce özgürlüğüne dönük bu antidemokratik uygulamayı teşhir etmek ve demokrasiye katkı yapmak için kendi özgür irademle cezaevine girmeye karar verdim” demişti. Alınak, Kars Sulh Ceza Mahkemesi’nin iki davada 50 gün hapis cezası karşılığı verdiği bin YTL adli para cezasını ödemeyeceğini açıklamıştı.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Sivas Şubesi’nde “Ortak Düşman Amerika’dır” başlıklı bir karikatür sergisi düzenledikleri gerekçesiyle 23 Mayıs’ta gözaltına alınan Gençlik Federasyonu’ndan 24 kişiden öğrenciler İlker Ekiz, İbrahim Karataş, Mustafa Doğan, Elbil Çınar ve bir başka kişi halen Sivas E Tipi cezaevinde tutuluyorlar. “Karikatür sergisini açmak”, “Tavır dergisi okumak” ve “Gençlik Federasyonu üyesi olmak” suçlamalarıyla tutuklu bulunan beş kişinin dosyasında gizlilik kararı alındı; tutukluluğa itiraz için yapılan dört girişim de sonuçsuz kaldı. Tutuklamaların üniversitede gerçekleşen saldırı ve buna demokratik kitle örgütlerinin gösterdikleri tepkilerden sonra geldiğini ifade eden Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi üyesi ve avukat Taylan Tanay,dosyaya Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi’nin bakacağını bildirdi.
30 Temmuz’da Adıyaman Gerger Asliye Ceza Mahkemesi, Savcı Sadullah Ovacıklı’nın Fethullah Gülen’e yakınlık duyduğunu iddia ettiği ve bu yönde yayınlar yaptığı için tutuklanan Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Boğatekin’i 109 gün sonra tahliye etti. Mahkeme, Ovacıklı’nın açtığı ve altı polis memurunun tanık olarak dinlendiği davada, “sanığın tanıklar üzerine baskı kurabileceği, kuvvetli suç şüphesi, kaçma ve saklanma şüphesi bulunduğu” iddiasıyla iki kez gazetecinin tutukluluk halinin devamına karar vermişti. Davaya katılan ÇHD’den Taylan Tanay ve avukat Osman Süzen, duruşma sonrası “Geç gelen bir özgürlük olsa da, müvekkilimiz Boğatekin özgürlüğüne kavuştu. Dileriz ki, gelecek süreçte hukuk adına böylesi durumlarla karşılaşmayız” dedi.
25 Temmuz’da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 46’sı tutuklu 86 sanığın yargılanacağı Ergenekon İddianamesi’ni kabul etti. 5 Şubat 2006’da gerçekleşen Rahip Santoro Cinayeti, 5-10 ve 11 Mayıs 2006’da Cumhuriyetgazetesinin bombalanması, 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay 2. Dairesi’ne yönelik saldırı 19 Ocak 2007’de Hrant Dink’in katledilmesi gibi bir çok olaya gönderme yapılıyor. 10 Temmuz’da kaleme alınan 2 bin 455 sayfalık iddianamede genel tespit olarak, “tüm eylemlere bir bütün olarak bakıldığında; söz konusu eylemlerle, biran evvel ülkede iç çatışma anarşi terör ve kaos oluşturup askeri müdahale için gerekli ortamın hazırlanmasının amaçlandığı değerlendirilmektedir” denildi. Cumhuriyet gazeteci İmtiyaz sahibi İlhan Selçuk, “Ergenekon silahlı terör örgütü kurma ve yönetme”, “Zorla Hükümeti yıkmaya teşebbüs”, “Hükümete karşı silahlı isyana tahrik” ile suçlanıyor ve iki kez müebbet hapis ve 217 yıldan 500 yıla kadar hapsi isteniyor. Selçuk, 21 Mart sabahı erken saatlerde gözaltına alınmış, İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’ndeki sorgusunun ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, hükümetin devrilmesine yönelik suçlarla ilgili olduğu açıklanan Ergenekon Davası kapsamında 46’sı tutuklu 86 sanığı 20 Ekim’de yargılamaya başlayacak. Gazeteciler Vedat Yenerer, Güler Kömürcü, Ferit İlsever ve Adnan Akfırat, yazar Ergün Poyraz ve Ümit Oğuztan da örgütün medyayla ilişkilerinin sağlayan kişiler olarak gösteriliyor. Yenerer, Kömürcü ve Akfırat, “silahlı terör örgütü üyeliği”yle 15 yıla kadar hapis; Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni İlsever ve Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhat Bolluk “silahlı terör örgütü üyeliği” ve “hükümete karşı silahlı isyana tahrik” ile 35 yıla kadar hapsi talep ediliyor.
Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Balbay ve Tercümangazetesi yayın yönetmeni Ufuk Büyükçelebi, Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı ve Jandarma Eski Genel Komutanı Emekli Orgeneral Şener Eruygur, 1. Ordu Eski Komutanı Emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un da aralarında bulunduğu 24 kişi, 1 Temmuz sabahı, saat 7.00 sıralarında, gözaltına alındı. TGS ve G9 Platformu’nu oluşturan 11 basın meslek örgütü, uzun süredir sürdürülen ‘Ergenekon” Soruşturması’ kapsamında gazetecilerin de gözaltına alınmasından endişe duyduklarını açıkladılar. TGS “Bağımsız yargının kararına saygılıyız. Ancak, yaşanılan süreç, bağımsız yargının devlet içindeki gruplaşmaların siyasi çekişmelerine alet edildiği yönündeki endişeleri bir kez daha gündeme taşıyor” derken G9 Platformu, “Gözaltına alınan meslektaşlarımızın davet edilmeleri durumunda savcılığa gidip ifade verebilecekleri ve iktidara karşı tavırlarıyla tanınmaları dikkate alındığında tutuklanma biçimleri daha da kabul edilemez bir hal alıyor” açıklamasına yer verdi. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcıları, Mustafa Balbay, Emekli Tuğamiral İlker Güven, Prof. Dr. Ercüment Ovalı, İşçi Partisi (İP) Öncü Gençlik Başkan Yardımcısı Tunç Akkoç, Hamza Demir, Neriman Aydın, TRT muhabiri Murat Avar ve Siyami Yalçın’ın serbest bırakılmasına itiraz etti.
