MEDYA GÖZLEM VERİTABANI
ENGLISH
BİA MEDYA GÖZLEM / 2007 TÜM YIL
BİA Medya Gözlem 2007: Habercinin & Medyanın Bir Yılı
2007 Tüm Yıl Medya Gözlem Raporu - Habercinin & Medyanın Bir Yılı
Erol Önderoğlu - Bia Haber Merkezi 16/01/2008

BİA Medya Gözlem Masası’nın yayımladığı 2007 Medya Gözlem Raporu’na göre, çoğu gazeteci 254 kişi ve altı medya organı, düşünceyi ifade özgürlüğü kapsamında yargılandı.
Rapor, ifade özgürlüğüne yönelik ihlalleri “saldırı ve tehdit”, “gözaltı ve tutuklamalar”, “basın ve ifade özgürlüğü davaları”, “düzenleme ve hak aramalar”, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi”, “Sansüre tepkiler” ve “RTÜK uygulamaları” başlıklarıyla sunuyor.
Saldırı ve Tehditler
TGC, 22 Aralık’ta İstanbul Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanan Fenerbahçe-Trabzonspor maçında Lig TV kameramanları Ümit Kül ve Ali Demir’in polis şiddetine maruz kalmalarını kınadı. Kül savcılıktaki ifadesinde, “Maç sonunda toplantıya gidecek olanlar basın girişine yöneldi. Çevik kuvvet geldi, ‘Burada durmayın, geri çıkın’ dediler. Biraz çıktık. Bizi itiyorlardı. Kameraman arkadaşımı itince, kolunu tuttum. Bir polis gelip arkadan tekme salladı. Kamerama vurdular. Kameramı korumak için ayağımı uzatmışım. İkişer polis kollarımıza girdi. Yarım saat stadın etrafında dolaştırdılar. Orada yürürken de dövüyorlardı. Migros tribününün arka tarafında ağzıma biber gazı sıktılar” dedi.
Gazeteciler Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı ile Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok’un öldürülmesi eylemlerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda olayı kapsayan “Umut Operasyonu”na ilişkin davanın görülmesine 14 Aralık’ta devam edildi. Yargıtay’ın verdiği ikinci kez bozma kararının ardından davayı yeniden ele alan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklar ve avukatlarına esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için süre verdi. Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci, bozma öncesi mütaalasını aynen tekrarlayarak, Ekrem Baytap’ın “anayasal düzeni zorla deiştirmeye teşebbüs” suçundan müebbet ağır hapis cezasına çarptırılmasını, Mehmet Ali Tekin ve Hasan Kılıç’ın, “silahlı terör örgütünde özel göreve haiz yöneticilik yapmak” suçundan, 18 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılmalarını, Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş ve Mehmet Aydın’ın ise “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 12 yıl 6’şar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep etti. Savcı Demirci, “örgüt içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu şekilde bilgi verilmediği” gerekçesiyle Topluma Kazandırma Yasası’ndan yararlanılmasına karşı çıktı.
Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün Hürriyet gazetesi yazarı Bekir Coşkun’a koruma tahsis ettiği 10 Aralık’ta öğrenildi. Hürriyet gazetesinin de Coşkun’a camları açılmayan zırhı bir araç verdi. Yetkililerin kendisinden koruma tahsis edilmesi için başvuruda bulunmasını istediğini ifade eden Coşkun, böyle bir dilekçe veremeyeceğini bildirmesi üzerine ve talebi olmadığı halde bir koruma polisi görevlendirildiğini söyledi. Coşkun, “Polisin bir bildiği vardır. Bana nedenini söylemediler. Ben her gün tehdit alıyorum. Başbakan’a ‘Çek git’ dedikten sonra tehditler çok yoğunlaştı. Bazı gazeteler benim ve ailemin fotoğraflarını yayınlayarak hedef gösteriyor” dedi.
Muş Haber 49 gazetesi sahibi Emrullah Özbey de, Muş Milli Eğitim Müdürlüğü’nün, AKP il başkanının yeğenine ihalesiz iş vermeyen okul müdürünün sürüldüğünü iddia ettiği için tehdit edildiğini açıkladı. Gazeteci, Günlük Evrensel gazetesinde 1 Aralık 2007 tarihinde “AKP’li yeğene ihale vermeyen öğretmene sürgün” başlığıyla yayımlanan iddia nedeniyle, işyerine gelen AKP İl Başkanı’nın yakını Orhan Aşık tarafından tehdit edildiğini ileri sürerek Adliye’de suç duyurusunda bulundu. İşyerinde Aşık’ın “Bu haberi düzelteceksin. Biz Yılmazlara (daha önce gazeteciyi tehdit edenler) benzemeyiz, seni vuracağız. Muş küçük bir yer, seni buluruz. O zaman ne yapacaksın?” dediği ileri sürüldü. Özbey, savcı Halit Tunç’a ifade verdikten hemen sonra Adliye çıkışında bir kez daha Aşık’ın ölüm tehditlerine maruz kaldığını açıklayarak bir daha şikayetçi oldu. Gazeteci, birlikte Adliyeden ayrıldığı avukatı Nurettin Tanış’ı tanık olarak gösterdi.
DTP’nin “Yeter Artık” sloganıyla 17 Kasım’da Van’da yaptığı mitingde, PKK lideri Abdullah Öcalan posteri açan göstericilere polis müdahale etti. Göstericilerin taşlı ve sopalı cevap vermesiyle iki polis ve Kanal D muhabiri İhsan Yıldız yaralandı. Olaylar sırasında 25 kişi gözaltına alındı.
Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Agos gazetesi yayın yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesi öncesinde “ihmalleri bulunduğu” gerekçesiyle iki jandarma görevlisi (O.Ş. ve V.Ş.) hakkında dava açtığı 9 Kasım’da öğrenildi. Savcılık, Hrant Dink’in 19 Ocak’ta öldürülmeden önce cinayet planlarıyla ilgili bilgileri olduğu halde harekete geçmedikleri ve ihmallerinin bulunduğu” gerekçesiyle kovuşturmalık olan iki görevliyle ilgili dosyayı Trabzon Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Dink Ailesi avukatlarından Erdal Doğan, dava açılan kişilerden V.Ş’in daha önce cinayet davasını ele alan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce tanık olarak ifade vermeye çağrıldığını, ancak kendilerinin bu kişinin daha sonra dinlenmesi için talepte bulunmaları üzerine V.Ş’nin daha sonra dinlenmesine karar verildiği söyledi.
7 Kasım’da, Sabah gazetesi spor muhabiri Deniz Derinsu ile foto muhabiri Oğuz Yörük, Fenerbahçe-PSV maçı bitiminde İstanbul Kadıköy’den ayrılırken bazı taraftarlarca önleri kesilerek bıçakla saldırıya uğradılar. Saldırıyı protesto eden TGC, “suçluların cezasını çekeceğine inanıyoruz” dedi.
İstanbul Katılımcı Maltepe gazetesi sahibi ve yazarı Mehmet Kara, kaleme aldığı “Olur mu, Böyle Olur mu?” yazısı nedeniyle Şehit Anaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği üyeleri ve çevresinin hedefi oldu. 1 Kasım 2007’de yayımlanan yazısında Kara, DTP binalarına yönelik saldırılara ve marketlerin yağmalanmasına tepki göstererek, “Halk zaten “terör mitinglerine” ve “Cumhuriyet mitinglerine” katılımı da sağlamıyor” dedi. Kara, “Mitinglerde Kürleri ve DTP’yi hedef alanlar, ABD Konsolosluğu ya da İncirlik Üssünü neden hedef almadığını düşünmeden edemiyor insan” diye yazdı. Daha önce 20 kadar kişinin gazeteyi basarak ilçeyi terk etmesi yönünde tehdit ettiklerini açıklayan Kara, 28 Kasım’da bir grubun daha onlarca polis eşliğinde büroya gelerek tehditlerini sürdürdükleri ve iki sayfalık bir bildiri bıraktıklarını söyledi.
Yunanistan’ın Mega TV kanalının Türkiye muhabiri ve İho gazetesi Yayın Yönetmeni Andreas Rombopulos, 5 Kasım’da Beyoğlu Tel Sokak’ta bulunan bürosunun önünde, kimlikleri henüz belirlenemeyen iki kişinin saldırısına uğradı. Saldırı sonucu kolunda kırıklar tespit edilen ve başına dikiş atılan İstanbullu Rum gazeteci, kendi imkanlarıyla Alman Hastanesi’ne giderek tedavi oldu.Rombopulos, “Herkesin aklına gazeteciliğim nedeniyle saldırıya uğradığım geliyor. Ben buna rağmen sebep bulamıyorum. Bu bana mantıksız geliyor” dedi.Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) saldırıyı kınadı.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Sözcüsü ve yayıncı Necati Abay’ı, Hrant Dink’in öldürüldüğü 19 Ocak gününün akşamında yaptığı “Bir Gazeteci Daha Katledildi, Hrant Dink’i İyi Çocuklar Katletti” başlıklı yazılı açıklama nedeniyle ölüme tehdit eden 20 yaşındaki Mert Şahin, yargılanmaya başladı. 30 Ekim’de Sultanahmet 8. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın “Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanarak tehdit etmek” ve “İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engellemek”ten yargılanması yönündeki talebi geri çevirdi. Mahkeme, girişimin Sultanahmet Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılması gerektiğini bildirdi. Yargılamaya 6 Şubat 2008’de devam edilecek.
Hrant Dink cinayeti öncesi ve sonrasında ihmalleri bulunduğu gerekçesiyle şikayet edilen yedi Emniyet görevlisiyle ilgili Trabzon Valiliği İl İdare Kurulu’nun verdiği yargılanmama kararına karşılık Bölge İdare Mahkemesi’nde yapılan itirazın da sonuç vermediği 29 Ekim’de öğrenildi. Karara göre Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, Trabzon Eski Emniyet Müdürü Reşat Altay, Engin Dinç, Faruk Sarı, Ercan Demir, Özkan Mumcu ve Mehmet Ayhan ve azmettirici Erhal Tuncel ile yaptığı telefon görüşmesinde katledilen gazeteci için “Gebermişse gebermiş” diyen Muhittin Zenit yargılanmayacak. Dink ailesi avukatlarından Fethiye Çetin, “Yargıya etkili bir başvuru yolundaki olanaklar giderek kısıtlanıyor” dedi.
Le Monde gazetesi muhabiri Guillaume Perrier’in bilgisayarı 28 Ekim akşamı Kuzey Irak dönüşünde Habur Sınır Kapısı’nda didik didik arandı. Bilgisayarı ve diğer haber malzemelerinin en ince ayrıntısına kadar arandığını ve gümrükte dört saat süreyle tutulduğunu söyleyen Perrier, yetkililerinin “haber kaynağı” güvencesini umursamadıklarını ifade etti.
Güneydoğu’da röportajlar yaptıktan sonra iki meslektaşıyla Kuzey Irak’a geçmek isteyen Capa Ajansı kameramanı Marc de Banville, 24 Ekim sabahı Habur Gümrük Kapısı’nda kasetlerini izletmeyi reddettiği için gümrük görevlilerinin saldırısına uğradı. Saldırıda Banville’nin gözlüğü kırılmış ve kamerasına el konmuştu.
21 Ekim’de, Zaman gazetesi Erzurum muhabiri Oğuz Selim Karahan, bir haber için gittiği Erzurum Numune Hastanesi’nde polis ve özel güvenlik görevlilerinin saldırısına uğradı. Hastanede polisin bazı vatandaşları darp ettiği ihbarı üzerine hastaneye giden Karahan, acil servis içerisinde görüntü çekerken saldırıya uğradı. Jopla darp edilen Karahan’a polis biber gazı sıktı. Polisin çember içerisine sıkıştırdığı Karahan, aldığı darbeler sonucu Erzurum Palandöken Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Karahan, burada yapılan ilk müdahale sonrası Atatürk Üniversitesi Aziziye Araştırma Hastanesi’ne sevkedilerek tedavi altına alındı.
İstanbul Valisi Muammer Güler’in, Hrant Dink cinayet davasının görüldüğü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebine rağmen, Vali Yardımcısı Ergun Güngör’ün odasında gazeteciyi uyaran iki istihbaratçının kimlikleriniaçıklamadığı 14 Ekim’de öğrenildi. Vali Güler’in mahkemeye gönderdiği 27 Eylül 2007 tarihli iki sayfalık cevabi yazısında, öldürülmeden önce gazetecinin haddimi bildirdiler” dediği iki kişinin, Valilik görüşmesinde kamuoyunda gelen tepkiler nedeniyle dikkatli olmasının tavsiye edildiğini savundu.
8 Ekim’de Beytüşşebap Sulh Ceza Mahkemesi, öldürülen bir PKK’linin ilçedeki cenaze töreninde “Abdullah Öcalan lehine slogan atanları tespit etmek” için cenaze haberini yapan Doğan Haber Ajansı (DHA) muhabiri Emin Bal’ın bant kayıtlarına el koymak için işyerinin aranmasını istedi. Polis, Bal’ın bürosunu basarak CD’lere tutanak karşılığında el koydu. Olay, Temmuz 2006’dan bu yana Emin Bal ve ilçedeki gazetecilerin karşılaştıkları beşinci “haber kaynaklarına yönelik ihlal” oldu.
3 Ekim gecesi, İstanbul Taksim’de bulunan Gündem gazetesine “bomba ihbarı` yapıldı. Gazete bürosuna gelen ancak büroda kimseyi bulamayan polisler güvenlik gerekçesiyle sabaha kadar binanın önünde bekledi. Sabah saat 8.30`da büroya gelen Gündem gazetesi idare görevlisi Salih Sezgin , içeri girmek isteyen polisleri arama izinleri olmadığı için içeri almadı.
Hrant Dink cinayetiyle ilgili 1 Ekim’de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ikinci duruşmasında gazetecinin katil zanlısı O.S., “Yasin Hayal bu işi yapmam için beni zorladı. Korkumdan nasıl olduğunu anlamadım, Hrant Dink’i vurdum. Kendime geldiğimde dayımdaydım. Gece uyuyamadım, pişmanım, ailesi olduğunu bilmiyordum bilsem vurmazdım” dedi. O.S.; Tuncay Uzundal ve Yasin Hayal’in cinayeti organize ettiğini kendisininse cinayeti engellemek için çaba sarf ettiğini anlattı. O.S., Hayal’in cesaret vermesi için kendisine iki tane extasy hapı verdiğini, cinayet sabahı önce esrar sonra da bu hapları içtiğini söyledi. Dink ailesinin avukatları Muhittin Zenit ile Tuncel arasında geçen konuşmayla ilgili şikayette bulundu. Halis Egemen, Yaşar Cihan, Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Zeynel Abidin Yavuz, Ersin Yolcu, Ahmet İskender, Mustafa Öztürk, Tuncay Uzundal, Salih Hacisalihoğlu, Alper Esirgemez, İrfan Özkan, Osman Alpay, Erbil Susaman, Numan Şişman, Şenol Akduman, Veysel Toprak ve Hayal’ın eniştesi Coşkun İğci’nin yargılandığı davaya 11 Şubat 2008’de devam edilecek.
19 Ocak 2007’de öldürülen Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink’in katil zanlısı O.S’nin, Samsun Terörle Mücadele Şubesi’nin çay ocağında jandarma ve polislerle birlikte çektirdiği bayraklı görüntülerle ilgili iki emniyet görevlisinin yargılanmasına başlandı. Samsun 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 28 Eylül’de görülmeye başlayan dava, ilk duruşmaya katılmayan Terörle Mücadele (TEM) şube müdür vekili Metin Balta ile komiser İbrahim Fırat’ın ifadelerinin alınması ve taleplerin değerlendirilmesi için ilieri bir tarihe bırakıldı. Dink ailesinin avukatı Bahri Bayram Belen’in, Balta ve Fırat hakkında açılan dava dosyasının İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen cinayet dosyasıyla birleştirilmesin istedi. Ayrıca Belen, Hrant Dink’in ailesinin de duruşmaya müdahil olarak katılmasını istedi.
Van’da 22 Eylül’de saldırıya uğrayan Hakkari İl Sesi Gazetesi sahibi Kasım Çiftçi’nin (46) gazetecilik mesleği nedeniyle değil ailesel bir sorun kapsamında hedef alınarak öldürüldüğü anlaşıldı. Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü’ne bağlı cinayet masası ekipleri cinayetten birkaç gün sonra, gazetecinin yakınları olduğu açıklanan A.B. ve G.A. isimli katil zanlıları yakalanarak gözaltına aldı. Nişanlı çift olan bu kişiler, olay yerinde yaptırılan tatbikatın ardından “insan öldürmek” suçlamasıyla tutuklandılar.
Türkücü İsmail Türüt ve söz yazarı Arif Şirin (Ozan Arif), haklarında açılan soruşturma kapsamında ifade verirken türkücünün “sevenlerim” dediği korumaları, soru soran bir gazeteciyi “dikkatli ol” diyerek tehdit etti. 19 Eylül’de adliye çıkışında Türüt’e “Yanınızdakiler korumanız mı?” diye soran Radikal muhabiri Serkan Ocak’ı, aynı koruma parmağıyla işaret ederek, ‘dikkatli ol’ diye tehdit etti. Türüt bu soruya “Aman sakın ha, koruma yok. Onlar benim arkadaşlarım, sevenlerim” diyerek karşılık verdi.Şirin 20 Eylül’de FOX TV’de yayımlanan Objektif programında “Plan Yapmayın Plan” türküsü ve klibini ilk kez kamuoyuna duyuran Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu’na yönelik tehditlerini sürdürdü. Şirin, “Ali Bayramoğlu’nun bu işe yaklaşımını yadırgadım. Öyle bir iklimde böyle bir yazar ne arıyor. Bu camianın bu yazarı mercek altına alması gerekir” dedi. Bayramoğlu, Hrant Dink cinayetinin çözülmesinin önemine işaret eden 4 Temmuz 2007 günkü “Hayatımız Tehlikede” yazısından sonra aldığı “Böyle yazmaya devam edersen sonun Hrant Dink gibi olacak” yazılı elektronik posta (e-mail) mesajını savcılığa taşıdı.
Dink Ailesi avukatları, Trabzon Valiliği’nin İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin hazırladıkları rapora dayanarak, Hrant Dink cinayetinde ihmalleri bulunmadığı gerekçesiyle, Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, Trabzon Eski Emniyet Müdürü Reşat Altay, Engin Dinç, Faruk Sarı, Ercan Demir, Özkan Mumcu, Muhittin Zenit ve Mehmet Ayhan hakkında soruşturma izni verilmemesi kararına itiraz etti.
Radikal gazetesi yazarı Türker Alkan, hafızalarda post-modern darbe olarak kalan 28 Şubat sürecinden önce elektronik posta yoluyla aldığı tehditlerin 22 Temmuz seçimlerinden sonra yeniden başladığını yazdı. 6 Eylül’de yayımlanan yazısında Yazar, “22 Temmuz’dan sonra kızgın ve tehditkâr iletiler yeniden boy gösterdi. Geçenlerde aldığım bir iletide polis olduğunu iddia eden biri ‘vatan haini olduğumu’, ‘kafama iki defa sıkacağını’ söylüyordu” dedi. Yazı, “Kim bilir, gerçekten polis miydi? Fakat, polis olmasa bile bu zihniyette birinin polis rolünü benimsemesi neyi ifade eder dersiniz?” şeklinde devam ediyor.
Başbakan Erdoğan, Hürriyet gazetesindeki köşesinde Abdullah Gül için “O benim Cumhurbaşkanım Olmayacak” diye yazan Bekir Coşkun’un sözlerini ağır bir dille eleştirdi. Kanal D’de 20 Ağustos’ta “Arena” Programı’na katılan Başbakan, Coşkun’un sözlerine, “Maalesef edep adap bilmeyenler de var. Bunu diyenler önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkması lazım,” şeklinde yanıt verdi. Hürriyet gazetesi başyazarı Oktay Ekşi, “Sayın Başbakan’a birileri sormalıdır: ‘Babanın çiftliğinden mi kovuyorsun Bekir Coşkun’u?’ diye…” şeklinde tepki gösterdi. TGC başkanı Orhan Erinç de, Başbakanın sözlerini, “talihsiz ve yersiz” olarak değerlendirdi. Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki ise, Başbakanın, Coşkun’u değil, “kişiselleştirmeden bir anlayışı eleştirdiği”ni savundu.
Diyarbakır’da çıkan Kulp Haber gazetesi muhabiri Ahmet Ün, bir haberinde hastalıklara neden olan su sorununa çözüm bulunmamasını eleştirdiği için Belediye başkanı Mahmut Zengin’in ölüm tehdidi ve hakaretlerine maruz kaldığını savunarak Ağustos başında suç duyurusunda bulundu. Tunceli’de Köy Hizmetleri’ne ait bir tankerin eski belediye başkanı Hasan Korkmaz’a ait petrol istasyonuna benzin boşaltmasını haberleştiren Tunceli Emek gazetesi bürosu 3 Ağustos’ta baskına uğradı. Hasan Çakıcı adlı şahsın büroya gelerek gazete çalışanlarını tehdit ettiği, arbedeye neden olan bu kişinin çevreden gelen vatandaşların yardımıyla dışarı çıkarılmasıyla bu kez Hasan Korkmaz’ın kardeşinin büroyu basarak tehditler savurduğu iddia edildi.
Haftalık Agos gazetesi haber müdürü Aris Nalcı, gazeteye yönelik elektronik posta (e-mail) yoluyla gönderilerin tehditlerin azalmaya başlasa da sürdüğünü söyledi. Lise son sınıf öğrencisi R.D., gazetenin Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinden bir gün sonra gazeteye tehdit mesajı gönderdiği gerekçesiyle 2 Ağustos’ta tutuklandı. Şişli Cumhuriyet Savcılığı’na çıkarılan R.D. ilk ifadesinde, “O mesajı bir anlık cahilliğimden gönderdim” dedi. R.D. daha sonra Bayrampaşa Cezaevi’ne gönderildi.
Adana Bölge gazetesi, “seçim öncesin CHP’ye oy verilmemesi için çaba gösterdiğini, bu yüzden CHP’yi eleştirme hakkına sahip olmadığını” yazdığı bir grubun saldırısına uğradı. Genel Koordinatör Nevzat Uçak’la görüşmek için gazete bürosuna gelen 20 kadar kişi, gazetenin 29 Temmuz sayısında, “genel merkez önündeki gösterinin fiyasko olduğuna” yer veren haber ve 30 Temmuz’da da kendilerini eleştiren “Soros çocukları” başlıklı habere tepki gösterdi. CHP’nin muhalifleri, bürodaki gazete çalışanlarına yönelik hakaretlerde bulundu, buna tepki gösterilmesi üzerine de çalışanları tartakladı. Uçak, “Seçim öncesinde ‘CHP’ye oy vermeyin’ diyen ve afiş asan, gazeteye ilan veren ve bu yönde çalışan grubun seçimden sonra ‘Baykal istifa’ demeye hakları olmadığını yazdık, büromuzu bastılar” dedi. Çukurova Gazeteciler Cemiyeti, bir açıklamayla saldırıyı kınadı.
Özgür Hayat gazetesi ve “yüzde 52 Öfke” dergisi sorumlu yazı işleri müdürü Sinan Tekpetek, 26 Temmuz akşamı Taksim’de bir polis aracına bindirilerek kaçırıldığını, araçla götürüldüğü ıssız bir yerde sürekli hakaret, ölüm tehditleri ve şiddete maruz kaldığını ve Karaköy’e yakın bir yerde araçtan atıldığını iddia etti. RSF, “Gazetecinin mesleki faaliyetlerden mi yoksa polis şiddetine karşı çıktığı için hakkı açılan bir başka dava nedeniyle mi şiddete maruz kaldığı henüz tam yanıt bulmadı” dedi. İHD İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması yapan Tekpetek, saldırı nedenini bilmediğini ancak dergi faaliyetlerinden veya daha önce 2005 yılında bir “polis şiddeti” uygulamasına tanıklık ettiği için hakkında açılan davaya bağlı olabileceğini ifade etmişti. Tekpetek, 31 Temmuz’da Beyoğlu Cumhuriyet Savcısı Enver Dikilitaş’a ifade vermişti ancak suçluların tespiti yönünde gelişme yaşanmadı.
13 Temmuz’da Profesyonel Haber Kameramanları Derneği, Ankara’da 500 bisikletli çocukla organize ettiği “Durmak yok, yola devam” isimli seçim propagandasını izleyen Kanaltürk televizyonu haber ekibinin AKP taraftarlarınca fiziki saldırıya uğradığını açıklayarak olayı kınadı. Kameraların kırıldığı, gazetecilere ait kasetlere de el konulduğu saldırıda, muhabir Duygu Kayacık ve kameraman Müjdat Genç da hedef oldu. Açıklamade, “Demokrasinin en büyük kazanımı olan seçim sürecinde demokrasiye ve özgür basma yapılmış saldırının sorumluların bir an önce bulunarak yargı önüne çıkarılmasını talep ediyoruz” denildi.
13 Temmuz’da, Dink ailesi avukatları, Samsun Cumhuriyet Savcılığı’nın Hrant Dink’in katil zanlısı O.S.’yi yakaladıktan sonra yakın ilişki kuran Emniyet ve Jandarma görevlilerle ilgili verdiği takipsizlik kararına itiraz etti.
Hukukçu Fethiye Çetin, 3 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında, Hrant Dink cinayeti sanıklarıyla ilişkileri ortaya çıkan ve cinayet bilgisini aldığı halde önlem almayan tüm jandarma ve polis görevlilerinin “icrai ve ihmali” hareketleri nedeniyle TCK’nın “bağlantılı suç” başlıklı 83. maddesi uyarınca cinayet davasından yargılanmalarını istedi.
Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili açılan 18 sanıklı davada müdahil avukatlar, tutuklu sanıklar Salih Hacısalihoğlu, Osman Alpay, İrfan Özkan ve Veysel Toprak’ın 2 Temmuz’daki ilk duruşmada tahliye edilmesine itiraz etti. Bir üst mahkeme olan İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 9 Temmuz’da yapılan itirazda, “Bu davada aydınlatılması gereken temel ve kritik konular, tahliye olan bu sanıkların eylemlerinde saklı” denildi.
RSF, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Hrant Dink cinayetine “arkadaşlık üzerine kurulu bir grubun” neden olduğunu bildirmesine tepki gösterdi. RSF, “Rapor, güvenlik kuvvetleri temize çıkarmayı amaçlıyor. Asıl yanıt bulması gereken soru, Emniyetin Kasım 2006’dan beri ilişkisini kestiğini açıkladığı Erhan Tuncel’in duruşmada ‘Dink’e karşı bir saldırı düzenleneceğini Emniyete ihbar ettim’ dediği halde neden uyarıların göz ardı edildiği” dedi.
2 Temmuz’da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Hrant Dink cinayetine karışmakla suçlanan Salih Hacısalihoğlu, Osman Altay, İrfan Özkan ve Veysel Toprak’ın tahliyesine karar verdi. Tetikçi zanlı olarak yargılanan O.S. susma hakkını kullandı. Azmettirici olarak yargılanan Erhan Tuncel, “Ben devlete hizmet ettim. Niçin buradayım bilmiyorum” derken sanıklardan Yasin Hayal, “Tuncel bizi işletti. Cinayeti o planladı. Hatta Mc Donald’s atılan bombayı o imal etti” dedi. Bir tam gün süren birinci celsede mahkeme, 12’si tutuklu 18 sanığın sorgusunu tamamladı ve sanık vekilleri ile müdahil avukatlarının taleplerini dinledi. Soruşturmanın genişletilmesi yönünde sanık ve müdahil avukatlarının talepleri kabul edildi.
Başbakan Erdoğan’ın partisinin Niğde’de düzenlediği mitingi izleyen bir grup gazetecinin bindiği minibüsün, 26 Haziran’da Başbakanlık korumalarınca durdurulup, şoförünün başına silah dayandığı iddia edildi. Hürriyetgazetesi yazarı Yalçın Bayer, Star gazetesi yazarı Hadi Özışık ve Bugün gazetesi muhabiri Sedat Şimşek’in de içinde bulunduğu özel minibüs Bor- Niğde yolunda ilerlerken Başbakanlık korumalarınca durduruldu. İddiaya göre, otomobilden inen korumalar, silah doğrultarak minibüsü durdurdu ve sürücüden aracı kenara çekmesini istedi. Gazetecilerin Başbakanı izlediklerini belirterek yola devam etmek istemeleri üzerine korumalar sürücüye silah doğrulttu. Minibüste bulunan bir polis kendisini tanıtıp içerdekilerin gazeteci olduğunu söyleyince silah doğrultan polis, “Ben polis molis dinlemem. Bu güvenlik tedbiri vururum” diyerek minibüsün hareket etmesini engelledi. Başbakanlık Basın Merkezi, haberlerin gerçeği yansıtmadığını iddia ederek, “siyah renkli ve camları siyah film ile kaplı araç, tepe lambası açık polis aracınca megafon ve sirenle yapılan ısrarlı ikazlara uymadı. İçerisi görülmeyen aracın şoförü, görevlinin üzerine doğru sürünce bir koruma görevlisi, silahını çekerek aracın tekrar durmasını sağladı” açıklaması yaptı.
Mudanya İlçe Belediye Başkanı Erol Dermirhisar’ın, 1 Haziran’daki Belediye Meclis toplantısında Ekspres gazetesi kurucusu ve köşe yazarı Ömer Perperik’i yumrukladığı öne sürüldü. Mudanya Gazeteciler Derneği (MGD), Dermirhisar’ı kınadı. MGD Başkanı Yavuz Gerçekçi, hangi nedenden dolayı olursa olsun gazetecilere saldırmayı normal sayan anlayışı kınadıklarını belirtti. İddialara göre, Demirhisar kürsüden inerken, köşesinde uzun süredir konuyla ilgili yazı yazan Perperik’le atıştı ve gazeteciyi yumrukladı.
Edremit’te düğün konvoyunu haber yapmak isteyen DHA büro şefi Ahmet Ertan’ın Mayıs sonunda polislerce engellendiği, polis aracında hakarete uğradığı ve kamera görüntülerinin zorla sildirildiği için suç duyurusunda bulundu. Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti, yaşananlar için “basın özgürlüğüne darbe” dedi. Ertan, “Polisin görevinin gazeteciyi sindirmek değil, sağlıklı bir ortamda görev yapmasına yardımcı olmaktır” dedi.
Bingöl Ab-ı Hayat gazetesi imtiyaz sahibi Mehmet Eser ve yazı işleri müdürü Faysal Sonakalan, Milli Eğitim Müdürü Mehmet Ali Hansu’nun makamında tehdit edildikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundular. Haberin 15 Mayıs’ta yayımlanması üzerine Hansu’nun gazeteyi arayarak Eser ve Sonakalan’ı makamına davet ettiği ve tehditler savurduğu iddia edildi. Gazeteciler ile Hansu arasındaki gerginlik, deprem geçiren Vali Güner Orbay İlk Öğretim Okulu’nun tehlike saçtığı ve bakımsız olduğu iddialarına yer veren “Eğitim Yarası Kanamaya Devam Ediyor” haberinden kaynaklandı.
Sendikaların Taksim’de yapmayı kararlaştırdıkları 1 Mayıs kutlamalarındapolis, Beşiktaş İskelesi’nde hareketliliği izleyen Cumhuriyet gazetesi muhabiri Alper Turgut “gazeteci olduğunu bile bile” saldırdı. Turgut, Şişli Etfal Hastanesi’ne başvurdu. “Cumhuriyet Pazar” dergisi görsel yönetmeni Aynur Çolak ve dergi editörü Berat Günçıkan da gazdan etkilendi. Okmeydanı’nda çatışmaları izleyen Cumhuriyet gazetesi foto-muhabiri Vedat Arık da başına isabet eden taşla yaralandı. Fotoğraf çekmek isterken saldırıya uğrayan Vatan gazetesi muhabiri Bülent Ergün’ü polis gözaltına almak istedi. Arbedeyi izlerken copla vurulan Radikal gazetesi muhabiri Demet Bilge Ergün, gazeteci olduğunu söyleyince polisten, “dolaşma o zaman ayağımın altında” yanıtını aldı. Gazeteciyle birlikte Radikal gazetesinin diğer muhabirleri Timur Soykan ve İsmail Saymaz da saldırıya uğradılar. Kanal D’den İhsan Yıldız ve Radikal muhabiri Umay Aktaş da coplu saldırının hedefi oldu. Ayrıca, Su TV’nin bir kamerasının da parçalandığı öğrenildi.
Göztepe Spor Kulübü lehine slogan atan bir grup, 17 Nisan’da, İzmir’de Gaziosmanpaşa Bulvarı üzerinde bulunan Yeni Asır gazetesine saldırdı. Ellerinde bira şişeleri bulunan 10-12 kişilik bir grup, taşlar ve gazete önündeki park yeri levhalarıyla gazetenin camlarını ve zemin kattaki plazma televizyonları kırdı. İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, saldırganların güvenlik kamerasıyla tespit edildiğini belirterek, “Saldırganları en kısa sürede yakalayacağız. Bu tür olayların yaşanmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Polis, saldırganların kullandığı otomobilin sahibi olduğu belirtilen Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi 29 yaşındaki Çağrı Özdemir’i gözaltına aldı.
Adana’da Akdeniz TV’de 14 Nisan akşamı yayımlanan “Mertçe Söyleşi” adlı programda yolsuzlukları konuşan sunucu Yüksel Mert ve konuğu Çukurova Merhaba gazetesi yayın yönetmeni Zeki Kızılkaya, Selçuk Çabuk ve iki kişinin saldırısına uğradı. Haberciler hastaneye kaldırıldı. Çabuk’un belediyelerdeki çeşitli ihalelere fesat karıştırdığının iddia edildiği programda saldırganlar camları kırdı. Saldırıyı kınayan Çukurova Gazeteciler Cemiyeti (ÇGC) Başkanı Cafer Esendemir, zor şartlarda görev yapan gazetecilere yönelik baskı ve saldırıların artarak devam ettiğini söyledi. Saldırıdan birkaç gün sonra Selçuk Çabuk, Osman Coşkun ve Serhat Sağır adlı kişiler tutuklanarak Kürkçüler Cezaevi’ne gönderildi.
