“Medya Özgürlüğü ve Bağımsız Gazetecilik İzleme ve Haber Ağı”- BİA Medya Gözlem Masası’nın yayımladığı Nisan-Mayıs-Haziran 2008 Raporu’na göre, 79’u gazeteci 194 kişi, 88 dava kapsamından görüşleri nedeniyle veya gazetecilik faaliyetlerinden yargılandı.
264 kişinin durumunu ele alan 33 sayfalık rapor, ifade özgürlüğüne yönelik ihlalleri “saldırı ve tehdit”, “gözaltı ve tutuklamalar”, “dava ve girişimler”, “düzenleme ve hak aramalar”, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi”, “Sansüre tepkiler” ve “RTÜK uygulamaları” başlıklarıyla sunuyor.
Saldırı ve Tehditler
Davetli olduğu Karabük Kültür Festivali’nde konuşan yazar Latife Tekin’in mikrofonu kapatıldı. Haziran sonunda gündeme gelen olayda, Tekin, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) “aşağılık enerji politikaları”ndan söz edince AKP’li Belediye Başkanı Hüseyin Erer, ayağı fırlayarak, “Sen benim paramla buraya geldin. Konuşamazsın. Sen siyaset yapamazsın burada” dedi. Yazar, “Hayır siz vermediniz ben kendi paramla geldim Ben konuşurum. Nükleer santrale karşıyım ve bunu söyleme hakkım var. Ben burada olay çıkartıyorum, sen beni tutuklat…” karşılığını vererek, kürsüden ayrılmayacağını söyledi. Tekin, “Ben Karabük’e geldiğimde burası başka türlüydü. Şimdi görüyorum ki, kadınların hepsi örtünmüş. Ağırlıklı olarak örtünmüş….Yani burada Türkiye’de işte, vahşi ve gerçekten yaşadığımız çevreyi çirkinleştiren bir kentleşme var. Ama bu kentler başımıza yıkılacak…Aşağıdan gelen ve büyük kentlerde iktidarı ele geçiren ki onlar. Sevmiyorum herifleri…İktidarı aldılar. Medya çok büyük güç kazandı…Çünkü her şey kontrollerinde…Halkın sesi çıkmıyor, yoksulların sesi çıkmıyor. Çıkardığın anda sopayı yiyorsun” demişti. PEN Türkiye Merkezi Kadın Yazarlar Komitesi ve ÇGD, Tekin’e destek verdi.
Hrant Dink cinayeti öncesinde “görevlerini ihmal ettikleri” gerekçesiyle Sanık Jandarma Astsubayı Okan Şimşek ve Jandarma Uzman Çavuş Veysel Şahin’in Trabzon’da yargılandığı davanın görülmesine 10 Haziran’da devam edildi. Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde tanık olarak dinlenen Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli Jandarma Başçavuş Hüseyin Yılmaz ile Jandarma Uzman Çavuş Hacı Ömer Ünalır’ın ifadeleri, İstanbul’daki cinayetin, başta dönemin Trabzon Jandarma Komutanı Albay Ali Öz olmak üzere üst düzey jandarma yetkililerinin ihmaliyle gerçekleştiğini doğruluyor. Yılmaz, sanık jandarma görevlilerinin ihbarı aldıktan sonra bilgileri araştırdıklarını ifade etti; “Gazetecinin ismininse ‘Krant’ değil ‘Hrant’ olduğunu öğrendik” dedi. Yılmaz, Ünalır’ın kendisine Şimşek’le görüştüğünü, ondan da “Müdürle görüştüm, saha sonra size emir verecekmiş” yanıtı aldığını kaydetti. Ünalır da ifadesinde, ihbarı cinayetten altı ay önce aldıklarını kaydederek, “Ama bu bilginin emniyete bir yıl öncesinden gelmiş olduğunu Emniyette öğrendim. Bundan sonra ise işlemlerin hiçbirisinde bulunmadım” şeklinde konuştu; “Çalışma sistemimize göre terör faaliyeti olması için örgüt olması gerekir. Dink’in öldürülmesi olayı terör olayı değil asayiş olayı” dedi. İfadeleri kayda alan mahkeme, talimatla ifade alınması için yazılan yazılara yanıtların beklenmesine karar verdi. Yargılamaya 26 Eylül’de devam edilecek.
Cinayetten bir gün sonra yakalanan Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samastile “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terkedilemez” yazılı bayrakla “hatıra” olarak görüntü çekilmesiyle ilgili davaya 9 Temmuz’da devam edilecek. Samsun 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davada Dink Ailesi’nin avukatlarının sadece Samsun Emniyeti’nin belirlediği tanıkların değil olay günü görevli tüm tanıkların dinlenmesi yönündeki talebi değerlendirilecek. Samsun Cumhuriyet Savcılığı, çok sayıda emniyet mensubunun 20 Ocak 2007 tarihinde Samast ile poz vermesi nedeniyle değil, katil zanlısını nezarethane yerine TEM çay ocağına alıp fotoğrafların çekilmesine izin verilmesi ve görüntülerin medyada yer almasına yol açmaktan dava açmıştı. Savcılık, görüntü kaydedilmesine izin verdiği gerekçesiyle Terörle Mücadele (TEM) şube müdür vekili Metin Balta için ”ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak” suçundan altı ayla iki yıl, ”soruşturmanın gizliliğini ihlal ederek zanlıya ait fotoğrafların görsel ve yazılı basında yer almasına yol açmak” suçundan da komiser İbrahim Fırat’ın bir ile beş yıl arasında hapsini talep etmişti.
Hrant Dink cinayetinde Trabzon jandarma görevlilerinin ihmallerini araştıran Trabzon Sulh Ceza Mahkemesi’nin talebiyle talimatla ifade veren dönemin Yüzbaşısı Metin Yıldız da, emrinde çalıştığı Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz’ü suçladı. 9 Haziran’da Yüzbaşı Yıldız, Bolu Sulh Ceza Mahkemesi’nde, “Yasin Hayal’in plan yaptığı bilgisini bir yıl önceden Ali Öz’e ilettik” dedi.Müdahil avukatlardan Ergin Cinmen, Yıldız’ın ihbarlardan bilgisi olduğunu, bu bilginin hem şahsen Ali Öz’e hem de toplantı halindeyken diğer jandarma görevlilerine iletildiğini kanıtlayan sözler söylediğini açıkladı.
“Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu Raporu” nedeniyle yargılanıp beraat eden Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu’nun (BİHDK) eski üyesi Prof. Dr. Baskın Oran’a, 30 Mayıs’ta tehdit içeren Türk İntikam Tugayı (TİT) imzalı bir elektronik posta mesajı (e-mail) gönderildi. zerkama@hotmail.com adresinden gönderilen mesajda, Hrant Dink’ten sonra yeni hedefin kendisi olacağı ileri sürülüyor. Mesajda Oran ve Ermenilere yönelik sövgü niteliğinde ifadeler de yer alıyor.Daha önce e-posta yoluyla aldığı tehditler nedeniyle üç kez suç duyurusunda bulunan Oran, 4 Haziran’da avukatı aracılığıyla mesajı gönderen/ gönderenler hakkında suç duyurusunda bulundu. Barış Girişimi, Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD), İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (İHAD), İHD, İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD), MAZLUMDER ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) yaptığı ortak açıklamada, hükümetin duruma sessiz kalamayacağı kaydedildi: “Sorun insan haklarının ve insan hakları savunucularının korunması sorunudur” denildi.