Basın ve İfade Özgürlüğü Davalar
26 Eylül’de Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, AKP’ye karşı kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’yı “cüppeli baykuş” şeklinde hicveden Yeni Asya gazetesi çizeri İbrahim Özdabak’ı yargılamaya başladı. 19 Mart 2008 tarihinde yayımlanan ve “Huguk! Huguk! Huguk! Huguk!” ifadelerinin geçtiği karikatüründen dolayı Özdabak, “yayın yoluyla hakaret” iddiasıyla ve TCK’nın 125. maddesinden yargılanıyor. Özdabak, 25 yıllık gazetecilik hayatında ilk kez kendisine karşı bir hakaret davası açıldığını ifade etti. Karikatürle yüksek yargı mensuplarının siyasal içerikli beyanlarını eleştirmek ve hicvetmek istediğini söyleyen Özdabak, “Yargı mensupları da eleştirilebilir. Demokratik bir toplumda ve hukukun üstünlüğünü kabul eden bir devlette, hiçbir kurum ve kişi eleştiri dışında kalmamalı” diye konuştu. Özdabak, “Suç işleme kastıyla hareket etmedim. Bu sebeplerle beraatimi talep ediyorum” dedi. Avukatı da davanın düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde ele alınması gerektiğini dile getirdi. Mahkeme, yazılı savunmanın sunulması için davaya 5 Aralık’ta devam edilmesine karar verdi.
25 Eylül’de Kadıköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Başbakan Erdoğan’ı ABD Başkanı George W. Bush’un köpeği şeklinde çizerek “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” iddiasıyla yargıladığı Britanyalı kolaj sanatçısı Michael Dickinson’ı beraat ettirdi. Mahkeme, düşünceyi ifade özgürlüğünü güvence altına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesine gönderme yaptı. Mahkeme, sanığın eyleminde aşağılayıcı öğeler bulunsa da, sonuçta eserin bir “siyasi eleştiri” olduğunu söyledi.Dickinson, 12 Eylül 2006’da polisçe alıkonduktan ve Ümraniye Cezaevi’nde üç gün, Zeytinburnu Yabancılar Şubesi’nde de bir hafta tutulduktan sonra 22 Eylül’de serbest bırakılmış ve sınır dışı edilmişti.
25 Eylül’de İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, dört yıl önce yayımlanan “Kandil’de kadın bilinci Kürtçülüğü aştı” röportajı nedeniyle Hürriyet gazetesi muhabiri Sebati Karakurt ve sorumlu müdürler Hasan Kılıç’la Necdet Tatlıcan’ı “terör örgütü açıklamalarını yayımlamak” ve “terör örgütü propagandası” iddiasıyla toplam 100 bin YTL para cezasına çarptırdı. 10 Ekim 2004’te yayınlanan röportajın ardından polis Karakurt’un evini aramış, çektiği görüntüleri teslim etmesi için baskı yapmış ve gazeteciyi gözaltına almıştı. TGC ve Basın Konseyi dahil çok sayıda basın örgütü duruma sert tepki göstermişti. Kandil Dağı’nda PKK militanlarının yaşantısı ve değişen değerlerini ele alan röportaj nedeniyle açılan davada, Asliye Ceza ve Ağır Ceza Mahkemeleri arasında görev ihtilafı yaşanmıştı. Gazete avukatı Nurcan Çalışkan, röportajların PKK örgütünün bugüne kadar bilinmeyen yönlerine işaret ettiğini ve basın özgürlüğünün gereği olduğunu söyledi. Mahkeme heyeti, Tatlıcan’ı “basın ve yayın yoluyla yasadışı örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 20 bin YTL para cezasına çarptırdı; Kılıç ile Karakurt’u da hem “basın ve yayın yoluyla yasadışı örgüt propagandası yapmak” hem de “basın ve yayın yoluyla yasadışı örgüt açıklaması yapmak” iddialarıyla 40’ar bin YTL adli para cezasına mahkum etti. Kongra-Gel örgütü yöneticilerinden Murat Karayılan’la röportaj yapan gazeteci Karakurt, Kandıl Dağı’nda kadın ve erkek militanlarla da görüşmeler yapmış, yaşamlarındaki değişikliklere değinmişti.
25 Eylül’de Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemesi, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun icraatlarını karikatürüyle eleştiren çizer Muhammet Şengöz’ü tazminatla yargılamak için ceza davasının Yargıtay’da sonuçlanmasını bekleyeceğini bildirdi. Karaosmanoğlu’nun kentte yerleştirdiği ve icraatlarını anlatması için vatandaşa “Sırada ne var başkan?” dedirttiği açık hava reklam panolarına tepki gösteren çizer, bunu 21 Temmuz 2007’de yayımlanan bir karikatürle, sırtı dönük ve pantolonu inik bir yurttaşın “Sırada kim var başkan?” sözleriyle eleştirmişti. Bunun üzerine Karaosmanoğlu, Karikatürist hakkında hem ceza davası hem de 10 bin YTL tutarında bir tazminat davası açmıştı. Özgür Kocaeli gazetesinde yayımlanan karikatür nedeniyle çizer, 21 Eylül 2007 tarihinde 11 ay 20 gün hapse mahkum olmuştu. Cezası 7 bin YTL’ye çevrilen Şengöz, avukatı Suat Temoçin aracılığıyla kararı temyiz etmişti. Tazminat davasının görülmesine 25 Aralık’ta devam edilecek.
Star TV’de 24 Şubat’ta yayımlanan Popstar Alaturka Programı’nda “Eğer çocuk doğurmuş olsaydım; birileri masa başında ‘Sen bunu yapacaksın, o da bunu yapacak’ diyecek, ben de doğurduğum çocuğu toprağa vereceğim. Var mı böyle bir şey?” dediği için hakkında “halkı askerlikten soğutmak”iddiasıyla yargılanan Sanatçı Bülent Ersoy’un yargılanmasına 24 Eylül’de devam edildi. Ersoy duruşmada “Türkiye’de doğmuş, büyümüş ve vergi rekortmeni olan bir sanatçı olarak fikirlerimi özgürce ifade etme hakkım var. Eğer ölüm yerine çözüm istemek vatan hainliği ya da askerlikten soğutmak ise o anlayış meselesidir. Benim konuşmam bu şekilde algılanarak huzurunuzda bu şekilde bulunmam algılama yanlışlığındandır” dedi. Bakırköy 18. Asliye Ceza Mahkemesi, Emekli Muvazzaf Subaylar Derneği’nin de aralarında bulunduğu bazı şikayetçi kurumlardan gelecek beyanların beklenmesine karar verdi. Yargılamaya 30 Ekim’de devam edilecek.
