2018’in dördüncü üç ayı Ekim, Kasım, Aralık günlerinde gazeteciler başta İstanbul Çağlayaan Adliyesi olmak memleketin dört bir yanında mahkeme salonlarında sanık, dayanışmacı, haberci olarak yer aldılar. İşini kaybetmeyen gazeteciler kimi durumlarda isteseler de meslektaşlarının yargılama, hapishane haberlerini yapamadılar.
Sansürden ziyade oto-sansür hegomanyasını daha da arttırdı. Ekim-Kasım-Aralık 2018 döneminde en az 37 gazeteci, köşe yazarı veya yazı işleri personeli işten çıkarıldı ya da bağlı bulundukları medya gruplarının editoryal dönüşümleri sonucunda işte ayrılmaya itildi.
Temmuz-Ağustos-Eylül 2018 döneminde en az 85 gazeteci, köşe yazarı veya yazı işleri personeli işten çıkarıldı ya da bağlı bulundukları medya grubunun el değiştirmesi nedeniyle işte ayrılmaya itildi.
TGC, TGS, RSF, IPI, ÇGD ve Basın Konseyi, CPJ, AKPM, DİSK Basın İş, Antalya Gazeteciler Cemiyeti, Zonguldak Karaelmas Gazeteciler Derneği, Trabzon Gazeteciler Cemiyeti, G9 Gazetecilik Örgütleri Platformu, IFEX gibi sendika, meslek örgütü ve gazetecilik ve ifade özgürlüğü alanından çok sayıda örgüt bu üç ayı da Türkiye’de yaşanan ifade özgürlüğü, adil yargılama sorunlarına dikkat çekti, uygulamaları protesto etti.
TGC, TGS, ÇGD, DİSK Basın-İş, Basın Konseyi, RSF ve IPI gibi gazetecilik örgütleri, HRW ve Af Örgütü gibi genel hak kuruluşları ile sendikal örgütler, Türkiye’de gazetecilere yönelik saldırı, yargılama ve sansür pratiklerini kınadı; anti demokratik düzenlemelere etkinlik ve açıklamalarla tepki gösterdi.
BİA Medya Gözlem’in bu bölümü düzenlemeler, raporlar, tepkiler, soru ve araştırma önergeleri, kanun teklifleri, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlardan, dayanışma, işten “Çıkarmalar/ayrılmalar” başlıklarından oluşuyor.
Basın meslek örgütleri basın kartlarının alımını zorlaştıran ve kartlarının iptalini kolaylaştıran yönetmelik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası ile Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir merkezileşme süreci hayata geçiren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle son olarak, gazetecilerin basın kartı sahibi olabilmeleri de politik müdahalelere açık olabilecek katı bir uygulamaya bağlandı.
Daha önce de, MİT onayı ve lisans zorunluluğu getiren İnternetten radyo ve televizyon yayınlarına ilişkin Yönetmelik endişe kaynağı olmuştu.
e-kitap, e-gazete, e-dergi daha pahalı: Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, e-kitapta yüzde 8, e-gazete ve e-dergide yüzde 1 olan KDV oranı 1 Ocak 2019’dan itibaren yüzde 18’e çıkarıldı. Karar, Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’nun 28. maddesinin Cumhurbaşkanı’na verdiği yetki doğrultusunda alındı (20 Aralık).
Yeni Basın Kartları Yönetmeliği yürürlükte: Basın meslek örgütleri basın kartlarının alımını zorlaştıran ve kartlarının iptalini kolaylaştıran yönetmelik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası ile Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Değişiklikten önce komisyonda basın işkolunda örgütlü tüm sendikaların temsilcileri yer alırken, yeni yönetmelikle Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın seçeceği tek bir sendika temsilcisi toplam dokuz üyeli komisyonda yer alacak. Yönetmelikte kartın iptaline ilişkin maddesine ise “Milli güvenlik ve kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması veya bu tür davranışları alışkanlık edinmesi” maddesi eklendi. Daha önce Başbakanlığa bağlı olan Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 10 Temmuz 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığına bağlanmıştı (17 Aralık).
“Milli İrade” RTÜK ilkesi oldu: RTÜK, Görsel-İşitsel Yayıncılık Etik İlkeleri’ni güncelledi. Buna göre ilke listesine eklenen “Milli iradeye saygılı olmak” ve “Ailenin bütünlüğünü ve sürekliliğini desteklemek” maddeleri dikkat çekti. “İzleyicilerin ve dinleyicilerin gereksinim, beğeni ve hassasiyetlerine önem vermek” maddesi ise “Toplumun inanç, değer ve hassasiyetlerini gözetmek” diye değiştirildi (12 Aralık).
TGC, TGS, ÇGD, DİSK Basın-İş, Basın Konseyi, RSF ve IPI gibi gazetecilik örgütleri, HRW ve Af Örgütü gibi genel hak kuruluşları ile sendikal örgütler, Türkiye’de gazetecilere yönelik saldırı, yargılama ve sansür pratiklerini kınadı; anti demokratik düzenlemelere etkinlik ve açıklamalarla tepki gösterdi.
Ekim-Kasım-Aralık döneminde tepki gösterilen olayların başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fox TV Ana Haber sunucusu Fatih Portakal’ı hedef göstermesi ve Fox TV ekibinin basın toplantılarından dışlanması; Fox TV, Halk TV ve Tele1’e RTÜK cezaları; Sözcü gazetesi iki köşe yazarına “FETÖ’ye yardım”dan dava açılması, Gündem gazetesine gösterilen dayanışmadan birçok gazeteciye hapis cezası verilmesi, gazetecilik öğrencisi Berivan Bila’nın “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten tutuklanması, gündeme ilişkin konularda yayın yasağı ilan edilmesi, Sibel Hürtaş gibi gazetecilerin “örgüt propagandası”ndan yargılanması, Pelin Ünker gibi habercilerin “Cennet Belgeleri”nden mahkum edilmesi, eylem görüntülemek isteyen Yol TV ekibinin engellenmesi, Evrensel gazetesine yönelik tazminat davalarının Ticaret Mahkemesi’ne aktarılması yer aldı.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülmesi, cenazesinin üç aydır bulunamaması ve sorumluların bu ülkeye kaçması; Basın Kartları Yönetmeliği, 15 Kasım Hapisteki Yazarlar Günü, Musa Anter cinayeti davası ve 2 Kasım Gazetecilere Yönelik Suçlarla Mücadele Günü de, basın ve ifade özgürlüğüne dair endişeler bakımından çeşitli açıklamaların yapılmasına vesile oluşturdu.
RTÜK tarafsız davranmalı: TGC Yönetim Kurulu, Fox TV, Halk TV ve Tele1’e RTÜK’ün verdiği yayın durdurma ve para cezalarının “halkın haber alma özgürlüğünü kısıtladığı ve yasaların önüne geçtiği”ni bildirdi; RTÜK’ü tarafsız davranmaya davet etti (27 Aralık).
RTÜK cezalarına tepkiler: TGC, TGS, ÇGD ve RSF, RTÜK’ün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedef gösterdiği FOX TV spikeri Fatih Portakal’ın programı ile Halk TV’de oyuncular Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in “Halk Arenası” programına verdiği ağır cezalara tepki gösterdi. TGC, “RTÜK verdiği cezalarla sansür görevi yapıyor”; TGS, “Erdoğan hedef gösterdi, RTÜK görev addedip ceza kesti. Anlaşılan RTÜK kendini sansür kurulu sanıyor”; “Tolerans değerlerine aykırı astronomik cezalar, RTÜK’ün siyasete teslim icraatlarını ortaya koydu. RSF olarak seçim öncesi muhalif kanallara yönelik bu baskıları kabul edemeyiz” derken ÇGD de, “RTÜK, yeni rejimin medya celladı benim demiştir. Kınamıyoruz çünkü kınanacak düzeyi çoktan geçildi” açıklaması yaptı (26 Aralık).
İHD Portakal’a tehdidi kınadı: İHD İstanbul Şubesi, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fox TV Ana Haber Bülteni sunucusu Fatih Portakal’ı hedef gösterilmesini bir basın toplantısıyla kınadı. İHD düşünce, ifade ve basın özgürlüğüne yönelik saldırılara son verilmesi gerektiğine dikkat çekti, yetkililere “Suç işleyenler hakkında işlem yapılsın” çağrısı yaptı (20 Aralık).