4 Haziran’da Dink cinayetiyle ilgili güvenlik kameralarının kaydettiği yeni görüntüler ortaya çıktı. Bir bankanın para çekme makinesi ve bir işyerinin güvenlik kameralarının görüntülerinde, tetik zanlı O.S.’nin yanında olduğu öne sürülen ikinci kişi görülüyor. Agos Gazetesi Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de öldürülmesiyle ilgili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya 7 Temmuz’da devam edilecek. Ancak suikasta ilişkin hala cevaplanamamış sorular var. olayın gerçekleştiği dakikalarda, olay mahallinde uzun süre bekleyen, telefon görüşmesi yapan ve O.S.’nin kaçış güzergahında güvenlik kameralarına tekrar takılan kişinin kimliği gizemini koruyor. Bu ikinci kişi, Agos gazetesi önünde uzun süre bekliyor ve cinayetin ardından da ara sokaktaki inşaata girip kayboluyor.
İsmailağa Cemaati’nin lideri Mahmut Hoca’ya ait olduğu ifade edilen Beykoz Çavuşbaşı Beldesi’ndeki iki villasının haberini yapmak isteyen Vatangazetesi muhabiri Alper Uruş, foto muhabiri İlker Akgüngör ve ulaştırma görevlisi Ahmet Şener, 4 Mayıs saat 14:30 sularında saldırıya uğradı. Yıldıztepe Sokak’taki iki villanın fotoğrafını çektikten sonra gazeteye dönmeye hazırlanan Vatan gazetesi ekibinin bulunduğu aracın önünü sekiz kişi kesti. Saldırganlar, otomobilden zorla indirdikleri Akgüngör’ü dövdükten sonra fotoğraf makinesi ve çantasına el koydular. Gazetecilerin şikayetçi olmaları üzerine gözaltına alınan 11 kişi, savcılık talimatıyla serbest bırakıldı. Uruş, 8 Mayıs’ta Beykoz Cumhuriyet Savcısı Orhan Korkmaz’a ifade verdiğini, gereğinin yapılmasını beklediklerini ifade etti.Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Hıncal Uluç’a yönelik ağır hakaret içeren açıklamasından sonra türkücü İbrahim Tatlıses’in de gazetecileri sözlü olarak hedef aldığını anımsatan TGC, 1 Mayıs’ta habercilerin saldırıya uğramasından sonra da şimdi de Vatan gazetesi ekibinin şiddet gördüğünü anımsattı. TGC, “3 Mayıs, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü kutladığımız hafta, maalesef gazetecilere saldırı haftasına dönüştü” dedi. Saldırıyı kınayan Basın Enstitüsü Derneği de “Gazetecilerin görevlerini yapmalarını engelleyen linç girişimleri ve saldırıların giderek arttığını gözlemliyoruz. Acilen önlem alınmalı” açıklaması yaptı.
Yeni Şafak gazetesinin İstanbul Bayrampaşa’daki binası, 4 Mayıs, saat 23:50 sıralarında gazetenin gece baskısı hazırlandığı sırada silahlı saldırıya uğradı. Kimliği belirsiz kişi veya kişiler, binanın karayoluna bakan yönünden beş el ateş etti. İsabet eden kurşunlar nedeniyle binanın camları kırıldı. Yazı işlerinde çalışan sekiz personel yere yatarak kurtulurken, polis güvenlik kameralarını ve yola bakan MOBESE kayıtlarını incelemeye aldı. Yeni Şafak gazetesi, hedef oldukları saldırının gerekçe olarak, “son günlerde çetelerle ilgili yapılan haberleri” akla getirdiğini duyurdu. Gazete, “Yeni Şafak, Türkiye’nin çetelerden arınması için cesur gazetecilik anlayışından asla taviz vermeyecek” dedi. Basın Konseyi de, “Kurşunların dditör katında görev yapan meslektaşlarımıza isabet etmemesinden dolayı geçmiş olsun diyorum. Bu tür saldırıların bir kere daha yaşanmaması için en yüksek mülki amirler ve Emniyet Müdürü göreve çağırıyoruz” dedi. Saldırıyı TGC, Basın Konseyi, TGS, ÇGD ve Haberciler Derneği’nce kınandı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Hürriyet ve Radikal gazetelerinin yöneticileri telefonla gazeteyi arayarak dayanışma mesajlarını ilettiler.
1 Mayıs İşçi Bayramı’nı izlerken polis şiddetine maruz kalan Cumhuriyetgazetesi foto-muhabiri Ali Deniz Uslu’nun sağ kolu dirsek hizasında kırıldı. Gazetenin diğer muhabiri Esra Açıkgöz de Emniyet güçlerinin hedefi oldu. Geçen yıl gibi İstanbul’da olağanüstü güvenlik önlemi aldığı 1 Mayıs’ta onlarca haberci, atılan gaz bombalarından görev yapamaz hale geldi; tazyikli suyla kameralar parçalandı. Gazete avukatı Tora Pekin, suç duyurusunda bulunduklarını açıkladı. Her iki gazeteci de, saldırıya uğradıklarında gazeteci olduklarını söylediklerini, basın kartlarını göstermelerine rağmen kendilerine saldırılmaya devam edildiğini kaydettiler. Şişli’de Anadolu Ajansı (AA) Kameramanı Engin Morgül ile Reuters Kameramanı Bülent Usta, basınçlı sudan etkilendi ve kullandıkları kameraları kırıldı.Eylemleri izleyen gazetecilerin polisin “orantısız güç kullanımı”yla karşı karşıya kaldığını ifade eden TGC, Uslu’nun cop darbesiyle kolunun kırıldığı, bir başka habercinin da başına aldığı darbeyle hastanelik olduğunu, iki gazeteciye ait kameraların da zarar gördüğünü bildirdi. TGS de, polis şiddetinin ‘bilerek ve isteyerek’ planlandığını savundu.
Dink cinayet davasında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Nisan’daki 5. duruşmada, Yasin Hayal’in daha önce Adliyeye getirilirken “Orhan Pamuk akıllı olsun” sözlerini tutanağa geçiren iki polis memuru tanık olarak dinlendi. Hayal’in, “Hrant Dink’ten nefretle iğreniyorum” demesi üzerine müdahil avukatlardan Erdal Doğan “McDonalds bombalamasından önce Hrant Dink’i tanıyor muydun?” sorusunu yöneltti. Bu soruya Hayal “Tanımıyordum” diyerek yanıt verdi.Bunun üzerine Doğan “McDonalds olayından sonra cezaevindeyken Veli Küçük ve Ülkü Ocakları İstanbul Eski Başkanı Levent Temiz’in ziyaretlerinin bunda etkisi var mı” diye sordu. Hayal bunun üzerine paniklemiş bir halde “Yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun” diye bağırdı. Dinlenen tutuksuz sanıklar İrfan Özkan ve Numan Şişman,”Erhan Tuncel’in evinde iki tane 7,65’lik silah gördük” dediler. Davaya 19. sanık olarak dahil edilen, Hayal’in eniştesi Coşkun İğci, avukatı olmadığı için dinlenemedi.
Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davanın sanıklarından Erhan Tuncel, polis Muhittin Zenit’le telefonda BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’yla davanın bir başka sanığı Yasin Hayal’in durumuyla ilgili görüşeceğini söylüyor. NTV’nin duyurduğu habere göre, Tuncel konuşmada Yazıcıoğlu’ndan “Muhsin Başkan” diye söz ediyor; Zenit’e Yazıcıoğlu’nun Trabzon gezisinin programını bildiriyor. “Uçak 8’e çeyrek kala iniyor. Partide yemekli basın toplantısı, partililerle görüşme, cuma namazı, sonra sanayide esnafla görüşme.” Tuncel Yazıcıoğlu’yla Yasin Hayal’in durumunu konuşacaklarını, görüşmeye Hayal’in avukatının katılacağını da anlatıyor: “Yasin konusunda görüşeceğiz. Avukatı da çağıracağız, avukat da gelecek. Yasin’in sonraki ceza olayını mı? Hı hı, tamam görüşürüz.” Yazıcıoğlu, Dink’in ölümünden önce Tuncel’le görüştüğü iddialarını yalanladı; Tuncel’i kast ederek “Sanki bizzat görüşmüşüm ve görevlendirmişim gibi bir imaj oluşturulmaya çalışılmaktadır” dedi.
Eski Trabzon Jandarma komutanı Albay Ali Öz ve eski Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Yüzbaşı Metin Yıldız, 24 Nisan’da gittiği Meclis İnsan Hakları Komisyonu Hrant Dink Cinayeti Alt Komisyonu’nda sorulara yanıt vermedi. Öz, “Mahkemede ifade vermeden bir açıklama yapmayacağız. Ama mahkemeye gidip bilgi verdikten sonra, eğer isterseniz ayrıntılı bir şekilde komisyonunuza bilgi verebiliriz. Meclise saygımızdan dolayı geldik” dedi.
İstanbul Valiliği İl İdare Kurulu’nun, Dink cinayeti öncesinde Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nün uyarılarını dikkate almadığı ve görevini ihmal ettiği gerekçesiyle suçlanan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah hakkında soruşturma açılmasına izin vermediği 18 Nisan’da kamuoyuna yansıdı. Öldürülen gazetecinin eşi Rakel Dink’in talebini görüşen Kurul, 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanunu’nun 6. maddesine göre sekiz görevliden altısı için soruşturma izni verdi ancak bunlar arasında Cerrah yok. Kurul, İstanbul Valisi Muammer Güler imzasıyla yayımlanan kararda sadece İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, İstihbarat Şubesi büro amiri İbrahim Pala, kısım amiri İbrahim Şevki Eldivan, masa amiri Volkan Altunbulak ve polis memurları Bahadır Tekinile Özcan Özkan hakkında soruşturma açılabileceğine yer veriyor. 20 Mart’ta alınan kararda Cerrah gibi İstanbul İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Bülent Köksal hakkında da soruşturma izni çıkmadı.
Dink Ailesi’nin avukatları Fethiye Çetin, Bahri Bayram Belen ve Ergin Cinmen, Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’nca haklarında soruşturma başlatılan ve aralarında eski Trabzon Jandarma İl Komutanı Albay Ali Öz’ün de bulunduğu 10 askerin cinayet davasının görüldüğü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaları gerektiğini bildirdi. Avukatlar, bu görevlilerin, “görevini ihmal ederek cinayetin işlenmesine yardım etmek” suçunu düzenleyen maddesi çerçevesinde Dink’in ölümünün gerçekleşmesini sağladıkları, sahte belge düzenleyerek asıl suçun işlenmesine yardım ettiklerini savundu. Trabzon Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki dosyanın İstanbul’daki dosyayla birleştirilmesini isteyen avukatlar, bu talebi içeren dilekçeyi 14 Nisan’da İstanbul Cumhuriyet Savcısı’na verdiler.
İHD, Genelkurmay Başkanlığı’nın uluslararası kuruluşlardan fon alan sivil toplum örgütlerini listelediği andıcıyla ilgili soruşturma başlatılmasını talep etti: “Askeri otorite tarafından sivil hayatın andıçlanması -izlenmesi, gözlenmesi ve fişlenmesi- hukukun üstünlüğü ve demokrasi ilkelerine aykırıdır.” Taraf gazetesi Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı ve Mart 2006’da dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Işık Koşaner’e ilettiği 73 sayfalık andıçla ilgili bir haber yayınladı. Listede “Türkiye’yi bölmek isteyen ABD ve AB’nin projelerini Türkiye’de yürütmek için birçok fondan yardım alan” kurumların ve onların yöneticilerinin isimleri birbiriyle ilişkili şekilde yer alıyor. bianet’in de içinde bulunduğu şemalarda Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği’nden (KADER), Açık Radyo’ya; Bilgi Üniversitesi’nden Tarih Vakfı’na onlarca kurum sıralanmış.
TİHV, Başbakan Erdoğan’ın bir görüşmede vakıf kurucular Kurulu üyesi Sezgin Tanrıkulu’na sarf ettiği “yalan söylüyorsun, dürüst değilsin” şeklindeki sözlere tepki gösterdi: “Kamu gücünü kullananların ve siyasetçilerin konumları bakımından eleştiriye daha açık ve tahammüllü olmaları demokrasilerin doğası gereğidir ve söz konusu kişilerin eleştiriler karşısından geliştirdikleri üslup da demokrasi kültürünün ve düzeyinin bir göstergesidir.” Tanrıkulu da Başbakana, “Ben dürüstlüğümü kimseye sınatmam, bana hakaret edemezsiniz” diyerek yanıt vermişti. Nisan başında tartışma, Tanrıkulu’nun, hükümetin Kürt sorununa çözüm için sadece ekonomik değil siyasi açılımlar da yapması gerektiğini söylemesi üzerine yaşanmıştı. Tanrıkulu, Başbakanın “anadili eğitim hakkı” konusunda “yeterli bilgiye sahip olmadığını” ya da bilinçli olarak Kürtlerin anadilini öğrenme ve kullanma hakkı konusunda “yasakçı” bir yaklaşım sergilediğini söyledi.
İki jandarma görevlisinin Dink cinayeti öncesinde önlem alınmadığı yönündeki itiraf üzerine Trabzon Jandarma Komutanı Albay Ali Öz ile dokuz jandarma görevlisi hakkında suç duyurusunda bulunan Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi İzzet Kabal başka göreve verildi. Bu görevinden alınan Kabal’ın yerine, Dink cinayetinde “azmettirici” olmakla yargılanan Yasin Hayal’i Ekim 2004’te işlediği Mc Donald’s bombalamasından 10 ay hapis yattıktan sonra tahliye eden Hakim Şevki Uluçam atandı.
2006’da Genelkurmay Başkanlığı’nca hazırlanan bir andıçta “Türkiye’yi bölmek isteyen ABD ve AB’nin projelerini Türkiye’de yürütmek için birçok fondan yardım alan” kurumların ve onların yöneticilerinin isimleri birbiriyle ilişkili şekilde gösteriliyor. Taraf gazetesinin Nisan başında gündeme getirdiği bianet’in de içinde bulunduğu şemalarda Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği’nden (KADER), Açık Radyo’ya; Bilgi Üniversitesi’nden Tarih Vakfı’na onlarca kurum sıralandı. Habere göre amaç, “bilgi vermek ve bu kurumlara karşı alınabilecek tedbirler hakkında onay almak”.