Antalya’nın Manavgat İlçesi’nde yayın yapan Venüs Radyo’nun yönetim kurulu başkanı gazeteci Doğan Sönmez, 11 Nisan’da işyerinde kimliği belirsiz bir kişinin saldırısına uğradı. Sönmez’e, Eski hisar mahallesinde bulunan radyoya reklam verme bahanesiyle gelen kimliği belirsiz bir kişi saldırdı. Manavgat Devlet Hastanesi’ne giderek tedavi gören Sönmez, saldırgandan şikayetçi olarak Şelale Polis Karakolu’nda ifade verdi. Sönmez’in kendisini darp eden şahsı resimlerden tanıdığı ve Emniyet güçlerinin olayla ilgili araştırma ve faili yakalama çalışmalarının sürdüğü öğrenildi.
AKP çevresinden gazetecilere yönelik diğer bir tehdit iddiası da Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinde 4 Temmuz gazetesi muhabiri Türkan Pampal’dan geldi. Hükümetin sağlık politikalarını eleştiren ve sendikal basın açıklamasına katılan Pampal, Mart ayında AKP Karamürsel Gençlik Kolları yöneticisi ve üyesince tehdit edildiğini iddia etti. Başsavcılığa can güvenliği kalmadığı gerekçesiyle yazılı başvuruda bulunduğunu açıklayan Pampal, üç haftadır başvurusuna yanıt alamamaktan şikayetçi. Türkan Pampal’ın evinin suları kesilirken gazete sahibi Salih Kandır’a ait ilçede kurulu Kafe Sine’ye de olaydan sonra her gün Maliye müfettişlerinin uğramaya başladığı öne sürüldü.
6 Nisan “Öldürülen Gazeteciler Günü” dolayısıyla Serbesti gazetesi baş-muhabiri Hasan Fehmi’nin Divanyolu’nda bulunan II. Mahmut Türbesi’ndeki mezarı başında bir açıklama yapan TGC Başkanı Orhan Erinç, “diğer basın meslek kuruluşları gibi, Hrant Dink’in de sadece katillerinin değil azmettiricilerinin de yakalanmasını istediklerini söyledi. Devlet ve ilgili bakanlıkları gazetecilerin can güvenliğinin konusunda acilen önlem almaya çağıran Erinç, “Geçtiğimiz süreç, gazetecilerin görüş ve düşüncelerinden dolayı tehdit altında yaşamaya başladıklarını ve tehditlerin yoğunlaşmaya başladığını gösteriyor” dedi.
Merkezi Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde bulunan Kürdistan TV’nin Diyarbakır temsilciliğinde çalışan gazeteciler çalışma olanaklarının keyfi olarak kısıtlandığını, baskı ve tehdit altında çalıştıklarını söyledi. Mart sonunda kanalın Diyarbakır temsilcisi Mehmet Eren, kuruluşun 2006’da Diyarbakır temsilciliğini açmak için yasal altyapıyı oluşturduklarını, ancak çalışmalarının keyfi olarak engellendiğini ifade etti: “Etkinliklere çoğu zaman bizleri almıyorlar, aldıklarında ise, uzun süreli kimlik kontrollü gibi uygulamalara maruz kalıyoruz. Hazırladığımız haberlerin çoğu Kürt sorunuyla ilgili. Bu haberleri hazırladığımızda çeşitli engellemelerle, aşağılayıcı tabirlerle karşı karşıya kalıyoruz.”
1998 yılında İHD Genel Başkanı Akın Birdal’ın ağır yaralanmasına yol açan Türk İntikam Tugayı (TİT) isimli örgüt, son olarak İstanbul Özgür Radyo’ya 27 Mart akşamı tehdit içerikli elektronik posta mesajı gönderdi. Radyo çalışanlarının ölümle tehdit edildiği mesajda, “Bölücü yayınları bırakın. Sizi takibe aldık. Kimin nerde oturduğunu biliyoruz. Sizi son kez uyarıyoruz…” denildi. Radyo, tehditleri iki gün sonra mahkemeye taşıdı. Aktivistlere yönelik tehdit mektupları ve e-postaları, Agos gazetesi Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesinden sonra yaygınlık gösterdi. Akademik camiadan Prof. Dr. Baskın Oran ve Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, aktivistlerden Eren Keskin,yayıncı Necati Abay, sanatçı Ferhat Tunç da tehditlerin hedefi oldu.
Hrant Dink cinayetini organize ettiği öne sürülen ve polisin yardımcı istihbarat elemanı olarak görev yapan Erhan Tuncel’in, Trabzon emniyetine, Yasin Hayal ve Dink cinayeti hakkında, 4 değil tam 17 kez rapor verdiği iddia edildi. Gelişme, 23 Mart’ta medyaya yansıdı. Ayrıca, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndeki incelemelerini tamamlayan İçişleri Bakanlığı Mülkiye müfettişlerinin, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah için kınama cezası verilmesini talep ettikleri bildirildi.
Şirnak’ta Beytüşşebap Savcılığı, DHA muhabiri Emin Bal’ın kullandığı büronun aranması için 21 Mart’ta İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polislere “arama ve el koyma kararı” çıkarttı. DTP’nin organize ettiği Newroz kutlamalarında “PKK lehine slogan atıldığını bildiren ve görüntülerin etkinlikte kamera çekimi yapan Emin Bal’dan alınması”nı isteyen polise, Beytüşşebap Cumhuriyet Savcısı Veli Karabacak, “arama yapılmasını ve elde edilen suç eşyalarına el konulması” izni verdi. İzin, daha önce de olduğu gibi, 1982 Anayasası’nın 20 ve 21. maddeleri; 5271 Sayılı CMK’nın 119/1, 127/1. maddeleri, Adli ve Arama Yönetmeliği’nin 7/2 ve 15/1 maddeleri uyarınca verildi.
DTP’nin 21 Mart’ta Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlediği Newroz etkinliğinde sahnede çekim yapan DHA muhabiri Fatih Karaçalı ve NTVmuhabiri Hamza Gül ile bazı görevliler, seyircilerce atılan taşlarla hafif şekilde yaralandı. Gazeteciler ayakta tedavi edildi.
19 Ocak’ta öldürülen Hrant Dink’in avukatları Bahri Belen ve Fethiye Çetin, cinayeti soruşturan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na 15 Mart’ta verdikleri dilekçede, cinayet zanlılarıyla ilgili İstanbul dışında yürütülen soruşturma dosyalarının cinayet dosyasıyla birleştirilmesini talep ettiler. Bir açıklama yapan avukatlar, cinayetinin arkasında Türkiye’nin demokratik düzenini değiştirmeyi amaçlayan bir terör örgütü bulunduğunu, bu örgütün de Pelitli’yle sınırlı olmadığını söylediler. Avukatlar, görevi ihmal, görevi kötüye kullanma veya suçu örtmekten haklarında soruşturma açılmamış kamu görevlileri hakkında CMK’nın 250. maddeleri kapsamında soruşturma başlatılmasını istediler.
Hacker saldırısı nedeniyle yayın yapamayan Haber X sitesi, 8 Mart’tan itibaren normal yayınına geçti. site yetkilileri, saldırının bir aylık bir zaman kaybına neden olduğunu açıkladı. Hackerların veritabanı ve yazılımına zarar verdikleri site, bir süre tek sayfa olarak yayınlanabildi.
Zonguldak’ın Devrek İlçesi’nde günlük yayımlanan Bölge Haber gazetesi sahibi ve yazı işleri müdürü İbrahim Tığ, 7 Mart’ta Devrek Devlet Hastanesi Başhekimi Aytekin Sur’un eşinin saldırısına uğradığını savunarak şikayetçi oldu. Saldırının Başhekimin görevden alınmasının AKP Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen kaynak gösterilerek duyurulması nedeniyle yaşandığı ileri sürüldü.
Adıyaman’da yayın yapan ASR, Radyo Tek, Radyo Life ve Mert Radyo’nun Ali Dağı’nda bulunan verici kablolarının kesildiği 6 Mart’ta anlaşıldı. Saldırı, radyo yayınlarının iki gün kesilmesine ve yayın aktaran cihazların zarar görmesine yol açtı. Adıyaman Jandarma Alay Komutanlığı ekipleri, saldırıyla ilgili soruşturma başlattı. Adıyaman Savcılığı’nı 14 Mart’ta ziyaret eden GAP Gazeteciler Cemiyeti Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz konunun aydınlatılmasını talep etti. Adıyaman Olay gazetesi yazarı ve Tempo Radyo programcısı Burak Cansel, “Kentin önde gelen isimleri olaya duyarsız ve sesiz kaldılar” diye yazdı.
5 Mart’ta Beytüşşebap Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Biçer, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla 6 Mart’ta Belediye binasında düzenlenen panelde “yasadışı örgütün propagandası yapılıp yapılmadığı”nı soruşturmak için polise DHA bürosundan muhabir Emin Bal’a ait görüntü ve haberlere el koyma izni verdi. DTP’nin organize ettiği ve Şırnak Barosu’ndan üç avukatın konuşmacı olduğu panele kadınlar ilgi göstermişlerdi. Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti, Bal’ın kasetleri vermek zorunda kaldığını belirtti.
Bir cinayet haberinin gazetede yer alış biçimini beğenmediklerini söyleyerek iki hafta önce Özgür Kocaeli gazetesinin İzmit kent merkezinde bulunan bürosuna saldıran iki kişi, 25 Şubat’ta ikinci kez gazeteyi basarak bir çalışanı bıçakladı. Saldırıda sırtına aldığı bıçak darbesiyle yaralanan müracaat bölümünde görevli Yücel Sinan İzmit Devlet Hastanesi’nde ameliyat edildi. Sinan’ın sağlık durumu iyi. İki hafta arayla meydana gelen iki saldırı karşısında öfkeli olduklarını ifade eden gazete sahibi İsmet Çiğit, yazısında, “Ülke genelinde yaşanan, kentimizde sık sık yansımaları görülen, ölçüsü kaçmış serseriliğin, yasa tanımazlığın, hukukla ve devletle baş kaldırırcasına alay edişin birer örneğidir iki olay da” dedi. İlk saldırıda da gece nöbetçisi Mehmet Sümer yine bıçakla yaralamıştı.
11 Şubat’ta ÇGD, cezaevinde bulunan Alaattin Çakıcı’nın derneğin eski yönetim kurulu üyesi ve NTV’de yayınlanan “Neden” programın yapımcısı Can Dündar’ı tehdit ettiğini bildirerek, İçişleri Bakanlığı’nı göreve çağırdı. Çakıcı, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) eski Yurtdışı İstihbarat Daire Başkanı Nuri Gündeş’in mafya liderinden övgüyle söz ettiği program nedeniyle Dündar’a tehdit içeren bir mektup gönderdi. TGC’nin de kınadığı tehdit uygulamasından sonra gazeteciye koruma tahsis edildi.
Ankara Haber Ajansı (ANKA) İstanbul Temsilciliği’ne 8 Şubat gecesi giren kimliği belirsiz kişi veya kişiler, bir taşınabilir bilgisayar ve diğer bilgisayarların da disklerini çaldılar. ANKA İstanbul Temsilcisi Lütfiye Pekcan, Bülent Orakoğlu ve Ceyhan Mumcu’nun ANKA’nın Hrant Dink cinayet sanığı Erhan Tuncel’le ilgili haberinden sonra “kaynağını açıklasın” tartışması nedeniyle böyle bir olay yaşamış olabileceğini açıkladığını hatırlattı, “Bağımsız bir haber ajansı olarak haberlerimizi yapmayı sürdüreceğiz” dedi. Büroda inceleme yapan Beyoğlu Emniyet Müdürü Tuğrul Pek “Olay adi bir hırsızlığa benzemiyor” dedi.
6 Şubat’ta Diyarbakır’da Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi güvenlik personelinin, NTV kameramanları İbrahim Ateşoğlu ve Mahmut Bozarslan, Sabah gazetesi muhabiri Hüseyin Kaçar ve Star gazetesi muhabiri Veysi İpek’in aralarında bulunduğu bir grup basın mensubunu darp ettiği iddia edildi. Kentte çöken binadan sağ çıkartılarak Fakülte Hastanesi’ne kaldırılan yaralının durumunu takip eden hastanenin güvenlik personelince engellenmek istendi.
29 Ocak’ta, www.aktifhaber.com haber sitesi, kendilerine Hrant Dink’in katil zanlısı O.S.’nin adını açık şekilde yazarak “Hepimiz O.S.’yiz” diyen kişilerin saldırısına uğradı. Site yetkililerinin başvurusu üzerine Cumhuriyet Savcılığı saldırıyla ilgili işlem başlattı. Saldırıda aktifhaber sitesinin ana sayfasını silerek yerine, “Hiçbirimiz Ermeni değiliz, Hepimiz O.S.’yiz” yazan CodeCryer&Aspava isimli hackerlar, sitenin altyapısıyla da oynadılar.
Güney Kültür Sanat Edebiyat Dergisi ve Yeni Dünya İçin Çağrı gazetesi sahibi Aziz Özer’e 24 Ocak’ta ölüm tehdidi içeren bir e-mail mesajı gönderildi. TCK’nın 301. maddesinden mahkum olduğu için AİHM’e başvuran Özer, “Bu tür tehditler bu durumu ciddiye alıp üzerine gitmek gerektiğini bize açıkça gösteriyor” dedi.
Hrant Dink’in katledildiği gün TGDP Sözcüsü olarak “Hrant Dink’i ‘İyi Çocuklar’ Katletti” başlıklı yazılı basın açıklaması yapan Necati Abay, 22 Ocak’ta bu konuyla ilgili kendisine gönderilen bir elektronik postada ölümle tehdit edildiğini bildirdi. Gazetecinin şikayetçi olması üzerinde Emniyet Müdürlüğü Abay’a koruma tahsis edilmesini önerdi. Ancak gazeteci bunun çözüm olmadığını ifade ederek bunu reddetti.
Haftalık Agos gazetesi Yayın Yönetmeni Hrant Dink, İstanbul Osmanbey’de bulunan gazetesinin önünde 19 Ocak’ta uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi. TGC, Basın Konseyi, ÇGD, TGS ve birçok ulusal ve uluslararası basın meslek örgütünce kınadı. Cinayet, Türkiye’nin ve dünyanın birçok kentinde kınandı. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk, “Dink siyasi boyutu da olan bir insandı, ifade özgürlüğü için savaştı; Türkiye’de soykırım tartışmalarında önemli bir rol oynadı” dedi. AB Genişlemeden Sorumlu üyesi Olli Rehn, “vahşi saldırı nedeniyle çok şaşkın ve üzgün” olduğunu açıkladı. AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, “Olayı kınıyorum ama Türkiye devletinin buna karşı olan tavrını tebrik ediyorum” dedi.
Çanakkale Olay gazetesinde çalışan haber merkezi ekibine, 11 Ocak’ta izledikleri bir basın toplantısında Türkiye Kamu Sen’e bağlı Türkiye Tarım, Orman ve Gıda Hizmet Kolu Kamu Görevlileri Sendikası (Türk Tarım Orman Sen) yöneticisince hakaret edildiği iddia edildi. Yerel basının güdümlü hale getirilip muhalif tavrının yok edilmek istendiğini açıklayan gazete, “saldırıların yeni bir tezgahı olarak bu davranışları kınıyoruz” dedi. Basın toplantısında gazete, “her dönemde olan tayinleri çarpıtarak yayımlamak” ile suçlandı.
Muğla’nın Datça ilçesinde haftada iki gün yayımlanan Yarımadanın Sesigazetesinin merkez bürosuna 10 Ocak’ta kimliği belirsiz kişi veya kişilerce molotof kokteyli atıldı. Gazete sahibi ve Anadolu Ajansı (AA) muhabiri Ali Geremeli ise molotof kokteylinin gazetenin baskısında kullandıkları kağıtların bulunduğu bölüme atıldığına işaret ederek, “Çıkan yangında bilgisayar kabloları zarar gördü. Bizim kimse ile kavgamız yok. Neden böyle bir olay oldu, anlamış değilim” dedi.
Gözaltı ve Tutuklamalar
Daha önce kesinleşen 5 aylık hapis ve para cezaları bulunduğu gerekçesiyle gözaltına alınan Devrimci Demokrasi gazetesi sorumlu müdürü Erdal Güler, 26 Aralık’ta tutuklandı.
22 Aralık’ta İstanbul Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanan Fenerbahçe-Trabzonspor maçında Lig TV kameramanları Ümit Kül ve Ali Demir polis şiddetine maruz kaldı. Gözaltına alınan kameramanlar, daha sonra serbest bırakıldı ve polislerden şikâyetçi oldu. Polisler de Kül ve Demir hakkında polise mukavemetten suç duyurusunda bulundu.
Çeşitli illerde Marksist Leninist Komünist Partisi (MKLP) örgütüne yönelik 8 Eylül 2006 tarihinde yapılan operasyonlarda tutuklanan Özgür Radyo Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan ve 22 kişinin yargılandığı dava 26 Ekim’de başladı. Yaklaşık 14 ay sonra ilk kez İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkan 23 kişinin yargılandığı davada, tahliye kararı çıkmadı. Tutuklu kişiler, dört ay daha hapiste kalacak. Mahkeme, sanıkların salıverilmesi yönünde savunma avukatlarının ilettiği talebi reddederek, tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Yargılama 28-29 Şubat 2008 günlerinde sürecek. 12 Eylül 2006 tarihinde tutuklanan radyocu Erdoğan’ın 40 yıldan ağırlaştırılmış müebbet hapse kadar ağır cezalar isteniyor. Yargılananlar arasında Atılım gazetesi yayın yönetmeni İbrahim Çiçek, gazete yayın koordinatörü Sedat Şenoğlu, eski yayın yönetmeni Ziya Ulusoy ve yazarlardan Bayram Namaz da var. İddianamede, 296 eylemden sorumlu tutulan 23 sanık için 10,5 yıldan 45 yıla kadar değişen oranlarda toplam üç bin yıla kadar hapis cezaları istedi. Sanıkların bir bölümü, “Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak” ile suçlanıyor.
Güneydoğu’da röportajlar yaptıktan sonra Kuzey Irak’a geçmek isterken gözaltına alınan Guillaume Perrier, Estelle Vigoureux ve Marc de Banvilleisimli Fransız gazeteciler, 30 saat gözaltında kaldıktan sonra 25 Ekim’de Silopi Savcılığı’nca serbest bırakıldı. Le Monde gazetesi muhabiri Perrier “suçlamalarla ilgisi bulunmadığı” gerekçesiyle “özürle” serbest bırakıldıktan birkaç saat sonra da “askeri bölgede izinsiz kayıt yapmak” ile suçlanan Capa Ajansı çalışanları Vigoureux ve Banville de serbest kaldı. Gazetecilere Silopi’de CMK bürosundan bir avukat hukuki destek sağladı. Jandarma Kriminal Laboratuarı’nda incelemeye alınan kamera ve kasetlerine “suç aleti” olarak el kondu.
Türkiye’nin Irak ile olan sınırında askeri hareketliliği görüntülemeye çalışan Yüksekova Haber gazetesi muhabiri Ömer Oğuz, İHA muhabiri Nevzat Taşve Kerim Kantarcıoğlu, Yeni Şafak gazeteci muhabiri Müslüm Bayburs,askeri konvoyun görüntülerini çektikleri gerekçesiyle 22 Ekim’de kısa süreliğine gözaltına alındı. Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığı’na bağlı Yeni Köprü Karakolu’nda yaklaşık iki saat tutulan haberciler, Genel Bilgi Tarama (GBT) sorgulamaları yapıldıktan sonra serbest kaldı.
Özgür Halk dergisi yazı işleri müdürü İdris Akboğa, 26 Eylül’da derginin Eylül sayısıyla ilgili ifade vermeye gittiği İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliği’nce tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevi’ne gönderildi. Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde bulunan Akboğa, “suçu ve suçluyu övmek”, “Terör örgütlerinin yazılarını basmak ve yayınlamak”, “Örgüt mensuplarına yardım ederken veya propaganda yaparken başka bir suç oluşturmak”ile suçlanıyor. Derginin sahibi Erdinç Bolcal ve sorumlu müdürü Fethullah Erkan da, 23 Ekim’de ifade vermek için gittikleri mahkemece “PKK örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla tutuklanarak Edirne F Tipi Cezaevi’ne gönderildi.
Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Mehmet Cevizci, Press Now ve IPS İletişim Vakfı’nın davetlisi olarak katıldığı “haber atölyesi”nde süren bir davada ifade vermediği iddiasıyla 17 Ağustos, sabah 5.00’te, Mavi Göl Oteli’ne gelen Jandarma ekibince gözaltına alındı. İfadesi alınan Cevizci aynı gün 14.00 sularında serbest kalabildi. Cevizci, 2005’te katıldığı “toplumsal çeteleşmeye ve fuhuşa karşı” düzenlenen bir eylemde açılan “Amed Onurdur, Onuruna Sahip Çık” pankartı nedeniyle çıkan olaylarda gözaltına alındığı, bu kapsamda arandığını açıkladı. Gazeteci, ifade verdikten sonra bırakıldı.
MLKP örgütüne yönelik 21 Eylül 2006 tarihinde yürütülen “Gaye” operasyonunda tutuklananların yargılandığı davada dört tutuklu, 10 aydan fazla bir süre hapiste kaldıktan sonra 7 Ağustos’ta tahliye oldu. Dokuzu tutuklu 32 kişinin “örgüt üyeliği” iddialarıyla yargılandıkları davada İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, aralarında Dayanışma gazetesi editörü Emin Orhan’ın de bulunduğu dört kişinin tutuksuz yargılanmak üzere tahliye etti.
Gaziantep’te haftalık yayın yapan Çoban Ateşi gazetesinin 3 Ağustos 2007 tarihli sayısında yer verilen “Antep Kuzey Kürdistan’ın bir sanayi kentidir”ifadesinden toplatıldı. Gazetenin sahibi ve yazı işleri müdürü Yasin Yetişgen, bir hafta sonra tebliğ edilen toplatma kararının gereği olarak ifade vermeye gittiği Gaziantep 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nce tutuklandı. Gazete yayın kurulu, “Düşünce özgürlüğünü ‘sözde değil özde’ önemseyen gazetemiz, düşünce ve ifade özgürlüğüne darbe anlamına gelen her türlü adli, idari, siyasi karar ve uygulamaya karşı mücadelesini sürdürecek” dedi; Yetişgen’in hakkında henüz dava açılmamışken “tedbiren” tutuklanmasına tepki gösterdi. Gazete yazarı Hurşit Kaşıkkırmaz hakkında da tutuklama kararı çıkartıldı. Yetişgen, üç haftalık tutukluluktan sonra tahliye edildi.
Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencisi Durmuş Şahin, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın 11 Temmuz’da Erzurum’un Olur İlçesi’ne yaptığı ziyaret sırasında bakanın elini sıkmayı reddedip “Ben iktidar olup da vatana hizmeti dokunmayanın elini sıkmam” dediği gerekçesiyle tutuklandı. beş gün sonra tutuklu sanık olarak Olur Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarılan Şahin, “Tokalaşmak istemediğim halde bakan ısrarla elimi sıkmak istedi. Elimi vermediğim için de bakan beni cezaevine gönderdi” dedi. Mahkeme, altı yıldan iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Şahin’i tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.
Batman ve çevresini tanıtan bir kitabın hazırlığını yaparken Datça Habergazetesi sahibi olarak “yayın yoluyla hakaret” iddiasıyla verilen hapis cezası nedeniyle 3 Şubat’ta tutuklanan gazeteci Sinan Kara, 3 Temmuz’da tahliye oldu. Batman M Tipi Cezaevi’nde dört aydan fazla bir süre kaldıktan sonra cezasını tamamlanmasına 20 gün kala Muğla Merkez Cezaevi’ne nakledilen Kara, buradan özgürlüğüne kavuştu. Kara, “yayın yoluyla hakaret” iddiasıyla 146 günlük hapis cezasını çekmek için hapse gönderilmişti.
Uzun dönem Vakit gazetesinde dış haberler muhabirliği yaptıktan sonra Gerçek Hayat dergisi için çalışan Adem Özköse 26 Haziran akşamı Terörle Mücadele Şubesi görevlilerince gözaltına alındı. Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, “önceki hafta Bursa’da el-Kaide ile irtibatlı oldukları zannıyla çok sayıda Müslümanın gözaltına alındığı ve bunlardan 14’ünün tutuklandığı biliniyor. Gelişmeler Özköse’nin de bir biçimde bu operasyona dahil edilmek istendiğini düşündürtüyor” dedi. Özköşe, daha sonra serbest bırakıldı.
Diyarbakır’da 1. Sulh Ceza Hakimi Mehmet Yücel Kurtoğlu’nun “Rüşvet aldığı için sürgün edildiği”ni yazan Söz TV ve Gazetesi haber müdürü Sait Bayram ve muhabiri Fırat Avcı, gazetenin 18 Haziran 2007 tarihli sayısında yayımlanan haber nedeniyle ifade verdikten sonra tutuklandılar. “Basın yoluyla hakaret” iddiasıyla Diyarbakır Kapalı Cezaevi’ne gönderilen haberciler, 20 Temmuz’da tahliye edildiler. Gazeteciler hakkında Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Yayın Yönetmeni Ömer Büyüktimur, “Üzüntülüyüz, habercilik yaptık ve haberimizin de arkasındayız” dedi.
21 Eylül 2006 tarihinde MLKP örgütüne yönelik yapılan operasyonlarda tutuklanan 16 kişinin yargılandığı davanın 13 Nisan’daki duruşmasında 10 kişi tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Tutuklandıktan sonra ilk kez hakim karşısına çıkan ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) uyarınca yedi ay sonra tahliye olabilenler arasında İstanbul Özgür Radyo haber müdürü Halil Dinç ve radyo çalışanı Sinan Gerçek de bulunuyor.
Emniyette fuhuş, dayak ve hakaret iddialarını gündeme getirdiği için bir hafta hapiste kalan Afyonkarahisar Emirdağ gazetesi sorumlu müdürü Mustafa Koyuncu, 13 Mart’ta ifade verdikten sonra tutuklandı. Emirdağ Emniyet Müdürlüğü’nde görevli 44 polisin şikayetçi olması üzerine hem 6 yıl hapis hem de 440 bin YTL tazminat istemiyle yargılanıyor. İddiaları gazetesinin 12 Mart 2007 tarihli sayısında “AB’ye Böyle mi Girmeliydik? Görevlerini Kötüye Kullanıyorlar” başlığıyla haberleştiren Koyuncu, “yayın yoluyla hakaret” iddiasıyla tutuklanmış, tekzip yayımlaması şartıyla bir hafta sonra tahliye edilmişti.
Sanat ve Hayat dergisi Yayın Yönetmeni ve BEKSAV Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Orman, 31 Ocak’ta, İstanbul Kadıköy’de kimliği belirsiz kişilerce elleri kelepçelenerek kaçırıldığı açıklandı. Ancak ertesi gün Orman’ın İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’ne bağlı polislerce gözaltına alındığı öğrenildi. Çok sayıda kuruluş, “hukuka aykırı gözaltı” uygulamasını protesto etti. Orman, daha sonra serbest bırakıldı.
2001 yılında “TKP/ML TİKKO üyesi olduğu” iddiasıyla tutuklanan İşçi Köylüdergisi Genel Yayın Yönetmeni Memik Horuz, 30 Ocak’ta, 5,5 yıl kaldığı Bolu F Tipi Cezaevi’nden tahliye oldu. Horuz, avukat Behiç Aşçı’nın uzun süredir sürdürdüğü ölüm orucuna ara vermesini sağlayan “cezaevinde toplu görüşme” şartının, Bolu Cezaevi’ndeki koşullar nedeniyle uygulanamadığını söyledi.
Basın ve İfade Özgürlüğü Davaları
Gaziantep Cumhuriyet Savcılığı, haftalık Çoban Ateşi gazetesinde 8 Kasım 2007 tarihinde yayımlanan Berkant Coşkun’a ait “Anne beni askere yollama” başlıklı yazıdan yazı işleri müdürü Yasin Yetişgen hakkında dava açtı. Coşkun’un yurtdışında yaşadığını tespit eden Başsavcılık, iddianamede Yetişgen’in 5816 Sayılı Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlara İlişkin Kanunve “Halkı askerlikten soğutmak” iddiasını düzenleyen Ceza Yasası’nın (TCK) 318. maddesi uyarınca yargılanarak cezalandırılması talep etti. Yetişgen’in yedi buçuk yıl hapis istemiyle yargılanmasına, Gaziantep 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 9 Mayıs 2008’de başlanacak. 19 Kasım’da açılan dava gazeteye Aralık sonunda tebliğ edildi. Gazeteci, “Türkiye tarihi boyunca kirli savaşların arenası olmuştur maalesef. Mustafa Kemal’in Dersim katliamı emrini vermesinden tutun da…” ve “Eğer şimdiki Kürt hareketine terörist hareket deniliyorsa bu demektir ki Mustafa Kemal’in başlattığı harekette de kendisini bu kavramdan geri tutamaz. Tek farkı Mustafa Kemal’in tutuklanmamış olmasıdır” sözlerinden suçlanıyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “Devletin askeri teşkilatını alenen aşağıladığı” gerekçesiyle DTP Mardin milletvekili Ahmet Türk’ün dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlayarak Adalet Bakanlığı’na gönderdi. 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla Genelkurmay Başkanlığı’nın düzenlediği resepsiyona DTP’li milletvekillerinin davet edilmemesiyle ilgili “Hep ağızdan düşürülmeyen bölücülük kelimesi, aslında kimin tarafından yapıldığı da açıkça ortaya çıkıyor” diyen Türk, dokunulmazlığının kaldırılması ve bu suç nedeniyle hakkında dava açılması durumunda iki yıla kadar hapisle yargılanacak.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sendikacı Mehmet Hanifi Bekmezci’ye basın açıklamasında söylediği sözler nedeniyle yerel mahkemenin verdiği 301. madde cezasını, bildirinin “ağır eleştiri” niteliğinde olduğunu saptayarak bozdu. Yargıtay’ın 6 Kasım’da aldığı karar Aralık sonunda kamuoyuna yansıdı. Bekmezci, 29 Eylül 2005’te Eğitim-Sen Tunceli Şube Başkanı’yken yaptığı açıklamada, Tunceli’de öldürülen Hasan Şahin’e ve bir polisin öldürdüğü taksi şoförü Hasan Akdağ’a değinmiş, polisin bunların ardından Tunceli’de keyfi gözaltı furyası başlattığını, buna dair basın açıklamalarını da engellediğini söylemişti. Bekmezci, ayrıca “Genelkurmay’ın talimatıyla, sivil faşist güçlerin de harekete geçirilip devreye sokulmasıyla ülkemizin çeşitli yerlerinde tezgahlanan linç girişimleri ve saldırılar henüz hafızalarımızda yerini korumaktadır” ifadesini kullanmıştı. 14 Şubat 2006 tarihinde Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi de, Bekmezci’yi beş ay hapisten adli para cezasına çarptırmıştı.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2002 yılında Almanya’da devlet kaynaklı cinsel işkenceden söz eden İHD İstanbul Şubesi Başkanı avukat Eren Keskin hakkında verilen 6 bin YTL para cezasıyla ilgili kararı usulden bozdu. Yargıtay, “Askeri kuvvetlerinin manevi şahsiyetine hakaret” iddiasından suçlu bulunan Keskin’e ek savunma hakkı verilmeden davanın karara bağlandığı gerekçesiyle kararı usulden bozdu. Keskin’in konuşmasının gazetelerde yayınlanmasının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Prof. Necla Arat şikayette bulunmuşlardı. Ardından Keskin hakkında Kartal 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştı.15 Mart 2006’da mahkeme, “Kadın Hakları Eşittir İnsan Hakları” konulu toplantıda yaptığı konuşma nedeniyle Keskin’i, TCK’nın 301. maddesinden 10 ay hapse mahkum etmişti. Mahkeme, hapis cezasını 6 bin YTL’ye çevirmişti. Son olarak mahkeme, ikinci yargılamada, hükümetin 301. madde üzerinde çalışmalarının sonuçlarını beklemek üzere, Keskin’i yargılamaya 7 Şubat 2008’de sürdürmeye karar vermişti. Hrant Dink cinayetinden sonra yazdığı “Teşkilatı Mahsusa İş Başında” başlıklı yazıdan Keskin hakkında açılan bir 301 davası da Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde sürüyor. 21 Mart’ta düzenlenen iddianamede Birgün gazetesinde 26 Ocak 2007 tarihinde yayımlanan yazıda, “devletin askeri kuvvetlerini bası yoluyla aşağıladığı”iddia ediliyor.
Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivali´ndeki stend-up gösterisinde kullandığı ifadeler nedeniyle Murat Bağlı´ya, “Dünden bu güne Kürt sorununun çözüm yolları” konulu paneldeki konuşmaları nedeniyle Edip Polat ve Eren Keskin´e “kin ve düşmanlığa tahrik etmek”ten açılan davaya 19 Aralık’ta devam edildi. Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davaya 13 Mart 2008tarihinde devam edilecek.
“Osmanlıdan Günümüze Ordunun Evrimi” isimli kitap nedeniyle yazar Osman Tiftikçi ve Sorun Yayınları yetkilisi Sırrı Öztürk’ün yargılanmasına devam ediliyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın şikayeti üzerine 301. maddeden açılan davada İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Tiftikçi’nin tutuklanarak getirilmesi yolundaki kararın uygulanmasını talep ve etmişti. Yargılamaya 31 Ocak 2008 tarihinde devam edilecek. Suçlanan kitapta, 1826’da Yeniçeriliğin kaldırılmasıyla birlikte modern ordunun kurulmasıyla bu yapının kapitalist biçime dönüştüğü, 2. Dünya Savaşından sonra Amerikan emperyalizmi eliyle örgütlendiği ve emperyalizmin Türkiye ve Ortadoğu’daki vurucu gücü haline dönüştüğüne yer veriliyor.
Diyarbakır’da 1. Sulh Ceza Hakimi Mehmet Yücel Kurtoğlu’nun “Rüşvet aldığı için sürgün edildiği”ni yazan, tutuklandıktan bir ay sonra da tahliye edilen Söz TV ve Gazetesi haber müdürü Sait Bayram ve muhabiri Fırat Avcı’nın yargılanmasına 15 Aralık’ta devam edildi. 18 Haziran 2007’te yayımlanan “Rüşvet aldığı gerekçesi ile Diyarbakır’a sürgün edildi” başlıklı haber nedeniyle “basın yoluyla hakaret” iddiasıyla yargılanan gazetecilerin davası Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 28 Şubat 2008’de sürecek. Yayın Yönetmeni Ömer Büyüktimur, “Üzüntülüyüz, habercilik yaptık ve haberimizin de arkasındayız” demişti.