Cumhurbaşkanı’na tepki: TGS yetkilisi Sibel Güneş, TGS Genel Sektreteri Mustafa Kuleli, Basın Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Eşmen, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), “Haddini bil haddini. Bilmezsen haddini, bu millet patlatır enseni” sözleriyle Fox TV haber sunucusu Fatih Portakal’ı tehdit eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tepki gösterdi. Önderoğlu, “Portakal’ın başına bu saatten sonra bir zarar gelmesi durumunda sorumluluğu Sayın Cumhurbaşkanı’ndan bileceğimizi ilan ediyoruz” derken Kuleli, “Türkiye’yi bölecek olan, ilerlemeden, demokratikleşmeden uzaklaştıracak olan şey Erdoğan’ın bu tip çıkışlarıdır. Bu sözleri çok tehlikeli buluyoruz ve bir kez daha gazetecilere, fikir insanlarına bu hasmane tutumdan vazgeçmesini istiyoruz” diye konuştu. TGC’den Güneş, “Bunun için görev yapan gazetecilerin siyasetçiler tarafından hedef gösterilmesini demokrasi dışı görüyoruz” şeklinde açıklama yaptı. Eşmen de, “Had bildirmek için bekleyenlerin bunu bir talimat olarak algılaması”ndan endişe duyduklarını söyledi (17 Aralık).
Yönetmeliğe itirazlar: TGC, RSF ve Basın Konseyi basın kartlarının alımını zorlaştıran ve kartlarının iptalini kolaylaştıran yeni Basın Kartları Yönetmeliği’nin iptalini istedi. Örgütler, tarih boyunca iktidarların gazetecileri kontrol altında tutmaya çalıştığını bildirdi. TGC, Basın Kartı Komisyonu oluşumunu “demokratik” bulmazken, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, yönetmelikle ilgili “Yeni Yönetmelik, gazetecilik meslek örgütlerini geri plana iten, anti demokratik yargı kararlarını esas alarak “sektör içi temizlik” getiren, gazeteciyi otoritenin rehinesi kılan kabul edilmez ‘KHK’vari bir düzenlemedir” dedi. Basın Konseyi de, Yönetmelikle basın özgürlüğü, halkın haber alma hakkı ve gazetecilerin mesleğini özgürce yapabilmesinin olumsuz etkileneceğini açıkladı (14 Aralık).
Gündem cezalarına uluslararası kınama: Avrupa Gazeteciler Federasyonu ile Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Akdeniz ve Karadeniz bölgesindeki EFJ-IFJ üyesi gazetecilik örgütlerinin oluşturduğu birlik MED Solidaire, DİSK Basın-İş Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Düzkan, gazeteci Ragıp Duran, genel yayın yönetmeni Hüseyin Aykol ve editörleri Mehmet Ali Çelebi, Hüseyin Bektaş’ın hapis cezasına mahkum edilmesiyle ilgili dayanışma mesajı gönderdi. MED Solidaire üyesi Yunanistan JUADN ve ESPIT sendikaları da dayanışma mesajı gönderdi. Filistin Gazeteciler Sendikası ağır hapis cezalarını kınadıklarını açıkladı. Suriyeli Gazeteci Mustafa Mukdad dayanışma içinde olduklarını vurguladı. Fransız sendikaları SNJ, SNJ-CGT, CFDT de ortak açıklamalarında, gazetecilere yapılan baskılar anımsatılarak Türkiye’nin Fransa Büyükelçiliğine konuya dair mektup gönderileceği ifade edildi. İngiltere Ulusal Gazeteciler Sendikası NUJ, Ayşe Düzkan’ı “evlat edindiklerini” [İngilizce ‘adopt’ fiiliyle ifade edilen bu durum, bir nevi “gözümüzü ondan ayırmayacağız” anlamına geliyor] duyurdu. Hapisteki gazetecilerin özgürlüklerine kavuşabilmesi için NUJ’nin çabalarını sürdürmeye devam edeceği belirtildi (12 Aralık).
Tehditlere kınama: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, Fransa’daki “Sarı Yelekliler” eylemlerine atfen, Türkiye’de barışçıl gösteri hakkının bulunmadığına dair yayındaki sözleri nedeniyle FOX TV Ana haber sunucusu Fatih Portakal’a yönelik sosyal medya ve iktidara yakın medya organlarında gelen tehdit ve yıldırma girişimlerine tepki gösterdi. Önderoğlu, “Meşru barışçıl gösteri hakkının Türkiye’de kullanılamadığını ifade ederken haksızca “başkaldırıya teşvik” iddiasıyla suçlanan Portakal’a yönelik yıldırma girişimlerini kınıyoruz. Bu söylemlere iktidar çevrelerinden destek gelmesi de vahimdir” dedi (12 Aralık).
Portakal’dan Sözcü davasına tepki: İktidara yakın medyanın ve sosyal medya hesaplarından tehdit ve taciz edilen FOX TV Ana Haber sunucusu gazeteci Fatih Portakal, Sözcü gazetesi yazarları ve çalışanlarına “FETÖ’ye yardım”dan dava açılmasında kendi yayınında tepki gösterdi: “Yok artık gündemine geldik. Herkes FETÖ’cü olarak alınabilir, bu sözü bu cümleyi kurduktan sonra yarın beni de alırlar sizi de alırlar herkesi alabilirler. Ama geçmişte manşet atanlar, kitap yazanlar onlara dokunulmaz. Bu ülkede Genelkurmay Başkanı bile gözaltına alınmıştı… Geçmiş olsun diyelim iki büyüğe” (12 Aralık).
Sözcü’ye “FETÖ” davasına tepki: TGS Başkanı Gökhan Durmuş ve RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, Sözcü gazetesi yazarları ve yöneticileri hakkında “FETÖ üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım” iddiasıyla dava açılmasına tepki gösterdi. Durmuş, “Davanın amacı, ‘medyada muhalif olarak kalan yüzde 5’lik kesimi de kontrol altına almak’ olarak özetlerken Önderoğlu da, “Çolaşan ve Doğru’ya FETÖ’ye yardımdan dava açılabiliyorsa bu, iktidarın yargı desteğiyle muhalif tasfiyesinde yol almak varken hepimizi hayrete düşürmeyi pek de umursamadıklarını gösterir. TCK 220 hukuki değil politik araçtır” dedi. CHP 26. Dönem Milletvekili Barış Yarkadaş ise, “Mesele ne? Mesele, yerel seçimlere giderken başta Sözcü olmak üzere muhalif tüm gazete ve gazetecilere gözdağı vermek. AKP yerel seçimlere giderken özellikle muhalif medyayı baskı altına almak” diye konuştu (11 Aralık).
TGC’den yasaklara tepki: İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Gazetecilik Kulübü’nün düzenlediği konferansa konuşmacı olarak katılan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, gazetecilerin yan yana durmaya ve dayanışmaya çok ihtiyacı olduğunu vurguladı. Güneş, “Kendi kişisel haklarınız konusunda sağlamcı olun” dedi. Güneş, “Cemiyet sadece bir konuda taraf; basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü. Biz de gazetecilik mesleğinin yapılabilir olmasında bir tarafız. Biz mesleğimizi ne zaman yapamıyoruz? Bir düşünün. Yayın yasağı geliyor, cemiyet bu konuda taraf. Diyoruz ki, yayın yasağı olmasın, insanlar olayların nasıl gerçekleştiğini birinci elden duysun, dedikodu devreye girmesin, yalan haber yayılmasın. Sosyal medya engelleniyor. Bunlar da engellenmesin insanlar sözünü açıkça söylesin ve vatandaş doğru bilgilensin. Biz halkın haber alma hakkı için görev yapan ama çok kıymetli bir mesleğin temsilcileriyiz. Bu işi yaparken de bütün olanakları halkın haber alma hakkı için kullanıyoruz” diye konuştu (11 Aralık).
TGS davayı kınadı: TGS, Sözcü gazetesi köşe yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru hakkında “FETÖ’ye yardım” iddiasıyla dava açılmasını kınadı: “Bu toplumu sindirme operasyonu, “herkes alınabilir” mesajıdır. Bu kalan son bağımsız gazeteleri de susturma girişimidir. Buna boyun eğmeyeceğiz. Susmayacağız” dedi (10 Aralık).
RSF’den tutuklamaya tepki: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi son sınıf öğrencisi Berivan Bila’nın, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla tutuklanmasına tepki gösterdi. Önderoğlu, “Yetkililer, TCK’nın 299. Maddesi temelinde tutuklamayı bir terbiye aracı olarak kullanmaktan vazgeçmelidir” dedi (8 Aralık).