6 Nisan’da Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, kendisini telefonla arayan Avukat Kemalettin Gülen tarafından tehdit edildiğini yazdı ve yetkilileri göreve çağırdı. Gazeteci, cemaat lideri Fethullah Gülen’in yakın akrabası olduğunu ileri sürdüğü Gülen’in kendisine “Eğer Tayyip Erdoğan’ın başına bir şey gelirse ya da AKP kapatılırsa görürsün mantar tabancası mı patlar, yoksa başka bir şey mi patlar! Karşınızda Demokrat Parti döneminin köylüleri yok” dediğini iddia etti. Bu kişinin Fethullah Güler’in yeğeni veya amcasının oğlu olabileceğini ifade eden Hakan, Danıştay 2. Dairesi’ne yönelik suikasttan mahkum olan Alparslan Arslan’ın, mahkemede verdiği ilk ifadede Kemalettin Gülen’in adının sıkça geçtiğini, bu kişinin saldırıda yaralanan Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Birden’i evinden telefonla arayarak küfrettiğini de ileri sürüyor.
4 Nisan’da gazetecileri bilgilendiren Dink Cinayeti davasının müdahil avukatlarından Fethiye Çetin, Trabzon Jandarması’nda tüm sorumluları yargılatamadıkları için Ağustos 2007’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) “adil yargılama” ve “mahkemeye etkin başvuru” hakları açısından başvuru yaptıklarını, yeni gelişmelerle ilgili bu mahkemeyi bilgilendirmeye devam edeceklerini açıkladı.
TBMM İnsan Hakları Alt Komisyonu, Dink cinayetinde uyarılara karşın önlem almamakla suçlanan dönemin Trabzon Jandarma İl Komutanı olan Bursa İl Jandarma Bölge Komutanlığı emrindeki Albay Ali Öz’ü ve diğer dört askeri 2 Nisan’da dinleyemedi. Alt Komisyon, 27 Mart’ta İçişleri Bakanlığı’na bir yazı göndererek; Trabzon İl Jandarma Komutanlığı emrinde görevli Jandarma Astsubay Başçavuş Hüseyin Yılmaz, Jandarma Uzman Çavuş Hacı Ömer Ünalır, Jandarma Başçavuş Cevat Eser ile Bursa İl Jandarma Komutanlığı emrinde görevli Jandarma Yüzbaşı Metin Yılmaz ve Albay Öz’ü bilgi vermek üzere toplantıya davet etmişti.
Gözaltı ve Tutuklamalar
İstanbul’un Ümraniye semtindeki bir gecekonduda el bombaları bulunmasıyla birlikte başlatılan “Ergenekon Soruşturması”nda 48 tutuklu içerisinde, çeşitli tarihlerde cezaevine gönderilen gazeteci Vedat Yenerer, Ulusal Kanal genel yayın yönetmeni Ferit İlsever, Aydınlık dergisi genel yayın yönetmeni Serhan Bolluk ve gazeteci Adnan Akfırat, Ulusal Kanal İzmir temsilcisi Hayati Özcan ve Açık İstihbarat sitesi sahibi Behiç Gürcihan da bulunuyor. Ancak iddianame hala açıklanmadığı için bu kişilerle ilgili suçlamaların gazetecilik kapsamında olup olmadığı tam olarak bilinmiyor.
30 Haziran’da Adıyaman’ın Gerger Asliye Ceza Mahkemesi, Savcı Sadullah Ovacıklı ile ilgili yayınlar nedeniyle tutuklanan Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Boğatekin’in bir kez daha tutukluluk halinin devamına karar verdi. 30 Mayıs’ta ilk kez hakim karşısına çıktığında “kuvvetli suç şüphesi, sanığın kaçma ve saklanma şüphesi” bulunduğunu iddiasıyla hapiste tutulmasına karar verilen Boğatekin, 30 Temmuz’a kadar hapiste kalacak. Daha önce biri savcılık katibi, biri çaycı, altısı da polis olmak üzere sekiz tanığı dinleyen mahkeme, bugün de gazetecinin oğlu Özgür Boğatekin ve CHP Gerger İlçe Başkanı’nın oğlu Serdar Özdemir’i dinledi. Ovacıklı’nın kendisine “Sen nasıl Fethullah Gülen Hazretleri Hoca efendiye Feto dersin. Çabuk Özür dile Yoksa seni yakarım” dediği yönündeki iddiayı sahibi olduğu gergerim.com sitesinde yayımlayan tutuksuz sanık Cumali Badur da yargılanıyor. Ancak şikayetçi Savcı Ovacıklı ve tanık olarak dinlenmesi beklenen polis memuru Aydın Onat bu duruşmada da yoktular. Mahkemenin tarafsız olmadığını savunan müdahil avukatlardan Osman Süzen reddi hakim talebinde bulundu. RSF, 13 Nisan’dan beri tutuklu bulunan Hacı Boğatekin’in tahliye edilmesini talep etti.RSF, yayımladığı dört sayfalık raporunda, “Bu vaka Türk toplumunu etkisi altına alan gerilimleri yansıtıyor. Gazeteci, Kürt hareketine karşı mücadeleye öncelik veren yerel yöneticilerin politik programlarını, ve Fethullah Gülen’e bağlı İslami cemaatinin artan etkisinin yarattığı tehlikeyi eleştirmiştir” dedi.
İfade vermeye gittiği Beşiktaş Adliyesi’nde 16 Mayıs’ta tutuklanan YedinciGün gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü Ali Turgay 25 Haziran’da tahliye edildi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Bayrampaşa Cezaevi’nden getirilen Turgay’ın tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Gazetecinin yurtdışına çıkış yasağı getirildi. Bazı haberlerde “örgüte yardım ve yataklık edildiği”, “suç ve suçlunun övüldüğü”, “halkın askerlikten soğutulduğu” ve “terör örgütü propagandası yapıldığı” gerekçeleriyle 16 Mayıs’ta tutuklanan Turgay, mahkemede, “Suçlamaları kabul etmiyorum, beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum” derken avukat Kılıç, “Bir gazetenin çıkarılması banka hortumlamaya ve kredi çekmeye ihtiyaç yoktur. Savcının iddianamesinde gazeteyi örgütün finanse ettiği yönündeki iddiaları da asılsızdır” diye konuştu. Davaya 3 Aralık’ta devam edilecek.
Vicdani retçi Mehmet Bal, tutuklandıktan iki hafta sonra Adana 6. Kolordu Askeri Mahkemesi kararıyla İskenderun Askeri Hastanesi’nin “suç tarihinde ve sonrasında askerliğe elverişli değildir” ön raporuna dayanılarak tahliye edildi. 8 Haziran’da gözaltına alınması ardından Beşiktaş 2. Motorlu Askeri İnzibat Karakol Bölük Komutanlığı’nda işkence ve linçe uğradığı açıklanan Bal, 24 Haziran’da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bal’ın Adana’daki avukatı Meriç Tümer, “Tahliye kararını ön rapordaki ‘askerliğe elverişli değildir’ tespite dayandırılmasını ve bundan hareketle verilmesi muhtemel bir beraat kararının gerekçesini de kabul etmiyoruz. Çünkü müvekkilim yasada olmasa da uluslararası mevzuatta bulunan vicdani ret hakkını kullanıyor” dedi. Dava 15 Ağustos’ta devam edecek.