Yazar Hasan Basri Aydın, eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e dilekçe yoluyla “hakaret ettiği” gerekçesiyle hapisle yargılanıyor. Otomatik çamaşır makinesini tamiri için ödeme yaptığı halde hizmet alamadığını savunan Aydın, yargının gereğini yapmadığını savunarak Çiçek’i savcılığa şikayet etti. Aydın’ın 8 Şubat 2007’de kaleme aldığı dilekçe nedeniyle dava açıldı. Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na gönderdiği dilekçede, “adaleti ve oturduğu koltuğu kirleten Adalet Bakanı Cemil Çiçek” ifadesine yer verdiği için Aydın hakkında, TCK’nın 125. maddesi uyarınca dava açıldı. Dava 24 Eylül’de Küçükçekmece 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nde başladı. Aydın’ın Ceylan Yayınları’ndan çıkan “Tanrıya Mektuplar” ve “Tanrıyla Polemikler” başlıklı kitaplar bulunuyor. Daha önce de Cemil Çiçek’e hakaretten yargılanan yazar, iki kez 15’er ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu davalarda verilen cezalar temyiz edilmişti.
Başbakan Erdoğan’ın, hakkında bir fıkraya yer veren Milas Önder gazetesi ve yazı işleri müdürü Melih Kaşkar’a açtığı “basın yoluyla hakaret”davasının görülmesine 23 Eylül’de Milas 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Fıkra yoluyla Erdoğan ve Gül hakkında “şerefsiz” denildiği iddiasıyla açılan davada, Kaşkar’ın iki yıl 8 aya kadar hapsi isteniyor. Mahkeme, yargılamayı 16 Ekim’de sürdürecek Gazete ortağı ve yayın yönetmeni Coşun Efendioğlu, haftada bir Cumartesi günleri okurlardan gelen fıkralara yer verdikleri hatırlatarak, “Aslında yayın politikalarımızda bu yok ve buna da dikkat ediyoruz. Dikkatimizden kaçarak da olsa yayımlanan bir fıkra için dava açılmasına gereken yoktu. Ancak fıkra tekniği açısından aslında güzel bir fıkra” dedi. Erdoğan, Günlük Evrensel gazeteci çizeri Sefer Selvi,Cumhuriyet çizeri Musa Kart, Leman dergisinden Mehmet Çağçağ ve Penguen dergileri ile Eskişehir’de çıkan Sakarya gazetesine de davalar açmıştı.
Diyarbakır’da Hakim Mehmet Yücel Kurtoğlu’nun “Rüşvet aldığı için sürgün edildiği”ni yazdıkları için tutuklanan Söz TV ve Gazetesi haber müdürü Sait Bayram ve muhabiri Fırat Avcı’nın Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde tutuksuz olarak yargılanmasına devam ediliyor. 23 Eylül’de süren yargılama Ocak 2009’a bırakıldı. Gazeteciler, tutuklandıktan sonra 20 Temmuz 2007’de tahliye edilmişti.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, Birgün gazetesinde 26 Nisan 2005’te çıkan haber yayımlanan “Müritleri Haydar Baş’a baş kaldırdı” haberi nedeniyle gazeteci-yazar Yalçın Ergündoğan hakkında verilen tazminat cezasına ilişkin kararı bozdu. Beyoğlu 4. Sulh Hukuk Mahkemesi, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı ve Kadiri Tarikati şeyhi Haydar Baş’ın “hakaret” iddiasıyla açtığı davada yazarı bin 500 YTL tazminata mahkum etmişti. Temyiz başvurusunu görüşen Yargıtay Hukuk Dairesi, “ana (ceza) davanın henüz sonuçlanmaması ve haberde dile getirilen iddiaların kanıtlayabilme hakkının sürmesi” nedeniyle kararı bozdu. Bu nedenle davaya şimdi Beyoğlu, 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 8 Ekim’de yeniden başlanacak. Yazar hakkında üç yıl hapis istemiyle açılan dava Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde en son 18 Eylül’de görüldü. Yargılamaya 29 Ocak 2009’da devam edilecek. Mahkum etmeden önce savunma veren yazar şöyle demişti: “Şimdi bir partinin genel başkanı olan Haydar Baş’ın uzun süre birlikte olduğu müritlerinin, tarikattan ayrılmalarını ve ayrılış gerekçelerini bir İnternet sitesinde ( Haydar Baş’ın Gerçek Yüzü sitesi ) yayınlamaları, haber değil midir? Bu haberin yayınlanmasıyladır ki; konu kamuoyunun gündemine taşınmış, CHP Hatay Milletvekili Gökhan Durgun tarafından da haberde vurgulanan konular TBMM gündemine taşınarak ilgili Bakanların yanıtlaması istemi ile soru önergeleri verilmiştir…”
CHP milletvekili ve emekli büyükelçi Şükrü Elekdağ’ın, açtığı davada “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere Yönelik Muamele, 1915-1916” isimli kitap nedeniyle Pencere Yayınları yetkilisi Muzaffer Erdoğdu, tercüman Ahmet Güner ve kitapta makalesi yayınlanan tarihçi Taner Akçam’ı tazminata mahkum oldu. 20 bin YTL’lik tazminat davasında Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi, 17 Eylül’deki karar duruşmasında, talebi kısmen kabul ederek 7 bin 500 YTL tazminata hükmetti. Karar temyiz edilecek.
16 Eylül’de gazeteci Cengiz Kapmaz, eski DEP milletvekili Orhan Doğan ile gerçekleştirdiği röportaj yoluyla “PKK örgütü propagandası” yaptığı gerekçesiyle 10 ay hapis ve 375 YTL de para cezasına mahkum edildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 22 Haziran 2006’da çıkan “PKK’nın Millet Meclisine girmesine izin verin” başlıklı röportajdan gazeteciyi suçlu buldu. Mahkeme, bir yıl hapisten indirdiği cezayı 10 ay hapis ve 375 YTL olarak düzenlerken, haberin yayınlandığı tarihte gazetenin sorumlu müdürlüğünü yapan Hasan Bayar’ı “basın yoluyla örgüt propagandası yaptığı” gerekçesiyle 2 bin YTL, gazetenin imtiyaz sahibi Ali Gürbüz’ü de 4 bin 138 YTL para cezasına mahkum etti. Kapmaz, “Sistemin Kürt sorunu algısının haksızlık ve rahatsızlık yarattığına dikkat çeken gazetecilere haddi bildiriliyor” dedi. Dönemin Ülkede Özgür Gündem gazetesi muhabiri olan Kapmaz hakkında, Doğan’ın, “Zübeyir Aydar başkanlığında bir siyasetçi grubu seçimlerden önce Türkiye’ye gelsin. Bağımsız aday olup Meclise girsin, Öcalan’a da ev hapsi uygulanabilir” sözleri nedeniyle TMY’nin 7/2 maddesinde düzenlenen “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla dava açılmıştı. Ceza için “trajikomik” diyen Kapmaz, kararı temyiz edecek.