IPI’dan “baskı ve ekonomi” uyarısı: Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Direktörü Barbara Trionfi, Adalet Bakanı ile görüştükten sonra düzenlediği bir basın toplantısında, “Türkiye’de basın üzerindeki baskı ortadan kalksa bile ekonomik zorluklar çoğulcu bir basın atmosferi yaratılmasını engelleyecek bir boyuttadır” dedi. IPI Koordinatörü Caroline Stockford, “Görüşmede basın özgürlüğü sorunlarının inkar edildiğini gördük” diye konuştu (7 Aralık).
RSF memnun ancak..: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, gazeteci Ahmet Şık’ı “İmamın Ordusu” taslak kitabı nedeniyle Mart 2011’de komployla tutukladıkları gerekçesiyle yedi hakim ve savcı hakkında “görevi kötüye kullanmak”tan dava açılmasıyla ilgili açıklama yaptı: “Komployla tutuklayanlara dava açılmasından iç rahatlığıyla memnuniyet duyma, bugün benzer pratikle gazeteci ve hak savunucularının hedef alınmamasıyla mümkün olabilir. Çünkü yargı siyasetin silahı olamaz” (7 Aralık).
Kaşıkçı için BM’ye çağrı: HRW, 2 Ekim’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’ya ilişkin soruşturma çerçevesinde Türkiye’den BM genel sekreterliğinden uluslararası, bağımsız bir soruşturma başlatması için resmen talepte bulunmasını istedi (6 Aralık).
Yayın yasağına tepkiler: TGS, DİSK Basın-İş ve RSF, Kocaeli’nin Gebze ilçesinde, Kuzey Marmara Otoyolu kapsamında inşaatı devam eden viyadükte yaşanan kazayla ilgili getirilen yayın yasağını kınadı. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “Hakimlerin, savcıların görevi gazeteciye nasıl haber yapacağını öğretmek değil bu iş cinayetini aydınlatmaktır” derken, DİSK Basın-İş de “Bu yasakları tanımıyoruz. Gazetecilik betona gömülmeyecek” şeklinde açıklama yaptı. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, “Yanlış haberleştirilir” gerekçesiyle verilen yayın yasağının Türkiye’de sansürün vardığı absürt düzeyi pek iyi yansıttığını açıkladı (29 Kasım).
TGS’den polise tepki: TGS Ankara Şubesi, sendika ve meslek örgütlerinin TRT önünde 21 Kasım’da yapmak istediği basın açıklaması ile Yol TV’nin çekimlerine polisin müdahale etmesine tepki gösterdi; “Toplumsal olayları takip eden gazetecilerin kolluk güçlerince engellenmesi Anayasayı tanımamak anlamına gelmektedir… Ankara Valisi Sayın Vasip Şahin ve Ankara Emniyeti’ni meslektaşlarımızı keyfi bir şekilde engelleyenler hakkında gerekli işlemleri başlatmaya çağırıyoruz” dedi (22 Kasım).
Hürtaş’ın davasına destek: Afrin Operasyonu ile yayın ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle Artı TV Ankara temsilcisi Sibel Hürtaş ve gazeteci Hayri Demir’in de yargılandığı davayı TGS Ankara Şube Başkanı Sinan Tartanoğlu ve meslektaşları da dayanışma için izledi (22 Kasım).
RSF, Ünker’in davasında: Cumhuriyet gazetesi eski muhabiri Pelin Ünker’in “Off-Shore Kardeşler…” başlıklı haberi nedeniyle “iftira” iddiasıyla yargılandığı davayı RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da dayanışma olarak izledi (22 Kasım).
PEN’den gazeteci açıklaması: PEN Türkiye Yazarlar Derneği, 15 Kasım Hapisteki Yazarlar Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, “Türkiye’de, Meksika’da, Malta’da, Rusya’da, “yok edilen” gazetecileri öldüren ve öldürtenlerden hesap sorulmasını talep ediyoruz. Ayrıca, çeşitli anti-demokratik uygulamaların bir parçası olarak ülkemizde düşüncelerinden ve yazdıklarından dolayı tutuklanan 123 gazeteci ve yazarın durumunu kabul edilemez buluyoruz.” (15 Kasım).
Anter davasını izlediler: HDP milletvekili Abdullah Koç, Hafıza Merkezi temsilcileri, RSF temsilcisi gazeteci Erol Önderoğlu da, gazeteci ve aydın Musa Anter’in Eylül 1992’de Diyarbakır’da tuzağa düşürüp öldürülmesiyle ilgili Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 19. Duruşmasını isledi. Önderoğlu, “Kürt Açılımı’nın sembolüyken birden gazetecilere karşı suç dosyalarında “cezasızlığın sembolü” haline gelen dava, 26 yılıyla, bize suç mekanizmaları korunurken adalet beklenemeyeceğini gösteriyor” dedi (14 Kasım).
TGS işten atılmayı kınadı: TGS Ankara Şubesi, Almanya merkezli Artı Gerçek haber sitesinin muhabiri ve TGS Ankara Şube yöneticisi Esra Koçak Mayda’nın işine son verilmesini kınadı; “işten atılan Ankara Şube yöneticimiz Esra Koçak Mayda’nın yanında olduğumuzun bilinmesi, hukuki süreçleri sendika olarak başlatacağımızı duyururuz” dedi (12 Kasım).
Karar baskıdan şikayetçi: Karar gazetesi, özellikle ilan ve reklam verenlerin iktidarca baskı altında tutulduğunu, ajansların ilan verilmemesi konusunda uyarıldığını, bu yolla gelişen baskıların tahammül edilemez noktaya ulaştığını, söz konusu baskıların gazetenin yayına başladığı 7 Mart 2016’dan beri geliştiğini bildirdi (12 Kasım).
Cezasızlığa tepki: İFEX’in Türkiye’deki üç üyesi olan Bianet, Düşünce Suçu!?na Karşı Girişim ve P24 kuruluşlarının temsilcileri, Nadire Mater, Şanar Yurdatapan ve Özgün Özçer, 2 Kasım Gazetecilere yönelik suçlarda cezasızlıkla mücadele günü dolayısıyla düzenlenen panelde, cezasızlık kültürünü masaya yatırdı. Panele ayrıca, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Raportörü Andrew Gardner, Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu kurucusu Av. Eren Keskin ve Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Cihan Aydın da video mesajlarıyla katıldı (2 Kasım).
Eyfel Kulesi ışıkları söndü: Fransa’nın başkenti Paris’in sembolü olarak bilinen Eyfel Kulesi’nin ışıkları, gazetecilere yönelik suçların cezasız kalmaması için RSF’nin 2 Kasım Gazetecilere Karşı Suçlarda Cezasızlıkla Mücadele Uluslararası Günü öncesi gerçekleştirdiği eylem çerçevesinde bir dakikalığına söndürüldü (1 Kasım).
Dört günde bir gazeteci cinayeti: Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Almanya’nın Bonn kentindeki temsilciliğinde “Gazetecilere Karşı Suçlarda Cezasızlıkla Uluslararası Mücadele Günü”nde dünyada her dört günde bir gazeteci cinayeti işlendiğini bildirdi. UNESCO, bu yıl 86 gazetecinin öldürüldüğünü, 2006’dan 30 Ekim 2018’e kadar 1096 gazetecinin mesleki faaliyetlerinden cinayete kurban gittiğini bildirdi (30 Ekim).
Gazete davaları neden Ticaret Mahkemesi’nde? RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Ülker Grubu, Ethem Sancak ve BMC Otomotiv gibi çok sayıda şirketin Evrensel gazetesine açtığı tazminat davalarının son altı aydır Ticaret Mahkemeleri’ne yönlendirilmesini eleştirdi; “Kamu yararına dair habercilik inkar edilip dosyaları ‘şirketler arası itilaf’a indirgeyemezsiniz” dedi (27 Ekim).
İstikrar hukuk devletiyle gelir: Almanya Ekonomi Bakanı Peter Altmaier ile Ankara’da görüşen RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, “Geçmiş dönem gösterdi ki, hukuk devleti, basın özgürlüğü ve şeffaflık standartlarına saygı yerleşik olmadıkça ekonomik istikrar da mümkün değildir” dedi (27 Ekim).
Fox TV’ye Bakan muamelesine tepki: TGC, Basın Konseyi, Fox TV Ana haber sunucusu Fatih Portakal, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin danışmanı aracılığıyla bir basın toplantısını izlemeye gelen Fox TV haber ekibini salon ve bina dışına çıkarmasını kınadı. TGC, “Bakanların görevi yasak uygulamak değil, sorulan soruları engelletmeden yanıtlamaktır” derken Basın Konseyi de, gazetecilere uygulanan akreditasyon yasağının derhal kaldırılmasını istedi; “Anayasamızın koruması altında olan basın ve ifadeyi yayma özgürlüğü sayın Bakan tarafından tanınmamaktadır” dedi. RSF’den Önderoğlu da, “Bu akreditasyon ayrımcılığını kınıyoruz” dedi (26 Ekim).