Çeşitli illerde Marksist Leninist Komünist Partisi (MLKP) örgütüne yönelik 8 Eylül 2006 tarihinde yapılan operasyonlarda tutuklanan Özgür Radyo Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan ve 22 kişinin yargılandığı davaya 5 Haziran’da devam edildi. Sanıklardan Naci Görür, Ali Hıdır Polat, Arif Çelebi, Atılım gazetesi Yayın koordinatörü İbrahim Çiçek ve Erdoğan’ın dinlenmesinin ardından yargılama 6 Haziran’da da sürdü. Yaklaşık 14 ay sonra ilk kez 26 Ekim 2007’de İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkarılan sanıklara dava, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için ertelenmişti.28 ve 29 Şubat günlerinde gerçekleşen bir önceki duruşmada sanıklar, operasyona ilişkin polisin 5-8 Eylül 2006 günlerine ait teknik takip raporlarının dosyada bulunmadığını savunarak, ifade vermeyi reddetmişlerdi. Yaklaşık 20’şer sayfalık savunma metinlerini okuyan Erdoğan ve Çiçek kendilerinin sosyalist gazeteciler olarak, ezilenlerin yanında olmaları nedeniyle genel bir politikanın sonucunda adı geçen örgütle ilişkilendirildiklerini söylediler.Çiçek, “İddianamede adım il örgütü üyesi olarak geçiyor. Fakat imzamın olduğu belge ‘bilgisayar çıktısı’. Tamamen polis komplosu. Maddi delil yok” dedi. Radyonun kurucusu ve 1994’ten yayın yönetmeni olan Erdoğan ise “1996’da da aynı gerekçeyle gözaltına alındım. 3 ay sonra serbest bırakıldım. İddianamede MLKP örgütünün mali yöneticisi olduğum iddia ediliyor. Bu iddiaya gerekçe olarak banka hesabımdaki yüklü para meblağı gösteriliyor. Ancak Özgür radyo büyük bir kurum. Aylık elektrik harcaması ücret bile 3 bin 500 YTL.” dedi. Atılım gazetesi yayın koordinatörü Sedat Şenoğlu, Ziya Ulusoy, Mehmet Ali Polat ve Serkan Gündoğdu savunmalarını okudular.Şenoğlu, iddianamede kendisine yöneltilen tüm suçlamaların kendisi ve gazetesine yönelik siyasi ve hukuki bir komplonun ürünü olduğunu söyledi. 13 yıldır Atılım Gazetesi’nde çalıştığını belirten Şenoğlu, bunun yanı sıra Çağdaş Gazeteciler Derneği, Filistin Halkıyla Dayanışma Derneği’nde de basın özgürlüğü ve halkların kardeşliği için mücadele ettiğini ifade etti. Şenoğlu “Yargılanmamın temelinde tüm bu mücadeleler yatmaktadır” dedi. Mahkeme heyeti, Hasan Ozan, Fatma Siner ve Fethiye Ok’un tahliyesine karar verdi. Duruşma 24 Ekim’e ertelendi.
Kendisi de tiryaki olan emekli öğretmen Hasan Erdoğan, Tunceli Pertek Kaymakamlığı’nda bir sohbet sırasında “Sigara öldürüyorsa savcılar görevini yapsın, görevini yapmıyor” dediği için Mayıs ortasında beş saat süreyle karakolda tutuldu. Pertek Cumhuriyet Başsavcısı Fethi Ahmet Tosun’un da bulunduğu ve sigara yasağının konuşulduğu sohbet nedeniyle daha sonra kahvehaneden ifade için karakola çağrılan Erdoğan hakkında, avukatının kendisine aktardığına göre, 301’den soruşturma açıldı.
“Hayat Üç Saatlik Sınava Sığmaz” kampanyası için toplanan imzaları TBMM’ye gönderdikten sonra 20 Mayıs’ta da eylem yapan ve slogan atan Emek Gençliği’nin üç üyesi Şerafettin Gökdeniz, Sercan Bakır ve Ekin Can Kınık, “İstanbul’da doğdu, ABD’li oldu, katil Bush’un oğlu Tayyip Erdoğan” sloganı nedeniyle gözaltına alındı. Müdahaleyi “Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının farklı düşünceye karşı tahammülsüzlüğünün göstergesi” olarak nitelendiren avukatları Kamil Tekin Sürek, gözaltı gerekçesinin sloganla “devlet büyüklerini aşağılamak” ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet etmek olduğunu söyledi.
Batman İnsan Hakları Anıtı önünde 11 Mayıs’ta düzenlenen basın açıklamasında konuşan DTP Merkez İlçe yöneticisi Hidayet Tiryaki ile Barış Anneleri İnisiyatifi’nden Sinem İrem tutuklandı. Tiryaki ve İrem, “Halkı askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik ve telkinde bulundukları ve örgütün propagandası yaptıkları” iddiasıyla Batman M tipi Cezaevi’ne gönderildi. İki kişinin katıldığı basın açıklamasında, “Biz yaşamı yeniden yaratanlar olarak, yaşamın yok oluşuna vesile olan bu olumsuz tabloya karşı ‘Artık yeter’ diyoruz. Kadınların karar vermediği bu savaşta en çok acı çeken bizleriz” denilmişti.
Adana’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bir basın bildirisi okuduğu ve üzerine giydiği kırmızı tişört “örgüt üniforması” olduğunu iddiasıyla 30 Nisan’da tutuklanan Alinteri gazetesi çalışanı Mine Kaynak (43) için avukatlarının yaptığı tahliye girişimleri sonuç vermedi. Kaynak’ın bildirimde bulunularak gerçekleştirilen bir etkinlikte basın açıklaması okuduğu ve “pullu boncuklu, çok süslü ancak kırmızı” bir tişört giydiği için tutuklandığını açıklayan avukatı Yusuf Akıncı, müvekkilinin “Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (DHKPC) örgütüne üye olmak ve övmek”le suçlandığını açıkladı. Hak ve Özgürlükler Cephesi’ne (HÖC) üye kişilerin de yer aldığı açıklamada, Tunceli’de topluca öldürülen 17 Maoist Komünist Partisi üyesiyle ilgili bir pankart taşınmış, ABD’deki emekçi kadınların direnişiyle ilgili bir şiir de okunmuştu. Akıncı, Adana Karataş Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan üç çocuk annesi Kaynak hakkında, dosya kapsamında aranan kişiler bulunduğu için, dava açılmasının zaman alabileceğinden endişe ettiklerini ifade etti.
Vicdani retçi İsmail Saygı’nın serbest bırakılması için katıldığı bir basın açıklaması sırasında gözaltına alınarak tutuklanan, Çorlu Askeri Cezaevi’nde tutulan vicdani retçi Halil Savda için “çürük” raporu verilerek, barış döneminde askerlikten muaf tutulmasına karar verildi. 25 Nisan’da toplanan Çorlu Askeri Hastanesi Sağlık Kurulu, Savda için “barışta askerlik yapamaz, seferberlikte askerlik yapar” raporu verdi. Savda, savaşkarşıtları.org sitesinde raporun kendi iradesi dışında verildiğini açıkladı: “Özgürlük ve hukuktan nasiplenmemiş askeri yargı ve onun kurumlarının aldığı kararı kabul etmiyorum. Asla elime silah almam.”