16 Eylül’de Batman Ağır Ceza Mahkemesi, Kozluk İlçesi’nde güvenlik kuvvetlerinin bir araca ateş açarak içlerinde 11 yaşındaki Mizgin Özbek’in ölümüne yol açmasıyla ilgili rapor düzenleyen Batman Barosu Başkanı Sedat Özevin ve İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Şube Başkanı Ahmet Sevim’i beraat ettirdi. 5 Temmuz 2006 tarihinde yaşanan ve üç kişinin öldüğü olayla ilgili olarak insan hakları ihlallerine değinen Özevin ve Sevim, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs”ten yargılanıyorlardı. Cumhuriyet Savcısı Zeki Yalçın, hak savunucularının “mevzuatta yer almayan bir şekilde komisyon oluşturarak soruşturma makamı gibi hareket ettiklerini ancak adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun kasıt cürümlerinden olduğu, komisyonun bu kasıtla hareket ettiklerine dair delil bulunmadığı” gerekçesiyle kasıt yokluğundan sanıkların beraatini istedi. Mahkeme de bu karara uydu. “Askeri kuvvetleri alenen aşağılamak” ile de suçlanan Özevin ve Sevim’in bu dosyadan ayrılan 301 ile ilgili dosyası, izin için gönderildiği Adalet Bakanlığı’ndan henüz dönmedi. Bakanlık, 8 Mayıs’ta yürürlüğe giren 301 değişikliği gereğince mahkemenin yargılamaya devam edip etmeyeceğine karar verecek. Hak örgütlerinin raporlarını haberleştiren Batman Postası, Batman Barış ve Batman Vizyon gazetelerinin sahibi Mustafa Kemal Çelik, Vizyon gazetesi sorumlu müdürü Aytekin Dal, Barış gazetesi sorumlu müdürü Mehmet Sadık Aksoy ve Çağdaş gazetesi sorumlu müdürü Mehmet Reşat Yiğiz,Batman Petrol gazetesinden Nedim Arslan ve Mustafa Seven “Askeri kuvvetleri aşağılama” ve “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” iddiasıyla da yargılanıyorlar.
Ergenekon Operasyonu kapsamında 21 Mart sabahı İşçi Partisi (İP) Genel Merkezi’nde yapılan aramada Yargıtay’a ait kroki bulunduğu haberini yazdığı için 27 Mart’ta gözaltına alınan Taraf gazetesi muhabiri Soner Arıkanoğlu’ın yargılanmasına 16 Eylül’de Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Taraf gazetesinin 24 Mart 2008 tarihinde ve “İP’de Kuşkulu Yargıtay Krokisi” ve “Yargıtay’ı Vuracaklardı” başlıklarıyla yayımlanan haberde, İP Genel Merkezi’nde yapılan aramada bulunan CD’lerin birinde Yargıtay’ın ayrıntılı krokisinin çıktığı, AKP’nin kapatılmasıyla ilgili iddianamenin Abdullah Gül’le ilgili kısmının YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nca İP’e önceden verdiği iddiasını gündeme getirmişti. Gazeteci şimdi, “iftira”, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “gizliliğin ihlali” gerekçelerinden yargılanıyor. Arıkanoğlu’nun TCK’nın 267/1-2, 285/1-3, 288/1 maddeleri ve Basın Yasası’nın 1. maddesi uyarınca cezalandırılması talep ediliyor.
Deniz Gezmiş, Vedat Aydın ve Musa Anter’in adlarını cadde, park ve sokaklara verilmesini istediği ve PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tutukluluk koşullarını kınadığı için verilen para cezasını ödemeyerek hapse giren Mahmut Alınak, 13 Eylül’de tahliye olduktan üç gün sonra bir kez daha mahkum oldu. 4 Haziran 2006’da Kafkas Üniversitesi Öğrenci Derneği’nce düzenlenen “Demokrasinin Öncelikleri” konulu panelde yaptığı konuşmada, Alınak, kamuoyunu sivil itaatsizlik eylemleri yapmaya çağırmıştı. Bu konuşma nedeniyle Kars Sulh Ceza Mahkemesi, Alınak’ı 16 Eylül’de “suç ve suçlu övmek” suçlamasıyla üç ay hapse, “kanunlara uymamaya tahrik”iddiasıyla da 60 gün asli para cezasına mahkum etti. TCK’nın 215. maddesinden verdiği üç aylık hapis cezasını 2 ay 15 gün hapse indirdikten sonra bin 500 YTL adli para cezasına dönüştüren mahkeme, TCK’nın 217. maddesinden verdiği 60 günlük adli para cezasını da bin YTL’ye çevirdi. Alınak’tan, iki bilirkişi raporu karşılığında 760 YTL tahsil edilmesine de karar verildi. Tekrar hapisle yüz yüze kalan Alınak, “Şimdi de özgürlüğümü parayla satın almayacağım ve gidip hapis yatacağım. Özgür bedel istiyor, ben de bu bedeli sivil itaatsizlikle ödemeye çalışıyorum” dedi.
12 Eylül’de Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi Savcısı, 20 Ekim 2007’de yayımlanan “Fethullah Gülen Mikrobu” başlıklı makalesiyle Fethullah Gülen’e “hakaret ettiği” iddiasıyla Cumhuriyet gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek için 4 ay ile 2 yıl 8 ay arasında hapis cezası istedi. Gazetecinin avukatı Bülent Utku, müvekkilinin gazetedeki yazısında kullandığı “mikrop” kelimesinin bozulma, yayılma anlamında kullanıldığını, ulusal futbol takımı ve tarikat ilişkilerini ele alan yazıda 15 kez ismi geçen Gülen’in adının önünde ya da arkasında rencide edici söz bulunmadığını savunarak, “Mikrop sözcüğü bir yayılma ve futbola müdahale anlamı içermektedir” dedi ve şikayetçi tarafla uzlaşmak istemediklerini söyledi. Esas Hakkındaki mütalaasında Çakırtaş, “hakaret” suçunu düzenleyen TCK’nın 125/2-4 maddeleri uyarınca ceza istedi. Mahkeme, Arcayürek’in avukatına, mütalaaya karşı savunmasını hazırlaması için 27 Mart 2009’a kadar süre tanıdı.