Kaşıkçı için nöbet: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu ve Basın Konseyi Genel Sekreeteri Mustafa Eşmen, 2 Ekim’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu binasında öldürülen gazeteci Cemal Kaçıkçı için bina önünde düzenlenen nöbete destek verdi. Etkinlikte Cemal Kaşıkçı dostları derneğinin kuruluşu da duyuruldu (25 Ekim).
RSF’den Ysuda için teşekkür: RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire, Suriye’de üç yıldır bir örgütün elinde rehin tutulan Japon gazeteci Jumpei Yasuda’nın, Katar, Türkiye ve Japonya’nın yürüttüğü çalışmalar sayesinde Türkiye’ye getirilip serbest bırakılmasından memnuniyet duyduğunu açıkladı; her üç ülkeye de teşekkür etti (25 Ekim).
Yabancı gazeteciler için tehlike: Türkiye’de son üç yılda beş yabancı gazeteci öldürüldü. TGS Başkanı Gökhan Durmuş için, Washington Post gazetesi yazarı da olan Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmesi, “Yabancı gazetecilerin de Türkiyeli habercilerin karşılaştıkları güçlükleri bundan böyle paylaştıklarını gösterdiğini ifade etti; “Gazeteciler için Türkiye rahat bir ülke değil” dedi. DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren de, “Olay, Türkiye’nin yabancı gazeteciler için ne denli tehlikeli olduğunu gösteriyor” diye konuştu. Gazeteci Mehveş Evin ise, durumu, “Gazetecilerin özgürlüğü ve hayatının, devletlerarası siyasetin ve pazarlığın nesnesi haline getirildiği çok tehlikeli bir dönemdeyiz” sözleriyle açıkladı. Fatih Polat da, cinayetler dışında, gazeteciler bakımından sınırdışı ve tutuklama tehlikesine de dikkat çekti (23 Ekim).
ÇGD’den “Güçler” uyarısı: ÇGD Ankara Şubesi, Temmuz- Eylül medya raporunda, Türkiye’de medyanın karanlık bir durum içine düştüğünü belirtti. 16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği Referandumu ve 24 Haziran 2018 seçimleriyle güçler ayrılığının sona erdiği tespiti yapılan açıklamada, “Tüm erkler aynı zamanda bir partinin genel başkanı olan kişiye devredildi” denildi (22 Ekim).
RSF’den Kaşıkçı açıklaması: RSF, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin tüm boyutlarını aydınlatılıncaya kadar, gazetecilere yönelik zorla kaybettirme, kaçırma, keyfi tutuklama ve kırbaç gibi ihlaller son buluncaya kadar Suudi Arabistan’la tüm ilişkilerin dondurulmasını talep etti. RSF ayrıca, katılımcı ülkeleri Riyad’daki “Geleceğin Yatırımcıları Girişimi” Zirvesini de boykot etmeye çağırdı (21 Ekim).
İGC’den Pakdemirli’ye kınama: İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), Fox TV muhabirinin Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin ihalesiz et alımı iddialarıyla ilgili sorusuna ‘maskaralık’ demesine tepki gösterdi. Açıklamada, “Fox Tv muhabirine kullandığı ifadeleri gazetecilik mesleğine yapılmış bir hakaret olarak görüyor ve kınıyoruz” denildi (21 Ekim).
HRW 299’u istemiyor: HRW, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mizahi bir pankart açtıkları için “Cumhurbaşkan’na hakaret”ten yargılanan ODTÜ’lü dört öğrenciyle ilgili şikayetini çekmesini olumlu hamle olarak karşıladıysa da TCK’nın 299. Maddesinin yürürlükten kaldırılmasını istedi; “Bu hamle, mahkemelerde halen sürmekte olan ve ifade özgürlüğünü pervasızca ihlal eden binlerce davaya ilişkin daha geniş kapsamlı sorunu çözmüyor” dedi (18 Ekim).
Tek tip elbise tepkisi: İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, hapishanelerde uygulanmak istenen Tek Tip Elbise için “mahpusları tek tipleştirmeyi, kimliksizleştirmeyi ve kişiliğini ezmeyi amaçlayan, başlı başına bir işkence yöntemidir” dedi (16 Ekim).
Gözaltılara TGS tepkisi: TGS Başkanı Gökhan Durmuş, siyasi iktidarın politikalarına uygun haber yapmamanın suç olmayacağını vurguladı; Diyarbakır merkezli operasyonda gözaltına alınan gazeteciler Abdurrahman Gök, Semiha Alankuş, Lezgin Akdeniz, Kibriye Evren, Esra Solin Dal ve Cihan Ölmez’in serbest bırakılmasını istedi (10 Ekim).
Özlük hakları tehlikede: TGS, Anadolu Ajansı’nda (AA) gazetecilerin haklarını geriye götürecek dayatmalar yapıldığını savunarak, “Kıdemli çalışanları işten çıkartarak düşük ücretle ve taşeron şirkette işe geri almayı teklif eden AA yönetimi, çalışanlar ve TGS’nin uzun yıllar süren mücadelelerle kazandığı hakları yok etmek istiyor” dedi (5 Ekim).
Kaşıkçı nerede? RSF ve CPJ gibi birçok gazeteci kuruluşu, 2 Ekim’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’na giriş yaptıktan sonra bir daha haber alınamayan Washington Post gazetesi yazarı, Suudi Cemal Kaşıkçı’nın akıbetinin ortaya konulmasını talep etti. Kuruluşlar, Kaşıkçı konsolosluk binasında öldürüldüyse bunun Suudi Arabistan’ın hak ihlallerini yabancı ülkelere ihraç etmesi anlamına geleceğini duyurdu (5 Ekim).
Ekim-Kasım-Aralık 2018 döneminde, HDP ve CHP milletvekilleri sundukları soru önergeleri yoluyla, Türkiye’de medya ve ifade özgürlüğüne ilişkin sorunları Meclis gündemine taşıdılar.
Siirt Müftüsü Ahmet Altıok’un Charlie Hebdo katliamına atıf yaparak Odatv haber sitesini ölümle tehdit etmesi, Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin FOX TV muhabirini basın toplantısından çıkarması ve gazetecilerin akreditasyonunu iptal etme tehdidinde bulunması TBMM’de gündeme getirilmek istenen konulardan oldu. HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu da, TBMM Genel Sekreterliği’nden, Yeni Yaşam, Birgün ve Evrensel gazeteleri gibi basın kuruluşlarına da Meclisteki basın koridorunda yer alması ve büro verilmesini istedi.
CHP’nin iki ayrı soru önergesini yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TRT’nin harcamalarının “ticari sır” olduğunu açıkladı; son üç yılda ise bin 954 gazetecinin basın kartının iptal edildiğini bildirdi. CHP Milletvekili Emine Gülizar Emecan, 1337’i serbest haberci olmak üzere 4250 kadar çalışanı bulunan Anadolu Ajansı çalışanlarının çalışma koşullarına dikkat çektiği soru önergesine yanıt vermesi için Oktay’dan ısrarcı oldu.
Çakırözer’den “yasak” girişimi: CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Binali Yıldırım’a Meclis’e giriş yasağı bulunan sivil toplum örgütü temsilcileri, sendika, oda, dernek başkanlarına getirilen giriş yasaklarının derhal kaldırılması çağrısında bulundu.
Tehditler CHP önergesinde: CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Siirt Müftüsü Ahmet Altıok’un Charlie Hebdo katliamına atıf yaparak Odatv haber sitesini ölümle tehdit etmesini İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi olarak TBMM’ye taşıdı. Şeker, “Oda TV’yi hedef gösteren ve Charlie Hebdo katliamını örnek göstererek aleni katliam çağrısında bulunan Siirt İl Müftüsü Ahmet Altıok hakkında başlatılan herhangi bir idari ya da adli işlem var mıdır?” ve “Oda TV’ye ve çalışanlarına yönelik herhangi bir koruma işlemi başlatılmış mıdır?” sorularını da yöneltti (31 Aralık).
TRT harcaması ticari sır: CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in soru önergesini yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TRT’nin harcamalarının “ticari sır” olduğunu açıkladı. Antmen TRT’de yayımlanan dizi, film ve belgesel sayısını ve bunlar için ne kadar harcama yapıldığını sordu. Oktay ise 2005 yılında 5 bin 5 iç yapım, 4 bin 465 dış yapım ve 57 sinema filmi olmak üzere toplam 9 bin 527 yapıma para ödendiğini aktardı. Oktay bu yapımlara ne kadar ödendiğini ise açıklamadı. Oktay, ayrıca Antmen’nin TRT’nin seçim döneminde kime ne kadar süre verildiği sorusuna net bir yanıt vermedi (24 Aralık).