Yeniden Özgür Gündem gazetesine yazdığı “Bir Devrimci Leyla ve Bir Şarkı” başlıklı yazıdan “Adliyeyi tahkir ve tezyif” suçlamasıyla üç yılı aşkın bir süredir sanık olan Sanatçı Ferhat Tunç’un yargılanmasına 13 Aralık’ta devam edildi. 19 Ocak 2004’te çıkan yazıdan Tunç ve yurtdışında yaşayan sorumlu müdürü Mehmet Çolak’ın Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına 28 Mayıs 2008’de devam edilecek.Zana ve DEP milletvekillerinin tahliye istemlerinin reddedildiği bir duruşmayı ele alan Tunç, yazısında, bu talebin reddine hiç şaşırmadığını, sonucu baştan bildiğini, davanın hukuksal değil politik olduğunu yazmıştı.
13 Aralık’ta Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi, 20 Ekim 2007 tarihinde yaptığı bir basın açıklamasında “polisin yönlendirmesiyle sivil faşistlerce örgütlenen provokasyonlar, burjuva medyanın desteğiyle halklar arasında çatışma yaratma amaçlıdır. Linci bir silah olarak kullanan polis, haksız gözaltıyı protesto için slogan atan devrimcileri bile linç etmekle tehdit edebilmektedir” diyen DTP İl Başkanı Murat Polat’ı beraat ettirdi. Mahkeme, gerekçeli kararında, açıklamanın ağır eleştiri niteliğinde olduğunu, Emniyet alenen ağılayacak nitelikte ifadeler içermediğini ve suçun unsurlarının oluşmadığını açıkladı. Polat, TCK’nın 301. madde uyarınca ve iki yıl hapis istemiyle yargılanıyordu.
Gündeme ilişkin kaleme aldıkları yazılar nedeniyle Ülkede Özgür Gündemgazetesi yazarları İrfan Uçar ve yönetmen Umur Hozatlı hakkında TCK’nın 301. maddesinden açılan davaların görülmesine 12 Aralık’ta devam edildi ve 22 Mayıs 2008’e ertelendi. Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi hakiminin mazeretli olması nedeniyle yargılamaları daha sonraya bıraktı. Uçar, “Ceza almasak da stresini her an yaşıyoruz” dedi. Kaybedilen gazeteci Nazım Babaoğlu’nu anlatan “Kayıpsın Diyorlar” başlıklı kitaptan Aram Yayınları’na verilen cezayı eleştirdiği için sanık olan gazeteci Uçar, 13 Aralık 2005’teçıkan “301 Numara” başlıklı yazısından yargılanıyorlar. 16 Eylül 2006 tarihli sayıya yazdığı “Lorin-İyi Baba İşbaşı Yaptı” yazısında, Diyarbakır’da bir parkta çocukların da ölümüne yol açan bombalı bir saldırıyı eleştiren Yazar Hozatlı da, iki yıl hapis tehdidiyle karşı karşıya.
Muş Milli Eğitim Müdür Vekili Yavuz İçyer’in kendi atamasını kendisi yaptığını iddia eden Muş Haber 49 gazetesi sahibi Emrullah Özbey’e açılan davanın görülmesine Muş Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 11 Aralık’ta devam edildi. 5 Ocak 2005’te çıkan “Bu ne perhiz ne lahana turşusu” başlıklı haber nedeniyle İçyer, 10 bin YTL tazminat istiyor. Mahkeme, İçyer hakkında bir idari soruşturma ve verilmiş bir kararın bulunup bulunmadığını sorulmasını istedi. Yargılama 24 Ocak 2008’de sürecek. Aynı yazıdan gazeteci hakkında Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan dava da sürüyor.
10 Aralık’ta İzmir 8. Asliye Ceza Mahkemesi Savcısı, “Avrupa Birliği ve Türkiye İlişkilerinin Toplumsal Etkileri” başlıklı panelde Mustafa Kemal Atatürk’ten “adam” diye söz ettiği gerekçesiyle “Atatürk’ü Koruma Kanunu” uyarınca yargılanan Prof. Dr. Atilla Yayla’nın cezalandırılmasını istedi. AKP İzmir İl Gençlik Kolları’nın geçen yıl düzenlediği etkinlikte bir konuşma yapan öğretim üyesinin, 5816 Sayılı “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun”a muhalefet ettiği gerekçesiyle 4,5 yıl hapsi talep ediyor. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Yayla, geçici görevle İngiltere’de bulunduğu için duruşmaya katılmadı. Duruşma savcısı, esas hakkındaki mütaalasında Yayla’nın söyleminin, bilimsel açıklama boyutunu geçtiğini ve Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret içerdiğini savundu. Yayla’nın avukatlarının mütaalaya karşı yazılı savunma sunmaları için süre veren mahkeme, yargılamayı 28 Ocak 2008 tarihinde sürdürecek.
Popüler Kürtür Esmer dergisinin Aralık 2005 sayısında yer alan “Konuşmadık, Bastırdık” başlıklı yazısından sosyolog İsmail Beşikçi, dergi sahibi Ferzende Kaya ile yazı işleri müdürü Mehmet Ali İzmirhakkında açılan dava zamanaşına girdiği için düştü. 10 Aralık’ta yargılanan Beşikçi, Kaya ve İzmir’in, TCK’nın 216. maddesinden ve 4 yıl 6’şar ay hapis istemiyle yargılandıkları dava, iki aylık yasal süre içinde açılmadığı için düşürüldü. Beşikçi’nin avukatı Mükrime Tepe, “Beklediğimiz bir karardı. Zamanaşımına yargılama süresince hep dikkat çekmiştik. İddianameyi düzenleyen savcı bu konuya dikkat etmesi gerekiyordu” dedi. Kovuşturma süreci, Genelkurmay Başkanlığı’nın şikayetiyle başlatılmıştı.
Tempo dergisine verdiği röportajda “Türkler ve Kürtler bir arada yaşayamaz” dediği iddiasıyla Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında açılan davaya 6 Aralık’ta devam edildi. Baydemir’i “Halkı kin ve düşmanlığa tehlikeli şekilde kin ve düşmanlığa tahrik” ettiği gerekçesiyle ve TCK’nın 216. maddesi uyarınca yargılayan Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi, sanık avukatı Özcan İntaş’ın mahkemeye ulaşan bilirkişi raporunu incelemesi için süre tanımıştı. 24 Temmuz’daysa İntaş, bilirkişinin bant çözümünde Baydemir’in konuşmalarının DTP Siirt İl Başkanı Murat Avcı’nın sözleriyle karıştırıldığını ifade ederek bunun düzeltilmesi istemişti. Mahkemede bu talebi tabul etmişti.
Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 6 Aralık 2007 tarihinde “Soruşturmanın gizliliğini ihlal” ettiği gerekçesiyle hakim karşısına çıkacak Ali Rıza Vural’ın duruşma tarihi değiştirildi. Bu değişikliğin gerekçesi, Bağcılar Adliyesi’nin kapatılıyor olması. “Soruşturmanın gizliliğini ihlal” davasına Bakırköy Adliyesi’nde devam edilecek. Yeni duruşma tarihi henüz belli değil.
Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Akit gazetesi için 27 Nisan 2001’de kaleme aldığı “Bir Başkadır Benim Memleketim” başlıklı bir yazıdan gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak’a açılan “kin ve düşmanlığa tahrik” davasında görevsizlik kararı verdi; dosyayı Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Yazılarında darbeler ve 28 Şubat’ın ülke ekonomisi ve barışına etkilerini tartışan Dilipak, “devlet kurumlarını tahkir ve tezyif”iddiasıyla yargılandığı “Olacağı Buydu” ve “28 Şubat’ın neresindeyiz” yazılarından gazete sorumlu müdürü Mehmet Özmen ile birlikte beraat etmişti. Dilipak, daha önce de “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla mahkum olmuş, “devlet kurumlarını tahkir ve tezyif” suçlamasıyla yargılandığı 28 Şubat yazılarından ise beraat etmişti.
Prof. Dr. Dora Sakayan’ın “Bir Ermeni Doktorun Yaşadıkları-Garabet Haçeryan’ın İzmir Güncesi” ve George Jerjian’ın “Gerçek Bizi Özgür Kılacak” kitaplarının Türkçe’ye kazandıran Belge Yayınları sahibi Ragıp Zarakolu iki yıldır sanıklıktan kurtulamadı. Jerjian’ın kitabından “Devleti ve Cumhuriyeti tahkir ve tezyif” ve “Atatürk’ün anısına hakaret” iddialarıyla 7,5 yıl hapisle yargılanan Zarakolu, Sakayan’ın kitabından beraat ettiyse de bu kez çevirmeni Atilla Tuygan da “Türklüğü alenen aşağılama” ve “Orduyu tahkir ve tezyif” iddiasıyla sanık olmuştu. 5 Aralık’ta İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 5 Aralık’ta devam edilen duruşmada iki yıldır tutuksuz yargılanan yayıncı Zarakolu, yazar Jerjian’ın mektubunu mahkemeye sundu. Jerjian, mektubunda, “Ben bir Türk tarafından himaye edilen, dolayısıyla Türklere karşı hiçbir kötü niyet ve düşünce beslemesi mümkün olmayan bir ailede büyüdüm…Ben onların bilgilerini Türkler ve Ermeniler arasında yeni bir tarih anlayışı geliştirmek için kullandım” diyor. Mahkeme, Zarakolu’nun savunmasını hazırlaması için 31 Ocak 2008’e kadar süre tanıdı.
Haftalık Aktüel dergisinde 7 Şubat’ta yayımlanan bir yazısı nedeniyle yargılanan Radikalgazetesi yazarı Perihan Mağden, Muş’un Bulanık İçesi Kaymakamı Aytaç Akgül’e hakaret ettiği iddiasıyla mahkum oldu. 4 Aralık’ta İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “(Dangalak) Kadın Kadının Kurdudur, Tilkisidir, Hindisidir: Yer, Bitirir” başlıklı yazısında eski Yüksekova Kaymakamı Aytaç Akgül’ün kişilik haklarına saldırıda bulunduğu iddiasıyla Mağden’i bir yıl iki ay hapisle cezalandırdı. Hapis cezası, sabıkasız nedeniyle erteledi.
Hukukçu Erdal Doğan, Hrant Dink cinayet davası başlarken öldürülen gazetecinin ailesine “Ne kadar çok Ermeni var!” diyerek sataşan İzmir Barosu avukatlarından Fuat Turgut ile ilgili sözlerinden yargılanıyor.Akşam gazetesinin 9 Nisan 2007 tarihli sayısı için verdiği beyanattan Doğan hakkında açılan 5 bin YTL’lik manevi tazminat davası Sarıyer 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde 4 Aralık’ta görüldü. Avukat Ercan Kanar, davanın Beyoğlu Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini ifade etti. Mahkemeyse, yetkisilikle ilgili kararını 5 Şubat 2008’de görülecek gelecek duruşmada verecek. Akşam gazetesinde yer alan “Büyük ağabeyler hukuku çok iyi kullanıyor” yazısında avukat Doğan’ın kullandığı “Dink’i hedef göstermek, tehdit etmek ve yargılamanın adil yürümesini engellemek suçundan yargılanması gerekirken, cinayet faillerinden birinin avukatlığına soyunması, hukuken sözün bittiği noktadır” sözleri tazminat davasına gerekçe edilmişti.
Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde “halkı askerlikten soğutmak” iddiasıyla yargılanan Serpil Köksal, Murat Dünşen ve İbrahim Kızartıcı,suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle 4 Aralık’ta beraat etti. 8 Nisan’da, Ankara Yüksel Caddesi’nde, “Vicdani Retçi Halil Savda ile Dayanışma Eylemi”nde, basın açıklamasını okuyan Serpil Köksal ve üzerinde “Asker Olma” yazan pankartını tuttukları iddia edilen Dünşen ve Kızartıcı hakkında TCK’nın 318/1-2 maddesinden dava açılmıştı. Davada beraat kararı çıkması Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi ve AİHM’ne başvuru yapılması önünde engel oluşturuyor. Köksal’ın avukatı Senem Doğanoğlu, “Bu suç tipinin TCK da yer almaması gerektiğini düşüyorum” di.
Haftalık Aydınlık dergisi muhabiri Ufuk Akkaya’nın, “Ali Dibo Paraları, AKP Genel Merkezi’ne Gitti” başlıklı haberde “iftirada bulunduğu” gerekçesiyle bir yıl hapse çarptırıldığı 30 Kasım’da öğrenildi. Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, hapis cezasını erteleyerek Akkaya’nın bir yıllık denetim süresine tabi tutulmasını kararlaştırdı. AKP Genel Başkanlığı’nın ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın şikâyetiyle 24 Ocak’ta açılan davada, dergide 5 Kasım 2006’da yayımlanan haberde, Akkaya’nın Harun Özkan isimli kişi ile yaptığı söyleşide, Özkan’ın “kim tarafından tehdit edildiği” sorusuna muğlak yanıt verdiği halde yanıtın “Bizzat Hayati efendi tehdit etti” şeklinde yazıldığı kaydedildi. Akkaya, TCK’nın 267/1. maddesinde düzenlenen “iftira” suçundan ceza aldı.
Tunceli Başsavcılığı, 6 Mayıs 2007’de Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ı anma töreninde basın açıklaması yapıp afiş taşıdıkları gerekçesiyle Gökhan Türkan, Sancar Yamaç ve Zeki Sarıca hakkında “suç ve suçluyu övdükleri” (TCK, 215. madde) iddiasıyla dava açtı. Dava, Tunceli Emniyet Müdürlüğü’nün ihbarda bulunmasıyla Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi’nde 30 Kasım’da açıldı.Avukat Barış Yıldırım, “Adnan Menderes’i birçok kişi anabiliyor. Onlara dava açılmıyor. 1943’te köylüleri kurşuna dizdirdiği için mahkum olan General Mustafa Muğlalı’nın adı bir askeri kışlaya verilebiliyor. Buna da dava açan yok” dedi.
29 Kasım’da Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı Ergün Tokgöz, DTP Diyarbakır milletvekili Aysel Tuğluk ve Diyarbakır İl Başkanı Hilmi Aydoğdu’nun cezalandırılması talep etti. “Terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla açılan davada esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı Tokgöz, Anayasanın 83/2 ve 14. maddelerine dayanarak Tuğluk’un yasama dokunulmazlığının sınırlandırıldığını ve yargılamanın sürmesini istedi. TMY’nin 7/2. maddesi uyarınca ve 5 yıl hapis istemiyle yargılanan Tuğluk ve Aydoğdu, savunmalarını hazırlayacaklar. 3 Eylül 2006’da Tuğluk, “Hepinizin bildiği üzere 4 milyona yakın insan sayın Öcalan’ın demokratik çözümüne bir irade olabileceğini ifade etti. Bu irade beyanının hiç birinin hiçbir siyasal lafı görmezlikten gelemez…Demokratik çözüme, barışçıl bir çözümün başlamasına hizmet edeceğine inandığımız PKK’nin Kürt Sorunu’nun demokratik çözüm deklarasyonunu önemsiyoruz, değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz…” demişti.
Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi, Diyarbakır Sur Belediyesi Başkanı Abdullah Demirbaş’ı görevinden alınmasına yol açan “Çok Dilli Belediyecilikle ilgili kararın” iptalini isteyen Diyarbakır Valiliği’nin kararıyla ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi. İdare Mahkemesi, Sur Belediyesi Meclisi’nin “Çok dilli belediyecilik” kararının yürürlüğe girebilmesi için Valilik makamına sunulmadığı, sadece Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na sunulması nedeniyle ortada dava konusu edilebilir kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem olmadığı belirtilerek, davanın reddine karar verdi.
Tutuklanan Yakapınar Belediye Başkanı Osman Keser’e destek vermek amacıyla beldeye giden İHD şube başkanı Ethem Açıkalın ve DTP’li Diyarbakır Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev Özsökmenler, Viranşehir Belediye Başkanı Emrullah Cin, Kızıltepe Belediye Başkanı Cihan Sincar,Silopi Belediye Başkanı Muhsin Kunur, Küçükdikili Belediye Başkanı Leyla Güven hakkında, üç ayrı suçlamadan iki ayrı dava açıldı. Sanıklar hakkında toplam 8 yıla kadar hapis istemiyle açılan dava Adana 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. “bugün yakalamışlar kınıyoruz”, “Bu nedenle bugün sizlerleyiz”, “Bu tutuklama bir hukuksuzluktur”, “Tüm kürtler bu durumdan hoşnutsuz. Gerçekten bu olayların durdurulmasını istiyorlar. Bu topraklarda yaşamak istiyoruz ve tüm arkadaşlarımızı destekliyoruz” şeklindeki sözler, “yargı görevini yapanı etkilemek” olarak görüldü.
Protestanlığı yaydıkları iddiasıyla Hakan Taştan ve Turan Topal’ı yargılamaya 29 Kasım’da devam eden Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Büyük Hukukçular Birliği’nden avukat Kemal Kerinçsiz ve ekibinin talebiyle yapılan hakim değişikliğinden sonra, tanıkları dinlemeye karar verdi. Mahkemeye hakim Neşet Eren’in başkanlık ettiği ve savcının sanıkların beraatini istediği dönemde tanıkların dinlenmesine gerek görülmemişti. Şimdiyse mahkeme, çoğunluğunu iki sanığın gözaltına alındığı operasyonu düzenleyen jandarma görevlilerinin oluşturduğu 12 kişinn dinleneceğini açıkladı. Bu kişilerden 5’inin Silivri’de yaşayan tanık oldukları iddia ediliyor. Mahkeme, “Türklüğü aşağıladıkları”, “kin ve düşmanlığa tahrik ettikleri” ve “hukuka aykırı şekilde veri topladıkları” iddiasıyla yargılanan sanıklar Taştan ve Topal’ı yeniden dinledi. Tanıklarin dinlenmesi için adlarına tebligat yapılmasına karar veren mahkeme, yargılamaya 13 Mart 2008 tarihinde devam edecek.
Emekli hakim Zekeriya Dilsizoğlu’nun “Her 10 bin cinayet davasının dokuz bininde kadın parmağı var” sözünü eleştiren Gaziantep Sabah gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nurgün Balcıoğlu hakkında açtığı 100 bin YTL’likmanevi tazminat davasının görülmesine 29 Kasım’da devam edildi. Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi, Dilsizoğlu ve Balcıoğlu’nun maddi durumlarının araştırılması için yazılan müzekereye yanıt gelmediği için duruşmayı 14 Şubat 2008 tarihine erteledi. Aynı yazısı nedeniyle “hakaret” iddiasıyla Gaziantep 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan ceza davasıysa 7 Kasım’da zamanaşımından düştü. 15 Şubat 2007’de manşetten yayımlanan “Bu Hakim O Hakim mi?” başlıklı yazıda Balcığlu, Dilsizoğlu’nun ölen kardeşiyle ilgili gazetelere verdiği ilanda iki eşinden birinin bile adına yer vermediğini örnek göstererek emekli hakimin “kadın düşmanı” tavrını eleştirmişti. Dilsizoğlu, “Şahsına ağır hakaretlerde bulunulduğu” gerekçesiyle gazete sahibi Ayten Kale, Balcıoğlu ve gazetenin sorumlu müdürü Fethullah Kapkapcı hakkında tazminat davası açmıştı.
Vicdani retçi Erkan Bolot ile yapılan ve Birgün gazetesinin 30 Ekim 2005 tarihli Pazar Ekinde “Savaşların İnsan Kaynağını Kurutalım” başlığıyla yer verilen söyleşiden muhabir Gökhan Gencay ve sorumlu müdürü İbrahim Çeşmecioğlu hakkında “halkı askerlikten soğutmak” iddiasıyla açılan davanın dosyası özel yetkili İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. TCK’nin 318. maddesinden açılan davada Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Çeşmecioğlu hakkında Basın Kanunu uyarınca takipsizlik kararı vermiş, ancak daha sonra 3713 Sayılı TMY’de 5532 Sayılı Yasa ile yapılan değişiklik nedeniyle yetkisizlik tartışması yaşanmıştı. Aynı iddiayla yazı ile röportajlardan toplam 21 yıl hapsi istenen Ülkede Özgür Gündem gazetesi muhabiri Birgül Özbarış’ın davaları da Ağır Ceza’ya sürüyor. Özbarış hakkında, 24 Nisan 2006’da çıkan “Kardeşlerinize Silah Çekmeyin” ile 9 Nisan 2006’da çıkan “Vicdani Retçi Savda: Askere Gitmeyin” başlıklı haberlerden davalar açılmıştı. 27 Temmuz’da aynı mahkeme, haftalık Yeni Aktüel dergisinde Aralık 2005’te yayımlanan “Vicdani Ret Bir İnsan Hakkıdır” başlıklı yazısından aynı iddia ile yargılanan yazar Perihan Mağden hakkında beraat kararı vermişti.
28 Kasım’da İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Mesut Barzani’nin iki ciltlik “Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi” adlı kitap nedeniyle iki ayrı davadan yargılanan Doz Yayınları eski sahibi Ahmet Zeki Okçuoğlu ile Ali Rıza Vural’ın dosyalarının birleştirilmesini reddetti. Mahkeme, Okçuoğlu’nun adresinin tespit edilmesini için Cumhuriyet Savcılığı’na yazı yazılmasına ve yargılamaya 28 Mart 2008 tarihinde devam edilmesine karar verdi. Okçuoğlu, çevirmen Vahdettin İnce ve Can Matbaası sahibi Bedri Vatansever hakkında, yayın tarihi Şubat 2003 olduğu için “kin ve düşmanlığa tahrik” başlıklı eski TCK’nın 312/2 son maddesi ve yürürlükten kaldırılan “bölücülük propagandası”na dair TMY’nin 8/1-3 maddesinden dava açılmıştı. Okçuoğlu’nun sonuçta hangi temelde yargılanacağı henüz bilinmiyor. Kitabın Mayıs 2005’te yapılan ikincisi baskısından ise Vural hakkında, 5 Ekim 2005 tarihinde bu kez, TCK’nın 301/2 maddesinden bir daha daha açıldı. “Cumhuriyeti neşren tahkir ve tezyif ettiği” gerekçesiyle iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Vural, 28 Kasım’da Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde duruşmaya çıkması bekleniyordu. Ancak dosyası Okçuoğlu dosyasıyla birleştirilmesi talebiyle İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildiği için yargılama gerçekleşemedi. Beyoğlu Cumhuriyet Savcısı Nihat Erdem’in üç yıl hapis istemiyle yargılanmmasını istediği editör Vural’ın bir daha ne zaman yargılanacağına Asliye Ceza Mahkemesi karar verecek. Okçuoğlu, “Kürdistan”, “Hakkari , bir Kürt ilçesi”, “Türkiye Kürdistanı” gibi ifadelerden sanık olurken Vural’ın davası, “Kürtler peş peşe isyan çıkardılar, emperyalistlere haklarını gasp eden bölge devletlerine karşı ayaklandılar. Bütün ayaklanmalar şiddetle bastırıldı Türkiye’de Mustafa Kemal, Kürtleri çok sert bir biçimde ezdi” sözlerinden açıldı.
27 Kasım’da İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Yargıtayın usul bozma kararı vermesinden sonra, daha önceki yargılamada hapisten ertelemeli 900 YTL para cezası verdiği Türkiye’de ve Avrupa’da Yazın dergisi yazarı Emin Karaca’ya TCK’nın 301. maddesinden aynı cezayı verdi. Yargıtay kararından sonra 3 Ekim’de süren davada duruşma savcısı, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarıyla ilgili orduyu eleştirdiği için Karaca’nın mahkum edilmesini istemişti. Karaca, Doğan Özgüden ve Mehmet Emin Sert ile yargılandığı davada Eylül 2005’te hapisten ertelemeli 900 YTL para cezasına çarptırılmıştı. Beş yıllık davada Yargıtay, karar tutanağında zabıt katibinin imzası bulunmadığı için kararı usulden bozmuştu. İfadesi alınamadığı için Özgüden’in dosya ayrılırken Sert beraat etmişti.
Sesonline.net sitesi Yayın Yönetmeni Yalçın Ergündoğan 26 Nisan 2005’te Birgün gazetesinde yayınlanan “Müritleri Haydar Baş’a baş kaldırdı” haberi nedeniyle Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Haydar Baş’ın açtığı tazminat davasında mahkum oldu. 23 Beyoğlu 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin Yalçındoğan’ı bin 500 YTL tazminat ödemeye mahkum ettiği 23 Kasım’da öğrenildi. Kararı temyiz edeceğini söyleyen Ergündoğan mahkemeye verdiği savunmasında şöyle demişti: “Şimdi bir partinin genel başkanı olan Haydar Baş’ın uzun süre birlikte olduğu müritlerinin, tarikattan ayrılmalarını ve ayrılış gerekçelerini bir İnternet sitesinde (Haydar Baş’ın Gerçek Yüzü sitesi) yayınlamaları, haber değil midir?”. 26 Aralık’ta süren ve Ergündoğan’ın üç yıl hapsi istendiği Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davaya, Baş hakkında çeşitli mercilerden istenen bilgiler henüz mahkemeye ulaşmadığı için 14 Mayıs 2008’e ertelendi. Aynı yazıdan İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nde açılan 15 bin YTL’2lik tazminat davası da 4 Haziran 2008’de sürecek.
“Korucular devletin bombasıyla balık avlıyor” başlıklı ve 4 Ocak 2005 tarihli bir haber nedeniyle DİHA muhabiri Rojda Kızgın, İHD eski Bingöl Şube Başkanı Rıdvan Kızgın ile iddia sahibi Doğan Adıbelli’ye, yedi kişinin şikayetiyle açılan dava dosyası Bingöl Asliye Ceza Mahkemesi’ne taşındı. 22 Kasım’da Bingöl Sulh Ceza Mahkemesi, daha önce Karlıova Sulh Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararıyla gönderdiği dosyayı şimdi yine görevlizlik kararıyla Bingöl Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. Bingöl Sulh Ceza Mahkemesi, TCK’nın 301/2. maddesi uyarınca üç sanığı “Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağılamak” iddiasıyla altı aydan iki yıla kadar hapis istemiyle yargılıyordu.Avukat Servet Özen, korucularla ilgili iddialardan 301. maddeden dava açılmasını eleştirdi.
Dicle Üniversitesi Siirt Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Ergun Çelik’in şikayetiyle Siirt’te Mücadele gazetesi sahibi Cumhur Kılıççıoğlu hakkında açılan davada Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi, Siirt Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği ve Yargıtay Ceza Dairesi’ne taşınan dosyadan çıkacak kararı bekliyor. 12 Şubat’ta Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 3 bin YTL tazminat cezasına çarptırılan Kılıççıoğlu ile ilgili kararı bozmasından sonra ard arda ertelenen yargılama 28 Ocak 2008’de sürecek. Yargıtay Hukuk Dairesi, bozmaya, ceza yargılamasının sonucunu beklemeden karar verilmesi ve hangi habere ne kadar tazminat biçildiğini belirtilmemesini gerekçe olarak göstermişti. 52 yıllık gazeteci Kılıççıoğlu, Üniversite sorunlarını ele alan haber ve yazılarda Çelik’e hakaret ettiği gerekçesiyle 22 Kasım 2005’te hapisten ertelemeli bin 519 YTL para cezası; tazminat davası da 6 Aralık 2005’te 3 bin YTL mahkumiyetle sonuçlanmıştı. Gazeteci, her iki kararı da temyiz etmişti.
Beytüşşebap Savcılığı, DHA muhabiri Emin Bal hakkında, haberini yaptığı cenazede PKK lehine atılan sloganları ’emniyete bildirmediği’ gerekçesiyle dava açtı. Gazeteci, Beytüşşebap Sulh Ceza Mahkemesi’nde 17 Ocak 2008tarihinde yargılanmaya başlayacak. “İşlenmekte olan bir suçu adli veya idari mercilere bildirmeyen kişinin, bir yıla kadar hapis ile cezalandırılması”nı öngören 278. maddeden yargılancak olan Bal, “Hakime, gazetecilik görevimin gereğini yerine getirdiğimi söyledim. Yanlış bir şey yapmadığımı ifade ettim” dedi. Gazetecinin tanıklıklığa ve ihbarcılığa zorlanamayacağını vurgulayan TGC, “TCK ile ilgili eleştiri ve önerilerimizi ‘uygulamayı görelim’ diye geciktirmeye çalışan yetkililer, sanırız gördüklerini değerlendirmeyi düşüneceklerdir” dedi. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, “Söz konusu yasa çıkarken yaptığımız eleştirileri dikkate almayanların bu tür olaylar karşısında utanacaklarını umut ediyorum” dedi.
Viranşehir Asliye Ceza Mahkemesi, “Türkiye ve Kürdistan devlet kaynaklı cinsel şiddete fail sayısı olarak bakacak olursak askerler çoğunluktadır; çok olmasının nedeni de Kürdistan da yaşanan savaştır” dediği için insan hakları savunucusu ve hukukçu Eren Keskin’in, “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla mahkum etti. Eski TCK’nın 312/2 maddesi uyarınca 16 Ekim’de alınan karar Keskin’e 20 Kasım’da tebliğ edildi. Mahkeme “cezanın sanık üzerinde olası etkileri”ni dikkate alarak cezayı 10 ay hapse indirdi ve 647 Sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca da cezayı 3 bin 300 YTL’ye çevirdi. Konuşmada geçen “Kürdistan” sözü cezaya dayanak oluştururken Bulanık Cumhuriyet Başsavcılığı, bu yıl 19 Temmuz’da, aynı ifadenin, “kabul edilebilir olmasa da düşünce açıklamaktan ibaret olduğuna” karar vermiş ve Keskin hakkında dava açılmasına gerek görmemişti.
54’ü DTP’li, 56 belediye başkanı hakkında Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’e Roj TV’nin kapatılmaması için mektup gönderdikleri gerekçesiyle açılan dava 29 Ocak 2008 tarihine kaldı. 20 Kasım’da Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, müdahil avukatlarının talebi üzerine, Roj TV’nin kapatılmamasına ilişkin Danimarka Medya Sekreterliği’nin verdiği karara ilişkin belgenin orijinal olarak Flamenkçe dilinden Türkçe’ye yapılacak resmi tercümesini dikkate almaya karar verdi. Danimarka Büyükelçiliği’ne uluslar arası ilişkiler üzerinden yazı yazılacak. Belediye başkanlarının “Terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek” ile suçlandığı davada esas hakkındaki mütalaasını sunan duruşma savcısı, 53 belediye başkanına 7,5 yıl ile 15 yıl arasında değişen hapis cezaları; üçü için de beraat istemişti. Sanıklar, TCK’nın 314/3 ve 220/7 maddeleri uyarınca yargılanıyorlar.
30 yıl önce öldürülen ODTÜ Öğrenci Temsilcileri Konseyi yöneticisi Ertuğrul Karakaya’yı geçen yıl Salihli’deki mezarı başında anan annesi Ayşe Karakaya ve 19 kişi 16 Kasım’da beraat etti. Salihli 1. Sulh Ceza Mahkemesi, 73 yaşındaki Ayşe Karakaya ve anma törenine katılan 19 kişi hakkında TCK’nın 215. maddesiyle yöneltilen “suçu ve suçluyu övmek” suçlamasıyla ilgili, “suç unsuru yok” dedi. Mahkeme Başkanı Nuray Şavrak da, CMK’nın 223/2 c maddesi uyarınca Ayşe Karakaya, Erol Karakaya, Fikret Erginbaş, Okan Esen, Hasan Gezer, Turgut Güler, Nazif Cengiz Kutlu, Süreyya Özdemir, Yasemin Erden, Edhem Sarıhan, Nurşen Karakaya, İsmail Fethi Eken, Metin Kocabıyık, Mehmet Çiğerci’nin beraatine karar verdi. Mahkeme, gerekçeli kararında, “Bir kişinin, bir grubun ya da bazı bilgi ve belgelerin başlı başına bir kişiyi suçlu ya da bir eylemi suç olarak belirlemesi, demokratik ve hukuk devletinde kabul edilemez” dedi. Ancak Cumhuriyet Savcısı, beraat kararını temyiz etti. Dosya Yargıtay’a taşınmış oldu.
Şarköy Asliye Ceza Mahkemesi, AKP’li Belediye Başkanı Can Gürsoy ve iki Belediye Meclis üyesine hakaret ettiği gerekçesiyle Şarköy’ün Sesi gazetesi yazarı Yakup Önal hakkında açılan ceza davasıyla ilgili dosyayı bilirkişiye gönderdi. Dosya, bilirkişiye İstanbul Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi kanalıyla gidecek. Savcı Hüseyin Koçaslan’ın 10 yıl hapis cezası istediği gazeteciye ait “Büyüklere Masallar-Pinokyo ve Dokuz Cüceler” başlıklı yazıların suç teşkil edip etmeyeceğine bilirkişi karar verecek. Yargılamaya da 20 Şubat 2008’de devam edilecek. 20 Temmuz 2005’te “Başkan Pinokyo ve Dokuz Cüceler” yazı dizisine başlayan gazeteci, bunlardan birinde, “Bir varmış bir yokmuş…Ülkenin birinde, deniz kenarında bulunan Şarki adlı kasabasında Pinokyo adlı bir başkan varmış. Pinokyo’nun her kararına emme basma tulumba gibi onay veren dokuz cücesi varmış” demişti. Gürsoy’un açtığı tazminat davasında Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, kararı 26 Kasım’da usülen bozdu.
Emniyette fuhuş, dayak ve hakaret iddialarını gündeme getirdiği için bir hafta hapiste kalan Afyonkarahisar Emirdağ gazetesi sorumlu müdürü Mustafa Koyuncu Emirdağ Emniyet Müdürlüğü’nde görevli 44 polisin şikayetçi olması üzerine hem altı yıl hapis hem de 440 bin YTL tazminat istemiyle yargılanıyor. İddiaları gazetesinin 12 Mart 2007 tarihli sayısında “AB’ye Böyle mi Girmeliydik? Görevlerini Kötüye Kullanıyorlar” başlığıyla haberleştiren Koyuncu, “yayın yoluyla hakaret” ve “iftira” iddiasıyla 13 Mart’ta tutuklanmış, tekzip yayımlaması şartıyla bir hafta sonra tahliye edilmişti. Emirdağ Asliye Hukuk ve Asliye Ceza Mahkemeleri’nde 15 Kasım’da yargılanan gazeteci, bir daha 30 Ocak 2008’de hakim karşısına çıkacak.