Adalet Bakanlığı, Şırnak’ın Uludere İlçesi’nde 11 PKK’linin öldürüldüğü operasyonla ilgili iddiaları dillendiren DTP eski genel başkanı Nurettin Demirtaş ve eski genel başkan yardımcısı Selma Irmak hakkında TCK’nın 301. maddesinden yürütülen yargılamayı durdurdu; bu iddiayı dile getirmenin düşünce özgürlüğü olduğunu bildirdi. Demirtaş ile Irmak, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “Cumhuriyeti ve askeri kuvvetleri alenen aşağılamak” iddiasıyla 301/1-2. maddesi uyarınca beşer yıl hapis istemiyle yargılanıyorlardı. Kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin 2. fıkrasının AİHM tarafından yapılan yorumunda, düşünce ve ifade özgürlüğünün sadece toplumda beğenilen, kabul gören, zararsız veya kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil, kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için geçerli sayılması, bunun demokratik bir toplumun olmazsa olmaz unsurlarından çok seslilik ve hoşgörünün gereği olduğu hatırlatıldı.
Malatya’daki Zirve Yayınevi katliamını araştırırken, sanık Abuzer Yıldırım’ın cep telefonuyla Kartal Cumhuriyet Savcısı Refik Hakan Başverdi’yle mesajlaştığını yazan dokuz gazeteci hapis istemiyle yargılandıkları davada beraat etti. Başverdi’nin şikayetiyle Zaman gazetesinden Mustafa Erkan Acar ve Sedat Güneç, Vatan’dan Kemal Göktaş, Milliyet’ten Gökçer Tahincioğlu, Hürriyet’ten Oya Armutçu, Aslı Sözbilir ve Ali Dağlar,Akşam’dan Ersin Bal ve Cumhuriyet’ten Hilal Köse hakkında 3 yıl 6’şar ay hapis istemiyle dava açılmıştı. 11 Eylül’de Kartal 2. Asliye Ceza Mahkemesi, suç iddiasına konu olan yayınları haber özgürlüğü kapsamında gördü ve yargılanan gazetecilerin ayrı ayrı beraatlerine karar verdi. Duruşma savcısı Doğan Kaptan da esas hakkındaki mütalaasında, 31 Ocak’tan bu yana tutuksuz sanık olarak yargılanan haberciler için beraat kararı istedi. Cumhuriyet Savcısı Nazmi Mardinoğlu’nun kaleme aldığı iddianamede, dokuz habercinin TCK’nın 125/1-4. maddesi uyarınca cezalandırılması talep ediliyordu.
Hakkari’de yayım yapan Yüksekova Haber gazetesi Yayın Yönetmeni Erkan Çapraz hakkında iki ay içinde başlatılan beş soruşturmanın, biri 301. maddeden olmak üzere üçü takipsizlikle sonuçlandı. Çapraz, iki ay içinde hakkında “Türkiye Cumhuriyeti Askeri Teşkilatını Alenen Aşağılama”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve propagandası yapmak” iddiasıyla Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’nca beş soruşturma başlatıldığını, bunlardan üçünün takipsizlikle sonuçlandığını bildirdi. Çapraz, soruşturmaların gazeteye ait İnternet sitesinde “Kürt illerinin asıl isimleri”,”Dağlıca komutanı görevden alındı (ses kaydı)”, “Aktütün baskını görüntüleri”, “Dağlıca görüntüleri” haberleri ve Erkan Çapraz’a ait “Kürtler Newroz Ateşi” başlıklı makalenin yayımlanması üzerine açıldığını söyledi.
Bakırköy 16. Asliye Ceza Mahkemesi, Yeni Asya gazetesi sorumlu müdürü Faruk Çakır’ı, gazetenin 23 Haziran 2007 tarihli sayısında yer verilen “Danıştay soruşturması genişletiliyor” başlıklı bir haber nedeniyle TCK’nın 285. maddesi uyarınca ve “Soruşturmanın gizliliğini ihlal” iddiasıyla yargılıyor. Yargılamaya 2 Aralık’ta devam edilecek.
Kürt siyasetçi Orhan Miroğlu, bağımsız milletvekili adayı olduğu 22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri sırasında Mersin’deki seçmenlerine Kürtçe konuştuğu gerekçesiyle mahkum oldu. Eylül ortasında Mersin 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Miroğlu’yla ilgili gizli tuttuğu mahkumiyet kararının “açıklanmasının geri bırakılmasına” ve beş yıl süreyle “denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına’ karar verdi. Mahkeme, Seçim Kanunu’nun 58, 60 ve 61. maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle mahkumiyeti istenen Miroğlu’nu suçlu buldu. “Kürtçe propaganda” gibi bir kasti suç işlemesi halinde mahkeme, açıklanmasını geri bıraktığı hükmü, yani cezayı açıklayacak ve infaz edecek. Bu beş yıllık süre içerisinde Miroğlu’nun Kürtçe propaganda yapmaması halindeyse ceza ortadan kalkacak. Kararın “beş yıl süreyle Kürtçe konuşmasının yasaklanması anlamına geldiğini ve tepesinde Demokles’in kılıcı gibi duracağını açıklayan Miroğlu “duruşmada bulunamadığından cezayı temyiz de edemediklerini ve kararın böylelikle kesinleştiğini” belirtti. Miroğlu, AİHM’e başvurabileceğini söyledi.
Büyük Birlik Partisi (BBP) Ankara İl yöneticileri, 6 Eylül’de yayımlanan “Ah Ahparik” başlıklı yazısından dolayı gazeteci Ahmet Altan ve Taraf gazetesi Sorumlu müdürü ve yetkilisi Adnan Demir hakkında TCK’nın 301. maddesinden suç duyurusunda bulundu. 12 Eylül’de gündeme gelen şikayette, “İttihatçılar insafsız bir soykırım gerçekleştirdiler” diyen yazar Altan’ın 1915 olaylarıyla “Türk milletini soykırımcı, vahşi, ahlaksız göstermeyi amaçladığı” iddia ediliyor.
Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Ülkede Özgür Gündem gazetesi için kaleme aldığı “Kadrolu Katiller” yazısı nedeniyle TCK’nın 301. maddesinden yargıladığı gazeteci Sinan Kara’nın dosyanın Adalet Bakanlığı´ndan geri dönmesini bekliyor. Bakanlık, izin verirse mahkeme yargılamasına devam edecek, yoksa dava düşecek. Gazetenin 22 ve 26 Eylül 2006 tarihli nüshasında yayımlanan “Kadrolu Katiller” ve “Kışla Partisi” başlıklı yazılarında “basın yolu ile devletin askeri teşkilatını aşağıladığı” gerekçesiyle gazeteci Kara hakkında iki ayrı dava açılmıştı.
Sanatçı Ferhat Tunç, “Yeniden Özgür Gündem” gazetesine yazdığı “Bir Devrimci Leyla ve Bir Şarkı” başlıklı yazıda “Adliyeyi tahkir ve tezyif”ettiği iddiasıyla yargılanıyor. Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 19 Ocak 2004’te çıkan ve “Derin Yargı”dan söz eden yazıdan sanatçı ve yurtdışında yaşayan sorumlu müdürü Mehmet Çolak’ı hapis istemiyle yargılıyor.
9 Eylül’de Adalet Bakanlığı’nın, “Türkiye Yanlış Yaptı” yazısıyla devletin geçmişteki sosyal politikalarını eleştiren Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Boğatekin hakkında açılan davaya devam edilmesine gerek görmediği öğrenildi. Boğatekin, bakanlığın yargılamaya konu yazının “düşünce açıklamasından ibaret olduğu”na kanaat getirerek yargılama izni vermediğini söyledi. Boğatekin, “Devlet yanlış yaptı. Nerde ve Ne zaman? Dün, Doğu ve Güneydoğu’da. Sonra da İstanbul’da. Maraş’ta, Sivas’ta. Bugünse, Trabzon’da, İstanbul’da, Mersin’de ve Güneydoğuda” dediği için Gerger Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyordu.
DİHA Van muhabirleri Oktay Candemir ve Ercan Öksüz, geçen yıl yaptıkları “Zilan Katliamı’nın Tanığı Konuştu” başlıklı röportaj nedeniyle 9 Eylül’de “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla yargılanmaya başladılar. Van 2. Asliye Ceza Mahkemesi, habercileri üçer yıla kadar hapis istemiyle yargılamaya 6 Kasım’da devam edecek. Gazeteciler, Van’ın Erciş İlçesi’nde yer alan Zilan Deresi’nde 1930 yılında yaşanan katliamın 94 yaşındaki tanığı Kakil Erdem’ın tanıklığını haberleştirmişti. Eylül 2007 sonunda basında yer bulan haberde olaylar yaşandığı sırada 17 yaşında bir genç olan Erdem’in Kündük Köyü’nde oturduğu ve yaşananların tek tanığı olduğuna da yer verilmişti. Haberde, söz konusu tanıktan, insanlara işkence yapılmasına yönelik çok ağır ifadeler aktarılıyordu. Askerlerin 35 yakınını öldürdüğünü iddia eden Erdem, tanıklığında hamile kadın ve üç akrabasına yönelik yapıldığı iddia ettiği muameleyi anlatıyordu.
Vicdani retçi Erkan Bolot ile yapılan ve 10 Ekim 2005’te yayımlanan”Savaşların İnsan Kaynağını Kurutalım” başlıklı söyleşi nedeniyle Birgüngazetesi Pazar Eki editörü Gökhan Gençay ile sorumlu müdürü İbrahim Çeşmecioğlu hakkında açılan davanın görülmesine 23 Ekim’de görülecek. Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, TCK’nın 318. maddesi uyarınca iki gazeteciyi üç yıl hapisle yargılıyor. Gazeteci Perihan Mağden’e, Radikal gazetesinde yayımlanan “Şimdi Vicdani Ret” başlıklı yazısından yargılanıyor. Vicdani retle ilgili haber ve röportajları nedeniyle Ülkede Özgür Gündem gazetesi muhabiri Birgül Özbarış toplam 21 yıl hapsi istemiyle yargılanıyor. Gaziantep 2. Asliye Ceza Mahkemesi Savcısı, “Anne beni askere yollama” başlıklı makale nedeniyle Çoban Ateşi gazetesi sahibi Yasin Yetişgen’in “halkı askerlik soğutma” iddialarından cezalandırılmasını istedi.
Türkiye devrimci hareketi liderlerinden Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’nın mücadelesinin konu edildiği bir köşe yazısı yayınlayan haftalık Atılım gazetesine “suç ve suçluyu övmek”suçlamasıyla dava açıldı. 68 hareketinin 40. yılında Gezmiş, Çayan ve Kaypakkaya, yargı tarafından “suçlu” görülmeye ve TCK’nın 215. maddesi kapsamına sokulmaya devam ediyor. Atılım’da yayınlanan; Gezmiş, Çayan ve Kaypakkaya’yı anan “İbo-Mahir-Deniz Zafere kadar izinizdeyiz” başlıklı yazı da bu kapsama sokuldu ve kovuşturma konusu edildi. Gazete sahibi ve yazı işleri müdürü Sibel Bulut, İstanbul Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya 3 Kasım’da başlayacak. Suça gerekçe gösterilen yazıda, “Eski dönemde, ’71 devrimciliğinin tek bir kanalını sahiplenen sloganlarla anıldı onlar. Bugün, her üç kanalı da kucaklayan, her birinden öğrenen bir görüş açısıyla sahiplenmek gerekiyor, ’71’in yıldızlarını…” deniyor. DTP Ankara İl Yöneticisi Mehmet Şirin Karademir hakkında da, Çorum’da yapılan İbrahim Kaypakkaya anmasında yaptığı konuşmadan dolayı “suç ve suçluyu övmek”ten dava açılmıştı.
Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 6. Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivali´ndeki stend-up gösterisinde kullandığı ifadeler nedeniyle Murat Bağlı’yı, Dünden bu güne Kürt sorununun çözüm yolları¨ konulu paneldeki konuşmaları nedeniyle de hukukçu Eren Keskin’i “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla yargılıyor. TCK’nın 216. maddesi iddiasıyla görülen yargılamaya 11 Kasım’da devam edilecek.