3 yılda bin 954 basın kartı iptal: CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel’in 9 Aralık 2018’de verdiği soru önergesini yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, son üç yılda bin 954 gazetecinin basın kartının iptal edildiğini açıkladı. Oktay, FETÖ ile ilgisi olduğu için kapatılan kurumlarda çalışan 705 kişinin basın kartının iptal edildiğini söyledi. Oktay, basın kartı iptal işlemlerinin Basın Kartı Yönetmeliği’nin 29. maddesi çerçevesinde yapıldığı bilgisini verdi. Son olarak 2016 yılında basın kartı iptal edilen gazeteci sayısı 889 olarak açıklanırken aradan geçen üç yılda basın kartı iptal edilenlerin sayısı yüzde 220 oranında artarak bin 954 oldu. Oktay, “29 Kasım 2018 itibarıyla, 15 bin 206 basın mensubu basın kartına sahiptir. Basın Kartı Komisyonu toplantısında değerlendirilecek 581 başvuru bulunmaktadır” dedi (18 Aralık).
Şeker “uydurma haber”i bakana sordu: CHP İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker, yalan olduğu anlaşılan “Karnında bant unutulan kadın” haberini TBMM gündemine taşıdı. “Bilimsellikten uzak, hekimleri ve sağlık çalışanlarını hedef gösteren, araştırmacı habercilik ve etik ilkelerine uymayan bir biçimde sunulan bu haber, çöken sağlık sisteminin yarattığı sorunlar karşısında hedef tahtasına hekimleri oturtan kasıtlı ve yanlı bir yayındır” diyen Şeker, RTÜK’ün bağlı olduğu Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’e “İlgili haberi servis eden ve yayımlayan basın kuruluşları hakkında herhangi bir işlem yapılacak mıdır?” diy sordu. Şeker, Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nce yayımlanan 2018 ‘dijital haberler raporuna da atıf yaptı (5 Aralık).
Yeni Yaşam, Birgün ve Evrensel için HDP girişimi: HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, Yeni Yaşam, Birgün ve Evrensel gazeteleri gibi basın kuruluşlarının da Mecliste bulunan basın koridorunda yer alması/büro verilmesi için TBMM Genel Sekreterliği’ne dilekçe verdi. Kenanoğlu, TBMM yerleşkesinde bulunan basın koridorunda çeşitli televizyon kanallarının ve gazetelerin bürolarının bulunduğunu belirterek “Burada büro sahibi olabilmenin koşulu öncelikli olarak muhalif olmamak ve Meclis içerisinde memlekete dair alınan kararların ve konuşulanların kanıksanmasını kolaylaştırmaktır. Haber metinlerini, imajlarını ve meclis üyelerine yöneltecekleri soruları buradan doğru kurmayacak olan basın kuruluşlarının ise bu koridorda esamisi okunmamaktadır” dedi (1 Kasım).
CHP’den Fox TV önergesi: CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin FOX TV muhabirini basın toplantısından çıkarması ve gazetecilerin akreditasyonunu iptal etme tehdidinde bulunmasını Meclis gündemine taşıdı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle yazılı soru önergesi veren Çakırözer, “Basın özgürlüğü halkın bilgi alma ve doğru bilgi edinme hakkıdır. Basına yönelik bu baskı ve sansür uygulamaları Türkiye’nin itibarını daha da zedeleyecektir” dedi (28 Ekim).
Emecan soru önergesinde ısrarcı: CHP Milletvekili Emine Gülizar Emecan, 1337’i serbest haberci olmak üzere 4250 kadar çalışanı bulunan Anadolu Ajansı çalışanlarının çalışma koşullarına dikkat çektiği soru önergesine yanıt verilmemesine tepki gösterdi. Emecan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’dan Toplu sözleşme süreci yaklaşan AA ile ilgili daha önce sunduğu soru önergesine yanıt istedi. Emecan, AA’nın halkın haber alma yollarının tıkanmasına hizmet ettiğini savundu: “Hapse atılan ve baskılar sonucu işini kaybeden gazeteciler, kapatılan basın yayın kuruluşları, para cezalarıyla işlerini yürütemez hale gelen medya ve en önemlisi bütün bunlar sonucunda halkımızın özgür ve tarafsız haber alma yollarının neredeyse tamamen tıkanmış olmasıdır. Anadolu Ajansı da buna hizmet eder durumdadır. Bu en çok demokrasimize ve ülke itibarımıza darbe vurmaktadır” (19 Ekim).
Kaşıkçı önergesine ret: CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 2 Ekim’de Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki başkonsolosluğuna girdikten sonra kendisinden haber alınamayan gazeteci Cemal Kaşıkçı ve tüm zorla kaybetme vakalarının araştırılması için TBMM İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde alt komisyon kurulması amacıyla sunduğu önerge, AK Parti oylarıyla reddedildi (17 Ekim).
Çakırözer’den “yasak” girişimi: CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Binali Yıldırım’a Meclis’e giriş yasağı bulunan sivil toplum örgütü temsilcileri, sendika, oda, dernek başkanlarına getirilen giriş yasaklarının derhal kaldırılması çağrısında bulundu. Yasak iddialarını Yıldırım’ın gündemine taşıyan Çakırözer, “Güçlü toplum, güçlü Meclis, güçlü bir yasama organı sivil toplumdan geçer. Sivil toplum demokrasilerini olmazsa olmazıdır” dedi; Meclis’te parlamento muhabirlerine yönelik getirilen sınırlamalarının da kaldırılmasını istedi (14 Ekim).
Ekim-Kasım- Aralık 2018 döneminde Cumhuriyet gazetesi eski köşe yazarı Çiğdem Toker’e TGC’nin Sedat Simavi Ödülü, 2018 Şeffaflık Ödülü Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya’ya, hükümlü gazeteci-ressam Zehra Doğan’a Uluslararası Kadınların Medya Vakfı’nın (IWMF) 2018 Gazetecilikte Cesaret Ödülü, yazar Hamide Yiğit’e ise Türkiye Yayıncılar Birliği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü verildi; araştırmacı gazeteci Çiğdem Toker, RSF 2018 Basın Özgürlüğü Ödülü’ne aday gösterildi.
Bu dönemde Deniz Yücel, Alican Uludağ ve Duygu Güvenç, İnan Kızılkaya, Ece Sevim Öztürk, Kibriye Evren ve İsminaz Temel gibi birçok gazeteci ve medya çalışanının davası meslektaşları ve uluslararası gözlemcilerce izlendi.Hrant Dink cinayeti davası Hrant’ın Arkadaşları adlı girişimin takibindeyken Özgür Ülke Gazetesi’nin 24. Yıl önce bombalanması da unutulmadı.
TYB Ödülleri verildi: Türkiye Yayıncılar Birliği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri’ni yazar Hamide Yiğit, Tekin Yayınevi ve 34 yıllık kitapçı, Ezgi Kitabevi kurucusu Edibe Usta Bayraktar ödül aldı (26 Aralık).
Gazeteci davalarında dayanışma: Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel, Cumhuriyet Gazetesi muhabirleri Alican Uludağ ve Duygu Güvenç, Özgür Gündem gazetesi eski sorumlu müdürü İnan Kızılkaya’nın İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandıkları davaları meslektaşları ve RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da izledi (20 Aralık).
Hrant’ın Arkadaşları takipte: Hrant’ın Arkadaşları adlı girişim, 12 yılında olan Hrant Dink cinayeti davasında adalet için Çağlaya Adliyesi önünde toplandı. Bülent Aydın’ın okuduğu basın açıklamasında “Hrant için adalet için” ve “Biz bitti demeden bu dava bitmez” sloganları da atıldı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Hrant Dink cinayeti davasını Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan, Hrant’ın Arkadaşları ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da izledi (18-19 Aralık).
Toker’e Simavi Ödülü: TGC’nin Sedat Simavi Ödülü, 1 Ekim 2017-16 Mayıs 2018 döneminde yayınlanan “Kamu İhalelerinde Davet Yöntemi” başlıklı köşe yazıları nedeniyle Gazetecilik dalında Cumhuriyet gazetesi eski köşe yazarı Çiğdem Toker’e verildi (12 Aralık).