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, 3 Mayıs sabahı saat 05.00’te Ankara’da ”Basın Kanunu’na muhalefet ettiği”iddiasıyla gözaltına alındı. 2000 yılında başkanlığı yaptığı bir kültür-sanat vakfının dergisiyle ilgili hakkında “ön ödemeli para cezası çıkarıldığı, o tarihten sonra kendisine herhangi bir tebligat yapılmadığını açıklayan Gürsoy, “2004’ten beri de beni bir türlü adresimde bulamıyorlar. Ne hikmetse… O sıralarda İstanbul Tabip Odası başkanıyım. İki yıldan beri Türk Tabipleri Birliği başkanıyım” dedi. Ankara Nöbetçi 11. Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarılan Gürsoy hakkındaki “gıyabi tutuklama kararı” kaldırılınca serbest kaldı. Gürsoy’un Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davası devam edecek. Açıklamada “1 Mayıs’ta İstanbul Şişli Etfal Hastanesi’nde emniyet kuvvetlerinin hastaların da bulunduğu ortamda gaz bombası kullanması üzerine İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü hakkında 2 Mayıs’ta yaptığımız şikayeti takiben böyle bir olayın yaşanmış olmasını anlamlı buluyoruz” dendi. Gözaltı ve 1 Mayıs’ta yaşanan polis şiddetini protesto etmek isteyen hekimler Valiliğe yürüdü. “Kınıyoruz” yazılı siyah çelengi bina önüne bırakmak isteyen hekimler polisçe engellendi.
30 Nisan’da Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, “PKK örgütü propagandası” iddiasıyla yargıladığı Azadiya Welat gazetesi İmtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü Vedat Kurşun’u tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı. Hapisteyken 25 Mart’ta Kurşun’un cezalandırılması yönünde mütalaa veren Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı Tuncer Çetin, deliller toplandığı gerekçesiyle gazetecinin tutuksuz yargılanması yönünde görüş bildirdi. Mahkeme de, bu karara uyarak gazeteci için yurtdışına çıkış yasağı getirdi. Savcı Çetin, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği” gerekçesiyle gazeteciye ceza verilmesini istemişti. Savcı, TCK’nın 220/6 göndermesiyle TCK’nın 314/2 maddesi ve TMY’nin 7/2 maddelerinden ceza istemişti. Savcı Çetin, gazetenin 12 Eylül 2007-12 Ağustos 2007 döneminde yayımlanan 13 sayısında, örgüt görüşleri doğrultusunda yayın yaptığı, gazetecinin “örgüt propagandası yapma kastını aşarak örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği” gerekçesiyle, her bir propaganda suçundan ayrı ayrı cezalandırılması gerektiğini savunmuştu. Gazete sayılarında Abdullah Öcalan için “Kürt halk önderi”, “KCK önderi”, “Sayın Öcalan”, “Önder Apo” sıfatlar kullanılması, PKK’ye bağlı HPG’liler için “HPG gerillaları” olarak söz edilmesi suçlama konusu.
Daha önce Fethullah Gülen’in etkisindeki tarikatların iktidar partisi ve toplum üzerinde “artan etkilerini” aktardığı için hakkında Terörle Mücadele Yasası uyarınca dava açılan Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Boğatekin 13 Nisan’da tutuklandı. Gazeteci, 4 Ocak 2008 tarihinde yayımlanan “Feto ve Apo” yazısında 7,5 yıl hapis istemiyle hakkında açılan davayı yayınlarla”etkilemeye teşebbüs ettiği” iddiasıyla tutuklandı.
Basın ve İfade Özgürlüğü Davaları
Şarköy Asliye Ceza Mahkemesi Savcı Hüseyin Koçaslan’ın ilçe sorunlarını “Başkan Pinokyo ve Dokuz Cüceler” başlıklı yazı dizisiyle eleştiren Şarköy’ün Sesi gazetesi yazarı Yakup Önal’ın 10 yıl hapsini istiyor. 25 Haziran’da süren yargılamada mahkeme, İstanbul Basın Savcılığı’na bilirkişi inceleme için gönderilen dosyanın gelmemesi nedeniyle, davayı 16 Temmuz’a bıraktı. AKP Belediye Başkanı Can Gürsoy’un ve iki Belediye Meclisi üyesinin şikayetiyle gazeteci, “hakaret” iddiasıyla yargılanıyor. 20 Temmuz 2005’te yazı dizisine başlayan gazeteci, bunlardan birinde, “Bir varmış bir yokmuş. Ülkenin birinde, deniz kenarında bulunan Şarki adlı kasabada Pinokyo adlı bir başkan varmış. Pinokyo’nun her kararına emme basma tulumba gibi onay veren dokuz cücesi varmış” demişti.
Diyarbakır’da Hakim Mehmet Yücel Kurtoğlu’nun “Rüşvet aldığı için sürgün edildiği”ni yazdıkları için tutuklanan Söz TV ve Gazetesi haber müdürü Sait Bayram ve muhabiri Fırat Avcı’nın Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde tutuksuz olarak yargılanmasına devam ediliyor. Haziran’da görülmeye devam eden yargılama 23 Eylül’de sürecek. Gazeteciler, tutuklandıktan sonra 20 Temmuz 2007’de tahliye edilmişti.
Bir iş müfettişinin elini makineye kaptırdığını ve ardından işten çıkarıldığını söyleyen Hatice Koç aleyhinde yanlı rapor verdiğini açıklayan emekli iş müfettişi Niyazi Uslay TCK’nın 301. maddesinden mahkum oldu. Uslay, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na gönderdiği dilekçesinde “Bakanlığımız özellikle 1980’den sonra tam bir yolsuzluk tarlası olmuştur. Bakanların büyük çoğunluğu bakanlığı çiftlik ve sapık emellerini gerçekleştireceği bir ortam olarak görmüştür” demişti. Bakanlık, bu şikayetle ilgili suç duyurusunda bulunması üzerine İzmir 20. Asliye Ceza Mahkemesi, Uslay’ı yedi ay hapis cezasına çarptırdı. Ceza daha sonra bin 260 YTL paraya çevrilerek ertelendi. Uslay kendini savunurken, “Ben Atatürkçü bir kişiyim. Dilekçemde belirttiğim ‘sapık’ kelimesini, sapma anlamında, yani normal ve yasal olmayan emeller anlamında kullandım. Eleştiri kastı ile yazdığım cümlelerden dolayı bakanlık işime son verdi. Ben de emekli olmak zorunda kaldım” dedi.
İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, “Türbanlı domuz” karikatürü nedeniyle “basın yoluyla hakaret” iddiasıyla yargılanan Cumhuriyet gazetesi çizeri Turhan Selçuk hakkında beraat kararı verdiği 27 Haziran’da öğrenildi. 19 Nisan 2006 tarihinde çizdiği “Hıristiyan Kulübü AB Yolunda” başlıklı karikatürü nedeniyle hapisle yargılanan Selçuk, “müspet suçu işlediğine dair kesin ve inandırıcı bir delilin bulunmadığı” gerekçesiyle beraat etti. Selçuk, çizdiği karikatürde hakaret unsuru olmadığını belirterek, “Karikatürde domuz Avrupa Birliği’ni simgelemektedir. Türban ise Avrupa Birliği’ne Hıristiyan Kulübü demesine karşın buraya girmek isteyen zihniyeti temsil etmektedir. Erbakan başbakan olduğu dönemde çizdiğim karikatürlerde Avrupa Birliği’ni oy sandığındaki domuz simgesiyle ifade ettim. Bu durum da Avrupa Birliği’ni simgelerken kullandığım argümanlardan birinin domuz olduğunu gösterir” görüşünü dile getirdi.