Adalet Bakanlığı, gazeteci Hrant Dink’in sadece “Ermeni olduğu için değil soykırımı tanıdığı için katledildiğini” söyleyen yazar Temel Demirer hakkında TCK’nın 301. maddesinden açılan davaya devam edilmesini istedi. 9 Eylül’de kamuoyuna yansıyan haberle ilgili Demirer’in avukatı Şiar Rişvanoğlu,”Yargılamaya izin verilmemiş olsaydı daha özgürlükçü davranan yargıçların önü göreceli olarak açacaktı; inisiyatif kullanma olanağı ortaya çıkabilecekti. “Böyle bir kararı bekliyorduk. Avrupa Birliği, demokrasi ve yapısal reformlar ile insan haklarının masal olduğu kanıtlanmış oldu. Bir yandan Ermenistan’a maça gidiyorlar, diğer yandan üst üste dava açıyorlar.” dedi. Demirer, Hrant Dink’in katledildiğinin ertesi günü olan 20 Ocak 2007’te, Ankara Yüksel Caddesi’nde yaptığı basın açıklaması nedeniyle ayrıca “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla da suçlanıyor. Demirer’i “Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen aşağılama” iddiasıyla yargılayan Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, dosyayı 15 Mayıs’ta izin için bakanlığa göndermişti. Adalet Bakanı izin vermeseydi dosya kapatılacaktı. Demirer, Hrant Dink’in katledildiğinin ertesi günü olan 20 Ocak 2007’te, Ankara Yüksel Caddesi’nde yaptığı basın açıklamadan “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla da suçlanıyor.
“Resmi İdeoloji Kıskacında Eğitim Sistemi ve Din Eğitimi” konulu panelden sonra “Cumhuriyeti ve askeri kuvvetleri aşağıladıkları” iddiasıyla İlim ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV) Başkanı Mehmet Pamak ve Öğretmen-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi hakkında açılan dava Adalet Bakanlığı’ndan gelecek yanıtı bekliyor. Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 8 Eylül’de yapılan duruşmada dosyanın bakanlıktan henüz dönmediğini bildirdi. Yargılamayı 17 Kasım’a ertelendi.
DİHA Van Bölge Temsilcisi Sıddık Güler, DTP eski Parti Meclis üyesi Alattin Ege, DTP Çukurca İlçe Başkanı Mehmet Kanar ve Muğdat Aslan isimli kişi, “Gizli olarak yürütülen sınır ötesi kara operasyonunu deşifre ettikleri” gerekçesiyle hapisle yargılanıyorlar. Sanıklar “silahlı örgüte üye olmak”,”örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” iddialarıyla altı yıldan 12.5 yıla kadar hapis cezasıyla Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Haber için Hakkari’ye giderken gözaltına alınıp tutuklanan, 16 gün tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmasına karar verilen Güler, Eylül başında verdiği ifadede, kara operasyonunun yapıldığı süreçte çalıştığı DİHA Ajansı’nın etkin bir habercilik yaptığını, bu dönemde birçok ulusal ve uluslararası medya kuruluşunun da bilgiye erişmek için kendileriyle temas kurduğunu söyleyerek suçlamaları reddetti. Güler, DTP yetkililerinden operasyona ilişkin aldığı bilgileri Avrupa’dan yayın yapan Roj TV kanalına aktarmakla suçlanıyor. Mahkeme, delillerin incelenmesi için davayı 7 Ekim’e bıraktı.
Harun Yahya olarak bilinen Adnan Oktar, Oxford Üniversitesi profesörlerinden biyolog, düşünür, dünyada ve Türkiye’de ilgiyle okunan ve en çok satanlar listelerinde yer alan Tanrı Yanılgısı kitabının yazarı Prof. Richard Dawkins’in sitesini hazırlayanlar hakkında 8 bin YTL’lik manevi tazminat davası açtı. 3 Eylül’de Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, yazılar yoluyla Adnan Oktar’ın kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle evrimci yazara ait İnternet sitesini tedbiren kapattı.
Diyarbakır 15. Asliye Ceza Mahkemesi, içinde Türkçe-Kürtçe hikayeler bulunan bir kitabı ve organ bağışına ilişkin bir bildiriyi bastırıp dağıttıkları gerekçesiyle Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Büyükşehir Belediyesi İdari Mali Daire Başkanı Zülfi Atlı, Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Denli ve Eski Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş´ı “Türk Harfleri Kanunu’na muhalefet etmek” ve “görevi kötüye kullanmak” ile yargılıyor. Davanın görülmesine21 Ekim’de devam edecek.
Gündem gazetesinin 13 Aralık 2005 tarihli sayısında yayımlanan “301 Numara” yazısından gazeteci İrfan Uçar ve gazetenin sorumlu müdürü Hasan Bayar, Adalet Bakanlığı’nın yazılı ihbarıyla açılan davada TCK’nın 301. maddesinden yargılanıyor. Uçar ve Bayar, “Meclis, hükümet, adliye, polis ve devletin askeri kuvvetlerini aşağılamak” ile suçlanıyor. Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, dava dosyasının izin için gönderildiği Adalet Bakanlığı´ndan dönmesini bekliyor.
“Yolum Roj TV’ye düştüğü zaman huzur buluyorum. Nasıl ki Müslümanlar için Mekke, Medine kutsal ise Kürtler için de Roj TV o kadar kutsaldır” diyen DTP Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan 2 Eylül’de mahkum oldu. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, “suç ve suçluyu övmek” iddiasıyla Kalkan hakkında bir yıl hapis cezası verdi. Cezayı sanığın yargılanma sırasındaki davranışlarını dikkate alarak 10 ay hapse indiren mahkeme, sonra da 9 bin YTL’ye çevirdi.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT ve Jandarma Genel Komutanlığı’na verdiği izleme yetkileriyle ilgili haber yapan Milliyet gazetesinden Gökçer Tahincioğlu ve Vatan gazetesi muhabiri Kemal Göktaş hakkında dava açıldı. Ankara Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Görüşen’in TMY’nin 6/1 maddesinde düzenlenen “Terörle mücadelede görev yapan kamu görevlilerini hedef göstermek” iddiasıyla soruşturma başlatmasından sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı iki habercinin cezalandırılmalarını istedi. İddianamede, söz konusu kararların haberleştirilmesinin “yasaklanan bilgileri temin” anlamına geldiği belirtildi. Aynı zamanda kararı veren hâkimin isminin haberde gösterilmesinin, “hâkimin terör örgütlerine hedef gösterilmesi” anlamına geldiği ileri sürüldü. Davanın görülmesine 16 Ekim’de başlanacak.