Şeffaflık Ödülü Küçükkaya’ya: 9 Aralık Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü dolayısıyla verilen 2018 Şeffaflık Ödülleri, medya dalında, kamu kaynaklarının halkın yararına kullanılması mücadelesinin vazgeçilmez bir paydaşı olan araştırmacı gazeteciliği zorlu şartlarda yürüttüğü gerekçesiyle Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya’ya verildi (11 Aralık).
Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü: 9 Aralık Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü dolayısıyla açıklama yapan Uluslararası Şeffaflık Derneği Başkanı E. Oya Özarslan “Demokrasiye güvenimizi, temiz bir dünya yaratma hedefimizi içten içe çürüten yolsuzluklara karşı toptan mücadele, bu mücadeleyi içtenlikle yürüten gazeteciler, aktivistler, yurttaş ve sivil girişimler ile kurumların çabaları olmadan başarıya ulaşamaz” şeklinde değerlendirmelerde bulundu (11 Aralık).
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü: CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “2 yılı ülkenin tümünde OHAL altında geçen 16 yıllık AKP iktidarı ve devamındaki tek adam rejimi ile hemen hemen her alanda binlerce hak ve özgürlük ihlali yaşanmıştır. En büyük baskı ve kısıtlama ile karşılaşılan alan, ifade ve basın özgürlüğümüz olmuştur” dedi. Çakırözer, 2015 yılının sonunda 31 olan tutuklu gazeteci sayısının 2018 sonunda neredeyse 5 katına çıktığına ve Aralık ayı itibariyle cezaevindeki tutuklu gazeteci sayısının 145’e ulaştığına dikkat çekti. İHD ve TİHV de, “Dünyadaki olumsuz gelişmelerin Türkiye’deki olumsuz gidişata katkı sunduğu, insan hakları ve demokrasi sorununun giderek büyüdüğü, Türkiye’nin temel sorunlarını çözmekten uzaklaştığı ve giderek otoriterleştiği yeni bir döneme girildi” şeklinde açıklama yaptı. RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, “Ayşe Düzkan gibi birçok gazetecinin hükümlü olarak hapishaneye girdiği, mesleğin sektördışı sermaye tarafından boğulduğu, gazetecilere karşı cadı avının sürdüğü bugünlerin ‘insan hakları’ ile bağdaştırılması mümkün değil” dedi (10 Aralık).
Evren’in davasına ilgi: Gazeteci Kibriye Evren’in Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşmasını Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu üyeleri, HDP Diyarbakır milletvekilleri Remziye Tosun ve Semra Güzel ile kadın gazeteciler ve Evren’in ailesi de katıldı (6 Aralık).
Özgür Ülke’ye bomba unutulmadı: Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu ve Özgür Gazeteciler İnisiyatifi, 3 Aralık 1994’te bombalanan Özgür Ülke Gazetesi’nin 24. yılında Kadırga’da bulunan gazetenin bombalanmış binası önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Saruhan Oluç, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Onur Hamzaoğlu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin, Özgür Gazeteciler İnisiyatifi Sözcüsü Hakkı Boltan, DİSK Basın –İş Genel Başkanı Faruk Eren ve birçok gazeteci katıldı. “Özgür basın susturulamaz” pankartının açıldığı eylemde yaşamını yitiren gazetecilerin fotoğrafları açıldı (3 Aralık).
Cezaevi önünde özgürlük çağrısı: TGS üyeleri ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu, tutulan gazeteciler İsminaz Temel, Semiha Şahin, Pınar Gayıp ve Reyhan Hacıoğlu ile Hicran Ürün’ün tahliye edilmesi çağrısıyla Bakırköy L Tipi Kadın Kapalı Cezaevi önünde basın açıklaması yaptı (27 Kasım).
İngiltere Barosu davayı izledi: Gazeteci ve foto-muhabiri Çağdaş Erdoğan’ın, “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamasıyla yargılandığı İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davayı, İngiltere-Galler Barosu İnsan Hakları Komisyonu’ndan gözlemci Michael Ivers da izledi (2 Kasım).
Öztürk ile dayanışma: Gazeteci Ece Sevim Öztürk’ün “FETÖ’ye yardım” iddiasıyla yargılandığı davayı, CHP Milletvekilleri Gamze İlgezdi, Turan Karakaş, Tanju Özcan ve Mahmut Tanal ile Hollanda Konsolosunun da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi de izledi (1 Kasım).
Kavala için açıklama: Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı iş insanı ve hak savunucusu Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden bir yılı geçmesi nedeniyle Kavala’nın avukatları İlkan Koyuncu, Deniz Tolga Aytöre ve Prof. Dr. Köksal Bayraktar Taksim Hill Otel’de basın toplantısı düzenledi. Kavala, “Silivri’de ikametimin birinci yılı tamamlandı. Beni anayasal düzeni ve hükümeti devirmeye teşebbüsle suçlayanların her geçen gün bu suçlarla alakam olmadığını daha iyi fark ettiklerine inanıyorum. Ancak bu öğrenme süreci benim özgürlüğüm pahasına oluyor. Bir an önce özgürlüğüme, aileme dostlarıma kavuşmak istiyorum” mesajı gönderdi (31 Ekim).
Doğan’a IWMF Ödülü: Nusaybin ve Cizre gibi çatışmalı bölgelerden geçtiği haberler nedeniyle Uluslararası Kadınların Medya Vakfı’nın (IWMF), 2018 Gazetecilikte Cesaret Ödülü’ne layık gördüğü gazeteci – ressam Zehra Doğan’ın ödülü New York’ta dün düzenlenen törenle verildi. Törende, Doğan’ın Cezaevi’nde telefon görüşmesinde kaydedilen ses kaydı ile yapılan videosu katılımcılara izletildi (27 Ekim).
Toker RSF Ödülüne aday: RSF, Basın Özgürlüğü Ödülleri için “Cesaret” dalında gazeteci Çiğdem Toker’i aday gösterdi. Dünya çapında toplam 12 gazeteci, sivil toplum örgütü ve medya kuruluşuna verilecek ödüller, ilk kez Londra’da törenle sahiplerine verilecek. Tören, 8 Kasım’da gerçekleşiyor (25 Ekim).
Almanya’dan Tolu dayanışması: MLKP üyelerinin cenaze törenlerini izlediği, evinde Marksist Teori dergisi bulundurduğu gerekçesiyle tutuklanan ve Aralık 2017’de tahliye edilen ETHA Ajansı çevirmeni Meşale Tolu’nun yargılandığı davayı, Alman Yeşiller Sol Parti Milletvekili Margit Stumpp, Almanya İstanbul Konsolosu Reiffenstuel ve Almanya’nın İstanbul Konsolosluğu görevlileri de izledi (16 Ekim).
Türkiye, ABD merkezli Freedom House (Özgürlük Evi) adlı örgütünün yıllık “Dijital Otoriterliğin Yükselişi” başlıklı internet özgürlüğü raporunda, Çin, Rusya, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerle birlikte “özgür olamayan” ülkeler arasında yer aldı. RSF, 2018 bilançosunda Türkiye’yi, dünyada en çok gazeteci tutuklayan üçüncü ülke ilan etti. CPJ de, 2018 Hapisteki Gazeteciler Raporu’nda dünyada 251, Türkiye’de 68 gazetecinin hapiste olduğunu açıkladı. Basın Konseyi, 2018 İfade ve Basın Özgürlüğü Raporu’nda, “OHAL’den sonra, Türkiye’de gazeteciler yine toplu gözaltı ve tutuklamalara maruz kaldı” tespiti yaptı. Bir başka uyarı da Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nce yayımlanan 2018 ‘dijital haberler raporunda, Türkiye’nin “en çok uydurma haber ile karşılaşan ülke” olarak gösterilmesi oldu.
Konsey’den 2018 Raporu: Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, 2018 İfade ve Basın Özgürlüğü Raporu’nda, “OHAL’den sonra, Türkiye’de gazeteciler yine toplu gözaltı ve tutuklamalara maruz kaldı. Yargı, medyanın üzerinden adeta silindir gibi geçti. Haberlerde ve yazılarda iktidara yönelik en küçük eleştiride bulunan meslektaşlarımıza hemen ‘örgüt’ yaftası yapıştırılarak soruşturmalar başlatıldı, peş peşe davalar açıldı” dedi; Basın Konseyi Yüksek Kurulu Üyesi Yazgülü Aldoğan gibi çok sayıda gazetecinin, tartışmalı iddianame ve gerekçelerle hapis cezalarına çarptırıldığını ifade etti (28 Aralık).