Demokrat İskenderun gazetesi sahibi Ersen Korkmaz, beş yıldır 301. maddenin eski hali olan 159. maddeden yargılandığı davada 14 Kasım’da bir kez daha yargılayan İskenderun 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı. Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) Eylül 2002’deki bir panelini izledikten sonra “Kürtlerin Önderi Alındı Faşistlere Teslim Edildi” başlığıyla haberleştirdiği için Korkmaz ve TKP yetkilisi Necmettin Salaz,”Askeri ve emniyet kuvvetlerini tahkir ve tezyif” iddiasıyla ve üç yıl hapis tehdidiyle yaşıyor. Yargılama, bir kez daha panelle ilgili yerel Güneş TV’den gönderilen CD’ye ait bant çözümlerinin beklenmesi için 14 Mart 2008 tarihine bırakıldı.
13 Kasım’da İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Kandil Dağı’nda Kongra-Gel militanlarıyla röportaj yaptığı için “örgüt açıklamalarını yayımlamak” iddiasıyla cezalandırdığı Hürriyet gazetesi muhabiri Sebati Karakurt’ın cezasını artırdı. Mahkeme savcısı Savaş Kırbaş’ın, 455 YTL ön ödemeli para cezası verilen gazetecinin “suçu”nun “Terör örgütü propagandası yapmak” olduğunun aradan geçen iki ayda fark etmesi üzerine Karakurt’un cezası 20 bin YTL’ye çıktı. Gazetecileri avukat Nurcan Çalışkan temsil etti. Savcı Kırbaş’ın esas hakkında mütalaasını sunması için süre tanıyan mahkeme, yargılamaya 26 Şubat 2008 tarihinde devam edecek. 10 Ekim 2004’te çıkan “Kandil’de kadın bilinci Kürtçülüğü aştı” röportajından Karakurt ve sorumlu müdür Hasan Kılıç, 9 Ağustos’ta görülen duruşmada, “Terör örgütü açıklamalarını yayımlamak”tan suçlu bulunmuş; diğer sorumlu müdür Necdet Tatlıcan da 20 bin YTL ön ödemeli para cezasına çarptırmıştı.
İstanbul Basın Savcısı Nurten Altınok, Sabah gazetesinde 12 Haziran 2007’de yayımlanan “Bunlar imkansız mı” başlıklı yazısından gazeteci-yazar Umur Talu hakkında Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı şikayette takipsizlik kararı verdi. 12 Kasım’da öğrenilen kararda, “Gazeteci mesleği ve insanlık gereği, Silahlı Kuvvetler’de bir sınıfın içinde bulunduğu durumu dile getirip bunların iyileştirilmesini istediğini belirtmiştir” denildi. Askerlerden aldığı mektup ve mesajlardaki talepleri dillendiren Talu, “Cenazelerine üst rütbelilerin de gittiği astsubayların, özellikle de tamamen dışlanan uzman çavuşların, sağ iken de üst rütbelilerce insan yerine konması ve aileleriyle en iyi koşullarda(ki) orduevlerine kabulü…”nü istemişti. Talu, “Astlık- üstlük münasebetlerini zedelediği, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir veya tezyif edici fiil ve harekette bulunmak” ile suçlanıyordu. Talu’nun, Askeri Ceza Kanunu’nun (ACK) 95/4 maddesi uyarınca altı aydan üç yıla kadar hapsi isteniyordu.
Diyarbakır’a bağlı Sur Belediyesi’ndeki hizmetleri Türkçe dışında Kürtçe, Ermenice ve Süryanice verdiği için Danıştay 8. Dairesi kararıyla başkanlığı düşürülen Abdullah Demirbaş hakkında “görevi kötüye kullandığı” ve “devrim kanununa aykırı hareket ettiği” gerekçesiyle açılan dava başladı. İddianamede, çok dilli hizmet verme kararını alan belediye meclis üyelerinin de aralarında yer aldığı 19 kişi ve bu kararı onaylayan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi başkanı Osman Baydemir’in de TCK’nın 257. maddesi uyarınca”görevi kötüye kullanarak kamuyu zarara uğratmak” ve 222. maddesi gereğince de “Şapka ve Türk harflerine aykırı hareket etmek” iddiasıyla 1 yıl iki aydan 3 yıl 6 aya kadar hapisleri isteniyor. Diyarbakır Baro Başkanı avukat Sezgin Tanrıkulu, hukukun özellikle de Diyarbakır’da oldukça zorlandığını ifade ederek, “TCK’nin 257. maddesinde kamu zararı aranıyor. Kim ne şekilde zarar görmüş belli değil. Suçun maddi unsurlarının hangisi gerçekleşmiş, anlayamadım” diye kaydetti. Davaya 29 Şubat 2008’de devam edilecek.
Adıyaman Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Boğatekin, kaleme aldığı “Türkiye Yanlış Yaptı” başlıklı imzasız yazı nedeniyle 6 Kasım’da bir kez daha mahkemeye çıktı. Gerger Asliye Ceza Mahkemesi, duruşma savcısı Sedat Turan’ın görüşüne uyarak, dile getirdiği iddiaların Başbakanlıktan sorulmasını talep eden gazetecinin isteğini reddetti; gazeteciden delil getirmesini istedi. 10 Mart 2007’de yayımlanan yazıda “Devlet yanlış yaptı. Nerde ve Ne zaman? Dün, Doğu ve Güneydoğu’da. Sonra da İstanbul’da. Maraş’ta, Sivas’ta. Bugünse, Trabzon’da, İstanbul’da, Mersin’de ve Güneydoğuda…” diyen gazeteci, “devleti alenen aşağılamak” iddiasıyla ve iki yıl hapis tehdidiyle karşı karşıya. Yargılamaya 16 Ocak 2008’de devam edilecek. Gazeteci, “Tamamen kalkmasa dahi 301. maddenin Türkiye’nin dahil olmak istediği birliğin hukuk kurallarına çekilmesi gerekiyor” dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, “Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Raporu”nda “kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlike olduğuna ilişkin somut olgu bulunmadığı”nı belirterek, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Prof. Dr. Baskın Oran hakkındaki beraat kararının bozulmasına itiraz etti. 5 Kasım’da öğrenildiğine göre Başsavcı, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 12 Temmuz 2007 tarihli kararıyla iki akademisyenin “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan verilen beraat kararının bozulması yönünde alınan karara itiraz etti. 312/2 maddesinde tanımlanan suçun TCK’nın 1 Haziran 2005’te değiştirilmesinden sonra “soyut tehlike” suçu olmaktan çıkarılıp “somut tehlike” suçu haline getirildiğine yer verilen gerekçede, “suçun oluşması için kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak varlığı gereklidir” denildi; beraat kararının onanması istendi. İtirazı Yargıtay Ceza Genel Kurulu görüşecek.
Mardin Kızıltepe´de polislerce öldürülen Ahmet Kaymaz ve 12 yaşındaki oğlu Uğur Kaymaz´la ilgili davada Kaymaz ailesinin avukatlığı üstlenen Tahir Elçi’yi “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” iddiasıyla yargılayacak tarafsız bir mahkeme kurulamadı. Cinayet davasını gören Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi heyetiyle aynı olduğu için daha önce mahkeme heyetini reddeden Elçi, Kütahya Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla oluşturulan yeni heyetin başkanlığına yine cinayet davasını ele alan mahkemenin başkanı Nuran Berk yer alınca ikinci kez itiraz etti. 30 Ekim’de Elçi’nin avukatlarının itirazı üzerine Hakim Nuran Berk de davadan çekildi. Dosya bir kez daha, mahkemeye yeni bir başkan seçmesi için Kütahya Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Bu mahkeme ikinci kez heyet oluşturulacak. “Biz tarafsız bir yargılama istiyoruz. Adaletin burada gerçekleşmesini istiyoruz” dediği için yargılanan Elçi, bir daha 31 Ocak 2008’te hakim karşısına çıkacak.
Yeni Asya gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü Faruk Çakır, “Danıştay davası genişleyecek” ve “Danıştay Soruşturması Genişletiliyor” başlıklı haberlerde “Soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği” gerekçesiyle yargılanacak. Bağcılar Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Danıştay 2. Dairesi üyelerine yönelik saldırıyla Ümraniye’de bir gecekonduda cephane bulunmasıyla ilgili olayla bağlantıların araştırılacağını duyuran haber nedeniyle dava açtı. 25 Temmuz’da açılan davada, haberi yazan muhabirlerin adını açıklamadığı için Çakır’ın kendisinin, TCK’nın 285/1-3 maddesinden 4,5 yıla kadar hapsi isteniyor. 23 Haziran 2007’de yayımlanan iki yazıda, “Danıştay davasıyla ilgili olarak, bu olaydan dolayı şüpheli ve tutuklu bulunan ve haklarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma evrakındaki bazı ifade örneklerine yer verilerek” soruşturmanın gizliliğinin ihlal edildiği savunuluyor.
24 Ekim’de Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, haftalık Nokta dergisine, güvenlik uzmanı Lale Sarıibrahimoğlu’yla yapılan “Asker iç güvenlikten elini çekmeli” başlıklı röportaj nedeniyle “devletin askeri kuvvetlerini alenen aşağılamak” suçlamasıyla açılan davayı ele almaya başladı. 8 Şubat’ta çıkan röportajı gerçekleştiren muhabir Ahmet Şık ve sözleri nedeniyle suçlanan Sarıibrahimoğlu TCK’nın 301. maddesi uyarınca 2’şer yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyorlar. Mahkeme, şehir dışında görevli olduğu için Şık’a davetiye çıkarılmasına ve Sarıibrahimoğlu’nun avukatı Ümit Kardaş’ın görevsizlik kararı verilmesi yönünde ilettiği talebin reddine karar verdi. Şık’ı hukukçu Fikret İlkiz’in temsil ettiği duruşmada savunmasını yapan Sarıibrahimoğlu, röportajda bazı bölümleri iki gazetecinin sohbeti babında söylediğini, böyle olsa bile röportajın devlet kurumlarının daha iyi bir şekilde işlemesi için eleştiri olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade etti. Dava 3 Nisan 2008’e kaldı. Gazeteciler, “Polis-Jandarma Çekişmesi Neyi Gösteriyor?”başlıklı röportaj ve devamındaki “Asker iç güvenlikten elini çekmeli”haberi nedeniyle Jandarma Genel Komutanlığı’nın şikayetiyle yargılanmaya başlamıştı.
18 Ekim’de İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, bir yazıda 1972 yılında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını engellemek için gerçekleştirilen Kızıldere eylemini “destansı bir tarih” olarak nitelendirdiği için Tek Yol Devrim Hareket dergisi yazı işleri müdürü Kemal Bozkurt’u mahkum etti. Derginin Mart 2004 tarihli sayısında yer alan “Bir Gün Mutlaka” başlıklı yazıda “suç sayılan fiili övdüğü” gerekçesiyle mahkeme, savcının mütalaası doğrultusunda Bozkurt’u TCK’nın 215. maddesinden bir ay hapisle cezalandırdı; 218. madde uyarınca cezayı bir buçuk ay hapse çıkardıktan sonra da 900 YTL paraya çevirdi. Bozkurt’un avukatı Erdal Doğan, AİHM’in Observer-Guardian/ Birleşik Krallık ve Handyside/ Birleşik Krallık Danimarka kararlarını örnek gösterdiyse de mahkemeyi ikna edemedi. Yazıda, “Deniz, Hüseyin ve Yusuf’un idam edilmesini engellemek için giriştikleri bir eylemle katledildiler. 1972 yılının Kızıldere’si devrimcilerin bilincine kazınmış destansı bir tarihtir (…) Üzerlerine yağan kurşunlara göğüs gerdiler, inançlarının asla yok edilemeyeceğini, teslim alınmayacağını egemenlere destansı bir direnişle gösterdiler. Birlikte mücadele etmenin de tarihi Kızıldere’de yazılmıştır” deniyordu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, “İş Bilenin, Kılıç Kuşananın” başlıklı yazıda “devletin askeri kuvvetlerini tahkir ve tezyif ettiği” iddiasıyla yargılanan sansursuz.com sitesi yazarı Rahmi Yıldırım hakkındaki beraat kararın onanmasını istediği 14 Ekim’de öğrenildi. Yargıtay Başsavcılığı, Genelkurmay Başkanlığı’nın şikayetiyle TCK’nın 301. maddesinden Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Yıldırım’ın kullandığı “Paşalar sermaye düzeninin koruyucusu, neferi, aktörü, figüranları” ifadelerinin sert, sarsıcı ve incitici olduğunu, ancak, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.Yargıtay’ın berat kararını bozması durumunda Yıldırım yeniden yargılanacak.
11 Ekim’de Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “Türklüğü aşağıladıkları”gerekçesiyle yargıladığı Agos gazetesi Yazı İşleri Müdürü Arat Dink ve İmtiyaz Sahibi Serkis Seropyan’ı TCK’nın 301/1 maddesi uyarınca birer yıl hapis cezasına çarptırdı. Dink ve Seropyan’ın cezası sabıkaları olmadığı göz önüne alınarak ertelendi. Gazetecilerin avukatı Fethiye Çetin verilen cezayı haksız bulduklarını ve temyiz edeceklerini açıkladı. Dava, Hrant Dink’in Reuters Haber Ajansı’na verdiği bir demecin sağcı-milliyetçi avukatların kurduğu Büyük Hukukçular Birliği’nden Recep Akkuş’un Şişli Savcılığı’na şikayeti üzerine açılmıştı. Hrant Dink Reuters’e verdiği demeçte 1915 olaylarını “soykırım” olarak nitelemiş ve “Dört bin yıldır bu topraklarda yaşayan halkın bu olanlarla birlikte artık ortadan yok olduğunu görüyoruz” demişti. Dink’in bu sözleri dolayısıyla açılan soruşturma haberi ve Reuters’e verdiği demeç 21 Temmuz 2006’da “301’e Karşı Bir Oy” başlığıyla Agos’ta duyuruldu. Şişli Cumhuriyet Savcılığı Hrant Dink, Arat Dink ve Seropyan hakkında dava açmış, ancak Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de öldürülmesi üzerine hakkındaki dava düşmüştü. Mahkeme, daha sonra yayımladığı 20 sayfalık gerekçeli kararında, “Türklere yapılan isnadın tarihsel bir gerçek olarak kabul edilmesi halinde sanıkların eylemi hukuka uygun sayılacağından bu konuyla ilgili tarihi belgelere başvurma zorunluluğu duyulmuştur” diyerek tarih kitaplarına referans yaparak kendi tezini oluşturdu.
5 Ekim’de Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi, geçen yıl Şırnak ve Silopi’deki çatışmalar sonrası yaptığı konuşmadan Emek Partisi (EMEP) İl Başkanı Hüseyin Tunç’ı “suçu ve suçluyu övdüğü” gerekçesiyle hapisten para cezasına mahkum etti. Avukat Barış Yıldırım, Tunç’un 5 Ekim’de mahkum olduğu bin 500 YTL’lik para cezasına temyiz yolu kapalı olduğu için ve “siyasi vasfa sahip kişi olarak Tunç’un daha geniş olması gereken ifade özgürlüğü hakkının kısıtlandığı” gerekçesiyle 17 Ekim’de AİHM’e başvurdu. TCK’nın 215/1 maddesinden cezalandırılan Tunç, Tunceli’de 2 Eylül 2006 tarihinde yaptığı konuşmada “Şırnak ve Silopi’de çatışmalar var ve orada askerler öldü. İnanın ki yüreğimiz sızlıyor, onların ailelerini düşündükçe. Aynı şekilde Kürtlerin Şehitleri olacaklar için de yüreğimiz sızlıyor, yüreğimiz parçalanıyor” demişti. Tunç, “..barıştan söz edenlerin kafasına cop iniyor, barıştan bahsedenler hücre cezasına çarptırılıyor…ülke içerisinde barıştan bahsedenleri linç ediyorlar..bu ikiyüzlülüğü nefretle kınıyoruz….Eğer ki Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onun hükümeti ve onun muhalefeti Kürtleri kendilerine muhatap kabul etmiyorlar ise bunlar yalancıdır, bunlar ikiyüzlüdür, bunlar halk düşmanıdır, bunlar vatan hainidir” sözlerinden 301. madde uyarınca açılan davada beraat etti.
4 Ekim’de Batman Ağır Ceza Mahkemesi, iki yıl önce Hasan İş´in öldürülmesiyle ilgili 16 Haziran 2005 tarihinde yaptığı basın açıklamasında “Emniyet teşkilatına alenen hakaret ettiği” gerekçesiyle yargıladığı İHD Batman Şubesi yöneticisi avukat Ferhat Bayındır’ı beraat ettirdi. Ancak duruşma savcısı Zeki Yalçın, kararı temyiz etti. Bu nedenle dosya Yargıtay’a taşındı. Duruşmada ifade veren Bayındır, “Basın açıklamasında düşünce özgürlüğü ve savunma hakkı kapsamında değerlendirilmelidir. Suç işleme kastım yok. Müvekkilimin hak ve hukukunu savundum” dedi.
3 Ekim’de, Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi ve sorumlu müdürü Selami Çalışkan´ın “Din Düşmanlığı Terörü” başlıklı yazıdan yargılanmalarına İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Mahkeme, suçun yasal unsurlarının oluşmadığını belirterek beraat kararı verdi. “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan Eygi ve Çalışkan ile ilgili karar Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nce bozulmuştu.
Yazar ve yönetmen Umur Hozatlı, “Ülkede Özgür Gündem” gazetesi için kaleme aldığı “Gıcık Adamalar” yazısından verilen mahkumiyet kararını 2 Ekim’de temyiz etti. Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 11 Kasım 2006’da çıkan köşe yazısında, “Emniyet teşkilatını basın yoluyla alenen aşağıladığı” gerekçesiyle Hozatlı’yı TCK’nın 301/2. maddesi uyarınca 6 ay hapse mahkum etmişti. Hakim İrfan Adil Uncu başkanlığındaki mahkeme, 27 Eylül’de verdiği kararında Hozatlı’ya verdiği cezayı sonuçta 3 bin YTL’ye çevirmişti. Savunmasında Hozatlı, “Emniyet ve yargı teşkilatında gördüğüm yanlışları eleştirdim” demişti. Hozatlı, yazısında, “halkın cesur çoğunluğunun polisten şikayetçi olduğu”na işaret ederek Atılım gazetesi ile Özgür Radyo gibi muhalif yayın organlara yapılan baskıları kınamıştı.
25 Eylül’de Başbakan, “İrticanın Dili Yoktur” başlıklı yazısından Cumhuriyet gazetesi yazarı İlhan Selçuk hakkında “kişilik hakları hakaret” iddiasıyla açtığı 20 bin YTL’lik manevi tazminat davasını kaybetti. Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi Ahmet Metin Tözün, gazetenin 6 Mayıs 2007 tarihli sayısında yayımlanan yazıda, “İşin en kötü yanı, yüce Allah, Hazreti Peygamber, Kuran-ı Kerim adına konuşan mürteci sürüsünün devlet düzeninde iktidarı ele geçirdikten sonra azmasıdır..”sözlerinde suç unsuru olmadığını bildirdi.
21 Eylül’de Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Özgür Kocaeli gazetesinde yayımlanan “Sırada Ne Var Başkan?” başlıklı bir karikatür nedeniyle karikatürist Muhammet Şengöz’ü 11 ay 20 gün hapisle cezalandırdı. Ceza 7 bin YTL’ye çevrildi. Gazete avukatı Suat Temoçin, mahkumiyet kararını temyiz edecek. Şengöz, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun açtığı davada savcının beraat yönünde bildirdiği görüşüne rağmen mahkum edildi. Karaosmanoğlu’nun kentte yerleştirdiği ve icraatlarını anlatması için vatandaşa “Sırada Ne Var başkan?” dedirttiği açık hava reklam panolarına (bilboard) tepki gösteren çizer, buna, sırtı dönük ve pantolonu inik bir yurttaşın “Sırada kim var başkan?” sözleriyle karşılık verdi.
21 Eylül’de Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi, hakaretten Valilik emriyle gözaltına alınmalarının “yargının taraflılığını gösterdiğini” iddia ettiği için TCK’nın 301. maddesi uyarınca yargılanan Tunceli Emek gazetesi sahibi Umut Karakoyun’u beraat ettirdi. Valiliğin ilan hakları keyfi şekilde engellendiği gerekçesiyle gazetesinde Valilik Basın ve Hakla İlişkiler müdürü Elif Polat’ı eleştiren Karakoyun, “Kamu görevlisine görevinden dolayı basın yoluyla hakaret” iddiasından beraat etti. Savcının mütalaasında ceza istendiği davada gazeteciyi savunan avukat Erdal Doğan, yargı ve diğer hukuka aykırı uygulamaların eleştirilmesinin düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Mahkeme de, suç kasti oluşmadığını bildirerek beraat kararı verdi.
Datça’da gazetecilik yaptığı dönemde üç kez hapse giren Gündem gazetesi yazarı Sinan Kara, Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye dönem temsilcisi Hans Jörg Kretschmer’in orduya yönelik eleştirilerinden hareketle kaleme aldığı “Kışla Partisi” yazısından beraat etti. Şemdinli bombalamaları gibi olayları da eleştirdiği yazısından TCK’nın 301. maddeden kovuşturmalık olan Kara, Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 20 Eylül’de yargılandığı davada aklandı. Kara, Toplumsal Demokrasi gazetesinin 20 Kasım 2006 tarihli sayısı için yazdığı “Adalet Militarizmi Soytarısı Oldu” yazısından da 301/2 maddesinden yargılanıyor. Gazetenin sorumlu müdürü Özlem Aktan ve yazar Mustafa Temizkan da, PKK’nin hapisteki lideri Abdullah Öcalan için “Kürt Halk Önderi” dedikleri için “suçluyu övmek”ten davalık. Diyarbakır’da sekizi çocuk 10 kişinin öldüğü patlamayla ilgili devleti ve askeri eleştiren Kara, söz konusu “Kadrolu Katiller” yazısı nedeniyle de 26 Eylül’de yargılandı. Gazeteci, 20 Şubat 2008’de yine adliyede olacak. Kara hakkında bir dava da, “Tecrit Sınır Tanımıyor” başlığıyla “Ülkede Özgür Gündem”de 14 Kasım 2006’daki yazısından açıldı. Bu sözlerden de Kara, “bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla yargılanıyor. Gazeteci, 30 Ocak 2008’de yargılanacak.
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu ifade edilen günlükleri yayımlayan Nokta dergisi Yayın Yönetmeni Alper Görmüş’ün “hakaret ve iftira” iddiasıyla yargılanmasına 19 Eylül’de başlandı. Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Başbakanlık’tan Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlüklerden bulunup bulunmadığının sorulması, varsa bir örneğinin istenmesine karar verdi. Mahkeme, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 19 Nisan’da verdiği yetkisizlik kararıyla Genelkurmay Savcılığı’na giden dosyanın akıbetini sordu. Görmüş, altı yıl sekiz aya kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Davaya 29 Şubat 2008’de devam edilecek. Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Remzi Yaşar Kızılhan, dergide 29 Mart’ta yayımlanan “Hayret verici ayrıntılarıyla Sarıkız ve Ayışığı. 2004’te iki darbe atlatmışız!” haberi nedeniyle Örnek’in şikayetiyle Görmüş’a dava açmıştı.
Yargıtay, Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu Raporu’ndan yargılanan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Prof. Dr. Baskın Oran hakkında yerel mahkemenin “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasından verdiği beraat kararını oyçokluğuyla bozdu. 13 Eylül’de öğrenilen kararında Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 216/1. maddesinden verilen beraat kararını, “Raporda yeni bir azınlık tanımının yapılması üniter devlet ve milletin bölünmezliğini tehlikeye düşürecek bir sonuca ulaşacaktır” tespitiyle esastan bozdu. Karara muhalif kalan üye Hamdi Yaver Aktan ise karşı oy gerekçesinde “raporun hiçbir yerinde şiddete tahrik yoktur” dedi. 10 Mayıs’ta Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, savcının da mütalaasına uyarak verdiği beraat kararını Ankara C. Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu temyiz etmişti.
Recep Akkuş ve Asım Demir adlı kişiler, “İndependent” gazetesinin deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk’in “Ermeni soykırımının yeni kanıtları” başlıklı makalesiyle, “Boston Globe” gazetesi yazarı Jeff Jacoby’nin “Bir daha asla sloganı ne kadar samimi” başlıklı yazısını Türkçeleştirerek yayımlayan Radikal gazetesi hakkında suç duyurusunda bulundu. İki ayrı suç duyurusunda gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü Hasan Çakkalkurt’un TCK’nın 301. maddesinden cezalandırılması talep edildi. “Türklüğün aşağılandığı” iddiasıyla yapılan şikayetlerin incelenmesi sürüyor.
Hrant Dink cinayet davasından yargılanan Yasin Hayal’ın avukatı Fuat Turgut, 12 Eylül’de Radikal gazetesi yazarı Perihan Mağden, Birgün gazetesi yazarı Ahmet Tulgar ile Dink Ailesi’nin avukatlarından Erdal Doğan’a toplam 20 bin YTL’lik tazminat davası açtı. Mağden’in, Radikal gazetesinin 5 Temmuz 2007 tarihli sayısı için kaleme aldığı “Arkadaşlığa dayalı 1 grup davasöver” başlıklı yazısında “1 Uçubik Şovmen` diyerek kendisine sövüldüğünü iddia eden Turgut, Tulgar’ın aynı gün çıkan “Bir sağlık durumu” yazısından kendisinden “meczup ve şovmen” olarak söz ettiği gerekçesiyle dava açtı. Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan bir dilekçede de Mağden hakkında, basın yoluyla hakaret iddiasıyla dava açılması da talep edildi.
22 Temmuz seçimleri öncesi Diyarbakır’ın Karacadağ Bölgesi’nde askerlerin DTP’nin desteklediği “Bin Umut adayları”na oy verilmemesi yönünde köylere baskı yaptığı şeklindeki iddiaları haberleştiren DİHA muhabiri Hikmet Erden yargılanacak. Jandarmanın suç duyurusuyla Diyarbakır C. Başsavcılığı, Erden hakkında “basın yoluyla iftira” iddiasıyla dava açtı. Bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası istenen muhabir 2 Şubat 2008’de Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak. Savcılık iddianamesinde Erden’in 5237 Sayılı TCK’nın 267. maddesi gereğince cezalandırılması talep edildi.
Eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman hakkında, “yargıya müdahale” iddiasıyla Agos gazetesi yetkililerinin yargılandıkları ilk duruşmada şikayetçi Kemal Kerinçsiz’in avukatlarına hakaret ettiği iddiasıyla dava açıldı. Yargılanacağı 3 Eylül’de öğrenilen Sayman, yayın yönetmeni Hrant Dink, yazı işleri müdürü Arat Dink ve gazete imtiyaz sahibi Serkis Seropyan’ın yargılandığı 16 Mayıs 2006 tarihli duruşmada sarf ettiği iddia edilen sözlerden Şubat 2008’de Şişli Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak. Sayman, TCK’nın 125. maddesi uyarınca ve iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.
31 Ağustos’ta İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Tek Yol Devrim Hareketdergisi sahibi Çağrı Karadağ ve yazı işleri müdürü Kemal Bozkurthakkında, “Kürtler Kardeşimdir, E Tipindekiler evlatların” ve “1 Eylül Dünya Barış Günü” başlıklı yazılardan açılan davada beraat kararı verdi. Eylül-Ekim 2004 tarihli 8. sayıda yayımlanan yazılarda “terör örgütü propagandası yapıldığı” gerekçesiyle Karadağ ve Bozkurt, Terörle Mücadele Yasası’nın (TMY) 7/2-son maddesi gereğince yargılanıyordu. Suçlanan yazıda, “Direnenler yalnızlaştıkça saldırı da artmaktadır. Kürt hareketine yöneltilen vahşi saldırıya ve devrimcilere yöneltilen sistematik saldırılara işkencelere gerçek bir direniş, sonuç veren bir direniş için güçleri birleştirelim” deniyordu.
Askeri operasyonlara Roj TV’de yayımlanan programda karşı çıktıkları için “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılanan Tunceli Baro başkanı Özgür Ulaş Kaplan ve Emeğin Partisi (EMEP) İl Başkanı Hüseyin Tunç 16 Ağustos’ta beraat etti. 2006 sonunda Tunceli Belediyesi Konferans Salonu’nda çeşitli siyasi parti temsilcileri ve belediye yetkilileriyle bir basın açıklaması yaptıktan sonra kendisiyle telefonla bağlantı kuran Roj TV’ye operasyonların durdurulması yönündeki dileklerini ileten Kaplan ve Tunç, TMY’nin 7/2 maddesinden yargılanıyorlardı.
Yargıtay, İsviçre’de çıkan haftalık Das Magazin dergisine verdiği röportajda “Bu topraklarda 1 milyon Ermeni 30 bin de Kürt öldürüldü” dediği için Yazar Orhan Pamuk’a açılan ancak “Adalet Bakanlığı’ndan yargılama izni gelmediği” gerekçesiyle düşen davaya ilişkin kararı onadı. Karar, 3 Ağustos’ta medyaya yansıdı. Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, eski TCK’nın 159. maddesi uyarınca üç yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan yazarla ilgili Adalet Bakanlığı’nın ilettiği “Yargılama için izin yetkimiz yok” kararının yargılama izni olarak değerlendirilemeyeceğine karar vererek davayı düşürmüştü.
Temmuz sonunda, Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi, Şükrü Elekdağ’ın Agos gazetesi ve tarihçi Taner Akçam hakkında açtığı davayı kısmen kabul ederek tazminat ödenmesine karar verdi. Akçam’ın kaleme aldığı ve haftalık gazetenin 6, 20, 27 Ocak ve 3, 10, 17 Şubat 2006 tarihli nüshalarında yayımlanan “Gündüz Aktan ve Soykırımda Saik Meselesi” başlıklı makalede, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu ve hakaret edildiği iddiasıyla Elekdağ, 20 bin YTL’lik tazminat davası açmıştı. 10 bin YTL’lik tazminatın yasal faiziyle birlikte Akçam ile gazeteden tahsiline karar verilmesine gazete avukatları itiraz etti. Avukatlar, kararın hukuka, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına aykırı olduğunu savundular.
“Onbaşı bile olamayacakların general oldukları ülke” yazısından Emekli Orgeneral Aytaç Yalman ve 311 Generalin “yayın yoluyla hakaret”iddiasıyla Vakit gazetesine açtığı davaya 27 Temmuz’da devam edildi. Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, bilirkişi raporunu taraflara tebliğ etti. Yrd. Doç. Hakan Şakir Bilge ve Hukukçu Erdem Ulutan’ın hazırladığı raporda, IP adresinden elektronik postanın kim tarafından gönderildiğinin tespit edilemeyeceği yönünde kanaat bildirildi. Mahkeme, gazetenin 25 Ağustos 2003 tarihli nüshasında Asım Yenihaber takma adıyla yayımlanan Mehmet Doğan’ın IP adresinden gazeteye gönderilip gönderilmediğini tespit etmeye çalışıyor. Raporda, “Türk Telekom söz konusu tarihteki IP kullanım bilgilerini kayıtlarında bir yıl geçtiği için tutmadığına göre söz konusu elektronik postayı anılan kişinin gönderip göndermediği konusunda teknik bir açıklama yapmak mümkün değil” deniyor. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2004 yılında mahkemenin verdiği 1 milyon YTL’lik (faizi dahil 1 trilyon TL) tazminat cezasını “yazının Doğan tarafından gönderilip gönderilmediği kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açığa kavuşturulması gerektiğine hükmederek bozmuştu.
İHD eski İstanbul Şube Başkanı avukat Eren Keskin, Muş’un Bulanık İlçesinde yaptığı ve “Kürdistan” kelimesini kullandığı konuşmasından “kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasından yargılanmayacak. Bulanık Başsavcılığı, 19 Temmuz’da, bu ifadenin, “her ne kadar kabul edilebilir olmasa da düşünce açıklamaktan ibaret olduğunu” vurgulayarak takipsizlik kararı verdi. Karar gerekçesinde de, “Şüphelinin savunmasında Kürdistan kelimesindeki kastın Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı yer olduğu”na yer verildi. Keskin, sadece 159 ve 301. madde kapsamında hakkında 15 davanın bulunduğunu kaydetti. Ancak Keskin, 1. Viranşehir Kültür ve Sanat Festivali’nde 2,5 yıl önce düzenlenen “Kadın, Toplum ve Aile” panelinde aynı sözü kullandığı için Viranşehir Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın Erzurum ziyareti sırasında elini sıkmayı reddedip “Ben iktidar olup da vatana hizmeti dokunmayanın elini sıkmam” dediği gerekçesiyle 11 Temmuz’da tutuklanan ve beş gün hapiste kalan üniversiteli Durmuş Şahin TCK’nın 301. maddesinden yargılanıyor. 16 Temmuz’da Olur Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarılan Şahin, “Tokalaşmak istemediğim halde bakan ısrarla elimi sıkmak istedi. Elimi vermediğim için de bakan beni cezaevine gönderdi” dedi. Mahkeme, altı yıldan iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Şahin’i tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.
Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi, Hrant Dink cinayetinden sonra kaleme aldığı “Tarikatlar ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı” başlıklı yazısından Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç hakkında Başbakan Erdoğan’ın yaptığı şikayeti reddetti. Mahkeme başkanı hakim Kenan Altıparmak, 12 Temmuz’da açıkladığı kararında, “ağır saldırı ve iftira” iddiasıyla Başbakanın açtığı 20 bin YTL’lik tazminat davasını geri çevirdi. Uluç’un 7 Şubat’ta yayımlanan yazıda, Rahip Santoro cinayeti ve ardından Hrant Dink cinayetlerinden sonra İstanbul Emniyet müdürü Celalettin Cerrah ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cemaatlerle bağlantıları nedeniyle görevlerini korudukları, Başbakanın yoğun şekilde tarikatlarla ilişkili olduğu öne sürülmüştü.
8 Temmuz’da Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi, siyanürlü Altın işletmeciliği yapan KOZA Anonim Şirketi’nin Günlük Evrensel gazetesi aleyhine açtığı 20 bin YTL’lik tazminat davasını reddetti. Şikayete konu haberde, 19 Ağustos 2006’da “Dikili Barış, Demokrasi ve Emek Şenlikleri” kapsamında düzenlenen “Siyanür-Altın Çevre Paneli”nde KOZA Altın Şirketi çalışanları ile belediye görevlileri ve halk arasında meydana gelen olaylar anlatılıyordu. İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi de, Şirketin, “Asitli Yol” ve “Ovacık Altın Madeni İçin İptal Davası” başlıklı haberlere yer veren Birgün gazetesi Sorumlu Müdür İbrahim Çeşmecioğlu ve haberci Elçin Yağızhakkında açtığı iki davayı daha önce reddetmişti.