Giresun 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, Bulancak İlçesi’nde çıkan Yıldız gazetesinin yazı işleri müdürü ve yayın yönetmeni Dursun Onur hakkında “hakaret” iddiasıyla açılan davayı Yargıtay’ın bozma kararına uyarak reddettiği 21 Ağustos’ta öğrenildi. Fiskobirlik Yönetim Kurulu eski Başkanı A. Salih Erdem’in açtığı davada Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin bozma istediği yargılamada mahkeme, “eceli gelen köpek cami duvarına işer” dediği gerekçesiyle yargılanan Onur ile ilgili davayı düşürdü.
20 Ağustos’ta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın “iftirada bulunduğu ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ettiği” iddiasıyla Fikri Sağlar hakkında açtığı, ancak emekli olacak olması nedeniyle mahkemeye öne alınması başvurusu yaptığı dosyada “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi. Basın Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Nadi Türkaslan tarafından yürütülen soruşturmada, Fikri Sağlar ile ilgili “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verildi. Büyükanıt’ın avukatının, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tazminat davasının duruşma gününün öne alınması talebine ilişkin söylediği sözlerle Büyükanıt’a “iftirada bulunduğu ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ettiği” iddiasıyla Sağlar hakkında suç duyurusunda bulunduğu anımsatıldı. Sağlar’ın iftira suçunu işleme özel kastıyla hareket ettiğine ilişkin kanıt bulunmayıp sözlerin, “görüşlerin açıklanması kapsamında kaldığı anlaşılmıştır” denildi. Bu nedenle Sağlar’a “kovuşturma yapılmasına yer olmadığına” karar verildiği kaydedildi.
Beyoğlu savcısı Muzaffer Yalçın’ın, “Atatürk’ü sevmiyorum, Humeyni’yi seviyorum” diyen Nuray Canan Bezirgan ve Kevser Çakır hakkında açılan soruşturmada takipsizlik kararı verdiği 1 Ağustos’ta öğrenildi. Savcı, gerekçe olarak “Atatürk’ün değerini korumak için özel kanunlara gerek yok” dedi.
30 Temmuz’da Mersin Sulh Ceza Mahkemesi, 6 Mayıs’ta düzenlenen “Deniz-Yusuf-Hüseyin” anmasıyla ilgili “suçu ve suçluyu övmek”iddiasıyla yargıladığı Mersin 78´liler Derneği başkanı Osman Koçak, Mersin 68´liler Derneği başkanı Selçuk Şahin Polat, Mersin 78´liler Derneği eski başkanı Ethem Dinçer´ı beraat ettirdi. Mahkeme, eylemin demokratik tepki olduğunu ve bunun yurttaşların temel hakkı olduğuna hükmetti.
Siirt ve Dicle Üniversiteleri’nde görev yapan iki öğretim üyesinin ayrı ayrı açtıkları üç davadan yargılanan 53 yıllık gazeteci Siirt Mücadele gazetesi sahibi Cumhur Kılıççıoğlu 2 bin 500 YTL tazminata ve ertelemeli bin 519 YTL adli para cezasına mahkum edildi. Siirt Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Asaf Varol’un açtığı davadan 354 gün adli para cezası karşılığında 7 bin 080 YTL adli para cezasına mahkum olan gazeteci, beş yıl süreyle “yargı denetimi” baskısıyla yaşayacak. Varol’un ceza davasının 5 Haziran’da 7 bin 080 YTL adli para cezasıyla sonuçlanması ve kararın da 2 Temmuz’da kesinleşmesini göz önünde bulunduran Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi, 30 Temmuz’da da gazeteciyi, 2 bin 500 YTL tazminata mahkum etti. Varol’un şikayetini geri çekip ardından davasını yenilemesine tepki gösteren ve mahkemeye delil olarak yeni belgeler sunan Kılıççıoğlu, mahkum olmaktan kurtulamadı. Gazeteci, hakkında dava açılmasına duyduğu tepkiyi mahkemede, “Benim bu memlekette dikilmiş bir ağacım yok. Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir ve sahipsizlerin sahibidir. Siz Cumhuriyet savcılarısınız, size belgeler de sunuyorum. Daha ne yapayım?” sözleriyle anlattı. Gazeteci sunduğu belgelerle, Varol’un Newroz Bayramı için yayımladığı mesajının vikipedia.org sitesinden alınma olduğunu, Çanakkale Şehitleri ve Şehitler Günü mesajının da Bülent Arınç’ın geçen yılki mesajından kopyalandığını iddia etti. 18 Şubat 2008’de çıkan “Üniversite’nin Kopyacı Mahmut’u” haberinde, Varol’un Siirt Kültür Kurultayı için kaleme aldığı önsözle, Elazığ Kültür Kurultayı için yazdığının aynı olması “intihal” olarak değerlendiriliyor. Varol, bunun için 10 bin YTL’lik tazminat davası açmıştı. Gazeteci karara 15 gün içinde itiraz edebilecek. 5 Haziran’da gazeteci, Siirt Eğitim Fakültesi Dekanı Cemal Ergun Çelik’in hakaret iddiasıyla açtığı diğer bir davada eski TCK’nın 482/4 maddesi uyarınca ertelemeli bin 519 YTL adli para cezasına mahkum edilmişti. 25 Mart 2005’te çıkan “Siirt Eğitim Fakültesinin Bugünkü Eksiklikleri” ve “Siirt Eğitim Fakültesinin acil çözüm bekleyen sorunları” başlıklı haberler yayımlayan Kılıççıoğlu, Çelik’in gönderdiği tekzibi eleştirdiği 25 Nisan 2005 tarihinde “Türkçe yazmasını bilmeyen yalan sever doçent”; “Sireti suretinden belli” ve “ata et, it’e ot yedirmeye hayır” ile “Dekan vekilinin eski marifetleri ortaya çıktı”, “Doçent değil mahalle kabadayısı” ifadelerinin geçtiği haber ve yazılardan yargılanıyordu. Yargıtay’ın ilk kararını bozduğu Asliye Ceza Mahkemesi, böylece ikinci yargılamada yine gazeteciyi mahkum etti (1. Bölüm Sonu).