RSF: Türkiye en büyük 3.cü cezaevi: RSF, 2018 bilançosunda Türkiye’yi, dünyada en çok gazeteci tutuklayan üçüncü ülke ilan etti. Türkiye’de e az 33 habercinin mahpus bulunduğunu bildiren örgüt, Türkiye’de 2018’de mahkum edilen 80’i aşkın gazeteciden bir bölümünün de gelecek yıl hükümlü olarak hapishaneye düşme ihtimalinin yüksek olduğunu bildirdi (18 Aralık).
CPJ Raporu: Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) 2018 Hapisteki Gazeteciler Raporu’nda dünyada 251, Türkiye’de 68 gazetecinin hapiste olduğunu açıkladı. Üç yıldır dünya çapında hapsedilen gazetecilerin yarısından çoğu Türkiye, Çin ve Mısır’da. Elena Beiser’ın hazırladığı rapora göre Çin, Mısır ve Suudi Arabistan’da artan baskılar dünya çapındaki basın özgürlüğü karşıtı yaklaşımın 2018’de de sürmesinde önemli rol oynadı (13 Aralık).
Uydurma haber raporunda Türkiye: Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nce yayımlanan 2018 ‘dijital haberler raporunda, incelenen 37 ülke arasında yüzde 49 gibi bir oranla “en çok uydurma haber ile karşılaşan ülke” olarak Türkiye belirlendi (5 Aralık).
Freedom House raporu: Dünyada demokrasinin yaygınlaşmasını ve düşünce özgürlüğünü desteklemek amacıyla kurulan ABD merkezli Freedom House (Özgürlük Evi), yıllık “Dijital Otoriterliğin Yükselişi” başlıklı internet özgürlüğü raporunda, Türkiye’nin Çin, Rusya, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerle birlikte “özgür olamayan” ülkeler arasında yer aldı. Raporda, Türkiye’nin 2014’ten 2018’e internet özgürlüğü konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gittikçe otoriterleşen yönetimi altında yarı özgür sınırından aşağılara doğru düşüşünü sürdürdüğü belirtildi (2 Kasım).
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 yıllık iktidarında AK Parti’nin Kadın Kolları Kongresi’nde düşünce özgürlüğü vaat etti. Diğer yandan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD merkezli Newsweek dergisinde çıkan “Erdoğan Kürtleri bastırıp Osmanlının fikirlerini yeniden canlandırmak istiyor” başlıklı makale için “Türkiye konusunda en kötü yazılarından biri” dedi.
Cunhurbaşkanlık Hükümet Sistemi nedeniyle geri plana düşen Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü’nde kapatılan HaberTürk gazetesinin Başbakanlık muhabirleriyle sohbet etti; “Siz de benim gibi işsiz güçsüz bir vaziyete düştünüz. Allah bir kapıyı kapar, bir kapıyı açar derler, hepimiz için. Sizin çalışmalarınızdan memnunuz, hiç bizi üzmediniz, yormadınız… … Birini kapattık, biri kaldı” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergesini yanıtlarken RSF ve Freedom House gibi uluslar arası bazı sivil toplum örgütlerinin rapor ve sıralama çalışmalarıyla ilgili “Batı merkezli, içinde bulunduğumuz koşulları göz ardı ediyorlar” dedi. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Gülnur Aybet ise, BBC’ye verdiği röportajda, “Şu anda Türkiye’de hiçbir gazeteci gazetecilik yaptığı için cezaevinde değil” diyebildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gezi eylemlerinde dünyayı ayağa kaldırdınız” diyerek suçladığı Batı medyasını Fransa’da polisin Sarı Yeleklilere şiddet uygulamasını gündeme taşımadığını ileri sürdü. Eskiden kökünü kazıyacağı sözünü verdiği Twitter’i bu kez öven Erdoğan, Türkiye’de barışçıl gösteri hakkı bulunmadığını ifade eden FOX TV haber sunucusu Fatih Portakal’ı kamuoyu önünde “haddini bil” diyerek ard arda hedef aldı.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı “hapiste gazeteci” görmedi:Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Gülnur Aybet, BBC’de yayımlanan konuğu olduğu HARDTalk programında 2 Ekim’de Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki konsolosluğu binasında öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili “Şu aşamada soruşturma öncelikle Türkiye’de devam etmeli” dedi. Aybet, sunucunun, “Türkiye aynı zamanda, dünyada en çok gazetecinin cezaevinde olduğu ülke” tespitine “Bu rakamları nereden elde ediyorsunuz?” diyerek itiraz etti. Aybet, CPJ ve RSF’nin tespitleriyle ilgili, “Bu kayıtları incelediğimizde, raporlara 90’lı yıllarda adli suçlardan tutuklananları da eklediklerini gördük. Aile içi şiddetten tutuklananların rakamlara eklendiğini gördük” diye konuştu; “Kaç kişi? Cezaevinde şu anda kaç gazeteci bulunuyor?” sorusuna da,“Şu anda cezaevinde gazeteci bulunmuyor” şeklinde karşılık verdi (19 Aralık).
Erdoğan’dan Portakal’a üçüncü tehdit: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Birileri çıkmış Portakal mıdır, mandalina mıdır nedir, sokağa çağırıyor. Haddini bil haddini. Bilmezsen haddini, bu millet patlatır enseni… Buldun ekranı, bu ekrandan milleti sokağa çağırmak.. Bu ülkede benim milletimin onuruyla oynanmaz, hesabı ağır olur” sözleriyle Türkiye’de barışçıl gösteri hakkının bulunmadığını ifade eden Fox TV ana haber sunucusu gazeteci Fatih Portakal’ı tehdit etti (17 Aralık).
Erdoğan’dan “Batıya ders”: “İnsanlara haklarını kullandırmayan toplumlar medeni olamaz. Cinsiyeti, rengi, ırkı, dili ne olursa olsun herkesi kardeş olarak kabul eden inancımızın insan hakları çerçevesi de buna göre şekillenmiştir. İnsanlara haklarını kullandırmayan toplumlar medeni olamaz. İnsanı ve tabiatı sevmeyenin rabbimizin alemdeki diğer mucizelerini görmesi, kafasında yerli yerine oturtması da mümkün değildir. Bugün insan hakları diye bağıranların eskiden beri en kötü sicile sahip olmaları tesadüf değildir. İstanbul’da yaşanan Gezi eylemlerinde insan hakları savunuculuğuna özellikle soyunanlar, Paris’te yaşananlar karşısında kör, sağır ve dilsiz hale dönüştüler. Medyada Fransa, Hollanda, Brüksel’i izlemedik. Gezi eylemlerinde dünyayı ayağa kaldırdınız. Niye, burası Türkiye olduğu için mi? Hadi şimdi aynı şekilde yayınlayın. Yayınlamadılar, dürüst değiller. Bizi demokrasi sınavlarına tabi tutanlar namlular kendilerine yöneldiğinde demokrasiyi askıya almaktan çekinmediler (10 Aralık).
Cumhurbaşkanlığı’ndan “Kaşıkçı” açıklaması: “Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosunun da bu suçun ortağı olduğu anlaşılmaktadır” dedi. “Merhum Suudi gazeteci için adaletin uluslararası hukuk düzleminde aranması uluslararası toplumun çıkarına olacaktır… Türkiye’nin iade talebi, Suudi makamlarına ‘Kaşıkçı cinayetini tüm detaylarıyla aydınlatmaya hazır olduklarını’ dünyaya göstermek için bir fırsat sunmuştur. Öte yandan Kaşıkçı’nın katillerinin iadesini reddetmek, ancak Suudi Arabistan’ı cinayeti örtbas etmeye çalışmakla itham edenleri haklı çıkarır” (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Suudi Arabistan yönetiminin Cemal Kaşıkçı cinayetinden sorumlu iki görevlinin iade edilmemesiyle ilgili açıklama yaptı; 10 Aralık).
Erdoğan Twitter’a sarıldı: “Şahsımın Twitter kullanıcı sayısı 13,5 milyona yaklaştı. Dünyada bu konuda ilk sıralarda yer alıyoruz. Twitter’da mesajlarımızın görülme oranı 3 milyon ile 26 milyon arasında değişiyor. İnternet kullanımı madem böylesine yaygınlaştı bize düşen bu dünyada kendimizi ifade etmektedir. Bunların yanında görüntü ve gürültü kirliliği yapmayacak kampanya imkânlarımızı kullanmaya devam edeceğiz. (Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisi AK Parti’nin genel merkezinde Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda 14 belediye başkan adayını açıklarken eskiden kökünü kazıyacağı sözünü verdiği Twitter’i bu kez övdü; 7 Aralık).