27 Haziran’da Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Kürtçe-Zazaca broşür bastırdıkları için iki yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile Bağlar Belediye BaşkanıYurdusev Özsökmenler hakkında beraat kararı verdi. Mahkeme, Haziran 2007’de yürütülen temizlik kampanyaları çerçevesinde vatandaşları bilgilendirmek amacıyla bastırılan Türkçe-Kürtçe-Zazaca broşürlerde suç unsuru görmedi. Haklarında “Türk Harfleri Kanunu’na muhalefet ve görevi kötüye kullanmak” suçlarından Baydemir, Özsökmenler ile dört belediyede görevlisi iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyordu. Broşürde “Mahalle sakinlerinin dikkatine. Lütfen çöplerinizi poşetleyerek akşam belirtilen saatlerde kapı önüne bırakınız” ve “Temiz bir dünya için temiz bir Diyarbakır” ifadesine yer verilmişti.
25 Haziran’da Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, “Feto ile Apo” başyazısı nedeniyle Adıyaman’daki Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Boğatekin’i “PKK propagandası yaptığı” iddiasıyla 18 ay hapis cezasına çarptırdı. 4 Ocak 2008 tarihinde çıkan yazısında “Laik cumhuriyetin tarikatlaşma gibi bir tehlikeyle karşı karşıya bulunduğunu” yazdığı ve “Apo’nun yurtseverleri” ifadesini kullandığı için TMY’den mahkum edildi. Mahkeme, başka bir davadan Adıyaman Kahta Cezaevi’nde bulunan Boğatekin’e verdiği cezada ne indirim yaptı ne de erteledi. Suçlanan sözler içerisinde, “Feto-Apo mücadelesi meydan muharebesine dönüşerek kıran kırana sürüyor…ya Apo’nun Yurtseverleri ne istiyor? Onlar da dün tüm solcuları bitirmeye, 27 yıldan beri de solcuları bırakıp yüce dağların doruklarına çıkmış, Aponun yurtseverleri ya da PKK’sini kovalıyor. Çatışıyor, bazen vuruyor bazen vuruluyor. İlk 20 yılını solcuları Komünistleri ezmeye, son 27 yılında Kürtleri ve Apo’nun yurtseverlerini ezmeye veren laik güçler, yarın veya öbür gün dağdaki işleri bitip ya da bir sulh ile dağdan kışlalarına, şehirlerine döndüğünden gözlerine inanamayacaklar…” de var.
Demokrat İskenderun gazetesi sahibi Ersen Korkmaz ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) Necmettin Salaz, TKP İskenderun İlçe Başkanı Salaz’ın Eylül 2002’de yaptığı konuşmanın gazetede “Kürtlerin Önderi Alındı Faşistlere Teslim Edildi” olarak haberleştirildiğinden beri yargılanıyor. “Devletin askeri güçlerini aşağılamak” iddiasıyla beş yıl önce açılan davada yerel Güneş TV’den gönderilen CD’ye ait bant çözümlerinin beklenmesine karar verilmişti. İskenderun 4. Asliye Ceza Mahkemesi, davayı görmeye 26 Aralık’ta devam edecek.
Anadolu’da Vakit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak hakkında, 13 Şubat 2008’de yayımlanan “Cübbe Sarık” başlıklı yazıda “Devletin askeri kuvvetlerini yayın yoluyla aşağıladığı” gerekçesiyle TCK’nın 301. maddesinden dava açıldı. Yazının çeşitli yerlerinde ifadeler Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır’ın, 11 Nisan’da kaleme aldığı iddianamesinde cımbızlama yöntemiyle yer alıyor. “Evlerinde görünür bir yere, subay şapkası yerine yeşil fes üzerine beyaz sarık sarıp koyabilirler..Kızıl Ordu’nun bir gecede nasıl dağıldığını hatırlayın….Türkiye’de toplum Türkiye’de toplum brifinglerle, faili meçhullerle, fişlemelerle korkutulmuş ve baskı altına alınmıştır….Ülkeyi karıştırmak için eylemler, doğuda JİTEM’le, batıda STK’larla yürütüldü. Vatanseverlerin yöneticisi, ‘Dört bin askeri sivil kıyafetlerle yürüttük. Kimse fark etmedi” ifadeleri suçlanıyor. Genelkurmayın şikayetiyle kovuşturmalık olan yazar 17 Eylül’de Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlayacak. Dilipak, kapatılan Türkiye’de Cuma dergisinin 29 Ağustos 2003 sayısında çıkan “Paşalar Laf Dinlemezse” başlıklı yazıdan da Askerî Ceza Kanunu’nun 95/4 maddesi uyarınca, “astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir ve komutanlara karşı görev hissini yok etmeye matuf olarak basın yoluyla alenen tahkir ve tezyif edici fiil ve harekette bulunmak” iddiasıyla 4,5 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Dilipak, Mustafa Karahasanoğlu, Mustafa Hacımustafaoğulları, Hüseyin Arı, Cengiz Almış ve Yalçın Turgut Balahan hakkındaki dava hangi mahkemede süreceği itilaf nedeniyle bilinmiyor.
Kolaj sanatçısı Michael Dickinson hakkında, Başbakan Erdoğanı’ı köpek şeklinde gösteren kolajlarını Erkan Kara´nın yargılandığı davanın duruşmasında gösterdiği için dava açıldı. Britanyalı sanatçının yargılanmasın Kadıköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde 25 Eylül’de devam edilecek. Dickinson, TCK’nın 125/3 maddesi uyarınca ve “Başbakana görevinden dolayı hakaret etmek” iddiasıyla suçlanıyor. Daha önce kolajlarını Barış Panayırı´nda sergileyen ve ortada bir suç varsa tamamen kendisine ait olduğunu söyleyen Dickinson´a karşı takipsizlik kararı verilirken panayır sorumlusu Kara´ya dava açılmıştı.