Gazeteci Sinan Kara, Datça Kaymakamı Savaş Tuncer’e “basın yoluyla hakaret” ettiği gerekçesiyle 3 ay 5 gün hapis ve 522 YTL adli para cezasına mahkum oldu. Datça Asliye Ceza Mahkemesi’nin 4 Temmuz’da aldığı karar gazeteciye 23 Temmuz’da tebliğ edildi. Memleketinsesi.com İnternet sitesinde 25 Ocak 2005 tarihinde yayınladığı “Datça’da Kirli ve Karanlık İşler Dönüyor” başlıklı yazıda Tuncer’in bir tarihi eser kaçakçısının faaliyetlerine göz yumduğu ve himaye ettiğini iddia eden gazeteciyi suçlu buldu. Sinan Kara, “Artık sessiz sedasız hapse giriyoruz. Öyle günler yaşıyoruz” dedi. Bugüne kadar 1 yıl 3 ay süreyle hapiste kalan ve 25 dosyası daha bulunan Kara, eski Ceza Yasası’nın 482/4 maddesinden verilen ceza Yargıtay’da kesinleşirse bir kez daha cezaevine girecek.
Başbakan Erdoğan’ın danışmanı Cüneyd Zapsu’nun, Milliyet gazetesi ve “Milliyet’ten okurlarına” köşesindeki yazıyı kaleme alan gazetenin Haber müdürü Doğan Akın aleyhine açtığı 10 bin YTL’lik manevi tazminat davasının reddedildiği 4 Temmuz’da basına yansıdı. 28 Haziran’da aldığı kararda İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi, El-Kadı operasyonlarıyla ilgili olarak “Milliyet’ten okurlarına” köşesinde yer alan yazının “Zapsu’ya hakaret içermediğine” karar verdi. Şikayette, “Zapsu hakkında bilinçli olarak karalama kampanyası yapıldığı, yanlış, yanıltıcı iddialarda bulunulduğu, kamuoyunda terör örgütleriyle bağlantılı olduğu, bunlara destek verdiği ve yardım ettiği düşüncesi yaratıldığı” iddia edilmişti. Suça gerekçe yapılan yazılar gazetede 3 Temmuz 2006 tarihinde yayımlanmıştı.
2 Temmuz’da Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi, Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun (OYAK), Erdemir’i alması ve arkasından hisselerin bir kısmını yabancı bir şirkete satmasıyla ilgili eleştirel değerlendirmelerde bulunan Milliyet gazetesi yazarları Güngör Uras ile Metin Münir hakkında açtığı toplam 10 milyon YTL’lik tazminat davasını reddetti. OYAK, o dönem Radikal gazetesi yazarı olan Yiğit Bulut, Sabah gazetesi yazarı Aydın Ayaydın ve Star Borsacı dergisi yazarı İbrahim Haselçin hakkında da davalar açarak bu gazetecilerden 25 milyon YTL tazminat istemişti.
2003’te Kandil Dağı’na giderek, PKK/Kongra Gel yöneticileriyle röportaj yaptığı için “örgüt üyeliği” iddiasıyla hakkında dava açılan Ülkede Özgür Gündem gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol beraat etti. 21 Haziran’da İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, gazetecinin Kandil Dağı’na röportaj amaçlı gittiğine karar verdi. İtirafçı Hakan Bazu’nun verdiği ifadelerden hareketle suçlanan ve 10 yıla kadar hapsi istenen gazeteci, 5237 sayılı TCK’nin 314/2 ve 53. maddeleri ve 3713 sayılı TMY’nin 5. maddesi uyarınca yargılandı. Söz konusu röportajlar nedeniyle gazeteci geçmişte de TMY uyarınca yargılanmıştı.
Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın “haber ve köşe yazısında ”kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu” gerekçesiyle Birgün gazetesi ve yazar Saruhan Oluç hakkında açtığı 50 bin YTL’lik manevi tazminat davası 20 Haziran’da Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce reddedildi. Yargıç Zeki Deniz, daha önce mahkemenin verdiği 10 bin YTL’lik manevi tazminat cezasının Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce bozulduğunu açıkladı. Bozma kararına uyarak yargılamaya devam eden Yargıç Deniz, davayı reddetti. Gazetenin 13 Ağustos 2004 tarihinde yayınlanan haber ile Oluç’un kaleme aldığı “Tüccar politikacılık ve arsızlık” başlıklı köşe yazısında, Yıldırım’ın “kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu” savunulmuştu.
Diyarbakır KÜRD-DER sözcüsü İbrahim Güçlü, Tempo dergisine verdiği bir röportajdan dolayı muhabir Enis Mazhar Tayman ile birlikte “Türklüğü ve cumhuriyeti aşağılamak” ve “halkı kanunlara uymamaya tahrik”iddialarından yargılanıyor. 8 Haziran 2006 tarihli duruşmada sorumlu müdür Neval Barlas’tan sorgu almaktan vazgeçen Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi, dosyayı Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Duruşma günü henüz belli değil.
7 Haziran’da Çerkezköy Asliye Ceza Mahkemesi, “Devlet 12 yaşında bir çocuğu katledecek kadar vahşi bir anlayışa sahip, T.C. eli kanlı bir katildir. Bize hesap vermek ve bizde özür dilemek zorundalar. Türkiye’nin tarihi kirli bir tarihtir” sözlerini sarf ettiği gerekçesiyle İHD eski İstanbul Şube başkanı Eren Keskin’i eski TCK’nın 159. maddesinden bir yıl hapse mahkum etti. Mahkeme, 20 Şubat 2005 tarihinde yer verilen sözleri”Cumhuriyeti alenen tahkir ve tezyif” olarak değerlendirdi; hapis cezasını sonuçta 4 bin 380 YTL paraya çevirdi. Ceza kesinleşirse, Keskin hakkında daha önce af yasası kapsamına girdiği için askıya alınan dört dosyası da gündeme gelebilir.
7 Haziran’da Adana 1. Asliye Ceza Mahkemesi, cezaevlerine yapılan “Hayata Dönüş” operasyonlarını basın açıklamasıyla protesto eden ve sorumluların yargılanmasını isteyen İHD Adana Şubesi’nin üç yetkilisini 2 yıl 8 ay hapse mahkum etti. Mahkeme, Şube Başkanı Ethem Açıkalın, Şube Sekreteri Mustafa Bağçiçek ve Şube Saymanı Hüseyin Beyaz hakkında verdiği cezaları “ülkenin içinde bulunduğu koşulları dikkate alarak” ertelemedi. Mahkeme, insan hakları savunucularının yaptıkları açıklamaların, “halkı devlete karşı kin ve nefrete tahrik ettiği” sonucuna vardı. Adana’da öldürülen 16 Yaşındaki Feyzi Abik ve Diyarbakır’da öldürülen 11 kişiyle ilgili sorumluların cezalandırılmasını isteyen Ethem Açıkalın hakkında açılan dava beraatle sonuçlandı. 7 Haziran’da Adana 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde başlayan dava, “devletin kolluk güçlerini alenen aşağılamak” iddiasıyla açılmıştı.
Haziran başında İskenderun Başsavcılığı’nın, basın yoluyla hakaret ettikleri gerekçesiyle Belediye Başkanı Mete Aslan’ın Demokrat İskenderungazetesi sahibi Ersen Korkmaz, Körfez gazetesi sahibi Erdal Yılmaz ve yazar Doğan Süslü hakkında açtığı davayı, “basının haber verme hakkı tüm unsurlarıyla gerçekleşmiştir” diyerek reddettiği öğrenildi. 9 Şubat’ta Cumhuriyet Savcısı Mustafa Tarsuslu, haberin ve yazıların gerçek/doğru olduğu, güncel olduğu ve kamu ilgi ve yararının bulunduğunu kaydetti. Gazeteci Doğan Süslü’nün saldırıya uğraması dolayısıyla yorum ve kınama yazılarına yer veren gazetelerden Korkmaz’ın 1994 ve 1996 yıllarında iki kez bıçaklı saldırıya uğradığı, habercileri bütün saldırıların Mete Aslan’ın Belediye Başkanlığı dönemine rastladığı ve saldırıların faillerinin bulunmadığını yazdı.
31 Mayıs’ta Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi Asuman Zeynep Taştan, Dalaman’da MOPAK Kağıt-ve Karton Şirketi’nin Muğla’da yayımlanan Güney Ege gazetesinden 300 bin YTL’lik öldürücü tazminat istediği davayı reddetti. Gazete sahibi Hasan Karaçelik, yazı işleri müdürü Nuri Tımbıl ve köşe yazarı Yüksel Sarı, şirketin çevre kirliliğine yol açtığı ve çalışanların haklarını görmezden geldiğine ilişkin haber ve köşe yazıları nedeniyle hakaret iddiasıyla yargılanıyorlardı. Mahkemenin bugüne kadar her iki tarafın tanıklarını dinlediği davanın gerekçeli kararı daha sonra yayımlanacak. Şirket, yerel gazeteden 300 bin YTL tazminat ve tirajı 100 bini geçen iki gazetede mahkeme kararının ilanını istiyordu.
31 Mayıs’ta, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Tunceli’de aylık yayımlanan Dersim’de İklim gazetesi sahibi ve sorumlu müdürü Ergüder Öner ile yayın yönetmeni Emrah Öner hakkında “suçu ve suçluyu övmek” iddiasıyla dava açtığı öğrenildi. Gazetenin Mart 2007 tarihli 33. sayısında yer alan “Dersim’de Öcalan açıklaması” başlıklı haberin fotoğraf altı yazısında geçen “Kürt Halk Önderi” ibaresinden dolayı iki yetkiliye TCK’nın 215. maddesi uyarınca kovuşturma yürütülecek. İki kişi, iki yıl hapis istemiyle yargılanacak.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve kızı Zeynep Basutçu Unakıtan’ın, “kişilik haklarına saldırı” iddiasıyla, Zeynep Unakıtan’ın TMSF kontrolündeki Telsim’i ziyaretini haber yapan Sabah gazetesi aleyhine açtığı 40 bin YTL’lik tazminat davası 6 Haziran’da Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce reddedildi. Davanın dilekçesinde, Sabah gazetesinde, 23 Şubat 2006 tarihinde, “Kafa karıştıran ziyaretler” ve “Bir garip inkâr” başlığıyla haber yayımlandığı kaydedilmiş, haberde, gerçek dışı ifadelere yer verildiği savunulmuştu.
Mayıs sonunda, Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hikmet Önen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Avustralya’da 14 Ocak 2000’te yaptığı konuşmada, Abdullah Öcalan için “Sayın” dediği iddiaları üzerine yaptığı ikinci incelemede de takipsizlik kararı verdi. Önen kararında, “(…) ‘sayın’ tabirlerinin bir övgü veya değer yargısı olarak kullanılmadığı, özellikle tam tersi bir anlamda söylendiği kanısının uyanır şekilde olduğu, halkı şiddet kullanmaya kışkırtan, kin ve düşmanlığa tahrik eden bir konumda da olmadığı, söyleşinin bütününün de bu konuyu kapsamayıp, iki saat otuz dakikalık karşılıklı konuşma içerisinde son cümleler olarak yer aldığı”na işaret etti. Kararda “bir suç unsurunun bulunmadığı” ve “zaman aşımı” gerekçelerine yer verdi. 232 kişi Erdoğan hakkında, “suçu ve suçluyu övmek” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu.Ancak DTP’li birçok temsilci, Öcalan’a “Sayın” dedikleri için ya tutuklanmış ya da mahkum olmuştu.
24 Mayıs’ta Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, PKK’nin iki yıl önce Tunceli’de alıkoyduğu er Coşkun Kırandi’nin serbest bırakılması için girişimlerde bulunan insan hakları heyetini ve gelişmeleri takip eden gazetecileri akladı. Mahkeme, Kırandi’nin kurtarılması girişiminin “insani nedenlere dayandığı” gerekçesiyle beraat kararı verdi. Heyette yer alan Ferhat Tunç, İHD Bölge Temsilcisi Mihdi Perinçek, Diyarbakır Temsilcisi Selahattin Demirtaş,Tunceli Belediyesi İl Encümeni Özgür Söylemez ve gazeteci-yazar Umur Hozatlı heyette yer aldıkları için; DHA muhabiri Ferit Demir, AA muhabiri Haydar Toprakçı, DİHA muhabirleri Abdülkadir Özbek ve Rüştü Demirkaya da gazetecilik yaptıkları için, “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla yargılanıyordu ve haklarında 5 yıla kadar hapis cezası isteniyordu. Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi takipsizlik kararı verince yargılama Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürmüştü.
DTP kurucularından Mehmet Hatip Dicle’nin Londra’daki bir panelde yaptığı konuşmanın Kürt İnternet sitelerinde yansımalarına yer verdiği gerekçesiyle Milliyet gazetesi sorumlu müdürü Hasan Çakkalkurt ve sahibi Aydın Doğan hakkında açılan dava beraatla sonuçlandı. 23 Mayıs’ta İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, “Kamuoyunun genelini ilgilendirdiği, haber değeri taşıdığı ve suç kastı bulunmadığı” yönünde görüş bildiren savcının mütalaasında birleşerek “terör örgütü propagandası” iddiasıyla yargılanan Çakkalkurt, Doğan ve Dicle’yi akladı.
Başbakan Erdoğan’ın, “Reco Kongo kenesi Türkiye’nin anasını ağlatıyor”kapağı nedeniyle Leman dergisi aleyhine açtığı 25 bin YTL’lik manevi tazminat davasının ret gerekçesi 21 Mayıs’ta belli oldu. 18 Nisan’da davayı reddeden Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi, haftalık mizah dergisinin 6 Temmuz 2006 tarihli sayının kapağında yer alan karikatürle ilgili kararında “Kene de bir varlıktır, benzetme eleştiri hakkıdır” dedi. Türkiye’de dünyanın en pahalı benzinin kullanılması ve yüksek vergi verilmesine tepki olarak çizilen karikatüre dair gerekçeli kararda, Başbakan Erdoğan’ın siyasi bir kişilik olması nedeniyle ağır da olsa eleştirilere katlanması gerektiği belirtildi. Kararda, Kırım Kongo kanamalı hastalığına yol açan kan emici kenenin “dünyada bilinen bir varlık”, benzetmenin de “Erdoğan’ın kişilik haklarına saldırı değil, eleştiri hakkı” olduğu vurgulandı.
Bir başka sorundan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca meslekten ihraç edilen eski savcı Mustafa Turhan hakkında “Adalete hiçbir zaman güvenmedim” dediği için TCK’nın 301. maddesinden dava açıldığı Mayıs’ta öğrenildi. Turhan, “yargı organlarını alenen aşağıladığı” iddiasıyla altı aydan iki yılı kadar hapis istemiyle yargılanıyor.
18 Mayıs’ta İstanbul Anadolunun Sesi radyosu yetkilileri, Ankara 15.İdari Mahkemesi’nin RTÜK’ün radyonun yayın lisansının iptali yönünde verdiği kararı iptal etmediğini açıkladı. İdare Mahkemesi’nin 17 Nisan’da RTÜK kararının yürütmesinin durdurulması için yaptıkları başvuruyu reddettiğini bildiren radyo yetkilileri, RTÜK’ün verdiği kararın hukuka uygun bulunduğunu ve radyonun kapalı kaldığı süre içerisinde uğradığı zararların dikkate alınmadığını ifade ettiler. Karara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne itirazda bulunabilecek olan radyoya RTÜK, 30 Ocak’ta süresiz olarak durdurmuş, karar 3984 sayılı Yasanın Geçici 6. maddesi hükmüne dayandırılmıştı. Karar üzerine, radyonun yayını 9 Şubat ‘ta durdurulmuştu. RTÜK, radyonun yayınını 17 Ekim 2006’da 30 gün durdurmuştu. RTÜK kapatmaya da, sanatçı Ahmet Kaya’nın “Gururla Bakıyorum Dünyaya”şarkısının sözlerini, bir gazetedeki Kürt sorunu tartışmasını ve 19 Aralık cezaevi operasyonları ve dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ü eleştiren yayınları ve mağdur ifadelerine yer verilmesini gerekçe göstermişti.
“Mahkeme ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nü Fener Rum Patrikhanesi idare ediyor. Yerli işbirlikçiler çalışıyor” dediği gerekçesiyle 301’den yargılanan Noel Baba Vakfı Başkanı Muammer Karabulut ise 15 Mayıs’ta beraat etti.
Güvenlik güçlerinin açtığı ateşle ölen 11 yaşındaki Mizgin Özbek ile ilgili rapor hazırladıkları için Batman’dan beş insan hakları savunucusunaaçılan dava, sanık avukatların yargılanması için koşul olarak Adalet Bakanlığı’nın iznine bırakıldı. 16 Mayıs’ta Batman Asliye Ceza Mahkemesi, İHD dönem sözcüsü Saadet Becerikli, MAZLUMDER Şube Başkanı Mehmet Şat, Batman Baro Başkanı Sedat Özevin ve MAZLUMDER’den Ahmet Sevim ve avukat Bengi Yıldız TCK’nın 288 ve 301/2. maddelerinden yargılıyordu. 5 Eylül 2006´da yaşanan cinayetle ilgili hazırladıkları rapor nedeniyle aktivistlere, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “askeri teşkilatı alenen aşağılama” iddialarıyla dava açılmıştı. Yargılamayı süresiz olarak erteleyen mahkeme, izin geldiği taktirde yargılama için duruşma günü saptayacak.
Bingöl’de Karlıova Kaymakamı Mahmut Ağbal, haftalık yayın yapan Bingöl Ab-ı Hayat gazetesinde yayımlanan “Köylülerden yolsuzluk İddiası” haberi nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Kaymakamın gönderdiği tekzibi yayımlamayan gazetenin yazı işleri müdürü Faysal Sonakalan, Ağbal’ın kamuoyunu aydınlatması yerine mahkemeye başvurmasının düşündürücü olduğunu söyledi. Ağbal, gazetenin 24-30 Nisan 2007 sayısında yayımladığı “Köylülerden yolsuzluk iddiası” başlıklı haberle “şahsına ve kurumuna iftira atıldığı” suçlamasıyla Sonakalan ile Karlıova Temsilcisi Müştak Eroğluhakkında şikayetçi oldu. Haberde; Yeni Köy ve Bahçe köyleri sakinlerinin yollarının ihale usulüyle 120 bin YTL karşılığında müteahhitçe yapıldığını, yollarının dört ay sonra tekrar bozulduğu gibi, yol yapımından da haksız kazanç elde edildiği iddialarına yer verilmişti.
PKK’nin eski yetkililerinden Osman Öcalan’la oğlunun doğumundan sonra yapılan ve 29 Nisan 2005’te Milliyet gazetesinde “Osman beşik sallıyor” ve “PKK artık çekilsin” başlıklarıyla yayımlanan röportajda “PKK propagandası” yapmakla suçlanan Namık Durukan, 10 Mayıs’ta beraat etti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde beş yıla kadar hapsi istenen Durukan, “Suçlamayı kabul etmiyorum. Örgütün propagandası değil, eleştirisi yapıldı” derken Cumhuriyet Savcısı Emin Aydinç, “…Yazıların bir bütün olarak incelenmesinde PKK’nın propagandasına dair bir içerik olmadığını, hatta Abdullah Öcalan’dan ‘terörist başı’ olarak söz edildiğini, kasıt unsurunun bulunmadığı ve suçun da unsurlarının oluşmadığını” ifade etti. Durukan’ın avukatı Nurcan Çalışkan, “Mütalaaya katılıyoruz. Yazıda örgüt içerisindeki bölünme ve tutarsızlıklar dile getirilmiştir” dedi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, “yazılarda haber verme sınırları aşılmadı, suç oluşmadı” diyerek beraat kararı verdi.
Birgün gazetesi çalışanlarından Nezahat Alkan, 29 Aralık 2005 tarihinde yazdığı “Mısır Çarşısında Bomba Israrı” başlıklı haberde savcının adını vererek “terör örgütüne hedef göstermek” suçundan yargılandığı davadan 3 Mayıs’ta beraat etti. Mısır Çarşısı patlamasına ilişkin davanın mütalaa oturumunu haber yaparken mütalaayı veren savcının adını habere yazdığı için hakkında dava açılan Alkan, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde TMY’nin 6/1 maddesi uyarınca yargılanıyordu.
25 Nisan’da Şişli 2. Asliye Mahkemesi, İdea-Politika dergisinde 2001’de yayımlanan “Ordu ne işe yarar?” ve “Yeni Barbarlar Apoletli Talibanlar” yazılarından mahkum olduktan sonra yeni TCK’nın 301. maddesinden yeniden yargılanan gazeteci-yazar Erol Özkoray’ı akladı. 14 Mart 2007’de gazetecinin cezalandırılması yönünde mütalaa veren Savcı Mücahit Ercan, gazetecinin aynı suçlamayla açılan bir davadan beraat ettiğini fark edince Mahkeme Başkanı Metin Aydın, mükerrer dava açıldığını belirterek CMK’nın 223. maddesine dayanarak davanın reddine karar verdi.
18 Nisan’da Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi, Başbakan Erdoğan’ın, “kişilik haklarına saldırıda bulunduğu” gerekçesiyle Leman Dergisi’ne açtığı 25 bin YTL’lik manevi tazminat davasını reddetti. Dergi yazı işleri müdürü Zafer Aknar “Kararı olumlu buluyoruz. Bu Başbakanın, ‘müstakbel Cumhurbaşkanımızın’ açtığı dördüncü dava. Yenilen pehlivan güreşe doymaz” dedi. Dava dilekçesinde, derginin 6 Temmuz 2006 tarihinde yayınlanan “Reco Kongo Kenesi Türkiye’nin Anasını Ağlatıyor” başlığıyla yayınlanan karikatürün, “Başbakan Erdoğan’ın şahsiyet haklarına tecavüz niteliğinde” olduğunu iddia etmişti.
11 Nisan’da Ardahan Asliye Ceza Mahkemesi, DTP Kars İl Başkanı Mahmut Alınak’ı, “Şemdinli kontrgerilla cumhuriyetinin tetikçileri tarafından bombalandı” sözleriyle “Meclis ve devletin askeri kuvvetlerini aşağıladığı” gerekçesiyle DTP Kars İl Başkanı Mahmut Alınak’ı 10 ay hapis cezasına çarptırdı. TCK 301.madde uyarınca ceza veren mahkeme, “TBMM ve devletin askeri teşkilatının başı olan Genelkurmay Başkanlığı’nın, ne olduğu tam olarak izah edilmeyen ancak devletin hukuk sistemine aykırı ve hukuk dışı bir örgütlenme olarak tarif edilen kontrgerilla cumhuriyetinin emri altında onay makamı niteliğinde olduğunu ileri sürdüğü”nü bildirdi.
Başbakan Erdoğan’ın, KanalTürk televizyon kanalında yayınlanan “Politika Durağı” adlı programda, “kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu”iddiasıyla, programı hazırlayan Tuncay Özkan aleyhine açtığı 10 bin YTL’lik manevi tazminat davası reddedildi. 10 Nisan’da Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi yargıcı Ahmet Kahraman, tarafların görüşlerini aldıktan sonra davanın reddine karar verdi. Dava dilekçesinde, Özkan’ın, 7 Ocak 2007 tarihinde yayınlanan programda, “Başbakan Erdoğan’ın kişilik haklarına saldırı kastıyla tahkir ve tezyif edici beyanlarda, fevkalade ağır, katlanılması ve tahammülü gayrı kabil hakaret, iftira ve suç isnadında bulunduğu” iddia edilmişti.
CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç’un “Başbakan kıvırtıyor” açıklamasını haber yapan Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız,23 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. 6 Nisan’daki karar duruşmasında Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “sövme suçu sabit olduğu” gerekçesiyle verdiği cezayı 14 bin YTL idari para cezasına çevirdi. ÇGD, “Bu, Türkiye’nin yeni bir ayıbıdır. Başbakanı böylesine ilkel bir sonuca yol açtığı için kınıyorum. Eserinizle övünebilirsiniz” dedi. Aynı haberi yayımladığı için açılan ceza davasında Radikal gazetesiyse beraat etmişti. 30 Ocak 2006’daki basın toplantısında Koç, “Malvarlığımı açıklayacağım demedim” diyen Erdoğan’ın malvarlığı beyanı konusundaki tutumunu eleştirmek için “Erdoğan kıvırtıyor” demişti.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, “Bu İş Şirazeden Çıkıyor…” başlıklı köşe yazısında, “kişilik haklarına saldırı yapıldığı” iddiasıyla yazıyı kaleme alan İlhan Selçuk ve Cumhuriyet gazetesi aleyhine 20 bin YTL’lik manevi tazminat davası açtığı 29 Mart’ta öğrenildi. “Şimdi bu köşede 21 Ocak 2003 günlü yazıyı okuyabiliriz… AKP hükümetinde en önemli üç bakanlık, yolsuzluk suçlamasından sanık üç kişinin elinde. Enerji Bakanlığı, zanlı Hilmi Güler’in elinde. Ulaştırma Bakanlığı, zanlı Binali Yıldırım’ın elinde. Maliye Bakanlığı, zanlı Kemal Unakıtan’ın elinde. Üç stratejik bakanlık, yolsuzluk sanıklarının avuçlarının içinde…” sözleri suça gerekçe olarak gösterildi.
27 Mart’ta mahkeme, Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya’nın, yayımı Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla ile durdurulan “Fethullah Gülen’in 40 Yıllık Yol Arkadaşı Nurettin Veren Anlatıyor” adlı yazı dizisi üzerindeki tedbir kararını kaldırdı. Mahkeme, iki yıl süren yargılamanın ardından kişilik haklarının zedelendiğini ileri süren Fethullah Gülen’in açtığı davayı reddetti.
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Diyarbakır Şubesi, Milliyet gazetesinde 19 Mart’ta yayımlanmaya başlayan ve beş gün süren “Biz Kimiz” başlıklı yazı dizisinin durdurulması talebiyle Mart sonunda Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. ADD Başkanı Dr. Rıza Gül’ün, Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçede, gazetede yer verilen yazı dizisinin “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” iddia edildi. Şikayetle, gazetenin yazı işleri müdürleri Tahir Özyurtseven ve Cem Dizdar’la yazı dizisi sorumlusu Tarhan Erdem’in Ceza Yasası’nın 216/1 maddesi uyarınca yargılanmaları istendi. Milliyet-KONDA kamuoyu araştırmasıyla ilgili yayın, “Rengarenk bir İlk”, “En Yoksulların Yarısı Güneydoğu’da Yaşıyor”, “Aleviyim diyenlerin sayısı 4,5 milyon”, “55 milyon kişi etnik olarak Türk” ve “Çoğunluk ‘öncelikle Türkiyeliyim’ diyor” başlıklarıyla sunulmuştu.
23 Mart’ta Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin, Başbakanlık Takip ve Koordinasyon Kurulu’nun başkanlığına Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in getirilmesini konu alan “İrtica Takibi Durdu” başlıklı haber nedeniyle Milliyet gazetesinin Dinçer’e tazminat ödemesine hükmeden yerel mahkeme kararını bozduğu medyadan öğrenildi. Dinçer, Milliyet gazetesinin 20 Eylül 2004 tarihli sayısında, “basın yoluyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu” gerekçesiyle manevi tazminat davası açmıştı. Yargıtay, kararında, “Haberin özle biçim arasında dengesi önemli” ve “Başlık içerikle bütünlük arz ediyor” tespitlerine yer verdi. Yerel mahkeme, ilk kararında direnir ve bu karar da temyiz edilirse dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gelecek.
22 Mart’ta Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Agos gazetesi Yayın Yönetmeni Hrant Dink hakkında “Türklüğe hakaret” ve “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” iddialarıyla açılan üç davayı, 19 Ocak’ta uğradığı silahlı saldırıda ölmesi sonucu düşürdü.
6 Mart’ta, İstanbul Nöbetçi 1. Sulh Ceza Mahkemesi, küresel video paylaşım portalı YouTube sitesine erişimi, Türk ve Yunan İnternet kullanıcıları arasında geçtiğimiz yıllarda başlayan ancak 5 Ocak’ta devam eden e-kayga sonucunda Yunanistanlı İnternet kullanıcılarının sitede yer verdikleri bir videoda “Atatürk’e yönelik hakaret içerdiği” gerekçesiyle durdurdu. 8 Mart’ta Şişli Adliyesi’nin önüne gelen İstanbul’dan bazı İnternet kullanıcıları, “Bunu önlemenin yolu sansür değil” dediler. RSF kararı, “radikal ve orantısız” olarak değerlendirdi.
Diyarbakır’daki konuşmasında, “Silahların tamamen susması için yoğun çaba harcadığımız mevcut durumda, sayın Öcalan üzerinde ki tecridin ağırlaştırılmasının, toplumsal kaygıları çok daha derinleştirdiği görülmektedir” diyen DTP lideri Ahmet Türk, 6 ay hapse mahkum edildi. 7 Mart’ta Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Türk’ü “suç ve suçluyu alenen övdüğü” iddiasıyla ve TCK’nın 215/1 maddesi uyarınca cezalandırdı. “Kerkük’e yapılacak müdahaleyi Diyarbakır’a yapılmış sayarız” sözlerinden tutuklanan DTP Diyarbakır İl Başkanı Hilmi Aydoğdu’ya destek için basın toplantısı düzenleyen DTP Batman İl Başkan Yardımcısı Mehmet Şirin Tekik, Merkez İlçe Başkanı Cemalettin Padir ve parti yöneticisi Dicle Manap Nöbetçi Mahkemece tutuklandılar. DTP Batman İl Başkanı Ayhan Karabulut hakkında da yakalama kararı çıkarıldı.
Kanal D’de Abbas Güçlü´nün sunduğu programda Anavatan Partisi lideri Erkan Mumcu´ya, “Ben Kürdüm, PKK neden değil, sonuçtur” diyen üniversite öğrencisi Mehmet Emin Demir, 16 Şubat’ta 20 ay hapis cezasına mahkum edildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, TCK’nın 220/8. maddesi uyarınca Demir, “Örgütün veya amacının propagandasını yaptığı” gerekçesiyle suçlu bulundu.
Çocuklara işkence yapıldığı iddiasıyla açılan soruşturmanın gizliliğini doktor raporunu yayımlayarak ihlal ettiği gerekçesiyle yargılanan Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz, 15 Şubat’ta beraat etti. Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “Mağdurun anlatımlarından haber ve mağdura ait doktor raporu bulunduğunu yazmak mahkemeyi etkilemek sayılmaz” diyerek Basın Kanunu’nun “Yargıyı etkileme” başlıklı 19. maddesi uyarınca yargıladığı Saymaz’ı akladı. Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır, 23 Şubat 2006’da yayımlanan “11 Yaşındaki Çocuğa İşkence İddiası” başlıklı haberde, Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı’nda devam eden soruşturma evrakındaki doktor raporuna yer verildiğini bildirmişti. Saymaz, ön ödemeli para cezasını ödemeyi reddedince kovuşturmalık olmuştu.
14 Şubat’ta Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Ahmet Kahraman’ın yazdığı “Kürt İsyanları” başlıklı kitaptan yargıladığı Evrensel Basım Yayın sahibi Songül Özkan hakkında görevsizlik kararı verdi. Bir süredir devam eden görev itilafını ele alan Yargıtay, Özkan’ın “kin ve düşmanlığa tahrik”iddiasıyla ve TCK’nın 312. maddesinden yine bu mahkemede yargılanması gerektiğini bildirdi. Özkan, 20 Mart 2008’de yine mahkeme karşısına çıkacak. İlk baskısı Ekim 2003’te yapılan kitap, Kürtlerin tarihsel mücadelesini, kendi iç kavgalarını anlatıyor. Kitapta, Kürt isyanları içinde yer almış, olaylara tanık olmuş kişilerle ve yakınlarıyla yüz yüze yapılmış görüşmeler de yer alıyor. 20. yüzyıl Kürt mücadelelerine de yer veren kitapta Koçgiri, Şeyh Said, Ağrı ve Dersim isyanları ayrıntıyla yer alıyor.
14 Şubat’ta Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi, Hak ve Özgürlükler Partisi (HAKPAR) 1. Olağan Kongresi’nde Kürtçe konuştukları ve devlet protokolüne Kürtçe davetiye gönderdikleri için aralarında eski genel başkan Abdülmelik Fırat’ın da bulunduğu 13 parti yetkilisini, 6 aydan bir yıla kadar değişen hapis cezalarına çarptırdı. Siyasi Partiler Kanunu’na (SPK) muhalefet edildiği için ceza veren mahkeme, partiye kapatma davası açılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
13 Şubat’ta Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Danıştay saldırısıyla ilgili “Oyun geri tepti” başlıklı habere yer verdiği için dava açılan Yeni Asyagazetesi sorumlu yazı işleri müdürü Faruk Çakır’ı “devletin askeri organlarını basın yoluyla aşağılamak” iddiasından beraat ettirdi; “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ettiği” gerekçesiyle de cezalandırdı. Mahkeme, TCK’nın 288. maddesinden Çakır’ı önce 6 ay hapse mahkum etti, ardından da cezayı 3 bin 600 YTL’ye çevirdi. Haberde, 17 Mayıs’ta Danıştay’a yönelik saldırı gerçekleştirilmesinin ardından yakalanan Alparslan Arslan’ın “Kızılelmacı” bir örgüte bağlı olduğunu savunulmuştu.
1 Şubat’ta Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “Kurtlar Vadisi” dizisi ve”Kurtlar Vadisi Irak” filmi hakkındaki yazılarıyla “yayın yoluyla hakaret”ettiği gerekçesiyle iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Perihan Mağden’i akladı. Mağden’in avukatı Ergin Cinmen duruşmada Kurtlar Vadisi dizisi ve Kurtlar Vadisi Irak filminin toplum üzerinde mafya ilişkilerini empoze edecek etkiler yaptığını ifade ederek, “Bu diziden etkilenen özellikle çocuklar ve çeşitli kişiler birçok suça karıştı” dedi. Mahkeme de, suç unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verdi.