Soylu’dan Cumhuriyet’e: “Cumhuriyet gazetesi zihniyeti fitnecidir. Bir başbakan iki bakan astılar. 1960’dan beri bütün darbeleri mayaladılar, ancak doymadılar. Dişlerine kan değdi bir kere… (İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yayımlanan ‘Beratçılar, Soylucular ve Bilalciler’ başlıklı haberle ilgili Cumhuriyet gazetesini hedef aldı; 3 Aralık).
Bakan Wikipedia sansürünü savundu: CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in 560 günlük Wikipedia sansürüyle ilgili soru önergesine yanıt veren Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, “Yapılan son kontroller neticesinde, erişim engellenmesine dayanak oluşturan içeriklerin muhteviyatının yeterli ölçüde değiştirilmediği görülmüştür” ifadesine yer verildi. Yanıta ilişkin değerlendirmede bulunan Adıgüzel, “Wikipedia’daki 40 milyon civarındaki içeriğe erişim sağlanamaması, vatandaşların haber alma ve bilgi edinme haklarına açık bir müdahaledir” dedi (10 Kasım).
Erdoğan Kaçıkçı için takipte: “Ben inanıyorum ki bu dünyada bizim ülkemizde bu tür bir şeyin olması hususunda, özgürlüklerin takipçisi olanlar düşünce hürriyetinden yana olanlar bu işin peşini bırakmayacaklardır. Ben de cumhurbaşkanı olarak bu işin takibindeyim, kovalıyorum. Büyükelçiliğe girişler çıkışlar vs. hepsi inceleniyor, takip ediliyor. Buradan çıkan sonuç ne olacaksa onu da dünyaya bildireceğiz” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2 Ekim’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girdikten sonra kendisinden haber alınamayan, temsilcilik binasında öldürüldüğü iddia edilen Cemal Kaşıkçı ile ilgili konuştu; 7 Ekim).
Oktay için “Batı merkezli”: Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü ve Freedom House gibi uluslar arası bazı sivil toplum örgütlerinin rapor ve sıralama çalışmalarıyla ilgili sunduğu soru önergesini yanıtladı. Oktay, “Dünya genelinde ülkelerin basın ve ifade özgürlüğü durumuna ilişkin nesnel değerlendirme yapma yetkisine sahip devletler üstü bir otorite bulunmamaktadır. Bu konuda RSF ve Freedom House gibi uluslar arası bazı sivil toplum örgütleri yıllık endeksler yayımlamaktadır. Batı merkezli kuruluşlar tarafından hazırlanan bu endeksler, basın özgürlüğü kavramını Batı merkezli ele almakta olup, ülkelerin içinde bulundukları özgün koşulları göz ardı etmektedir. Söz konusu endeksler gerek ideolojik gerekse metodolojik sorunlara sahiptir. Ülkelerin gerek medya sektörlerinin büyüklükleri gerekse bu ülkelere ilişkin sağlıklı verilerin nasıl temin edildiği, Türkiye gibi devasa bir medya sektörüne ve çeşitliliğe sahip ülkeyle nasıl kıyaslandığı bilinmemektedir. Bu çerçevede hangi kriterler baz alınarak hazırlandığı bilinmeyen endeksler, tarafımızdan değerlendirmeye alınmamakta olup bahse konu endekslere ilişkin verilere ilgili kuruluşların web sitesinden ulaşılabilmektedir.” (7 Ekim).
Ekim-Kasım-Aralık 2018 döneminde en az 37 gazeteci, köşe yazarı veya yazı işleri personeli işten çıkarıldı ya da bağlı bulundukları medya gruplarının editoryal dönüşümleri sonucunda işte ayrılmaya itildi. Bu dönemde, basın kuruluşlarıyla ayrı düşmek sırası kurumlarına uzun yıllardır emek veren, eleştirel söyleme sahip Şirin Payzın, Ferhat Boratav, Deniz Zeyrek ve Gökçer Tahincioğlu gibi gazeteciler oldu.
Geçen yılın aynı döneminde ise 46 gazeteci ve medya çalışanı işten çıkarılmış veya işten çıkmak zorunda bırakılmıştı. Diğer yandan, Sputnik Türkiye Grubu’nun dört eski çalışanı işe iade davası açtı.
2017 yılının tamamında ise 166 gazeteci ve medya çalışanı işten çıkarılmış, işten çıkmak zorunda bırakılmış veya hazırladıkları/sundukları programlar sonlandırılınca işlerine son verilmişti.
20 işsiz: Yeni Şafak gazetesine ait İnternet sitesi ve iştiraki gzt.com’da çalışan 22 kişi işten çıkartıldı. Yeni Şafak gazetesinde de sekiz kişinin işten çıkarıldığı belirtildi (20 Aralık).
Ocak’ın işine son: Yakın bir zamanda Demirören Medya Grubu’na satılan Doğan Grubu’na bağlı Hürriyet gazetesi, Seyahat ekinde dört yıldır yayın yönetmenliği görevini yürüten Serkan Ocak’ın işine son verdi (26 Kasım).
Albayrak’ın işine son: Demirören Haber Ajansı’nın New York temsilcisi, 32 yıllık gazeteci Nafiz Albayrak da “maliyeti pahalıya geldiği” iddiasıyla işten çıkarıldı (26 Kasım).
Üç gazeteci ile yollar ayrıldı: CNN Türk sitesi, haber editörü olarak görev yapan Süleyman Arıoğlu, Hüseyin Asal ve Adnan Payaslı ile yollarını ayırdı (18 Kasım).
Aslan’ın işine son: Demirören Haber Ajansı (DHA), kuruluşundan bu yana kurumda görev yapan gazeteci Ferit Aslan’la yollarını ayırdı. Aslan, ayrılığını, “4 yılı Kanal D olmak üzere 20 yıl 4 aydır görev yaptığım DHA ile yollarımızı ayırdık. Her iki taraf için de hayırlı olmasını diliyorum” sözleriyle duyurdu (14 Kasım).
Mayda’nın işine son: Almanya merkezli Artı Gerçek haber sitesinin muhabiri ve TGS Ankara Şube yöneticisi Esra Koçak Mayda’nın işine son verildi (9 Kasım).
Dört çalışanın işine son: CNN Türk haber sitesi, içerik ve İş Geliştirme Direktörü Umut Katırcı, İnternet içerik müdürü Gözde Akgüngör Pamuk, Magazin editörü Yasemin Türk, Gece editörü Mert Eskisındı’nin işine son veridi (30 Ekim).
Mert’in yazıların son: Hürriyet Daily News gazetesi, daha önce Cumhuriyet gazetesiyle yolları ayrılan gazeteci Nuray Mert’in yazılarına son verdi (27 Ekim).
Veren’in yazılarına son: “Terör örgütü” olarak tanımlanmadığı dönemde Fethullah Gülen Cemaati’nin öne çıkan isimleri arasında yer alan Yeni Akit gazetesi köşe yazarı Nurettin Veren’in yazıların, ekonomi denetimi için ABD’li McKinsey firması ile anlaşılmasını eleştiren bir yazı kaleme almasının ardından son verildi (16 Ekim).
Payzın da CNN Türk’ten ayrıldı: Gazeteci Şirin Payzın, kurulduğu 17 yıldır çeşitli görevler üstlendiği CNN Türk’ten “Şimdi yeni bir sayfa… Çok yakında yeniden buluşmak üzere” sözleriyle ayrıldı (5 Ekim).
Boratav’ın işine son: Doğan Grubu’nun Demirören Medya Grubu’na sattığı CNN Türk kanalında, kuruluşundan itibaren genel yayın yönetmenliği, yayın danışmanlığı ve haber genel yayın yönetmenliği yapan ve CNN International’la editoryal ilişkileri yürüten Ferhat Boratav’ın görevine son verildi (4 Ekim).
Zeyrek Hürriyet’ten çıkarıldı: Doğan Medya Grubu’nun mart ayında Demirören Holding’e satılmasının ardından bir dönem Ankara temsilciliği de yapan gazeteci Deniz Zeyrek de Hürriyet gazetesinden çıkarıldı. Dış politika ile siyaset odaklı yazılar kaleme alan Zeyrek’in ayrılması yeni Hürriyet yönetimi tarafından kararlaştırıldı (2 Ekim).
Tahincioğlu ayrıldı: Gazeteci Gökçer Tahincioğlu, “Sektöre ve bulunduğum yere ilişkin iyimser umutlarım da orada bulunmanın anlamı da yavaş yavaş kaybolmuştu benim için” diyerek 22 yıldır çalıştığı Milliyet gazetesinden ayrıldı (1 Ekim). (EÖ/APA)