24 Haziran’da Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Protestanlığı yaydıkları iddiasıyla Hakan Taştan ve Turan Topal’ın yargılandığı davada, TCK’nın”Türklüğü aşağılamak” iddiasına ilişkin 301. maddeyle ilgili dosyayı yargılama izni için Adalet Bakanlığı’na göndermeye karar verdi. Mahkeme,”kin ve düşmanlığa tahrik ettikleri” ve “hukuka aykırı şekilde veri topladıkları” iddiasıyla ayrıca 216/1 ve 135/1. maddelerinden yargıladığı Taştan ve Topal’ı 4 Kasım’da yargılamayı sürdürecek. Büyük Hukukçular Birliği’nden avukat Kemal Kerinçsiz’in çevresinin şikayetiyle açılan davanın son duruşmasında şikayetçilerin mahkemeye bildirdikleri iki tanık A.K.K. ve E.D., sanıkları tanımadıklarını ve ilk kez mahkemede gördüklerini söylediler. Şikayetçilerin beş avukatı, kendi tanıklarının “baskı altında oldukları” gerekçesiyle bu şekilde ifade verdiklerini ileri sürdüler. Jandarmaya yapılan bir telefon ihbarında, Silivri’nin bazı tarihi mekanları gerekçe gösterilerek Hıristiyanların kutsal bir beldesi haline getirilmek istendiği, buradaki okullarda örgütlenmeye çalışıldığı, Türklüğü, askerlik hizmetini ve İslamiyet’i aşağılayıcı konuşmalar yapıldığı savunuluyor.İddianamede, jandarma ekiplerinin, Taksim’deki Türk Protestan Kilisesi üyesi sanıkların misyonerlik faaliyetinde bulundukları ve çoğunluğu öğrenci olan müştekilere ücretsiz İncil, Hıristiyanlık’la ilgili kitap ve CD verdiklerinin belirlediği kaydediliyor.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı ve Kadiri Tarikati şeyhi Haydar Baş, Trabzon’da gericilik ve Baş’ın öyküsünün de yer aldığı bir yazı dizi nedeniyle diziyi kaleme alan Şair Yaşar Miraç ve yazılara 27 Kasım 2007 tarihinden itibaren yayımlayan Cumhuriyet gazetesine dava açtı. Yazı dizisinin “Haydar Baş’ın yükselişi” bölümünün yayınlanmasının ardından Baş, Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde manevi tazminat davası açtı.
Gazeteci-yazar Ahmet Kahraman’ın kaleme aldığı “Kürt İsyanları” başlıklı kitaptan Evrensel Basım Yayın sahibi Songül Özkan, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla ve Ceza Yasası’nın 312. maddesi uyarınca yargılanıyor. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nden (DGM) İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’ne, İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nden de Beyoğlu Asliye Ceza Mahkemesi’ne gelen dava Yargıtay’a taşınmış, çözümsüzlüğe Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi görevlendirilerek çare bulunmuştu. İlk baskısı Ekim 2003’te yapılan kitap, Kürtlerin tarihsel mücadelesini, kendi iç kavgalarını anlatıyor. Kitapta, Kürt isyanları içinde yer almış, olaylara tanık olmuş kişilerle ve yakınlarıyla yüz yüze yapılmış görüşmeler de yer alıyor. 20. yüzyıl Kürt mücadelelerine de yer veren kitapta Koçgiri, Şeyh Said, Ağrı ve Dersim isyanları ayrıntıyla yer alıyor.
“Osmanlıdan Günümüze Ordunun Evrimi” isimli kitap nedeniyle TCK’nın 301. maddesinden yargılanan yazarı Osman Tiftikçi ve Sorun Yayınları sorumlusu Sırrı Öztürk ile ilgili dosya Adalet Bakanlığı’na gönderildi. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Türkiye dışında yaşayan Tiftikçi’nin Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince tutuklanarak duruşmaya getirmesi istendi. Genelkurmay Başkanlığı’nın talebiyle Tiftikçi ve Öztürk, Ocak 2006’ten bu yana yargılanıyor.
Bir polis memuruyla ilgili kötü muamele iddialarını “Polis misin Yoksa Ağa mısın?” başlığıyla köşesine taşıyan Gaziantep Birecik’in Sesi gazetesi yetkilisi Şevket Demir, polis Fatih Çevik’in şikayetiyle ve “hakaret” suçlamasıyla hem hapis hem de 15 bin YTL tazminat istemiyle yargılanıyor. 10 Haziran’da Birecik Asliye Ceza Mahkemesi, tanıkların dinlenmesi için yargılamayı 29 Temmuz’da bıraktı. En son 24 Haziran’da görülen tazminat davasının görülmesine de 24 Ekim’de devam edecek. Davacı polis, Demir’in, “şişttttttttt amirin nerde?” dediğini, “önce kendinizi tanıtın” karşılığını verdikten sonra da “Senin yaşın kaç lan, sen kimsin, senin amirin nerde?” dediğini ileri sürdü.
DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş ve parti yetkilisi Selma Irmak DTP’nin “1 Eylül Dünya Barış Günü” nedeniyle yayımladığı bildiride, Şırnak’ın Uludere İlçesi’nde 11 PKK’linin öldürüldüğü operasyonla ilgili sözler nedeniyle “Cumhuriyeti ve devletin askeri kuvvetlerini alenen aşağılamak” iddiasıyla 301/1-2. maddesi uyarınca beşer yıl hapis istemiyle yargılanıyorlar. Demirtaş ile Irmak, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi, sanıklar ve avukatları Mehmet Nuri Özmen’e, iddianamelerin birer suretinin tebliğine, savunmaların hazırlanması için de süre vermişti. Beş yıla kadar hapisleri istenen iki DTP’li, yayımladıkları bildiride “Ülkemizin bir bölümünde şiddetli imha operasyonları yapılmakta, barışın yolunu döşemek için geliştirdiğimiz tüm çabalarımız askeri operasyonlarla tahrip edilmektedir” sözlerine yer vermekle suçlanıyorlar.
Tevn Yayınları sahibi Mehdi Tanrıkulu, Ergün Sönmez’in yazarı olduğu bir kitapta “PKK örgütü propagandasını yapıldığı” ve “PKK açıklamalarına yer verdiği” gerekçesiyle iki yıl 6 ay hapse mahkum edildi. 23 Haziran’da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Kürtçe ifade veren yayıncıyı Murat Karayılan’ın açıklamalarına yer verdiği ve örgüt propagandası yapıldığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin tanıdığı hakkın kötüye kullanıldığına hükmetti. Aynı mahkeme, “Assubayken Er Olmak” kitabının yazarı Kasım Çakan ve kitabı yayımlayan Tanrıkulu da TMY’nin 7. maddesinden yargılıyor.
Antalya Emniyet Müdürü Feyzullah Arslan’ın kendisini trafik sorunlarına ilgisiz kalmakla eleştirdiği 83 yaşındaki yazar Fikret Otyam hakkında açtığı tazminat davasında yazarın tanıkları dinlenecek. 20 Haziran’da Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi, daha önce ameliyat geçiren yazar katılamazken Arslan’ın tanıkları dinlendi. Yazarın avukatı Güray Arın’ın talebi üzerine mahkeme, Otyam’ın yazılarına dayanak oluşturan fikirlerin doğruluğunun kanıtlanması için üç tanığın dinlenmesi talebini kabul etti. Arslan, yerel Son Nokta dergisinde yayımlanan yazısında kendisi için trafik sorunlarıyla ilgilenmediği iddia eden yazar Otyam ve derginin sorumlu yazı işleri müdürüİdris Özyol hakkında 20 bin YTL’lik tazminat davası açmıştı. 16 Ekim’de görülecek duruşmada, demeci nedeniyle Antalya Trafikten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Etli ve kaleme aldıkları haberler nedeniyle Hürriyet gazetesi Akdeniz temsilcisi Dursun Gündoğdu ve Doğan Haber Ajansı (DHA) muhabiri Teslime Tosun’un dinlenmesi bekleniyor.Yazısının hakaret amacı taşımadığını, yazıyı trafik kazalarında ölen ya da sakat kalan insanlara dikkat çekmek için yazdığını savunan Otyam ise, “Üzüldüm. Öykü, roman yazan, sanatçı olan bir insanın 83 yaşındaki bir adama, ‘eleştiriyor’ diye dava açmasını yakıştıramadım, bu mudur özgürlük, düşünce özgürlüğü” demişti. (1. Bölüm Sonu) (EÖ/EZÖ)