27 Ocak’ta Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi, İHD İstanbul Şubesi eski Başkanı Eren Keskin’i, “devleti, asker ve emniyet kuvvetlerini tahkir ve tezyif” ettiği gerekçesiyle, 6 ay hapse mahkum etti. Keskin, 900 YTL’ye çevrilen ve ertelenen cezaya ilişkin kararı 20 Şubat’ta temyiz etti. Eğitim-Sen Tunceli Şubesi’nin 24 Kasım 2002’de düzenlediği “Toplumsal Yaşamda Kadın” başlıklı konferansta konuşan Keskin, “Adli olsun, siyasi olsun işkence Türkiye’de bir devlet politikasıdır” demişti.
Günlük Evrensel gazetesinde yer verilen “JİTEM’ciler Diyarbakır’a çağrılmıştı” başlıklı bir haber nedeniyle “Devletin askeri teşkilatını neşren aşağıladıkları” gerekçesiyle yargılanan gazetenin imtiyaz sahibi Ahmet Sami Belek ve sorumlu yazı işleri müdürü Şahin Bayar davanın 24 Ocak’ta görülen ilk duruşmasında beraat ettiler. Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, habere basın özgürlüğü çerçevesinde iddia olarak yer verildiği ve hakaret kastı taşımadığına karar verdi. Haberde, Diyarbakır’ın Bağlar semtinde yedi kişinin ölümüyle sonuçlanan patlamadan kısa bir süre önce eski JİTEM elamanlarının Diyarbakır’a çağrıldığı iddia edilmişti.
23 Ocak’ta Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Genelkurmayın şikayet ettiği Adalet Bakanlığı’nın ısrarla 301’den yargılanmalarını istediği üç gazeteci ve bir milletvekiliyle ilgili talebi reddetti: “Yazılar haber niteliğinde ve kamunun bilgilendirilmesi çerçevesinde kalması nedeniyle bozma istemi yerinde görülmemiştir.” “Şemdinli’de 13 soru” başlıklı haberden Radikal gazetesi muhabiri Zihni Erdem, “İtirafçı varsa devlet de vardır” başlıklı yazısından da Milliyet gazetesi yazarı Derya Sazak, ayrıca, sorumlu müdür Hasan Çakkalkurt ile CHP milletvekili Esat Canan hakkında yapılan başvuru takipsizlikle sonuçlandı.
16 Ocak’ta gazeteci Ergun Babahan, Sabah gazetesinde yayımlanan “Tuhaf İlişkiler” başlıklı köşe yazısında, Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’a, “hakaret” ettiği iddiasıyla yargılandığı davada beraat etti. Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, yazıda hakaret unsuru bulunmadığı ve eleştirel nitelikte olduğunu belirtti.
Üç aylık İdea Politika dergisinde yayımlanan bir röportaj nedeniyle RSFGenel Sekreteri Robert Ménard ve derginin yayın yönetmeni Erol Özkorayhakkında açılan davanın beraatle sonuçlandığı 12 Ocak’ta öğrenildi. Yaklaşık bir yıl önce beraat ettiğini öğrenen Özkoray, geçen süre zarfında kendisine bir tebliğ yapılmadığını ifade etti. Derginin 28 Aralık 2001 tarihli sayısında yayımlanan röportajda Ménard’ın “Türk Rejimi Şizofrenik” sözlerine “Askeri ve cumhuriyeti tahkir ve tezyif” iddiasıyla dava açılmıştı. Eski TCK’nın 159. maddesi uyarınca her iki gazetecinin de 6’şar yıla kadar hapisleri isteniyordu.
Düzenlemeler ve hak aramalar
17 Aralık’ta Yüksekova Asliye Hukuk Mahkemesi, Hakkari Yüksekova Habergazetesi imtiyaz sahibi ve Anadolu Ajansı (AA) muhabiri Necip Çapraz’a iki yıl önce saldırdıkları gerekçesiyle yargıladığı Müslim Bartın’ı bir yıl 2 ay hapis cezasına mahkum etti. Bu kişinin cezasını 5 ay 25 gün hapse çeviren ve iki yıl denetime tabi tutulmasına karar veren mahkeme, Nihat Bartin’ı beraat ettirdi. Gazeteci, 22 Eylül 2005 tarihinde yüzleri maskeli on kişinin saldırısına uğrayarak ağır yaralanmıştı. Çapraz, bir de uğradığı zararlar karşılığında tazminat davası açmaya hazırlandığını açıkladı. TGC saldırıyı kınamıştı.
Makamında Zaman gazetesi muhabiri Mustafa Altıntaş’a saldırdığı gerekçesiyle yargılanan Isparta Belediye Başkanı Hasan Balaman ve koruması Fatih Sarıoğlu, 6 Aralık’ta bir yıl dokuzar ay hapse mahkum edildi. Darptan verilen cezaları erteleyen Isparta 2. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Altıntaş’a hakaret ettiği gerekçesiyle de Balaman’ı 7 bin 500 YTL para cezasına mahkum etti.Gazetenin Isparta Temsilcisi Arif Bayram Taş’ın şikayetinden vazgeçtiği için bu kişiyle ilgili dava düştü. Isparta Belediyesi eski Hukuk İşleri Müdürü Aykut Okur da delil yetersizliğinden beraat etti. 9 Şubat 2006 tarihinde yaşanan saldırıyla ilgili Balaman’ın koruması Sarıoğlu tutuklanmış ve bir süre cezaevinde kalmıştı.
Türk Sat üzerinden yayın yapan Yol TV ilk kez “Hard u Asmen” (“70 Yılın Yarası”) adlı bir Zazaca programa yer verdi. Yazar-öykücü Hasan Dursun’un yönettiği program 1 Aralık akşamı yayımlandı. İlk kez RTÜK’ün izniyle Zazaca yayın yapan televizyon kanalının söz konusu programa bir süre ayda bir yer vereceği öğrenildi. Daha sonra programın periyodu değişebilecek. Konusu “1937’de Elazığ’da idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezarları nerede?” olan bu ilk program, tartışma, sohbet ve müzik şeklinde gerçekleştirildi. Programın katılımcıları, Tunceli’nin yerel şairi Sılo Qız, modern Zazaca müziğin temsilcileri Metin-Kemal Kahraman, Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu Başkanı Yaşar Kaya, Federasyon üyeleri yazar Cemal Taş, Seyit Rıza’nın torunu Rüstem Polat ve Seyit Rıza davasının avukatı Hüseyin Aygün oldu.
“Azınlık Raporu”nu hazırlayan İnsan Hakları Danışma Kurulu’nun eski üyesi Prof. Dr. Baskın Oran’ı elektronik posta (e-posta) yoluyla hakaret ve tehdit ettikleri gerekçesiyle İstanbul, Bodrum ve Ankara’dan dört sanığın yargılanmasına devam ediliyor. 16 Mayıs’ta Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nde başlayan dava 12 Şubat 2008’de sürecek. Prof. Oran’ın suç duyurusu üzerine IP (İnternet Protokolü) adreslerinden tespit edilen sanıklar Kamil Sağlık, Dursun Kaya, Figen Arslan ve Kezban Kılıç haklarındaki suçlamaları reddetmişlerdi. Oran da, “Beni ölümle tehdit eden insanlarla uzlaşamam” diyerek mahkemenin uzlaşma önerisini reddetmişti. Vatan Cephesi Samsun Sorumlusu imzasıyla Oran’a bir başka tehdit mektubu gönderildiği bir İnternt kafenin sahibi, 24 Aralık’ta hakim karşısına çıktı. Yargılamaya 25 Mart 2008’de devam edilecek.
10 Ekim’de İstanbul Şişli 9. Asliye Ceza Mahkemesi, Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra Agos gazetesini elektronik posta göndererek tehdit eden Rıdvan Doğan’ı iki yıl hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme hapis cezasını 19 yaşındaki lise öğrencisi tutuklu sanığın daha önce başka suçtan yargılanmadığı, pişman olduğu ve başka suç işlemeyeceğine dair kanaat oluştuğu için erteledi ve iki yıl boyunca denetime tabi tutulmasına hükmetti. Doğan, mahkemede kendine gelen e-posta mesajını okumadan Agos’a gönderdiğini savundu. Doğan’ın başka bir suç işlemesi halinde bu davada aldığı cezası yürürlüğe konacak.
Taksim Meydanı’nın işçilere yasaklandığı 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda görevini yaparken çevik kuvvet görevlilerinin saldırısına uğrayan Cumhuriyetgazetesi muhabiri Alper Turgut, sorumluların yargılanmasını sağlayamadı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, gazetecinin avukatı Tora Pekin’in İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve Çevik Kuvvet Şube Müdürü hakkında yaptığı şikayeti “İşleme koymama kararı” verdi. Pekin, “kasten insan yaralama” ve “iş ve çalışma hürriyetini ihlal” gerekçeleriyle Danıştay Daire Başkanlığı’na itirazdan bulundu. Hukukçu, başvurusunu Ceza Yasası’nın 86/1, 3-c ve 117/1 maddelerine dayandırdı.
Muş 2. Asliye Ceza Mahkemesi, haftalık Haber 49 gazetesi sahibi Emrullah Özbey’i tehdit ettikleri gerekçesiyle AKP milletvekilli Medeni Yılmaz’ın üç akrabasını mahkum etti. Özbey, Mahsun Yılmaz, Fatih Yılmaz ve Ferit Yılmaz’ın ertelemeli 2’şer yıl hapse mahkum olduğunu 5 Temmuz’da öğrendi. Ayrıca, gazeteciye hakaret etmekten suçlu bulunan Mahsun Yılmaz, adli para cezasına çarptırıldı. 8 Haziran’da, sanıkları önce 2’şer yıl hapse mahkum ederek, “seçme ve seçilme” ile “vakıf, dernek ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi ve denetçisi olma” gibi medeni haklardan yoksun bırakan mahkeme, cezaları erteledi.
Konya’da Saadet Partisi’nin mitingini izlerken saldırıya uğrayan Sabahgazetesi muhabiri Aliye Çetinkaya’ya hakaret eden Halil Yılmaz 6 gün hapis cezası aldı, ceza 300 YTL para cezasına çevrildi. Mayıs başında Konya 7. Asliye Ceza Mahkemesi, Şubat 2006’da düzenlenen “Resul’e Sadakat Mitingi”ne katılan ve taşlı saldırıya maruz kalan Çetinkaya’ya saldıranlardan Yakup Kaya’nın dosyasını duruşmalara katılmadığı için ayırdı. Çetinkaya, başı açık ve kot pantolonlu olduğu gerekçesiyle bir grubun sözlü tacizi ve taşlı saldırısına uğramıştı. Olayın ardından Çetinkaya, kendisine saldıranlar hakkında İl Emniyet Müdürlüğü’ne suç duyurusunda bulunmuştu.
İnternet ortamında işlenen suçlarla mücadeleyi öngören Elektronik Ortamda İşlenen Suçların Önlenmesi Kanunu Tasarısı 4 Mayıs’ta TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Cumhurbaşkanı Sezer’in 22 Mayıs’ta imzaladığı yasaya göre, kısaca “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak anılan 25/7/1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanunu’ na aykırılıktan içerikler Telekomünikasyon Kurumu’nca engellenecek. Aralarında Bilgisayar Yazılım Meslek Birliği (BİYESAM), Bilişim Muhabirleri Derneği(BMD), Linux Kullanıcıları Derneği (LKD), Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) ve Tübider Bilişim Sektörü Derneği’nin (TÜBİDER) de aralarında bulunduğu 20 STK ortak bir açıklamayla “İnternet Sansür Değil Hız İster!” diyerek tepki gösterdi.
2 Mayıs’ta İstanbul Cumhuriyet Savcıları Selim Berna Altay ile Fikret Seçen’in itirazını değerlendiren İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin iade ettiği Hrant Dink cinayetiyle ilgili iddianameye yeniden bu mahkemeye geri gönderdi. İddianamede, cinayete karıştığı öne sürülen 12’si tutuklu 18 sanığın eylemlerinin terör suçu kapsamına girdiği belirtilmişti.
Gündem gazetesi çalışanları, 12 Nisan’da düzenlediği basın toplantısında gazetelerini “PKK’nin yayın organı” olarak nitelendirerek hedef gösterdiği gerekçesiyle Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında şikayette bulundu. Basın toplantısında Büyükanıt, “TSK’da akreditasyon vardır, doğru. O andıç taslaktır. Samimi olarak söylüyorum. Neden akreditasyon var. Biz de isteriz olmasın. Peki, arzu eder misiniz; Türkiye’de bir PKK gazetesi yayınlanıyor. Gündem…. Onun elemanı şuradaki sıralardan birinde otursun. Nasıl arzu edebiliriz?…” demişti.
Danıştay 2. Daire üyeleri ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılarla ilgili 30 Mart’ta duruşması yapılan davada, sanıkların pişman olduklarını söylemesi üzerine Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Orhan Karadeniz, “Buraya gelen herkes pişman olur. Siz sütten çıkmış ak kaşıksınız” diyerek sert çıktı. Sanık Aykut Metin Şükre’nin avukatı, müvekkilinin, “örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiği” iddiasıyla cezalandırılmasının istendiğini ifade ederek müvekkilinin başörtüsü ve türban nedeniyle eylem gerçekleştirecek bir dünya görüşüne sahip olmadığını anlattı. Erhan Timuroğlu’nun avukatı Mustafa Ergin de müvekkilinin “cahil, içki içen biri olduğunu” belirterek dinsel motifli eylem gerçekleştiremeyeceğini ileri sürdü. Cinayet zanlısı Alparslan Arslan’ın avukatı, mazeret bildirerek duruşmaya gelmediği için Arslan’ın son savunması alınamadı.
1982 Anayasası, TCK ve Bilgi Edinme Hakkı Yasası gibi daha önceden çıkarılmış bir çok düzenlemeye aradan onca zaman sonra açıklılık getirmesi beklenen Devlet Sırrı Yasası Taslağı, çağdaş esaslara bağlanmadan yasalaştığı taktirde “iktidar sansürünün yeni bir dayanağı” olabilir. 4 Mart’ta TGC Başkanı Orhan Erinç, hukuk devletinde öngörülenden daha az güvence getirmesinden endişe ettiğini yazdı. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, tasarıda “devlet sırrı” sayılmayan bilgilerden “gizli bilgi” kategorisi yaratıldığını savundu.
Kanaltürk televizyonu şirketlerine yönelik mali inceleme sırasında kendilerine yönelik “nereden buldun” sorgulaması yapıldığını iddia eden gazeteciler Tuncay Özkan, Cüneyt Arcayürek ve Mine Kırıkkanat, 1 Mart’ta, incelemeyi yapan Gelirler Kontrolörü Metin Ölçek hakkında 20’şer bin YTL’lik manevi tazminat davası açtı. Gazeteciler, “kanuna aykırı bir şekilde servet soruşturmasına tabi tuttuğu ve bu olayda hizmet kusuru işlediği” iddiasıyla Maliye Bakanlığı aleyhinde, aynı miktarda manevi tazminat davası açtı.
Düşünce Suçuna Karşı Girişimi, sivil itaatsizlik eylemlerini, öldürülmeden önce 301. maddenin hedefi olan Agos gazetesi Yayın Yönetmeni Hrant Dinkiçin düzenledi. Eyleme destek veren 500’ü aşkın kişiden bir bölüm, savcılığın başlattığı soruşturma kapsamında 19 Şubat’ta ifade verdiler. Bu kişiler, “Ben de Hrant Dink’im, onun suç sayılan aşağıdaki sözlerine aynen katılıyor ve ben de sanık olarak yargılanmak istiyorum” başlıklı bir metni imzalamıştı.
TGC ve Basın Konseyi’nin 301. madde değişikliğine ilişkin Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve hükümet yetkililerine Şubat ortasında bir kez daha ilettikleri önerilerde Türklük kavramının değiştirilmesi, cezaların indirilmesi ve soruşturmanın izne bağlanması gibi ortak yönler bulunuyor: CHP lideri Deniz Baykal değişikliğine karşı olduğunu açıkladı.
Uluslararası İfade Özgürlüğü Değişimi (IFEX) ağına üye, aralarında bianet’in de bulunduğu 20’den fazla örgüt, 10 Şubat’ta, Türkiyeli yetkililere yaptıkları çağrıda, TCK’nın 301. maddesinin bütünüyle kaldırılmasını, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ve Birleşmiş Milletler (BM) Medeni ve Siyasi Hakları Sözleşmesi’nin güvenceye aldığı ifade özgürlüğüyle ilgili hakların engellenmesi için kullanılabilecek bütün yasa maddelerinin tamamen kaldırılmasını istedi.
Britanya’da yayımlanan ekonomi gazetesi “Financial Times”a konuşan Türkiye’nin AB temsilcisi Volkan Bozkır, TCK’nın 301. maddesinin Kasım ayında yapılacağı açıklanan Genel Seçimler öncesi değiştirilmeyeceğini açıkladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Ocak’ta NTV’de katıldığı bir programda “301 değiştirilecek mi?” sorusuna, “Olabilir de, olmayabilir de. Sivil toplum örgütleri arasında anlaşamadı” yanıtını verdi.
Sansür ve Tekelleşmeye Tepkiler
12 Aralık’ta Sedat Simavi Ödülleri dağıtılırken bir konuşma yapan TGC Başkanı Orhan Erinç, ifade özgürlüğü ve halkın bilgilenme hakkının önündeki engellerin geçen yıldan bu yana değişmediğine, hükümetin TCK’nın 301. maddesini değiştirme sözünü hala tutmadığını ifade etti.
Merkezi Viyana’da bulunan Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Dünya Basın Özgürlüğü Kahramanları’ndan biri olarak, 19 Ocak’ta katledilen haftalık Agos gazetesi yayın yönetmeni Hrant Dink’i seçti. Ödül töreninde bir açıklama yapan IPI direktörü Johann P. Fritz, 52’ncisi düzenlenen ödüllerin bu yıl Hrant Dink’e verilmesinin, onun cesaretine bir övgü ve Türkiye’de ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğüne yaptığı katkıları selamlamak anlamına geldiğini söyledi.
Türkiye’de sivil toplum örgüt temsilcileri, gazeteciler ve hükümet üyeleriyle görüşen Hélene Flautre başkanlığındaki Avrupa Parlamentosu (AP) İnsan Hakları Alt Komisyonu, 5 Aralık’ta düzenlediği bir basın toplantısıyla Ceza Yasası’nın 301. maddesi ve işkence vakalarından artıştan endişe ettiklerini açıkladılar.
Seyfi Dursunoğlu Fox TV’de “Benimle Dans Eder misin?” programını artık Huysuz Virjin olarak sunamıyor. Dursunoğlu, “Bir, bir buçuk sene önce Star tv’nin yöneticisi Fatih Edipoğlu bana ‘RTÜK senin Huysuz Virjin olarak çıkmanı istemiyor’ dedi. Hatta ‘Benimle Dans Eder misin?’ programının tanıtımları dönerken program durduruldu, böylece ben bu işten haberdar oldum. Sonra da galiba RTÜK başkanı ve diğer yöneticileri kanalları dolaşıp, ‘Ekranda kadın kıyafetinde erkek göstermek istemiyoruz’ demişler” dedi.
Demokratik Sol Parti (DSP) İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, “İktidarlaşan medya sorununu çözme için hükümetinizin ve hükümetin başkanı olarak şahsınızın hızlandırılmış bir çalışması var mı?” diye sordu. Yağız, TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, Türkiye’de bugün için gerçek bir basın özgürlüğünden söz etmenin mümkün olmadığını savunarak, basın özgürlüğünün önünde tekelleşme gibi birçok engelin bulunduğunu ifade etti. Tasarruf Mevduatı Sigorta Formu (TMSF) eliyle iktidar yanlısı madyalaşma sürecine girildiğini öne süren Süleyman Yağız, “İktidarlaşan medya dönemi yaşanmaktadır ki bu da basın özgürlüğünün önündeki yeni bir engeli oluşturmaktadır” dedi. Başbakanın gazete tirajlarının azlığından yakındığına işaret eden DSP’li Yağız, “Bundan yakındığınıza göre, sizin bu konudaki önerileriniz neler?” dedi.
Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi, Hakkari Dağlıca’da yaşanan saldırıdan sonra esir alınan 8 asker hakkında PKK’nın teslim etmesinden sonra açılan soruşturmaya yayın yasağı getirdi. Karar 13 Kasım’da RTÜK sitesinde de duyuruldu. Oybirliğiyle alınan yasağa, “soruşturmanın amacından saptırılmaması, kamuoyunun yanlış bilgilendirilmemesi ve yanlış anlamalara sebebiyet verilmemesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması” amacıyla başvuruldu. Anayasasının 13 ve 28. maddeleri ile 5187 Sayılı Basın Kanunun 3. maddesi uyarınca alınan karar, “soruşturmayla ilgili bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama faaliyetlerinin” kısıtlanmasını kapsıyor. Yasak, soruşturma tamamlanıncaya kadar geçerli olacak. Emekli askeri hakim ve savcı Ümit Kardaş, yayın yasağının dayanaksız olduğunu savundu. ÇGD ve TGS uygulamayı “zorlama” olarak değerlendirdi.
Geleceğimizi İstiyoruz İstanbul İnisiyatifi, Cumhuriyet gazetesinin İstanbul’daki merkezinin önünde gerçekleştirdiği bir eylemle, yazar Erdoğan Aydın’ın Roj TV’de bir programa katıldığı için işine son verilmesini protesto etti. Gazetenin bulunduğu sokakta 11 Kasım’da eylem yapan 30 kişi, “Erdoğan Aydın, Cumhuriyet Karanlık” sloganlarıyla gazete binasının önüne gelerek bir basın açıklamasıyla uygulamaya tepki gösterdi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın son gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulunduğu toplantıya akrediteli 13 gazete temsilcisini davet etmesi, yine Kasım başında yaptığı Azerbaycan gezisinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e 13 gazetecinin eşlik etmesi, bir kez daha akreditasyon tartışmasını gündeme getirdi. TGC Genel Sekreteri Celal Toprak, halkın haber alma hakkının kısıtlanması anlamına geldiği için “her tür akreditasyona karşı” olduğunu açıklarken ÇGD Başkanı Ahmet Abakay, davet edilecek medyanın dağılımını gözetmenin yeterli olduğunu düşünüyor.
İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, haftalık “Yürüyüş” dergisinin 16 Aralık 2007 tarihli sayısında yer alan “Devrimciler ölür, devrimler sürer” ile “Teslim alamadılar” ifadelerinin geçtiği makaleleri, 3713 Sayılı yasasın 7/2 maddesinde düzenlenen “yasadışı örgüt propagandası” suçu kapsamına girdiğini belirtti ve bir ay kapatma cezası verdi. Mahkeme, “derginin ön kapak yüzünde yer alan ve üzerinde yakın zamanda güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada ölü olarak ele geçirilen yasadışı örgüt mensubunun fotoğrafı bulunduğu” gerekçesiyle Basın Kanunu’nun 25/2 maddesi uyarınca yayın durdurmaya başvurdu.
Kasım ortasında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Kasım’da yayımlanmaya başlayan haftalık YedinciGün gazetesinin yayınını, gazetenin 10-16 Kasım tarihli nüshasındaki haber ve yazılarda “PKK örgütünün propagandası yapıldığı” gerekçesiyle 15 gün süreyle durdurdu. Kararla, son sekiz ayda altı gazete hakkında 11 yayın durdurma cezası verilmiş oldu. Kararı protesto eden gazetenin Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol, tüm basın-yayın kuruluşlarını sansüre karşı çıkmaya çağırdı.
Gaziantep1. Sulh Ceza Mahkemesi, Çoban Ateşi gazetesinin 32. sayısında yayımlanan Berkant Coşkun’a ait “Anne beni askere yollama” başlıklı makalenin “halkı askerlikten soğuttuğu” gerekçesiyle 9 Kasım’da toplattı. Hakim Şaban Kaplan, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 25/2. maddesi gereğince tutanak karşılığında gazetenin 130 adedine el koydurttu. Gazetenin yazı işleri müdürü Yasin Yetişgen’in de Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi’ne giderek ifade vermesi istendi. “Suça gerekçe gösterilen yazıda, Lahey ve Cenevre Sözleşmeleri gibi uluslararası belgelere de atıf yaparak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Oremar bölgesinde operasyon başlatması, hareket katliam olarak nitelendirilerek eleştiriliyor, bunun çocuklar ve Kürtler üzerindeki toplumsal etkilere de değiniliyor. Halil Savda, Serpil Köksal, Murat Dünşen ve İbrahim Kızartıcı, Birgün Muhabiri Gökhan Gencay ve Ülkede Özgür Gündem muhabiri Birgül Özbarış halen yargılanıyor.
AB Komisyonu’nun 6 Kasım’da yayımladığı Türkiye İlerleme Raporu’nda üyelik yolunda gerçekleşen reformlarda bir süredir yavaşlama görüldüğüne vurgu yapıldı. AB Genişlemeden sorumlu üyesi Olly Rehn, “301. madde mutlaka ve çok gecikilmeden değiştirilmeli. Reformlar siyasi krizler nedeniyle yavaşladı” dedi; sekiz başlığın sorumluluklar yerine getirmedikçe açılmayacağını ifade etti. Raporda, “şiddet içermeyen görüş açıklamalarının TCK’daki düzenlemeler yoluyla kovuşturma ve ceza konusu edilmesi, ciddi endişe nedenidir” denildi. 301 dışında, TCK’nın “suçu ve suçluyu övme” başlıklı 215, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama”ya dair 216, “kanunlara uymamaya tahrik” başlıklı 217, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçuna ilişkin 220 ve “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” başlıklı 288. maddelerinin de şiddet içermeyen görüşleri kısıtlamak için kullanıldığına işaret edildi. Ayrıca, “Terörle Mücadele Yasası’nın ifade özgürlüğü üzerindeki potansiyel etkileri de kaygı vericidir” tespiti de raporda yer aldı.
29 Ekim’de Hakkari Yeniköprü Jandarma Karakolu, toplatma kararı olmadığı halde Van’dan Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’ne gönderilen 150 adet Azadiya Welat gazetesini taşıyan bir aracı yaklaşık beş saat süreyle arama noktasında bekletti. Askerler, Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nden gazetenin yasak olmadığına dair kararın gelmesinden sonra yolcuların geçişine izin verdi.
23 Ekim’de hükümet, 3984 Sayılı Yasanın “Yayınların Men Edilmesi” başlıklı 25. maddesine dayanarak Hakkari’nin Dağlıca bölgesinde yaşanan ve 12 askerin ölümüne yol açan PKK saldırılarıyla ilgili yayın yasağı getirdi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in başvurduğu RTÜK yayın yasağını radyo ve televizyon kuruluşlarına tebliğ etti. 3984 Sayılı Yasanın 25. maddesine göre, “Yargı kararları saklı kalmak kaydıyla yayınlar önceden denetlenemez ve durdurulamaz. Ancak, milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması kuvvetle ihtimal dahilinde ise Başbakan veya görevlendireceği bakan yayını durdurabiliyor.”Yazıda, saldırılarla ilgili olarak; “kamu düzenini ve halkın moral değerlerini olumsuz etkileyen, güvenlik güçlerine dönük zaaf imajı yayan, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen radyo ve televizyon yayınlarının durdurulması” istendi. CHP lideri Deniz Baykal, uygulamayı “hükümetin sansür girişimi” olarak nitelendirdi. TGC, ÇGD ve TGS’nin kınadığı uygulamaya, Kanaltürk televizyonun başvurusuyla Danıştay 13. Dairesi kararıyla son verildi. Ancak hükümet sansür kararında ısrarcı olunca dosya Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun önüne geldi. Bu kurum, hükümet talebini haksız buldu.
Mahkeme, Hakkari’de 12 askerin yaşamına mal olan saldırı sonrası PKK’ya bağlı HPG örgütü açıklamalarına yer veren Özgür Gündem gazetesinin İnternet sitesini de erişime kapattı. ozgurgundem.net İnternet sitesine erişmek isteyenler, “Siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir !…” metniyle karşılaştılar. Ancak kararın hangi mahkemece ve ne zaman alındığı belirtilmedi. Gündem gazetesi Yayın Kurulu üyesi Ramazan Pekgöz, “Ankara merkezli gelişen bir durum…Sansürün bir başka katı örneği. Ne yargılama var, ne de tebliğle muhatap alma var” dedi.
21 Ekim’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, peşpeşe medyaya çağrılarda bulundu. Başbakan Erdoğan, “Halkımızı olumsuz etkileyecek toplumsal psikolojiyi yönetmek yerine, tam tersi adım atmak gerekir. Yazılı ve görsel medyamızın desteğini bekliyoruz” derken Çiçek, medyaya “Yasal bir çok yetki”yi hatırlattı ve “basın mensuplarını” “habercilik anlayışı içerisinde bu mücadeleye yardımcı olma”ya davet etti. Ankara Üniversitesi (AÜ) İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Eser Köker, “Başbakanın ve Hükümet Sözcüsü’nün basına sorumluluklarını hatırlatması iletişim özgürlüğüne bir müdahale içeriyor” dedi.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Medya Özgürlüğü Temsilcisi Miklos Haraszti, 18 Ekim’de Başbakan Erdoğan’a bir mektup göndererek, tarihi resmi bakış açısı dışında değerlendiren gazeteciler için tehdit oluşturan TCK’nın 301. maddesinin değiştirilmesini istedi. Agos gazetesi yetkilileri Arat Dink ve Serkis Seropyan’ın cezalandırılmasına tepki gösteren Haraszti, “Davalar, 301. maddenin hala açıkça kamu yararı olan konuların tartışılmasını kovuşturmayla engellemek için kullanıldığını gösteriyor. Bu düzenlemenin kaldırılmasının başarısız olması, muhalifleri yargılama ve şiddete açık halde bırakıyor. Düşünürler 301 ile nefret objesine dönüştü” dedi. Maddenin kaldırılması veya değiştirilmesi için daha önce de Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FİJ), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FİDH) gibi uluslararası hak kuruluşları da çok sayıda çağrı yapmıştı.
Türkiye, RSF örgütünün her yıl yayımladığı Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda üç sıra gerileyen Türkiye’nin önünde Endonezya, arkasında Gabon var. 2005’e kadar 15 sıra ilerleyerek gelişme gösteren Türkiye, geçen yılki sıralamada 168 ülke içerisinde 98. sırayı Butan ve Fildişi Sahili’yle paylaşarak “yerinde saymıştı”. Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğüne yönelik çok çeşitli ve yoğun ihlaller gerilemeye neden oldu. ABD, kendi toprakları dışında basın özgürlüğüne yönelik yaklaşımıyla 111. sırada gösterildi. Mart 2003’teki işgalinden beri 200 gazetecinin öldürüldüğü ve habercilerin silahlı grupların hedefinde olduğu Irak, sıralamada 157. sırada gösterildi.
9 Ekim’de İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, bir aylık yayın durdurma cezasının ardından 8 Ekim’de yeniden yayına başlayan Gündem gazetesinin yayınını, PKK’nin İmralı Cezaevi’ndeki lideri Abdullah Öcalan’la ilgili “Yaşa ve Yaşat” kampanyası başlattığına dair 9 Ekim’de yayımladığı haber nedeniyle aynı süreyle yeniden durdurdu. Mahkeme, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başvurusu üzerine “PKK propagandası” yapıldığına ve TMY gereğince gazetenin kapatılmasına karar verdi. Gazetenin Yayın Yönetmeni Yüksel Genç, yayın durdurma cezasının Anayasaya aykırı ve başlı başına bir hukuksuzluk olduğunu söyledi. Gündem gazetesine daha önce 6 Mart’ta 30 gün, 9 Nisan’da 15 gün, 12 Temmuz’da 15 gün, 8 Eylül’de 30 gün yayın durdurma cezası verilmişti.
3 Ekim’de, Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye’deki seçimleri memnuniyetle karşıladığını, PKK’nin saldırılarını güçlü şekilde kınadığını açıkladığı bir kararında, Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetlerini kınadı. Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerini ele alan ve Ria Oomen-Ruijten’in (EPP-ED, NL) hazırladığı rapor taslağını görüşen (AP) Dış İlişkiler Komitesi, dört çekimser oya karşı 48 oyla kabul etti. Kararda, “Çok sayıda kişinin hala 301. maddeden yargılanmasında dolayı üzüntü duyulmaktadır. İfade ve basın özgürlüğü meselelerini hükümet açısından öncelikli konular olarak görüyoruz. Anayasa taslağı 301 reformunu frenlememeli” mesajı verildi.
Eylül sonunda, çok sayıda Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi, “hiçbir şiddet unsuru içermeyen” Azınlık Hakları Raporu’ndan Prof. Dr. Baskın Oranve Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun yargılanmasını kınadılar. Aralarında Prof. Dr. Nükhet Sirman, Prof.Dr. Ayşe Buğra, Prof.Dr. Edhem Eldem, Prof. Dr. Fatma Gök, Prof. Dr. Çağlar Keyder ve Yrd. Doç.Dr. Koray Çalışkan’ın da bulunduğu 114 öğretim üyesinin imza attığı deklarasyonda, TCK’da 301 ve 216 gibi maddelerin ayıklanması talep edildi. Akademisyenler, “Kaboğlu ve Oran’ın 301 ve 216’dan yargılanmaları akademik özgürlüğe getirilen bir kısıtlama” dediler.
20 Eylül’de İHD, 2007 yılının Ocak-Haziran döneminde ifade özgürlüğünü kullanan 451 kişi hakkında 94 dava; 361 kişi hakkında da 88 soruşturma açıldığını açıkladı. 368 kişinin yargılandığı 103 dava sonucunda 193 kişi hakkında toplam 229 yıl 3 ay 15 gün hapis ve 7.981 YTL para cezası verildiğini bildiren İHD, bu rakamların “düşünce özgürlüğü alanında geçmiş yıllara oranla herhangi bir ilerlemenin sağlanamadığını ispatladığını” duyurdu. Derneğe göre, bu dönemde açılan davalardan 17’si TCK’nın 301., 22’si “Suçu ve suçluyu övme” ile ilgili 215., 4’ü 314., 2’si “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” başlıklı 216., 2’si “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” fiiline ilişkin 288. maddelerinden; 20’si “terör örgütü propagandası”na dair TMY’nin 7. maddesinden; 2’si Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlara İlişkin Kanun’dan ve 1’i de eski TCK’nın 312. maddesinden açıldı.
10 Eylül’de İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, PKK yöneticilerinden Murat Karayılan’ın kaleme aldığı “Halklaşalım kazanalım” ve “Sözde değil pratikte özeleştiri” başlıklı yazılarda “PKK propagandası” yapıldığı iddiasıyla Gündem gazetesinin yayınını 30 gün süreyle durdurdu. Mahkeme, “PKK örgütü propagandası” yapıldığı gerekçesiyle daha önce üç kez yayın durdurma cezası verilen gazeteyi TMY uyarınca geçici olarak kapattı. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Anayasa Mahkemesi’ne taşıdığı Terörle Mücadele Yasası’ndan cezalandırıldıklarını açıklayan Yayın Yönetmeni Yüksel Genç, “Basın özgürlüğünü ayaklar altına alan bir maddeden dördüncü kez yayınımızın durdurulmasını anlamakta zorlanıyoruz’ dedi. Gazete, “örgüt propagandası” yaptığı gerekçisiyle üç kez daha kapatılmıştı. Gazete 6 Mart 2007’de 30 gün, 9 Nisan 2007’de 15 gün, 12 Temmuz 2007’de 15 gün kapalı kalmıştı.
İstanbul’da Tuzla Belediyesi’nin iskansız binada ruhsatsız çalıştığı iddiasıyla dört ay önce mühürlediği Çağdaş Tuzla gazetesi, İstanbul 7. İdari Mahkemesi’nde açtığı davayı kazandı. İdare Mahkemesi, “devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde, kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda olduğuna” vurgu yaptı.Gazetenin imtiyaz sahibi Halil Özen, başlarına gelen olaylardan sonra bir hukuk mücadelesi başlattıklarını ifade ederek, “İşyerimiz tam dört ay kapalı kaldı. Bundan sonra Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açacağız” dedi.
Türkiye’de İnternet ortamında suçlanan tek bir içerikten tüm bir siteyi kapatan yargı, Ekşi Sözlük ve Antoloji.com sitelerinden sonra Ağustos ortasında da yine Adnan Oktar’ın şikayetiyle WordPress.com sitesini erişime kapattı. RSF, daha önce yaptığı açıklamalarda, Türkiye’de birkaç içerikten tüm bir sitenin erişime kapatılmasını “radikal ve orantısız” bulduğunu açıklamıştı. Adnan Oktar’ın şikayetiyle birçok İnternet Günlüğü’nü barındıran WordPress.com platformuna erişim, Fatih 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin aldığı 2007/195 numaralı kararıyla engellendi.
Beş yıl önce yaşamını yitiren insan hakları savunucusu ve yayıncı Ayşe Nur Zarakolu adını bir parka vermek isteyen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, mahkeme engeliyle karşılaştı. Bölge İdare Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, “Ayşe Nur Zarakolu” isminin “Toplumun ayrılıkçı fikirlerini benimseyen ve terörist faaliyetlerde bulunan bir örgütün propagandasını hem kendi kitaplarında yapan, hem de bu yayınları yayınlayan bir kitapevinin sahibi olduğu için böyle birinin isminin parka verilemeyeceği” öne sürüldü. Yayıncının eşi Ragıp Zarakolu, “Ayşe Nur Zarakolu’nun adı, Park kapısında olsun ya da olmasın her zaman yaşayacak ve halkların kardeşini simgeleyecek” diyerek karara tepki gösterdi.
On basın meslek örgütünü bir araya getiren G-9 Platformu, Emin Çölaşan’ın Hürriyet gazetesindeki işine son verilmesini 16 Ağustos’ta kınadı. Çölaşan’ın yıllardır emek verdiği yayın kuruluşundan keyfi bir kararla çıkarıldığını savunan Platform, “Bu bir iş akti feshinin de ötesinde basın ve ifade özgürlüğünün, bu özgürlüklere herkesten çok sahip çıkması gereken medya kuruluşlarınca ayaklar altına alınmasının bir örneği” dedi. “Neden ve sonuçları itibariyle endişeyle karşılıyoruz” denilen yazılı açıklamada G-9 Platformu, “Siyasi iktidarların güdümünde bir yayıncılık, halkın temel haklarından olan basın ve ifade özgürlüğünün ihlalidir” dedi. İHD Başkanı Reyhan Yalçındağ ise, Çölaşan’ın düşünceyi ifade özgürlüğünü kullandığı için işten çıkarıldığına inanmıyor: “Şiddete hizmet eden düşünceleri ifade özgürlüğü olarak görmüyoruz.”
İHD Adana Şubesi’ne bir mektup gönderen Ayhan Bozkaya cezaevi idaresinin toplatma kararı bulunmayan gazete sayılarının dahi kendilerine verilmediğinden şikayet etti. Bunun üzerine İHD Şube Başkanı Ethem Açıkalın 13 Ağustos’ta Ceza İnfaz Hakimliği ve Adalet Bakanlığı’na başvurarak, “mahkeme kararıyla toplatma kararı bulunmayan günlük ve süreli yayınlara ait sayıların cezaevine sokulmaması”na itiraz ettiklerini açıkladı. İtiraz başvurusunda, “Mahkeme kararı olmadan yayınların cezaevinde yasaklanması, dört duvar arasında bulunan kişilerin haber alma hakkını engellediği gibi, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerinin de ihlali nitelindedir” denildi. Açıkalın, cezaevlerine yönelik insan hakları örgütlerinin düzenlediği etkinliklere ilişkin haberlerin de kesildikten sonra gazetelerin Kürkçüler F Tipi Cezaevi tutuklularına verildiğini söyledi.
TGC’nin Basın Özgürlüğü Ödülleri’ne bu yıl değer görülen katledilen Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, yayıncı Ragıp Zarakolu ve hukukçu Gülçin Çaylıgilödüllerini, 24 Temmuz’da Dolmabahçe Sarayı Hasbahçe’de düzenlenen bir törende aldılar. Törende Erinç, “Sansür günümüzde gazetelerin doğrudan denetlenmesi biçiminde değil yasaların içine yerleştirilen kısıtlayıcı ifadelerle kendisini gösteriyor” dedi. Bu yıl ödüller, “TCK’nın 301. maddesinden mağdur olan ve yargılanan tüm gazeteciler ve yazarlar adına Dink ve Zarakolu ile Çaylıgil arasında paylaştırılmasına” karar verilmişti. Rakel Dink de, eşi Hrant Dink öldürülmeden önce dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in “Sevinsinler, sayemizde ödül alıyorlar” dediğini, buna eşinin, “Bizim için en büyük ödül, 301. maddenin kaldırılmasıdır” dediğini aktardı.
Gündem gazetesi yayınının 15 gün süreyle durdurulmasından sonra İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, bu gazetenin devamı olduğu gerekçesiyle Güncelgazetesinin yayınını 12 gün süreyle durdurdu. 15 Temmuz’da çıkmaya başlayan Güncel gazetesinin yayını, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebiyle alınan ve 16 Temmuz’da tebliğ edilen bir kararla durduruldu. Yayın Yönetmeni Mehmet Samur, gazetelerinin 28 Temmuz’a kadar kapalı kalacağını belirterek, kapatmayı da “seçim sansürü” olarak nitelendirdi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 12 Temmuz 2007 tarihli 132. nüshasında yayımlanan “Batman’ın mesajı: Gerillayı sahiplenin” başlıklı haber nedeniyle Gündem gazetesine 15 gün yayın durdurma cezası verdi. Gazete, “şiddeti çağrıştıracak şekilde PKK’nin propagandasını yaptığı” gerekçesiyle cezalandırıldı. Yayın Yönetmeni Yüksel Genç, cezanın basın özgürlüğü ihlali olduğunu savunarak kınadı. Gazete, seçim öncesi Batman’daki bir işçinin, “‘Halkın bağımsızlardan beklentileri çok net. Her şeyden önce halk onları PKK terör değil, hakları için mücadele veren halkın çocuklarıdır demeleri için Meclis’e gönderiyor” şeklindeki görüşüne yer vermişti.
Aralarında bianet.org, alinteri.org ve atilim.org’ un da bulunduğu İnternet sitelerine erişim İnternet kafelerden, bazen kişisel bilgisayarlarından, bazen de işyerlerinden engelleniyor. Bu sitelere girmek isteyenler, karşılarına sitelerin “yasaklı” olduğunu söyleyen bir mesaj çıkıyor. Bir ilin emniyet birimlerinin elindeki hazır yasaklı adresler listesinde bianet veya diğer sitelerin bulunması nedeniyle İnternet kafe sahiplerinin de ceza almamak için bu adresleri filtreleme programına dahil etmeleri üzerine bu durumun yaşandığı tahmin ediliyor. İnternet kafelerin örgütü olan Tüm İnternet Evleri Derneği (TieV) Başkanı Yusuf Andiç, kaymakamlıkların, emniyet birimlerinin bu tür listelere sahip olduğunu, bildirimde bulunduklarında kafe sahiplerinin bu adresleri filtreleme programlarına elle eklediklerini, hatta bazen gidip listeleri kendilerinin talep edebildiğini söyledi. Hukukçu Fikret İlkiz böylesi “yasaklı siteler” listeleri hazırlamanın suç olduğunu söylüyor. İnternet filtreleme yazılımı MYTR Filter’ı üreten My Yazılım şirketinin Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Meral, 26 Haziran’da bianet’i “yasaklı site” listesinden çıkardıklarını bildirdi.
20 Haziran’da, Genelkurmay Başkanlığı’nın Hudson Enstitüsü’ndeki senaryo toplantısıyla ilgili haberi nedeniyle “maksatlı yalan haber yazmakla”suçladığı gazeteci Yasemin Çongar, bir açıklama yaparak “Haberimin arkasındayım” dedi. Çongar’a destek veren ÇGD de, “Genelkurmay basın özgürlüğüne ve halkın haber alma hakkına saygı göstermesini beklemek hakkımızdır” diyerek, dernek üyesi olan Çongar’ın yeteri kadar tecrübeli olduğunu ve sadece gazetecilik görevini hakkıyla yerine getirdiğini bildirdi. Açıklamada, “Türkiye’de objektif haber yazan muhabirlerin haksız şekilde hedef gösterilerek karalanmaya çalışılması alışkanlığına Genelkurmayın da katılması bizleri üzmektedir” denildi. Gazeteci, enstitünün ABD’de düzenlediği ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nden de bir grubun da katıldığı toplantıda, henüz emekli olan Anayasa Mahkemesi başkanı Tülay Tuğcu’ya suikast düzenlenmesi ve Beyoğlu’nda 50 kişinin hayatına mal olacak bir bombalı saldırı yaşanması, bunun üzerine de TSK’nın Kuzey Irak’a girmesi senaryolarının ele alındığını yazmıştı.
Kuzey Kıbrıs’ta TSK Güney Deniz Saha Komutanlığı, Genç TV, Kıbrıs gazetesi, Kıbrıs TV, Bayrak Radyo Televizyon Kurumu (BRTK), Yenidüzenile Afrika gazetelerinin, 13 Haziran’da Gazimağusa açıklarında yapılacak Şehit Teğmen Caner Gönyeli Arama Kurtarma Tatbikatını izlemelerine izin vermedi. Kıbrıs Basın Emekçileri Sendikası (Kıbrıs Basın-Sen), uygulamanın Kıbrıslıtürklerin bilgi ve haber alma hakkını engellediğini belirterek, “Farklı düşüncesi ve yayın politikası nedeniyle medyanın bir kısmının kamuoyuna açık etkinliği izlemesinin engellenmesi kabul edilemez” dedi. Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği de, yaptığı yazılı açıklamada, uygulamanın Kuzey Kıbrıs medyasında ayrımcılık anlamına geldiğini bildirdi.
Friedrich Ebert Stiftung (FES) Vakfı Türkiye Temsilciliği’nin Bilgi Üniversitesi’nde 8 Haziran’da düzenlediği “İfade Özgürlüğü ve Sınırları, Türkiye ve AB Ülkelerinde Ceza Hukuku ve İfade Özgürlüğü” başlıklı uluslararası konferansta konuşan iletişim hukukçusu avukat Fikret İlkiz, “Yargı kararlarında ifade özgürlüğü öne çıkarıldığı halde geriye gidiyoruz. Gerçekten ifade özgürlüğünü istiyor muyuz? Buna öncelikle hukukçular yanıt vermeli” dedi. 2001’de başlayan Avrupa Birliği (AB) reform sürecinde yapılan yasal düzenlemeleri özetleyen İlkiz, geriye gidişe örnek olarak 2004’ten bu yana Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Selahattin Aydar, Mehmet Şevket Eygi ve Hrant Dink ile ilgili aldığı üç kararda ifade özgürlüğüne vurgu yaptığı halde aleyhte karar verilmesini gösterdi.
Bingöl Genç Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 1 Haziran’da ilettiği talebi değerlendiren Genç Sulh Ceza Mahkemesi, ilçede PKK’nin saldırısına uğramasıyla 25 Mayıs’ta raydan çıkan Tatvan-Elazığ Yük Treni’nde silahlar olduğuna ilişkin yayınlara yasak koydu. Mahkeme, “Soruşturma kapsamında, tüm ulusal ve yerel yayın yapan televizyon, bölgesel ve yerel yayın yapan ve dağıtımı yapan gazete ve dergilerde soruşturma kapsamındaki olay ve ele geçen malzemelerle ilişkin her türlü bilgi, belge ve görüntülerin yasaklanmasına karar verilmiştir” dedi. Karar, “Milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliğinin korunması bakımından soruşturmanın kapsamı ve içeriği hakkında basın ve yayın organlarında sesli, görüntülü, yazılı haber veya açıklama yapılmasının yasaklanması”nı içeriyor.
Bilkent Kongre Merkezi’nde 29 Mayıs’ta yapılan Sayıştay’ın 145. Kuruluş Yıldönümü törenine Yargıtay toplantısına davetli olan Kanal B, ART ve Kanal Türk ekipleri toplantının başlayacağı sırada Başbakanlık korumalarınca “Başbakanlığa akredite olamadıkları” gerekçesiyle salon dışına çıkarıldılar. Sayıştay yetkililerinin “bizim konuklarımız” uyarılarına rağmen korumalar, “kurallar böyle” diyerek muhabir ve kameramanları dışarı çıkarttılar. ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay ile TGC, uygulamanın halka haber ulaştırma çabası içerisindeki medyaya haksızlık olduğunu açıkladılar.
Düşünce Özgürlüğü için 5. İstanbul Buluşması’nda konuşan İletişim Hukukçusu Fikret İlkiz, “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” ile ilgili, “İnternet’te herhangi bir şekilde ifade özgürlüğünü geliştirme yönünde gitmiyoruz ve ilk kez altı yıl sonra sınırlandırma yasasına sahip olduk” dedi. “Atatürk’ün Ne Mutlu Türküm Diyene Anlayışlına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyetinin Düşmanıdır ve öyle kalacaktır” sözlerine tepki gösteren Bianet sitesi yetkilisi Nadire Mater, “Bu nefret söylemiyle ilgili son bir aydan aklımda kalan bir örnek” dedi. Gerçek Gündem sitesi editörü Barış Yarkadaş, “Türkiye’de gazeteciler İnternet’te özgürlük alanlarını kaybediyorlar. Kimse bunun farkında değil” dedi. Gazeteci Perihan Mağden ise nefret söyleminin yer aldığı mecraların yasaklanmasını, bu sorunla mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti. Gazeteci Ragıp Duran da Çin’de sitelerin yasaklanmasını haber olarak işleyen ana akım medyasının Kürt sitelerinin kapalı kalışına kayıtsız kaldığını vurguladı.
15 ülkeden 40’a yakın temsilcinin ifade özgürlüğü sorunlarını tartıştıkları “Düşünce Özgürlüğü İçin 5. İstanbul Buluşması” Üsküdar Kız Kulesi’nde 25 Mayıs’ta düzenlenen bir basın toplantısıyla başladı. “Türkiye’de, Komşu Ülkelerde ve Bölgede İfade Özgürlüğü” buluşmasına katılmak için Türkiye’ye gelen Uluslararası Yayın Komitesi (IPA) temsilcisi Alexis Krikorian, PEN Hapisteki Yazarlar Komitesi Sekreteri Sara Whyatt ve Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) Türkiye masası araştırmacısı Andrew Gardner, 301. maddenin kaldırılması gerektiğini açıkladılar.
Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Ankara’nın Ulus semtinde 22 Mayıs’ta Anafartalar Çarşısı’nda yaşanan patlamayla ilgili olarak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine yayım yasağı kararı aldı. Mahkeme kararı, “yapılmakta olan soruşturmanın gizliliği, olay yeri görüntülerinin toplumun beden ve ruh sağlığına zarar verecek nitelikte olması nedeniyle ve yapılan yargılama görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesinin sağlanması” için alındı. Bombalı saldırıda sekiz kişi hayatını kaybetmiş, 100’den fazla kişi de yaralanmıştı.
1 Mayıs eylemlerini izleyen meslektaşlarına yönelik polis saldırılarını ve yayın yasaklarını protesto eden 100 kadar gazeteci, 4 Mayıs’ta TGS önünden İstanbul Valiliği önüne kadar bir yürüyüş yaptı. Yürüyüş, toplumsal olayları izlerken polisin kava kuvvetiyle karşılaşan habercilerin birkaç yıldır süren sessizliğine de son verdi. Gazeteciler, “Vali İstifa”, “Sözde değil, özde basın özgürlüğü”, “Özgür basın susturulamaz”, “Emeğe saygı”, “Kalemine, örgütüne sahip çık”, pankartlarıyla yürüyüşe başladılar. Yetkililere ellerindeki “Kırmızı kartları” gösterdi. Saldırıya uğ+-rayan sekiz gazeteciden bazıları suç duyurusunda bulundu. Bir gazeteci heyeti İstanbul Valisi Muammer Güler ile görüştü.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla bir açıklama yapan TGC, “2007’de de ifade özgürlüğü ve çok sesliliğin özlenen düzeye ulaşamamasının, yasa yapma yetkisine sahip siyasetçilerin içten olmayan yaklaşımından kaynaklandığı ortadadır” dedi. “Darbe-Şeriat tehdidi arasında Demokrasiden Yanayız” başlığıyla açıklama yapan G9 platformu, gazeteci Hrant Dink’in düşüncelerinden dolayı katledilmesinin “gazetecilerin can güvenliğini sağlama zafiyetini” bir kez daha ortaya koyduğu ifade etti. Türkiye’de 10 basın meslek örgütünü bir araya getiren G9, geçen yıl ifade özgürlüğü hakkını kullanan 300’e yakın kişinin yargı karşısına çıktığını, bu davalarda artış yaşandığını bildirdi.
Taksim’deki 1 Mayıs etkinliklerini izlerken polisin yoğun şekilde başvurduğu gazdan etkilenen haberciler, polisin saldırısını protesto etmek için Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde makine bırakma eylemi yaptı. Eylemde bir basın açıklaması yapan gazeteci Musa Ağacık, “Biz kamu görevi yapıyoruz. Ancak polis bu kamu görevini yapmamamızı engelliyor. Beyoğlu Emniyet Müdürü her ne kadar ‘basına yardımcı olun’ dese de burada polisler keyfi olarak engelleyip habercilere saldırdılar” dedi. 1 Mayıs günü öğlene kadar polis Televizyon kanallarına ait Canlı yayın araçlarını Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) otoparkında tuttu. Durumu “fiili yayın yasağı” olarak değerlendiren gazeteci Mete Çubukçu, önceden yayın kuruluşlarına resmi olarak tebliğ edilmeden başvurulan yasağın 11:00 sularında kaldırıldığını söyledi. TGC ve TGS de yayın yasaklarını kınadı.
Yayımladığı haberlerden askerlerin baskısıyla karşılaşan Nokta dergisinin yayın hayatına son verdiğini, Yayın Yönetmeni Alper Görmüş 21 Nisan’da dergi merkezinde düzenlediği basın toplantısıyla resmen açıkladı. Kapatma kararının dergi sahibi Ayhan Durgun’dan geldiğini ifade eden Görmüş, “Durgun bana iktisadi ya da siyasi somut bir baskıdan hiç söz etmedi. Fakat son bir ayda belirgin bir tedirginlik ve endişe içinde olduğunu fark etmemek olanaksızdı” dedi. Durgun’un içinde bulunduğu sıkıntıyı anladığını aktaran Görmüş, ” ‘Demokrasi’ sözcüğünü ağızlarından düşürmeyen siyasetçilerinin biri bile Nokta’nın uğradığı baskına ilişkin tek cümle etmemişken, onun kendini ‘normal’ bir ülkede yaşıyor, ‘normal’ bir ülkede dergi yayımlıyor gibi hissetmesi mümkün müdür?” diye sordu. Hükümeti, kendine yönelik darbe girişimi iddialarının üzerine gitmemekle eleştiren Görmüş, yargının da yayınları ihbar kabul ederek “kendi bağımsızlığının da teminatı olan demokrasiyi korumak üzere” harekete geçmediğini, parlamentonun da iddiaları bir komisyonla araştırmadığını söyledi.
Manavgat’ta yayın yapan Klas Televizyonu, elektriklerinin kesildiği 9 Nisan’dan bu yana 3 kilowatt’lık jeneratörle yayın hayatını sürdürüyor. Bu durumu AKP İlçe teşkilatının baskılarına bağlayan “Klas TV” Yönetim Kurulu Başkanı Cengizhan Demirkaya, “Türkiye’de büyük oy kaybı yaşayan AKP hükümeti, baskı ve tehditlerle muhaliflerini susturmaya çalışıyor” dedi. Kanalın elektriklerinin, Manavgat Şehit Aileleri ve Gazileri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Toptaş’ın konuk olduğu “Gündem” adlı canlı program sırasında TEDAŞ görevlilerince kesildiği ifade edildi.
“İnternet’in kültür ve sanat merkezi” olarak tanıtan www.antoloji.com sitesi 17 Nisan’da mahkeme kararıyla kapatıldı. Sitenin neden kapatıldığı yöneticisi Cengiz Ekrem Teymur’a da bildirilmedi. Bir yazılı açıklama yapan Teymur, “Sitemizin, kimin başvurusu ile, hangi nedenle, hangi mahkeme tarafından kapatılmasına karar verildiğini şu anda bilmiyoruz” dedi. Site, itirazı 27 Nisan’da görüşen Kadıköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla yeniden erişime açıldı. Mahkeme, itiraza konu yazıların silinerek sitenin açılmasına karar verdi. Teymur, itirazlarına “İçinde milyonlarca yazının bulunduğu sitede yer alan bir kaç yazıdan tüm sitenin kapatılması”nın temel teşkil ettiğini bildirdi.
Eyüp 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, Adnan Oktar’ın kişilik haklarına saldırı niteliğinde yayın yaptığı gerekçesiyle popüler İnternet sözlüğü Ekşisözlük sitesine 12 Nisan’da alınan bir kararla mahkeme erişim yasağı koydu. Ekşisözlük avukatı Başak Purut, video paylaşım sitesi Youtube’a yönelik mahkeme kararının Ekşisözlük’le ilgili kararla “orantısızlık açısından aynı, hukuki mahiyet açısından farklı” olduğunu ifade etti. Ancak mahkeme, 18 Nisan’da, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 108. maddesi gereğince erişim yasağını kaldırdı. sozluk.sourtimes.org sitesine erişmek isteyen Sesli Sözlük okuyucuları, “Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir” mesajıyla karşılaşıyorlardı. Oktar’ın yargıya başvurması üzerine, geçen hafta da Superpoligon haber sitesine de erişim yasağı getirildi.
Bir ay kapatmadan sonra 7 Nisan’da yeniden yayına başlayan Gündemgazetesine İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bir kararıyla yeniden yayın durdurma cezası verildi. Gazetenin 7 ve 8 Nisan 2007 tarihli nüshalarına “PKK/KONGRA GEL propagandası yapıldığı” gerekçesiyle tamamen el konmasına ve dağıtımının yasaklanmasına karar veren mahkeme, gazete yayının örgütün faaliyeti çerçevesinde yayın yaptığı yönünde kuvvetli şüphe doğduğunu açıklayarak gazeteye 15 gün yayın durdurma cezası verdi. 8 Nisan’da mahkeme başkanı Metin Özçelik, kapatma kararını, Cumhurbaşkanı Sezer’in Anayasa Mahkemesi’ne taşıdığı TMY’nin 6/son maddesine dayandırdı. Mahkeme, gazete sorumluları hakkında yapılan onlarca yasal takibata rağmen gazetenin PKK’nin hapisteki lideri Abdullah Öcalan’ın “geçmişte ve avukatları aracılığıyla aktardığı güncel olaylar karşısında değerlendirmelerinin ve örgütün hareket etmesi gerektiği tarza ilişkin açıklamalarını” yayımladığını bildirdi.
26 Mart’ta Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Yayınlama Özgürlüğü Komitesi, geçen yıl ve bu yılın ilk üç ayını kapsayan Yayınlama Özgürlüğü Raporu’nda, yayıncı, yazar ve gazetecilerin yoğun ifade özgürlüğü kısıtlamaları altında çalıştığını bildirdi. “2006 yılında 293 yazar, yayıncı, gazeteci, aydın, çevirmen ve insan hakları aktivisti düşüncelerini ifade ettikleri, ya da bunları yayınladıkları, tercüme ettikleri için hakim önüne çıktılar. Bu sayı bir önceki yıl 157 idi” tespitine yer veren BİA2 Medya Gözlem Raporu’na da atıf yapan TYB, 2006 yılında 25 yayınevinden 44 kitabın yargılandığını bildirdi. Komiteden Ragıp Zarakolu, “2006 yılı ifade ve yayınlama özgürlüğü bakımından en olumsuz yıllardan biri oldu ve ne yazık ki sorunlar 2007 yılında da devam ediyor” diyerek başladığı raporunda, ifade özgürlüğünün önünde pek çeşitli yasal düzenlemenin engel olarak yer aldığını savundu.
Azadiye Welat gazetesinin kapatılmasından sonra İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 Mart’ta yayın hayatına başlayan Güncel gazetesi hakkında, “PKK propagandası yaptığı” ve “Abdullah Öcalan’ı övdüğü” iddiasıyla 15 gün süreyle yayınını durdurma kararı verdi. Gazete Yayın Yönetmeni Mehmet Samur, son altı ay içerisinde beş Kürt basın yayın organı hakkında kapatma kararı verildiğini açıkladı. Samur, Kürt sorununun demokratik çözümünü işleyen Kürt basın yayın organlarının kapatılarak, Kürt sorununun çözülemeyeceğini vurguladı.
Hürriyet gazetesinin Antalya tesislerinde basılan Hürriyet Akdeniz gazetesinin 22 Mart sabahı yayımlanacak sayılarının prova baskıları, Antalya Cumhuriyet Savcısı Yusuf Hakkı Doğan’ın kararıyla toplatıldı. Tepkisini “isyan” sözcüğüyle dile getiren Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, karara “Savcının matbaaya polis gönderip prova gazetelere el koyması, Sultan Abdülhamit dönemi uygulamasıdır. Yapılan kesinlikle yasaya aykırı” sözleriyle kınadı. TGC Başkanı ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Orhan Erinç de, toplatmaya tepki gösterdi.
22 Mart’ta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, TMY’nin 6/5. maddesi uyarınca Azadiya Welat gazetesine 20 gün yayın durdurma cezası verdi. Gazeteye, 13 Mart’ta yayımlanan “Bolu Tugayı Kürdistan’a Yerleşiyor” haberinde, “Türkiye Cumhuriyeti topraklarında başka bir devlet varmışçasına bölücülük propagandası yaptığı”, PKK’lilerin dağda yürürkenki fotoğraflarına yer verdiği; 14 Mart 2007 tarihli sayısında, Abdullah Öcalan’ın Kürdistan Demokratik Konfederalizm görüşlerine yer verdiği; “İmralı zulmün kalesidir” denilerek örgüt liderine sahip çıkıldığı, 17 Mart’ta Öcalan’a sahip çıkıcı ve övücü açıklamalara yer verildiği; Diyarbakır, Mersin ve Siirt’te korsan eylemler yansıtılırken bu illerden Türkiye Kürdistanı tanımlaması kullanıldığı gerekçesiyle ceza verildi. Cezaya dayanak olarak “PKK terör örgütü çerçevesinde suç işlemeye tahrik, işlenen suçları ve suçluları övdüğü ve örgütün propagandasını yapılması” gösterildi.
17 Mart’ta TGS Ankara Şubesi, gazeteci Fatma Sibel Yüksek’in “Başbakanlığın Bilinmeyenleri” isimli kitabından ötürü baskılara maruz kaldığını açıkladı. Açıklamada, “Basın ve yayın organlarının böylesine bir yer tuttuğu çağımız toplumlarında ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü de o derece önemlidir” denildi.
Ülkede Özgür Gündem gazetesine toplam bir ay yayın durdurma cezası verilmesinin ardından yayına geçen Yaşamda Gündem gazetesinin 9 Mart 2007 tarihli sayısı da “önceki gazetenin bir devamı olduğu” gerekçesiyle toplatıldı. Polise toplatma talimatı veren İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, Yaşamda Gündem gazetesinin gelecek sayılarına da el konulmasını istedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Ülkede Özgür Gündem gazetesinin yayınını, aynı gün aldığı iki ayrı kararla durdurdu. Kapatılmaya gerekçe olarak gazetenin PKK lideri Abdullah Öcalan’ın cezaevinde zehirlendiğine ilişkin haberler gösterildi. Gazetenin yayını, toplam bir ay süreyle durduruldu. Gazete avukatları kararlara itiraz ettilerse de sonuç alamadılar. Mahkeme, Öcalan’ın zehirlendiğine ilişkin 2 Mart 2007’de yayımlanan haberleri gerekçe göstererek, 5287 sayılı Basın Kanunu’nun “El koyma, dağıtım ve satış yasağı” başlıklı 25. maddesi gereğince gazete yayınını bir ay süreyle durdurdu. Aynı yargıç aynı gün ikinci bir karar daha alarak, bir aylık yayının durdurmanın gerekçesine, 5 Mart 2007’de yayımlanan haberleri de kattı. Mahkeme; “Öcalan zehirleniyor”, “Kalkan: Gerillaya katılım yüksek”, “Kürtlerden Öcalan çağrısı” başlıklı haberler nedeniyle gazeteyi, “suçluyu övme” ve “terör örgütü propagandası yapma” gibi iddialarıyla suçladı.
9 Mart’ta Cumhuriyet gazetesi, Başbakanlık Basın Merkezi’nin hazırlayıp Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunduğu iddia edilen bir “Medya Analiz Raporu” yayımladı. “Başbakanlık Fişledi” başlıklı habere göre gazeteler tek tek incelenip hükümete yakınlıkları belirleniyor ve rapor Başbakan Erdoğan’a sunuluyor. Başbakanlık Basın Merkezi’yse, “Başbakanlık fişledi” başlıklı haberin “asılsız, mesnetsiz ve maksatlı” olduğunu duyurdu. Duyuruda, bir basın merkezi çalışanının iletişim önerileri geliştirmek amacıyla bundan iki yıl önce yaptığı bir içerik değerlendirmesinin, nesnel ve anlamlı bulunmadığı belirtildi ve “Başbakan’a herhangi bir şekilde böyle bir çalışma sunulmamıştır” denildi.
8 Mart’ta Nokta dergisi, Genelkurmay Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü’nce hazırlanıp Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Salih Zeki Çolak’ın onayıyla Genel Kurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’a gönderilen, “Akredite Basın ve Yayın Organları Yeniden Değerlendirmesi” konulu üç sayfalık bir “andıç” yayımladı. TGC, ÇGD, TGS ve Basın Konseyi’nden “Çok sakıncalı ve sakat bir anlayış”, “son derece ilginç ve demokrasimiz adına da o ölçüde üzüntü verici”, “Demokratik gelişme açısından çok büyük sakıncaları var”, “Burada gayrı meşru bir iş yapılmış” şeklinde tepki verdiler. Genelkurmay,”Adli soruşturma başlatılmıştır” ifadesiyle sınırlı bir açıklama yaptı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, “Andıç taslaktı. Ben görmedim” dedi.
Selçuk Üniversitesi’nde çalışan bir okurun gönderdiği ve üniversitede çalışan işçilerin çalışma koşullarını ele alan bir haberden alinteri.net sitesinin yayını mahkeme kararıyla ve Türk Telekom’un müdahalesiyle durduruldu. Site, şikayet konusu yazının 6 Mart’ta yayından kaldırılmasıyla bir hafta sonra yeniden erişime açıldı. Haberden şikayetçi olan işveren Nusret Argun, “Alınteri” gazetesinin eski sorumlu müdürü Sakine Yalçın aleyhine 20 bin YTL’lik tazminat davası açtı.
Türkiye’nin eyaletlere ayrılması gerektiğini söyleyen 12 Eylül darbecisi ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in ifade özgürlüğü hakkını yine insan hakları savunucuları oldu. 5 Mart’ta İHD Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Alataş, “Evren’in açıklamalarıyla ilgili soruşturma açılmasını kabul etmemiz mümkün değil” dedi. 12 darbesi nedeniyle Evren’in idamla yargılanması için işlem başlattığı için mesleğinden olan eski Adana Savcısı Sacit Kayasu, “Ben olsaydım Evren hakkında bu düşünceleri nedeniyle dava açmazdım” dedi.
Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür Der), 4 Mart’ta Diyarbakır’da Kürt Ulusal Demokratik Çalışma Grubu’nun (KUDÇG) düzenlemeyi planladığı Kerkük Konferansı’nın valilik kararıyla yasaklanmasını kınadı. Yasaklama, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. maddesine dayandırıldı. Buna göre, “Vali, …suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması halinde yasaklayabiliyor.” Açıklamada, hükümet, “baskı ve yıldırma siyasetinden ve milliyetçi dalgayı besleyen politikalarından bir an önce vazgeçmeye” çağrıldı.
Maliye Bakanlığı’nın Kanaltürk televizyonu, kanalın kurucuları ve bazı program yapımcılarının vergi incelemesi altına alınmasına 18 Şubat’ta ÇGD tepki gösterdi. ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay, uygulamanın iktidarın, Maliye Bakanlığı’nı tetikçi olarak görevlendirerek “medyaya göz dağı” vermesi anlamına geldiğini açıkladı. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan Gelirler Koordinatörü Metin Ölçek’in 8 Ocak 2007’de gönderdiği bir yazıyla, bankalardan, aralarında Yaşam Televizyonu Yayın Hizmetleri AŞ, Yaşam Haber Ajansı Ticaret Limited Şirketi, Tuncay Özkan, Cüneyt Arcayürek ve Mine G. Kırıkkanat’ın da bulunduğu şirket ve kişilere ait hesapların nitelik ve tutarlarının bildirmeleri istenmişti. Yazıda, bu kişilere nereden ve ne kadar para aktarıldığı ve bu kişilerden yapılan para transferlerin niteliği ve miktarı da soruluyor.
ODTÜ 80’i aşkın öğretim elemanı, Şubat başında yayımladıkları ortak açıklamayla “tek işlevi içimizde ‘düşmanlar’ yaratmak olan 301. maddenin tümüyle kaldırılmasını talep ediyoruz” dedi. Aynı günlerce Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), ” Hükümet, 301. maddesi ile sınırlı algılanmasını öngördüğü/istediği düşünceyi ifade özgürlüğü tartışmalarında insan hakları ve sivil toplum örgütlerini bir kenara bırakarak, ağırlıklı meslek örgütlerinin içinde yer aldığı bir platformla paylaşma, bu platformdan görüş hatta yasa maddesi isteme yoluna gitmiştir. Bu hükümetin konuyla ilgili samimiyetsizliğini göstermiştir” açıklaması yaptı.
Genelkurmay, Hrant Dink cinayetinin zanlısı O.S.’nin arkasında “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” sözlerini de yansıtan video görüntülerine yer veren TGRT televizyonunun akreditasyonunu 2 Şubat’ta iptal etti.
İHD, MAZLUMDER, Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD) ve Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) Türkiye Şubesi’nin oluşturduğu İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) kısa vadede 301. maddenin kaldırılması, uzun vadede düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlanması için Kasım 2006’da ayında başlattığı “Düşünceye Özgürlük Kampanyası”nı 9 Şubat’ta canlandırma kararı aldı. Boğaziçi Üniversitesi öğretim elemanları da, 301. maddenin tümden kaldırılması için bir bildiriyi imzaya açtı.
29 Ocak’ta bir açıklama yapan TGC Başkanı Orhan Erinç, hükümet üyelerinin 301. maddeyle ilgili “Sivil Toplum Örgütlerinden öneri bekliyoruz” açıklamalarının üzerinden yaklaşık üç ay geçtiğini açıklayarak, “TGC ve Türk Ceza Hukuku Derneği’nin ortak önerisi 23 Kasım 2006’dan beri önlerinde duruyor. “Hükümetin Samimiyetine İnanmak Zorlaşıyor” dedi.
Gazeteci, yazar, sanatçı, akademisyen, hukukçu ve demokratik kitle örgütü temsilcilerinin oluşturduğu onlarca kişi 29 Ocak’ta gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından, yayın yönetmeni olduğu Agos’a destek vermek için İstiklal Caddesi’nde gazete sattı. Eylemi düzenleyenlerin e-mail adreslerine Agos gazetesine tehdit mesajları gönderildi.
25 Ocak’ta Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Türkiye’den TCK’nin 301. maddesini kaldırmasını istedi. Tüm parlamentoları aydınlatılmamış gazetecilere yönelik cinayet, saldırı ve ölüm tehditlerini araştırmak için Meclis Araştırma Komisyonları kurmaya çağırdı.
Haftalık Penguen dergisi, 18-24 Ocak 2007 tarihli sayısını kendisini dava eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hazırlattı. “Bu haftaki kapağımızı Tayyip Erdoğan hazırladı…” sürmanşetiyle yayımlanan derginin kapağı boş çıktı.
13-14 Ocak günlerinde gerçekleştirilen “Türkiye Barışını Arıyor” Konferansı öncesinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin konferans konuşmacıları olan Kürt yazar Mehmet Uzun ve siyasetçi Orhan Doğan’ın konuşmalarının tedbiren dinlenmesine ilişkin verdiği karar tepkiye yol açtı: Konferans katılımcısı Orhan Miroğlu, “Türkiye’de diyalogdan bahsettiğimiz bir ülkede ünlü bir romancının ve saygın bir yazarın söyleyeceği düşüncelerini adli bir mesele haline getirmek hakikaten çok ürkütücüdür” dedi. Miroğlu dışında İHD Genel Başkanı ve hukukçu Yusuf Alataş da, “Bu mahkemenin, Emniyet ve savcılıkça yanıltılmasının bir sonucu” dediler.
www.8sutun.com haber sitesi Tarım Bakanı Mehdi Eker ile ilgili yaptıkları haberden dolayı 12 Ocak’ta Türk Telekom tarafından kapatıldı. Bir açıklama yapan editör Tayfun Salcı Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesinin telefonla sitenin Türkiye’nin her yerinde kullanılamaz hale getirildiğinin bildirdiğini belirtti. Mahkeme kararının, 28 Aralık 2006 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebiyle bir ihale haberiyle ilgili alındığı öğrenildi.
Basın örgütleri, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde yaptıkları açıklamalarda, hükümetten, basın çalışanlarına çeşitli güvenceler getiren ancak bir süredir etkisizleştirilen 212 sayılı yasanın yeniden etkin hale getirilmesini istedi. 5953 Sayılı “Basında Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunu” değiştiren 212 Sayılı Yasanın yürürlüğe girişinin 46. yıldönümünde açıklama yapan TGS, TGC ve ÇGD, 10 Ocakların Gazeteciler için bayram olmaktan bir süredir çıktığını belirterek, günün yeniden bayram olarak kutlanabilmesi yönündeki dileklerini dile getirdi.TGS, utançtan kurtulmanın yolunun “sendikal haklara saygı” dan geçtiğini bildirdi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
AİHM, Akın Birdal’ın İHD Genel Başkanı’yken Dünyada Barış ve Yoksullukla Mücadele Günü’nde yaptığı konuşmadan “kin ve düşmanlığa tahrik”ten cezalandırılarak tutuklanmasında Türkiye’yi mahkum etti. 13 Aralık’ta Türkiye’nin ifade özgürlüğü ve adil yargılanma haklarını ihlal edildiğine hükmeden AİHM, Birdal’a, 5 bin avro manevi tazminar ödemesine karar verdi. AİHM, kısıtlamayı “orantısız ve demokratik bir toplumda da gereksiz” buldu. “Kürt Sorunu yalnızca baskı altındaki Kürt halkının sorunu değildir (…) İşkence sistematik şekilde uygulanıyor (…) yargısız infazlar yapılıyor (…) ve bütün bunlar da Kürt Sorunu’nun çözülmemesinden kaynaklanıyor (…)” sözlerinden Birdal, 21 Ekim 1997 tarihinde Ankara DGM’ce “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla mahkum edilmiş; yerel mahkemenin kararında direnmesi üzerine de 1999 yılında tutuklanmıştı. Birdal, 25 Aralık 1999’da da, sağlık sorunları nedeniyle şartlı olarak tahliye edilmişti. Uyum Yasaları çerçevesinde 2002 yılında 312. maddede değişikliğe gidilmesi üzerine Birdal’a yönelik suçlama da kaldırıldı.
Türkiye, Kürtçe yayımlanan Azadiya Welat gazetesinde PKK örgütü yetkilileri ve insan hakları çevrelerinin yazı ve mesajlarına yer veren gazete sahibi Mehmet Nuri Karakoyun ve sorumlu müdürü Mehmet Salih Turan’ı mahkum ettiği için AİHM’de haksız bulundu. 12 Aralık’ta AİHM, 10 Mayıs 2002 tarihinde İstanbul DGM’sinin “Terör örgütü açıklamalarına yayımlama”yı yasaklayan 6/2 maddesinden verdiği para cezasını, “demokratik bir toplumda gereksiz” buldu. AİHM, Türkiye’yi iki kişiye162 avrosu maddi, bin 500 avrosu manevi tazminatla bin 800’ü de mahkeme gideri olmak üzere 3 bin 462 avro (yaklaşık 6 bin YTL) ödemeye mahkum etti. DGM, para cezasının yanı sıra, gazetenin bir hafta süreyle yayınının durdurulmasına da karar vermişti. Son aylarda yayın durdurma cezası verilen Gerçek Demokrasi, Ülkede Özgür Gündem, Yaşamda Gündem, Güncel, Azadiya Welat, Gündem ve Gerçek Gazetesi gibi Kürt Sorunu’nu merkez alan gazetelerin yayını “propaganda” iddiasıyla durduruldu. Gazete avukatları, AİHM’e başvurmuştu.
4 Aralık’ta AİHM, Nurhak Türküsü’ne yer verdiği için bir yıl süreyle yayın durdurma cezası verilen İstanbul Özgür Radyo’nun yaptığı başvuruda Türkiye’yi mahkum etti. Türkiye, radyoya 5 bin avro’su manevi tazminat ve 5 bin 200 avro da mahkeme gideri olmak üzere toplam 10 bin 200 avro (17 bin 850 YTL) ödeyecek. 9 Temmuz 2000’de yayımlanan müzik parçası nedeniyle RTÜK’ün 3984 Sayılı Yasanın 4. maddesi (g) bendi uyarınca ve “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla verilen yayın durdurma, AİHM’de ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirildi.
29 Kasım’da AİHM, haftalık Yedinci Gündem gazetesine “iftira” iddiasıyla verilen ağır para ve yayın durdurma cezalarıyla ilgili Türkiye’yi ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle toplam 3 bin avro (yaklaşık 5 bin 250 YTL) tazminata mahkum etti.AİHM, PKK örgütünün bir yöneticiyle yapılan röportaj nedeniyle gazeteye 15 gün yayın durdurma, yazı işleri müdürü Hıdır Ateş ve gazete sahibi Hünkar Demirel’e de ağır para cezası verilmesi sırasında adil yargılama yapılmadığını açıkladı.
27 Kasım’da AİHM, yazarı olduğu “Pontus Kültürü” başlıklı kitabı “bölücülük propagandası” iddiasıyla toplatılan Ömer Şükrü Asan’ın başvurusunda Türkiye’yi ifade özgürlüğünü ihlal ettiği için bin 500 avro (2 bin 550 YTL) tazminata mahkum etti. “Aynı yasa yürürlükteydi. Neden ilk sayısı toplatılmadı da ikincisine el kondu” diye soran AİHM, Türkiye’nin bin 500 avro tazminat ödemesine karar verdi. AİHM, Ağustos 1999’da yaşanan depremi “Allah’ın bir uyarısı” olarak değerlendiren İstanbul Nur Radyo ve TV’ye RTÜK’ün 180 günlük yayın durdurma cezasını da temelsiz buldu. Ancak AİHM, tazminata hükmedilmesine gerek duymadı.
AİHM, daha önce yayını durdurulan Ülkede Özgür Gündem ve Gündem gazetesiyle ilgili çalışanlar ve gazete yetkililerinin yaptıkları toplam dört başvuruda Türkiye hükümetinden savunma istedi. Başvuruları öncelikli ele almaya karar veren ve Temmuz ayından beri savunma bekleyen AİHM’e Türkiye Ekim ortasında savunmasını gönderdi.
2 Ekim’de AİHM, nsan Hakları Derneği (İHD) eski Genel Başkanı Akın Birdal’ın 12 yıl önce Dünya Barış Günü’nde yaptığı konuşmadan “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla cezalandırılması ve tutuklanmasının “ifade özgürlüğü hakkının bir ihlali” olduğunu bildirdi; Türkiye’nin Birdal’a yedi bin avro tazminat (yaklaşık 12 bin YTL) ödemesine karar verdi.
Eylül 1995’te yaptığı konuşmada, 12 Eylül Anayasası’nın Kürt vatandaşlarını korumadığını ifade eden Birdal’ı Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi, Aralık 1998’de bir yıl hapis ve de para cezasına mahkum etmişti. Cezası onanan Birdal, 2000’de hapse girmişti.
20 Eylül’de AİHM, İHD yetkilileri Mahmut Şakar ve Vedat Çetin, 2000’de Yeni Gündem gazetesi yazı işleri müdürü Erdal Taş ve 16 tutukluya mektup yasağında ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. AİHM, iki başvuru sahibine üç bin 500 avro (6 bin YTL) tazminat ödenmesine karar verdi. AİHM, “PKK örgütü açıklamalarına yer verdiği” gerekçesiyle Terörle Mücadele Yasası’nın 6. maddesinden para cezasına çarptırılan Erdal Taş’ın açtığı iki davada adil yargılanmadığına karar verdi. Türkiye, Taş’a toplam dört bin avro (6 bin 800) tazminat ödeyecek. AİHM, Adalet Bakanlığı’na yönelik bir bildiriyle PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanmasını protesto eden Aydın Cezaevi’nden 16 kişinin “bölücülük propagandası” iddiasıyla mahkemelik olmasını ifade özgürlüğüne aykırı buldu. AİHM, Şükrü Tapkan, Dilaver Keklik, Murat Doğan, Mehmet Hazbin Korkut, Hilmi Olsoy, Fuat Ay, Ali Budak, Celalettin Polat, Ahmet Ertaş, İlhami Gülmez, Hamdullah Kıran, İbrahim Elbir, Velat Çetinkaya, Hüseyin Vural, İlhan Dayan ve Rıza Tan adlı tutukluların ifade özgürlüğü haklarının meşru olmayan bir şekilde kısıtlandığını bildirdi. Ancak AİHM, sadece Hüseyin Vural’a bin avro (bin 700 YTL) manevi tazminat ödenmesine, diğerlerine tazminat ödenmesine gerek olmadığını açıkladı ve sadece bin avro (bin 700 YTL) mahkeme gideri ödenmesine karar verdi.
31 Temmuz’da AİHM, Kayseri Belediye Başkanıyken konuşmalarında “kin ve düşmanlığa tahrik” ettiği iddiasıyla 9 Ekim 1997 tarihinde mahkum edilip tutuklanan Şükrü Karatepe’nin ifade özgürlüğü hakkının kısıtlanmadığına karar verdi. AİHM, Sivas Katliamı’yla ilgili yazısı nedeniyle Nisan 1997’de 16 ay hapse mahkum edilen Ziya Ulusoy’un ifade özgürlüğü hakkının “dayanaksız ve demokratik topluma yakışmayacak şekilde” kısıtlandığına hükmetti ancak tutar belirtilmediği için tazminat ödenmesine gerek görmedi.
AİHM, Yedinci Gündem gazetesinin Olağanüstü Hal Bölge (OHAL) Valisi kararıyla yasaklanmasıyla ilgili açılan davada Türkiye’yi, Sansürün Kaldırılmasının Yıldönümü’nde “ifade özgürlüğünü kısıtladığı” gerekçesiyle mahkum etti. 24 Temmuz’da AİHM, OHAL kararlarının yargıya kapalı olmasını da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “mahkemeye etkin başvuru hakkı”nı düzenleyen 13. maddesine aykırı buldu. Hünkar Demirel, Evrim Alataş, Laleş Arslan, Mehmet Burtakuçin, Zeynal Akgül, Abdulvahap Taş, Azad Özkeskin, Bozkur Mevlüt, Ragıp Zarakolu ve Hıdır Ateş AİHM’e başvuru yapmıştı. AİHM, Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkanıyken dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i eleştiren Hasan Celal Güzel’in ertelemeli de olsa cezalara mahkum edilmesinde de Türkiye’yi haksız buldu. “Yeni Günaydın” gazetesinin 23 Haziran 1997 tarihli nüshasında “Cumhurbaşkanıysan, Cumhurbaşkanı gibi hareket et” diye yazan Güzel’e Türkiye, mahkeme masrafı karşılığında sadece 5 bin YTL ödeyecek.
1999 depreminde 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i eleştirdiği için hapse mahkum olan “Milliyet” gazetesi yazarı Meral Tamer ve yazı işleri müdürü Eren Güvener AİHM’de açtıkları davayı 26 Haziran’da kazandı. Türkiye, 17 Ağustos 1999’da yaşanan depremle ilgili yazılarda “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ettikleri gerekçesiyle Eylül 2000’de hapis cezasına çarptırılan Tamer ve Güvener’e toplam 6 bin avro (10 bin 500 YTL) tazminat ödeyecek. Gazetecilere hapis cezası verilmesini haklı gösteren bir durum bulunmadığını açıklayan AİHM, “basın alanında yaşanan ihlallerin hapisle cezalandırılması ancak olağanüstü şartlarda gazetecilerin ifade özgürlüğü hakkıyla bağdaşabilir” dedi.
Haziran sonunda, Ermeni soykırım iddialarını tanıdığı için soruşturma geçiren tarihçi Taner Akçam, şimdiye kadar 100’ün üzerine akademisyen, gazeteci ve yazara dava açılan TCK’nın 301. maddesinin “akademik çalışmalar için tehdit oluşturduğu”nu öne sürerek AİHM’e başvuracağını açıkladı. ABD’nin Minnesota Üniversitesi’nde tarih profesörü olan Akçam, 301. maddeye dayanarak akademik çalışmaları hakkında soruşturma yürütülmesinin Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu bildirdi. 301’in, başlı başına sözleşmenin 7, 10, ve 14. maddelerine aykırı olduğu belirten Akçam, maddeyle ifade özgürlüğünün kısıtlandığını iddia etti.
14 Haziran’da AİHM, Yedinci Gündem gazetesi yazı işleri müdürü Hünkar Demirel’in açtığı davada ifade özgürlüğü hakkının kısıtlanmadığı kararı aldı. AİHM, “Biri sizi öldürmek istese ona karşı meşru müdafaa hakkınızı kullanırdınız” ve “Eğer dünya bizi ortadan kaldırmak için birleşiyorsa, meşru müdafaa hakkımızı kullanırız” şeklindeki sözleri için, “Şiddet kullanımına teşvik ediyor” dedi. Temmuz 2001’de haftalık gazetede yayımlanan ve “örgüt üyeliğinin nedenlerini” inceleyen bir yazı nedeniyle Demirel, Haziran 2002’de 3 yıl 9 ay hapse mahkum olmuştu. “Terör propagandası yaparak örgüte yardım ve yataklık ettiği” gerekçesiyle suçlu bulunan ve hapis cezası sonunda paraya çevrilen Demirel, adil yargılanmadığı ve ifade özgürlüğü kısıtlandığı gerekçeleriyle AİHM’e başvurmuştu.
Aynı gün AİHM, 10. maddenin ihlal edildiği gerekçesiyle yapılan üç ayrı başvurudaysa Türkiye’yi toplam 5 bin 250 avro (9 bin 180 YTL) tazminata mahkum etti. Yeniden Özgür Gündem gazetesi yazı işleri müdürü Mehmet Çolak, gazetenin OHAL Bölgesi’ne Eylül 2002’de sokulması ve dağıtılmasının yasaklanmasını ve işlemin yargı denetimine kapalı olmasını AİHM’e taşımıştı. Mehmet Selim Okçuoğlu ise, Halkın Demokrasi Partisi’nin (HADEP) bülteninde “Yöneticilerimiz Hakkında Sürdürülen Dava Üzerine” başlıklı bir yazı nedeniyle AİHM’e başvurmuştu. Okçuoğlu’nu DGM Eylül 1998’de aldığı bir kararla, Okçuoğlu’nu “bölücülük propagandası” ve “kin ve düşmanlığa tahrik” iddialarıyla 1 yıl hapis ve para cezasına mahkum etti. “Kürt Sorunu ya da Tam Hak Eşitliği Mücadelesi” başlıklı bir makale nedeniyle DGM’de yargılanan ve Şubat 2000’de “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla cezalandırılan Yeni Evrensel gazetesi yazı işleri müdürü Tuncay Seyman ve sahibi Fevzi Saygılı da açtıkları AİHM davasını kazandı.
10 Mayıs’ta AİHM, yönetmen Yılmaz Güney’in yaşamını ve siyasi duruşunu kitaplaştıran yayıncı Saim Üstün’ün açtığı davada Türkiye’yi mahkum etti. 1992’de çıkan kitapta “bölücülük propagandası yaptığı” iddiasıyla 2000’de yargılanmaya başlayan Üstün, DGM’since altı ay hapse mahkum edilmişti. Mahkemenin sonuçta paraya çevirdiği ceza, daha sonra yapılan ikinci bir yargılamayla beraate dönüşmüştü. Küçük bir yayınevinin yayımladığı kitapla, isyan ve silahlı direniş çağrısı yapmadığı ve şiddeti övmediğini vurgulayan AİHM, Üstün’ün bir yıldan fazla bir süre mahkum olmuş bir kişi olarak yaşadığını ve hapse girmemek için de para cezasını ödemek zorunda bırakıldığını açıkladı. AİHM, oybirliğiyle 10. maddeyi ihlal ettiğine karar verdiği Türkiye’nin yayıncıya mahkeme masrafı dahil toplam 3 bin avro (yaklaşık 5 bin 400 YTL) tazminat ödemesine karar verdi.
3 Mayıs’ta AİHM, Güney Kültür-Sanat-Edebiyat dergisi yazı işleri müdürü İlyas Emir, “Adaletin Düşmanı” piyesinin 4 üyesi ve “Teatra Jiyana nü” (Kürtçe “Yeni Hayatın Tiyatrosu”) grubunun 12 oyuncusunun “ifade özgürlüğü” şikayetiyle açtıkları davalarda Türkiye’yi mahkum etti. Türkiye, bu davalarda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle masraflar dahil 61 bin avro (109 bin 800 YTL) ödeyecek.
12 Nisan’da AİHM, PKK açıklamalarına yer verdiği için cezalandırılan Yedinci Gündem gazetesinin iki yöneticisinin ifade özgürlüğünü haklarının kısıtlandığına karar verdi. Gazetenin yazı işleri müdürü Hünkar Demirel ve gazete sahibi Hıdır Ateş, PKK üyelerinin açıklamalarını yayımladığı ve bir PKK yöneticisiyle yapılan röportaja yer verdiği için Haziran 2002’de iki kez para cezasına mahkum edilmişlerdi. Gazete de, bir süreliğine kapatılmıştı. AİHM, nefret beyanı barındırmadıkça, ifade özgürlüğüne sınırlandırma getirilemeyeceğine hükmetti; Türkiye’yi giderler dahil üç bin avro (5 bin 550 YTL) ödemesine karar verdi.
Mart’ta “terör örgütü propagandası yapıldığı” gerekçesiyle bir ay yayın durdurma cezası verilen Gündem gazetesi, TMY’nin ilgili düzenlemeleri Nisan başında AİHM’e taşıdı. Avukat Özcan Kılıç’ın yaptığı başvuruda, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de Anayasa Mahkemesi’ne taşıdığı TMY’nin 6/2-son maddesinin “öncelikli incelemeye alınması” istendi; yayının “yargılama sonucunda değil, mahkeme kararıyla tedbiren durdurulduğu”nu belirtti
20 Şubat’ta AİHM, “Türkiye Devrim Partisi’ne (TDP) üye” olduğu gerekçesiyle 12 yıl 6 ay hapse mahkum edilen Hedef, Liseli Arkadaş ve Alevi Halk Gerçeği dergilerinin sahibi ve sorumlu müdürü Mustafa Benli’nin adil yargılanmadığına karar verdi. Mahkeme, aralarında ifade özgürlüğü de bulunan diğer şikayetlerin ayrıca ele alınmasına gerek olmadığını bildirdi. AİHM, PKK’ye yönelik operasyonda gözaltına alınarak gözaltında tutulduğu altı günde Med TV’ye yaptığı açıklamalardan sorgulanan HADEP Başkan Yardımcısı Osman Özçelik’in “özgürlük ve güvenlik hakkını” ihlal edildiğine karar verdi ve Türkiye’nin Özçelik’e 3 bin avro (5 bin 400 YTL) tazminat ödemesine karar verdi. Mahkeme ayrıca, Yedinci Gündem gazetesini yasağa rağmen dağıttığı gerekçesiyle üç ay hapse mahkum olan Ayşe Oyman’ın adil yargılanmadığına hükmetti. Mahkeme, Oyman’a sadece mahkeme gideri karşılığında bin avro (bin 800 YTL) ödenmesine karar verdi.
23 Ocak’ta AİHM, Yeni Evrensel gazetesine yönelik Türkiye’de verilen cezalar nedeniyle gazetenin sorumlu müdürü Bülent Falakaoğlu ve imtiyaz sahibi Fevzi Saygılı’ya 5 bin avro (9 bin YTL) tazminat ödenmesine karar verdi. AİHM, gazetecilerin “ifade özgürlüğü” ve “adil yargılanma” haklarının kısıtlandığına hükmetti. AİHM, ayrıca, her iki başvurucunun birlikte yaptıkları bir diğer başvuru kapsamında Saygılı’ya bin avro (bin 800 YTL) mahkeme gideri ödemeye karar verdi.
RTÜK Cezaları
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Kıbrıs Yönetimi Dışişleri Bakanı Erato Kozaku-Marcoullis’in Türkiye’yi “Kuzey Kıbrıs’ta işgalci olarak niteleyen ve ülkenin tehditkar, uluslar arası anlaşmalara uymayan bir devlet niteliği sergilediğine” ilişkin sözlerini aktaran NTV’yi uyardı. RTÜK’ün 7 Kasım’da aldığı karar, kamuoyuna 10 Aralık’ta yansıdı. Bu sözleri Lefkoşa temcilsici Selim Sayar’dan yansıtan Kanal, “hukukun üstünlüğüne, Anayasa’nın genel ilkelerine, temel hak ve özgürlüklere, milli güvenliğe ve genel ahlaka uygun olarak kamu hizmet anlayışı çerçevesinde yayın yapmadığı” iddiasıyla uyarıldı. RTÜK, ihlalin tekrar edilmesi halinde söz konusu programın bir ile 12 kez arasında durdurulacağını bildirdi.
RTÜK’ün, iki haberde “doğruluk ve tarafsızlığa aykırı yayın yaptığı ve özgürce kanaat oluşumunu engellediği” gerekçesiyle Diyarbakır Gün TV’ye yedi aylık süre içerisinde toplam 200 bin YTL adli para cezasına mahkum ettiği 7 Kasım’da öğrenildi. Kentte meydana gelen ve çocukların da ölümüne neden olan patlamayla ilgili 16 Eylül 2006 tarihinde “Polis esnafa kepenk kapattırdı” şeklinde bir habere yer verdiği için RTÜK’ten 80 bin YTL ceza alan Gün TV, verilen bu ilk para cezasını 15 günlük süre içerisinde ödemek zorunda kaldı. Haberin polisin güvenlik nedeniyle esnaftan kepenklerini kapalı tutmalarını istediğini aktarmak amacıyla yapıldığına kanaat getiren savcılık ise, soruşturmasında dava açılmasına gerek olmadığına karar vermişti. RTÜK, 27 Şubat’ta verdiği ağır para cezasına, 3984 Sayılı Yasanın 4. maddesinin (L) bendine aykırı yayın yapılmasını gerekçe olarak gösterdi. 25 Eylül’de Gün TV’ye, polisin “Gündem” gazetesinin iki dağıtımcısını dövdüğünü, birinin de gözaltına alındığını Dicle Haber Ajansı’na dayanarak 8 Nisan’da 1,5 saat süreyle aktardığı gerekçesiyle “yüzde 50 cezalı” ikinci bir ceza verildi. 120 bin YTL’lik adli para cezasıyla ilgili dosya şu an Ankara Bölge İdare Mahkemesi kararını bekliyor.
RTÜK, Kanaltürk’te 24-25-26-28 Haziran 2007 tarihlerinde, saat 20.00’da yayınlanan Ana Haber Bülteni ve saat 13.00’da yayınlanan Editör Masası isimli öğle haberlerinde kamuoyunun AKP aleyhinde yönlendirebilecek yorumlarla aktarıldığını açıkladı. RTÜK açıklamasında, “birçok siyasi partinin haberleri güncel olarak aktarılırken, AKP ile ilgili haberler ve hükümetin uygulamalarının Başbakanın geçmişteki konuşmalarına da vurgu yapılarak kamuoyu yönlendirebilecek yorumlarla aktarıldığı, tek yönlü, taraf tutan yayınlar yapıldı” denildi. Kanal, 11 Eylül’den itibaren Ana Haber Bülteni’ni yayınlayamadı. Tuncay Özkan’ın sunduğu “Söz Meclisi” programına da dokuz kez kapatma cezası verildi. CHP lideri Deniz Baykal, RTÜK kararını eleştirdi. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi de, “program durdurma” cezaları nedeniyle yaptığı açıklamada, asıl sorunun mevcut yasalarda olduğunu söyledi.Seçim döneminde AKP lehine yayın yaptığı gerekçesiyle Kanal 24’de haber programına altı defa durdurma cezası verildi.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), RTÜK Başkanı Zahid Akman ve RTÜK İzleme Değerlendirme Dairesi Başkanı Nurullah Öztürk hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Kurul, RTÜK üyeleri Şaban Sevinç ve Mehmet Dabak’ın, seçim yasaklarına uymayan TV ve radyo kanallarıyla ilgili YSK’ya verilmesi gereken raporları “geciktirdikleri” gerekçesiyle 2 Temmuz’da yapılan şikayeti işleme koydu. Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianamede, Akman’ın, ”görevini kötüye kullandığı” iddiasıyla 1 yıldan 3 yıla kadar hapsi isteniyor.
YSK, Kanaltürk televizyonuna seçime yönelik yayınlardan dolayı altı kez program durdurma cezası verdi. Toplam 20 kanala, uyarı ve program durdurma cezaları veren YSK, RTÜK’ün 117 adet izleme raporunu değerlendirerek 39’una yaptırım uygulamaya karar verdi. 24 TV’ye bir uyarı, 3, 6 ve 9 kez olmak üzere üç ayrı program durdurma; CNN Türk’e bir uyarı, 3 ve 5 kez olmak üzere iki ayrı program durdurma; Fox TV’ye 3’er kez olmak üzere iki ayrı program durdurma; Haber 7’ye bir uyarı ve bir kez 3 programlık program durdurma; Haber Türk’e bir uyarı ve bir kez 3 programlık program durdurma; Kanal 7’ye bir uyarı, 3 ve 4 kez olmak üzere iki ayrı program durdurma; ATV, Flash TV, Kanal B, Kanal D, NTV, Show TV, Sky Türk ve Star TV’ye birer kez uyarı; Kanal Türk’e bir uyarı, 9, 3 ve 6 kez olmak üzere üç ayrı program durdurma¸Meltem TV’ye bir uyarı, 3, 6, 9 kez olmak üzere üç ayrı program durdurma; Mesaj TV’ye bir uyarı, 3, 6, 9 ve 12 kez olmak üzere dört ayrı program durdurma; TGRT Haber’e bir uyarı, 3, 6, 9 kez olmak üzere üç ayrı program durdurma; TV5’e 3 program olmak üzere bir kez program durdurma; Ulusal 1 TV’ye bir uyarı, 3, 4, 6 kez olmak üzere üç ayrı program durdurma cezası verildi.
RTÜK 22 Mayıs’ta Ankara’nın Ulus semtinde meydana gelen ve Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin olay yeri görüntüleri için yayın yasağı getirdiği patlamayla ilgili 13 televizyon kanalına ceza vermeyi kararlaştırdı. RTÜK üyeleri, “Suç örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerinin yansıtıldığı” ve “yayınların hukukun üstünlüğüne, milli güvenliğe uygun olarak yapılmadığı” gerekçesiyle müeyyide uygulama kararı aldılar. Bu gerekçeyle Flash TV, Haber Türk, Ulusal 1, Kanal Türk, Kanal 1, NTV, TV 5, Kanal D, Star, CNN Türk, STV, Sky Türk, Kanal 24 yayın kuruluşlarına 3984 Sayılı Yasanın 33. maddesi kapsamında ceza uygulanacak. Kanalların, 3984 Sayılı Yasanın 4. maddesinin (y) bendine ve Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesinin yayım yasağı kararına aykırı yayın yaptıkları iddia edildi.
Ana haber bülteninde İş Bankası’nda yolsuzluk yaşandığı yolunda iddialara yer verdiği için RTÜK’ün Kanaltürk televizyonuna verdiği program cezası 16 Şubat akşamı uygulandı. Bankanın şikayetini ele alan RTÜK, kanalın saat 19.00’da yayımlanan ana haber bülteninin bir gün süreyle durdurularak yerine başka bir programın yayımlanmasını kararlaştırmıştı.
14 Şubat’ta NTV’de Can Dündar’ın sunduğu “Neden” programına katılan RTÜK Başkanı Zahid Akman, şu anda birçok ulusal televizyon kuruluşunun yayın ilkelerine saygı göstermedikleri için lisans iptaliyle karşı karşıya bulunduklarını belirterek, kanalları sorumlu yayıncılık yapmaya çağırdı. Akman, TV temsilcileriyle yaptıkları toplantıların yararlı geçtiğini, acımasız bir reyting yarışı olduğu bir süreçte onların da RTÜK’ün eleştirilerinin kabul ettiklerini ancak medya patronlarının reyting konusundaki baskılarının sorunu karmaşık hale getirdiğini açıkladı. Haber bültenlerini en zor müeyyide uyguladıkları yayınlar olduğunu söyleyen Akman, sorun yayın kuruluşlarının sorumlu davranışlarıyla çözümlenmezse 3984 Sayılı Yasayı uygulamak zorunda kalacaklarını ifade etti.
RTÜK’ün 8 Şubat’ta İstanbul’da yaptığı toplantıya ilişkin yazılı bir açıklama yapan RTÜK üyesi Şaban Sevinç, bazı RTÜK üyelerinin, “Haber bültenlerinde olumsuz haberler var. Halkı motive edecek, karamsarlıktan kurtaracak olumlu haberler verin, yoksa cezalandırırız” şeklinde sözler sarf ettiklerini açıkladı. Bu sözlerin amacını aştığını ifade eden Sevinç, bu taleplerin basın özgürlüğüne açık müdahale anlamına geldiğini aktardı: “Böyle bir müdahale, halkın haber alma özgürlüğünün kısıtlanmasıdır, örtülü bir sansürdür.”
İstanbul Anadolu’nun Sesi radyosunun yayını 9 Şubat’ta süresiz olarak durduruldu. RTÜK kararına gerekçe olarak radyonun “Toplumun şiddete, etnik ayrımcılığa sevk edildiği, halkı sınıf, ırk, dil, din, mezhep ve bölge farkı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik edildiği ve toplumda nefret duyguları oluşturan yayınlara izin verme suçunu yeniden işlemesini” gösterdi. 7 Ekim 2003’te radyo, Ahmet Kaya’ya ait “Gururla Bakıyorum Dünyaya” parçasındaki, “Bizler gider, biner gider, biner ölürüz. Cana cana, döne döne yine geliriz vay canım. Biz dostu da, düşmanı da elbet biliriz. Vurulup düşenler canım, darda kalmasın ey gülüm” sözleri ve cezaevlerine yönelik operasyonlarla ilgili yayınlar 30 gün yayın durdurma cezasına gerekçe olmuştu. Radyo yetkilileri girişimlerini sürdürüyor. (EÖ)

Sayfa Başı